20 Eylül 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

20 Eylül 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Türklere yenidefi bir vatan ve bu va: tâna hayat ve istiklâl veren : Büyük Atatürk; milletine, varlığının ruh ve mânasını aydınlatıcı fikirler de bah- şetmiştir. Tarih tezimir, o fikiri biridir, Bir zamanlar Osmanlı hâne- danının hayatı kadar ömrü olduğu ileri sürülen, bir zamanlar Anadolu- ya ayak basmamızın yıl sayısı ile öl- çülen tarihimizin çok daha derinler- | de ve insanlığın doğuşu ile beraber var olduğunu bize bu fikir haber ver- di, . Türlü sahalarda beşeriyete en bü- yük adamlar yetiştirdiğimiz halde gö- rüşteki şaşılık ve anlayıştaki uyuşuk- | Yuk sebebi ile kendi malımız olan bü | dehaları asırlardanberi onun bunun benimsemesine göz yummuştük. An- cak tarih tezinin açtığı şuur devrin- de İbni Sinâ'lar, Farabiler ve daha bunlar gibi birçok mühim ilim ve ha- kikat arayıcı ve bülucularının soyda- şımiz oldüklarını görebildik, anlıya- bildik. Bunlardan başka, bize yakınlıkları olduğu hatıra bile getirilmeyen bir- gok milletlerin hayat seyirlerini iz iz takip ederek nihayet menşelerinin Or- taasya olduğu hakikatini gene bu tez- den öğrendik. Bu suretle beşeriyete medeniyet vermekte ve dünyaya me- deniyet yaymakta yaptığımız insani vazife ve hizmetler meydana çıktı. Kökleri Ortaasyanın bugün kurumuş Suları kenarındaki feyizli topraklara gömülü olan nesep ağacın herda- lında bir milletin adını yazılmış gör- dük, Çok yakın zamanlara kadar Umu- mi-tarih içerisinde sanki başka bir âlemin hikâyesini dinler; kendimizi ise ayrı bir kitabın sahifelerinde, mu- harebe ettiğimiz devletler haricinde herkesten uzak bir camiahın mâsa- ında okurduk. Tarih tezi, tarihi -amu- mi ve hususi gibi- indi bir ayırmadan kurtarmış, bütün dünya vukuatını belkemiği biz olmak üzere tedvin et- miştir. Böylece bizimle “Yakın uzak her milletin münasebetini, medeniyet alış verişlerimizi incelemeye imkân kazanmış bulunuyoruz, Padişahlar devrinin muayede salon; Yuğunu yapmış ve tebeayı devleti âli- yenin etek ve saçak öpmesine tahsis edilmiş olan büyük dairede bugün zi- yaret edeceğimiz Tarih sergisi, kendi mazisinde insanlığın nice büyüklük- lerini görmek bahtiyarlığını duymuş bir milletin, bu bahtiyarlığı kendisi- | ne duyurün Önderine candan gelen ve ananevi resmiyetlere tâbi olmı- yan saygılarını sunması ile açılacak- tır. Büyük kapıdan girildiği vakit onun Büstünü ortaya alan ve önüne milletinin hayat yollarım £ gösterici dünya haritası serilmiş bulunan kı- #tm, bu saygının, bu içten gelen sev- (AKŞAM) ın edel omanı Mektep arkadaşları Zaten hariciye paviyonlarından ağ- lama ,bağırma eksik olmaz. Köşedeki yatakta bir hasta var ki onü uyutmak ağrılarını biraz olsun dindirmek an- cak uyutucu bir şey vermekle kabil Bunun dozunu da arttırmak doğru değil. Halbuki tesiri “geçince ıztırap başlıyor. O zaman tahammül edilmez feryadlar içinde hasta kıvranıp duru- yor. Habis bir mesane kanseri.. müthiş bir faaliyetle ilerliyor. Kurtulması im- kânı yok. Yapılacak hiç bir şey yok. Tesellisi bile yok. Çünkü hastanın kendisi de tehlikeyi bilen bir doktor- dur. Böyle hastaların daha fâzla ıztı- rap çekmemeleri için zahmetsizce ebe- di uykuya gönderilmelerine bazı yer- lerde müsaade ediliyor. Yeni tıp sonu- na kadar beklemek gafletine nihayet vermiştir. Fakat eski fikirlere sadık kalanlar en ümidsiz hastayı bile uyut- manın aleyhindeler. Bâna kalırsa fen- nin çare bulamadığı ve tablatin taze hayat vermekte haslslik gösterdiği hastayı ıstiraptan kurtarmak ta in- Sani bir vazifedir. PAZARTESİ KONUŞMALARI: — Tarih tezimiz ve kültür davamız den | ginin takdim edileceği bir mabettir. O mabette duyulan saygı ve sevgi- Yi bis halinden çıkarıp fikir ve iş ha- ne getirmek, onun izinde yürüyen- er için ilk vazifedir. «Türk milleti, medeniyetçe her milletten üstün ol mialıdır.» şeklinde onun bize göster- | diği ideali gerçekleştirmek için her Türk kendini bu yolda ödevli bilme lidir. Tarihin her devrinde medeniyet- ler kurmuş bir millet, bugün de, me- deniyet camiasında hiç kimseden geri kalamaz. Aksi takdirde o milletin her ferdi bu gerilikten teker teker mesul- dür. 'Tarih tezi bu itibarla yeni bir me- deniyet hamlesinin yaratıcı hızını bi- ze vermiştir. Bunda, mazinin karan- hık tabakalarında gizli kalmış kültür miraslarımızı meydana koymak eme- ği kadar bugün de yüksek bir kültür var etmek davaşı ve dileği vardır. İlim- de, sanatta, felsefede, maddi hayatta ve yaşamanın her cephesinde her bi- rimiz kendimizi yükseltmek, bilgimi- zi ve tecrübe melekemizi arttırmak, kısa tabirile kendi kendimizi terbiye etmek mecburiyetindeyiz. Fikir, sa- nat ve hayatta içimizden yetişmiş ve yetişecek büyük adamlardır ki tarihi- mizin büyüklüğünü, özlülüğünü en emniyetli ve hiç itiraz kabul etmez bir vesika halinde bütün dünyaya du- yuracaktır. Bunun en zeval bulmaz delili, her fikir ve hareketi gibi tarih tezi ilede bize tarihimizi veren En Büyüğümüz Atatürk değil midir?. Hasan - Âli Yücel | Trabzon limanı Eski şirketin tasfiye muamelesi yakında bitirilecektir Hükümetçe satın alman Trabzon liman şirketi heyeti umumiyesi son içtimamı evvelki gün yapmış ve neti- ce telgrafia İstanbul liman işletme idaresine bildirilmiştir. Öğrenildiğine göre, şirketin tasfiye işleri pek yakında bitirilecektir. Devir ve teslim muamelesi de teşrinlevvele kadar intaç “edilip şirket bu tarihten itibaren İstanbul liman işletmesi ta- rahından idare olunacaktır. 30,000 Jira kadar tutan şirketin mevcud tesisatı satın alındıkatn son- rü "Trabzon limanına ihtiyaç nisbetin- | de daha ne gibi tesisat ilâve edilmesi- nin muvafık olacağını tespit için bir heyet yakında Trabzona giderek ma- halli tedkiklerde bulunacaktır. Ayrı- ca bir teşrinlevvelden önce İstanbul liman işletmesi müdürü B. Raufinin riyasetinde bir heyet tedkiklerde bu- lunmak üzere Trabzona gidecektir. Tefrika No. 51 Bürhan Cahid | | larına korkunç gelecek neticeler veri- yor. Meselâ bir otomobil kazasında ya-| ralanan, kan kaybeden birkaç insan- dan ameliyatla - tedavile kurtulması imkânı olmıyandan derhal kan alınıp tedavi ve ameliyatla kurtulması müm- kün olana verilebiliyor. Bu muamele- de tabil ağır yaralı hasta daha çabuk ölüyor. Fakat öteki de kaybettiği ka- ni yeni kanla kazandığı için kurtulu- yor. Rus ve Fransız cerrahisi bu metod- ları kabul etmişlerdir. Fakat hâlâ es- ki telâkkilere sadık kalanlar ümidsiz ve herhangi bir müdahale ile kurtul- ması imkânsız hastaları nihayet ta- biatın hükmüne bırakmakta israr edi- | yorlar. Ben kendi hesabıma fenni müda- hale ve tedavi ile şifası bulunmıyacak | hastaya ıztırap çektirmek taraftarı de- ğilim, Meselâ şu ne radyomla, ne ame- Uiyatla kurtulması imkânı olmıyan kanserli hastayı ıztıraptan kurtar- mak elbet de hayırlıdır. Zaten zaval- taya kan nakli ani vakalarda bağ hı doktor bunu kendi de istiyor. Her- gün: — Beni uyutun, çektirmeyin!, Trakyada sıtma mücade- lesi çok hararetlidir Marttan ağustos yarısına kadar 66,899 kişi| | muayene edilmiş 20,977 kişi de tedavi edilmiş Edime (Ak- — ii şam) — Trakya- da sıtma mücade- lesi büyük bir hız« ia devam ediyor. Mücadele - işlerini tedvir eden doktor B. İzzet Arkan, mütemadiyen mü- cadele mıntakala- rını dolaşmakta ve yapılan işleri ya- kından tedkik et- mektedir. Dotor B. İzzet Arkan, beni ma- kamında , kabul ederek mücadele işleri hakkında şu izahatı verdi: — Sıtma müca- dele teşkilâtı Edir- nede geçen sene vücude getirilmiş. tir. Faaliyet mın- takamız Edirne, Kırklareli ve Te- kirdağı vilâyetlerini ihtiva etmekte. dir, Geçen yıl Edirne merkez kazası da- hil olmak üzere Keşan, Hayrebolu bir de Çorluda şubeler açtık. Her şu- benin birer doktoru ve dörder tane de sıhhiye memuru vardır. Yeni yıla | girerken mücadele hududumuzun bir 8z daha genişletilmesi nazarı dikka te almarak Lüleburgaz ve Uzunköp- rüde de yeniden iki şube açacağız. Teş- kilâtımıza yeniden iki doktorla on iki sıhhiye memuru ilâve edilmiştir. | Sıtmalı yerler evvelâ inceden inceye tedkik edilerek kanunu mahsusuna istinaden buralar sıtma mücadele muntakası olarak ilân edilir. Teşkilâ- tımıza bağlı sıhhiye memurları bu- ralardaki köyleri dolaşarak bütün nüfusu defterlere geçirmek suretile | tesbit ederler. Ve bu halk derhal mu- | ayeneye icabete mecburdur, Mun- yene veya kan tahlili neticesinde da- laklı ve sıtmalı olduğu anlaşılanlar iyi oluncaya kadar muntazam bir su- rette tedaviye tabi leri en az haftada birer defa dolaşa- Tak kinin tevzi ederler ve yeni hasta olup olmadığını araştırırlar, Bundan başka bataklık ve su birikintisi olan yerleri de ilâçlarlar. 936 senesinde sıtma mıntakası ola- rak ilân edilen 121 köyden başka bu sene de tahminen 80 köyde daha mücadele yapılması kararlaştırılmış- tır. Bilhassa mücadele mıntakası ha- ricinde kalan İğneadaya Türkiyenin her tarafından çalışmağa gelen se- kiz on bin amelenin bulunduğu göz Diye yalvarıyor. Fakat yeni metod- lar henüz bizim hastanelerimizde ka- bul edilmiş değildir. Allahtan ümid kesilmez... diyorlar. Bu gece biraz sinirliyim. Hiç dur madan kovuşları dolaşıyorum. Şu sa- atlerde şehirde tatlı uykularında me- sud rüyalar görenler, eğlence yerle- rinde zevkedenler var. Bu geniş çatı altında yatan dört yüz hasta içinde kimbilir kaç kişi de ölümle pençeleşi- yor. Nisaiye paviyonuna uğradığım zaman kendi cinslerinden bir nöbetçi doktoru gören hastalar uyuyanları da uyandırdılar. Burada pek muztarip hasta yek. Çoğu rahim, mesane, over. den tedavi ediliyor. Gece saat üç olduğu halde karyo- Jalarına uzanmışlar çene çalıyorlar, Beni görünce toplandılar. Hepsi der- dini anlatmak istiyordu. Başı çatkılı, otuz, otuz beş yaşlarında bir kadın İ ötekileri bastıran yayık ve şimarık bir sesle konuşuyordu: — Seni Allah mi gönderdi hanım kızım, Hay Tanrı hayırlı kısmetler versin. Hastaneye kadın doktor geldi dedikleri zaman billâhi sevinçten deli olacaktım. İşte bütün kovuş halkı şahittir. Yeni doktor hanım gelirse Âllahla ahdım olsun, kalkıp elini öpe- ceğim, dedim, Kırk bir kere maşşallah vallahi yüzümüzü ağarttın kardeş ciğim.. ah bilmezsin, ne kadar olsa tutulurlar. Her İ shhiye memüruü kendine verilen köy- ! Bataklık kurutma faaliyeti ve mücadele relsi İzzer Arkan | önüne alınraka teşkilâtımız. burasile de alâkalanmıştır. Bataklıkların kısmen kendi vesai- timizle kısmen de » vilâyetler vasıta- sile kurutulması için esaslı tedbirler almmakta ve bu hususta gerek umu- mi müfettiş general Kâzım Dirikten, gerekse valilerden her türlü 'müza- heret görmekteyiz. Esasen sıtma ka- nunu hükümleri mucibince 15 yaşın- dan aşağı ve 65 yaşından yukarı olan- Jar hariç köylüler yılda beş gün ça Uuşmak mecburiyetinde oldukların- dan bunlardan çok istifade etmek- İ teyiz. Sıtma kanunu mücadelede bü- yük faydalar temin etmiştir. Sıtma mücadele teşkilâtı emrinde mühendis ve fen memurları da çalış- maktadır. Bunlar vastasile bu yıl | çinde 27 hektar 814 metre murabbaı im bir bataklık sahası ku- ve 6675 metre uzunluğun- da kanallar açılmış ve 6465 metre mikâbı çukur doldurulmuştur. İpsa- lada Ergene ile Merçin birleştiği yer- de dört bend inşa edilmiştir. Bu yıl marttan ağustosun yarısına kadar sıtmalı mıntaklarda (66,899) kişi müsyene edilmiş ve bunlardan dalaklı ve sıtmslı olduğu anlaşılan İ (20,977) kişi tedavi altına alınmıştır. Mücadele teşkilâtının kurulduğun- dan bugüne kadar (585) kilo kinin ve (65,521) adet tatlı sulfato, (1,839) kuvvet komprimesi tevzi edilmiş ve aynca vahim vakalarda da ampül tatbik edilmiştir. Burada sözünü bitiren doktor bize Lâboratuarı da gezdirdi, Beş ay için- de (39,000) kan muayenesi yapıldı- Zını söyliyen lâboratuar şefi doktor | kadınlık işte., doktor'da olsa insan her | derdini erkek doktora söyliyemiyor. Nasıl derler. insan haya ediyor işte.. Allah bilir muayene ederken utancım- dan yerlere geçiyorum, Şunun şüra- sında hep kadınız. Ne yalan söyliye- Jim, ehlimden başka erkek bir tarafı- ms dokunsa huylanırım. Hele şu dok- tor Namık bey var ya.. ne de merak- lı âdam, insanın içini, dışına çıkarı- yor, üstelik kımıldanıyorsun diye de azarlıyor. Nasıl kımıldamam. İnsan kısmının en nazik yeri. Öyle demir parçalarile hırpalanmağa gelir mi? Allah düşmanımın başına vermesin. | Alta ay evvel bir hastalık geçirdim. | Desturun apış aramdan kuyruk soku- muma kadar kivircik bir ağrı kapladı. Olduğum yerde Jâmelif olup kalıver- dim, Sizden iyi olmasın bizim bir kom- şu Lâz Fatma vardır, O yetişti ve be- ni zorla minder üstüne yatırdı, amma bendn de bir şey boşandı. Kendimi | kaybetmişim. O sırada beş aylık da hamileyim. Konukomşu doktora, po- lise koşmuşlar, Hekim geldiği zaman biraz gözümü açmıştım. Halime ba- kar bakmaz, — Hanım sen gebesin galibal, Cevap verecek halim yok. Bereket Lâz Fatma imdadıma yetişti. — Evet doktor bey. Beş aylık hami- yer e , KADIN KÖŞESİ Kostüm tayör TN 1 © Yeşil yünlüden kostüm tayör, Te- * yörün sırtı, ön kısımları, omuzları ve yakası kâhve rengi astrakandandır. Kemeri, çantası, eldivenleri kahve rengidir. Gaz kursları 15 teşrinievvelden itibaren açılması kararlaştırıldı Hava tehlikesine karşı korunma tedbirlerini öğretmek üzere halka mahsus olarak açılması kararlaştırı- lan gaz kursları 15 teşrinievvelden iti- baren açılacaktır. Kurslar İki kısım- dan mürekkep olacaktır. Birici kısma Mmünhâsıren halk devam edecektir. Gaz kursuna her evden biri kadın, diğeri erkek olmak üzere iki kişinin devam etmesi mecburidir. Vaktile ma- halle mümessilleri her evi birer birer dolaşarak isimleri tesbit etmişlerdi. İsimlerini yazdıranlar behemehal kurs lara gideceklerdir. İkinci kısım kurs, memurlar içindir. Bu kursa şimdiye kadar devam etmi- yen bütün memurlar - başta vali ol- duğu halde - devama mecbür olacak- ladır. Memurlar kursu için ya Eminö- mü Halkevinde yahüt da Üniversitede münasip bir salon tahsis edilecektir. Kursların saati vilâyet tarafından ilân edilecektir. . ar 'B. Rızanın haline baktım da acıdım Etrafında yüzlerce ve binlerce cam- lar. B. Rıza durmadan konuşmadan hanı harıl hastalık mikrobu arıyor. Bana da mikroskopla sıtma mikrop- larını gösterdi. Bay İzzet Arkan, yabancı ülkeler- deki mücadele tarzını görmek için Paris, İtalya ve Almanyada tedkikler yapmış, şimdi bu usullerin bir çoğu bizde de tatbik ediliyor. Şöyle bir muâyene elti. Meğer ben farkında olmamışım. Desturun altım- dan sel gibi kan gitmemiş mi.. o san- &ı içinde kim farkında olur. Amma bir gün evvel evde temizlik yapayım, gümrükçünün Habibe hanımın mev- lüdu olacak ona temiz pek gideyim demiştim. Bir taraftan ocağa kayna- sın diye su koydum. Bir yandan taş- lığı, sofaları temizlemeğe başladım. Sağ olsunlar biri sekiz biri beş yaşın- da iki yaramazım dü var. Çocuklu ev temiz durur mu? Büyük mektebe gi- diyor ammaâ küçük akşama kadar ba- şımda.. eline bir hıyar verip onu kapı önüne salıverdim. Kendim işe başla” dım, Nasıl oldu bilmem, yukarı sofa- nın tahtalarını ovarken birdenbire ayağım kaydı. Yere sabunlu bez koy- muştum. Üstüne basmışım. Düşme- mek için kendimi topladım. Amma tam şuramda cız diye bir acı duydum. Yüreğim hop etti, Üstünüze afiyet mi- demde birşey kopar gibi oldu. Biraz durdum. Baygınlık geçirir gibi oldu. Kâfir karı canının kiymetini bilip otursana.. ne mümkün.. amma otur- makla iş biter mi? Ben çalışmıyaca- | ım da dadı kalfalar çalışacak değil ya. anam karı kızını çifter çifter ha» layıkla gelin etmedi ki! Herif akşama gelince bir lokma sıcak yemek ister, üstelik güler yüz, tatlı söz ister... " 0 Arkası tar) resin

Bu sayıdan diğer sayfalar: