29 Mart 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 14

29 Mart 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER Sanıklar tahliyeden sonra Antep yolunda "Yol göründü ey gaziler garip serime..."” şun sobasını yakıp çatmak işini eh- liyetle idare ediyordu. Sanıklara yurdun her tarafından yüzlerce ki- tap gelmişti. Bu kitaplarla — adeta bir kütüphane teşkil etmişlerdi. Si- yası koğuşun eğlence ve neşe kay- nagı kırkbeş yaşındaki Mehmet U- urdu. Anlattığı Nasreddin Hoca fıkraları ile şöhret yapmıştı. 140 gün zarfında anlattığı hikâyelerden hiçbirini tekrârlamamıştı. Her gün en aşağı iki hikâye anlatıyordu. İk- tisatçı Osman Bilen, Cezaevinin ber- berinden bağlama çalmasını ogren— mişti. Avukat Cemil Cahit Güzel - bey, Sophia Loren'e âşıktı. Elli ya- şındaki Cemil Cahıt Güzelbey, — bir mecmuanın kapağından kopardığı sehhar İtalyan f'ılm yıldızının port- resini ranzasının başucuna raptiye- lemişti. Cezaevini terk ederken de çilekeş sevgilisinin resmini itina ile dengine yerleştirmeği ihmal etme- mişti. Gaziantebin eski Belediye Baş- kanı Nail Bilen hapishane hayatına en iyi intibak edendi. Kırksekiz ya- şındaki Nail Bilen, başında bere, e- linde bir kitap, sırt üstü ranzasına Uzanır, saatlerce öyle kalırdı, Koğuşta en çok, yumurta yenirdi. Hele Ali İhsan, koğuşun namlı yu- murtacısı olup çık ıştiı. Her sabah en azından iki çiğ yumurtanın sarısı- nı yutmadan edem Gaziantep sanıklarının en büyük dertleri, hürriyetsizlikten sonra so- ğuklardı. 33 yıllık harap Cezaevi, İt- tihat ve Terakki zamanında İstan bulda hamal kâhyalığı yapmış bır vali tarafından inşa ettirilmişti. İs- tanbuldaki — Hisarları — andırıyordu. Taban ve tavan tahta olmasına rağ- men, müthiş soğuk ölüyordu. — 1400 rakımh Yozgat, zaten 1k11m1 sert bir şehirdi. Siyasi koğuş sakinlerinin" dertle- AKİS, 29 MART 1958 rinden biri de hamamsızlıktı. Mese- lâ Ali İhsan Göğüş bir defasında a- çıkta banyo yapmağa kalkışmış ve üşütmüştü de on gün ateşler içinde yatmıştı. Ondan sonra da bir daha yı kanmağa tövbe etmişti. Ali İhsan, çok oturmaktan ve ha- reketsizlikten olacak, ler sıra- sında verdiği kiloları fazlasıyla al- mış ve 74 kiloya- çıkmıştı. Gaziantep sanıkları beraber yat- tıkları 140 gün zarfında adeta tek bir insan gibi hareket eder olmuşlar- dı. Herşeyleri -mukadderatları da da- hil- öylesine birleşmişti. Birinin ü- züntüsü veya sevinci hepsinin üzün- tüsü veya sevinciydi. Çok zaman ma- neviyatları bozuluyordu. l bir keresinde B.M.M. kürsüsünden selâ- hiyetli bır ağız kendilerini komünist- likle itham ettiği zaman, gözlerinden yaş boşanmıştı. Fakat grubun ba- sın müşaviri Ali İhsan. haberi veren gazeteleri gözlerden gizlemeğe mu- vaffak olmuştu. Zaten Ali İhsan böy- le manevıyat bozucu haberleri arka- daşlarından hemen daima saklamış- tı. Arkadaşlarına ancak, adeta mil- yarder Rockfeller'e hususi — surette hazırlanan gazetelere benzeyenleri vermişti. 'Gaziantep sanıkları", Cemil Sa- it Barlas ve onun peşinden tahliye edilen iki arkadaşından sonra bir a- ra 30 kişi kalmışlardı. Fakat Ga- ziântepten getirilen onüç kişiyle sa- yıları e yükselmiştik Siyasi koğuş sakinlerinin suçlan aradan — aylar geçtikten sonra belli olmuştu, Yeni hayatın eşiğinde imdi, kâbusun ilk kısmı bitmişti. 5 Ali İhsan Göğüşün İstanbu Idaki ailesinin yanına koştuğu günlerde ö- teki arkadaşları Gaziantebe dönüyor- lar ve bir bayram havası' içinde. Maamafih. kahramanlar gibi karşılanıyorlardı- Ali İhsan Göğüş Cumhuriyetteki, i- -ini kaybetmıştı Ama yeni bir iş bul- ması “"işten bile değil"di. Diğerleri de işlerini bozuk bulmuşlardı Kimi avukattı, müvekkilini — kaybetmişti; kimi esnaftı .müşterisini kaybetmiş- ti; kımı tuccardı ticaretini kaybet- mişti.. Ne gani! Hepsı hemşehrılerı— nin kalbini fethetmişti ve bu, "siya- si envestisman" olarak da kazançla— rın en büyüğüydü. P. nin bir daha Gaziantepte seçım kaybedecegını sanmak için pek olmak lâzımdı.' Su, demiri çelik yapmıştı. Kıbrıs Tâviz üstüne tâviz haftanın başında, Bu silâhlı-çete- cilerin tehdidi altında — yaşayan Kıbrısta, asayişin hüküm — sürdüğü bir memlekettekinden -daha- liberal bir toplantı ve yürüyüş kanunu vardı. Zira Vali Sir Hugh "Yunan Milli Bay- ramı" törenlerini mümkün kılmak i- çin 1955 Nisanından beri yürürlükte olan fevkalâde tedbirleri yumuşat- akta mahzur görmemişti. Hatta! yakında toplantı ve gösterilerin tama- miyle serbest bırakılacağı söyleni- yordu! OKA'cıların - bombalarının sokaklarda sık sık patladığı bir mem- lekette, liberal davranış rekorunu kı- ran bir idareye şaşmamak imkân- sızdı. Bu kararın, EOKA'nın adâ Rumlarını nümayişe davet etmesin den sonra — geldiğini bılmeyenler belki de bombalara rağmen hü yetlere hürmet gösteren bir ıdareyı hafif meşrep de bulsalar az çok tak- dir edebilirlerdi. Ne çare ki, libe- ral. Sir Hugh'un bu kararı, silâhlı kuvvete verilen bir tâvizden ibaret

Bu sayıdan diğer sayfalar: