30 Ekim 1964 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 10

30 Ekim 1964 tarihli Akis Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Gelin ve Güvey Yunan Başbakanı o Papandreunun inanılır bir kimse olduğunu söylemek kaabil değildir. İhtiyar demagog daha ziyade, ayak üstünde bin yalan uyduran bir poli- tikacı olarak tanınmıştır. Ama bu zatın Yunanistanda ileri sürdüğü ve sonradan Atina radyosu tarafından ya- yınlanan iddialarını hiç dikkat nazarına almamak zordur. Papandreu Amerika ve İngilterenin Kıbrısı Yunanistana katmak kararında olduğunu bildirmiş, Türkiyeyi de ger- çekçilikten uzak bir tutum takınmakla suçlamıştır. İh- tiyar demagoga bakılırsa Türkiye Kibrisin Yunanistana katılmasını kabul etmeli ve bunu haysiyet meselesi yap- mamalıdır, Papandreu le demektedir, "bunu kabul etmekle e kuvvete değil, adalete boyun eğ- miş olacaktır e " Yunanistanın son günlerde Kıbrısı ilhak etmek için bir takım teşebbüsler, hatta hazırlıklar yaptığı hiç kim- senin gözünden kaçmamaktadır. Bazı yunan teşekkülle- riyle bazı Kıbrıs teşekkülleri gürültülü şekilde birleşmek- nanistan, meselenin Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna gitmesinden önce ve oradan çıkacak karar hakkında faz- la iyimser olmadığından Kıbrısa yunan bayrağını dik- mek istiyordu. O zaman, Türkiyenin buna kuvvetle karşı koyacağı anlaşıldığından teşebbüs suya düşmüştür. Şim- di, Papandreunun sözlerinden, Yunanistana bir ameri, kan ve İngiliz tutumunun cesaret verdiği anlaşılmakta- dır. Bu cesaret bir hayalin mi mahsulüdür, yoksa Ame- rika ve İngiltere sahiden böyle bir görüşe mı sahiptirler, bunu Washington ve Londra açıklamak mecburiyetinde- dirler Türkiye bakımından durumda bir değişiklik yoktur. Yunanistan, bir emrivakiyle Kıbrısa el koyduğu gün Tür- kiye kuvvet kullanacaktır ve bir türk-yunan harbinin ce- reyan sahası her halde Kıbrıs olmayacaktır. Buna, Ame- rikanın veya İngilterenin şu veya bu görüşte bulunması her halde mani olacak değildir. Türkiye, kendi rızası olmayan bir hal çaresinin gerçekleşmesine set çekecek tedirler. Bu suretle Enosisin bir emrivaki şeklinde ilânı planının gene moda bulunduğu anlaşılmaktadır. böyle bir heves bundan birkaç ay önce de belirmişti. yet geniş bir hava, kara ve deniz sını- rı bulunan Türkiyenin de aynı şeyi yapmasında hayret edilecek (birşey yoktur" o demektir. Gerçekten İskandinav ülkelerinden Hollandaya kadar birçok NATO üyesi devletin" Dışişleri Bakanları 'müteaddit defalar Moskovaya gitmiş, bu devlet- lerle Rusya arasında ekonomik ve kül türel münasebetler ıslah edilmiştir. A- merika Birleşik Devletlerinin ve özel likle İngilterenin dış ticaret hacminde komünist blok 'önemli bir yer tutmak tadır. İşte şimdi Türkiyenin yaptığı, dünya siyasi konjonktüründe görülen bu gelişmeye ayak uydurmaktan iba- rettir. Nitekim Dışişleri Bakanlığı Ge nel Sekreteri Halük Bayülken bu hu- SUSU-: — Biz z hiç kimseye, Rusyaya kar- şı dalma en ön safta mücadele edece- giz diye bir söz vermiş değiliz" diyerek açıkça ortaya koymuştur. Tarihten bir yaprak Haftanın sonlarında Cuma günü rus yapısı bir İlyuşin jet yolcu uçanı- nın Moskovaya götüreceği Feridun Ce mal Erkin, 25 yıldan bari Sovyet Baş kentine ayak basan ilk Türk Dışişleri Bakanı olacaktır. Erkinden 25 yıl önce. 1939 da Krem lini ziyaret eden Türk Dışişleri Baka- nı ise Şükrü Saraçoğludur. O tarihte, Sovyet Rusyanın diplomasi tarihinde eşine ender rastlanan cinsten bir ayak oyunuyla birdenbire Hitler Almanya- Ü Moskovaya zamanlar bu tip milletlerarası huzur- 10 Fakat Yu- suzluklarda arabulucu olabilecek ka- dar şahsiyet sahibi olan Türk Harici- yesi, şimdi yeniden o kuvvetli şahsi ken Dışişleri Bakanını gene Moskova- ya uçurmaktadır. Saraçoğlunun 1939 da (Kremline yaptığı bu ziyaret, türk-rus diploma- tik münasebetlerinde bir dönüm nok- tası teşkil etmek bakımından son de rece önemlidir. Görüşmelerde Saraçoğ- lu, Rusyayı batı blokuna çekmek is- terken, Kremlindeki Oo yöneticiler de Türkiyeyi İngiliz-Fransız o blokundan koparmağa uğraştılar ve (görüşmeler hiçbir müspet sonuç almamadan ke- sildi. İşte bu tarihten itibaren Türki- enin, kuzey komşusu ile olan -müna- sebetleri her geçen yıl biraz daha ger ginleşti. 1953'e kadar katı Stalin po- litikası ve Rusyanın Türkiye ile olan saldırmazlık anlaşmasını feshetmesiyle başlıyarak bitip tükenmiyen talepleri, protestoları, Kars-Ardahan, boğazlar- da üs istekleri, iki devlet arasında A- tatürk devrinde kurulmuş olan kom- şuluk ve dostluk bağlarını teker teker koparttı. Ancak bu tarihe kadar sade- ce Rusyanın inisiyatifi ile bozulmuş olan diplomatik münasebetler. 1953 den sonra türk dış politikasını yöne- tenlerin de tesirile büsbütün çıkmaza sokuldu. O sırada Türkiye NATO'ya girmiş ti ve devrin Dışişleri Bakam, Rusyaya karşı nekadar sert bir politika güdülür- se Amerikadan o kadar çok dış yardım, alınacağını umuyordu. Oysa Rusyada bir değişiklik olmuş ve Stalinin yeri- ni alan yeni yöneticiler. Sovyet Rus maddi ve mânevi güce sahiptir. görmese de Amerikanın ve İngilterenin bunu bilmemesi kolay inanılacak bir hususa benzememektedir. Bu gerçeği Papandreu yanın. Türkiyeden hiçbir toprak tale- bi olmadığını açıkça bildirmişlerdi. Türkiyenin NATO'ya girmesine karşı yapılan itirazlar ise şimdikinden pek fazla değildi. Ancak devrin İktidarı, es vetlendirilmesi için bu yeşil ışığı bir türlü Ogöremedi ve şimdi amerikanların dahi istemedikle ri kadar garip bir "Amerikadan fazla Amerikacı" dış politikanın içine gözü kapalı daldı.. 1953'den 27 Mayıs 1960'a kadar uy- gulanan dış politikanın kalın çizgisi hiç değişmedi: Rusyaya karşı müca- delede en önde Türkiye! 1954 de Bağ- dat Paktının kuruluşu, 1956 da mete- oroloji balonlarının uçuruluşu, 1959'da Jüpiter sabit füze üslerinin kuruluşu sebebiyle Moskova ve Ankara arasın da sık sık sert protestolar teati olun- du. Oysa bu sırada diğer NATO dev- letleri, mensubu bulundukları anlaş- malarda bir değişiklik yapmadan, ko- münist blok ile daha iyi münasebetler kurmanın yolunu bulmuşlar ve bunun temellerini atmaya başlamışlardı. Ger çi 27 Mayısın arefesinde (Menderes, bilhassa Zorlunun O tavsiyeleriyle bir "Moskova Ziyareti" planlamıştır ama o, daha ziyade, batıya bir şantaj ma- hiyeti taşımakta ve gerçekten tehlike lere gebe bulunmaktaydı. Türkiyenin "kraldan fazla kralcı" tutumu 27 Ma- yıs devrimine kadar devam etti ye an- cak bu tarihten sonra tedricen de ol- sa aradaki buzlar erimeye başladı. 1962 de iki komşu ülke arasında telli telefon kurulması ite ilgili bir an taşma imzalandı. Sovyet Rusya sivil hava yollarının Kahireye yapmakta ol AKİS, 30 EKİM 1964

Bu sayıdan diğer sayfalar: