23 Eylül 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11

23 Eylül 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bu havadi gibi p Dayının dört miras Mahir, Macide, Sacide... Şakir o aki dan girer karısı Ayşeye: — Dayı çok ağır hasta imiş. de âli... Ayşe evvelâ âlye: — Vah. vah. vak... dedi Ondan sonra konuşmağa başladı: — Ehhh ârtık sekseni geçti... — Zaten çok çökmüş Böyle yaşamadansa ölümü ona hayırlıdır.. âdet yerini bulsun — Sefahat onu vaktinden evvel çö- kertmişti... Mide, böbrek sancılari müthişti. Ölürse kurtulur... Zengin- lik bile insanı yor Bir aralık sustular, Ayşe birdenbi- Te kocasının dizine sıçradı: — Kocacığım... Kış geliyor... Ar tık kürkü ısmarlasak... Başka vakit olsaydı Şakir buna şiddetle itiraz ederdi: — Şimdi kürk ısmarlıyacak zama nımız mı Ayşe?.. derdi. Fakat bu sefer sustu. Çünkü dayı ağır hasta *di. - Ailenin içinde dayının efsanevi zenginliği dillerde dolaşırdı. Dayının mirasçılarından birisi de kendisi idi. Doğrusunu isterseniz ne Şakir, ne Mahir, ne Macide, ne Sacide vel- hasıl dört mirasçı da dayıyı günah- ları kadar sevmezlerdi. İşte dayı da son günlerine yaklaşmıştı. Şakir karısına: —Peki,.. dedi. Yarın gidip kürkü xmarlıyayım... Hem ben de terziye uğrayayım... Dört kat elbise ısmarlı- yacağım... Canım insanın hiç değil- se altı yedi kat elbisesi olmalı değil mi?... Karısı buna hemen cevap verdi: — 'Tabif şekerim... Ben de kendi- me kumaş bakayım... Bunları kanusurken hayallerinden dayının oluk oluk liraları küçük bir nehir gibi akıp geçiyordu — Demek böyle Şal Yasta öyle mi?. Zavallı... Diye tekrar dayıdan bahis açmak istedi. Şakir de bu mevzu etrafında konuşmak a: — Ya... Çok hasta... Ayşe: — Acaba söyledikleri kadar zengin ölümden kurtaramı- Ayşe yalancı bir acıyışla; — Vah biçare adaml.. deği... Daymın ikinei bir mirasçısı Ma- hir o gece eve gider gitmez karısı Zeynebe: — Aman Zeynepeiğim... dedi. Ba- na rakı hazırla... Çok efkârlıyım sira.. Zeynep merakla sordu: Nen var? — Dayı çok hasta... Zeymep bu mühim havadis karsı- sında derhal faaliyete geçti. Rakı sofrası hazırlandı. Zeynep te fevkalâ- de günlerde olduğu gibi rakı sofra- sında kocasına arkadaşlık etmek için karşısına oturdu. — Vah.. vah.. vah... dedi, dayın çok hasta... — Ağır hasta karıcığım ağır... — Vah biçare adam... — Bu sefer dünyada kurtuluş yok... Yolcu. Zeynep merakla kocasına sokuldu: — Demek kurtuluş yök ha... — Yok Zeynepeiğim... — Aman söyleme Mahir... Fena oluyorum... Başka şeylerden bah- sedelim kuzum... Lâfı değiştirelim... Ben benim kışlık öteberimi ne zaman Alacaksın?... Daima parasızlıktan şi- kâyet eder durursun... 2 Mahir önündeki kadehi yuvarladık- tan sonra: — Yarın nonoşum... Yarın git is- tediklerini, hemde en #lâsını ısmar- la... Ay Zeynepciğim... Aklım fik- rim kıymetli dayımda... Acaba za- vallıyı kaybedecek miyiz ... Zeynep: — Baksana ümit yok diyorsun ya... Ehh yaşı da kaç?... Onun için ölüm hayırlıdır... »— Doğrusu... Aman artık bun Ban bahsetmiyelim... Fena sinirleni- yörum. Bizim küçük oğlan bir bi- #iklet istemişti değil mi?.. Çocuğun | Amsterdam 14299, demek | n evine gidince, kapı- | İ şömdiden içi Kürklü bir palto ismar- İ lıyayım... Dayının hastalığı da hiç hevesi var... Yarın ona bir bisiklet bakalım... Ben de kendime kış için aklımdan çıkmıyor... Dayının üçüncü mirasçısı Sacide O akşam kocasını heyecan .içinde bekliyordu. Sacide kocasından on beş yaş büyü! Kocası Ahmed pek gençti. Sacidenin elindeki avucunda- ki paraları yemiş, bitirmişti, Ahmed kocadan ziyade kadınların parasını yiyen Aşıklara benziyordu. Bu sefer de: — Dayından para iste... Bir husu- si otomobil alalım... diye tutturmuş- tu. Ahmed eve gelince Sacide: — Ah kocacığım müthiş bir ha- ber var.. dedi. Ahmed lâyad sordu: — Gene ne oldu? — Dayım hasta... Çok ağır has- ta... — Yanana... Zavallı, zavallı... Kurtulmıyacak derecede mi?. — Maalesef öyle... Ahmed bir senedenberi ilk defa karısının boynuna sarıldı: — Vah Sacideciğim... Sen çok üzü- lüyorsun tabit... Çok müteessirsin... Gel seni teselli edeyim... Ah bir oto- mobilimiz olsaydı şöyle çıkar dola- şırdık. Sen de derdini unuturdun. Sacide: — Benim 300 liram var ya... dedi, gil yarın hani o beğendiğin otomo- bilin ilk taksitini ver... -— Amma sonra beş parasız kala- — Zarar yok... Buluruz... Öteki taksitleri de sonra öderiz. Bu esnada dördüncü mirasçı Ma- cidenin evinde de ayni hal,giyni sah- ne geçiyordu. Ertesi gün bütün miyasçılar, karı- ları ve kocaları akşamdan karar ver- | dikleri şeyleri yaptılar. Kürkler, el | biseler, mantolar, iskerpinler 1smar- landı, bisikletler, otomobililer 'alın- dı... Dayıya çiçekler, büyük buketler | gönderildi. Bir hafta sonra dayı tamamile iyi- leşmişti... * Aradan dört ay geçti. Gene dayı çok ağır hastalandı. Bu seferki ge- çen defasına benzemiyordu. Dört mi- rasçı gene derilerinden, kendilerini avutmak için neler de neler nlmadı- | lar... Dayıya gene çiçekler, buketler gitti... Bir hafta sonra dayı gene turp gi- bi ayağa kalktı, mirasçılarma? — Ne de olsa bizim toprak, sağ- | lam toprak, diyordu. Dayı . o sene beş kere böyle hasta- Yandı ve mirasçılar kederlerinden dehşetli çılgınlık ptılar ve bü: | yük masraftan çıkt: Zavallı da- | yıcık sene sonunda öldü. Ve mirasçı- ları çok müteessir oldular. Nasıl müteessir olmasınlar ki da- ydan beş para miras kalmadığı gi- bi zavallı adamcağız dört mirasçı- sına tamam 14,000 lira borç bırak- | muşta... Ça yl) | BORSA | (AKŞAM KAPANIŞ FİATLERİ) ESHAM ve TABYİLAT İstikrazı 98, | Türkiye Cum- 0025 dahili burlyet Merkez — istikarzı 86, | Bankası #ülrk 1 1380) Anadolu His, 230 Ünlütürk 1 1358) Telefon » İSİ merkns 740 417p Çimento 1070 | İttibnd değir. 1165 İş bankası 10 menleri » o bamilinelo10 Şark değir- 000 5 Müesis O75i menleri Para (Çek flatleri) Paris 208) Soya 636042 Londra gap) Prag 225915 Nev York 17a31| Berlin 19875 Mâ (yaaa Maid 1S Belgrad. 343550 Atina 2108) Zor 41745 Cenevre oo 34363! Pengo 398,10 Brüksel O 46852) Bükreş (| 1070003 Moskova — 203875 AKŞAM Tarih sergisinde bir saat (Baştarafı dokuzuncu sahifede) — Tezhib itibarile memleketin en zengin eseri budur. Kanuninin di- vanmı gösteriyor... Bir tezhib şahess- ridir, Bütün Satırları altın serpmedir. Şair Haşmetin el yazısını gördük- ten sorira çok güzel yazılmış bir ki- tap önünde durduk: — Bu bir heyet kitabıdır. Fatih Sultan Mehmedin heyet ilmine son derecede merakı olduğu için kendisi- ne bu kitabı yazmışlar... Gayet miüzeyyen bir cild son dere- cede nazarı dikkatimi celbetti. Bu es- ki bir Türk cildi idi. Üstünde gayet kıymetli taşlar kakılmıştı, 1600 senesinde Topkapı : sarayi Bir minyatür... Kalabalık bir alayı gösteriyor. 1600 senesinde padişah ve maiyeti Topkapı sarayından çıkıyor- lar.. Sarayın o zamanki hali hakikaten görülecek bir şey... İşte önümüzdeki Piri reisin yazdığı «Kitabı bahiro kitabı duruyor... Bu kitap bir zamanlar bahriyelile- rin en mühim meslek kitabı imiş. Sigetvar muhasarası.. Sigetvar muhasarasını gösteren bir tablonun karşısındayız... Bu ha- kiki bir resim şaheseri. O zamanki muharebelere baktım. Şimdiki zehirli gazları, mikrop harp- lerini düşündüm. Ve hükmümü verdim: O zamanki muharebeler çok daha insani... H.E, Akba müesseseleri Ankarada ber dilden kitap, ga- zete, mecmua ve kırtasiyeyi ucuz olarak AKBA milesseselerinde bu- labilirsiniz. Her dilde kitap, mec- mua sipi kabul edilir. İstanbul in ilin kabul, abone Undervodd yazı ve he- Parker dolma kalemlerinin Ankarada satış yeridir. Telefon: 3377. Bu adamı canından Men ii GRiPiN i tecrübe edinciye kadar çekmeğe mah- küm olduğu ağrı ve sızılardır. GRİPİN En şiddetli baş ve diş ağrılarını keser. GRİPİN Romatizma, sinir, adale, bel ağrılarına karşı bilhassa müessirdir. . . RiPiİN Kırıklığı, nezleyi soğuk algınlıklarından mütevellid bütün ağrı, sızı ve sancıları geçirir. İcabında günde 3 kaşe alınabilir, Tarihi KAPTAN PAŞA GELİYOR Deniz Romanı Yazan: İskender FP, Sertelli mam Tefrika No, 6 Küçük Sinanla demir Recebin arası çok açıktı. Sinan ( Hoşeda ) yı kime ve nasıl bırakacağını düşünüyordu... Sinan (Hoşeda) yı has bahçede sevmiş ve onu kaçırırken bir haremağasından yardım görmüştü. — Nasıl müteessir olurum, Sinan? Sevinç içindeyim.. zaten sen kaçır- masaydın, ben kendimi öldürcektim. Padişahın işkencesine tahammül ede- miyordum. — Ne diyorsun. işkencesine mi? Halbuki © senin arkandan günler ce ağlamiğ.. seni çok seviyormuş! — Beni sevdiğini biliyorum. Fa kat, sultan Murad, bir saati diğer saatine uymıyan o kadar garip ruh- lu bir erkektir ki. onu memnun et- meğe imkân yoktur. Kendisile te mas eden kadınların hepsi onun bu halinden müştekidirler. — Ya Venedikli Baffa..? — İşte yalnız ona diş geçiremiyor. Ve sarayda benim de en çok korktu- gum kadın oidi. Beni hiç çekemi- yordu. — Seni kaçırışım isabet olmuş öy- leyse. O, çok entrikacı ve kıskanç bir kadındır. Bir gün seni öbür dünya- ya günderebilirdi! Küçük Sinan kadehini doldurdu.. İçti.. Hoşeda yavaş yavaş başını sallıya- Tak, kollarını Sinânin omzuna attı: — Beni gerçek, .candan seviyor musun, Sinan? Sinan içini çekti: — Seni candan sevmemiş Olsay- dım, kellemi koltuğuma alarak, se ni saraydan kaçırmağa teşebbüs edermiydim? o Osmanlı sarayların- dan kadın değil, bir kuş kaçırmanın bile ne kadar zor ve tehlikeli bir İs olduğunu elbette sen de anlamışsın- dır! — Eğer yakalansaydık.. ne yapar lerdı? — Sen kurtulurdun! Fakat, beni idam ederlerdi — Ne diyorsun? İdam mı eder- lerdi? Demek bu kadar ağır cezası var bu suçun.? Gülüştüler. Ve ikisi bir kadehten içtiler. Sinan çok yakışıklı ciydi.. Yaşi henüz otuzu bulmamıştı. O, saraya sık sık girip çıkardı. Ken- disi divan kâtibi Feyzullah efendi- hin yeğeni idi. Sinan, dayısı gibi okuyup yazmağa heves etmemiş, de- nizciliğe merak ederek, bir müddet Kılıç Ali paşanın yanında çalıştık- tan sonra, Akdenizde görülen mm- vaffakıyeti üzerine kadirga kaptanlı- ğına kadar yükselmişti. Sinanı Kılıç Ali paşa on sekiz ya- şından beri tanır ve severdi. Kılıç Ali paşanın maiyetinde bir. birini çekemiyen, birbirile geçinemi- yen Iki kişi vardı: Küçük Sinanla Demir Recep. Yemen Fatihi Sinan paşa, Kılıç Ali paşanın evine sık sik geldiği için, denizci Sinana » adları kolaylıkla ayırd edilsin diye - (Küçük Sinan) demişti. . bir deniz. i Recebi koruyanlar da vardı. Küçük Sinanın atılganlık, cesaret, temiz kalbillik gibi bir çok meziyet- leri arasında bir kusuru vardı: Lü- zumundan “fazla doğruluğu sever ve gördüğünü, bildiğini, işittiğini - kim olursa olsun,. nerede olursa olsun - söylemekten çekinmezdi. Ve zaten kaptan paşa da onu bu- nun için çok severdi. Küçük Sinan, Kılıç Ali paşanın donanmada en çok güvendiği adamlardan biri idi, Sinan Tersaneyi ve denizi mey- hanelerini şöyle bir kolaçan — ediver- mekle, bütün denizcilerin fikirlerini öğrenir ve duyduklarını kaptan pa- şaya çekinmeden söylerdi. Haltâ son günlerde Demir Recep onun hakkın- da Azapkapısındaki bir denizci mey- hanesinde: — Sinan, kaptan paşânın hafiye- sidir, Demmiş.. ve bu sözü Sinanın kulş- ğına eriştirmişlerdi. Sinanım Recebe diş bilediğini bi- lenler de yok değildi. Onların ara- sını açıp uzaktan için için gülenler en çok Recebin adamlariydi. Kılıç Ali paşa bunların ikisini de sevdiği için, Recep ve Sinan Türk donanmasında bütün gemicilerin ağzında en çok dolaşan iki isim ol- muştu. Tersanede bir kaç gemici bir ara- ya gelse, derhal: Sinanla Recepten ne haber var? Sorusile başlıyan dedikodular sa- atlerce sürer, hattâ bu dedikodular bazan da kavga ve gürültü ile bi- terdi. "Tersanede Sinanı sevenler kadar, Sinan daha genç ve sevimli bir gençti. ona tarafgirlik edenler çok döfa Recebin adamlarına: — Günün birinde Recep, Sinana kıyarsa, biz de onun canına okuruz! Gibi tehditler savurmaktan da Çe kinmezlerdi, a Sinan sevgilisine bir kaç kere Re- cepten de bahsetmiş ve: — Eğer o benim seni saraydan kaçırdığımı duysa, derhal saraya ko- şup haber verirdi. Diyerek, kendisinin en büyük düş- manı olduğunu ima etmişti, Sinanın temiz ve sönmez aşkına karşı, Venedik şövalyesinin kizi ne düşünüyor ve nasıl davranıyordu? Her şeyden önce bu noktayı araş- tırmak, o devirde İstanublda geçen böyle hazin ve tehlikeli bir aşk ma- cerası kahramanlarının hüviyetlerini meydana koymak noktasından elk bette çok meraklı bir iş olurdu. Yedikule zindanlarında ölen sin- yor (Bartolazi) nin bu güzel kın, türklerden babasının intikamını al- mak hırsını bir türlü yenemiyordu. Hattâ onun bu şekilde saraydan uzaklaşması üçüncü Muradın lehine kavdedilecek - bir hadisedir denebi- lirdi. (Arkası var) va zn İĞ ER. e şi da Sr Gere ME A Şe oi

Bu sayıdan diğer sayfalar: