8 Ekim 1955 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 3

8 Ekim 1955 tarihli Akis Dergisi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AKİS Haftalık Aktüalite Mecmuası Sene: 2, Cilt: V, Sayı 74 Rüzgârlı Sok. Otto Weber Han, Kat: ü P. K. Fiyatı : dire : 583— Tel: 38992 60 Kuruş İmtiyaz Sahibi Metin TOKER mi — Neşriyat Müdürü Cuneyt ARCAYÜREK Bu nüshada — Yazı idare eden mes'ul Yusuf Ziya ÂDEMHAN işlerini — fiilen Teknik Sekreter £ M. Nevzat ÜNLÜ , Ressam Ş İzzet ÇETİN Karikatür. Fotoğraf —: ASSOCIATED PRESS — HÜSEYİN EZER Klişe : . Doğan TORUNOĞLU Haşmet EGEMEN Abone — Şartları 3 aylık (12 nüsha) : 6 lira 6 aylık (25 nüsha) : 12 lira 1 senelik (52 nüsha) : 24 lira n Şartları : 4 Renkli arka kapak (Tam sayfa) : 350 1 Kapak içi 300 lıra metın sayfaları Santimi 4 Lir. Dizildiği —ve — Basıldığı yer Son Havadis Matbaası — Ankara Kapak Resmimiz Nazmi Bari İyi raket tutan el Kendi Aramızda Sevgili AKİS okuyucuları Mecmuanın bir kaç haftadan beri yeni bir matbaada çıkmakta oldu- ğu ihtimal ki gözden kaçmamıştır. Za- ten <«intibak aksaklıkları» da bunu bel- li etmektedir. Kısa devre aşıldığında AKİS, Son Havadis Matbaasının bütün modern nimetlerinden gerektiği şekil- de faydalanacak a temiz bir mecmua halini alacaktır. Gerek AKİS'- in teknik elemanları, gerekse matba- anın idarecileri bu <intibak devresi» nin mümkün olduğu kadar az sürmesi- ne ellerinden geldiği kadar gayret et- mektedirler ve öyle ümid ediyoruz ki şu biz kaç haftaya kadar gerek tertip- te, gerekse baskıda büyült bir gelişme kaydedebileceğiz. Yalnız bu arada bazı yanlışları mazur görmek icap etmektedir. Haki- katen geçen sayımız bazı tashih hata- ları ihtiva ediyor ve bunların bir kıs- mı yazıların mânasına bile dokunu- yordu. Geçen haftaki «Kendi Aramız- da da şöyle bir kısma rastlamış olan okuyucularımız, eğer bunun bir yan- Işlık olduğunu anlamamışlarsa her halde şaşırmışlardır: r memlekette şerefsiz in- san olmak için bir hakaret yapmak lâzımdır, zira orada insanlar şerefli doğarlar ve şerefli ölürler. Ama to- taliter bir memlekette vaziyet bu- nun aksidir; bilakis insanın, şerefini kurtarabilmek için bir hakarette bu- lunmasına lüzum vardır.» Yazıyı dizen <«hareket» i «hakaret» yapar, musahhih de onu görmezse cüm- le işte böylece mânasını kaybeder. Halbuki aslında, şöyle okumak lâzım- dır: Hür bir memlekette şerefsiz ih- san olmak için bir hareket yapmak lâzımdır, zira orada insanlar şerefli doğarlar ve şerefli ölürler. Ama tota- liter bir memlekette vaziyet bunun aksidir; bilâkis insanın, şerefini kur- tarabilmek için bir harekette bulun- masına lüzum vardır.» rlanacağı üzere bu cümleler, basından bahsedilirken kullanılmıştı. Arjantin hâdiseleri, diktatörlerin evvelâ basını susturmak istemele- rindeki sebebi bir defa daha ortaya koymuştur. Basın hürriyetini kabul et- mek icin insanın her şeyden evvel ken- disinden korkmaması lâzım gelir. Sade ce kabul ettiği hizmetler bahsinde de- ğil, aynı zamanda hususi hayatı ba- kımından da. Eğer bir devlet adamı- nın iğrenç bur hususi hayatı varsa o0- na basın hürriyetini kabul ettirtemez- siniz. Halbuki diktatörlerin pek çoğu, hususi hayatları bakımından bayağı- nın bayağısı olmuşlardır. İşte, Peron! İktidardan düşer düşmez, bütün çıp- laklığıyla ortaya çıkmış bulunuyor. Resmi metresler, bir apartıman dolusu genç kız, 400 kat elbise, 17 tane oto- mobil, para, para, pata... Eğer Ar- jantinde basının murakabesi bulunsay- dı, Peron o şekilde davranabilir miy- di? Hususi hayatında öyle rezaletler yapabilir miydi? Basın hürriyeti, aynı zamanda devlet adamları için bir fren- . Peron genç kızlardan hoşla- tutmak istemez mi» Peron lüks otomo- billerden zevk alır da Adenauer sev- mez mi? Her insanın bir takım me- rakları, itiyatları vardır. Ama basının murakabe hakkı bulunan memleket- lerde, bunlar devlet adamları tarafın- dan uluorta tatmin edilmez. Peron'un idaresindeki Arjantin'de ne rezaletlerin cereyan etmiş olduğu teker teker meydana çıkacaktır. Hü- kümet idare etmenin bir adabı, usu- e erkânı vardır. Eğer başta olan, arkadaşlarıyla * ki onlara çak zaman hükümette yer de vermiştir - bir ta- kım <orgie» ler, âlemler tertiplerse, içki sofralarında oturup şarkıcılara şarkı söyletir, dansözlere dans ettirir- ondan sonra hep beraber otomo- bıllere dolup kızların bulunduğu a- partımanlara gidilirse orada devlet iş- lerinde ciddiyetten eser kalır mı, kim- se kimseyi sayar mı? Bütün bunlar yapılırsa, basının serbest kalmasına müsaade edebilir mi? Böyle rejimler- de basma hürriyet verin, rejimden eser kalmaz. Diktatörler de işte bunu bildiklerinden dolayıdır ki bu hürri- yeti her ne pahasına olursa olsun or- tadan kaldırmaya gayret ederler. Her insanın olduğu gibi devlet adamlarının da hususi hayatları en gü- zel miyardır. Bu yüzdendir ki âmme vazıfesı alanların hususi hayatları ba- ti demokrasilerinde daimi kontrolü altındadır rolü ise basın yapar. Hiç bir demok- raside iktidarda bulunanlar sürü sürü metreslere Madam Pompadour mua- melesi yaptırtamazlar, hiç bir demok- raside valiler, polis müdürleri kadın, kız bulmak için kullanılamazlar, hiç bir demokraside kabine toplantıların- dan sonra kabine cümbüşleri tertiple- nemez, Devlet reisinin sarayında şar- kıcı kızlar sıkıştırılamaz, dışardan gü- zel kadın ithal edilemez, sanatkârlar- la yüz göz olunamaz. ron bütün bunları fütursuzca yapmıştır. Yapabıl- mek için de umumi efkârın muraka- besini ortadan kaldırmıştır. Boylece, belki de iyi niyetlerle kurulan bir ik- tidar on sene içinde dejenere olmuş ve diktatör soluğu pijamayla bir ya- bancı devlet topçekerinin güvertesin- de almıştır. Saygılarımızla AKİS

Bu sayıdan diğer sayfalar: