26 Mart 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 22

26 Mart 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 22
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İster inan, ister inanma! A Ssamüsü, otobüsle Konyadan Ankaraya dönüyor- dum. Otobüste birkaç köylü, birkaç kadın, üniver- siteli bir gençkız, birkaç erkek vardı. Konyadan oto- büse verilen bir paket, ilginç bir tartışmaya yol Hel etin üzerinde, büyük harflerle, ihanbe ran Kursu" adresi yazılıydı. İçinde i ise koca bir tomar, sözüm ona milliyetçi, mukaddesatçı gazete vardı. Kadın yolculardan biri, bu gazetelerden bir tane- sini görmek istedi. Verdiler. Kadın, okudukça renk- ten renge giriyordu. Yanındakilere: "— Aman, çocuklarınıza bu ie açı yi öğretmeyin. Onları kuran kurs e ilkokullar: yollayın, onlara atatürkçülüğü, cikarak kazanmayı kaderciliği yenmeyi, doğru düşünmeyi, doğru konuş” mayı, akıl yolunu ve gerçek dini öğretin" diye konuş- tu. Tartışmaya katılanların hemen tümü birden, ku- ran kurslarına ilkokuldan daha fazla önem veriyor- lardı. Çocuklara herşeyden önce maneviyat ve din lâzımdı. Birisi: — Di e bütün ilimler vardır" diye kadına çıkıştı. Bundan sonradır ki iler, küçük grup- lar halinde, tartışmaya koyuldula, oluk benizli, traşlı, perişan "kıyafetli bir genç, inanmış bir sesle: "— Hazreti Muhammet ölünce balığın karnına girmiş, onun için balık yemek ama diyordu. Bir başkası, yolculardan birin — Evlenirken müslümanlığın 32 arzını biliyor muydunuz?" diye sordu ve büyük bir âlim edas edasıyla 32 farzı a, sonra ra a im bilmezsiniz” diye yeğ di. Ealbaki Yam Himedei; evlenenlerin nikâhı s. mazmış. Bunu bana Konyanın en âlim hocası söyledi. di Ben ön sırada oturan bu temiz kıyafetli köylüyü dinlerken, arka sıralardan birinden daha ilginç baş- ka sözler kulağıma gelmeğe başladı: e varmış sanki nurculukta? Nesi kötüymüş? Kötülük bunları kaldırmak istiyenlerde!.." — Bence en mükemmel adam, Pilâvoğludur. Mü- bareği bir defa görmüştüm. Ne vardı onu hapsede- cek?" — Bize cahil diyorlar amma, biz dinimizi bili- yoruz. Cahil, dinsiz - imansız büyüyenlerdir.” Bu şuada onsekiz - ondokuz yaşlarındaki üniver- siteli gençkız, sakin ve rahat, bir sesle, balık yemeyi günah sayan gence yanıldığım anlatmağa çalışıyordu: — Bilmiyor musun ki, Hazretl Mi et hep, ben de sizin gibi bir insanın ben de Allahın yarattı- ğı bir kulum, derdi. Sen öldükten sonra balığın içine girebilir misin? Şu halde, tıpkı senin gibi insan olan Hazreti Muhammet de balığın karnına giremez. Onun için, sen balığı bulduğun yerde ye, hiç çekinme!" Bu sözler balık yemeyeni değil ama, onun yanın- da oturan arkadaşını İkna etmişti. — Doğru söylüyorsunuz" dedi. “Bütün söyledik - lerinize aklım yattı. Hoş, ben balık yemeyi günah saymam ya, de bakalım ibrahim, kim sana bu aklı verdi?" İbrahim kınlı: — Sen hocalardan daha iyi bilecek değilsin ya!" diye söylendi.' İbrahim Nuh diyor, peygamber demiyordu. Ona göre, Hazreti Muhammet ölmüştü ama, şimdi bir ba- lığın karnında yaşıyordu!- İster inanın, İster inanmayın. 16 Mart Çarşamba akşamı Konyadan Ankaraya gelen otobüste halk bu sözleri konuşuyor, büyük bir şevk içinde bu ko- nuları tartışıyordu. o Üniversiteli gençkızın iri siyah gözlerinde anlatılmaz bir hüzün belirmişti. Elindeki kitabı açtı. Birşeyler okumağa çalıştı. İşte o zaman onun önünde oturan ve o âna ar söze karışmıyan temiz kıyafetli, tertemiz yüzlü bir köylü: “—bBütün bunlar boş lâf" diye konuştu.. Ardından ekledi: "— Ah, biraz daha gübremiz olsa... Biraz daha gübre bulabilsek... Bizim, Kuşça köyünde sırtımız ye- re re gg Toprağımız gübre istiyor, amma bulamıyo- . Bu yıl, sözüm ona sıraya koymuşlar. İstemi- yerse sırası gelmiş diye zorla verdiler, istiyenlere ise, sıranı bekle dediler!.. sözlere cevap veren olmadı. Ml çe milliyetçi gazete elden ele gok yon. Şimdi, bu ir tane de benim elimde var. Gaze © azıyı beraberce gözden geçirelim: Risa- leyi Nurdan parçalar, Bedir Yayınevinin eski yazı İle yazılmış kitaplarının listesi ve satış fiyatları, memle- ketin yarım yüzyıla yakın bir zamandır karanlıklara sürüklendiğini yana yakıla anlatan bir başmakale; bir AP senatörünün müslüman türk çocuklarına ses- lenen anlaşılmaz bir yazısı, CHP'ye küfürnameler... ve daha neler de neler!.. en yıl, Denizliden Burdura giderken, gene bir otobüsten aynı gazetelerin bir köye bırakıldığına şa- hit olmuştum. Elimdeki şu gazetede mantığa, akla ve vicdana dayanan, dinin temiz amacını ortaya koyan, dini anlatan tek bir cümleye rastlamak mümkün de- gil. Ama bunlar ilkokullardan çekilip kuran kursları- na gönderilen çocuklara, yurdun dört bir köşesinde ulaştırılmakta, sistemli bir şekilde dağıtılmaktadır. İlkokulun girmediği köyü kuran kursu çoktan istilâ etmiştir ve hattâ, ilkokulu köyde işlemez hale geti- recek kadar güçlenme istidadı göstermektedir. ii isteyenlere m m le emr şey e, sahiden, ekmeksiz kalanları ek y n gü- ahı olduğuna knmalirmaklan ibarettir! Jale CANDAN dar da cüretli i ise,tam istenileni yap- mış demektir. eri göstermek, hiç olmazsa hissettirmek, hemen hemen kaçınılmaz bir zorunluktur. Kısa topuklu, atkılı, rengârenk ayakka- bılar, renkli file çoraplar, çok de- kolte elbiselerin yalnız boğaz kıs- mım örten kolye-yakalar, pi gö- 30 rünüşlü tarz, başta fiyonk olmak ü- zere, bu mevsim çok modadır. yo tipinde, uzun kollu torba elbise Şeklinde biçilmiş lâcivert be- yaz şeritli bahriyeli e elbiseleri, mev- simin yeniliğidir. Fakat enine kul- lanılan çizgiler parlak ve çoğu 7a- man payyetlerle işli olup, bu. kıya- fet, kısa topuklu, atkılı lâme ayak- kabılarla dansa gitmektedir: Mevsimin vazgeçilmez bir yenili- ği de, kısa elbisenin üzerinden gi- yilen biraz daha kısa, düz hatlı bo- ru pardösülerdir. Bunlar truvakar- dan çok, kısa biçilmiş bir palto hissi vermektedir. 26 Mart 1966

Bu sayıdan diğer sayfalar: