24 Aralık 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5

24 Aralık 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HPN SAHİFE & YAZAN: Kadircan Kaflı Belediye derhal sıkı tedabir aldı Turgutlu, (Husust) — Civar vi- 24 Birincikânun 1938 Cumarte: Amerikan aşkı! Üçüncü karısından ayrılan milyo- ner, bir garsona tutuldu. Fakir ailesini geçindirmek için lokantalarda Herek reis hareme gidecekti Mihridil, yarı baygır-ıî)ir hal de Mehparenin odasına götü- rüldüğü zaman sap - sarı idi Çetele Süleymana ki: — Ben kal.. Haremde bir kızdır. Biz yeteriz. Haremde bir kız mı? * Demek Herek reis hareme gide- cekti ha? Halki oradaydı. Onu görebilecek miydi? Hiç ummuyordu. Acaba o Herek isi göremez miydi? Haremdekiler kapı aralığından, bir delikten, bir köşeden bakmazlar mıydı? Kalbi çarpıyordu. Zavallı bir kızcağızı boğmak!.. Bunu başka bir kızı kurtarmak ümidile yapacaktı. - Lâkin Herek reisin ne suçu vardı? Eğer o yapmazsa bu işi elbet başkası, şu yüzü çetele gibi kesik olan kor. |< kunç Stileyman yapamaz mıydı? Hatta Kara Ali ne güne duruyordu? —H- Yağlı ip Bundan evvelki gece haremde bir çığlık kopmuştu. Mihridil ile halvet olan padişah yarım saat sonra ihti. yar boğa gibi bağırarak genç kızı kovmuştu. Sonra içeriye giren harem ağasını halayığımı tekmelemişti. O- dada tepine tepine geziniyor, bütün vücudu titriyordu. Çok geçmeden ya- tağa düştü ve bir yaprak gihi titre- mekte devam ettti. Hele son yıllarda genç kız ve ka- dınlara ölçüsüz derecede düşkünlü- igünden ötürü (Bitk) denilen hasta- lığa düşmüştü. Arzusuna eremediği zamanlarda yarı çılgın bir hale geli: yordü?Bir gönç kizih o ni, onu aşka getirmeyişini, kaçışını hiç çekemiyordu. Böyle zamanlarda © genç kızı saraydan attırıyor, bazan boğduruyordu. Fakat çok geçmeden tekrar halvete aldığı da görülmüştü. | Mihridil, yarı baygın bir halde Mehparenin odasına götürüldüğü za man sapsarı idi. Üstünde, başında vücudunda ona bir erkek elinin değ- diğini gösteren herhangi bir iz yok- tu. Mehpare büyük bir merak için- deydi. Genç kızı elden gelse kendi elle- riyle boğacaktı. Fakat padişah biraz sonra veya yarın gece onu tekrar İsterse!.. Hatta bunu düşünerek genç kızı dövmekten, hırpalamaktan bile çe- kiniyordu. Yalnız azarlıyordu. Servinaz ise yıkılan ümitlerinin yeniden canlandıklarımı görmüş, sa- rışın dilber Nurizeri zifaf için hazır- lamış bulunuyordu. Padişah kızdığı zamanlarda Da- yüssende ağası ortalığı yatıştırmak için çareler arardı. Onu rahatsız dönerek dedi|denilen küstah gülmeyişi- | * var mıdır? Dye sordu. — Hayır.. Ceyabanı aldı. Lâkin padişahın sinirleri yatışma- mışti. Haremi dolaşırker resi önünde altın yıj h kızı gördü. Servi ağasına doğru ityordu: — Bunu götür.. Yatışır!.. Di; du. Bu kız sahiden civelek birşeydi. Gözlerinin içipde sanki yüz kız gü- lümsüyor. Yüz kız kendilerini ver- mek için hazır olduklarını haykırı- yorlardı. Zaten de hazırdı. » Darüsseade ağası onu kolundan tarak padişahın yatak odasma doğ rü yürüttü. Kapıyı aralık yaptı ve içeriye doğru iterek kapattı. Herkesin yüreği sanki durmuştu. Herkes merakla bekliyordu. Bu haber, bir rüzgâr hafiflik ve hızı ile bütün haremi dolaşıyordu İki yüze yakın genç kız ile hirçok bacıların ve halayıkların kalakların- dan giriyor, dillerinden çıkıyordu. Mehpare bayılmamak için ken- disini zor tutuyordu. Padişah gecenin mini sessiz geçirdi. Servinazın tarafında büyük bir se- vinç, Mehparenin tarafında mezar Servinazın dak gibİ sari saç- onu harem T- e kalan kis- bir fermanmiz|sessizliği vardı. Lükin Mehpare kolay kolay ümi- dini kaybeden bir kadın değildi. Mihridili gözetmeğe ve çıkacak olan ilk fırsatta tekrar onu ileri sür- meğe karar vermişti. Zaten padişah bazan bir genç kızla ancak bir gece kalıyor ve ondan sonra bir daha adımı bile andırmıyordu. Lâkin Servinaz — karşısmdaknin elindeki silâhı vurup düşürmeyi unutmamıştı, Padişah ertesi gece de erkenden Nurizer ile beraber kaldı- ı zaman sarışın güzel — öğretildiği gibi dil kullanarak Mihridilin * kim- seye sezdirilmeden — boğdurulması için Darüssende ağasına emir verdi- rebilmişti. Harem ağası önde, Herek reis ile Kara Ali de onun arkasında - oldük. ları halde mermer eşiklerden, demir, tünç ve sedef kakmalı oymalı kapı- lardan, loş koridor ve odulurdan geç tiler. Her tarafta derin bir sessizlik var- Yalnız bazı köşelerde kartallar gece bekçisi di. görülüyordu. Bunlar olan harem ağaları idiler. Harem ağası bir kapıyı yavasça itti ve en küçük bir gürültü bile et- meden açtı. İçeri girerek arkasında- kilere de: — Giriniz! Demek için eliyle işaret etti. — Arkası var — Ticareti bahri motörünün ankazı Motör enkazı denizden - çıkarılırken... Bundan epeyce evvel limanımız- dan kiremit yüklü olarak İstanbula hareket edeceği sırada motörüne â- rız olan sakatlık yüzünden vukubu- lan infitâk neticesinde Konak va- pur iskelesi önünde batan (Ticareti bahri) motörünün enkazı, dün yüz- dürülmüştür. Haftalardanberi bura- da çalıştırılan — dalgıçlar, motörle birlikte batmış olan 10000 kadar ki- remidi çıkarmışlar, nihayet dün de ol- motörü yüzdürmeğe muvaffak muşlardır. eden kızın cezalandırılması bu çare- lerin başında xeldiği için / Mihridil | L — Eyvah.... Ne demek istiyorsunuz? Doktor tereddüd etti. Söyliyeceği haşin sözleri süslü kelimeler mülâyimleştirmek İstiyordu. Düşündü; sonra birdenbire: — Demek istiyorum ki oğlunuzun tamamiyle iadei sıhhat etmesi için âdeta bir mucize İâzimdır, — Ah doktor; beni şaşırttınız. Korkuyorum. Ben Adnan iyileşti de buraya geldi sanıyordum. O halde niçin çıkarttılar? Niçin daha uzun tedavi etmiyorlar. — Hakkınız var hanımefendi. Söylediklariniz pek doğru. Maddi noktaj nazardan tedavinin daha uzaması zaruridi. Lâkin, işin içinde bir de manevi cihet vardır. Oğlunuz, fevkalâde büyük bir dâaüssılaya yakalandı. İsviçrede sinirden üdeta kendini yimeğe başladı. Bu ise o- nun hastalığı için de muvafık bir haleti ruhiye değildir. Profesör dü- şünmüş: «Çocuğu bu şekilde ulakoyarsak gimdiye kadar ki tedaviden bile fayda görmiyeceğiz. Öyle ise niçin Adnanı hapsedelim? Bari bit müddet için olsun yaşamak zevkinden onu mahrum etmeyelim. Sonra Şadi bey, sesini yavaşlatarak ilâve etti: İkinci sebep te, heyhat, tıbbın artık kendisini kurtarmak için ya- VU Alms aa din PAbün vanekilarnki #v, bir müddet ile ; |biletle Motörün enkazı, Körfezde işliyen yolcu vapurlarının tam yolu üzerine tesadüf etmekte idi. (17) tonluk o- lan motörün sahibi B. Rasim de bu kaza neticesinde beyni parçalanarak || öldüğü için motörü kimse aramamış- Körlez vapurları yolunun selâ- çin Denizbank İzmir şübesi müdürlüğü, kondi - vasıtalariyle ve dalgıçlariyle — mendereğin — içindeki bu enkazı temizlemistir. Yukarıdaki resimde motör enkazı |fusul de sinemaya halkı çekmeye kâ-|züne bakıyor ve: — sehayeltefayi — başgösterdi; Nevyork.. Birinci kânun.. Manisa vilâyeti Sıhhat müdürlüğü Doriey Palmer Amerikanın mil- tarafından haber verilmiş, kazamız-| yonerlerindendir ve henüz 33 yaşın- da bu hastalıklardan korunmak için|dadır. hükümet ve Belediye doktorları der-| — Halis Amerikalı olan bu genç, hal faaliyete geçmişler ve beldedelşimdiye kadar 3 defa evlenmiş, üç mevcud iki bin okul talebesine sür'-İtalâk davasını da kazanarak aldığı atle çiçek aşısı tatbik edilmiştir. Dört|karılardan ayrılmıştır. Şimdi dördün- aylıktan 35 yaşına kadar herkesin|cü nikâhı için hazırlanmaktadır. Fa- meccanen çiçek aşısı yaptırması Be-|kat profesyönel Güvey ismini ve- lediye tarafından halka ilân edilmiş- |rebileceğimiz olan bu genç milyoner, tir. Ş bu defa hangi kızla evlenmeğe ka- Ayrıca Belediye fakir halkın ça-İrar vermiş, biliyor musunuz?. maşır ve elbiselerinin ykanması, üs| — Garsonluk eden bir dilberle.. Büyük bir piyango ikramiyesi tülenmesi için bir hamam isticar et- miş burada fakir halkın temizlenme- imkânları temin edilmiştir. Bu hastalıklardan korunmakldur. Aslen İtalyandır. Fakat bu kız #i için halkın anlıyabileceği şekilde el|dünyaya geldiği zaman babası Ame- ve duvar afişleri tabettirilerek tevzilrikalı olmuştur. Kızın babası çok fa- edilmiştir. kirdir. Bu itibarla Süzi çalışmak, Haber aldığımıza göre Turgutlu-| mecburiyetindedir. nun muhtaç olduğu hastahane bina-| — Daktilo olacak kadar bilgisi bu- S1 inşası için -Belediye fidanlığı ya-|Junmadığından lokantalardan birin- nında ve şehrin en mütena bir mev-|de garsonluk yapmaktadır. künde Belediye tarafından münasip Bînd'" iki ay evvel Dorsey Pol- bir mahal ayrılmış ve bu hususta|Mer kızın çalıştığı lokantaya arka- icap eden muamele de tekemmül et | dalariyle beraber geliyor. Genç mil- meğe başlamıştır. yöner, o gün üçüncü karısiyle olan Halkı sinemalara çek- menin yolu! İnsanlar hor şeyden - olduğu gibi sinemadan da bıkıyorlar. Bu hâdise bizde ve diğer Avrupa memleketle- rinde henüz görülmemekle beraber Amerikada ortaya çıkmıştır. Sinomalara rağbetsizlik, bundan bir müddet evvel başlamıştı. O za- man ginema biletlerine numara kon- makta ve bu numaralar — üzerinde piyango çekilerek kazananlara oto- mobil, gramofon gibi hediyeler ve- rına ziyafet veriyor.. dan birine oturuyorlar. Garsou Süzi, siyah * gözleriyle; dilber çehresini parlatan İnce dü- daklarındaki sevmli — tebessümüyle masaya yaklaşıyor ve neş'e ile so- rüyor: — Emirleriniz baylar! Polmer dilber kızın yüzüne bak- ti ve derhal: — Sizin gibi güzeller; emir ve- rilmez.. Diyor. Esmer kız, hem masayı elindeki peşkirle temizliyor; hem 'de safiyetiyle tanımadığı gencin yü- Kai rilmekteydi: — gz Fakt Amerikadü otomobllsi mofonsuz, radyosuz kim var! Krü- Bu — Öyle iste arzularınız nedir? diye soruyor.. Polmerden şu cevabı alıyor: — Bütün arzularım üzerinizde- fi gelmemiş, bunun üzerine başka ça- relere başvurulmuştur. Bugün hemen bütün sinemalar pi- İyango tertip ediyorlar. Bizim para- mazla 3 Tira İle 700 lira arasındaki para mükâfatı bulunan bu piyango- | lber Lüiza milyoner Polmerin ufak bir fiat mukabilinde|neş'eli sözlerini kopliman olarak satılıyor. Piyango film fasılasında | telâkki ediyor ve tatlı bir tebessümle çekiliyor. Yalnız bir şart var: vazifesini tekrar yapıyo: Kazanan biletin sahibi derhal çı-| — — Ne alacaksınız, sormak isti- kacak ve sinomada bulunduğunu is. | yordum! bat edecek. Eğer kendisi orada de- gilse bileti yanıyor ve kazandığı pa- İra kendisine verilmiyar. Fakat Amerikada piyango hakkı İherkese verilmez. Hükümet de sine- diyorlar, ve Kazanan biletin sahibi parayı piyangodan çıkmış diye de- ğil, bir ücret olarak alıyor. Yapacağı iş de ehüsnün iyet elçi- macıların - bu piyango hastalığını liği» gibi garip bir vazifedir: memleket için zararlı bulmuş ve |#dam veya kadın bir hafta müdde menetmiştir. her gördüğüne, o sinemadaki film propagandasını yapacak.. Yapm yanlar, bu onun sütüne havale e€ len birşey, fakat asıl mesele, tabi böyle bir vazife almak, yani piya: goda kazanacak ümidi ile sinemâ; O halde sinemalar kapılarını ka- patacaklar mı? Hayır, Amerikalılar sivri akıllı İnsanlardır, derhâl yeni bir çare buluyorlar: Piyango gene - çekiliyor a amma, lâyetlerde lekeli humma, çiçek ve|çalışan Luiyi, şimdi milyonerler sırasına geçti Garson Luiyi Palmer: — Bana kalırsa maalmemnuni- ye sizi alırdım! Sözlerini sarfediyor.. Nihayet arkadaşları arzu ettikle- vi yemekleri sipariş ediyorlar. Pol- iiner ise nazarını cazibedar dilber es- wmerin üzerinden biran bile ayırmı- MWor... ç Palmer lokantada arkadaşlariyle beraber yarım saat kadar kaldıktan monra çıkıp gidiyorlar.. Fakat o günden itibaren genç milyoner lokantanın en devamlı müşterisi oluyor, Ve bir kaç gün içinde dilber esmerle alâka bağlıya- tak Lüizaya aşkını ilân ediyor. Genç milyokei” — Lüiza, diyor, Hayatımda ilk defa olarak — aşkımın ıstıraplariyle karsılaşıyorum.. Sizi o kadar seviyo- Tum ki, aşkımın tasvir imkânlarını bulamıyorum. Evlenelim dersen sa- niye bile kaçırmadan seninle evlen- meğe hazırım! Dilber kız beş günlük bir müsaa- 'de istiyor, ve neticede evlenmeği kabul ettiğini bildiriyor.. Bu surete fakir, fakat dilber Lüi- za milyoner Polmerin nişanlısı olu- yor. Amerikalıların herşeyleri gibi /İaskları da garip değil mi? 44 Gelenler İktısad Vekâleti bahçeler müte - hasssı B. Rasih Afyondan, İzmir Fe- lemenk fahri konsolosu B. Moris Du yüzdürülmek üzere iken görünüyor.Jadma piyango demiyorlar, imtihan o omaşım smmmaca, için ömrünü uzutmağa çalışmaktır. Bahri paşanın haremi âcı bir feryad kopardı. İdama mahküm edi- len bir müttehimin bu kararı veren hâkime baktığı nazarla gözlerini Şadi beye çevirdi: h — Olamaz, olamaz herhalde yanılıyorsunuz. Adnan on sekiz yaşın- dayken ne kadar kuvvetli, ne kadar canlı bir çocuktu. — Emin olun hanımefendi, gerek oradaki doktorlar, gerek ben, bü- tün kalbimizde yanılmış olmamızı temenni ederiz. Lâkin maatteessüf, bu menhus hastalık Adnan beyin, ciğerlerini- inkişaf için gayet mü- sajd bir zemin halinde buldu, Haydi hanımefendi, rica ederim biraz cesaret.. < Şadi bey ayağa kalktı. İki elile bedbaht anmenin ellerini tuttu. Onun kederini oyalamağa çalışıyordu. — Oğlunuz sıhhatinin bu halinden haberdar değildir. Kendisinin ileşmek üzere olduğuna emin.. Aşırı gitmezse kurtulacağını söyle- mişler. Düşünün: Ya yatakta yatsa, her dakika ölümü beklese, sizin için daha acı olmaz m? Kendisinde hiçolmazsa büyük bir mukavemet hassası hasıl oldu. Doktorun bu sözler bedhaht anne nin kederini hiç âvutamıyordu. Kadın sersemlemiş gibi, hareketsiz düruyordu. Nihayet kısık bir sesle mırıldandı: — «Ümrünü uzatabilire demiştiniz doktor. Ne kadar zaman kat'i söyleyiniz bilmek istiyorum. — Vallahi hammefendi.. Bunu tayin etmek gayet güç, son derece dikkat edilirse belki iki sene, belki üç, kimbilir, belki de düha fazla. Böyle bir mugmmanın o kadar çok meçhulleri vardır ki, bir bronşit gelse maazallah derhal felâketi mu cip olur. Sakin bir havat'sürer ise hasta senelerce yarım ciğerle yanyabilir. Her halde hanımefendi işin ievfzü oflunuza anlatmadan kendisine nasihat edin; mümkün mer- müşteri çekmek. til Atinadan şehrimize gelmişlerdir. tebe sakin hayat sürsün ve bilhassa kadınlardan uzak kalsın, — Anladım doktor. — İşte hanımefendi, size söylemek istediklerim bunlardı. Bedia& hanımefendi ayağa kalktı. Âdeta sendeliyordu. Dayanacak yer aradı. Kekeliyordu: — Teşekkür ederim, Şadi beyciğim. Eziyet çektiniz ne çare. — Heyhat hanımelendi bizim elimizden ne gelir? Allah ne emret. tiyse o olur, Adnan beyi hepimiz severiz. İftihar edilecek bir gençtir. Hemen Allah bir mucize ihsan etsin de kurtulsun. Zavallı annenin yanaklarından yaşlar akıyordu. — Oğlu hakkında doktorun söylediklerini zorla dinliyordu, Ona şimdiden artık bir ölü- yü medhediyorlarmış gibi geliyordu. Şadi bey — Allah göstermesin, ağırlaştığı takdirde derhal kendisint İsviçre- ye yollayınız, hanımefendi. — Tabii! Şadi bey müzande istedi. Doktor gil koltuğa oturdu. Uzum müddet sükün içinde ağladı, içmek, bisküvitini yemek saati çoktan gelip geçmişti. ler zarfında inhirafsız tatbik ettiği bu itiyadlarını unutta, Böylece bir saat geçti, feci bir saat... İh diklerini mütemadiyen tekrarlıyordu — Sağ ciğer mahvolmuş, sol da aakatlarmış. Hayatın her hususta şımarttığı bu kadın, nasıl annelik cihetinden böyle inliyordu? Bu ane kadar hi ikten sonra Bedia hanımefendi izladı. - Şerbetini İn uzun sene- ilk defa — olarak r kadın, doktorun söyle. da simdi lr hai çıkma- arızasız geçmişti. Şimdi servetine rağmen yenemi kötle karsılasıyaman a we 4 bi nn dnnniiainğdadama ada edlenaanmmmznğaiaara aa DD aa ada a ni DAti

Bu sayıdan diğer sayfalar: