6 Kasım 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 30

6 Kasım 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 30
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

1925 Kürt isyanı ve Şeyh Sait "Ergani vilâyetinin, bir kısmında Devletin silâhlı kuwetlerine karşı meydana gelen isyan Diyarbakır, Elâziz , Genç vilâyetlerine de geçmiş ve genişlemeğe müsait görünmüş olduğundan Muş, Ergani, Dersim, Diyarbakır, Mardin, Urta, Siverek, Siirt, Bitlis, Van, Hakkâri vilayetleriyle (Erzurum vilâyetinin Kığı ve Hınış kazalarında bir ay müddetle örfi idare ilân edil- miştir. Anayasanın 86. maddesi gerçğince keyfiyeti yüksek Meclisin tasdikine arzeyler Tabii tezkere o zamanın aid dikiş yazılmıştı. Ama. meali buydu. İsyana karşı ilk sert tedbir alınmıştı. Şeyh Sait diye bir adanı Ankara'daki bütün bu karışıklıklara, telâşa ve he- yecana yol açan olay o şubatın 13'ünde, pazar günü, öğle vakti Doğunun bir küçük köyünde, Piran'da ce- reyan etti. 1925'lerde, şimdiki Bingöl ilinin ilçelerinden biri olan Genç ildi ve merkezi Darahim idi. İlin Ergani il- çesine Eğit bucağı bağlıydı ve Piran onun köylerinden biriydi. Pazar sabahı, köye atlı bir kafilenin yaklaşmak- ta olduğu görüldü. Kafile oldukça kalabalıktı. Başın- da dikkati çeken biri vardı. Bunun bir şeyh olduğu anlaşılıyordu, zira yeşil takkesinin etrafına beyaz sa- rık sarmıştı. Bu, havalideki şeyhlerin kılığıdır ve baş- kalarının bunu takmalarına cevaz verilmez. Zaten, bu öndeki atlının ötekilerin reisi olduğu mütehakkim ta- vırlarından da anlaşılıyordu. Sonradan adı bütün Türkiye'de duyulacak olan Şeyh Sait buydu. -Beyaz sakalı kınalıydı ve göğsüne kadar uzanıyordu. Gözlerine, âdet gereğince sürme çekmişti. Beyaz sakalına rağmen, dinçliği dolayısıyla kırk yaşlarında gösteriyordu. Halbuki altmışındaydı. Hattâ, altmışını da geçkindi. Bunu, macerasını ta- mamlayıp da ele geçtiğinde, Diyarbakır'daki İstiklâl Mahkemesi sırasında söyleyecek, tam yaşını bilme- diğini belirtecektir. Şeyh Sait'in ve atlılarının Piran'a geleceği bili- niyordu. Piran'da, Sait'in kardeşi Abdürrahim otu- ruyordu. Oranın sahibiydi. Köylülerini toplamış ve Şeyh kardeşini karşılamaya çıkmıştı. Köylüler Sa- iti gördüklerinde yerlere kapandılar, tekbir getirme- ye koyuldular. Kafile hep birlikte köye girdi. Şeyh Sait tekbirler arasında Abdürrahim'in evine yerleşti. Şeyh Sait, aslen Paluluydu. Palu, Elâzığ'ın bir il- çesidir. Sait, Şeyh Mahmud'un oğludur. o Medresede tahsil etmiştir. Medresede okudukları bedi istiare, usuli fıkıh, sarf ve nahivdir. Bu şeyh ailesinin geçi- ndi koyunculuktur. Fakat ailenin koyunları çoğaldı- ğında bunları otlatacak meralar Palu'da bulunmayın- ca Şeyh Sait Erzurum'un Hınıs ilçesine nakletmiştir. Hınıs'ın ve onun Şavşan bucağının geniş, mümbit meraları sürülerinin verimini büsbütün arttırmıştır. Ailenin koyunlarının artması, bir yandan bu şeyh- lerin civar halkın dini hislerini istismar ederek on- lardan bir nevi haraç alması sonucudur. Çok kürt köylüsü cennette bir yer edinebilmek için koyununu. kuzusunu seve seve şeyhine hediye eder. Şeyh aynı zamanda, oradaki Devlettir de.. O bakımdan bu hedi- ye bir nevi vergi de sayılabilir". A r ikinci sebep, ailenin gayet akıllıca ve isabetli evlilikler yapması, kız alıp vermesidir. Bun- ların sonucu, Şeyh Sait'in sadece koyunlarının sayısı çoğalmamış, aynı zamanda nüfuzu da büyümüştür. O şubat ayında, Şeyh Sait'in tesiri, basit bir Nakşibendi büyüğü olduğu halde çok Nakşibendi şeyhininkinden daha geniş ve daha yaygındı. Hınıs'tan tâ aşağılara kadar bütün bir bölge. Şeyhi biliyor ve sayıyordu. Bunda, Sait'in yaptığı ticaretin de rolü yok de- ğildi. Sait, kuzey meralarında yetiştirdiği sürülerini, götürüp güneyde satıyordu. Bu münasebetle bütün o havaliyi tanımıştı. Kendisini de tanıttırmıştı. Bir pazarı, Halep'ti. Hududu yüzlerce defa aşmış, oralarda irtibatlar kurmuştu. Hınıs - Halep yolboyu, âdeta şeyhliğine dahildi. Gittikçe artan serveti, kendisine GE fazla nüfuz sağlıyordu. i kız, beşi erkek on çocuğuyla Şeyh Sait bir bağıl ın başında gibiydi. Bir teğmenin ürküttüğü yürek şeh Sait. sayısı yüzleri bulan atlılarıyla, resmen, Hınıs'tan Palu'ya, babasının orada bulunan kabri - ni ziyarete gidiyordu. Piran'a da yol üstünde olduğu için uğramıştı, Bu. her yıl yaptığı bir seyahatti. Ama, bu defaki yolculuğunun bazı özellikleri dik- katten kaçacak gibi değildi. Bir defa, yanına bu ka- dar çok atlı almasının sebebi neydi? Her zaman bir kaç silâhlı muhafizla yetinir, Hınıs'tan Palu'ya da en kısa yoldan giderdi. Halbuki şimdi, yolboyundaki ve- ya dışındaki köylere uğruyor, oralarda kalıyor, vaiz- lar veriyordu. Kaldığı bir köye gidince civar köylerin reis ve ağalarını huzuruna celbediyor, onlarla bir şeyler konuşuyor, onların verdikleri atlılarını kafile- sine katıyordu. Atlılarının sayısı böyle artmıştı. ızlarında o ise işlediği tema, dinin elden gittiği ve Hilâfetin kaldırılmasıyla dinsizlerin hükmü altına düşüldüğü idi. Bu sözlerini, halkı Cumhuriyet Hü- kümetine karşı, kıyama daveti takip ediyordu. Şeyh Sait bu faaliyetine bir süredir başlamış ol- duğu için seyahatinin gerçek maksadı bir öğretmen tarafından resmi makamlara bildirilmiş ve bunu An - kara duymuştu. Bunun üzerine Ankara, gerçek du- rumu Genç valisi İsmail Hakkı'dan sormuştu. Sonradan Şeyh Sait ve avenesiyle birlikte mu- hakeme edilip bir yıl hapis cezası alacak olan vali İsmail Hakkı şu cevabı vermişti:

Bu sayıdan diğer sayfalar: