3 Temmuz 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 23

3 Temmuz 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 23
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Dâvalarımız Adanada, barajın kıyısında, gazinoda oturmuş, Adanalı dostlarımla toprak reformunu tartışıyordum. o Dostla- rım büyük toprak sahibi kimseler değillerdi. - Bugünkü toprak rejiminden muhtelif sahalarda faydalanan "avan- tacı" kimseler de değillerdi. Ama tuhaf bir tutukluk için- de, toprak reformunun getireceği yeniliklerden korkuyor- lardı. Toprak reformuna kuru bir toprak dağıtımı şek- linde ele aldıkları, toprak reformunun, topraksızı toprağa kavuşturmak amacı yanında, güttüğü büyük hedeflerden, verimi ve teknik imkânları artırmak, kooperatifçiliği kök- lü şekilde memlekete sokmak hedeflerinden habersiz ol- dukları her sözlerinden anlaşılıyordu. İşte bunun içindir ki, kendilerine göre, kendilerini doğrulayıcı pek de çok kozları vardı. Bana, verimsiz bir toprağı adam etmek için yıllarca emek veren, yıllarca para döken, olmıyacak yerde limon yetiştiren, çevrenin zenginleşmesine, iş sahalarının açılmasına yardımcı olan (zenginlerden söz ediyorlardı. Bu zenginlerin büyük paralar dökerek, büyük bir azim göstererek yaptıklarım, fakir halk, devlet yardımı da ol- sa, nasıl yapabilirdi? Topraksız toprak işçisine kullana - mıyacağı toprağı vermektense, onun haklarını koruyucu başka tedbirler almak mümkün değil miydi? Barajın kıyısından kalktık. Güzel apartmanların sı- ralandığı büyük caddeden geçtik. Dostlarım, son yıllarda Adananın nasıl kalkındığını bana gösteriyorlardı. Kork- lukları şey, düzenin bozulması, herşeyin altüst olması idi. Birkaç gün sonra yolum tekrar Adanaya düştü. Fakat bu defa gördüğüm başka bir Adana oldu. Beni Gazian- tebe götürecek olan otobüse binmek üzere gittiğini ga- rajlarda ve dolaştığım (kenar sokaklarda, dostlarımın bozmaktan korktukları düzenin neler getirdiği olanca çıplaklığı İle gözüküyordu. Sıcak bir gündü. Sokaklar yarı çıplak, sefil, işsiz insanlar yanında, hastalar ve sa- katlarla da doluydu. Yaraları açıkta dolaşanlar mı ister- siniz, yama yama üstüne konmuş elbiselerinin altından etleri görünenler mi, yoksa sakat bacakları üzerinde sü- rünerek yürüyenler mi! Hepsi, hepsi vardı. Garajlar, iş aramaya gelen ve geceyi geçirecek yerleri (o olmıyanlarla başkalarının merhametine sığınarak yaşamakta devam edenlerin toplandıkları (garajlar, gerçekten (o görülmeğe değerdi. Toprak Reformu konusuna bir kere daha, beni An- tebe götüren otobüste değindim. Yanımda oturan An- tepli se bir ayakkabıcı ustası ile konuşuyorduk. Adam: e olduğunu bilseler, toprak il isterler. Ama e ne olduğunu bilmez" diyo Daha sonra köylülerle konuşma in buldukça, Antepli ustanın ne kadar doğru söylediğini anladım. Bir- çokları için bu, güzel, erişilmesi güç bir hayal gibi bir şeydi. İstiyorlardı ama ürküyorlardı. Bazı politikacılar onları gerçekten korkutmuşlardı. Yıllarca başkalarının yumruğu altında çalışanların, birdenbire yalnız bendi güçlerine dayanarak, kendilerine inanarak yaşamaları elbette ki çok kolay değildi Ama toprak reformunun ger- çek mânâsını anlar anlamaz hem söylenenlere, hem de kendi kendilerine inanmaya başlıyorlardı. Demokrasinin en güzel tarafı, politikacıların, halkın istekleri yönünde hareket zorunluğunu duymalarıdır. Bu zorunlukladır ki, bugünkü Hükümet, programına "Top- rak Reformu"nu almak durumunda kalmıştır; Ama top- rak reformu bugün Türkiyede, birçok çevrelerde henüz "sihirli" kelimelerden ibarettir. Halk, yeni tasarılarla al- datılmak. uyutulmak istenmektedir ve gerçeği bilmedikçe de bugünkü İktidarın bu isim altında çıkaracağı herhangi bir kanunla "bir oy verme süresi" kısmen tatmin edile- bilecek, cambaz politikacı, burnunu kanatmadan, zor ge- çidi geçecektir. Önemli dâvaların halka intikalini yalnızca politika- cılara bırakmak, bizim gibi okur-yazarı az olan memle- ketlerde büyük mahzurlar yaratmaktadır. o Aydınlarımız fikirlerini kürsülerde veya gazete sütunlarında bildiriyor- lar. Bu, yeterli değildir. Meselâ Amerikada, seçim zamanı halkı aydınlatmak için, seçmenin oyunu bilerek kullan- masını sağlamak için dolaşan tarafsız dernekler vardır. Aydınlarımızın, bu seçimlerde, hiçbir partiyi tutmaksızın ekipler halinde köylere inmeleri ve memleket omese- lelerini tarafsız şekilde seçmenlere anlatmaları zorunlu- ğu vardır. Rejim dâvamızın da esası "habersizlik'ten ileri gelmektedir. Jale CANDAN olağanüstü toplantıya çağırdı ve erte- si gün Sayman üye Jale Tulga, Kızıl- cahamam Yetiştirme Yurduna, Ayaş Yetiştirme Yurduna alınan büyük buz dolabının eşini ve Keçiören Çocuk Yu vasında bulunan sakat çocuklar için de iki adet ortopedik bot ile- bedenden kemerli uzun bir yürüme cihazı satın aldı. Çalışkan üyelerin son o kapanış çayında kazandıkları para, gerçekten iyi yere kullanılmıştı. Giyim “Yamalı kumaş" modası Amerikadan sonra bütün Avrupada tutunan yeni "patch" modası doğ- rudan doğruya yama, yamalık parça modasıdır ve büyük bir yenilik sayıl- 3 Temmuz 1965 maktadır. Yama modası ilk defa ev ka dınlarının parça bohçasından çıkardık ları parçaları yanyana dikerek meyda na getirdikleri yatak örtüleri şeklin- de ortaya çıkmış, daha sonra kumaş haline getirilen yamalık parçalarla el- biseler, bluzlar, yaz ceketleri, gençkız- lar için pantalonlar yapılmağa başlan- mıştır. Ne var ki bu moda artık eko- nomik olmaktan çıkmış, vitrinlerde pa- halı pahalı satılan modeller haline gel- miştir. Patch modası sadece hakiki parça- larla yapılmamaktadır. Bunun için de kumaşçılar, bu hissi veren çeşitli yas- tık kumaşlar yapmaktadırlar. Ama bu taklit yamalı kumaşlar yanında gerçek yamalılar çok daha fazla revaçtadır. Çünkü böylece parçalardan yanyana getirilmiş bir kumaşın taklidi ve ikin- ci defa yapılması mümkün değildir. A- sıl hoşa giden de budur. (AKİS: 402) 29

Bu sayıdan diğer sayfalar: