3 Aralık 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 9

3 Aralık 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AKİS kilmiş koyu renk bir elbise vardı. Parmak uçları üzerinde hafif yayla- narak, boks ve güreş yarışmaları yapılan, mikrofonun bulunduğu plâtforma doğru ilerleyişi bazı kim- selerin dikkatlerini çekti. Gerçekten de, çok değişik şekilde yürüyordu. Gazetecilerin arkasında oturan bir delegenin, yanındaki arkadaşına a mama duyuldu: da yaylanıyor Dokumsan. "uçacak. " Bizim oğlan binâ okur... Ağzını "cenabı hak" diye açan De- mirci, tam ikibuçuk saat sonra yine "cenabı hak" diye kapattı. O- nun sık sık bu sözü kullanması, delegeler oyanında bir seyirciyi de ziyadesiyle vecde getirdi ve adam, oturduğu yerden, "— Ağzını yiyim, bağırdı. nuşma, "türlü çeşitli" mesele- leri kapsıyordu. Cemal Gürselin is- minden bahsederken, metindeki "müteveffa" kelimesinin "merhum" olması gerektiğini belirtecek kadar ha!. ağzını!" diye " oyunun kaidelerine dikkat eden De- mirel, AP'nin hikâyesini kısaca an- lattıktan sonra, "AP Hükümeti"nin "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti" olduğunu söylemeyi de unutmadı. Bu konuşmasının, bir süredir yap- tığı seri konuşmaların devamı ve sonuncusu olduğunu belirtmesi ü- zerine, yaşlı ve şişman bir kadın de- ege, — Aman, Allah korusun! Ağzın- dan yel alsın, inşallah!" diye gürle- di. Demirel "son konuşmam" dediği 55 sayfalık bu konuşmasında yine "ihtilâl" ve "milletin meşru diren- mesi" şeklinde, bir süredir işlediği temiyi tekrarladı: — Oy sahibi olan vatandaş, bü- tün neticeleriyle oyunu namusu gi- bi, ırzı gibi korumak azim ve kara- rında değilse, demokrasi, her dev- rinde bir avuç masum insanın he- der olmasından başka bir işe yara- maz. Türk Anayasası, dibacesinin son fıkrasında, Anayasayı hürriyete, adalete, fazilete âşık evlâtlarının u- YURTTA OLUP BİTENLER yanık bekçiliğine emanet ederken işte bu hakikati ifade etmek iste- miştir. Milletin direnme hakkı gay- rimeşrüya, Zorbaya ve zorbalığa karşıdır." Demirel, bu sözlerden sonra da, âdeta, "benimkisi, lâf ola beri gele" dercesine şunları ekledi: — Ancak, tekrar ifade edelim ki, bugün Türkiyede meşru nizama karşı, milletin temel hak ve hürri- yetlerine karşı belirmiş bir tehlike mevcut değildir." Bu arada, Atatürkün Bursa Nut- kunu “mevcudiyeti omeşkük" diye" niteleyen Demirci, bu nutku savu-, nanların bunu isbatla mükellef ol- duklarını söyledi. Demirel, bu minval üzre devam eden konuşmasını, tahmin edileceği gibi, önündeki yazılı metinden oku- du. Metinden başını kaldırıp da bir- şeyler söylemek istediği zaman, "türlü çeşitli" ye benzer, "mânası nın maksadı" gibi, kendisinin de içinden çıkamıyacağı sözler ediyor- du. Bizimki gene asmalar buduyor! Süleyman Demirel, dünyada bir tek şeye muhtaçsa, o da, ya ağızından çıkanı kulağının duymasını sağlayacak bir âlet, ya da o duyduğu lâfın mânasını kendisine söyleyecek bir aklı başında yardımcıdır. A.P. Genel Başkanı partisinin Büyük Kongresin- de hiç de fena sayılmayacak, bir takım beylik fikirle- rin tekrarı da olsa aşırı tarafı olmayan, ölçülü, "bir- lik sağlamak için karşıya hücum" parolasına iltifat etmeyen bir konuşma yapmıştır. Gerçi, hani o "anla- şılmamış nutuklar"ın başka türlü anlaşılmasını ge- rektirecek bir yenilik konuşmada yoktur ve bu suret- le "Muhteşem Süleyman'ın dilinin sürçmüş olduğu daha açık şekilde ortaya çıkmaktadır ama, hiç olmaz- sa "İhtilâl geliyor!” çığlıkları Kongrede çınlamamış- tır, iyi, değil mi? Peki, şu paragraf ne oluyor? "Din istismarı ve irtica Cumhuriyet Halk Parti- sinin bütün siyasi muhaliflerine karşı kullandığı bir silâhtır. Kendi iktidarına cephe alan canlı bir muha- lefet hareketine karşı daima dinin istismar edildiği ve irticaın tahrik edildiği iddiası ile ortaya çıkmıştır. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasına, Serbest Fırka- ya, Demokrat Partiye karşı zaman zaman başarı ile bu silâhı kullanmıştır. Bunlardan ilk ikisini böylece saf dışı etmeğe muvaffak olmuştur." Demirel, en tarafsız bir tarih kitabını veya hatıra- yı karıştırsa C.H.P.'nin, yani Atatürkün, Terakkiper- ver Cumhuriyet Fırkasına ve Serbest Fırkaya karşı 3 Aralık 1966 bir "iddia" ile değil, bir gerçek durumun neticesi ola- rak vaziyet almış bulunduğunu görürdü. Demirlin tabiriyle “saf dışı edilen" bu iki partinin ikisi de din istismarcılarının eline geçtiği ve rejim için gerçek- ten tehlike teşkil ettiği için kapatılmıştır. Eğer De- mirel bu kongrede, A.P. içinde de varlığını belli eden bu çeşit sömürücülere karşı galebe kazanamasaydı kendi partisinin âkibeti de Terakkiperver Cumhuri- yet Fırkasının veya Serbest Fırkanın eşi olurdu ve bunda C.H.P.'nin zerrece kusuru bulunmazdı. Ne Kâzım Karabekir, ne Fethi Okyar Demirelden fazla din istismarcısıydılar. Ama ikisi de, C.HP.'ye karşı savaşabilmek için gücü gerici ve devrim aleyh- tarı kütlelerde aramışlardır. Tıpkı, Demirdin aradığı gibi.. Aradaki fark -ki, zaman farkının da bundaki ro- lü büyüktür- Demirelin kendisini onların elinden er- ken kurtarabilmiş olması, ötekilerin ise hâkimiyeti elden kaçırmış bulunmalarıdır. Ama Demirel artık dikkat etmeli ve "bir sıçrarsın çekirge..." lâfını hiç unutmamalıdır. Politika İayaına atılmış bulunan Demirel, hiç olmazsa Cumhuriyetin tarihini iyi bilirse -Fransada cereyan eden hadiseleri bilmediği Salan hikâyesinde anlaşılmıştır- bu irilikteki çamları devirmekten kur- tulur. Öğrenmek için yol ise okumaktır ve öğreninceye kadar iyi bilinmeyen konularda at oynatmamak -bu, bir kır at bile olsa..- en akıllıca davranıştır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: