22 Nisan 1935 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 4

22 Nisan 1935 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e— > M a— in'i Ha! Tamam, Tamaml! Zaten — Onu Görmiyen, Adamdan Sayılmaz.. Anadolu'nun Tarihi Tefrikası #HarunN HakaN Tefrika No. 31 M. AYHAN — Teklin değil, kılığmızdan belli. Deminden bana soruyor- dunuz, Ben de şimdi size s0 rayım ; Baralarda ne eeşaretle dola gyorsonuz? Bir erkek, dişi, tır nağı - sökülmüş bile olsa gene sizi kapıp kucaklamak İster. Bu sözlerim, onları bir bayli göldürdü : — Fakat -dediler. bize bu. rada hiçbir el dokunamaz. — Neden? — Çünkü buralara giremez.. — Giremez mi? Bu da lâf mıya? Tanrının bahçelerine kim karişır ki? kimse — Buras Tanrımn değil yl- Elt; Tanrınn değil.. — Ya kimin? — Bizim Hakanın.. Baksan A, buralarda hiç kimsecikler var mı? Sen buraya girmekle, belki de kendine kıymış — olu- yörsun. Bahçenin — hududunu nasıl geçtin? — Bas bayağı, dıvarı çokuru yok.. yok, — İyi amma, sira sıra ağaç larda bayrak sallanıyordu.. — Gördüm, ben onlurı kuş- Uları ürkütsünler diye koydular sandım.. — Belki de haklısın. Fakat bana kimseyi İnandıramazsın. Senl bir hırsız, bir. oğarsuz, ANADOLU Günlük Siyasal Gazete Sahip ve Başyazgamı Haydar Rüşdü ÖKTEM Umumi neşriyat ve yazı işleri müdürü: Kemal Talât KARACA İdarehanesi: İzmir İkinci Beyler sökağı C. Halk Fırkam binası içinde Telgraf: İzmir - ANADOLU Telefon: 2776 « Posta kutusu 405 ABÖNE ŞERAİTİ: Yıllığı 1200, Altı aylığı 700, Üç aylığı 500 kuruştur. Yabancı memleketler için senelik abone ücreti 27 liradır. Heryerde 5 Kuruştur. — ünü geçmiş nüshalar 25 kuruştur. samzenam bir serser! sanacaklar, kimbilir kaç yüöz sopa yiyecekeln.. — Ben ha, ben ha! Acı acı güldüm : — Kızlar dedim bana to- kat atacak er, anasının karnına bile düşmemiştir. Bon bu cevabı vermiştim ki, ilerideki ağaçların aralığından bir ses geldi : — Ne dedin, ne dedin? Hepimiz O tarafa çevirdik. Bir de ne göreyim: Başında parlak, en iylsinden bir tolga, sırtında ince, hani gümüş kadar parlak zirre, elin: de kamçı, belinde altın kemer, ayaklarında elmas kakmalı çiz melerle ay gibi güzel ve yakı- şıklı bir genç duruyor.. Kozlar, süt dökmüş gibi, sol: dular, ttrediler, birdenbire aya: ğa kalktılar ve başlarını eğdiler, Kendi kendime; — Bu güzel çocuk, olsa olsa, bu sarayın beylerinden birisi olsa gerek.. Diye söylendim. Kızlardan biri, ayağı ile arkamı düritü: Ç V başımızı Diye bilmezsin Yakar : Blla bilmediğim delikanlısına neden ayağa kalkarmışım. Al- dıriş bile etmedim. No kılıktı, ne bakıştı 0? Tanrının bu kadar güzel bir erkek doğuracağını hiç hatırıma getirmemiştim.. Ağır ağır yak. laştı. Karşımda du.duü. Bir gözleri vardı ki, Yakar, daha emsalini görmedim. O, ne geyiniş, ne süs, ne İncelikti? — Demek -dedi- sana tokat Ne kızdım | vuracak yiğit daha toprağa düş medi ha öyle mi? — Düşmedi ya! Kaşlarımı çatar gibi oldu. Kolunu yıldırım gibi kaldırdı ve elindeki kamçıyı salladı. Fakat ben hangi milletin ço cuğuyum : O, kolunu kaldırırken ben yumularak sıçramış ve tam ya- nında dikilerek hançerimi çek- miştim : Kamçı boşa giütmişti. Bir kah- kaha attı. Benim bançer çeki ldiriş. bile - etmiyordu. BĞ ATEŞSARASINDA İT 1efrika numarası: 31 — Zannederim -dedi. şimdi benim geldiğim vapurda Haşmet Hanimın zevei Fehmi Bey de wardı İkbal vapurdaydı. Yanıma geldi, haber verdi.. Eğer Nevin ile Nüveyre bir saniye içia bana baksalardı, bendeki gayri tabilliği derhal sezeceklerdi. Çehremin ne renk, ne şekll aldığını bilmiyordum. Yelmız yözümde bir kan med cexri olduğunu hissettim. Nevin bu- sözlerinin bende Yazan: Orhan Rahmi Gökçe *bıraktığı intibalara dikkat et- memekle anlamış oluyordam ki, onun şuvru ve kalbi, teşhisini daha evvelden koymuş.. O, artık yeni yeni - deliller ve şahidler istemiyor. Seven — bir kalbin, çok zamanlar gösterdiği isabetle urtık herşeyi kavramış bulunuyor. Ve kimbilir. ba netice karşısında belki onun tertemiz kalbinde — belki bir bahar sönüyor, bir ümld par. çalanıyor, bir güneş parçalanıb Fakat o saniyede ben de hayrete düştüm : Bu kahkaha başka türlü idi. Kalın, erkek kahkahası değii, kız kahkabası., — Yiğit -dedi. sen yavuz bir | kişlain. Ben sana kamçı vura cak değildim, bir denemek İs- tedim. Epiyce atik davramıyor sun. Korkmak ta bilmiyorsun. Canım sıkılmıştı : — Sen dedim onları bırak, Erkek misin, kız mısın, evvelâ onu söyle! — Ne kız, ne erkok? — Y. nesin? — Kıdın.. — Kadın, kız, bence hepsl de bir.. Sen buralarda necisin? O, bu sözüme cevap vermedi: — Sen dedi- her halde çok azak ellerden gelmişsin. — Öyle.. Benim yardum Al- tındağ ötesindedir. — Hukanın? — Bilge Hakan! Ben böyle der demez, yüzün- de bir solgunlak sezildi. — Hakanın adını duymuş muydun? Diye sordum. — Duydum. Kardeşini de çok eskiden görmüştüm.. — Gülhtekin'i bal.. Tamam, tamam! Zaten Gültekin'i görmi- yen, adamdan sayılmaz. Bilge Hakanın adını düymiyan, - kü- lağına kazık kaçmış sağır sayı- İabilir, 23 Nisan Çocuk haftasının ilk günüdür. Tlk Arpa Mahsulü Çıktı. Adana'da ilk arpa — piyasaya çıkmış, beher kilosu on kuruş- tan başlıyarak kırkbeş kuruştan bir tüccar üzerinde kalmıştır. İlk parti elli kilodur. Çiftçiye on kuraştan parası verilmiş ve geriye kalan önyedi lira da çifiçinin cizası ile hlmayeletfale teberrn edilmiştir. liyor. Genç bir. kızın beslediği bir aşkı, taşıyıb yaşattığı ve — süslediği: bir ümidi feda etmesi — elbette çok zorlu ve çok çetin bir gönül bâdlsesidir. Buna taham: mül eden frade, İiki taraflı tezyık edilen bir. çelik yaya benzer ki, birdevbire kırılması çok muhtemeldir. Nevin'i — kurtaramamak — ta ayrı bir elem, ayrı bir ımstırab.. Gene akşam üzeriydi. İkbal geldi. Nevin'e bir kart — verdi. Nevin kartı okudu, sonra bana döndü: — Kart buna yazılımış: Fakat hepimizi bekliyormuş. Zevcinin geldiğlal de haber veriyor.. Biraz asabiyetle ayağa kalk- mışım, Nevla - gözbebeklerimin senelerce yıllarca Adana Mektebliler çiıı Koca Okçu —?2 Tam iki saat sonra yirmi atlı Doğanlar köyüne girdi ve | fünlü okçunun evi önünde du- rarak seşlendi. Çağrıldığımı işidince kapıya koşan Samsıma #on bir defa karısını çocuklarını - kucakladı gözlerinde bir damla yaş İzi bile — göstermeden — bekcilere döndü: — Hazırım beni ded. Yirmi altı Samsama'yı önle rine sürerek yayladan korkunç bir karaltı gibi görünen koca kalenin yolunu tuttular. Yarım » geçmeden Güzelhisar'a ulaştılar. Bay Gökçeban bisar dıvarlarının — diş tarafında beş aşağı beş yukarı dolaşıyordu. Yanında kale — adamlarından sBözü geçer birisi, kendisine V4f atmağa çalışıyor, ikinin biri yazıktır, Samsamanın kusurunu bu seferlik bağışlayın ben, bu adamı tanırım diyordu, Dokuz kişilik bir barhana ile nasıl istersiniz kl avlaumasın, Fakat bütün bu yumuşatıcı sözlere karşı öteki büshütün şahblanıyor, avaz avaz bağırarak: — “Sasan bakayım yapaca- gimi ben — bilirim diye çıkı gıyordu.,, Atlılar ve Samsama kale ka pısından İçeri girmişlerdi. Gök. çehan birden bire irkildi, on adım birden, yüksek boyu İle uzanan ve kendisini bekliyen Samsama'ya döndü. Kıyım ki- yum bakarak: — Neden beni dinlemiyor, avlanıyorsun?,, dedi. Samsama terbiyeli fakat kor. ku bilmez bakışlarını indirmedi. Başını kaldırarak: — Çok yoksulam, çocukla- rım aç ta ondan dedi. — Bütün senin gibi olanla- rın yaptıklarını neden — görml yorsun? Bilmiyormusun ki çift senin gibl mlakin uyazlar İçin: dir. Av ise bayların bakkıdır, Samsama, Gökçehan'ın kas- mış gibi: — Nenen bay dedi, sizin bu kadar tutkanlak gösterdiğiniz avı ben de sevmiyeyim? — Çünkü senin hakkın yok götürün vnı anlı ta ondan sefil! Samaama gene anlamamış gibi yaptı. Yılmaz ünlü okçunun aklına, kendini kurtaracak bir çare geldi. Güzelhisar bayının küplere binmesine aldırış et. medi Bu çörtlükte belki eşsiz olan adamın, kuüyveti ve kesik- Higi (Cür'eti) pek sevdiği bilirdi. Bunun için hiç korkuşuz bir — Vallabi beni mazur — gö: rün! Çünkü benim bir rande- vam var, Kendilerine — arzı hürmet ederim. Dedim ve biraz sonra evden çıktım, gittim, Saatlerce sokak. larda, ağaçlar arasında, patika- larda bir serseri gibl dolaştım. Bazen bir rüzgür hızı İle geçen zaman, şimdi ağır ağır, ddeta içimde gıcırdıyarak sürükleni- yordu. Kahvehanelerden birine girdim. Bir yığın gezete aldım. Okuyamadım, yırttım, attım. Buhran geçiriyordum. Daba doğrusu kıskabıyordum. Akşam olda, köcolan — bir İtiyadla me-banelerden — birine daldım.. Gece yarısında dolgun bir kafa Ile köşke döndüğüm vakit, ortalık derin bir süküt görünmez zerreler haline ge: | içini arıyan - bakışlarla bana | içindeydi. Herke& uyuyordu.. Samsama.. — Fakat bay dedi, ben da- ha iyl avlanırım, sizden çok kuvvetliyim, sizden çevikim, bü- tün bura fnsanlarından dabha usta ve becerikliyim. — Sus bakayım pls köylü, bo çalımları, kurumları kime satıyorsun? Koca Aydıv bayla- rının en büyüğüne, en ulusuna bu ağızları atmıya korkmiyor musun? Yoksa benlm - kim ol. duğumu damı bilmiyorsun — Elbette ki bayımızı tem- yüksek — değimli varlığını da unutmam. — Ancak sözlerinin gerçekliğini aydına çıkarmak için ön verdiğinizi dilerim. Gökçehan ataklığın, pervasız lığın bu kadarına iylee içerle- mişti. Dünyada hiçbir İnsanın kendisinden üstün bir kuvvet iddin edeceğini aklına bile go- tiremezdi... Yoksa bu köylü delirmiş miydiz! Denemesi ko- laydı... Nasıl olsa bu Sumsamua diye çağırılan adamın İstediği de bir imtibandan geçmekti, Bonun için ona doğru döndü; — Bana bak dedi, bu ağız lar hele benim yanımda kolay atılamaz. Şimdi seol üç İmti- handan geçireceğim. Birşey be: ceremeyip te ortalıkta kalırsan vay haline! Yok eğer benim üstüme çıkarsan tanrı önürde abtediyorum ki kusurunu ba- Bışlıyacağım! — Bay, işte ben do burada söylüyorum ki, sizinle nerede İsterseniz kuüvvet, çeviklik ve mstalık yarışlarına girmeğe ha- rım, Onun sırım! Aydın bayı öfkesile beraber böyle bir kesikliğe (Cür'ete) şaşakalımaktan, bayran hayran bakmaktan kendini alamadı: — Senin gibi bir köylü ile yarışa razı olmak için ben çok iyi bir adamım... Nelere yetkin, nelere erik (Kadir) olduğunu görmeği pek İaterdim de dedi... Koca kaleyi çeviren boşluğu gözden geçirdi. Sonra uzakça bir kenarda gördüğü kucakla- namıyacak kadar kalın ve uzun bir ağaç kütüğünü göstererek: — Bu ağacı görüyor musun dedi. Onu sırtında - taşıyabile- cek misin? Samsama çok akıllı bir adam- dı, hiç bozmadı: — Elbette bayım dedi, &z den sonra çok daha uzun bir zaman taşıyacağım. Gökçehan, karşısındaki mls kin diye baktığı adamla böyle bir işe girmiş olmaktan çoktan man olmuştu. Bu adamın |Küçük def terdeklleri buraya nekilde devam ediyorum | Uykudan — kalktığım — vakit Bant onbiri geçmişti. Nevlno, belki de uykusuz geçen — bir gecenin perlşanlığı, bubranları ile boğuşmaş gibiydi. Gözleri sözülmüştü. O bu balile, sanki kökü kuruyan, fakat henüz tazeliğini, Trengini — yaşatmağa çalışan bir kır çiçeğine ben- ziyordu. — Fehmi Beyle — Haşmet Hanım golecekler.. Biraz - top: lanıtsan iyi olar Nazım! Akşamki yaptığımdan — zaten pişmandım. — Pekl dedim Nevin! Pos tadan acaba birşey var mı? — Var, annenden.. — Aç ta oku., Nevin — mektubu okurken Hi 22 NİSAN ğ Borsa Borsada dünkü üzüm hire satışları aşağıdaki dedir. üzüm Satışlar! ğ Ç Ahıcı 203 Koope, dul. 11 120 Müski. inhi. —8 39 Ş. Remzi — 11 26 28 j. Tar. mah. 11 50 22 8. Süleyma. 10 60 8 Y. Karasa 13 420 Zahire Satışlar! , Ç. Cinsi Kk.s.. B 425 Buğday — 4 18 32 Arpa 83 25 25 Akdarı 3 75 36 Masırdarı — 4 4 Börülce 4 10 Fesulye İ 200 ken, pala. 290 65 B. pamuk d0 23 Nisan Çocuk haftasının başlangıcıdır. Acıpayam Hnbef“:; Acıpayam, (Hususi) ” d eddin köyünden Abı Süleyman ile İsmall oğlu med, ayni köyden 13 1""; da Mehmed kızımı kaçıtıP | letmişler ve yakalanmı!' Yollar: Acıpayam Denizli yolü ., kındaki neşriyatımız gü'y miş ve Valimiz, derhtl emrioi vermiştir. İnzibi ğ * Jandarma kumandanımı” başı Bay İsmall Bakkı'di? retilo asayiş yerindedit. Tül hayvan — bırsızlığinden — g vak'a yoktur. Birçok çe telefon tesisatı yapılmışt” Cümhburiyet MCYMA Belediye, danına biraz dikkat €© "Ü_ Burada pezar kurulmat mizliğe bakılmaması gildir. Levhanın yeri d* melidir,  sokuyordu bal. Ölkesinde” ) gulacak gibi olduğa halde 3 vermedi, fakat kllll'ııı , ağaç parçasına doğru git ı) büyük bir zorlukla yerdt 4f dırdığı yükünü sol ©' a ancak dayatabildi. Fl*"'“_ı! yen bacakları — üstünde çotf adım ya attı ya atmadı. y ) lanacağını hissederek k gevşetti, kütüğü yere y"'j — Sıra senin Sal 'İ K Ayol Nazım uğabey: kibar olmuşsun... kâtib tutalım bari. Annem iyi imle-. mediğim için darılı takdirde - kendisi — Beİ Hakkı da vardı. kadıl' Fakat me yapayımı değildi.. Ben buraya mıştım, Hayır, çarmı gibiydim, Yalmız ayaklarımdan ve 'lw' gll, kalbimden de :_ ’.,ı;' klerdi. e Hattâ nefes bile l8 ğ Saat ikide gelecekll W bim şiddetle cırp-r’”', V' bim bozuk. ıvııı.::k y komedya - oyaıyı V değilim. Ve bu da çok 4f eği —. Sona * ĞÜ

Bu sayıdan diğer sayfalar: