29 Ocak 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 5

29 Ocak 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HAFTANIN İÇİNDEN Derviş Vahdeti gibi... Müslüman türk milletinin dini duygularını, manevi atını ve mukaddesatını diline pelesenk edenlerin hiç biri bunu, şimdiye kadar, bir art niyet, gizli mak- sat taşımaksızın yapmamıştır. Niçin yapsın? Gerçek, sadece Türkiye için varit değildir. Nerede dini duy- gular, maneviyat ve mukaddesat dile pelesenk edil- mişse orada bu yola sapanlar ya bir hedefi kollamış- lardır, ya da iflâsın eşiğine geldiklerini hissettikle- rinden son çare olarak böylesine tehlikeli silâha sa- rılmışlardır. Bazen hacı, hoca, papaz takımı ellerini den kudretlerini alacak olan yenileşme gayretlerine bu silâhla karşı çıkmışlardır. Bazen de iktidar sahip- leri, koyu bir irtica baskısından ve zulmünden ken- di iktidarlarının devamı için medet ummuşlardır. Bu iki sebebin dışında dini duyguların, maneviyatın, mu- kaddesatın camilerden, mescitlerden, kiliselerden çı- karılıp politika sahasında at gibi oynatılmasının iza- hı hiç bir yerde görülmemiştir: Gerçi bu sebepler maksatlar, niyetler uzun vadede hep hüsrana uğra mış, insanlık âleminin yenileşme kervanını durdur- maya güç yetmemiştir ama çok yerde toplumlar bir kan ve gözyaşı bedeli ödemeye mecbur kalmışlardır. dönüm noktasında din maneviyat ve mukaddesat istismarcıları bir çıkış yapmışlardır. Bunlar bazen iktidarda (olmuşlardır bazen iktidara karşı gelmişlerdir. Mantıken, iktidarın teşvik ettiği irtica hareketleri ötekilerden kuvvetli ve tehlikelidir. Bizde de bunlar daha cüretli, daha saldır- gan olmuşlardır. Fakat türk toplumunda yenileşme hareketlerinin öncülüğünü hep Ordu yaptığı için ikti- darların bu silâhlı âleti irtica baş kaldırdığı zaman bunu tutan iktidarların yanında değil, karşısında yer almıştır. Bundan dolayıdır ki türk toplumundaki her irtica hareketinde, bu hareketin teşvikçileri, ister Sultan Vahdettin gibi tahtta olsunlar, ister Derviş Vahdeti gibi sokakta bulunsunlar, kudurttukları sürü- lere hedef diye subayları ve aydınları göstermişler dir. Bunlar ümitlerini hep, askerin subayına itaat et- meyeceği inancına bağlamışlardır ve subayı askerine kırdırtacaklarını hayal etmişlerdir. Dürrüzadenin fet- valarının esası budur, Derviş Vahdetinin teşvikleri bunadır. Kubilây Hadisesinde yobazlar üniformalı baş kesmişlerdir ve çok daha sonraların talihsiz plân larında milis kuvvetleri teşkil etmek, şuradan veya buradan sivil fedailer getirmek, askere giden vatan evlâtlarına daha köylerinde bazı telkinlerde bulun- mak teşebbüsleri hep başta yer almıştır. Ordunun bir gericilik hareketine göz yummayacağını bilenler ve orduyu ele geçiremeyeceklerini de görenler çareyi bu akılsız tertipte bulmuşlardır. Bu en sonda hep, kendi kellelerine malolmuştur. Derviş Vahdeti hezimete uğ- ratılmıştır, Dürrüzade ve efendisi mağlüp edilmiştir, Kubilâyın üniformalı başını kesenler bunu canlarıy- la ödemişlerdir. Türk milletinin dini duygulara, ma- neviyata ve mukaddesata bağlılığı ile bunların istis- Türk toplumunun her 29 Ocak 1966 Metin TOKER marcılarına alet olma temayülü birbirine hiç karıştı- rılmamalıdır. Birincisi ne kadar kuvvetliyse ikincisi o derece yoktur. , o Cumhuriyet Türkiyesinde bundan evvel irtica İktidar tarafından cesaretlendirilmesi bir tek devre- de olmuştur: Bayar - Menderes Rejimi alanda. Bu re- jim zaman zaman irticadan medet ummuş, ona kucak açmıştır. D.P. Bakanlarının pis yobaz ellerini öptük- leri unutulmamıştır. Bu tecrübeler sırasında görül- müştür ki İktidara karşı bir geri hareket tehlikesinin artık tamamile kalkmış olmasına mukabil, İktidardan müsamaha gördüğüne inandığı dakikada irtica baş kaldırmaya halâ hazırdır. Rejimin Başbakanı bu ger- çeği kavradığından dolayıdır ki zaman zaman attığı adımları daima bizzat geri almış, softa takımının so- kak hareketlerine geçme ihtimali kendisini haklı ola- rak ürkütmüştür. Bu tecrübenin Türkiyede her ikti- dar için ders ve ibret yerine geçmesi gerekir. İktida- rın kendisinden olduğunu sandığı ilk anda yeni Der- viş Vahdetilerin "Allahüekber" sesleriyle sokağa fır- layacağını sorumluluk sahipleri hatırlarından hiç çı- karmazlarsa pek iyi ederler. İrticayla oynamak her iktidar için tehlikelidir. Bir defa, bunun sonu yoktur. İrticaa elini kaptıran kudret sahibinin kolunu kurtarması imkânı mevcut değildir. Tabii, o zamana kadar kellesini muhafaza edebilirse.. Hele bu iktidar, devletin güvenlik kuvvet- lerine hâkim ve sahip değilse böyle bir oyun sadece deliliktir. İhtiyatsızca teşvik edilen yobaz sokağa çı- karsa, tecavüze geçerse, Türkiyedeki kuvvet dengesi- nin icabı bu hareket o an, ama kan içinde boğulur. İhtiyatsız teşvikçilerin cezasının, kurbanlarının ceza- larından az olacağını katiyen sanmamak lâzımdır. Bugün kim bir hayalin içindeyse ya o, hayallerini ka- fasından çıkarmalıdır, ya da bu hayalin sahipleri so- rumluluk mevkilerinde kendi taraftarlarınca bırakıl- mamalıdır. Türkiyeyi gaflet, dalâlet veya göz karar- tan ihtiras yüzünden bir ateşin içine atma hakkı kim- sede yoktur. Bu ikazlar tatlı ikazlar değildir. Kan, kelle, ölüm.. Bu kelimelerde hiç bir sevimlilik aranmamalıdır. Ama bunlardan çok daha sevimsiz olanı kan akmasının, kelle kesilmesinin ve ölümün kol gezmesinin kendisi- dir. Bir gün bunlarla karşı karşıya gelinmesi istenil- miyorsa tehlike açık açık, tâbirlerden korkulmaksızın sorumlu, sorumsuz bütün gözlerin önüne serilmeli- dir. Hatalı hesapların yanlışlığı başka türlü söylen- mez. Türkiyede ihtiyatsız bir el çok devi şişesinden çıkarmıştır. Şimdi bir de bu devlerin en korkuncu- na, irticaa, denize düşenin sarılması gibi sarılınacak olursa o dev mutlaka itlaf edilir. Ama bu Türkiyeye yeni çok ıstıraba malolur. Buna müsaade etmemek bir vatan görevidir. ..ve vatan, politikada bir tecrübe tahtası değil- dir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: