19 Mart 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 24

19 Mart 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 24
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SOSYAL HAYAT Köycülük Eğlence de lâzım yoğan Koç, elindeki çalışma prog- ramını AKİS muhabirine uzattı, sonra hızlı hızlı, heyecanlı bir sesle konuşmağa başladı: '— Hafta tatillerinde, boş za- manlarda köye gitmek hepimiz i- çin gerçek bir mutluluk oluyor. Ta- bii bizim iddiamız, kendi çabaları- mız ve imkânlarımızla köyü kalkın- dırmak, Türkiyenin özlemini duydu- ğu ideal köyü taşıyla, toprağıyla, insanıyla yaratmak değildir. Bunu başaramayız biz. Ancak, Ankaranın bu kadar yakınında, bizden bu ka- dar uzak kalmış köye gitmek, köy gençleriyle arkadaşlık etmek, bera- sını anlattık. Merakla dinliyorlar- dı. Bir müşterek hamam yapmak is- tediklerini söylediler. İstek kendile- rinden gelmişti. Çok sevindik. Ya- zın, sınıflarımızı geçince, bu konuda zun bir proje çalışmasına girebi- leceğimizi, kendilerine her şekilde yardımcı olmağa çalışacağımızı söy- ledik." Doğan Koçtan sonra sözü yanın- daki esmer genç, Fikret Gözüm, aldı ve: — Anlıyacağmız, biz işi şarkı- ya, türküye döktük. Beraber eğle- nince daha iyi anlaşıyoruz. Ben mensubu bulunduğum saz ekibini götürüyorum köye. Halk türküleri okuyoruz. Yunus Emreden, Karaca- oğlandan koşmalar, okuyoruz. Son- Köycülük Kolu toplu halde Sazlı - sözlü ber olmak ve yapabileceğimiz yar- dımı yapmak, beraber gülmek, be- raber düşünmeye alışmak... İşte is- teğimiz budur. Bugüne Kadar yaptı- ğımız da yalnızca budu Onsekiz yaşlarındaki kumral genç bir soluk sustu, sonra yine hızlı hızlı konuşmağa devam etti: '— Meselâ, geçenlerde Kurusa- rı köyünde bizleri görseydiniz, şa- şardınız. Hepimiz birden twist yap- tık. Bu, aklımızda bile yoktu. Ama köy gençleri duymuşlar, merak edi- yorlarmış. Biz de yaptık ve hep be- raber güldük. Sonra, bizi dinlemeğe daha hazır olduklarını farkettik, konuştuk. Fenni helalarla diğerleri- ni kıyasladık, fenni helaların fayda- 32 yakınlaşma ra Köycülük Kolumuz sohbeti dü- zenliyor. Müziği kesip, bir kısa bil- gi konuşması yapıyoruz. o Önceleri lr bizler konuşurduk, köy genç- leri dinlerlerdi. Şimdi bize alıştı- lar, onlar da konuşuyorlar. Konu- ları tartışıyoruz" dedi. Önce ortam yaratılmalı piket Gözüm de, Doğan Koç da Bahçelievlerdeki Cumhuriyet Li- sesi öğrencileriydiler. Bir Köycülük Kolu kurmuşlar, bir yıldan fazla bir zamandır Ankara yakınlarındaki köylere gidiyorlardı. Ülümbüşe git- mişlerdi, şimdi de Kurusanya gidi- yorlardı. Gittikleri köylerde Atatür- kü anma günleri düzenliyorlar, köy çocuklarıyla beraber türkü söylüyor lardı. Meselâ Atatürkü anma günün- de, Atatürkü köylüye kendileri an- latmışlardı. Ama, köy gençlerine de fırsat vermişler, onları da konuştur- muşlar, minimini ilkokul öğrencile- rinin Atatürk hakkında öğrendikle- leri şeyleri, onların (ağızlarından dinlemişlerdi. Büyükler kendilerini zaman zaman tenkit ediyorlar, "kö- ye gidiyorsanız bir işler yapın, du- var örün, bir inşaata girişin. Türkü söylemek neye yarar?" diyorlardı. Bu, gençleri üzüyordu. Zira gençler, köyde en önemli şeyin beraber ola- bilme, beraber duyabilme ortamı- nı yaratmak olduğuna inanıyorlar- ı. Yazın, beraberce başka işler de yapacaklardı. Ama şimdilik en lü- zumlu şey, gençlere göre beraberli- &i sağlamaktı. Programlarında has- talıklarla mücadele, boş zamanı elişi ile değerlendirme, tarım dersi gibi değişik konular da vardı. Ancak, bu bilgi derslerine şimdilik sadece de- Sginmekle yetiniyorlar, bunları eğlen- ce programlarının içine serpiştiri- yorlardı. Özellikle Kurusarı köyüne büyük umutlarla, bağlanmışlardı Doğan Koç, sözlerini: — Bu, fevkalâde kabiliyetli bir köy. Evler tertemiz, kadınlar ocak- larını mütemadiyen sıva ile temizli- yorlar. Hiç is karası yok. Kızlar hep iş işliyorlar, ama okula da gidi- yorlar. Hamamı da gençler kendileri istediler. Bu, fevkalâde değil mi? Bunu biz ortaya âtsaydık, biz gidip yapsaydık, belki kullanmak bile is- temezlerdi. Onların bu ihtiyacı duy- maları ve bunu söyleme ortamını bulmaları başlıbaşına bir başarı sa- yılmaz mı? Hem, türkü insana ça- lışmak için güç verir. Biz, elbette ki beraber çalışacağız, fakat şarkı Söy- leyerek çalışmak istiyoruz" diye bi- Gençler, Ankara yakınındaki köy lerin bu kadar fakir, bu kadar dar imkânlı, şehirlerden bu kadar fark lı bir yapıda olmalarından büyük ü- züntü duyduklarını da belirtmeden edemediler. Bunun içindir ki birara ya gelmişlerdi ve aradaki mesafey. kapatmaya çalışıyorlardı. Genç ol dukları için, köy gençlerinin dertle rini daha iyi anlıyor ve değerlendin, yorlardı. Moda Ayak - bacak modası Çardin'i in defilesinden çıkan o yaşlı, çok şık bir kadın, iii. şına döndü ve yüksek sesle: "—Anlaşıldı biz bu mevsim çıp- lak kaldık" dedi. 19 Mart 1966

Bu sayıdan diğer sayfalar: