20 Kasım 1954 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 5

20 Kasım 1954 tarihli Akis Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER Meclis Adnan Menderes Hoş — konuşmadı Döğüş gün, Türkiyenin her tarafında bin- lerce insan, Türkiye Büyük Millet Meclisinde çok samimi müzakerelerin uğu da hatıra gel- Gerçi radyo, Demokrat Partili mebuslardan Ahmet Kocabıyık- oğlunun kürsüye çıkıp Halk Partili me- buslardan Sırrı Atalay'ı «kucakladığını» bildirmişti. Hattâ, yine Demokrat P tili mebuslardan Nimet Sümer de «yar- dımcı» olmuştu. Ama, bazı tuhaf tâ- birler vardı. Meselâ deniliyordu ki: «Bu mesnetsiz, şen'i iftira Meclis çoğunlu- ğunu haklı olarak sinirlendirmişti... Bu sırada bilhassa — Ahmet Kocabıyıkoglu— niçin ihtar cezası verilsin? Hakikat şuy- du ki Ahmet Kocabıyıkoğlu ve Nimet Sümer kürsüye çıkıp Sırrı Atalayı döğ- müşlerdi. Sırrı Atalay, korse içinde ya- şayan hasta bir adamdır. İhtimal ki, Devlet radyosu hâdise- ve «döğdüler» i, «kucakladılar» olarak haber vermişti. * M ecliste bir düellonun olacağı bilin- miyor değildi.Nitekim o yüzdendir ki hem salon, hem de dinleyici sıraları AKİS, 20 KASIM 1954 «ALKIŞ E fendiler, derslerımde alkışa ta- hammül edemi Size şunu açık- ça bildireyim: Benım burada söyle- diklerimi alkışlamağa hakkınız yok- tur. Alkış tasvip demektir bu gün beğenir, alkışlars rın beğen- mez; başka urlu hareket edersiniz. Böyle şey olamaz. Burada benim va- size Inkılap dersleri vermek, vazifeniz de bu dersleri dinle- mektir. Ben derslerımde alkış iste- mem, efendiler!» Bu —belki aynen — bu şekilde değil, fakat tamamiyle bu mealde— sert ve keskin sözler rahmetli Re- cep Peker tarafından, 1934 de, İs- tanbul Üniversitesinde açılan İnkı- lâp derslerinin birinde, — dersaneyi dolduran talebelere karşı söylenmiş- İnkılâp derslerinin dört hocası vardı: Recep Peker, Mahmut Esat Bozkurt, Yusuf Kemal Tengirşenk, Hikmet Bayur. ünkü İnkılap dört cepheden inceleniyor ve her hoca kendisine düşen cepheyi ele alarak bundan çıkardığı dersi talebeye takrir edi- yordu. Tabii, her hocanın kendine gö- re bir ders verme üslübu vardı. Ama bunlardan asıl ikisinin üs- lüpları taban tabana zıt idi. Rahmetli Mahmut Esat Bozkurt çok heyecanh adamdı. İsviçrede oku- muştu. Orada coşkun, gürültülü, al- kışlı, kavgalı talebe toplantıları olur- ozkurtun İsviçre'de Üniversite tahsılınden ziyade bu toplantılardan istifade etmiş olduğunu belirten ha- reketleri, sonraları, sık sık görülmüş- tür. Mahmut İ lâp dersleri talebe toplantılarını an- dırırdı. Hoca söyler, söyletir, coşar, coşturuldu; alkışlarla başlıyan ders alkışlarla devam eder, alkışlarla so- na ererdi, Recep Peker Harbiyede — oku- muştu. Mizacına pek uygun düştü- ğü, sonraları, her fırsatta beliren sıkı bir disiplin — terbiyesi içinde yetiş- mişti. Onca dersanede hoca ders ve- rir, talebe sükünetle dinlerdi; hoca sorarsa talebe cevap verirdi. Başka türlüsüne aklı ermezdi. Mahmut Esadın ders verme üs- lübu Recep Pekerin hiç hoşuna git- memişti; Kendisinin üslübu talebeyi alkışa tahrik edecek cinsten değildi. Peker tok sözlü bir adamdı; tavrın- da, — yürüyüşünde, konuşmalarında etrafındakilerden saygı ve sura niza- 1 bekleyen sert bir amirlik halin- HAKKI» Avni BAŞMAN Mağrur olma — Padişahım, Senden büyük Allah var. den kendisini bir türlü kurtarama- de alkışsız on dakika geçmiyordu. Ge arasında Recep Pekerin alkış aleyhtarlığında — bir kıskanma kırgınlığı sezenler olmuştu Belki de haksızdılar. ecep Peker o zamanki tek partinin genel sekreteri idi. Bu kü alkı hadisesini, o gazetelere — aksedemediği geçti değ - lâp derslerı bıle ruhunu ferını kay- bede ede unutuldu gitti. Son yıllarda Ankara Üniversite- sinin her açılış töreninden — sonra, ıkı taraf gazetelerı arasında, günler- ürme et n alkış kavgala- Y1 bana hep o eski küçük hadiseyi hatırlatır. Önümüzde, başta iktisadi durumu olmak üzere, bun- mesele — varken alkışı bir zı mevzuu yapmak — istemezdim; fakat gazetelerin birinde «alkış hak- kında» bahs edildiğini ben de «bahsetme lanmakta mahzur görmedim. Bizde bu alkış hakkı kadar bol, hatta müsrifçe kullanılan başka bir hak var mıdır, bilmiyorum. Her fir- satta, her yerde, herkesi, her şeyi memleketin kara Üniversitesinin bu yıl açılış tö- renindeki alkışlar üzerinde — duraca- ğım. D ünya üniversitelerinin — çoğunda açılış töreni yapılmaz, hakikat- te buna pek lüzum da yoktur, sanı- rım. Fakat bizde böyle bir «adet» kuruldu. Nihayet fena veya Zararlı bir şey de degıl varsın devam etsin. kâtipleri de rin sleri çağırılıyor. Buna da diyecek yok. Açıl a törenine davetle — gelen zatlar, rütbe makamları ne olursa olsun, Muhtar Üniversitenin — misa-

Bu sayıdan diğer sayfalar: