14 Ocak 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 5

14 Ocak 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HAFTANIN İÇİNDEN Hain Kurttan kim korkar? kütleler, tarihin bütün devirlerinde bazı kelimeler- le elbette ki korkutulmuştur ve yüreklere salınan bu korku, aslında, bazı maksatların hizmetkârlığını yapmıştır. Böyle, yüzlerce "umacı - kelime"yi bulup çıkarmak işten değildir. Bugün eyikiyede bunlardan bir tanesi piyasadadır: Marksiz Filozof Marx, bir gelişmenin ilk devirlerine gidi- lecek olursa, şimdi tamamile ayrılmış olan bir çok cereyanın temelindeki adamdır. Sosyalizm onun fel- sefesiyle yuğrulmuştur. Sonra, komünizm çıkmıştır. O da, peygamber olarak Mars'ı ilân etmiştir. Rus ko- münizmini çin komünizmi takip ettiğinden sarı ko- münistler beyaz komünistleri aynı Marx'a ihanetle suçlamışlardır. Marx'ın yaşadığı, yazdığı günlerden bu yana köprülerin altından öyle bol su akıp gitmiştir ki insanlar Âdemden geldikleri için herkesi akraba saymak nasıl bir fanteziyse Stokholmde İsveçi idare eden bir sosyalistle Pekinin kızıl muhafızlarını Marx'- m aynı çeşit şakirtleri saymak o kadar büyük bir de- magojidir. Şimdi Türkiyenin, en fazla oy almasa da mutlaka en tesirli partisi olan C.H.P.'deki bir yeni hareketin kötülenmesi için eller bu marksizm çamuruyla bulan- mıştır ve çamur öne çıkanın yüzüne sıvanmaktadır. Ortanın Solu sosyalizme açılan bir kapıdır, sosyaliz- min temelinde marksizm yatar, marksizm bugün ko- münistliktir, Ortanın Solu Türkiyeyi komünist yapa- caktır! Bu, "Kört at nadirdir, nadir olan kıymetlidir, kör at kıymetlidir" sillojizmasından dahi daha kaba bir yutturmacadan başka şey değildir. Evvelâ Marx'ı, fikir tarihinde gerçek yerine oturt- mak lâzımdır. Marx, "eğer o kafayla giderse" kapita- list sistemin başına gelecekleri bir kehanet gibi, bir bir söylemiş olan adamdır. Ondan sonra da, bu keha- net gerçekleştiğinde nasıl bir toplumun onun yerini alacağım anlatmıştır. Ama kapitalist sistem, belki de en fazla marksist cereyanların tesiriyle, "o kafayla" i disine çekidüzen vermesi devridir. Bunda, temellerin- de marksizm yatan sosyalist partiler, sendikalar, bir takım dernekler, yayın organları, aydınlar büyük rolü oynamışlardır. Marx yeni bir toplum düzeni koydu- gunu sanırken aslında, böyle bir düzene düşmemek isteyen sistemlerin neler yapması gerektiğini göster- miş, 19. Yüzyıl kapitalizmi için bir tehlike çam yeri- ne geçmiştir. O sistemi olduğu gibi muhafaza etmek için eldeki kudretin bir kaba kuvvet halinde kullanıla- rak duruma hâkim olunmasını isteyenlerle buna im- 14 Ocak 1967 Metin TOKER kân bulunmadığım, tutulacak yolun sosyal reformlar yolu olduğunu söyleyenlerin mücadelesini Batı Avru- pada ikinciler, zamanında kazandıklarından, Marx'ın kaçınılmaz gördüğü proletarya ihtilâli hiç beklenil- medik bir memlekette, sakallı filozofun aklına getir- mediği Rusyada patlak vermiştir. 19. Yüzyıl Batı Av- rupasının kapitalizmi ise, olgun bir gelişme içinde, bugün "batı tarzı hayat" dediğimiz düzen haline gir- miştir. Türkiyede bu düzene de karşı olanlar, bu düzen- de de insanın insanı istismar ettiğini söyleyenler, Fransada, İngilterede, Almanyada, İsveçte hâlâ "ağa- lar"ın bulunduğundan bahsedenler ve ancak komü- nist bir sistem içinde eşitsizliklerin kalkacağına ina- nanlar yok mudur? Bir partinin sözcüleri bunu, üstü çok az kapalı şekilde yazıp çiziktirmektedirier. 20. Yüzyılın ortasındaki manasıyla marksist olan o par- tidir, ama bu parti C.H.P. değildir. Eğer bir benzetme- ye yer varsa şöyle demek kabildir: 19. Yüzyıl kapi- talizmi için Marx ne idiyse Türkiyedeki 20. Yüzyıl or- tası düzeni için T.İ.P. odur ve bu kapitalizm için sos- yalist cereyan ne olduysa C.H.P. Türkiyedeki 20. Yüz- yıl ortası düzeni için o olmak istemektedir. C.H.P. nin bu gayretine komünistlerin çomak sokma - sını anlamak kabildir. Bir yüzyıl önceki tecrübede de sosyalistler, karşılarında bugünün komünistlerini bulmakta gecikmemişlerdir. C.H.P.'ye bugünkü düze- nin kaba çıkarcı takımının, istikbale bakmak için bir fikri hazırlıktan dahi yoksun "fındık tüccan"nın da karşı koymaya çalışması tabiidir. Şaşırtıcı olan, C.H.P. içindeki bir kaç aydının bunlarla işbirliği yap- ması, 19. Yüzyılda Batıda nasıl kaybedilmişse Türki- yede de kaybedileceği muhakkak bir savaşa Don Ki- şotun silâhlarıyla katılmasıdır. Turhan Feyzioğlu gi- bi bir adamın, vaktiyle temelindeki harca Marx da karışmış bulunduğu için bugünün batılı sosyalist par- tilerini Türkiyeye umacı diye göstermeye kalkışması, kütleler üzerinde tesiri kelimelerde araması garip olduğu kadar hazin de bir manzaradır. Ama, gene tarih şahittir ki "umacı - kelime"ler, tesirlerini bir kısa sürenin sonunda hep kaybetmiş- lerdir ve taze fikirler onların tasalludundan yakala- rını sıyırıp yeni ufuklara doğru yollarım almayı da- ima bilmişlerdir. Türkiyede, eğer patlamalar olsun istenilmiyorsa, sosyal reformlara şiddetle muhtaç bir düzenin bulunduğu, 27 Mayısın getirdiği hava içinde farkedilmiştir ve seçimli devrenin ilk hükümetleri bu yolu tutmuşlardır. Hareketin bayraktarlığım yap- mış olan C.H.P.'nin, meşaleyi elinden bırakmasını is- temek haksızlık, bunu beklemek safdilliktir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: