13 Kasım 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 25

13 Kasım 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 25
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bilgisizce uygulanan rejimlerin ise kansere yol açacağı iddia edilmiş- tir. Örneğin, 35 yaşından sonra vü- cudun bol meyvaya ihtiyacı vardır. ği onhidrat rejimi mey- vayı yasaklar. Rejim yapmak iste- yen bir kimse, suni şekerden kendi- ni mahrum edebilir. Ancak, vücu- dun ihtiyacını tabii şekerle karşıla- ması gerekir. 35 yaşından sonra en sakımılacak yiyecekler pasta, mar- garin gibi, suni besinlerdir. Türkiye'deki beslenme yetersiz- liği ve bozuk beslenme, son zaman- larda bazı yeni fikirlerin ortaya a- NKARA Belediye Meclisinin ekim ayı toplantılarının so- nuncusunda üye, bir rapor üzerinde söz aldı ve bundan böyle raporların, iyi anla- şılması için, arı bir dille yazılma- sını istedi. İstek, AP'li bazı Bele- diye Meclisi üyelerini dehşetli öf- kelendirdi. o Raporlasın anlaşılır kelimelerle yazılmasından hoşlan- mıyorlardı. Hattâ bir AP'lii, CHP'li ani siz, bugün, TRT'nin dilini beğeniyor, bu dilden birşey anlıyabiliyor musunuz?" diye çattı. Geçen yıl, Plânm metninden an Türkçe kelimeleri çıkarttıran Başbakan Demirel de geçenlerde, “Türk dili elbette ki arımacaktır Ama bu, onu fakirleştirmek de- mek değildir" diyordu. Görülmek- tedir ki, Başbakan Demirel, bir yandan öz Türkçe olan "arınma' kelimesini ve Türkçenin arınma ihtiyacını benimsemiştir, bir yan- dan da bu konudaki tutucu kişi- Jale Candan AKİS tılmasına ve yeni teşebbüslere yol açmıştır. Bunlardan biri, "tam ek- ek" projesidir. Buna göre, ekmek, kepekli undan yapılacaktır. Böyle- ce, buğdayın rüşeym kısmındaki vi- taminler de kaybolmamış olacak- tır. Oysa Çi bugün gençlerin karın- larını yurdukları e unun besi değeri çok düşü Gene yeni bir fikre göre, li halkını daha bol miktarda ete ka- vuşturmak i için kontrollü at ve eşek satışına izin verilecektir. Hat- ununla ilgili olarak bir kanun ari Mecliste sıraya girmiştir. MODERN HAYAT Gerçi at ve diğer ot yiyen tek tır- naklı hayvanların, kontrole tâbi tu- tulmak şartiyle, yenilmelerinde hiç bir mahzur yoktur. Protein bakı- mından sığır ye kadar zengin olan at ve eşek eti, Avrupa'da kasaplar- da satılmaktadır. Fakat ruam, şar- bon gibi hastalıkların bu hayvanlar- da bulunduğu gözönünde tutulursa, kontroldeki güçlük anlaşılır. Onun için, at ve eşek eti yemek yerine bol tavuk üretme politikası güdül - meli ve denizlerdeki (o balıklardan yararlanma yoluna gidilmelidir. Birbirlerinin dilinden anlamayanlar lerin her zaman belirttikleri kay- gulardan birine değinmeden ede- memektedir. Türkiye'deki (o mücadelelerden biri de Dil devrimi ka u yüzden, iki kişinin bazen birbirlerini Anya mıyacak kadar değişik bir dil kul- landıkları görülmektedir. İlerici- ler, genellikle, arı Türkçe konuş- maktadırlar ve yeni kelimeleri de her zaman hoş karşılamakta, be- nimsemeye uğraşmakta veya bu kelimeler üzerinde iyiniyet ve hoş- görü ile tartışmaktadırlar. Tutucu ve gerici bir çevre ise hâlâ ağda- lı bir Osmanlıcada direnmektedir. unlar, örneğin "başkan" yerine gı" yerine "hürmet" demeyi tercih etmektedirler. Bunların, arı Türk- çe kullanmaya çaba gösterenler- den daha da büyük bir gayret i- çinde bulunduklarına her zaman tanık olmaktayım. Birkaç yıl İçin- de, çevrelerinin etkisiyle, istemiye istemiye benimsedikleri yeni keli- meleri ağızlarından kaçınvermek- tedirler. Öyle anlaşılıyor ki, önü- müzdeki beş - on yıl içinde sözlük, an Türkçecilere değil, Osmanlıca- ya sadık kalmağa çalışanlara da- ha gerekli olac?ktır. ENCE, en çabuk ve kolay tutu- nan devrimlerden biri, Dil dev- rimi olmuştur. Konuyu incele- meden tutuculuğu marifet bilen, her handeye, her yeniliğe ön-yargı- larla karşı koyanların, Dil devrimi- nin nedenlerini ve amacım, başka ülkelerdeki dil çalışmalarını ve mü- cadelelerini muhakkak izlemeleri, öğrenmeleri, ondan sonra konuş- maları gerekir. Örneğin Almanlar, Almancaya kavuşmak için, tıpkı bizimkine benzer , bir mücadele vermişlerdir. Birgün, dil konusunda hayli çalışması bulunan bir uzmanla o- turmuş tartışıyorduk. İçimizden iri, kızının okulda ezberlediği bitki isimlerinin an Türkçelerinin hepsinin Çince, Japonca kadar güç olduğunu, bunlardan hiçbir şey anlamadığım söyledi. Dil uzmanı, kendisine derhal, bitki biliminde kullanılan Osmanlıca kelime ve de- yimleri sıralamağa başladı. Bu ke- limeler bize, an Türkçeden çok daha, yabancı, çok daha çetin eldi. Bilinmesi gereken bir busiis da, Dil devriminin, Araj e Acem- ceden geçmiş yabancı kelimeler 5 imize bugün yeni yeni girmeye çalışan İngilizce, Ameri- kanca, Fransızca ve benzeri bütün kelimelere de karşı oluşudur. Diyorlar ki, kuşaklar birbiri- ni anlamıyor, kuşaklar birbirin- den kopuyor. Bu, gerçeğe oy- mayan bir görüştür. Uzmanlık ko- nuları dışında, kuşakları birbirin- den koparacak hızda büyük bir değişim sözkonusu değildir. Bu- gün birçok yaşlı ve orta yaşlı, bazı gençlerden çok daha an bir dille konuşmaktadır. Nouveau Petit La- rousse'un 16. baskısının önsözün- de, sözlüğün bir yüzyıllık çalışma- nım, araştırma ve ayarlamaların eseri olduğu belirtilmektedir. 20

Bu sayıdan diğer sayfalar: