21 Ocak 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10

21 Ocak 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Otomobil kazalarının asıl sebebi nedir? Sürati azaltmaktan evel şoförlerin yol nizamına riayetlerini temin etmek lâzımdır Son zamanlarda otomobil kaza- ları çoğaldı. Bu kazalara başlıca sebep olarak otomobillerin fazla hızlı gitmeleri ileri sürülüyor. Gerçi otomobillerin, hattâ her türlü arabaların hızlı gitmesi bir çok kazalara sebep olabilir.Fakat Istanbuldaki (o kazaların başlıca sebebi bu değildir. Fikrimizce asıl sebep hiç bir kaide ve niza- ma tabi olmamaktadır. Dikkat edilirse görülür ki ek- seri şoförler seyrüsefer nizamna- mesine riayet etmezler. Bunun neticesi olarak tabii sık sık kaza vukua gelir. Bunu bir misal ile anlatalım. Ismet paşa Hz.nin geçirdikleri müessif kazanın sebebi otomobil- lerin kızlı gitmesi değil, yanlış hareket etmiş olmalarıdır. Eğer her iki otomobil, icabettiği gibi caddenin temamen sağ tarafından ilerleselerdi, çarpışmazlardı. Bina- enaleyh bu kabil çarpışmaların ve kazaların önünü almak için en müessir çare, otomobillerin mutlaka yol kenarından gitmele- rini mecburi kılmaktır. Aynı keyfiyet her medeni mem- lekette o mevcuttur. | Almanya, Norveç, Italya, Isviçre gibi birçok memleketlerde, her vasıtayı nak- liyenin yolun sağ kenarını takip etmesi mecburidir. Önde giden arabayı geçmek isteyenler, onun ancak solundan geçebilirler. Fransa, Isveç, Ingiltere, Avusturya gibi memleketlerde mecburiyet aksi şekildedir. Orada yolun sol tarafını takip mecburiyeti vardır. Maahaza bu memleketlerde yavaş yavaş sol tarafı bırakıp, sağ taraftan gitmeyi kabul ediyorlar. Netekim Avusturya sol tarafı terkedip sağ tarafı takip etmeyi mecburi kılmaya başlamıştır. Bizde, Sirkeci - Yeşilköy tren yolu müstesna olarak, tekmil umumi nakliye vasıtaları sağ ta- raftan hareket etmek üzere ya- pılmışlardır. Binaenaleyh bizde, sağdan gitmeyi mecburi kılmak en doğrusudur. Halbuki otomo- biller yolun daima en ortasından gitmeyi sevdikleri için sık sık şarpışıyorlar. Diğer taraftan öndeki arabayı geçmek için de esaslı kaide konmak lâzımdır. Arabalar daima önündekinin solundan geçebilme- lidir. Halbuki bizde otomobillerin sağı solu yok, istedikleri taraftan geçiyorlar. Bu da bir çok kazalara sebep oluyor. Tramvay (o kazalarının önüne geçmek te bir meseledir. Bizdeki tramvay raylarının döşeniş tarzına nazaran, otomobiller şu iki kai- deye tabi olmalıdırlar: 1 — Tramvayları yalnız sağın- dan, yani inilip binilen tarafından geçmeli, 2 — Tramvaylar dururken mut- laka arkasında durup beklemeli. Bu iki kaideye riayet edilme- mesi bir çok kazalara sebep oluyor. Bunlardan son bir tanesi enteresandır. Muallim Ali Hikmet bey, Feyzi ati lisesi önünde tram- vaydan inerek, henüz durmakta olan tramvayın önünden geçiyor, bu sırada Istanbuldan gelen, ve tramvayın solundan geçen, bina- enaleyh Ali Hikmet bey tarafın- dan görülmesi mümkün olmayan bir otomobil mumaileyhe çarpıyor, düşürüyor. Ve duracak yerde, bü- tün suratile yoluna devam ediyor, paçasından takılan Ali Hikmet beyi de beraber sürüklüyor. Halbuki bu otomobil, bir kerre tramvay durduğu müddetçe dur- malı, ve tramvayın solundan değil, ancak sağından geçebilmeli idi. Diğer bir kaza sebebi de, lam- balardır. Otomobil lâmbalarının vazifesi şudur: Bir kerre önünü aydınlatmak sonra genişliğini belli etmek, nihayet otomobil olduğunu anlat- mak. Halbuki Obizde otomobil lâmbaları ekseriya şu neticeleri veriyor: Karşıdan otomobil geldiği za- man, şehir lâmbası denen, yalnız hemen önünü aydınlatan tertibata ekseriya malik olmadıklarından, iki otomobil ya birbirinin gözlerini kamaştırıyor, ya lâmbaları sön- dürerek, bir şey görmüyorlar, yahut tek lambayı söndürerek genişliklerinin ne kadar olduğunu tanımağa imkân bırakmıyorlar. Otomobil kazalarımn önünü 2k mak isterken seyrisefer nizamna- mesini de iyice tetkik etmek ve şoförleri bu nizamnameye riayet etmeğe mecbur tutmak lâzımdır. Ucuz otomobiller Son senelerin iktisadi müşkilâtı, halkı pahalı otomobil almaktan menediyordu. Bu keyfiyetin en fazla görüldüğü memleketlerden biri de Almanyadır. Halkın satın alabileceği kadar ucuz otomobil yapmak suretile, otomobil satışını çoğaltabilmek için, birçok fabri- kalar ufak otomobiller yapmağa başlamışlardı. Hatta bazı fabri- kalar münhasıran ufak ve ucuz otomobil yapıyor. Bu meyenda bazı otomobilleri 800 Türk lira- OTOMOBİLCİLİK Renkli yollar Avrupa'da otomobiller için faydalı bir teşebbüs Avrupa memleketlerinde, oto- mobil yollarını gösterir haritalar vardır. Bu haritalarda mühim yol- lar, vilöyet yolları, otomobiller için pek iyi olmıyan yollar ayrı ayrı işaret edilmiştir. Bazı haritalarda bu fark, yolları muhtelif kalınlıkta çizgilerle işaret etmek üzre gösterilir. Bazı hari- talar meselâ Fransa'da “Michelin,, haritaları büyük yolları kırmızı, vilâyet yollarını sarı ve nisbeten kötü yolları da yeşil renkli çizgi ile göstermektedir. Şimdi İtalya ve Fransa'da yeni bir fikir ortaya çıkmıştır: yolları haritadaki renklere boyamak... Yolun ortasından geçecek o renkte bir çizgi, insana, hakikaten esas caddeyi takip edip etmedi- ini derhal gösterecek, yol daha kolay bulunacaktı. Yeni arabalar Motörlü arabalar hemen her iş için kullanılıyor, binaenaleyh, kullanıldıkları işlere göre müna- sip şekiller almaları icap ediyor. Bu yüzden bir çok yeni, lâkin çok güzel ve elverişli araba şe- killeri ortaya çıkmaktadır. Pariste geçenlerde açılmış olan “iş arabalari, sergisinde, güzel yeni nümuneler vardı. Hayvan taşımağa mahsus bir yük arabası, arkadan ve önden, bizim vapur- lara uzatılan iskeleleri andırır şekilde açılan kapıları ile hayvan- ların kolaylıkla inip binmesini mümkün kılıyor. Iskeleti yere pek yakın, alçak olan bu arabaya hayvanlar arka- dan girip, geriye dönmeye mec- bur kalmadan önden çıkabilmek- tedirler. Bu arabalar © bilhassa atlı asker kıtalarını bir taraftan diğer tarafa süratle nakletmeğe müsaittir. Süratleri fazladır ve 2 ton yük taşırlar. Yeni bir nevi omnibüs de, bil- hassa şehir hariçlerine müşteri taşımak için yapılmış, her yerin- den istifade edilerek, fazla otu- racak yer, hem de müşterilerin daima hareket istikametine yüzleri gelmek şartile oturmaları temin olunmuştur. Bu sergide bilhassa göze çar- pan en mühim nokta Diesel mo- torlarının mümkün olduğu kadar fazla kullanılmasına gayret edil- mesidi. Fransa, münhasıran benzin, petrol gibi hariçten satın almağa mecbur olduğu maddeler ile işli- yen motörler yerine, Diesel motor- leri gibi başka mevat ile de çalı şabilen motörleri tercih ve tami- mine gayret ediyor. Aynı vaziyet bizim için de çok şayanı temen- nidir. satın almak mümkündür. Otomobil ucuz olmakla, kuvvetsiz ve ehemmiyetsiz değildir. Bilâkis geçenlerde 4 dünya rekoru kırıl- miştir. sına sürat yarışı: Rekoru kiran May yarışa hazırlanırken, May yarıştan sonra AHMET MACERALARI no . Mürüvet hanım GEZMİ 5. 21 1932 iliş mü, öldürüldü mü? Sıra numarası: 10 Ben Ahmet Cezmiyim! Isim tabanca ağzından fırlıyan fişek gibi çıktı. Şemi Musa hiç oralı olmadı. Aldırış etmedi... Demek imzasız mektubu yazan o değildi... Konağın karşısındaki Fransız kollejinin saati on biri çaldı. Meh- lika: — Neyse, dedi, bir günümüz daha geçti. Hadiye derin bir göğüs geçirdi. Behçet mırıldandı: — luşallah geçirdiğiniz son sı- kıntılı gündür. i Mehlikanın, karanlıkta gözleri parladı. Tatlı bir sesle, kolunu uzatıp elini sallıyarak ayrıldı: — Allah rahatlık versin Behçet! Behçet dal gibi, sülün vücutlu, ahu gözlü kıza mukabele etti: —Allah rahatlık versin Mehlikal Arkasından Hadiye de yürüdü, sonra kapının eşiğinde duraladı: — Behçet bey, kapıyı sürme- leyin. — Tabii sürmeleyeceğim. Behçet bir müddet daha bahçede dolaştı. Hadiye ile Meh- likanın pencerelerindeki ışıkları seyretti. Pencereler karardıktan sonra içeri girdi. Odasına çıktı. Ertesi sabah uyandığı zaman hayret etti. Odasının pencereleri açılmıştı. Masasının üstünde tepsi ile kavaltısı duruyordu. Ibtiyar hizmetçi haber verdi: — Beyfendi, Ahmet Cezmi bey sizi istiyor. Behçet çıkardı: — Saat kaç? — Dokuz. Behçet fırladı, giyindi, aşağı indi. Cezmi gazete okuyordu: — Aşkolsun,; dedi, Hadiye hanımın bir sözü ile buraya yer- leştin öyle mi? Koca gençlikl. Şemi Musanın mektupları yanında mı? — Yanımda, — Musa beyi çağırttım. — Gelecek mi? — Evet.. — Kerata herif... gelsin... Behçet yumruklarını sıkıyordu. Cezmi güldü: — Bugün ona biç bir şey ima etmiyeceksin. Onunla ben konu- şacağım. Eğer hemen mektupları suratına atarsan, doksan tane sebep bulur, ağzından tek söz alamayız. — Ağzından ne söz alacaksınız? — Bakalım... Buraya asıl gel- memin sebebini biliyorsun. — Imzasız mektuplar değil mi? — Evet, Cezmi düşündü ve devam etti: — Mehlika hanım dün, benim buraya geleceğimi imzasız bir yorganlardan O başını Hele bir mektupla haber aldığını söyledi. Bu baber adliyeden çıkmamıştır. Adliye arkadaşlarım, benim bu işe memur edildiğinden haberdar değiller. Bunu ancak imzasız mek- tap mubarriri biliyormuş. Acaba Şemi Musa bey biliyor mıydı? Bunu anlamıya çalışacağım. Kalktı, yan odanın kapısını açtı: — Sen buraya gir, otur, kapıyı kapama, sözlerimizi işitirsin, dedi. Behçet odaya girdi, biraz sonra bahçede ayak sesleri işitildi. Behçet kapıdan başını uzattı. — Cezmi bey, Cezmi bey, pen- cereleri kapayın. Mademki biz ayak seslerini duyuyoruz, sizin konuştuklarınızı da © bahçeden duyarlar. — Sahi, sahi amma ne yapa- yım ki hava sicak. Eğer kapar- sam burası cehenneme dönecek. Hem küçükhanımlar, hem de Şemi Musa bey terlerler. Bahçede bir memurum var, dinlemek iste- yenleri meneder, Behçet yerine oturdu: — Bu adam da kimsenin sözüne, fikrine kulak asmıyor. Beş dakika sonra Şemi Musa bey göründü. ince uzun, fakat kabasaba, par- makları sigara zifirinden sarar- mış, tıraşı uzamış bir adamdı. Ahmet Cezmi yer gösterdi: —Buyrun oturun ... Yalnız şöyle oturun, yüzünüz kapıya doğru. Şemi Musa şüphelendi: — Anlamıyorum, ben buraya istintak hâkiminin daveti üzerine geldim. — Bende aldığım emri ifa ediyorum. Ben... Ne dediniz? Musa beyin gözleri dört açıldı: — Bir şey demedim. — Affedersiniz, bir şey söyle- diniz zannettim. Ben Ahmet Cezmiyim. Isim, tabanca ağzından fırlıyan fişek gibi çıktı. Şemi Musa hiç oralı olmadı. Aldırış etmedi. — Ahmet Cezmi olsun, Mel- met Azmi olsun, bu beni alâkadar etmez, ben... — Emniyeti umumiyenin gizli memurlarından Ahmet Cezmi benim. Şemi Musa, kaçmak istiyormuş gibi kapıya baktı. Ahmet Cezmi kendisine yer göstermekte devam edince, düşer gibi oturuverdi. Bütün bunları gören Behçet, Şemi Musanın Ahmet Cezımiyi tanımadığına kanaat getirdi. Im- zasız mektupları yazan Şemi Mu- sa değildi. ( Bitmedi ) Emlâk sahipleri! Emlâkinizden azami irat almak, aynı zamanda bin bir zahmet ve üzüntüden kurtulmak is'erseniz, bunların idaresini UMUM EMLÂK ACENTESİNE havale ediniz! Bahçekapı, Taş han No. 20-21-22 Telefon 20307 — Posta kutusu : 668 İstanbul

Bu sayıdan diğer sayfalar: