21 Ocak 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 28

21 Ocak 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 28
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MUSİKİ Vedat Gürten Dışarıda da itibar le tekrar temsil edilmesini arzu et- meyen müziksever ibi... Don Pasguale ile son bir başarı ornegı ve- ren Vedat Gürten'den, bu konuda ü- mitlenenler de her halde yanılmıya- caklar. Ayrıca, Avrupa sahnelerinde "Callas'dan bile iyi" olduğu söylene- cek ve yazılacak kadar başarı elde eden Leylâ Gencer'i bu rolde dinle- mek için sabırsızlananlar pek fazla... Konser Floransa orkestrası Salı akşamı Büyük Tiyatro'da bir İtalyan Orkestrasının - Floransa, Palazzo Pitti Orkestrasının . konse- rini dinledik.Üye sayısı seksene yak- laşan bu topluluk, İstanbul Filarmo- ni Derneği'nin onuncu kuruluş yıldö- nümü dolayısiyle memleketimize da- vet edilmişti. İstanbul da 4, Ankarada 2 konser verecekti; İki şef idaresin- deydı Francesco Mander ve Ottavio iino... Ayrıca, İstanbul konserlerin- de orkestrayı Cemal Reşit Rey de i- dare edecekti. ramlar, oldukça hafif eserler ihtiva ettıgı ha lde müzikseverler, hiç değilse teknik müşkülleri tamamen halletmiş bir durumda olacağı tah- min edilen bu Avrupa orkestrası ta- rafından verilecek musiki ziyafetini sabırsızlıkla bekliyorları Gerçi, Italyan orkestralarının musiki Aaleminde büyük şöhretleri olduğu söylenemezdi. Nitekim, senfo- nik müzik sahasında bunun tok istis- nası Santa Cecilia Orkestrası idi. An- cak, Avrupa'nın çeşitli memleketle- rinde - bilhassa Almanya ve Ingılte- rede - bununla hemayar orkestralar da pek boldu.. Bir de opera müziği mevzuunda Roma ve La Scaia Opera orkestraları hatıra gelebilirdi ki bun- 28 lar nisbeten küçük, fakat iyi şefle- rin ellerinde daima temiz icralar çı- kartabilen topluluklardı. Bu arada, İtalya şüphesiz ki pak büyük orkest- ra şefleri yetiştirmişti. Fakat bunlar başarılarım daha ziyade başka mem- leketlerde elde etmişlerdi. Toscanini gibi.. Cantelli veya Barbirolli gibi... Diğer taraftan, umumiyetle Italyan orkestralarının sanat dünyasındaki tesirleri hakkında fikir edinmek için sadece, Herbert Von Karajan'ın To- rino Radyo Orkestrasını idare ettiği zamanlar pek fazla tenkid olunduğu- nu, hatta eski şöhretinin bu sıralara münhasır kalmak uzere gölgelendiği- ni hatırlamak kâi Gene de, memleketimizde dört ba- şı mamur orkestra icraları dinlemek mümkün olamadığı ve muhtelif se- bepler dolayısiyle — Riyaseticumhur Orkestrasının üstün taraflarını belli edemediği nazara alınınca, bu kon- serlerin büyük bir alâka uyandırma- sı tabii addedılebılırdı Hattâ Floran" sa orkestrasının ve idare eden şefle- rin isimleri bizde pek duyulmamış olsa bile... Buna mukabıl ancak vasat bir or- kestra ve vasatın altında program- larla karşılaşıldı. Fazla popüler eser- lerin seçilmiş olması dikkati çekiyor- . Bu iki sebepten ileri gelebilirdi: Bizdeki dinleyicinin ağır eserlere ta- hammül edemiyeceği düşünülmüştü ki, bu takdirde Filarmoni Derneğinin, hattâ konserlerinde modern eserlere yer vermeğe gayret eden Cemal Re- şit Rey'in orkestrayı ikaz etmeleri ve programlara daha cazip eserlerin ithal edilmesi tavsiyesinde bulunma- ları gerekirdi. Diğer bir ihtimal ise, Palazzo Pitti orkestrasınla gerek re- pertuar, gerekse imkânları bakımın- dan daha ağır eserlere müsait olma- ması idi. Nitekim, ilk konserdeki icra- ları dinledikten sonra bu ikinci şık- ul etmemek imkânsızdı. Ümitler boşa çıktı .. Salı gecesi orkestrayı Francesco Mander idare ediyordu. Konser boyunca, sık sık saçım düzeltmesi ve bir bale sanatkârım hatırlatan hare- ketleri ile ister istemez, ölçülere ve orkestraya dikkat etmekten ziyade dinleyicileri tesir altında tutmaya gayret eden bir müzisyen olduğu in- tibamı uyandı gram şu sır yı takip etmek- teydi: Wagner'in "Meistersinger" u- vertürü.. u dev bestecinin üstüne klâsik, ancak hiç de renkli olmayan bir eser... Cherubini'nin pek az tanı- nan Re Majör Senfonisi... Konserin i- kinci yarısı ise bir senfonik poemle başlıyordu: Moussorgsky'den “"Çıp- lak Dağda Bir Gece". : Nihayet bunu da Beethoven'in Do Mınor 5 inci Sen- fonisi takip edecekti. Meistersinger, programın en iyi çalınan parçası olmakla beraber ta- mamiyle donuk bir şekilde icra edil- di. Wagner'in asil, azametli ve olduk- ça sert hatları teşhis edilemiyecek kadar yumuşayıvermiş, silinmiş; ken- dine has ihtişamı uzaktan olsun his- settirilememişti. Orkestra, eseri he- nüz deşıfre ediyor gibiydi. En ufak bir renk, ifade unsuru katılmamıştı. Topluluğun, —enerjiden — mahrum bir orkestra olduğu diğer eserlerde de müşahede edildi. Gerçi üyeler, ol- dukça temiz çalıyorlardı. Saz gurup- ları arasında değil, gurup üyeleri a- rasında yer yer husule gelen intibak- sızlık mühimsenmese bile, gene de nefesli sazların tereddüd ve bazı bariz falsoları kulağı hayli rahatsız edi- rdu. Cherubini'nin Senfonisi pek mü- tevazı bir tarzda icra edildi. Bu ara- da yer yer, partisyonu hecelemek is- tercesine duraklamalar, — gecikmeler oldu. Moussorgsky'nin ise, program- daki en kararsız icra olduğu söylene- bilirdi. Şef, aynı pasajları çok degışık mânalarda anlamıştı. Bazan ağır hantal, bazan gürültülü ve suratlı Hele sürat ve asabiyette çok mübalâ- -aya kaçıldıgı oluyordu. Eserin so- nuna doğ ütün ardarda üç falso- su ışıtılmeseydı de icra hakkında da- ha iyi bir fikre sahip olmak gene mümkün olmiıyacaktı. Beethoven'in 5 inci Senfonısınde ise, ne ilk muvmanın asabi, müca leci karakteri, ne de finalin eneı]ık muzaffer atmosferi hissedilebildi. Ne- fesliler bizim orkestralara nazaran daha temiz çalmakla beraber, trom- petler kulakları iyice tırmaladılar. Hele bir tanesi, caz orkestrasında ve- a mukavemet müsabakasında çalı- yor gibiydi. Tiz, keskin sesini bütün konser boyunca İsrarla dinletti. Bere- ket ki doğru ses verebiliyordu. Trom- bonlar ise, ondan ürkercesine senfo- ninin son kısmında yer yer gecikti- ler ve zorla seslerini duyurabildiler. Orkestrada hiç değilse iyi bir be- raberliğin — olduğunu — söyliyebilmek gene de mümkün olmadı. Hasılı, konser beklendiği kadar tat- minkar değildi. Bizim orkestraları- mızı göz önüne alarak her çeşit Av- rupa orkestrasını hasretle arayanlar için pek de ümit kırıcı bir örnek sa- lırdı. Ankara orkestrası - bazı ne- fesliler hariç - çok daha üstün icra- lar dınletmıştı Buna rağmen, misafirsever Anka- ralı dınleyıcıler gerek orkestrayı, ge- rekse şefini bol bol alkışladılar ve hattâ bir de "bis”" istediler. Bu arzu- ya gene haiîf ve populer bir parça ile, De Falla'nın "Ateş Dansı" ile mukabele edildi. Bunu dinlerken de iki büyük "hafif müzik" orkestrası- nın - Andre Kostelanetz ve Boston Promenade orkestralarının - hiç senfonik olmak iddiası taşımıyan ic- ralarını aramamak imkânsızdı. AKİS'E Abone Olunuz P. K. 582 ANKARA AKİS, 21 OCAK 1956

Bu sayıdan diğer sayfalar: