March 4, 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

March 4, 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 6 İs NBUL HAYATI: Kimin gözü görmüyormuş? Enseden kesik kıvrım kıvrım saçları kafasının iki yanına yelpaze gibi da- ğılmış, sepet gibi saç yığının kenarına yerleştirdiği minimini şapkayı da sol gözünün üstüne kadar indirmiş, Du- daklarındaki ruj, yanaklarındaki ka» hn pudra tabakası, yüzündeki elli yı- bn izlerini bir türlü kapatamamış. Fa- kat kendisi on sekizine yeni basmış bir genç kız çevikliğile zıplıyor. Atlıya, z1p- hya tramvaya girdi. Etrafı bir gözden geçirdikten sonra sol taraftaki iki kişi- lik kanapeye sokuldu. Lâkin şapkayı o kadar indirmiş ki, gözünün bir tane- si görünmüyor. Kanapeye yerleşirken köşede oturan ihtiyar bir kadını gali- ba farkedemedi ve kadıncağızın kuca- ğına oturuverdi. Bir feryad koptu: Fakat ihtiyarın hiddetli çok devam etmedi. Yanındakini başlan aşağı süz- dükten sonra döndü: — Aman kızım, affedersin.. ben 8 Bin sakat olduğunu farkedemedim. Hani, birdenbire canım çok acıdıda kendimi tutamadım, haykırıverdim. Vah, vah.. çok yazık olmuş doğrusu. Bari bir doktora filân gösteriyor mu- sun?, Öteki hiddetle başını çevirdi: — Neyi gösterecekmişim doktora?.. — Ne darılıyorsun evlâdım? Ben sa» na acıdığım için söylüyorum. Haşa, akıl öğretmek gibi olmasın amma, bi- im tarafta çok Iyi bir doktor var, Ana- dan doğma körleri bile iyi edermiş. Sen de şu gözceğizini ona bir gösteriversen.. bem o bezi de çok kalım bağlamışsın, Şöyle incecik bir siyah şey sarsar daha iyi olurdu. Hiç mi görmüyor, yoksa per: de mi indi?, Ondüleli kadın büsbütün hiddetle döndü: — Ne söylüyorsun bayan. Kimin gö- gü görmüyormuş, ne perdesi imiş?. 'Bu hiddet karşısında ihtiyar kadın #esini yavaşlattı; — Darılma kızım, danlma. İnsan ayıbı yüzüne vurulmaz amma, bu bir Ayıp değil ki. Hastalık da, sağlık da in- aanlar içindir. Sakat gözünü bağlamış- sın da ona acıdım, bir doktor sağlık ve- reyim dedim.. Nihayet ondüleli bayan işin farkma vardı, Şapkasının ucunu yukarıya kal- dırarak fal taşı gibi gözünü yanında» kine çevirdi ve hiddetle bağırdı: — Büyük bayan, gözümün sakat ol- duğunu nereden anladın? Sen ömrün- de şapka görmemişsin galiba.. iyi dok- torun varsa sen kendi gözlerini mua- yene ettir de etrafını biraz daha iyi gör. —C.R. AKŞAM Tekirdağlı Hüseyin - Dinarlı Mehmed maçı nasıl oldu? Dinarlı « Tekirdağlı çok kuvvetli ve müstaittir. Iyi çalışırsa meşhur bir özlen olabilir » diyor İzmir (Akşamı) — Türkiye başpehlivanlığı için yapi lan dedikodular, Tekirdağlı Hüseyin « Dinarlı Mehmed arasındaki güreşle sona ermiştir. Dinarlı Mehmedin, Türkiyede bulunmadığı bir sırada İstanbulda yapılan Türkiye serbes güreş şampiyonluk müsabakalarında Tekirdağlı kazandıktan sonra Dinarlı Mehmed kendisi- ne meydan okumuş ve bu müsabakanın İzmirde yapıl. ması kararlaştırılmıştı, Civar köylerle kazalardan da gelen binlerce halkın önünde Alsancak stadyomunda yapılan güreş, çok alâkalı ve heyecanlı idi. Evvelâ İzmir- M Hüseyin ile Vasfi arasında bir güreş yapıldı, #1 inci dakikada Hüseyin tuşla Vastiyi yendi. Gönenli Hamdi ve Silivrili Mehmed arasındaki güreş 32 dakika sürdü, Hamdi, fazla iri olmakla beraber tek- nik oynuyan Silivrili Mehmede mağlüb oldu. Sıra Dinarlı ile Tekirdağlı arasındaki güreşe gelmişti, iki pehlivan da alkışlar arasında sahaya çıktı ve halkı selâmladı. Dinarlı Mehmed, üç gün evvel Ödemişte Te- kirdağlı Hüseyin ile karşılaşmış ve berabere kaldığı bu müsabakada sağ omuzunu İncitmişti. Hattâ son güreş- ten evvel röntgende muayene olmuştu. Buna râğmen güreşe çıktı. “Tekirdağlının iri yarı vücudü karşısında Dinarlı daha küçük görünüyordu, Güreş başladı. İlk dakikalarda Te- kirdağlı Hüseyin; faik kuvvetle Dinarlıyı alta düşürdü, Fakat yaptığı oyunlarla Dinarlı Mehmed üste çıkmakta gecikmedi, altıncı dakikada tayyare oyunu yaparak 'Tekirdağı Hüseyini başının üzerinden 8tmak teşebbü- sünde bulundu, muvaffak olamadı. Bir aralık Tekirdağ- lı Hüseyinin . bacağını yakalıyarak kıvırmağa başladı. Hüseyin: — Ay! diye bağırınca bıraktı. Fakat Hüseyin de bu defa Dinarlı Mehmedin ayağını yakalamış, kıvırıyordu, İki pehlivan o minderin dışına düştüler, hakem düdük çaldı, fakat Hüseyinin, Dinarlı Mehmedin ayağını bırak- mediğı ve kıvırmakta devam ettiği görüldü. Bir müddet sonrâ Hüseyin, yakaladığı ayağı bırakmıştı, fakat iş işten de geçmişti. Çünkü Hüseyin, Dinarlının bacağını 0 kadar kuvvetle kıvırmıştı ki, Dinarlının yerden kalka» madığı görüldü, kalkmak için bir kaç tecrübe yaptise de muvaffak olamadı, zaten evvelden sağ omuzu ezilmiş olan Dinarlı, ayağı da sakatlanınca oyuna devam ede medi. Halk: — Galib, mağlüb belli olsun! Diye bağırıyordu. Hakem, Tekirdağlı Hüseyinin gali- biyetini ân etti Güreşten sonra Dinarlı ile görüştüm. Bana şu sözleri söyledi: — Tekirdağlı Hüseyin, çok kuvvetli ve müstaldâir. İyi çalışırsa meşhur bir pehlivan olabilir, Bana yaptığı harekete gelince, bunu da hoş görmek lâzım... Fakat Mardin yolunda bir kamyon devrildi Yukarıda 'Tekirdağlı Hüseyin ve Dinarlı Mehmed, ortada güreşten bir safha, aşağıda güreşten sonra Tekirdağlının bacağı muayene ediliyor minder dışında ayağımı incitmesi doğru bir hareket de- ğildi. Beni çok seven İzmir halkını inkisarı hayale uğ- ratmamak için omuzumun acımakta olmasına rağmen sahaya çıkmıştım. Şimdi Mısırdan bir teklif beklemek- teyim. Muvafık bir cevap alırsam Mısıra giderek orada güreşeceğim. Köylüye bedava damızlık yumurta veriliyor Diyaribekir (Akşam) — Mardin yo- Yanda bir kamyon devrilmiş ve içinde bulunan altı yolcu ağır surette yarar lanmıştır, İRRNKikn$A gü09 kaşı Şi 99 gitmekte iken Akpınara yakın bir yer- de direksiyonu bozularak devrilmiş, KIRILAN BEBEKLER Tefrika: No. 38 Nizamde, Madende ne kadar kira- ik ev vezsa girip çıktık. Her birini bü- yük kir dikkatle gezerken Şuşut da aranır; — Meselâ şu fena değil, fakat dü- varlarnı baştan boyamalı, diye fikri- ni söylüyor, ev sahipleri ile sıkı sıkı pazarlığa girişip maddeler koyuyordu. Saatlerce dolaştıktan sonra döner- ken gülmeğe başladım: — Kimin için bu kadar zahmete katlanıyoruz? O de benden fazla güldü: — Evet, kimin için? Necdetin yakında Adaya taşınaca- Kanı bildiğimiz halde ikimiz de izmi- ni söyliyemedik. Bir kaç gün evvel aldığım mektubunda Burgazda otu- ran ihtiyar teyzesine salı günü gele- ceğin! Me NR bahset. : anidar bir 1 kaybetti: ayet buldum, herhalde. eserlerimi basan n almış olacak» diyor. Necdeti bekliyorum, Bu mevsimde yerine gayem Necdefi beklemek. Nakleden : Zeyneb İdü Bundan başka her şey için lâkaydım. Yüzümde her dakika «bana ne!» der gibi bir mâna ifade eden hal varmış; annem benimle konuşurken hiddetin- den göz kapaklarını sık sık açıp ka- pıyor. Bir sabah Emelden bir mektup al- dım, İncecik yazısı ile yazılmış satır- lar yalnız sevgi ve tahassürden bah- sediyordu: «Yazı Adada geçirmek için bütün ev halkı ile mücadele edi- yorum, fakat doktorlar Adayı anne- me şiddetle menettiler.> Arkadaşım Emel bütün ev halkı ile mücadele edecek derecede niçin Ada» yı tstiyor? Kendi kendime bu suali sorarken (şuursuz, aslı olmuyan bir kıskançlıkla şakaklarım almağa baş- ladı. Benim yokluğumdan istifade eden Emel acaba Necdetle mi tanış- t1?.. Tanışsalar bile allesinde büyük bir leke olan bir kızla Necdet beni al- databilir mi? Bu korkunç düşünce ile ne kadar çırpındım bilmiyorum, soğ- Ta yavaş yayaş soğuk kanlılığımı, mu- hakememi topladım. Emel Necdeti sevdiğimi bilmiyor, hattâ bu sevgiyi kamyon parçalanmış şoför de dahil ok duğu halde içindekiler o yaralanmış- lardır. Kazanın vukuu sırasında hâdise ma- halinden geçmekte olan Mardin - Di- yarıbekir otobüsü yaralıları alarak şeh- rimize getirmiştir. Yaralılar, hastanede tedavi altına alınmışlardır. Necdet bile bilmiyor. Ona uzun uzun şairimden bahsettim fakat bütün medihlerim iki arkadaşın biribirine karşi hissettiği takdirden başka bir şey değildi. Eğer Emel Necdetle tanış- saydi dört sahifelik mektubuna bu kısmı da sıkıştırabilirdi. Muhakemem, mantığım hislerime gölebe çaldı, biraz evvelki budalaca zanlarıma gülerek her günkü turuma çıktım İki gün sonra Emelden tekrâr bir kartpostal aldım. oÇamlıcaya taşın- muşlar, belki kışı da orada geçirecek- lermiş. Bu yaz «sürpriz kutususna bay Mehmedierin yerine Şeyda ile babası yerleşti. Şeyda bana arkadaşlık ede. miyecek kadar küçük olmakla bera- ber hiç yoktan iyidir. Bir akşam geç vakit Şuşutla her zamanki yürüyüşümüzden dönüyür- duk, eve yaklaştığımız zaman gnnemi oldukça kederli, şaşkın bir halde bah- çe kapısında bulduk. Beni görür gör- mez titreyen bir sesle: — Ablan geldi, dedi. — Süheylâ mı? — Evet, Dört buçuk vapuru ile gel- di; çok yorgun olduğu için hemen yattı. Sakın odasına girip uyandırma. — Yalnız mı? Sualimin üzerine annemin yanak- larına birdenbire kan çıktı, gözlerinin ifadesini gizlemek Için yüzüme bak- vilâyet, cinsi ıslah edilmiş tavuk ye- tiştirmek üzere Halkalıda bir tavukçu- Tuk enstitüsü tesis etmiştir. Bu enstitü- de yetiştirilen cins damızlık tavuklaria yumurta köylüye moccanen verilmeğe başlanmıştır. Damızlık yumurtaların her birinin beş kuruş mukabilinde ha- riçten talip olanlara da verilmesi mü- nasip görülmüştür. muyarak: — Süheylâ bu sene yazı Adada ge- çirmek istediğinden Adnanla birlikte seyahate gitmemiş, dedi, Ortada dolaşan dramı derhal his- settim. Esâsen odama çıkarken mer- divende Selimle karşılaştım, olanı bi- teni anlattı. Kardeşim Adnanın ismi- ni söylerken «vay kurnaz vay» diye iki tarafa başını salhyordu. Süheylâ- yı aldatmak küstahlığında bulunmuş. Hoş bu ihanete Selim de pek kızmı- yor, fakat: #Aldatmanm da bir şekli vardır» diyor. Adnan bütün aşk mek- tuplarmı, hem de ne şekildeki mek- tupları ortada unutmuş; evvelâ Sü- heylâ pek aldırmamış fakat sonun- cuları da okuyunca artık dayanama- yip bavulünü yerleştirmiş ve doğru bize gelmiş. Süheylâ annem İle dert. leşirken Selim hepsini duymuş. Ablam| durmadan ağlıyor ve: — Onunla, o hainle bir daha yüz- yüze katiyyen gelmem, diye yeminler ediyormuş, Zavalli Süheylâ mabudunu teklit etmek kastile çok yükseklere çıkmış- ken pek çabuk sukut etti, İstirabını, göz yaşlarını dindirmek için odasında koca bir gün geçirdik- ten sonra nihayet » yemeğine in- di. Bitişik odada sanki ölmek üzere olan bir hasta varmış gibi, kimsenin konuşmadığı, biribirini göz ucu ile KADIN KÖŞESİ saç tuvaleti Bu sene saç tuvaletlerinde mili değişiklikler vardır. Yukardaki do son moda bir saç tuvaleti a Tuzla köyünde 7 evle iki samanlık yandı Yangını söndürmek içi Kadıköy itfaiyesi bir müfreze gönderdi Evvelki gece İzmit valisi bay Hani den gelen bir telgrafta Tuzlada TU köyünde büyük bir yangın çık elde kâfi derecede vesait bulunmaiği iiçn İstanbuldan bir itfaiye müfreii gönderilmesi rica edilmişti. Bunun rine gece Kadıköy itfaiyesinden üç Kine gönderildiği gibi Pendik beledi si de yangını söndürmek ürer? makine göndermiştir. İstanbul itfaiyesi yangın yerine YE tştiği zaman 'Tuzla köyünün mü bir ateşin tehdidi altında kaldığın! müş ve hemen yangını söndü teşebbüs etmiştir. Fakat bir tara o sırada rüzgârın kuvvetli esmesi, ğer taraftarı itfaiye yelişinceye e ateşin büyümesi üzerine ateş bire” ikişer kattan ibaret yedi evle ğ manlığı yakmış, bundan sonra i rülebilmiştir. Yangın sırasında iti87? bir evi de yıkmağa mecbur olm | Yangın, köyün Hüseyin efendi we , ğında Hacı Mümin oğlu İbrahim“. | Mustafaya aid iki kath bir evin üst” tından çıkmıştı. deği Yangının sebebi henüz malüm dir. Mahalli zabıtası tahkikata deri” etmektedir. Kadıköy itfaiyesinden gönderi” süzdüğü bir öğle yemeği kadar ae 1: bir şey olamaz. Süheylâ hakla. mağa çalışıyoruz, Her ne kadar: «Bi şımdan geçenleri siz anıya, israr etmeyin boğuluyorum: diye lamağa başlıyorsa da sinirleri 3 tıktan sonra aramızda yine iken tamdığım tatlı, müşfik S oluyor. Babam ilk günlerde gözbebeği madı için aklına her gelen savurmuştu, fakat bir hafta İ İstanbuldan dönüşünde onu İ miyle sakinleşmiş, tamamiyle gibi neşeli gördük. Adnanı, ( de cinsinden olduğu için) mazuf rüyordu. Ablamın üzü; tüsünÜ gi yaşlarına aldırmıyarak anncmle orta konuşmağa başladı: Evet gidip Adı buldum: na Tokatlıyanda öğle yeme di. Zavallı öyle kederli, öyle ki Tâfla tarif edilemez. «Evim bir hiç için yıkıldı, sokak kö gibi sabahlara kadir kaldı! dolaşıyorum.» diyor. Biçarenin e meğe hakkı da yok deği, ne © sanki? Her insan n7 çok 29 tar PE İ kes ufak tefek hâta isler, bu #9 şey için de ev'bark yıkılır mi yi ! (Arkası A

Bu sayıdan diğer sayfalar: