2 Ekim 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

2 Ekim 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“ievvel 1938 m Her sene hariçten Z liralık oyuncak getirtiyoruz Memleketimizde oyuncak sanayii ne haldedir? Oyuncaklar bizde neden pahalıdır ? Bazı kimseler şöyle bir iddiada bu- lunuyorlar — Oyuncak çocuğun gıdasıdır. Oyuncaksız çocuk ekseriya maksat- 6:2 büyür. Çünkü oyuncak çocuğun istidadını keşfeden bir âlettir. Me- selâ, mütemadiyen şimendifer ve emsali gibi oyuncaklarla oynıyan ço- cuk kine mühendisliğine veya şi- mendiferciliğe müstait demektir. Bu çocuğu © sahada yetiştirmek lâzım- dır. — İyi amma, çocuKÜtkseriya ayni oyuncaktan bıkar, dalma yenişini, hir başkasın: emez mi? — Evvelâ her çocuk ayni oyuncak: tan bıkmaz. Haydi, usananlar oldu- gunu kabul edelim. Her çocuk ayni cins oyuncağın daha mütekâmil şek- Hihi görünce, onu bütün oyuncakla. ra tercih eder. Sonra, çocuğun yö- şına göre oyuncak almak lâzımdır. Meşslâ, üç yaşındaki çocuk basit, | parmak kadar bir vapurla oyalana- bilir. Fakat, beş aitı yaşlarına gelin- ce, küçücük bir havuzda tahtelba- hir yüzdürmek ister. Mektebe baş- laymca mer artar. Oynadığı va- pur gibi bir şeyin denize nasıl dalıp çıktığını, oyuncağının ötesini, berisi- ni karıştırarak, büyüklerine sorarak öğrenmeğe çalışır. Bu çocuğu kap- tan, makinist veya deniz zabiti yetiş- tirebilirsiniz. Sözün kısası, çocuk oyuncakları başlıbaşına bir mevzudur. Hattâ de- nebilir ki, bir memleket meselesidir. 'Tedkik etmek işin ehemmiyetini or- taya koymağa kâfi gelir, Oyuncak- Yarın İstanbulda çok pahalı satıldığı da muhakkaktır. Senede 200 bin lira Oyuncak meselesi üzerinde yaptı- Zımız teğkikat neticesini hulâsa ede- lim: Oyuncakçılık bizde hiç bir za- man inkişaf etmemiş, daima iptidai hal kalmıştır. e Memleketimizde > çocuk oyuncakları yapan belli» | teşkilât ta yoktur. Mevcut bir | tarafından | oyuncaklarda bariz bir yenilik gü- ge çarpmıyor. Piyasada görülen lüks çocuk oyun- hariçlen getirili- Bu yüzden oyuncak ithalâtımız bir hayli yekün tutmakla, senede 200,000 lirayı bulmaktadır. Bu iki yüz bin Hralık oyuncağın hemen hep- si sene içinde sarfedilebilmektedir. Senede 106,000 liraya yakın olmak üzere çocuk oyuncaklarını en çok Al- Mmauyadan ithal ediyoruz. Oyuncak ilhalâtımızda lira ile Amerika İkinci ve 5,000$ra ile de Japonya üçün- cü geliyor. Cüzi mikdarda oyuncak aldığımız diğer memleketler İngilte re, Fransa, Belçika, Macaristan ve Yugoslavyadır, Oyuncakçılık en çok Almanyada inkişaf etmiştir, Japonya da Alman- yadan aşağı Son senelerde Amerika yeni sistem, çeşit çeşit ço- cuk oyuncaklari çikarmakta çok ile- ri gitmiştir. KİN caklâarı tamamen yör Bir çocuk oyuncakla oynuyor e w Bir camekânda çocuk oyuncakları Fransadan Almanyaya Çocuk oyuncağının tarihi kati olarak bilinmiyor. Ancak, bundan 150 sene kadar evvel oyuncak çeşit- lerinin Fransada icat edilmeğe baş- landığı tahmin ediliyor. O zaman oyuncakları Fransız köylüleri yapıp kasabalara, şehirlere sevk ediyorlar. miş, Fransada bu kadar eski tarihi ol- masına rağmen oyuncakçılık orada başıboş bırakılmış, inkişafına çalışıl- mamıştır. Bugün hâlâ Fransız köy- lüsü eli değdikçe - ekseriye kış mevsi- minde - oyuncak yapmakta, fakat pek mühim yenilik göz çarpmamak- tadır. Oyuncak Almanyaya Fransadan geçmiştir. Almanlar Kısa zamanda oyuncakçılıkta terakki etmişler, işe devlet parmağı karışmış ve nihayet bü sanat orada yüz binlerce insanı doyuran bugünkü mütekâmil hali almıştır. Almanyada bir çok oyuncak fab- rikası olduğu gibi, yalnız bebek pa- tikleri yapan müesseseler de vardır. Bu müesseselerde kışın yün ailesi çalışır. Amerikada sırf çocuk oyuncakla- rına mahsus üç tane mecmua çika- rılmaktadır. Bu mecmusların her birinde yeni model çocuk oyuncak- ları teşhir edilmekte ve oyuncak pro- pagandası yapılmaktadır. Almunya- da olduğu gibi Macaristan, Japonya ve daha bazı memleketlerde de oyun- cak sanayii devlet mürakabesi &l- tındadır. Çünkü bu memleketlerde oyuncakçılıktan on binlerce sile ge- çinmektedir. Çinde ve Japonyada Çinde de oyuncakçılığın tarihi pek eskidir. Orada oyuncakçıık Fran- sadan biraz daha fazla inkişaf etmiş- s6 de Almanya ve emsali memleket- lerden çok geri kalmıştır. Japonyaya oyuncakçılık Çinden geçmiştir. Ja- ponlar bu sanayli başıboş bırakma mış, Almanyada olduğu gibi inkişa- fını temin etmişlerdir. ç dört kö- | oyuncakçılıktan, hattâ bir tek çe şit oyuncaktan milyoner olanlar var- dır. Hatırlarda olsa gerektir; bun- dan bir kaç sene evvel «Yoyo» diye bir oyuncak modası çıkmıştı. Buna çocuk oyuncağı demek te caiz değil- dir ya... Canı sıkılan genç anneler bile çocuklarının ellerinden yoyola- rını kapıp havaya fırlatarak oynu- yorlardı. 'Tramvayda, vapurda, tren- de, Tünelde, kalabalık caddelerde genç kızların, mektepli çocukların el- lerinde yoyolar görülürdü. Bu oyun- cağı icat eden fakir bir Japon köy- lüsüdür. Zeki adam basit oyuncağı- nı, çoluğunu, çocuğunu toplıyarak soluğu Almanyada âlmış. Rasgele bir fabrikaya gitmiş, oyuncağını göster- miş, gülmüşler... Köylü kızmamış. Berikinden daha küçük bir oyuncak fabrikasına git- miş, bu basit oyuncaktan çok para kazanılacağında ısrar etmiş. Nihayet anlaşmışlar, Japon, fabrikanın bah- çesinde bir düzine genç ve güzel Al- man kızına yoyo talimi yaplırmış. Onları panayır zamanına kadar mü- | kemmel surette yetiştirmiş. Nihayet panayırda bir yoyo paviyonu ku- ran Japon, kızları muntazam bir $e- kilde paviyona dizmiş, bir kaç yüz tane de yoyo asmış. Kızlara yoyo oynatmağa başlamış. Küçük fabrika yoyo taleplerini karşılamaktan âcız kalmış ve daha — Dk gm — Karai Eski bir Divammzaz ZE büyük bir mamur&- ks rl Fabrikada 400 amele çalışıy.” Bunlar için paviyonlar Yy. eği Karabükte çelikhane ve benzin fabrikası Karabük (Akşam) — Safranbolu» ya on üç kilometre mesafede sekiz on kerpiç evden ibaret, önünde sivrisi. neklerin kaynaştığı bataklık bulunan bir köy: İşte eski Karabük. Cumhuri- yet hükümetinin sihirli eli buraya da uzandı, Sıtma mikrtoblarının railyon. Yarca sineğin içinde yuva kurduğu ba- taklık kurutuldu. Eski Karabükün karşısında apartımanlarile, muazzam otelile, yüzme havuzu, tenis kortları, futbol sahası, çocuk bahçeleri ve her türlü konforile Karabük... Otomobilimiz dik bir yokuşu tırma nirken yanımdaki mükendis arkadaş anlattı; — Size ve im malümat göreceği» niz şeyler için ufak bir başlangıç ma- hiyetindedir. Şimdi yokuşu tırmandı. ğımız zaman, Ankaranın Yenişehirine bir çok arial mukavele yapan | penzemese bile gene modern bir şehir- Japon. “bütün dünyaya - yoyo İhraç | de karşilaşacaksınız. Bu şehir fabrika- ederek milyoner olmuş... da çalışanlar için kurulmuştur ve kü- Hepsi iyi, güzel amma; acaba YOYO | rulmaktadır. oynıyan çocuğun neye istidadı var- dır? Bunun cevabını, oyuncağın ço- cuğun istidadını keşfeden âlet oldu- ğunu iddia edenlere bırakmakla be- raber denebilri ki, yoyo çocuk oyun- cağı değildir. Büyüklerin oyuncağı- dır. Âdeta tespih gibi bir şey... Sıra- sı gelmşiken söyliyelim: Tespihe, ağızlığa, nargileye, zincire bir nevi oyuncak diyenler öz#vardrı. Büyük- lerin oyuncağı... Çocuk oyuncakları İstanbulda çok pahalı satılıyor, Acaba yabancı mem- leketlerde olduğu gibi bizde de, bir çok vatandaşlara yeni bir iş sahası olarak, esaslı bir oyuncak sanayii ku- Tulamaz miı?... Necmi Erkmen İzmirde bir amele çöken Arkadaşım bir dakika sustu. Sonra tekrar izahalına devam etti; — Kurulmaktadır, diyorum. Çün» kü daha şehrin temelleri atılalı ancak bir buçuk sene olmuştur. Bu bir bu- çuk senede dörder daireli on beş ka- | dar apartıman ile halihazırda İngiliz mühendislerinin oturduğu otel, bekâr 'Türk mühendisleri ile İngiliz ustaba- şılarının oturduğu on ikişer odalı on kadar paviyon yapılmıştır. Tabii di- ğer bahçeler, tenis kortları ve saire gibi teferruat ta başka.. Aradan sene- ler geçtikçe bu ufak fakat modem şehrin bir Avrupa sanayi şehrinden farkı olmıyacaktır. Otomobilimiz tepenin üzerine va rınca şehir gözükmeğe başladı. Arka- toprak altında kalarak öldü | “asım izahata devam etti: İzmir (Akşam) — İzmirin Azizi. ye mahallesinde Sinekli caddesinde derede toprak kazan İştipli Ahmet adında bir amele, üzerine çöken faz- ia sıklette toprağın altında kalarak ölmüştür. Ordu malüllerine aid hüviyet varakaları askerlik şube- lerince verilecek Ordu malüllerine ald malüliyet hü- viyet varakalarının malüller birliğin- ce verilmeyip askerlik şubelerince ve. rilmesi Mili Müdafaa Vekâletinden bilcümle askerlik şubelerine ve ma- lüller birliğine bildirilmiştir. — Şu köşedeki bina hastane, onun biraz ilerisinde gözüken yer çocuk bahçesi, arkadaki büyük bina oteldir. Otelin ilerisinde tenis kortları, yüz- me havuzları ve saire vardır. Otelin kapısında otomobilden indik. Hakikaten mükemmel bir otel! Dışa- rıdan görünüşü bizim büyük şehirleri. mizdeki en büyük otellerden daha güz alıcı. İçeri girince hayretim büsbütün arttı. Burada bir insanın otelde ari- yacağı her şey, ama her şey var. Vakit akşam üstü olduğundan İş- lerinden dönen iki dost milletin ça- lışkan mühendisleri rahat koltuklara gömülmüşler büyük bir zevk ve » | içinde biralarım içiyorlardı... Arkadaşımla beraber bir kene boş masaya ileriledik. Biraz iler de mavi gözlü sarışın bir İngiliz birasını içiyordu. Yol yorgunlüğ çıkarmadan içimden gazeteci leri beni dürtmeğe başladı... memleketimiz hakkındaki ini ni sordum. Gülümsedi ve cevap di: — Türkiyeye geleli henüz iki b ay oldu. Bu iki buçuk ayda İstan Bursaya, Ankaraya, Zonguldak # ranboluyu gezdim. İslanbulun, manzaralarını çok beğendim. Boğliziçi!.. Hâlâ gözümün önü gitmiyor. İslaribulutı höşuma $ yen bir tarafı varsaoda yoliâ İstanbulda kaldığım bir hafta gi sa bir zamanda kaldırımların &i da sıkışarak kırılan iskarpinimi puklarını tam dört defa tamir dim. Yazık kimbilir Türk bayö ne kadar çok ayakkabı parası vet İçimden gayriihtiyari güldüm İe ya, nasil ki bir cambaz İnceci İp üzerinde rahat rahat yürür$ de en bozuk Sokaklarımızda bö taştan taşa sekerek, hiç bir şey dan yürüyoruz. Bu bir alışkanlıl selesidir. Biz küçüklüğümüzue | o kaldırımlar üzerinde büyüdüğ! için çoktan alıştık bile... Tabii İngiliz misine söyliyemezdim. Genç kız devam etti: — En çok beğendiğim yerli birisi de su şehriniz Bursa oldu rihi kıymeti ne kadar yüksek i bii suları ve manzarası itiberi o kadar güzel. Netice şu ki tiniz; İngie Ten “Se ğim Türkiyeden çok data gür bilhassa Türkler bir çok Avrupa letlerinden çok daha medeni! Mise leşekkür ederek ayrıldın O gece rahat bir uyku uyudun İesi sabah erkenden kalkıp fabr ri gezmeğe çıktım. Takriben iki metre uzunluğundaki demir ve fabrikaları inşaat sahasına © kendimi büyük bir garda zannı Arap saçı gibi bir sürü raylarır rinde Sayısız furgunlar işleyip yordu. Fabrikanın inşaatı da d yollarının üzerinde işliyen lokol ler gibi durmadan ilerliyor. Bat mir fabrikasının en mühim olan yüksek fırınların, kok depi , Devam, Kül, ie , pe

Bu sayıdan diğer sayfalar: