17 Kasım 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 33

17 Kasım 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 33
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

"Siyah Carmen" Bll' Fransız operasını men"i moderi A * meselâ "Car- mek, olayları amerıkan hayatına aktarıp, kahra- manların hepsini zenci- yapmak baş- langıçta hoş bir fikir gibi gözüküyor. ingene Carmen'in şehvetli bir zenci kadın, Don Jose'nin hava kuvvetleri onbaşısı, boğa güreşçisi Don Camil- lo'nun boksör, kaçakçı Dancairo ile Remendado'nun boks menageri, çin- gene falcılar Frasguita ile Mercedes'- in iki fahişe oluşları da kâğıt üzerin- de hoş buluşlar.. Hatta filmi hazırla- n Otto Preminger'in ismi de bir bakıma ümit uyandırabilir. Ama sa- dece şekilde kalacak denemelerin pek başarılı olmayacagını tahmin edenler yanılmayacaklar "Siyah Carmen - Carmen Jones" bahsi geçen degışıklık ler yapıldıktan sonra Bize pe- rasını taklid etmekten başka bır ga- ye gütmüyor. Böylece başta bütün hoş gelen buluşlar film ilerledikçe canlılıklarım kaybediyor, zorlama ol- dukları meydana çıkıyor. Oscar Hammerstein 1I'nin libret- tosunu, Harry Kleiner'in senaryosu- nu yazdığı "Carmen çeken Otto Preminger müzikli filmler yapabilecek bir rejisör değil. Alman sinema okulunun bütün hususiyetle- rine sahip olmasına rağmen tekniği, zevki bu sahada meselâ bir Vincente Minneli ile boy ölçüşebilmesine im- kân vermiyor. Müziğin ve şarkıların filme uydurulması zayıf; zenci harın- daki stilize dans sahnesi bu yolda bü- yuk ılerlemeler kaydeden Amerikan fılmlerıne kıyasla oldukça tesirsiz. Preminger'in devamlı kame- ra hareketleri ve iktisatlı montajı fil- me zaman zaman bir devamlılık ve- riyorsa da meşhur olduğu için söylen- mesi gereken bir aryanın beklenme- dik bir anda ortayı çıkısı gayretleri neticesiz kılıyor Bütün kusurlarına Trağmen armen Jones"ta dikkati çeken noktalar da var. Sansurle her zaman çekişen Preminger siyah irkin beyaz ırktan farklı şehvetlılıgını ce- saretle göstermeye çalışıyor. unu yaparken, Carmen'i temsil etmek ü- zere Dorothy Dandridge gibi şehvet saçan bir zenci güzeli bulması işini epey kolaylaştırıyor Dorothy Dand- ridge ayni zama oyun kabılıyetıne de sahip. Maamafî seyirciler oyu- nundan çok, Preminger'in yaradana sığınıp onu sütyen ve külotla bıraktı- ğı sahneleri tercih ediyor. Bir beyaz kadının bu derece soyunmasına izin vermeyen amerikan sansürünün ip- tidai ırklara tanıdığı hak pek tabii seyircinin yararına işliyor. Jo'nun Carmen'i dudaklarından değil de a- yaklarından öperek sevişmeye giriş- mesi zenci şehvetlılıgını canlandırabi- len sahneleri Ancak Amerıka da yaşayan 20 mil- yona yakın siyah insanın tek hususi- yeti beyazlardan daha şehvetli, seviş- meye daha düşkün oluşları değil. Fa- kat zencilere dair başka gerçekleri perdeye geçirmek için sansürü atlat- maya Otto Preminger'in cüreti bile yetmez.. AKİS, 17 KASIM 1956 Orhan Peker'in sergisinden görünüş Kedi ile çiçeğe de kızılmaz ya.. Sergiler Giderilen hasret k saçlı bir adam, "Ay Çiçekleri" isimli resmin önüne geldiği zaman yanındaki arkadaşına: "Bak, gerçe esim bu, gerçek sanat bu. Üstelik ozlenılen bir sergi." dedi. Kon l1 Kasım pazar günü Türk - Amerikan Eğitim Derneğinde Orhan Peker'in resim sergisinde ge- çiyordu. Sergıden iki gün önce zehir gibi bir soğuğun estiği, sisli bir sa- bah Anadolu Ekspresinden geceyi uy susuz geçirmiş bir yolcu indi. Elinde ağır bir çanta vardı. Furgona ilerle- yip kocaman bir sandıgın 1nd1rılme— sine nezaret etti. Ha bire vaş, ya- vaş” diyordu. "İçinde çocuklarım var!" Hamallar büyülenmiş gibi bu titiz müşterinin her dediğini harfi harfine yerine getiriyorlardı. sandıkta seyirciye, yukardak leri söyleten resimler vardı. Tıtız ve yorgun yolcu da ressam Orhan Pe- ker'in ta kendisiydi, Orhan Peker'in adı Ankaralı sanat- severler için hiç de yabancı değildi. İstanbul'da açtığı sergileri, dergiler- NİJAT ÖZÜN SİNEMA SANATI Örlfinüal kazpmık içlml'ea 118 sayfa #40 Kr. Batış yürleri * İSTANBULDA : Kilüpsnrar, Remzi vo İnkitân Kitabevleri ANKARADA : Haşet, Altha, Betkaip, Tarhan, Kültür Kita- boevleari Mürazânt üdresi : “Binema" derelsi P.K. Ank 4T70 ATR de yayınlanan siyah-beyazları, amatör tiyatrolar için hazırladığı dekorları bu genç resim sanatçısına son, yıllar- da haklı bır şöhret kazandırmışta. B.M i binası için Kayseri'den hazırladıgı tablolardan birinin - şekli Kompozisyonun - jüri tarafın- dan başarılı bulunduğu halde Yurt Gezisi Sergisinden — çıkarılışı Orhan Peker'den tekrar bahsedilmesine se- bep olmuştu. Resim sanatının prob- lemlerini bir tarafa bırakıp sanatçı- nın yaratma hürriyetini dar çerçeve- ler içine sıkıştırmak isteyenlerin zih- niyetini açıklamak bakımından tipik bir örnek olan bu hadisenin sanat- cılarımızı tuttukları yoldan çevire- meyeceği de muhakkaktı. Nitekim Orhan Peker, yeni resimlerini topla- yıp tekrar Ankaraya gelmişti. Serginin açıldığı o gün Türk - A- merikan Eğitim Derneğinin sanatse- verlerle pek erken saatlerde, doluşu aydınlarımızın çağımızın resim sa- natına gösterdiği alâkanın gözle gö- rünen bir misaliydi. Her ressamın en büyük dileği, seyircisine güven ver- mekti. Bu ancak şahsiyeti olan sa- natçılara nasip oluyordu. Orhan Pe- ker işte bu yoldaydı ve sergideki re- simleri bunun canlı şahitleriydi. Orhan Peker, son sözü işin başın- da söylemeğe kalkışan ve kendi ken- dini çıkmaza sokan telâşlı ressamla- rımızın aksine işini ciddiye alıyor, sabır ve güvenle çalışıyordu üzel düzenlenmiş, tam bir batılı anlayışla hazırlanmıştı. Genç ressamımızın çalışmalarını içinde top layan nefis baskılı bir albüm de biz- de bu sahadaki boşluğu doldurmuş oluyordu Tam duzenlı 'bir sergı görmekten uzun zamandan beri mahrum olan Ankaralılar Orhan Pekerın sergisiy- le adeta bir hasreti söndürdüler. 33

Bu sayıdan diğer sayfalar: