13 Haziran 1934 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

13 Haziran 1934 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 9 Yazan: Üç gün içinde Istanbulda neler olmamıştı! Sadrâzam değişmiş.. Murat padişahın Fakat, kırmızı yılan tekrar başını kaldırmaktan geri durmuyordu. Istanbulda üç gün içinde neler oldu? ikinci Sultan Beyazıt dona mada ıslahat yapmak ve g: Zaten, Sinan paşanin tekli reddederse, Sinan paşa derhal “donanmanın başından çekilmeğe karar vermişti. İkinci Beyazıt bu. nu sezince — Pekâlâ. Şiksın. Diye emretmişti. (Marmara Kartalı) nin geceli gündüzlü tamirine çalışılıyordu, Padişah ayrıca bunun gibi yedi gemi daha inşasını zaten evvelce de irade etmişti. Tecrübenin neti. cesi bekleniyordu. Marmarada ya: pılan tecrübelerin müsbet netice verdiği padişaha arzedildiği gün- denberi, bunların da inşasına baş- lanmıştı, Tersanede bu. suretle hummalı bir faaliyet vardı. Sinan paşa, Murada, istediği adamı yanına almasını emretmiş ti, Murat cesur, dövüşçü ve atılgan gemicileri seçerek © (Marmara Kartalı) nın eksiğini tamamla- maka meşguldi Murat tarassuda Karaman beyi, Muradın tekrar donanmaya alındığını ve (Mar. mara Kartalı) na kaptan nasbe- dildiğini öğrenince hiddetinden küplere binmişti, ibrahim bey has- umının iş başına geçmesine taham- mül edemiyordu. Bu tahammülsüz- lük yalnız çekememezlikten de- Bil, biraz da korkudan ileri geli- yordu. Murat kuvvetlenir ve yararlık- ilar göstererek padişahın gözüne girerse, Karaman beyi sarayda kollarını sallıyarak nasıl cekti? İbrahim bey başina geleceği bi- yordu. Murat saraya gidip gel meğe başlarsa, günün birinde Ka- | zaman beyinin sırtını yere getire- | ceği şüphesizdi. | Karaman beyi Muradın Mar. #maraya yeni gemi ile tecrübeye dıktığını işitince derhal aferin odasına koştu: — Ağacığım, dedi, bu herif ge- he İş başına gecti, Yarın buralar- da bizi kıstırırsa, halimiz yaman- dır. Bu hususta meler düşünüyor- sun? Hiç bir tedbir almadın mı? — Hayır, beyim! Muradın sa- Taya geleceğini ummadığı bir şey düşünmek veya tedbir al. mak hatırıma gelmedi. — Ben haber aldım: Herif sa- | raya gelip ikimizi de temizliye- cekmiş, | Harem ağası cali bir telâşlaz — Ne yapalım... Siz ne düşü- nüyorsunuz? ! iye cevap verince, Karaman beyi, Caferin omuzunu okşamağa başladı: — Her şey senin elinde, ağaci | ım! Padişahın yanına hepimiz. | den sık giden sensin! Şöyle bir sırasını bulup Muradın hiç olm ten sa saraya uğramamasını edebilirsin! Cafer ağa söz verdi, . AKDENİZDE TÜRK AKINCILARI İSKENDER FAHREDDİN Tefrika No, 31 iltifatına mazhar olmuştu. — Hatıriniz için bunu da yapar cağım, beyim! O günlerde İstanbuldan Akde- nize gidecek olan büyük bir t car gemisine Suriyeye gitmek üze- re bir kaç yolcu biniyordu, Suriye o vakit Mısırlıların elinde olduğu için, Murat bu yolculardan şüphe- lenmişti. Sinan paşayaz — Bu adamlardan birini geçen gün tersane önünden Eyübe doğ” Tu kayıkla geçerken gördüm, Mi- sırkılara tersanemizde yapılan ge- miler hakkında hafiyelik yapmasi ihtimalini düşündüm. Dedi. Sinan paşa uyanık bir adamdı. Muradın si güpheye düşürmüş — Nasıl bir tedbir almalı? Diye sorunca, Murat: leri onu de — Benim hatırıma gelen tedbir, bunları, bizden evvel hareket ede- cek olan gemiye yetiştirmemenin garesini aramaktır. Deyince, Sinan paşa sevinçle güldü: Çaresini buldum, Murat! Eni iyisi bu gemiyi senden sonra yola çıkarmaktır! — Al... Ben Çanakkele dışın. da onları bekler ve yolundan çe- yapılacak doslu bir gemici imiş. Bunu bir kaç gün daha Istanbulda nasıl alı- koyacağız? Murat biraz Ta cevap verdiz — Bu işi bana havale edin, pa şam! Rodoslular çok şarap içer ler. Ben kaptanın peşine bir kaç gemici takarım. Meyhanelerin bi. rinde bir hırıltı çıkarırlar.. Biraz dayak yer.. Beç'on gün hastalanır., Ve bu suretle gününde kalkamaz. ser Gene Karaman beyine gelelim. Adamcağız Muradı cellâdın eli. ne düşüremediği için, ne yapaca- Banı bilmiyordu. Bir sabah kayık- la Haliçten geçerken, pencerenin önünde oturan (Jüzelta) yı gör müştü. Karaman beyi kayıkta kendi kendine söyleniyordu: — Şu aşifte iyi ki ölmedi. Yarın | kocası İstanbuldan uzaklaşınca, | gene bana kalacak. Ca- | imi yapmış. Aferin fel ha... Bu sabah padişahla görüşür. ken: (Bunu söylemeğe lüzum yok. Ben onu zaten İstanbulda tutacak değildim...) demiş. Eyüpsultana. gidip dun edeceğim ve Cüzetta) pin bana kalması, Muradın Akde- nizde boğulup gebermes in bir kurban adayacağım! brahim beyin kayığı Eyübe var- diği zaman, sahildeki küçük kah- yenin önünde iri boylu bir adam bekliyordu. Bu adam, beyinin sahile yanaştığını görün- Karaman ce kahveden koşarak kayığa 10- kuldu. si Her akşam bir hikâye Sabahat hanimefendile kocasi Kudret paşa senelerdenberi Ya- kacıktaki köşklerinde bir manas- tır hayatı yaşıyorlardı. Abdülha- mit Kudret paşayı evinden çıkma- mağa, İstanbula inmemeğe mah- küm etmişti. O zaman Kudret pa- şa kendisinden çok genç olan ka- nesile köşke kapanmıştı. Aradan yıllar geçti, ilân edildi, devirler değişti, Fakat Kudret paşa artık evde kapalı kalmağa alışmıştı. Sokağa çıkmak onun başını döndürüyordu. Niha- yet karı koca bahçeye kadar çıkı- yorlar. Karşılıklı oturuyorlardı Halbuki hürdüler, serbesttiler. İs- tanbula, hattâ Avrupaya, dünya- nın her tarafına gidebilirlerdi, Sa- bahat hanım da artık ihtiyarlar mıştı, o da kocasından ayrılmı- yordu. Eskiden halleri, vakitleri yerin- de idi. Çifte çifte halayıklar, kuz- guni cariyeleri, seyisleri, arabacı. ları vardı, Bunların hepsini birer hürriyet birer savmışlardı. Şimdi. yalnız çarşı, pazar işine bakan ihtiyar bir adamlarile bir hizmetçileri kalmıştı. Sabahat hanim bazan kocasile | derileşirdiz — Acaba Gülfidan ne oldu! Kadının simsiyah beş yaşında bir de kızcağızı vardı. Zavallı kız şimdi büyümüştür. Belki de dile- niyordur, başka ne yapacak?... — Biliyor musun bizim baş bahçıvanın on yaşında haşarı bir oğlu vardı... Mektebe koymuştuk, 8€ görmeden koynundan bir torba para çıkararak: — Ahmet, şunları al! dedi, söy- lediklerimi yapmadan dönersen, beş paralık değerin olmadığını anlıyacağım! — Hiç merak etmeyin, beyim! Siz benim velinimetimsiniz! Ben sizin uğrunuza on tane Muradın kanını dökerim..! Ödelek Ahmet çok cahil fakat iyi bir denizci idi, Murat (Azap- kapı) dan adam toplarken, eski bir dostu, Murada, Ahmedi de tavsiye etmişti. Murat, Ödelek Ahmedin Kara- man beyi tarafından para ile sa - tın almacağını ne bilsindi! O günlerde, Muradı eskiden ta- pıyan, baba dostu Mahmut paşa üçüncü defa sadarete geçmişti. Murat, Mahmut paşanın. sada- elle uzun müddet kalabileceğini Zannetmemekle beraber, bu ani tebeddülden çok memnundu, Cafer ağanın İbrahim beye ver- diği teminata rağmen, Murat, son günlerde günde iki üç defa saraya geliyor ve Mahmut paşa ile temas ediyordu. Karaman beyi esir gibi odasına kapanmıştı.. Muradın bir an evvel yola çıkmasını dört gözle bekli- yordu. — Hele bir defolup gitsin. Ko- zumuzu sonra paylaşırız. diyordu. Mahmut paşa sadrıazam olduk- tan sonra, Murat derhal padişahın gözüne girmiş, sık sık iltifatına mazhar olmağa başlamıştı. Mah- mut paşa ikinci Beyazıda Mura- dın denizcilikteki muvaffakıyetle- rini anlatmağa başladıkça, padi- yor ve: — Ne yazık ki, onu bana fena şahın göğsü kal tanıttılar... Diyerek Muradı hergün bir baş- 'ka vesile ile taltif ediyordu. “(Arkası var) Hep kaçardi. Ne haylâz çocuktu. Kalin kafalı idi Konağa gelen hocalara kaç kere tembih de bu çocuğa hiç bir şey öğ- Tetememişlerdi. Kim bilir şimdi simitçi mi olmuştur. Küfeci midir bilmem ki Nihayet Kudret paşa ailesinin hayatında mühim bir değişiklik oldu. Biricik oğulları Nedim Pa- risten tahsilden geldi, Nedim İs- tanbulda bir şirkete tayin edil. şti, Artık hergün Yakacığa gi- dip gelemezdi. Sabahat hanım da Nedimin ayrı oturmasına taham- mül edemezdi. Çaresiz kaldılar. Yıllardanberi çıkmadıkları köşkü bıraktılar. Yakacığın o sakin ha- Yatından Beyoğlunun göbeğinde ki bir apartmana taşmdılar. Ne- dim onların yaşayışlarına itiraz ediyor: — Nedir bu canım?.. diyordu. Manastıra kaparmış gibi... Biraz gezin, görün. Bakın şimdi sesli filim çıktı. Karşınızdaki hayaller em hareket ediyor, hem konuşu- yor. Halbuki siz bunu hiç görme- iz. Olur mu ya.. Herkes si- bu halinize ne der?. Bir gün sinemaya gidin. Bir gün Şehir & yatrosuna... Şimdi ne eğlenceli operetler oynuyorlar. Haydi bu akşam «Lüküs Hayat» a gidin. Yahut sizi bir sinemaya götüreyim. Sokağa çıkmamak için epey 15- rar ettiler. Fakat Nedimin hatırı- ni kırmak mümkün değildi, O ak- şam uzun uzun hazırlandılar. Hep birlikte sinemaya gideceklerdi. Senelerden sonra ilk defa hava karardıktan sonra sokağa çıkı: yorlardı. Sinema o gece hıncahınç kal balıktı. Güzel bir filim vardı. Si nemadan evvel fevk: canın arkasına olurmı lara izahat veriyordu: — Simdi Atinada, bütün Bal kanlarda hattâ Pariste dansetmiş İstanbullu bir hanım varyete ya- sini Pariste tanıdım. Harikulâde pacak, Ken. Fevkalâde güzel... gözel Nedim dansedecek kadının. zelliğinden öyle ateşli bahsedi- yordu ki Sabahat hanımla Kudret paşaya bir endişe di Acaba Nedim bu dansedecek kadına tut- kun mu?, Bir müddet sonra endi- şelerinde haklı olduklarını anla- dılar. Nedime büyük bir sabırsız- hk gelmişti. Arada bir saatine ba- kıyor — Niçin hâlâ başlamadı. di. yordu., Bütün bu halk onun dan- Sını seyretmek için geliyor!., Nihayet perde açıldı. Sahneye projektörler, renkli ışıklar tutuk du. Ve çıka çıka orlaya kuzgun “Arap, çırıl çıplak bir kadın çıktı, Sabahat hanımefendi: — Aaaa, Hay Allah müstaha- kını versin fellâh!, tuh tul. Bak- mıyayım bakmıyayım diye başımı geriye çevirdi. Paşa: — Süphanellah!. Hani danse- decek hanım? Bunu yanlışlıkla mi şanoya çıkardılar?.. . dedi. İşte meş hur dans yıldızı Nermin hanım bu... de kulakları. na inanamıyordi — Canım, Araptan dans kızı olur mu?. Sabahat hanım şimdi. dikkatli dikkatli ona bakıyordu. Birden- bire kocasının dizini dürttü | | İl Allahi aşi izim Gülfidanin Kiznı ne kadar benziyor, Paşa di — Hakikat hanımı, O zaman beş yaşında idi amma, eynen şimdiki hali... — Sakın o olmasın... — Bilmem... : Bu sırada perde alkşılar arak sında kapandı. Arap kızı tekrar” tekrar sahneye çıkarıldıktan son- Ta elektrikler yandı. Nedim biraz dışarıya çıktı. Tekrar locaya gis rince — Aman dedi. Nermin hanim" annesi bitişik locada oturuyor- i muş. Beni kendisine takdim ede cekler,. ğ sağa çevirdiler, İkisi birden: — Gülfidan... diye fısılda: Sahiden bitişik locada Gültüdani oturuyordu. O eski bacının şimdi kih i idiniz. Ne şık giz i Sabahat hanimla paşa başlarini. j ve kirazlar olan bir şapka, boy” nunda bir inci gerdanlık. Parmak» larında yüzükler, içeri giren şı şık gençlere kara elini uzatı Bu simsiyah el hürmetle ö yordu, Hattâ gözlerini; oğulları bile eski bacıyı tamma- dan bu eli öptü. yorlardı. Nedimin ağzından Ner- in ismi düşmüyordu. Hattâ bir — Anne böyle bir gelinin olsun ter misin?. diye sormaz mı?.. uronun önünde bir arkadaşi boyalı saçlı, yaşlı bir ka» yarı genç bir erkeği tal — Masırlı Cazibe hanımefendi ile nişanlısı Kadri bey... Nisteni yeni geldiler. “ai Sabahat hanım Kadri beye bakı tı. Bu tek gözlüklü, şık adam! Bu bahçıvanın haylâz oğlu Kadri idi.. Tanıştıktan sonra yarı türkçe, yas rı fransızca cümlelerle Kadri, Sar bahat hanımefendiye: e — Efem. Sizi gözüm ısınıyor hanımefendi. Amma nereden? Bir bahçede filân gördüm galiba. diye sordu.. Sabahat hanım gü- Tümsedi: # — Evet bir bahçede görmüş olacaksınız. O akşam evlerine dönerlerken Sabahat hanım: — Aman paşa.. diyordu. Ya rından tezi yek., Hemen kendimi: zi Yakacığa atalım.. (Bir Yıldız) Abone ücretleri eke Be SENELİK 1400 İnuruş 2700 kurup S AYLIK 750 > 1450 > SAYLIK 400 3 800 > TAYLIK 180 > — © © Posta itlihadına dahil olmayan cms memleketler: Boneli 600, alı aylığı 1909, üğ yi 1000 kuruştur. Ares veb için yin kuruşluk pul göz Benebi bep Febinlevval :1 — Runhne : 88 nk Güner Oğan Akşam Yan 646 AZ 43 SİZ 2 Va 28 420 1 1618 ABA m, İdare Acımasluk Si. 180, YENİ NEŞRİYAT. Holivut Holivutun 13 haziran musbasi zengin münderecat ve güzel res imlerle intişar etmiştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: