21 Temmuz 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

21 Temmuz 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Niçin evlenmiyorlar ? B, Hilmi Ziya: İçinde bulunduğumuz medeniyet insanı ailenin istediği fedakârlıktan uzaklaştırıyor , diyor Şehirde , refahlı tabakada eğlenceyi bırakmamak ve hodgâmlık hissi , refahsız tabakada ise devamlı bir aile büdcesi yapmak imkânsızlığı izdivacı tehdid eden başlıca Üniversite felsefe zümresi Türk te- fekkür tarih doçenti genç müdekkik BİZSE ve âlim B. Hilmi Ziya Ülkenle gö rüşüyoruz. (o Şehirlerde, (o münevver gençlerin © ne fikri karşısında çekingen davrandıklarını ve evlen- meyi gelecek bir zamana talik husu- sunda umumi bir temayül mevcud olduğunu anlatarak bu haleti ruhi- yeyi doğuran içtimai sebeplerin ne olabileceğini sordum. Şunu da kaydedeyim ki bu anket- le üzerinde durduğumuz mevzu fikir adamlarımızı yakından meşgul eden bir meseledir. B. Hilmi Ziya: Sorduğunuz suale bir kaç klâ- sik cevab vermek kabildir, diyor, bu cevaplardan birincisi şudar' Hayat pahalılaşlı, bir aileyi geçin- dirmek ve bilhassa arzu edilen mü- reffeh hayatı- temin etmek peşi- nen kolay bir şey gibi görünmüyor. Bunun için herkes evlenmeğe cesa- ret edememektedir. İkincisi, yeni bir medeniyete gir- dik. Bu medeniyetin zevki elde et- mek hususundaki kolaylıkları insa- | nı ailenin icab ettirdiği fedakârlık tan uzaklaştırıyor. Çünkü aile biraz fedakârlık İstiyor. Bu takdirde evien- miyen adam cemiyette bir nevi hod- gâm adam vaeziyetine girmektedir. Diğer tarafla pederşahi aile iflâs etmiştir. Onun yerine gelen modem Avrupa! alle de şeklen omevcuddur; fakat fiilen tam teşekkülünü bula- mamıştır. Eski aile moralinden çıkan genç adam yeni cemiyetin aile mw. raline girmemiştir. Bu da onu âile sosyolojisi ve morali bakımından ir. tibatsız bir hale koyuyor. Bundan başka meslek ve sını! te- sanütleri kuvvetli olmıyan cemi- yetlerde ferdde tasarruf ve istikbali görme kabiliyetleri kendiliğinden 1a- kişaf edemez. Bizde bu nevi endişe- lere memba olan imperyal cemiyet ve patriyarkal aile inbildi ettikten son- ra ferdi basiretli, istikbalini düşünür bir hale getirecek içlimai şartlar he- nüz yeni doğmaktadır. İşte bundan dolayı ferd hangi zümre, meslek ve- ya tabakadan kuvvet alacağını bil- miyor, Henüz kararsız bir vaziyelle- dir. — Geçenlerde evlenme müessesesine karşı görülen ürkekliğe bilhassa ve yalnız büyük şehirlerde raslanması şayanı dikkat değil midir? Anadolu- Tefrika No: 14 SEVİLEN KADIN & B. Hilmi Ziya Ülken da böyle bir mesele yoktur. hükümet gençlerdeki evlenme arzu. sunu lâyıkile tatmin edebilmek için geçenlerde evlenme yaşını indiren bir kanun yapmak zaruretini hisset- miş ve medeni kanunun bu hususa dalr olan maddesi (değiştirilmişti. Köy ve şehir gençliği arasındaki bu haleti ruhiye farkı nereden geliyor? — Köyde izdivaç zirai istihsal ha- yatının zarüri bir unsurudur. İstih- sal onsuz kolay kolay devam edemez. Bunun için ber ocak el emeğini art- tırmak için nüfusu arttırmaktan baş ka çare bulamaz ve ilk fırsatta evle- nerek istihsal kuvvetini arttırır. Halbuki şehirde refahlı tabakada eğlenceyi bırâkmamak ve hodgâmlık hissi, refahsız tabakada ise devamlı bir aile bütçesi yapmak imkânsızlığı izdivacı tahdid eden esaslı sebepler | oluyor. Bununla berâber evlenmek daima bir fedakârlık ve idealizm Ceğildir. Bilâkis cemiyet hayatı kuvvetle ya- şandığı zaman aile ferdi cemiyetten uzaklaştıran, kendisine hasretmek is- teyen hodgâm ve dar bir muhit olu- yor. Bu mânada aile ile faal içtimai hayat biribirine tezad teşkil ediyor- Hattâ İ den halledilmiş olur. lar. Fakat bu tezad, dediğim gibi, an- cak cemiyetin çok kuvvetli olduğu ve ferdi silenin kecek kadar heyecanla yaşandığı za- Büyük macera romanı — Bana acımıyor musunuz, dok- tor? — Evet amma, söylediğini yapar. sam hanımefendinin emniyetini sulis- timal etmiş oluyorum. Nereden haber alacak? Mesele o değil... Vicdanım... Sa- na yardım edecek başka kimse yok mu? — Yok, ya... Herkes büyükannem- den korkuyor. Şayed mektup yollıya- cak olursam eminim ki, eline varmıya- cak; cevabını alamam. — Demek cevap de bekliyorsun? — Evet doktor... Sizin adresinizi verdim... Ne olur, bana bu iyiliği ya- pan... Hayatım müddetince size min- nettar kalırım. 1dri bey genç kızın yalvarmasına | rmuş gibi bir tavir takı kâlâ... Bu seferlik hatirin- dan çıkamadım. Fakat emin ol ki bu #onurcudur, Hem mektubunu yolla» “ozum, hem 'cevabını getiririm... Pakat Nakleden : ( Vâ - Nü bir daha bana böyle birşey teklif et- Aldığı zarf açıklı. Erkek sordu: — Neye kapamadın? Herkes sırrını öğrensin diye mi? Nectle, kibar ve samimi bir eda ile: — Hayır! « dedi, . Size emniyetim var. Fena birşey yazmadığımı okuma- nızı istiyorum. Hayatta en büyük ka- bahatımın ne olduğunu öğrenin. Mu- vazenemi muhafaza edemedim. Bütün | ömrüm müddetince bunun âcisını çe. | keceğim, Bunu biliyorum. Yegâne te | sellim, dünyaya gelen bu çocuktur. 'Tekmil aşkımla ona bağlanacağım. Hekimin kalbi hafifçe sızladı: «— Çocuğu!..» diye düşündü. Zarfı kapattı, Cebine koydu. Sonra İ genç kızın koluna girerek: — Haydi bakalım. Bu kara düşün» | celeri at, Biraz gül... Gençliğe, güzel- Wğe, parana itimad et... Rahata ka- dar muhitinden çe- | nevmid sebeblerdir man mevzuubahistir. Böyle bir faal cemiyet hayatı olmadığı zaman yu- kanda söylediğimiz hodgümlik vasfı evlenmiyen, aileden kaçan ferde te veccüh eder. Birincisinde hodgâm olan aile, ikincisinde ise hodgâm olan ferdin kendisidir. — Bazı memleketler gençler ara- sında evlenmeleri arttırmak için ted- birler alıyor, evleneceklere kölaylık- lar göstererek teşvik etmeğe çalışı- yorlar, Böyle tedbirler, üzerinde gö- rüştüğümüz haleli ruhiyede değişik- lik yapabilir ve gençleri ewenmeğe sevkedebilir mi? — Evet, meeslâ Japonlar Çocuk adedine göre, mükellef ailelerin ver- gilerini azaltıyorlar. Buna benzer teşvik edici tedbirler bir dereceye ka- dar izdivacı teşci edebilir, Fakat ben- ce bunlar muvakkat tedbirlerdir. Baş ağrısını aspirinle geçirmek gibi- dir. Fakat aspirin ikinci bir defa ba- şım ağrımasına #hâni olmaz, Esas mesele yukarda saydığımız muhtelif âmilleri ortadan kaldırmak- tır. Ancak bu takğirde mesele kökün- — Erken evlerimemek hususunda gençlerde görülen temayülün sebep- lerini onların içinde yaşadıkları mu- hitlerle sıkı alâkası olarak izah etti- ginize göre bu hâleti ruhiyenin cemi- yet içinde yayılacağını tahmin etmi- yorsunuz demek? — Tahmin etmiyorum, Bence bu haleti ruhiyenin şehirden Kasabaya doğru sirayet etmesi ihtimali yoktur. 'Bu ancak kasaba ve köylerde de ke- sif bir hayat başladığı zaman mev- zuubahis olabilir.» Şevket Rado Geyvenin İstasyon köyünde bir hırsızlık Taraklı (Akşam) — Geyvenin is- tasyon köyünde mukim aslen Ebceler köylü bay Hüseyinin bu gece evini boş bırakıp Ebeeler köyüne gittiğini hisseden meçhul şahislar apteshane tarafından girerek evi soymuşlardır. Hüesyinin kendine âit elbiseler ve ai- Jesine ait altın ve altın bilezik, entari- ler ve daha birçok sandık eşyası ça- bnmıştır. Çalınan eşya beş yüz lira kıymetin» dedir. Zabıta haberdar edilmiş ve tah- kikata girişilmiştir. İstansyonda olan bu vakanın kahramanları yine © köy- den olduğu sanılmaktadır. Geyve jan- darmasının bu işi meydana çıkaraca- Eına şüphe yoktur. Vehbi sanki gaipten haber almış gi. bi Mihrinur hanımefendinin hayatına | doktorun gireceğini pek doğru olarak keşfetmişti. Fakat diğer taraftan çok kurnaz olan Kadri Ahmed bey de çif- likte artan nüfuzunu görünce Vehbi- nin onsuz hiç bir iş yapamıyacağını anlıyarak daha fazla para çekmeye karar verdi, Kadri Ahmed bey küçük yaştanberi dalaverelere meyyal ruhlu bir insandı. Bursada namuslu bir çifçi olan babası bin bir mahrumiyete katlanarak onu okutmuştu. Lâkin oğlu mektepten çık- tığı, hayatını kazanmağa başladığı halde /biçare ihtiyarcık şöyle bir ra- hat edememişti. Zira o zamanlar deli- kanlı olan Kadrinin yapmadığı kal mıyordu. Sefahatine içkisine para ye- tişmiyor; borçlara batıyor, birçok sah- tekârlıklara bile baş vuruyordu. Hattâ en son vakası babasının ölümüne 56- bep oldu. Doktoru olduğu hastanenin kasasından sahte imza ile para çekme- si üzerine ihtiyarcık malını mülkünü satarak bu şeref borcunu ödedi. Amma yüreğine de inip öldü. Bu vakalar pek eski olduğu için, mu- hitte katırıyan yoktu. Zaten hüdise İstanbulda cereyan etmemişti. Bir Âmirin âlleenaplığile mahkemeye ve- rilmediyse de istifa etmeğe mecbur | kalan doktor uzun müddet para ka- zanmak için çırpındığı halde neticede olarak bu Boğaziçi civarına Yeni üzüm mahsulünün idraki yaklaştı Satışlar ve ihracat için görüşmek üzere bir toplantı yapıldı Manisa Ticaret ve sanayi odası binası ve oda umumi kâtibi B. Sadık Onat Manisa (Akşam) — Yeni üzüm mahsulünün idraki yaklaştığı için satıslarda şimdiden tedbir almak ve yabancı piyasalarda ihracatı temin etmek maksadile Manisa Parti baş- kanlığının teşebbüsile ticaret odası heyetile üzüm müstahsilleri ve tüc- tarler ticaret odası salonundâ bir toplantı yapmışlardır. Bu toplantıda Manisa Iktisadiyatını alâkadar eden mevzular üzerinde görüşmeler yapıl- mıştır; Manisanın en mühim ve büyük va- ridatı Ege mıntakası üzüni rekolte- sinin üçte ikisini ihtiva eden üzüm mahsulüdür. Görüşmelerde bu mev- zu üzerinde ehemmiyetle durulmuş, hariçte yeni pazarlar temini, pazar. lara sevkedilecek üzüm mikdarı dü- şünülmüş, ittihaz edilen bazi Karar- Yarın Ticaret Vekâletine ve diğer alâ- kadar makamlara bildirilmesi muva- fik görülmüştür. o Manisanın, İzmir hududunu teşkil eden Menemen bo- ğazından -Alaşehire kadar uzanan Gediz havzası, kâmilen çekirdeksiz üzüm bağlarile bezenmiştir, Bu hav- | zanın uzunluğu 180 kilometr? geniş- diği de 15 - 20 kilometredir. Bağ mın- takası vasali olarak 3000 kilometre. dir. <Üzüm diyarı> adı verilen bü sa- hada yaşıyan halkın yüzde 90 1 bağ- cılıkla geçinmektedir. Son yıllarda Manisa vilâyetinde bağcılığa fevkalâde ehemmiyet verii- mekte, mühim ıslahat Imakta- dır. Bunda Ziraat Vekâletinin Horoz çekilmişti. Şimdi asude bir hayat ya- şıyordu. Lâkin kalbindeki kurt ölme- mişti. Vehbinin bir sözile, önünde parlıyan ümidler bütün fe na huylarını yeniden canlandırmıştı. Zengin olmak, zevk âlemleri yaşamak hirsı yüreğinde yeniden kabarımıştı. Bu gayeye erişmek için her şeyi yap- mağa hazırdı. Nerile'nin karşısında okumadan ka- paitığı mektupla evine geldiği zaman İlk işi su kaynatıp buğuya zarfı tut- mak oldu, Mektubun muhteviyatını öğrenecekti. Okumağa başladı: «Cemileiğim. Son derece sıkı tarassud altında ol. duğum halde emin bir ahbap vasıta- sile şu satırları sana yolluyorum. Kimbilir belki de bu sonuncu mektu- bumdur, Fakat şunu iyi bil ki, Cemil- ciğim, her ne olursa olsun ben sana sa- dık kalacağım, Seninle evlenmeme, s€- ni görmeme mâni olabilirler. Lâkin kalbimdeki aşkı kimse kopartamaz! Çiflikte âdeta mahpus hayatı yaşı- yorum. Teklifini kabul etmediğimden bana karşı itimadıh sarsıldı diye de çok üzülüyorum. , bana inan! Seni bütün ru- humla seviyorum. Bütün arzum bir gün senin karın olmaktır. Lâkin kaç- mağa razı olamıyorum. Üstüme tit- reyen büyükanneme bu darbeyi de in- | dirmeğe hakkım yok. Kendisine itaa etmeğe mecburum. Lâkin emin ol ki, gözünün | köy bağcılık enstitüsünün büyük his. sesi vardır. Bu müessese her sene müstahsillere bir milyondan fazla asma çubuğu tevzi etmekt:, müstah- sillere iyi mahsul almak için elden gelen yardımı ve öğüdleri yapmakta. dır. Onun içindir ki 937 - 938 yılları üzüm istihsalâtı 42,000 tona yüksel. miştir. Ege mıntakasının son yıllar üzüm istihsalâtı, 1914 senesinden ev- velki yıllar istihsalâtım geçmiştir. Manisa ticaret ve sanayi odası umu- mi kâtibi B. Sadık Onat, bağ müs tahsil ve tüccarları lehine alâkadar makamlar nezdinde mühira teşebbüs- lerde bulunmuştur. İncir rekoltesi bu sene yüzde 25 fazla İzmir (Akşam) — Aydından bura ya gelen haberlere göre vu sene İn- cir rekoltesi, geçen yıl rekoltesine na» zaran yüzde 25 fazladır. Müsaid poy- raz rüzgârları devam etmekte mah- sulün nefis olmasina yaramaktadır. Bolu valisi bu hafta içinde vazifesine başlıyacak Ankara 20 (Akşam) — Bolu valili- ğine tayin olunan matbuat umum müdürü B. Naci Kıcıman, bu hafta içerisinde yeni vazifesine başlamak üzere şehrimizden ayrılarak Boluya gidecektir. Matbuat umum müdürlüğünde de kendisini herkese sevdirmiş olan de ğerli idarecimize yeni vazifesinde mu- vaffakiyetler dileriz, beni başkasile evlendirmeğe kalkarsa işte o zaman İsyan ederim, Yalnız senin olacağımı vüdettim... Vadımda duracağım! Çok ümid ediyorum ki, zamanla bü- yükannemin de öfkesi geçecektir ve nihayet ricalarıma dayanamıyarak bu işe razı gelecektir. Kuvvetli bir aşkın günün birinde muzaffer olacağına şüp- he etmemeli! Lâkin muzaffer olamaz- sam da başkasının olmam, .Cemileiğim, kurtulmam yaklaşıyor. Pek yakında anne olacağım. Bu kor. kulu anlarda hissen benhale birlik ol- duğunu bilirsem daha metin olurum. Bana acı, bu şekilde hareket ettiğim için bana darılma! Yazdığım adrese bana cevap ver. Bu mektubu yollıyacak olan dostumun adresidir. Birkaç sene sen de benim gibi sab- retmeğe katlan, Genciz... İstikbal bi- zimdir. Zaten çocuğumuz aramızda ebedi bir buğ teşkil etmiyecek midir? Bu bahisten başka her noktada bü- yükannem bana karşı çok müşfik ha» İ reket ediyor. Şimdi kendisine karşı gelmezsek âtimiz için daha iyi olaca- ğunu sanıyorum, Sen de çalış, mektebini bitir. Par bir miihendis olursan büyükannem © zaman itiraz edecek birşey bulamaz! İşte tekrar ediyorum, ; Beni sevdi istediğin müddetçe hiç bir kuvvet beni senden ayıramaz... Cemileiğ

Bu sayıdan diğer sayfalar: