16 Temmuz 1955 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 16

16 Temmuz 1955 tarihli Akis Dergisi Sayfa 16
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BASIN Gazeteciler Ali Naci Karacan öldü Geçen haftanın sonunda Cuma gü- nü, öğle vaktinin en sıcak ânında İstanbulda Bâbıâlinin dar ve küçük sokaklarından birinde büyük bir ka- labalık toplanmıştı. Bu küçük soka- ğın 10 aydan beri bir hususiyeti var- dı: yedi katlı ,ince uzun, son derece modern bir bina. Bu bina o civara bir yenilik getirmişti. Tıpkı o binada çı- kan gazetenin Bâbiıâliye verdiği çeş- ni gıbı, Zira Milliyet orada çı- kıyor Onu çıkaran adam aramız- dan ayrılmıştı. Kalabalığı teşkil eden- ler onun dostları, arkadaşları, oku- yucularıydı. Ali Naci Karacana karşı son vazifelerini yapmak için toplan - mışlardı. ün evvel, sabahleyin, Bâbıâ- lının bu kır yıllık gazetecisi — kırk saniyelik bir krizin sonunda hayata gözlerini yummuştu. Yaz için Tarab- yaya gitmişti. Kalbi vardı, ve bir kaç kriz geçirmişti Fakat — iyileşmişti Son kriz uykudan uyandığında geldi. Derhal doktorlar celbedildi, kan alın- dı ve hasta, gazetesini eline almaya hazırlandı. Fakat ondan evvel, yata- ğının başında ecel yerini almıştı, Ali Nacinin, bu ebedi gencin yakasını bı- rakmaya niyeti yoktu. Bırakmadı. Ali Naci Karacan... Gazete oku- yan milyonlarca insanın bu ismi bil- memesine imkân yoktu. Ama onla- rın bilmedikleri, Ali Naci Karacanın nasıl hayat dolu bir insan olduğuy- du. İşte o yüzdendir ki ölümüne kim- se, bir an inanamadı, ölüm ve Ali Nacı Karacan bırbırıne öylesine u- zak iki isimdi ki bir araya gelebıle— ceklerini akıl almıyordu. Bu kısa boylu, zayıf, koyu esmer, şapkasını gözlerinin Üüstüne indiren, — eldiven kullanmasını seven, ince ayakkabl rı daima pırıl pırıl, şık elbiseleri dai- ma temiz ve ütülü, kravatı iğneli, ya- kasına çiçek ta kan adam do ğduğun- dan bu yana geçen elli dokuz sene içinde sanki ancak yirmi yaşına ge- lebilmişti. Dudaklarından kahkaha eksik olmaz, hadiseleri hoş ve hafif taraflarından görmesini bilir, hayatı sever ve onun tadını çıkarırdı 1896 da İstanbulda doğmuştu. Tahsilini Galatasarayda yapmış, ama koyu bir Fenerbahçeli olmuştu. Fe- nerbahçe kulübünün umumi kâtipli- ğini omuzlarında taşımış, o sıfatla i- ki rakip arasındaki mücadelede fa- al bir rol oynamıştı. Galatasarayı bi- tirdikten sonra edebi hayata atılmış, Fecr-i Ati nesli içinde şiirler yazmış, bunları mecmualarda bastırmıştı. O- radan gazetecıhge geçmış,,ve Bırıncı Dünya Harbi yıllarında İk ve Tasviri Efkâr gıbı gazetelerın yazı İşleri müdürlüğünü yapmıştı. O sı- fatla gazeteciliğimizin "piyoniye" te- rinden biriydi. Gerek teknik bakımın- dan, gerekse mevzuat bakımından türlü müşküllerle çarpışanlardan bi- riydi. Harbin sonunda üç arkadaşiyle birliktte Akşam gazetesini kurmuş ve onu Babıâlide bir mektep yap- mıştı, Ööteki arkadaşları Necmeddın Sadak, Falıh Rıfkı Atay ve Kâzım Şi- nasi Dersand Fakat müteakiben Falih Rıfkı Atay ve Ali Naci Kara- can hisselerini satarak ayrılmışlardı. Falih Rıfkı Atayın duz çizgili haya- tına mukabil Ali aracan ha- reketli bir ömür surmüş, bazılarının isimleri dahi çoktan unutulan bir ta- kım gazeteleri kurup kurup batırmış veya terketmiştir. Bu bakımdan Bâ- bıalının başka bir emektarının, Se- dat Simavi'nin eşidir. Inkılaptan son- ra kurduğu "ikdam" daha sonra Çı- kardığı "Politika", nkilâp" — ve Tan" bu isimlerden bir kaçıdır Her Ali Naci Karacan Hakiki — gazeteci zaman yeni gazetesine büyük bir he- vesle başlar, yüreğinin bütün ateşini koyar, fakat sonradan aradığını bu- lamıyan insanların yürek ezikliğiyle başını başka tarafa çevirirdi. —Her şey gösteriyordu ki kırk yıllık mü- temadi denemelerden sonra bu ara- dığını "Milliyet" te bulmuştu. Haki- katen hayatının sonu olduğu şimdi anlaşılan devrede meydana getirdiği bu gazete, onun idealindeki gazeteye en yakın olanıydı. Bir büyük gazete: Milliyet. Ali Naci Karacan İsviçre Basın A- taşeliği — vazifesinden - döndükten sonra "Milliyet” i çıkarmaya başla- mıştı. Fakat bu gazetenin, bugünkü Milliyet'ten çok farkı vardı. İlk Mil- liyet, Bâbıâlinin iptidai gazetelerin- den biriydi ve ömrünü resmi ilanda temin edebiliyordu. Bunun Ali Naci Karacan karakterinde bir gazetecıyı tatmin etmesine imkân yo Anla- mıştı ki artık gazete demek tesis demektir. Modern tesislerin kuruldu- ğu Babıâlide Büyüklerle mücadele et- mek, onlar arasında yer almak için mutlaka modern bir müesseseye İlü- zum vardı. Ali Naci Karacan o ken- e has "kombinezon" 1larla onu gerçekleştırdı Bu "kombinezon" la- riyle daima iftihar ederdi, zira onla- rın neticesi olan yedi katlı son de- rece modern bina, modern - tesisler hep kendi eseriydi. Bugünkü Milliyet işte orada hazırlandı, orada çıktı ve muvaffakiyet kazandı. Hürriyet ve Yeni Sabah'tan sonra Milliyet Türki- yenin en çok satan üçüncü gazetesiy- di ve son zamanlarda ikinciliğe terfi etmek üzere bulunuyordu. Ali Naci Karacan son tecrübesinde muvaffak olmuştu. Tıpkı Sedat Simavi gibi.. akat Karacan, eserinin meyvalarını Sedat Simaviden de az yemek fırsa- tını buldu. Kendi kendisini yetıştıren bütün insanlar gibi vücudun elki farkına dahi varmadan azami takatıyle çalış- tırmış, yıpratmıştı. Manen yirmi ya- şındaydı ama, maddeten seksenini bulmuş gıbıydı Her şeyi kendi yap- mış, her kendi mesaisiyle elde etmişti. Polıtıkacı tarafı Üüzerinde durmakta mana yok u, zira bu onun İkinci, hattâ üçüncü derecedeki sura- tıydı. Asıl olan gazeteciliğiydi, polı— tika çok zaman onun emrinde bir â- Tet olarak kalmış, ona basamaktan başka bir şey teşkil etmemişti. Şö retini yapan meslegıydı ebediyete de onu bırakacaktı O bakımdan, gazeteciliği bakımın- dan Bâbiıâlinin hakiki üstadlarından biriydi. Bir gazetenin ne demek ol- duğunu anlamış, ona ruh vereni keş- fetmişti. Haberleri değerlendirmek- teki mahareti, onunla çalışmış olan- ların daima hayranlığını celbetmişti. Son zamanlarda, Simavi'nin moda yaptığı halk için başmakale nevinin güzel örneklerini veriyordu. Bunların içinde, kendi politikası ba- kımından muvaffak olmuşları çoktu. Fakat gazetesinde magazin kumuyla havadis kısmını mükemmel surette meczetmeyi bilmiş, bunları Spor say- falariyle kuvvetlendirmiş ve muvaf- fakiyetinin temeli yapmıştı. Ali Naci Karacan Başbakan Ad- nan Menderesin şahsi bir dostuydu- Başbakan İstanbulda bulunduğu sı- ralarda çok zaman Milliyet'e gelir, Ali Nacinin odasında uzun hasbıhal- lere dalardı. Karacan ona hadiseleri daima kendi görüşü ve halk zaviye- sinden anlatır, kendisini ban Zzarar- l telkınlerden korumak için gayret sarfeder, gözlerini açmaya çalışırdı ölümünün bu bakımdan da son de- rece zamansız oldugunu itiraf etme— meğe imkân yokt Ali Naci Karacanın ismi Babiâli- de ve gazetecilik tarihimizde asla u- nutulmıyacaktır Dostlarının temenni- oğlu Ercüment Karacanın mahir ellerine bırakılmış Milliyetin yolunda devam etmesidir. AKİS, 16 TEMMUZ 1955

Bu sayıdan diğer sayfalar: