2 Ağustos 1939 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 8

2 Ağustos 1939 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

(SAHİFE B , / değerli denizcileri hoş geldiniz — Baştarafı 1 inci sahifede — 'ken topla selâmlanacaklardır. — Bu akşam vilâyet tarafından iyeliler şerefine şehir gazinosun “da bir ziyafet verilecektir. “Perçembe günü de müstahkem m anın le| ' bir öğle ziyafeti vardır. Ayni akşam, İngilterenin İzmir general konsolos- Tuğu tarafından bir akşam yemeği ve belediyenin ziyafeti var- Gemi takımı ile İzmir muhteliti ındaki maçlar, perşembe ve cu- /— Türk milli mar; çalacak, gemi Rşln Merele B İ0T d takımında İngiltere- profesyonellerinden a İlklığıııdnıııhı bir kaç gemi diğer limanla- / rımıza gelecekler; Akdeniz amiral » Stadyomda bando İngiliz ve Balöz idare e- bulunmaktadır. Santer - İngilterenin Akdeniz fi- de İstanbulu ziyaret edecek - Hazırlanan programa gö: harp zırklısına İngi en yeni bir vahidi |herbi denilemezse de yeni , Malaya hattı Tz donanmasının ııffıhıı? zarhlısıdır. — Mürettebatı 1180 kişidir. Geminin bir de deniz / tayyaresi vardır. - Düşündüklerim p —Baştarafı 3 ncü Sahifede— / kiskanç gayretini defalarca görmüş / ve tanımıştır. Milletler cemiyeti /çin- de kuvyetle yükselen seslerden biri, / bizim sesimizdi. Biz, Balkan paktı üzerinde çok galıştık. Bu paki, sulhe hizmet et - — m'ş ve daha da edeceği aşikâr olan Beri tarafta yakın şarkın «Sadâ - bâd paktı» dediğimiz kıymetli bir wesikası vardır ki, onda da bizim bir hissem'z bulunduğu malümdur. Biz — Montrö masasında ve Hatay mesele- /— sinde , «ihtilâfların mütekabil hüsnü miyetlerle ve anlaşarak halli» pren- / sibinin iki nümunesini daha verd'k, — Türk şiyasetinin bu aydın ve sabit vechesini, daha birçok hâd'selerde de işaret etmek mümkündür. Uzağa gitmeğe ne hacet: İşte Türk - İngiliz, Türk - Fransız anlaşması.. —— Kim ne derse desin, maksatlarımı- — zi hangi ağız ve kalem her ne şekil- — de tahrife kalkarsa kalksın, şu son Aki eser, / kâüfidir. — Centilmen, asil İngiliz gemcüleri- şabsiyetlerinde, doşt ve müttef'k — İngiliz milletini selâmlamakla bahti. yarız. Sulhü beraber koruyacağız. — Teabederse, harbi de beraber yapa - İsmail Ziya Tregul İkinci beyler| cağında 25 Numaralı hususi mua- — Hastahane caddesi Karanlık şo. — Kakta 20 numaralı ev satılıktır. Alt tatta iki oda üst katta iki oda mut- 'aliplerin gazetemizde B. Tayyip kyurdaşa yeyahud ayni eve müra- t etmeleri menfaatleri iktizasın- 'zi bir daha tanıtmak İçin | ——— (ANADOLU), Müttefik devletin |Yol Notlarımdan : Maraş belediye reisi Doktor Süküti Tükel, İzmirde dürüstlüğü ile tanin- mış ve kendIsini burada iken muhl ne sevdirmiş bir zattır, İzmirden gel- dizimiz! ve bilhassa kendisini ziy ret için Maraşa uğradığımızı nince, pek sevindi ve bizi kırk yıldır| hasret kuldığı en yakın insanları gibi karşıladı, Dört senedir İzmiri gör - memiş; binbir saal yağmuru altında| « kaldık. Kendisi, İzmiri karış karış biliyor. Sordukları, hep şehire ve şehrin içindekilere aid. Birçoğumuz, İzmirin , sıcağın - ya; bunun en babacan misalini dok- tor B. Sükütinin bize karşı gösterd. ği #amimiyette gördük. Öğle olmuştu. Meğer, bizi beledi- ye reisinin bayanı öğle yemeğine bek | - Fyormuş. Sofrada mütemadiyen İz- mirden konuşuldu. Şu İzmir, ne gü- zel, ne şirin bir yermiş! Birçoğumuz, biz İzmirin, sıcağın- dan, eğlence kıtlığından şikâyet ede- riz ; hattâ, çok zuman :«Aman başımı dinlendirecek — bir köşeye gidebil. sem> diye memnuniyetsizlik bile yös- f teririz. Gidin de siz onun güz! uzun müddet İzmirden ayrı düşen- lerden öğrenin! On beş gün evvol ayrı'dığım İzmi- ri, onların ağzından yeniden öğren- — Dört sene evvel, diye anlatıyor; Müraş sokaklarından otomobit de- ği kağnı arabası bile geçemezdi. Şehir içindeki bütün yollar, şu yan sokaktakiler gibi idi. t İşaret ettiği tarafa baktım: Kanlı derenin solundan tepeye doğru tır - manın bu yol, ancak iki insanın yan- yana geçebileçeği genişlikte idi. —Eskiden her iş merkep ve katırla görülürdü. Sağ olsun belediye relsi- miz, gürültüye patırtıya pabuç bı- rakmadan Maraşı şehir kılığına sok- tu.. Yapılan işleri görmek için sık sık otomobilden indiğ'miz için ben, şofö- rün yanına ilişivermiştim. Ve o, ga- zeteci olduğumu eden, belediye reisini, dualarla karışık medhediyor- | dü. Asri mezarlığı gezerken gözüme, şehidler abidesi jilişti. Maraş kahra- manlarının kemikleri, burada yat- yormuş. Maraş kahramanları,.. Mara şın, ik; fırkalık tanklı, toplu koskoca bir mütecaviz kuüvvete karşı geldiği- ni ve onu sopa ile, taşla 26 günde mağlüp ettiğini elbette bilirsiniz. Ve gene siz, Maraşın, sadece bu iki fır- Xxalık kuvvetle değil, ayni zamanda, kendi içindeki düşmanla da çarpıştı- #ım, çok iyi bilmeseniz bile herhalde duymuşsunuzdur.. — İşte karşımdaki abidenin altında kemikleri bulunan | bu bir avuç yiğit, kanlariyle boğduk- Tarı tanklı, toplu mütecaviz kuvvetin, Maraşın içine girmesine bile müsaa- de etmemişlerdir. Doktor Sükâti Tükel, şapkası elin. de olduğu halde abideye bakarak anlatıyordu : — Geldiğ'm zaman, Maraş, milli| #efsanelerim'zdeki — mertebeye yük-| seltmiş olan bu kahramanların me- xzarları dağınık vaziyette İdi. «Top- layalım, bir abide yapalım» dedim. «Mezardan kemik çıkmaz; hürmet. sizlik olur.» Diye cevap verdiler. İs- Jrar ettim; birçok işlerimde olduğu gibi birkaç kişi karşıma çıktı .Dinle- medim, ve abide meydana gelince, memnuniyetslalik gösterenler, bu se. fer, işin ehemmiyetini kavradılar. Şimdi, herkes biliyor ki, Maraş için canlarını varmiş olan bu yiyitler, hiç bir zaman unutulmıyacaktır. Son hürmet vaziTemizi yaptıktan sonra, doktor Süküti Tükelin vücude getirdiği asr| mezarlığa bir daha göz | gezdirerek dışarı çıktık. Otomobili şehir kenarındaki par- MARAŞ l Yazan : luğrul Deliorman çönli Maraş belediye reisi Dr. B. Süküti Türel mak yoktu. — Ne oldu elina?.. Şoför Mustafa, arka tarafta kal- mı şolan Maraşı işaret ederek,, deği- Şşik bir sesle: — Onlar eanlarını, biz de elimizi verdik. Dedi ve ilâve etti: — Arasşıra uzaklara giderim. Ora- larda Iki de bir gözüm elime ilişir. Ve anlarım ki, Maraşa karşı duydu ğum hasret ve — şu parmakları ke- sik elimin bilinmiyen bir yerginden -Jiçime akmıştır. Konuşurken, parka - geldiğimizin farkına varmamışız, Fuardak: göl gazinosunu andıran bu park, henüz yakşında imiş.Geniş bir havuzu ve arşlan ağzından fışkıran sulgr dol- , buraya, Yavrusu. na gösterdiği ihtimamla baktığı bel- li.. Bahçevanın verdiği izahatı en kü- Çük teferruntana kadar büyük bir a- lüka ile dinliyor. Akasyalar, bir yıl içinde bir hayli gelişmişler. Doktor Süküti: — Buraya, bir de yüzme havuzu yaptıracağız. Diyor. Maraşın suyu o kadar bol ki.. Bu bol su ile, buraya, sandalla gezilebilecek bir göl yapmak bile kabil. Şehiri dolaşıyoruz. Her tarafta bir imar faaliyeti göze çarpıyor. Şurada, yeni vüceüde getirilmiş olan çocuk bahçesinin yanıbaşında bir park tanzim edilmekte, onun biraz yukarı- sında muazzam bir sinema — binası inşa edilmekte; yeni yeni yollar açıl. makta.. Ve adım başında bahçelere rastlıyoruz. Bu küçük bahçelerin her birinden tath su şırıltıları gel yor. Kanatlarını açmış bir kartal gib! Maraşa yukardan bakan kaleye ne- feş nefese tırmandık. Taş duvarlar üzerine yaşlanarak ayaklarımız al. tındaki Maraşı — seyrediyoruz. Ta: karşımızdaki tepe üzerine kurulmı bir mahalle var. Burada, şehirin di. #er semtlerinden daha güzel ve et- rafı yüksşek taş duvarlarla — çevrili evler gözüme ilişti. Belediye reisi iza hat verdi; — Zülkadir oğulları mahallesi derler buraya. — Zülkadir oğulları, asilikleri ile meşhur imişler.. Tıpkı Yozgadın Çapan oğulları gibi civanı kasıp kavururlarmış. N'hayet, dör- düncü Murad, Bağdad seferi dönü- şünde, halkın ökiâyeti üzerine Beyz. zattan dişli bir aileyi, onun tam kar. şışına — düşen bir yere — yerleşmiş, maksad, Zülkadir oğullarının msas. kaârlıklarına son vermek; tabil, ne bu mahalleden bir kimse öteki ma- halleye geçebiliyormuş, ne da öteki mahalleden bu mahalleye., Sık sık kavgalar olur ve iİki mahalle arasın- daki dere, her yıl yüzlerce iİnsana mezar oluyormuş. Bu yüzden, dere. nin adı «Kanlıdere» olmuş. Kanlıdere uçurum gibi bir yer: fakat, artık maceraları gibi kendis! de tarihe karışmıştır. Üstü kapan- mak üzere,, Bir kısmı — kapatılmış bile,.. ka doğru süren şoförün direksivonda- iBu elde, baş parmaktan başka ki aağ eli nazarı dikkatim! colbetti, | penilart lli Oardin SAA — Bu kanlı kavgalar, Türkiyenin afında olduğu gibi burada da, e İN | ÇİMDİKLER | Hayata dair Araplar, lâ rahato fiddunya (dün yada rahat yoktur) derler. Hakika- ten, yaşadığımız hayatın, çekdiğim maddi ve manevi ıstıraplara kat'iey yen tekabül etmiyen şu beş paralık kıymeti nedir ki? Hayat, güzel olunca sevilir. Şu ha- le göre, çoğumuz hayatı, severek de- iJtü, başımıza musallat olmuş bir be- lâ, anlımıza yazılmış bir kader ya- ZIBI gibi taşıyoruz. Şair ve filezof Ömer Hayyam, ha- | |yat felsefesini yaparken, daima ka- daima Allah ve kul ile uğraşmıştır. Büyük şark şairi, zaman zaman, din kitab- larmın vadettikleri uhrevi saadetlere bile isyan ederek, aşağı yukarı, — Ben bugün bir bahçe kenarında bulunayım. Canan kolunu omuzuma atsın,Elimde şarab kadehi olsun kâ- fidir, Yarınki cenneti sana veririm. Çünkü bir peşin bin veresiyeye mü - raccahtır. Diyor ve saadeti, yaşanan ömrün kendi hâdiselerinde arıyordu. Ba - zan da Allaha hitaben şöyle; — Sen şunu yarattın, sen bunu hal- kettin. Bana da akıl, ruh ve zevk verdin sonra bana «Şunu yapma, gü- nahtır, buna dokunma haramdır, » diyorsun, Bir kadeh ki, lebaleb do- ludur. Bu kadehi eğ, fakat içindekin; dökme, bu olur mu yarabbi? Hakikaten yalnız memnuiyetler de ğil, mahrumiyetlerle de boğuşuyo - ruz. Dinin, kanunun, cemiyetin, ni » zamın seni menetmediği ve kendi- leri ile başbaşa bıraktığı birçok şey- ler var ki, aklın, zevkin ve ruhun da sesini onlara doğru sürüklediği hal - de, sen, yerinden kımıldayamıyor - sun.. Çünkü bir mahrumiyetin esiri - sİn.. Hayat, ne kadar güzeldir? Fakat biraz onu çirkin ve iğrenç yapmak için ne kadar mümkünse p kadar uğraşıyoruz. Saniyen şartlar da esasen buna müsaid olduğu için, -| birdenbire ihtiyarlığın korkunç akt- etine düşünce, gayri ihtiyari, — Hey Allahım -diyoruz- bizi ya- ratmakla kendi varlığını mı isbat et- mek istedin... Köhne bir can vyerdin. Haydi diyelim ki, bu bir ihsandır, Yakat o cani tekrar almak, adaleti lâhiyene sığar mı? Dünyaya hepimiz birer çıplak yav- ru olarak geldik. Fakat biz hiç bir zaman birbirimize benzemedik.. Kar leş kardeşden bile fersahlarca uzak. Bu senin bir cilvendir muhakkak... Fakat böyle bir cilve senin yalnız bu büyüklüğünü değil, merhametsiz. liğini gösteriyor. Bu ve emsali sualler, yalnız ihti - yarlıkta değil, gençlikde bile zaman zaman kafamızıa saplanıyor, hazin olan cihet şudur ki, cevabını da ala- miyoruz. Çimdik Lduxtor Eakteryolog A. Kemal Tonay Bulağıcı, asalgin — hastalıklar Mmütekann (Verem ve saire ) Basmahane polis karakolu y nında 747 Telefon: 4115 cumhuriyettenber; sona ermiş bulu » nuyor. Otomobil, Maraşın, cenubi Ana- doluda pok meşhur - olan bahçelik- , bizi, inşaştına yeni başlanmış elekt. rik santralına getirdi. Maraş sularının menbalarını ge- zerken bizde şu kanata hası! olmuş- tu: Bu su ile yalnız Maraş değil, bü- tün o havali gündüz, çevrilir, Şehir- de elektrik var. Fakat tam tesisatlı değil; üç ay sonva, Maraş geceleri, ışık tufanına boğulacak. leri arasından, dallara ıünnuenl—ı » Dört yıl içinde, k'ıınmn vustal Ma- ryaşa birçok yenilikler getirmiş olan İzmirli doktora, bize gösterdiği mi- safirperverlikten pek mütehaşsis ol. duğümuzu — teşekkürle söyliyerek kendisinden ayrıldık ve Gııîıukbıl gidecek kamyong binerek yola doğ- rulduk. Tuğru IDeliorman | e: ĞSĞ v Tei ei G 2 Ahuı;u 1939 ÇARŞAMBA Balkan mes'eleleri: eee — Bulgaristan- yugoslavya Mukavemet şekli ne olursa olsun, Bal. Orta Avrupa memleketlerinde bi- rinin devlet şefi veya başvekili Ber- JTinde veya Berehtesgadende Hitleri ziyarete gittimi derhal mu-) hi leler harekete geçiyor. O ka- dar ki, bazı kimseler bu seyahatlerin Şuşnig veya Hachavari bir kapitü- lâsyona alâmet olmasından endişe| ye başlıyorlar, Yugoslavya kral naj- bi prens Polla hariciye nazırının, ve Bulgar başvekili ve hariciye nazırı B. Köse ivanofun Berlini ziyaretleri pek çok mürekkep — harcanmasina sebeb oldu, En haksız tahminler yü- rütüldü. Bu tahminler vakıalardan ve milletlerin psikolojisinden tam bir tegafüle istinad ediyordu. Prens Pol- la B. Köse ivanofun ziyaretleri mih- ver için bir muvaffakıyetsizlik ol- muştur. Çünkü başka türlü olamaz- di, Prens Polla prenses Olga bugün Londradadırlar, Belgradda ailevi iş- ler dolayısiyle deniliyor. Gene Sob- ranya reisi B, Moşanof ta Londrada bulunmaktadır. Ve kendisi 14 tem- muz resmi geçid; esnasında Pariste bulunmuştur. İmdi B, Moşanof Bul- garistânin siyasi hayatında hemen hemen başvekli kadar mühim bir rol oynar, B. Köse ivanof Berlin dö- nüşü Bledde durmuş, prens Pol ve Yugoslay hariciye nazıriyle görüş- müştü. Bü tezahürler Yugoslayya ve Bul« garistanın takip ettikleri - siyasetin hak'ki manasını tebarüz ettirmiştir. İki memleket bugünkü — diplomatik falinyet içinde biribirine çok ben » zer bir yaziyette bulunmaktadır. Bun lardan biri, Yugoslavya, mazisinin we milli temayüllerinin şehadet etti. #i ve kendi emniyeti icap ettirdiği zibi, memnuniyetle — demokraşilere tevecçüh ederdir Fakat »bütün- Bal- kan memleketleri içinde, Yugoslav- ya italyan - Alman ihtiraşlarına en açık olanıdır. “Avnavuttuğün dan işgalindenber Yugoslayya mih- verin kıskacı içine girmiş bulunmak- tadır. İster istemez kazaya rıza gös- termek ve ihtiyatlı bir seyirci vazi-) yetini muhafaza etmek mecburiye- tindedir. Öteki, Bulgaristan hudut- larının revizyonu emelin; güder, Bu #mel onu Almanyaya istinad etmiye sevkedebilirdi, Fakat Berlinin elin- de bir âletten başka birşey olmiya- cağını İdrak etmektedir, Ve bilhas- sa Balkan anlaşması vardır ki, hik- meti vücudu yarımadada — statüko- nun muhafazasıdır. ve ingiltere ile Fransanın Romanyaya ve Yunaniş- tana vermiş oldukları garantilerle kanlılar Roma ve Berline (geçilmez) demekte mütabıktırlar ve ingiliz - Türk, Fransız - Türk kar. gilikli yardım paktlariyle anlaşma kuüvyet bulmuştur. Bu itibarla Yu- goslavya için olduğu gibi Bulgaris- tan için de teraziyi iki devletler blo ku urasında mütevazin tutmaktar başka çare yoktur. Siyasi yaziyetlerindeki bu muva- zilik Belgrad ve Sofya hükümetlerini harp osnasında muhafaza — edecek- leri bitaraflığı organize etmiye ve bunu garanti etmek için biribirleriy- le istişare etmiye sevketmiştir, B. Köse ivanofun Berlin dönüşün- de, Bled müzakereleri esnasında iki memleket dev'et adamları bu husüs- ta mutabık kalmışlardır. 1987 son- kânunda aktedilen ve Selânik an- laşmaşını mümkün kılmış olan Bul- gar - Yugoslav ebedi dostluk paktı ehemmiyetli surette kıymet kazana- gaktır. Bled görüşmeleri neticesin- de neşredilen — tebliğ zikredilmiye değı 1 — Ebedi doştluk paktı zihniyeti dairesinde Bulgar - Yugoslay işbir- lği siyasetini inkişaf ettirmek ve derinleştirmek lüzumu, 2 — İki memleket arasında kabil olduğu kadar sıkı iktısadi münase- betler tesle etmenin her iki memleke. tin menfaati icabı olduğu, 3 — İstiklâl ve bitaraflık siyaseti. nin Bulgaristanla — Yugoslavyanın menfaştlerine ve Balkanlarda sul- hün menfaatlerine — en iyi tekabül eden; olduğu, 4 — İki hükümetin komşularına karşı döstane ve iyi' münasebetler idame etmeleri lüzumu, Hususlarında BB. Köse İvanof vi Sinsar Markoyiş mutabık kalmışlar. dir, Bü tebliğden çıkan netice yudür — ki Bulgaristan ve Yugoslavya mihs ver devletlerine Balkan işlerine bir: müdahale imkânını yermiyecek bir e karar vermişlerdir. Bulgaristan revizyoncu — arzularına rağmen bütün komşulariyle sulh ve anlaşma arzusunu teyit etmektedir. Balkan anlaşması azalarından ba- zıları İtalyan-Alman iddialarına kar p fili mukavemeti organize edeler ken, Bulgaristan ve Yugoslavya pa- #if mukavemeti hazırlamaktadırlar. Kabul edilen mukavemet şekli ne olursa olaun, bütün Balkan devlet- leri Roma ve Berline «geçilmez» de- mekte mutabıktırlar. Bu tabiri şu formülle de ifade etmek mümkün- dür: «Balkanlar Balkanlılarındır.» Henri Gusrnut La Tribune des Nahons ——sckkk>>> Avusturalyanın müdafaası <Avusturalya silâhtan bir zırhlı haline geldi ş Avusturalya başvekili, İngiliz memler — ketleri birlikte döğüşecektir, dedi İngiltere bugün, muazzam bir si-| ker, geri kalanı da milis idi, Jâhlanma gayreti gösteriyor. Fakat| — Avusturalyanın harp büdeesi Cir ’3 ingilterenin şimdiye kadar silâhlan-| han harbinde 300 milyon lira İdi: — ması, yalnız Avrupa ile Hint Okya-| Fakat iki sene evveline kadar bi nosuna münhasır — kalmıştı. Şimdi, ::“:ı f milyon ingiliz Jlrası ya VP ayni derecede bir enerji ile, büyük|YA yoktu. n 5 A’vıutnnlyı döminyonu vasıtasiyle,| Bahriyesi Canberra - tipinde :_':_ arzın öbür cihetinde de gayrete gel-| bin) tonluk dört kruvazörle (Aİbal- Vdi ros) adında bir tayyare ana; Ki Avusturalya dominyonu, demok-| birkaç torpil gemisi, mayin ratlarln totaliter devletlerin girişti.| gemisi, avizolarla iki deniza ği heyecanlı silâhlanma yarışına da-| misinden ibaret kalmıştı. b hil olarak büyük Okyanosun ve U-| — Avusturalyanın harp Wl’:ğıâ' zak şarkın küvvet terazisinde çok|ği de düşmüştü. 2,600 kişilik * mühim ve yeni bir âmil olmuştur. |kıtası ile birkaç pilotun elinde Avusturalyanın — cihan harbinde|dası geçmiş, kumen İngiltereden 600,000 askeri vardı. Fakat iki sene|hut Amerihadan satın alınmış, © evvelisine kadar Avusturalyada ne|men de Melburn ve Sidneyde İkadar silâh altında asker bulunü-|miş tayyarelerden başka * öt yordu, Bunların bir kısmı daimi as- — Devamı 9 uncu sahifede — Ü mese |

Bu sayıdan diğer sayfalar: