16 Ağustos 1931 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

16 Ağustos 1931 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

^^ l6 Ağustos Lunı/ıurıyef SON TELGRAFLAR ARA SIRA: Yıldız yağmuru! Cihan buğday f iatlarının tesbitine çalışılıyor tktisat Vekâletinde toplanan komisyon bir rapor hazırlıyor Vecihi B. Şark hava pos M. Lava! ve Briyan'ın seyahati teahhur etti tasını tesise çahşıyor İngiltere'de malî buhran Yuvarlak masa Konferansına için tedabir alınacak Londra 14 (A.A > M. M' Oonald, M. Snovden, M. Henderson ve M. Smuts bugün M. Baldvin, M. Mevîlle Chamberlain ve hasta bulunan M. Lloyd George'e vekâlet eden M. Herbert Samiel ile malî buhran hakkında görüsmüslerdir. M. Veuille Chamkerlain gazete cilere malî buhranm ehemnuyetli olduğunu fakat çaresi bulunamıyacak bir halde olmadığmı söylemiş ve demiştir ki: «En mühim olan cihet hükumetin yalnız bütceyi tevzinine karar verildiğini bildirmesi değil, fakat bu ka rarmı vakit geçirmeden ve tereddüt göstermeden lâzım gelen tedbirleri almak suretile isbat etmesidir.» Yerden ve gökten bahseden her kitapta yazılıdır: 915 ağustos ve 1215 teşrinievvel gecelerinde daima yıldız yağmuru görünür! Gene o kitaplar, yağmuru andıran bu yıldız akışının şehap kümelerindeki inşiadan ileri geldiğini izah ederler.Sehap kümeleri, kuyruklu yıldızların baş larından ayrılma taşlardır, hava ile temaslarından dolayı tesehhüp ederler, yani yıldızlaşırlar. Her şehap kümesinin kendine mahsus bir gidiş I noktası vardır. «Radiant» namı ve • rilen bu noktalar sabittir, değişmez. Ticaret Umum Müdürlüğünde ilk Ankara 15 (Telefonla) Ce tfte son gecelerde görünen yıldız içtimamı aktetmiştir. Kumüsyon nevre'de beynelmilel buğday fiatlayağmuru, öyle bir kümenin muayyen pazartesi günü tekrar toplanarak nnın tanzimîne çalışan komite muazimet noktasına teveccüh etmesinmesaiye devam edecek ve hazırlakarreratını hükumetimize tevdi etden ibarettir. nacak rapor Cenevre'ye gönderilemiştir. Türkiye hububatı ile afyon Kuyruklu yıldızlardan ayrılıp ta pan devletler kendilerine richanlı ve saîr zürraî ihracat mevaddı hakküme halinde kalamıyan ve yere cektir. Bizim gibi zürraî ihracat yakında noktai nazarımızı tesbit etdüşen taşlara «Bolide» denir. Bolittarife tatbikini istemektedirler. Bu bit edilen yaıöd ler; havada infilâk eder, yere parça hususun hiikumetîmizce de müdafaa mek üzere lktisat Vekâletince tesparça saçıhr. Bu parçalara «aero ve talep edildiği anlaşılmaktadır. kil edilen komite perşembe günii lithe» namı verilir ki bazan 20,000 m,.m ınınıllllliniiniinilllllllllülPIHIIÜ'lllllllllUlllllimııımın.ı kilogram ağırlığında bulunanına tesadüf olunur. Cevdet tarihinde böyle bir taşın Hersek havalisine düşe rek ahaliyi tethiş ettiği mukayyettir. Evvelleri sukut eder gibi görü nen bir şehap, benibeşerden birinin ölümüne işaret olarak telâkki olunurdu. Yıldız yağmurları, göğe çıkParis 15 (A.A.) M. Laval ile M. mak istiyen şeytan sürülerine me Anara 15 (Telefonla) Burada Hoesch, M. Briand'm Berlin seya bulunmakta olan maruf tayyare leklerin havale ettiği nuranî katn • hatine iştirakinin lâzım olduğunu çılar zannolunurdu. Bugün; semavî cimiz Vecihi Bey Posta, Telgraf ve gö erek Fransız •'=»»vmn Berlin hâdiselerin hepsi, sır olmaktan çıkTelefon Umumî Müdiriyetine müraseyahatinin Cemiyeti Akvamın içtimıştır, çocuklar bile yeri ve göğü caat ederek tstanbul • Ankara ve ma devresinin hitamına nv;"ikün olanlamıştır. Fakat şu yıldız yağmu Ankara ile uzak vilâyetler, ezcümle duğu kadar yakın bîr tarihe talik runu fevkalâde bir hâdise zanne • Ankara Erzurum hava postala etmek hususunda mutabık kalmış • derek gene telâşa düşenler görüldü. rınm tesisine müsaade istemiştir. Onlar, rasataneye kadar müracaat M. Laval, M. Hoesch'e doktorlaMüdiriyeti Umumiye bu teklife esas ettiler, bu yağmurun niçin semamıza rın M. Briand'ın sıhhî vaziyetinde itibarile hüsnü kabul göstermiş ve gündcn güne salah müşahede etmek musallat olduğunu sordular. Şu telâş Vecihi Beyden bu hususa dair mute olduklarını fakat mumaileyhin Ce ne kadar yersiz ise rasatanenin cefassal bir proje hazırlamasmı tavabı da o kadar muğlâktır. Muhte nevre'ye azimetinden evvel Berlin'e lep etmiştir. gitmesine müsaade etmenin mümkün rem üstat Fatin Beyefendi, ağustos İçinde radianlarına teveccüh eden olmadığı fikrinde bulunduklarmı «Peresides» lerden, teşrinievvelde söylemiştir. Zira, sayfiyede yapılmaAnkara 15 (Telefonla) Ziya sı tavsiye edilmiş olan bir ayltk isti görülecek «Leonides» lerden ilmî bir Gevher Beyle çocuklan pazartesi rahat ve hür bsrakılacak olursa elde Üslup ile bahsettiler. Halbuki biz günü hastaneden çıkacaklar ve tshakilerin o yağmurdan ıslanmamıza edilmiş olan »alâhın ihlâl edilmesi tanbul'a hareket edeceklerdir. imkftn olmadığmı söylemeleri kâfi ihtimali vardır. idi! Telefon muhaveresi Biz, yıldız yağmurlarile değil, içiParis 14 (A.A.) Akşam üzeri Ankara 15 (Telefonla) Ali mizden göğe doğru fışkıracak canh M. Laval telefonla M. Brüning ile şarda 5 sene'dir devam eden haf • yıldızlarla alâkadar olmalıyız. Edegörüşmüş ve Briand'ın sıhhî vazi riv&tın iyi s«m«r*leri »lınmağa haşbiyat, riyaziyat, tabiiyat, içtimaiyat yetînden dolayı evvelee kararlaştı .Iamıştır. Şimdiye kadar ancak dört rılmış olan tarihte Berlin'e gelemiye ve bediiyat yıldızlarile!... c tablet bulunmuçtur. Bu seneki hafceğinden müteessif olduğunu tek M. T. rar beyan etmiştir. riyatta Hitit yazılarını havi 24 hafriyat zuhur etmiştir. Boğazi köy ve M. Laval bir mtiddet evvel başlanmış olan mükâlemelere imkân hasıl Gürtepe'de hafriyata devam edileolur olmaz devam etmeği çok arzu cektir. ettiğini de söylemiştir. ILMI MUSAHABE Tahripkâr âfet! Istanbul'un nüfusunu azaltan ve şehri harap eden yangmlardır Muhterem karilerimin başları sağ olsun. Geçen çarşamba günü Nişantaşı civarında Teşvikiye'de zuhur eden, benim yegâne dünya malım olarak (45) senede meydana geti • rebildiğim kütüpanemle beraber nice fakir ailelerin hanümanını söndüren yangın canımı çok yaktığın dan bugünkü müsahabemi bu ze min üzerinden yürüteceğim, Mazur görülmemi rica ederim. İnsanların dünya yüzünde zuhurIarındanberi yakalarım kurtaramadıkları âfetlerden biri de yangmdır. Fennin hâlâ tamamen mağlup ede mediği bu belâ, hiç bir verde îstanbul'da olduğu kadar müzmin, beledî bir mahiyet almamıştır. Marmara'nın berrak sularına yaslanmış, zümrüt tepeciklerden vücude gelen beline Karadenîz Boğazı'nı gümüş bir kemer gibi takmış gül çehreli Istanbul'un bu kadar kavruk bahtlı olmasına Şaşıp acımamak mümkün değildir. Zavallı şehrimizin Bizans ve Osmanlı devirlerindenberi geçirdiği yangınlarm tarihceMni gözönüne getirirseniz nasıl infilâka müheyya bir bomba üzerinde yaşadığımızı aniarsımz. Üç tarafı denizler, boğazlar, Haliç'lerle kuşadılmıs dördüncü cep hesine ise terkos, Küçük, Büyükçekmece gibi göller serpilmiş böyle bir memleket, susuz, kurak, kalsın bu akibete ağlamamak kabil değildir. Işte bu garip, beklenilmez netice cehaletin, teşkilâtsızlığın, cezasıdır. Viyana ile Istanbul dünya şehir Ierinin iki zıt nümunesidir. Birincisi suları temiz ve bol olanları, ikincîsi ise bu hayat cevherînden mahrum bulunaniarı temsil eder. Vakıa şehrimiz bol ve temiz bir suya hiç bir vakit malik olamamış ise de Osmanlı hükumetinin son ve inhitat devirlerinde olduğu kadar da mülevves ve kurak kalmamıştır. Müteaddit Çukurbostan'lar, Ye rebatan gibi bakaya Bizans zama • nında vücude getirilmiş ihtiyat su depolarıdır. Osmanh'lar da Mimar Sinan'ın vücude getirdiği muazzam su tesisatından, Bentler'den, Halkalı ve Turunçlu gibi membalardan alı nan sularla şehir dahil ve harîcinde binlerce hayrat çeşme ve sebiller inşa etmişlerdir. Benim gibi yaşlı hemşerilerimiz vaktile gürül gürül akan fakat bugün kurumuş ve harap olmuş bulunan yüzlerce çeşme tahattur ede bilirler. Yangınların meydana getirdik leri zararlar yalnız mamurelerimi zin arasında senelerce metruk ka lan harabelerden ibaret değildir. Vaziyet biraz tetkik edilir bilgilerin projektörü olan (istatistik) ilmine müracaat olunursa işin müthiş vehameti derhal göze çarpar. Tahrir îşlerile meşgul olanlar zail hükumetin son zamanlarında tstanbul nüf usunun bir buçuk milyona karip bulunduğunu hatırlarlar. Eğer eski tahminî hesaplarda a • şağı yukarı bir isabet varsa son tahrir şehir nüf usunun (7) yüz bine indiğini gösteriyor. Bu dehşetli ra kam farkının sebeplerini ararken hatıra ilk defa mes'ut inkılâbımız dık hayat arkadaşı onu ağlıyarak karşıladılar: Genç karısı, yetiş mesi îrfan ve emektar Marika... Hepsini okşadı, hepsini öptü ve ilk defa iradesini kaybede • rek gözlerinin iki damla yaşını sildi. Otuz senelik hayatında yalnız aylığı ile geçinen Ali Bey bomboş kalmıştı. Karısı çıkıştı: Ne düşünüyorsun? Hayatta yalnız mısın? Ben varım. Evimiz bedava... Çünkü benimdir. !ki üç dükkândan da yirmi otuz lira a lıyoruz. Sen, ben, Marika.. Pe kâlâ geçiniriz. Kadının bu fedakârlığına karşı Ali Bey ağladı. Güzel kadın bu fedakârlığı yaparken çok pratik düşünmüştü: Eğer ayrılmış olsa kocasız kala cak. Kocasız kalınca da irfan'ı kaybedecek. O devirde genç dul kadının serbest yaşamasma im dan sonra Anadolu ve bahusus Ankara'y a vuku bulan ihtiyarî hicretler gelir. Vakıa Ankara'nın hükumet merkezi olması memur kütlesini buradan kısmen ayırmıştır. Fakat bu sebep yüz binlerce kişilik tenakusun yedide birini bile kapatamaz. Haydi bu miktardan bir kısmımn gaybubetini de Anadolu'nun diğer şehir lerine yerleştikleri zannedilenlerle etabli olmıyanlara ve firarilere at folunsun. Gene bir kaç yüz bin kişilik noksan izahsız kalıyor. Benim kanaatime göre hesabı kapatılmıyan son kafile de büyük yangınların kızıl dişleri arasında par çalanmış, imha edilmiştir! Evet yangın denilen âfet ailelerin yalnız baba ocaklarını, kırk, elli senelik emeklerin mahsulü olan ev ve barklarını yıkmakla kalmamıştır. Efradını da rütubetli, harap medrese köşelerinde, cami avlularında bin türlü mahrumiyet ve hastalıklar m rasında teker teker eritmiştir. Mes'ut yuvalarmda yaşamağa alışmış ailelerin bu anî felâkete, bu alışılma • mış sefaletlere ne kadar tahammül edebileceklerini düşünür, bunlann evlenmemiş birer yeni aile teşkil edememiş gençlerinin nüfus müva zenesi üzerinde yaptığı menfi tesiri de hesaba katarsanız şehrimizdeki nüfus ziyanının hakikî sebebini anlar, müsebbiplerine lânet edersiniz. Bu mütevali felâketler su kum panyalarmın ihmallerinden mi, yahut beledî teşkilâtlann noksanmdan raı meydana gelmiş? Bunları araştırmak ne matbuatın ve ne de salâhiyetim dahilindedir. Yalnız benim ve bütün cihanın bildiği bir şey varsa o da sıhhat il minin nüfus başına isabet etmesi lâzım gelen miktarını tayin ettiği bol ve temiz sudan mahrum yerlerde yüz binlerce insan kütlelerinin mes'ut ve medeni bir tarzda yaşıyabilme Ierinin imkânsızl'ğıdır. * ** Müsaade ederseniz biraz da medenî memleketlerde bu âfete karşı tatbik edilen son çarelerden bah sedeceğim: Şimdiye kadar fen adamlarının yangınları söndürmek için takip ettikleri yol, ihtiraka başlamış mad deleri bir gaz kütlesile örterek hava, daha doğrusu müvellidülhumu zaya temastan ayırmaktan ibaretti. Bu işe yarar bir takım gazlerde keşfedilmedi değil ise de hiç biri müthiş bir yangının önüne geçebilecek mahiyet ibraz edemedi. Kat'î neticenin bu yoldan elde edilemiyeceği, basit olmamasından ve tatbik sahasına konulraasımn müşkül bulunmasından anlaşılmıyor değildir. Fennî kıymeti hiç kalmamif bu tarz artık metruk gibidir. Son zamanlarda (Dufraisse), (Horclais) nam zatler yeni bir taharri yolu açmışlar, ümit verecek muvaffakiyetler elde etmişlerdir. Bu zatlerin çok basit ve tatbiki pek kolay olan usulleri, ihtirak et • meğe başlamıs maddeleri % 5 (tetrachlorüre de carbone) u muhtevi hava ile temasta bulundurmaktan ibarettir. Tetrachlorüre de carbone % 5 niskân yoktu. irfan'ı kabul etse adı kötüye çıkacak. lyisi mi kocalı kalır ve hatta halktan: Aferin kadma hem ihtiyar, hem lekeli kocasını kara günde feda etmedi. Takdirlerini kazanacak. Irfan Bey ilerledikçe ilerliyordu. On sekiz hamiyet cemiyeti ne, otuz dört bilmem ne müees sesesine aza oldu. Millî ticaret ve sanayi inkişaf etsin diye imtiyaz peşinde koşan ecnebi şirketlerin işlerini görü yordu. Bütün bunlar İrfan Beyi şişirdikçe şişiriyordu. Paltosunu sü pürürken bile eteklerinden altın tozu fışkıracak dereceye gelmiş ti. İrfan Bey eski velinimetini, bir iyilik olsun diye şirketlerden bi rine memur yazdınmştı. Ali Bey daima ilk vapurla gider, son va İHEM NAL1NA MIHINA Bazı mühim tarihler Ekalliyet mekteplerinde türkçe hocası oîduğum için mektep kitap larile biraz aşinalığım vardır. Bu kitapların pek çoğunda millî mücahedemize ve inkılâbımıza ait tarihle rin hemen hemen hepsi yanhfbr. Hatta bir kıraat kitabında, Cumhuriyetin ilânı tarihi, 30 teşrinievvel 1923 diye yanhş olarak senelerce basıldı durdu. Mektep kitaplarının yeniden basıldığı bu mevsimde, ki tap sahip ve tabilerine bir kolayhk olmak üzere, son senelerin mühîm vak'alarının tarihlerini dercediyo rum. Ümit ederim ki bundan sonra, kitap yazan ve basanlar; muallimleri, ders esnasında tarih tashihi mecburiyetinden kurtarırlar. Mondros mütarekesi : 30 teşrinievvel 1334 1918 Izmir'in işgali : 15 mayıs 1335 1919 Errurum kongresi : 23 temmnz 1335 Sıvas konpresi : 4 eylul 1335 1919 İstanbuTnn işçaU : 16 mart 1336 1920 B. M. Meclisinin açüması: 23 nisan 1336 1920 Sevr muahedesi : 10 ağustos 1339 1920 Kars'ın istirdadı: 30 teşrinievvel 13361920 Birinci İBÖiJÜ caferi: 10 Mtnnnnsani 1337 1921 İkinci Inönu zaferi : 31 mart 13371»21 Sakarya mubarebesi: 23 afustos • 13 eylul 1337 « 1921 Büyük taarrozumuz : 26 ağustos U | 8 1922 Dumlopınar zaferi: 30 ağustos 133S 1922 İzmir'in knrtulnşn : 9 eylul 1338 İMS Mudanra mütarekesi: 11 te^rmievrel 1338 1922 Hâkimiyeti Milliyenin ilânı: 1 teşri nisani 1338 1922 Lozan snlhn : 24 temmuz 13J9 1923 Cnmhuriyet'in Uânı : 29 teşrinfevvel 1339 • 1923 Hilâfetin ilgası: 3 mart 1340 1924 Harf inkılâbı : 1 teşrinisani Tayyare postaları Fransız nazırlan Ziya Gevher B. iyileşti Alişar'daki hafriyat Mua. mektepleri Yeni talimathame ile mıntakalara aynidı Maarif Vekâleti bu sene muallim mekteplerine kayıt ve kabul içîn yeni bir talimatname hazırlamıştır. Bu tallmatnameye nazaran muallim mektepleri muhtelif mmtakalara aynlmıştır. Mıntakalar haricln • den gelen talebe bu mekteplere a Iınamıyacaklardır. Niharî talebe için bu kayıt yoktur. Fakat mektebe devam edebilmek için tayin edilen derslerden imtihan olmak mecbu riyetindedirler. Birinci sınıfa girecek Ieylî mec • canî talebeler ilk mektepten en iyi derecede mezun olmaları ve Vekâletin tayin ettiği derslerden yapı • lacak imtihanları kazanmaları lâ • zımdır. Orta mektebi iyi derecede bitirenler imtihanla dördüncü sınıfa girebileceklerdir. IIIIIIIIIIIIIMIIIIIIIIIIIIIIIIIIIMIIIIIIMIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIII Macaristan'a kredi Dört Avrupa devleti ile itilâ^aktedildi yalnız Gandhi iştirak etmiyecek Londra 14 (A.A.) Salâhiyet • tar mehafilden alınan haberlere göre, Hint kongresinin Yuvarlak masa konferansına iştirak etmemek husu • sundaki kararı yalnız Gandhî'nin şahsına taalluk etmektedir. Bu konfe ransa iştirak etmiyecek olan murahhas ancak Gandhi'den ibarettir. Konferansın mesaisi evvelee alı • nan tertibat dairesinde devam ede cektir. Çin'de felâket devam ediyor Ha Keou 14 (A.A.) Yangçe nehrinin seviyesi yükselmekte ve suları kabarmakta devam etmekte dir. Feyezanlar gün geçtikçe daha korkunç bir şekil almaktadır. Yer Ankara 15 (Telefonla) Fırka vilâyet heyetinin esnafı himaye yol lilerin oturduğu mahallede dün bir tün esnaf ayrı ayrı birer cemiyet teş yangın çıkmıştır. Yüzlerce kimse her kil etmek üzere harVet çer'ler ve tarafı kaplamış ve sarmış olan su etmek üzere harekete geçmişler ve ile ateş arasında kalarak telef ol • nizamnamelerini hazırlamışlardır. muşlardır. Ânkara'da esnaf cemiyetleri Paris 14 (A.A.) Macaristan, Fransa, tsviçre, ttalya ve Felemenk dahil olduğu halde beynelmilel bir grup taraf ından Macar hazine bonoları çıkarılmasına dair olan itilâf aktedilmiştir. Hazine bonolarının miktarı beş milyon îngiliz lirasına baliğ, bunun en büyü'* kısmı Fransa tara fından alınmıştır. Tedîyat, °fc 8/2 faizli ve 1924 tarihli beynelmilel istikraz f ffzlerine karşı teminat olarak gösterilmiş olan devlet vaHdat ve hasilat fazlası ile temin edilmiştir. Budapeşte 14 (A.A.) Fransa, ttalya, Felemenk ve îsviçre'r ; " istirakile Macaristan'a 5 milyon îngiliz liralık bir kredi açılmıstır. Almanya'ya açılan kısa vadeli krediler Bale 14 (A.A.) Almanya'ya açılmış olan k'sa vadeli kredilerin müddetlerinin uzatılması seraiti hakkmdaki itilâf p ojesi üzerine bîr anlaşma hasıl olmuştur. Bu proie AI man murahhas heyetine tevdi edil • tniştir. Müzakereye devam olunmaktadır. hanımefendi beynine kan hücu mundan öleli bir ay olmuştu. Yafa meb'usu Irfan Bey in sandı. Velinimetini bırakmıyor du. Her hafta hapisaneye ve her gün Yeniköy'e gidiyordu. îr fan Bey meb'usluk saikasile çok mu havyar yedi ne oldu, velini metinin pırlanta gibi hanımını içmek istedi. Ne gülüyorsun ninetn! Bir koko ver; tabirim kübik tabirler den değildir. Güzel kadın bazı yenilir, bazı içilir. Halbuki kocasınm meb'us ol maması şöyle dursun, bir de hırsızlıktan hapse atılışı hanıme fendinin iştihasını artırdı. Artık frfan onu içiyordu, o İrfan'ı yi yordu. Ali Bey de mehterhanede çöktükçe çöküyordu. Abdülhamid'in değişmesi u mumî affa sebep oldu. Ali Bey çıktı. Yahya gittiği zaman üç sa betinde karıştığı havadaki (müvellidülhumuza nisbetini %21 den %20 ye düşürmektedir. Mahlutun söndürücü hassası müveHidülhumuzanın cüz'î tenakusu ile izah edi • lemez. Tetrachlorüre de carbonun buradaki rolu temas ettiği madde • lerde tahammuz kabiliyetinin felce uğramasmdadır. ABDÜLFEYYAZ TEVFIK purla döner ve vapurun ikinci mevkiine binerdi. Eski bildikle • rine rastgelmesin diye. Otuz bir mart oldu. On beş gün sonra «mürtecilerle ülfeti tahakkuk etmiş oldu ğundannaşi» Ali Beyi Sinob'a sürdüler. Ali Bey küçük bebeğini ve sadık karısını görmeden Si • nob'u boyladı. Ama karısı gene sadakat gösterîyordu, ikide bir mektup ya zıyordu: Burada öte beri işleri düzelttikten sonra senin yanına geleceğim diye. Aylar geçtiği halde ne işler bi" tiyor, ne de karısı geliyordu. Fakat evlâthğı Irfan Bey her on, on beş günde bir velinimetini ailesinin sıhhatinden haberdar ediyor ve merak edilecek bir şey olmadığmı söylüyordu. Mabadt var * EDEBÎ TEFRIKA: 54 KOKAiN \ Yazan: AKA GÜNDÜZ Bu sirf basit bir ikraz ve istikrazdan ibarettir. Iddia edildiği gibi yinni bin İngiliz lirası de ğildir. Topu topu on sekiz bin beş yüz Fransız lirasıdır.) lstinabe de Hektor'undu. Di yordu ki: Ali Beyefendiye bir kolaylık olsun diye parayı çek ola rak bizzat ben götürdüm. Hatta 8U boyda şu kıraatta bir hanım beni karşıladı. Ailesi olduğunu sonra anladım. Ortada hiç bir irtikâp ve irtişa yoktur. Ali Beye • fendi hürmete şayan bir zattır.) °olitikada zaten hep böyledir i^tinabeler. Zaten hep böyledir izharı hak mektuplan ve şahitleri. Mahkeme bundan şunu çıkar di: Gerçi zevahir öyledir, öyledir emmâââ maznun Ali Beyin malî ve içtimaî vaziyeti on sekiz bin beş yüz Fransız altını istikraz edebil mesini imkânsız kılar. Binaena • leyh bu bir irtişadır. Raşiler der« dest olundukları zaman muhakemeleri icra kıhnmak üzere Ali Beyin sabit olan fiilinden dolayı bilmem hangi karın ağrısı mad • desine tevfikan hizmeti devlet ten ihracına, iki sene üç ay, altı gün, dört saat beş dakika, üç saniye hapsine ve masarifi muha kemenin... ve saire... Istinafı mistinafı; temyizi memyizi, sü pürgesi müpürgesi, faraşı maraşı bu hükmü tasdik edince Ali Beyi mehterhaneye [*] attılar. Ali Bey ince kilise mumu gibi eriyip mahvolmuştu. Ali Beyin genç ve güzel hanı • mı kederinden ölecekti. Büyük [•] Eski hapisane

Bu sayıdan diğer sayfalar: