8 Mart 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 10

8 Mart 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Dış Polkika Bağdat gazelleri u haftanın ikinci günü Akşam ga- zetesinde çıkan bir mülakatı o- kuyanların hayret etmemesi imkân- sızdı. İraklı bir siyaset adamı "Ur- düne bir tecavüz vukuunda Türk or- dusunun müdahale edeceğini" söylü- yordu. Bu sözleri söyleyen zatın 16. Nuri Said hükümetinin Dışişleri Ba- kanı Fazıl Cemali olduğunu öğrenen- lerin hayreti bir kat daha arttı. Sa- bık Başbakan Cemali sözlerine şöyle devam ediyordu: Ürdün artık Irakla birleşmişti. Binaenaleyh Ürdüne ya- pılacak herhangi bir tecavüz, Iraka yapılmış — sayılacaktı. Irak — Bağdat Paktına fiye olduğuna güre, Türk or- dusu otomatik olarak müdahale ede- cekti. Gazeteci şaşırmıştı. "Bu bir tef. sir mit" diyebildi. Hiç de diplomatça konuşmayan Irak Dışişleri Bakanı devam etti: "Bu bir tefsir, fakat ga- yet tabii bir netice... Bu sta An- karada Bağdat Paktı toplantılarında sizin devlet adamlarınızla konuştuk ve prensip olarak kabul ettiler." ppalaa.. Demek ki Ürdüne sal- dırılma Türikiye otomatik olarak mü dahale etmeye prensip ıtıbarıyle evet demişti. Allah Allah! Büyük — Millet Meclisinin haberi olmadan ne taah- hutlere girişmiştik.. Sonra bu "sa 1" Irak devlet adamları ne fütursuz- ca açıklıyorlardı. Türk hükümetini müşkül durumda bırakacaklarım bile düşünmeden mahalle — kahvesinde sohbet eder gibi konuşuyorlardı. İn- küçük dilini yutmaması im- Bağdat Paktında yazılı ol- mayan bu otomatik müdahale lafı I- rak devlet adamlarının ağzından sı sık işitiliyordu. Bağdat Paktının ge- nel sekreteri Halidi bile Ankaradaki bir basın toplantısında, Paktın müş- terek bir güvenlik anlaşması olduğu- nu soyluyordu Pakt üyelerinden biri tecavüze uğrarsa, — diğerleri de har- be girmek zorundaydı. Halidiye göre bu hüküm, Paktı kuran anlaşmada yazılıydı. Paktın ahvalini Genel Sek- reterden iyi bilen gazeteciler bu id- diayı kahkahalarla karşıladılar. Zira Paktta böyle bir şey yanlı — değildi. Genel sekreter hakikaten bu kadar cahil ınıydı yoksa dilinin altında ya- tan bakla mı vardı? Usus tabii kı anlaşılamadı. Iraklı — mesul şahısların Bağdat Paktının hükümle- rini tecahülden gelmesi çok garipti. n azından İrakın, komünist teca- vüzüne karşı kurulan Bağdat Paktı- nı "başka tecavüzlere" karşı da kul- lanmak istediğine hükmetmek lâzım- dı. Ankara Hükümeti de görünüşe gö- re bu hayalleri boşa çıkartmak için bir gayret yapmamıştı. Dışişleri Ba- kam Zorlu, bu meseledeki Türk görü şünü sarih bir şekilde ortaya koymak için acaba ne bekliyordu? Talihsiz Bağdat Paktı azıl Cemalinin beyanatında, Bağ- dat Paktı için daha başka, ente- AKİS, 8 MART 1958 resan lâflar da — vardı. Başbakan Menderesin* »"Türkiye gibi Bağdat Paktına sadakat ve hulüs ile bağlı bulunduğunu" söylediği Irakın yeni Dışişleri Bakam, Pakt hakkında pek huluskar davranmıyordu. — Sadakat e hulüsu' bâzı şartların tahakkukuna baglıydı "1960 müddeti sona e- recek bu Paktın lstıkbalı için şim- diden bir şey söylenemez" dıyordu. Paktın istikbali Amerıka ilte re ve Fransa gibi büyü devletlerın Arap memleketleriyle olan müna- sebetlerinin cereyan ta bağlı olacaktı. Bu devletler Arap birliğini samimiyetle destekledikleri takdirde! Paktın istikbali müemmendi, — aksi halde durumun ne olacağı bellı de- ğildi. Yani Bağdat Paktı Arap emel- lerine hizmet etmez, İsraile karşı va- ziyet almazsa akıbeti şüpheliydi. Bağ- Fatin Yeni Rüştü Zorlu taahhütler mi? dat Paktını Irakın ne gözle gördü- ğü bundan açık ifade edilemezdi. Ko- münizm tehlikesi Cemalinin aklına bıle gelmiyordu. Tek düşman İsrail- Türk Dışişleri Bakanının B.M. nde tasvir ettiği Bağdat Paktıyla, Cemalinin Bağdat Paktı — arasında, bir uçurum vardı. Talihsiz paktın hüsrandan başka birşey getirmediği aşikârdı. Bu hakik görmemekte ısrar eden bir dış politika elbette "A- vah" tan kurtulamıyacaktı. Cemali kısa beyanatında, — diğer devlet adamları gibi, İsraile bir iki küfür savurmayı unutmamıştı: Orta Doguda Siyonizm bir kanserdi ve İrak için "evvelâ mühim olan İs- rail meselesinin halli"ydi. Eh, kan- şer de ancak bıçakla tedavı edilirdi. İsrail kanserini kesip atmaktan baş- ka çare yoktu. Bu sozler Arapların ağzında tekerleme halin elmişti. Mısırdaki Sağır Sultani bıle Araplar YURTTA OLUP BİTENLER için idealin İsraili denize dökmek olduğunu biliyordu.; Buna — rağmen Cumhuriyet Hukumetının Dışışlerı Bakanı Zorlu fütursuzca lin kurban edilmesini hangi Arap dev— leti istiyor" diye sorabiliyordu. Dilin hakikaten kemiği yoktu, hattâ mesul diller bile kemiksizdi. Nasıra Boykot B u satırların yazıldıgı sırada Anka. meti Birleşik Arap Cum- hurıyetını hala tanımamıştı. aşta Amerika olmak üzere bir ço memleket 21 Şubat plebisitinden son- ra, yeni devleti derhal tanımışlardı. Krallar Federasyonunu acele — bağ- rına basan Cumhuriyet Hükümetinin yeni Cumhuriyete karşı aheste revan davranması doğrusu garipti. Irak-ür. 1s1 riyede yapılan plebisitin bahsi bile e- dilmiyordu. Verilen tek haber, İngil- terenin Suriye . Mısır Bırlıgını çürük bulmasıydı. Protokol icabı olarak ye- ni devletin Cumhurbaşkanına bir teb- rik bile gönderilmemişti. Ondan son- ra Dışişleri Bakanı Meclis kursusune ıyor, "Bizim Mısırla olan münase- betımızın düzelmesi hususundaki me- saimiz cümlenin malumudur." diyo du. Bahsedilen mesaj herhalde Mısıra elçi yollanması, Ticaret Bakanının ziyareti ve Başbakanın Mısır milli ma çında hazır bulunmasıydı. Ama bu ba- har havası bütün siyasi baharlar gibi yalancıydı Birkaç Mısır otomobil las- memişti. jestinin esirgendiği bir sırada, müna- sebetleri düzeltmek için gayret sarfe- dildiği sözleri ciddiye alınabilir miy- di? Dışişleri Bakam Zorlu, meşhur ceridenin "Zaferle netıcelenen mey- dan muharebesi" sıfatını lâyık gör- beslediğimiz iyi' niyetlerden bahsediyordu. Zorlu, asıra Bandungta iki buçuk saat, "Türkiye ile Mısır arasında herhangı bir rekabetin, herhangi bir — görüş farkının mevcut olmaması lâzım gel- diğini" izaha çalışmıştı. Bugün Mısır devletiyle dostane münasebetler idâ- me etmekteydik, v.s. v.s Peki o halde rutin bir jesti yap- nıdığı Birleşik Arap Cumhuriyetinin emen tanımamakla ne kazanacak- tık? Anlamaya imkân yoktu. Zaten Cumhurıyet Hükümetinin Orta Do- ğu siyasetinin anlaşılır bir tarafı da kalmamıştı ya. Universite Bekleyen derviş eçen haftama son günü İstanbul Üniversitesi sömestr tatilinden dönen talebelerle dolmuştu. Ama bi- raz dikkatli bir göz, ün niversitenin i- çinde ye dışında talebelerden de çok 11

Bu sayıdan diğer sayfalar: