25 Haziran 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 5

25 Haziran 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HAFTANIN İÇİNDEN 9 Neboşlâflar.. Süleyman Demirel memleketin bazı yerlerini dolaşı- yor. A.P. Genel Başkam Ankarada Başbakanı bun- ca iş beklerken ve seçimler sırasında Başkentten o kadar süre zaten uzak kalmışken hâlâ orada, burada nutuklar çekmesinin yadırgandığının, yadırganacağı- nın farkındadır. Buna karşı kendisini savunma şekli şudur: "— Bizim hükümet etme anlayışımız budur. Bi- zim gücümüz, her şeyimiz vatandaşa dayanır. Vatan- daşın içine giriyoruz, ne düşünüyor, dertleri, ihtiyaç- ları, meseleleri nedir, bunları mahallinde tesbit edi- yoruz. Hal çarelerini arayarak kararları onlarla bir- likte vereceğiz.. Bu, bir tuhaf hükümet etme anlayışıdır. Demok- rasi zaten, Demirlin tarif ettiği şekilde işler. Ama bu sistem "içinde Başbakanlar köy köy dolaşmazlar, daha ziyade Başkentte bir beyin rolü görürler. Uzun zamandan beri anlaşılan gerçek, beyin rolü oynamak zorunluğunun Süleyman Demireli ziyadesiyle yordu- gu, kısa zamanda bıktırdığıdır. Bunun neticesidir ki A.P. Genel Başkanı, bir de demagojik sebep ilân ede- rek satıhta kalmayı içeri nüfuz etmeye tercih etmiş- tir. Gezileri sırasında söyledikleri de Başbakanın ne derece sathi görüşleri ve beylik lâfları keramet san- dığını ortaya koymaktadır A.P.'lilerin, geniş kütlelerin nabzım yoklamakta- ki ve onların temayülünü keşifteki meharetleri kim- se tarafından inkâr olunamaz. Onun için, belki de Sü- leyman Demirelin o yavan sözleri çok büyük politik fayda sağlamakta, halk bunları işitmekten memnun olmaktadır. Ama bunların memleket işlerine bir ori- jinal yön verme niteliğinden çok uzak bulunduğunu aydın bir kamuoyu hiç anlamıyor sanıyorsa, o tak- dirde de Süleyman Demirel yanılıyor demektir. A.P. Genel Başkanının lâflarım, dudaklara bir müstehzi tebessüm yayılmadan okumak ve dinlemek imkânı yoktur. Demirel bütün meseleleri basite irca ettikten, saf saf veya gözlerin içine baka baka- "Türkiyede bir menfaat ayrılığı var mı ki kavgalar olsun" diye sor- duktan sonra Ur keramet söylüyor, "Memleketimizde iyi günler olacaktır" diyor ve neticeyi bağlıyor: — Milletimiz a Bu büyük millete de hiz- met etmek zevkti Eee? O baar. "Milletimiz büyüktür. Bu büyük millete de hizmet etmek zevktir". "Milletimiz büyük- tür. Bu büyük millete de hizmet etmek zevktir". "Mil- letimiz büyüktür. Bu büyük millete de hizmet etmek zevktir". Süleyman Demirel her halde, bu söylendi mi memleketin işlerinin yarısının kendiliğinden hal- ledflivereceği kanısındadır. Belki de kendisi böyle lafları ilk defa kalabalıklara söylediğinden bunların 25 Haziran 1966 Metin TOKER ilk defa söylenen, taze zekâsıyla bizzat keşfettiği, hik- met dolu sözler olduğuna inanmaktadır Başka bir yerde, Demirel Meclisi anlatıyor: "— Meclisler büyük müessesedir. o Meclislerin hükmi şahsiyetleri vardır. Hayatiyeti vardır. Büyük bir yerdir." Ya, öyledir. Meclisler büyük yerdir. İşin tuhaf olan tarafı bunun bir ilkokul öğrencisinin değil de, bir Başbakanın "Meclisi anlatma tarzı" oluşudur. Başbakan, memleketin ihtiyaçlarını pek büyük bir vukufla ve derin incelikle anladığım da belli et- mektedir. Bir nutkunda haykırmaktadır: "— Tarımımızı her yönde geliştirmeye mecbu- ruz!" Ya, bunu bilmiyordunuz, değil mi? Tarımımızı her yönde geliştirmeye mecburuz onra, Demirel bir başka ihtiyacımızı daha keş- fetmiştir. Şöyle diyor: "— Türkiye her türlü istihsalini arttırmaya mec- burdur." Gördünüz mü, şimdiye kadar kimsenin farkına varamadığı bir başka mecburiyeti! A.P. Genel Başka- nı artık Türkiyede bu mecburiyetlerin yerine getiri- leceği çağa girildiğini bildirmektedir. Buna, gayet mütevazi bir tarzda, bazı "piyazcılar"ı gibi "Muhte- şem Süleyman Çağı" demiyor da "Yeni Çağ" diyor: '— Biz, büyük türk milletinin aklı selimine, va- tanperverliğine inanç içinde olan kimseleriz. Bizim iktidarımız büyük türk milletinin bizatihi iktidarıdır. Bu düşüncedir ki, Türkiyede yeni bir çağın başlangıcı- dır “Çok şükür bir A.P. ve onun Genel Başkam Demi- rel Türkiyeye gelmişler, türk milleti nihayet kendi iktidarını ele geçirmiştir. Bundan evvelki iktidarlar, her halde "gâvur iktidarı". Sandıktan çıkan Demirel bazı illüzyonizm hüner- lerine de sahiptir. "Bu koca Türkiyeyi çalışarak, mi- sak-ı milli huduttan içinde dört misline çıkarmamız mümkün" lâfı, her halde uzun süre unutulmayacak- tır. Bunun uzun düşünce, hesap mahsulü olduğunda tereddüt etmemek lâzımdır. Yeni Başbakan bir mü- hendistir. Madem ki o "dört misli" diyor, demek ki “mümkün"ün hududu odur. Türkiye beş misime çı- kamaz. Üç misline çıktığı takdirde ise gereği gibi ça- lışmamıştır. Ne yaman bir Başbakan, değil mi? Süleyman Demirel bunları söyleyerek köyleri do- laşıyor, herkese ve her yere mavi boncuk dağıtıyor, o da, bir başkası gibi, taraftarlarınca "Türkiyenin Mi- man" diye karşılanıyor, başkalarının hazırladıkları işlerin ya açılışını yapıyor, ya temelini atıyor.. Türkiye, ancak bol lâfın akıp başka her şeyin durduğu bir devrenin içine giriyor.

Bu sayıdan diğer sayfalar: