25 Şubat 1932 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

25 Şubat 1932 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Şubat 1932 •Cumhurivet SON TELGRAFLAR Fransız meclisinde Arbedeler oldu! Sosyalistler sağ cenah meb'uslarma îıücum ettiler, sükun güçlükle iade olundu Parİs 24 (A.A.) Meb'usan meclisinde, hükumet beyannamesinin o • kunmasım müteakıp kumandan Cachin ile sosyalistlerden Chabrun hü kumeti şiddetle tenkit etmişlerdir. M. Chabrun, hükumet erkânından bir takımını bazı sınaî cemiyetlerle rabıtaları mevcut olduğundan dolayı muahaza etmiştir. Sosyalistlerden M. Renaudel, yeni kabineyi «YeniBonapartçı» diye tavsif etmistir. Celse, saat 17,35 te tatil edilmis tir. 17,45 te tekrar açıldığı zaman bir çok meb'uslar, hükumetten bazı servislerin tanzimi hakkında istizahlarda bulunmuşlardır. Bunlar, bilhassa bahrî ticaret ve hava işleri neza • retlerinin ilgasını tenkit eylemiflerdir. Radikal sosyalistlerden M. Ber • grey, hükumetten haricî siyaset hakkında istizahta bulunmuş ve M. Tardieu'yu radikal sosyalistlerin tahdidi teslihat hakkındaki fikirlerini çalmış ve bu fikirlerin manalarını değiftirmrş o'makla muahaza eylemiştir. M. François Albert'in kısa bir müdahalesinden sonra müzakeratın hitam bulmus olduğu bildirilmistir. Meclis reisi, ruznameyi okıunuj tur. dası projesinî müdafaa eylemistir. M. Herriot, âyan meclisinin intihabat islâhatına ait olan kanunu reddetmis olduğunu ve radikal sosyalistlerin hükumet aleyhinde rey verectklerinî söylemiştir. KomünisUerden M. Duclos, kullanmış olduğu şiddetli lisan dolayıslle, el kaldırmak suretile âraya vuku bu • lan müracaat üzerine sözlerini geri almak mecburiyetinde kalmış ve fakat kürsüden inmemiştir. Bunun ü zerine reis, celseyi tatil etmiştir. Saat 22,05 te celse tekrar açıldığı zaman M. Bouisson, müzakerata nihayet verilmesini reye koymuştur. Bu bapta yapılan bir izah esnasında M. Painleve ile sağ cenah reisi M. Maein arasında fiddetli bir hâdise olmustur. Darülfünun ve M. Malş Yazan : MÜDERRİS SALİH MÜRAT vel tesis olunmuştur. Gene profesör Maiş gibi mütehassıslann fikrine istinaden arzediyorum, teessüsleri ü zerinden 15 sene geçtiği halde te kâmül üresine girmemiş olan ilim müesseseleri teşekkül etmemiş addolunurlar. Bizde garpteki manasile Darülfünun teşekkül etmiş değildir. Bizim iddiamızın esası da budur. Eğer mes'ele, para ve zamana münhasır ise, bir çok vadilerde dev adımlarla ilerliyen ve daima garphlaşmağa çaIışan memleketimizde istenildiği gibi bir Darülfünun görmek kısmet ol mıyacak demektir. [HEM NAL1NA MIHINAİ Cenevre Konferansmda Nutuklar bitti, umumî ko misyon toplanacak Sözünü geri alan meb'us Sosyalistlerip lideri M. Blum, sosyalistlerin hükumeti bilhassa emnü selâmet mes'elesinde tasvip etme mekte oldukiarını söylemiştir. Sos yaiistlerin M. Tardieu'ya ititnatlurı yoktur. Sağ cenah meb'uslarından biri söyle bağınmttırs «Bu sözleri söyliyen Almanya'nın avukatıdır.» Bu cümle, siddetli gürültülere »eBasvekil izahai veriyor bebiyet vermi», sağ cenah ile sosyaM. Tardieu, soz almıştır. Mumailistler arasında bir arbede çıkmıştır. leyh, tenkitlere cevap vermiş ve Millî 30 kadar sosyalist, meclis hade Müdafaa Nezareti ihdasının istinat mesinin teskil etmekte olduğu kor • etmekte olduğu makul sebepleri izah eylemiştir. Mumaüeyh, tasarruf yap donu zorlamışlardır. Sükun, güçlükmak lüzumunu ehemmiyetle kaydey Ie iade edilmistir. Celse, saat 22,25 te tatil olunmuşlemiştir. tur. M. Tardieu, bütçenin kabulü hu • Tekrar açıldığı zaman, hâdise haksusunda umumen mutabık kalınmakında sağ cenah ile sosyalistler arasını talep etmiştir. Mumaileyh, hü sında vuku bulan bir münakasadan kumetin tamirat ve tahdidi teslihat sonra reis, hükumete itimat edil mesi mes'eleleri hakkındaki siyasetinden bahsetmiş ve hakem usulünün nvıahe takririni reye koymuş ve takrir, 262 deler kadrosu dahilinde tatbik edil reye karsı 309 rey ile kabul edilmistir. mesi lüzumunu Ueri sürmüştür. M. Tardieu, Cemiyeti Akvamm emrine Celse, saat 23,30 da tatil edil 'verilecek beynelmilel bîr kuvvet ıh miştir. nu,mlmmHimiımiramiHlllllll!llillllllIlirai(1Htlll)linmmııt Sağ eenaha hücam! Muhterem Milliyet gazetesinin 20 şubat 1932 tarihli nüshasında şu başlığı gördüm: «M. Malş tetkikatını bitirdi.» Bunun altında profesör MaJş'a atfen verilen malumatı okudum. Darülfünunumuzun ıslahı hakkında yazı yazmış olmaklığım, mes'eleyi ehemmiyetle nazari dikkate al • mama ve bu malumatı tahlil etmeme sebebiyet verdi. İstikbalde ilün nüvesi teskil etmesi lâzım gelen Darülf ünuCenevre 24 (A.A.) Konfe numuzu ıslah vazifesini üzerine alarans mesaisini 19 mart ile 4 nisan rak Isviçre'den memleketimize gelen arasında muvakkaten tatil etmeğı kararlaştırmış ve umumî müzakereye ve ilim tarihimizde iyi bir nam bı rakması beklenen bu yüksek profe nihayet vermiştir. sörün ağzından . velevki hususî bir Konferans bilhassa Efganistan, Arnavutluk ve Yunan mümessillerini mecliste ve hususî mahiyette olsun bu türlü sözler sadır olacağına inadinlemiştir. Efganistan mümessili namadım. Kendisinin mes'eleyi tekzip konferansa yapılan bütün teklifleri, bilhassa Alman murahhas heyetinin etmesini bekledim. Fakat yalnız bir iki noktayı tavzih ettiğini gördüm. tekliflerini Efgan hükumetinin tasBunun üzerine bence cevapsız bıravip ettiğini söylemiştir. kılmaması zarurî olan sözlerini ay Arnavutluk murahhas hükumeti nen nakletmek ve ona göre f ikirlerimi nin konferans mesaisinin muvaffa • söylemek mecburiyetini duydum. kiyetle neticelenmesinden başka bir Profesör diyordu ki: arzusu olmadığını beyan etmiştir. « tstanbul Darülfünunu çalışı • Yunan mümessili bütün millet • yor. Bir çok hocaların haftada 18 saet lerin bir zaruret halini alan Tahdi • ders takrir ettiklerini anladım. Bu di Teslihatı ısrarla istediklerini söy çok fazladır. tsviçre'de bir profesör Iemiş ve hazırlanan mukavele pro • jesini Yunanista'ın kabul ettiğini be haftada ancak 3 saat ders okutur. Bizde en küçük Darülfünun mualli yanatına ilâve etmiştir. minin maaşı 600 liradan başlar. Siz Yunan mümessili Fransız teklif • Ierinin daha büyük bir itina ile tet de 100 liradan başlıyor. Darülfünununuz yenidir. Darülfünun semeresini kiki lâzım geldiği mütaleasını da i çok seneler sonra verir. Ziraat de • Ieri sürdükten sonra demiştir ki: ğildir ki ekildiğinin ertesi sene mah« Yunanistan'ın maddî Tahdidi su 1 versin.» Teslihattaki iştirak hissesi çok az Bu yazıları okuyunca aklıma Hazdır. Fakat manevî hizmet ve işti reti Yusuf'a ait bir fıkra geldi. raki diğer milletlerinkine hiç değilse Birisi arkadaşma demiş ki: müsavi bir halde bulunmaktadır.» Yahu! Şu Arabistan çölünde bir Yunan mümessili bu sözlerden sonarslan tarafından parçalanan Veli ra Yunanistan'ın kara ve deniz si kimdir? lâhlarının tahdidi sahasında yaptıkArkadaşı cevap vermiş: larını izah etmiş ve sözlerine şu su Ayol! Sözlerinin hangisinî düretle nihayet vermiştir: zelteyim? Vak'a Arabistan çölünde « Esasen askerî masarif her sedeğil, Filîstin'de cereyan etti. O şahıs ne azalmaktadır. Yunanistan mesaVeli değil Nebidir. Kendisini arslan isinin en büyük kısmını manevî Tahparçalamamıştır, kurtlann parçaladidi Teslihata hasretmişth; çünkü dığı rivayet olunur! emniyet ve selâmetin başlıca esası M. Malş Darülfünunumuz hakkınbudur. Yunanistan bu esasın mu da ötedenberi münakaşalar cereyan zaffer olduğunu görmekten ümidiettiğinden haberdâV olsaydı o münani kesmemiştir.5> kaşalara bir zeyil teskil edecek ma • Konferans reisinin riutkn hiyette sözler söylemiyeceği tabiî idi. Cenevre 24 (A.A.) Tahdidi Memleketimizin muhterem bir mi • Teslihat Konferansmda umumî müsaf iri olan M. Malş aynen bu şekilde zakere bittikten sonra M. Henderson beyanatta bulunmadığına benim sa söz alarak şimdiye kadar cereyan mimî kanaatim var. Maamaf ih vatan etmiş olan müzakereler esnasında aşkı ve vatanın muhtaç olduğu hakikî bütün hatiplerin mümkün olduğu kailmin teessüsünü görmek iştiyakı o dar müşterek noktai nazarlar bul İngiliz Prensesi! Hamıyetli bir Türk kadını Kara Osman zade Zahide Hanîm 150 bin liralık servetini hastaneye teberrü etti Mani.a 24 (A.A.) Bu ay irinde tstanbul'da vefat eden Kara Os manzade Zahide Hanımm 1930 senesi teşrinievvelinin birinci günü Beyoğlu ikinci noterliğine tanzim ettirdiği vasiyetname bugün Vliâyete gelmiş ve Umnmî Mecliste okunmuştur. Umumî Meclis memleketine büyük teberriiatta bulunan merhume Zahide Hanımm hatırasına hürmeten iki dakika sü • kut etmiştir. Vasiyetnameye göre Zahide Ha nnn tasarrufunda bulunan ÇuIIu çiftliği ile Manisa'daki büyük bir ar.iatmı, Bergama'daki mer'asmı ve Şisli'deki dört bin lira kıymetindeki eşyası ile birlikte evini ve İstanbul Krediliyone bankasındaki kasasında mevcut fındık »ekündeki bir çift züznrüt ve bir çift pırlanta küpe ile bir pırlaata yüzük ve bir inci kolyesi ve bir kılıflı hançer ve gene bu kasada mevcut mineli saatlerini, hastane h&ricindeki fakir hastalara bedava ilâç vermeğe karşılık olmak üzere M.ınisa hastanesine teberrü etmiştir. Çullu çiftliği binlerce dönüm vüs'atinde çok münbit bir arazidir. Krediliyone Bankasındaki mücevherat ve bilhassa tarihî ve maddî kıymeti cck yüksek hançer zikre şayandır. Bu teberrü en asftgı 150 bin liralıktır. Manisa halkı Zahide Hanıma minnettardır. Zahîde Hanım bu vasiyetnamenin icrasına Manisa müftüsünü memur etmiştir. Müfti Efendi bugün Umumî Meciisin müzakeresinde samîin sıfatile buluırmujtur. izmir Rıhlım şirketi suiistimali tzmir 23 Rıhtım şirketi suıistimalini tahkik için banka müdür • lerinden teskil olunan ehli viikuf bugun Kadastro heyeti f enniye müdürü Halit Ziya ve Nafia Vekâleti hukuk müşaviri Avni Beylerle birlikte toplanmışlar ve çalışmağa başlamışlar dır. Yapılan tetkikat neticesinde mühim bazı ipucları daha bulund ığu soylenmektedir. ..„„...«,».m,,,,nnımnıiııınmiMilHIHIlUIIII|lll|[||ll|[!(l Mecliste bugönhö içtima Ankara 24 (Telefonla) Büyük Millet Medisi yann (bugün) saat ikide toplanarak posta kanununun ikinci müzakeresini ikmal edecektir. îzmir 23 Menenjit vak'aları ci•ar köylerde de görülmeğe başlandı. Bu hastalıktan şehrimizde şimdiye kadar 18 kişi ölmüştür. Tayyare Cemiyeti Reisi izmir'de izmir'de menenjit Son söziî muhterem prof esörün vereceği raporun malum olmasına bı rakarak şu kadarını söyliyeyim: Bizim Darülfünundan beklediğimiz şeyler hulâsaten şunlardır: 1 Billurî cİ5İmler gibi büyüyen ve inkîşaf eden ilme nüve olmak. 2 Millî ilim mes'elelerini tetkik etmek. 3 Memleket irfanına ve mahallî şeraite ait sabit miktarları bulmak, yani Hmî tetkik yapmak. 4 Halka, ilmî konf eranslar vermek. Darülfünunu halka tanıtmak, sevdirmek ve halka, memlekete nafi kılmak. 5 İlmî otoritelerin yetişmesine fırsat vererek carp ilim sahası ile a ramızdaki açıkh?ı sür'atle kısaltmak ve garple temaslar hasıl etmek. 6 Faizi mürekkep düstüruna göre büyüyen garbin yeni ilmini mümkün olan sür'atle memleketimize sokmak. Bunlar yanılmazsa bir kaç sene sonra garp ilmini anlamıyacak bir hale gelmiş olacağız. Darülfünun mes'elesîni ben ihti sasım dolayısile yalnız müsbet ilimIer cephesînden gÖrüyor ve düşünü yorum. Bu itibarla Darülfünunun ne liselerle alâkası var ve ne de mes'ele yalnız para mes'elesidir. Darülfünun talebe bulmasa bile, gene yapacağı çok isler vardır. Orası yalnız mektep değildir. tlim noktai nazarından, memleketin müracaatg&hı, otoritesi olmak mevkîîndedir ve olacaktır. Muhterem profesör Malş Darülfünun hakkındaki münakaşalardan haberdar olsaydı, tetkikleri esna • sında yalnız Darülfünun muhitinin değil, Darülfünuna muarız olanlardan bazılarının da noktai nazarlarını 8grenmek istiyecekti. İlmî bir oto rite olan M. Malş'ın, bu ciheti ihmal ınngB çaiışmış oiduRlannı, Konferan1 Haftada ders saati 3 saate edeceğine kat'iyyen kani değilim. sın çok uzun ve devamlı akisler hâmünhasır olan profesörler seyyar Onun için burada serdettiğim itîrazsıl edecek amelî neticelere varacağı profesörler istisna edilirse tsviçre'de lar kendisine karşı vaki olmuş sayılhususundaki kanaate hiç bir halel değil bütün dünyada parmakla sayımamalı, yalnız hakikatin bir nidası getirmemiş olduklarını söylemiş lacak derecede azdır. İlme ve şube diye anlasılmalıdır. tir. lerine direktif veren, ilimde bap başMühendis M. Henderson beyanatına şu sulan açan ve ilim şubelerini yükselten retle nihayet vermiştir: SALtH MURAT bu profesorlerin takrirden gayri işleri « Işte bundan dolayıdır ki konçoktur. ferans muhitinde başlangıçta oldu • 2 Buna mukabfl Darülfünunu ğundan daha kuvvetli bir nikbinlik muzda takrir saati 18 saat olan prohavası esmektedir. thzarî komîsyon fesör bilmem var mıdır? Varsa kaç tarafından teklif edilen ve tesli tanedir? Eğer 18 saat ders, seminer hatın filî bir surette tahdidine dair ve lâboratuvar ile beraber sayılıyorsa olan prensibe ve bilhassa müessir bir başka memleketlerde, seyyar mualmurakabe sistemi vücude getiril limler müstesna, bu müddet 30 sa • mesi teklifine kat'î surette kabul Bombay 24 (A.A.) Hükumet atten fazladır. edilmiş nazarile bakılabilir. erkânınm takip etmekte oldukları 3 tsviçre'de en küçük darülfüKonferans ileri sürdüklerî müs nun mualliminin asgarî maaşı 600 lira âzimkârane siyasetten dolayı membet ve sarih tekliflerden dolayı Fran ise bu hal gıpta edilecek bir şeydir. leketteki nüfuz gitgide zayiflaş sız murahhas heyetine ve diğer mutsviçre'nin en yüksek profesörlerî demakta olan kongreye karşı hükumerahhas heyetlere karşı minnettar • recesinde yüksek profesörlerin Vi tin hattı hareketini değistirmesine lık duymaktadır. Bu teklifler umumî yana'daki azamî maaşı 600 liradır. ihtimal verilmemektedir. komisyon tarafından tetkik edileDünyanın en yüksek otoriteleri ad • Hükumet erkânı, kongrenin mevcektir.» dedilen bir iki ttalyan rîyaziye pro • kii hiçe indiği zaman inkişafa mazfesörünün maaşları 450 şer İira, BuFransız Basvekili Ceneore'de har olacağı tahmin edilen yeni fır dapeşte'de en yüksek maaş 400 lira, Cenevre 24 (A.A.) M. Tar kaya müzaharet etmek tasavvurunBükreş'te 280 lira, Atina'da 270 lira dîeu, yarın toplanacak olan Terki d a dır lar. ve Sofya'da 180 liradır. Teslihat Konferansının umumî koYeni kanunu esasinin bu fırka taTürkiye'nin iktisadî vaziyeti bunmisyonunun ilk içtimaında hazır burafından mer'iyet mevkiine konu lunmak üzere bu sabah 8 de bu Iann hangisine benzer? Halbuki bizlacağı tahmin edilmekte ve bu fırdeki profesör maaşları da 100 lira raya gelmîştir. kanın Hindistan'ı tngiliz imparatordeğildir. Bire bir tenazurla alırsak, luğu dahilinde tutmağa çalışacağı bizdeki maaşlar, Balkan'lardakini ve bu fırkaya bir çok müslüman geçmekle kalmaz, mes'ele yalnız paİzmir 23 Tayyare Cemiyeti Reisi larla, ekalliyetler erkânından bir ra mes'elesi de&il, ilim aşkı mes'elesi Fuat Bey buraya geldi. Mmtakamız çoğunun iltihak etmiş oldukları söyusul mes'elesidir. dahilindeki yedi murahhası bir içtilenmektedir. 4 Darülfünunumuz zannedil maa davet etti. Bu içtimada mahsu Kanunu esasî projesinin tanzimi diği gibi yeni tesis edilmis değildir. lâtı arziyeden alman tayyare îane • Fakültelerimizin en gençlerinden biri ciddî müşkülâta maruz kalmıştır, sindeki tenakus mes'elesi görüşülezira müstakbel hükumetin bünyesi olan Fen Fakültesi 30 sene kadar evcektir. Bir İngiliz Prensesi. müslüman ol muş. Olur a diyeceksiniz; fakat mü lüman olduğu için kendisine artık M sır'da Prenseslere denildiği gibi «EMİ mire» diyebilecegimiz bu İngiliz haEnımı, sanki ayağı karada iken müslüman olamazmıs gibi, ihtida etmek için tavyareye binmiş... Neden tayyarede müslüman oldunuz ? diye soranlara şu cevabı vermiş: Bu kutsî ise gökler daha ziyade yaraşır da ondan... İngiliz hanımı, bu sözile, ga liba miraçtan ilham alarak müs lüman olurken arşı âlâya yüksel mek sevdasma düştüğünü anlatmak istemiş... Fakat bu Prenses, önce protestan iken protestanlı&ı beğenmemiş. katolik olmuş, bir müddet sonra katolikli §i de beğenmemiş müslüman olmuş... Kadıncağızın gömlek değiştirir sribi din deRİştirdiğine bakılırsa bir kaç ay sonra musevi, arkasından budist olması ve daha sonra da konfüçyus dinine süî'ik etmesi, putperestliğe ve ateşperestliĞre de firirip cıkması, hulâsa bvtün dinleri birer kere tecrübe etmesi ihtimali yok degildir. Onun icin ben Prenses Hz. nin havada müslüman olmasınm sebebini daha ziyade havpPime atfediyorum. *** 4 Buhran munasebetile tenzilât! Her hanjri bir şevde buhran çıkarsa, hemen daima fiatlar yükseîir: Son defa şekerde oldu&u gîbi..^ F«kat ben, bupünlerde buhran müna sebetile tenzilât yapıldığına şahh oldum. Biznn mahalleden bir dilenci «eçer ve durmadan baJhnrdı: YUz para!.. Yüz para!... Dikkat ediyorum: Bir iki gündür adarnın »mirine doktman bu yeknesak feryat değişmiş: On para!.. On para!... Anladım ki kendine meczup süsü veren bu dilenci iktisadî buhran dolayısile tenzilât yapmak lüzumunu hissetmis, açıkgSz şevta" *••*. •u ~ ; Avrupa'ya telefon; Belgrat île de görüşülme. ğe başlandı Ankara ile Viyana arasmda telefon muhaberesine başlandığmı yazmıştık. Hat henüz hususî muha berelere açılmamıştır. Bunun için daha evvel mükâleme ücretlermin taymi lâzım gelmektedir. Bıma dair Ankara ile Viyana posta telgraf ve telefon idarelen arasında müza kere cereyan etmektedir. Bundan başka 17 şubattan itiba • ren tstanbul ve Ankara ile Belgrat, Zatrep şehirleri arasında da telefon muhaberesine başlanılmıştır. Hindistan'da Kongreye aleyhtar bir fırka teskil ediliyor İLÂN Arnavutluk Krallığının Ceneral konsolosluğu martın birinci salı gününden itibaren Osmanbey'de Cabi sokağuıda, PeHegrino apartımanın 2 ve 5 numarah dairelerinde icrayi vazifeye mübaseret edecepîni alâkadarana ilân eyler. ne olursa olsun esaslı bîr âmil olarak kalmakta olan ekailiyeter mes'elesi halledilmiş değildir. eyaletlerde kâin Bahourganj'da î Ieri polis mevkiine bir bomba atıl • mış ve neticede iki kişi yaralanmıştir. Polis mevkiinin yakininde yan mış bir bomba daha bulunmuştur. Hepsinden getir. Ağam, burada her meze para iledir. Paran çoksa getireyim. Hasan'ın guuruna dokundu bu. Hemen çok paralı olduğunu söyiedi: Bir altın liramla, iki kâğıdım, seksen doksan kuruşluk ta bozuklu ğum var. Ne sandın beni?! Ve garsonu inandırmak için, koy nundan inat olsun diye altın lirayı masanın üstüne f ırlattı ve en yüksek marka bir sîgara istedi: Bana iki paket on ikilik sigara getir. Garson altını geri verdi ve: Başüstüne ağam. Dedi. Sigarları getiririm, sonra hesap görürü.. Bir kadeh rakı, hıyar salatası, turp, kaşarpeyniri ve sigaralar geldi. Hasan ömründe ilk defa on ikilik sigara içiyordu. tlk nefesi çeker çekmez, içinden zenginlere kantarlı bir küfftr savurdu. Mçbadi vr «» Yeni hâdiseler Allahabat 24 (A.A.) Müttehît CUMHURlYET'in edebî tefrikası s 13 MEZAR KAZICILAR Maettifİ: AKA GONDÜZ Iere korkak korkak çarparak, gözleri bîr şey gormeden gösterilen bir ma • saya oturdu. Garson pişkindi, birdenbire sormadı. Üç dört dakika içinde Hasan, gözlerini ahştırdı. Burası ne tuhaf, ne bambaska, ne alafranga yerdi... Duvarlara, tavana, direklere bin türlü renklerle bin türlü resimler yapılmıştı: Bir maymun, kılıç çekmiş bir kanyı kesiyor. Bir kuş, bir kızın omuzuna konmuş. Kara, kara kediler sırtlarını kabartmışlar bir dişinin ar kasında... Büyük bir göz.. Renkli saman kâğıtlarından yapılmış girlandlar.. Mavi, yeşil, kırmızı, mor, pembe. ampuller.. Ama hepsinin karıştığı ve birleştiği bir renk var: Kirli •««.•. Duman, duman duman. ^ K,m^t,ltt* K^KJKJ rMU'l» m.ıırı»ı~ır ~ı.ı ıı• ' Hasan, daha kapı araîıfmda bir nikel yirmi beslik verdL Vestiyer: Hay berekât! Diye barın iç kapısını açtı. Hasan içeriye bakar bakmaz afalladı. tçeride san ışıkTarla kîrlenmîş, sincabî bir dumandan başka bir şey goremedi ve anlıyamadığı gürültüler işıttu Kapı esiğinde durakaldı. Ne yapacağinı ne edeceğinî bilemiyordu. Vestiyer bir garsona (acemi) diye göz kırptı. Garson atıldı: Buyur ağam! Sana güzel bir yer bulayım? Kızların yanında otur, numaraları daha iyi görürsün. Mezarcı Hasan garsonun peşinde, ukemlelere hafifçe iliserek, dirsek ruyorlardı. Bir gürültü, bir harıltı, bir çalgı İçi ışıklı bir davul.. Üstünde bir tapatırdısı. kım yazılar ve resimler görülüyor. Bir Masaların üstüne Örtü yerine parkaç tane de bilmediği çalgılan çalan lak ambalâj kâğıtları serili. Bira şiadam. Daha dipte büyük, cilâh, kara şeleri, rakı şişeleri, şarap şişeleri.. Ve.. bilmediği bir takım ayaklı kabir sandık.. Bir sıraya dizilmiş beyaz, dehler.. Kadehlerin kenarları diş diş beyaz dişleri var. Sapsarı saçh bir buz tutmuş ve içinde kirli kınnızıya kan parmaklarını bu dişlerin üstüne çalar bir işki var. basınca çalgı çalıyor. Bir kapkara Duman içinde; direklerin yukanya arap ağzında koca bir boruyu öttü doğru bir eriyişi ve masalarla in rüp duruyor. sanlann uzağa doğru bir kayboluşu Salona bakacak oldu. Gözleri birvar. denbire bulandı. Sol taraf daha dehSiyah urbah, koltukları beyaz peş şet idi. Olur şey değil! Yedi sekiz takirli garsonlar birer rüya insanı hane billurdan kız dizi dizi oturmuş linde gelip gidiyorlar. lar... Hasan burada, kendi gibi insan • Beyaz, san, yeşil, mavî margizet larm var olduğunu biliyordu ama, dekoltelerile cennet hurileri midir neçehrelerini göremiyordu. dir ki... Barın ortasında bir boşluk. ötesi Bu kadar kıpkırmızı yanak, kıp berisi çizilmiş, sıyrılmış, kirli kırmızı kırmızı dudak hiç bir karıda görmemuşambalı bir boşluk.. mişti. Burası ne ki? Diye düşünürken goGeçen sene bir defa bir kadın j»Bm zü sağına ilişti. Sağındaki köşeye bir müştü, bilmem kimin kimi öldürmüşbasamak yüksekliğinde bir yer ya müş,. Ertesi gün doktor gelmiş, me pılmış, çalgıcılar onun üstünde otu zarını açtırmış, karının karnını deşip bilmem ne aramıştı. Bir o zaman görmüştü. Ölünün dudakları kıpkırmız' idi. Acayip! Cenaze dudağı kırmızı olur mu hiç? Ustasına sorunca öğrenmişti, karılar dudaklarmı boyarlarmış. Bu boyalar boya olduğu için ölüye falân tesir etmezmiş. İşte bunlar da böyle idiler. Hem sahi be.. Sık sık aynalarını çıkarıp boyanıyorlardı. Ülen! Dedi kendi kendine. Bizim küçük yengenin dudakları bunlar dan kırmızı. Yarın bir uğrayım, iyice bir bakayım, bakalım onlar da boya mı? Deminki garson geldi: Ağam! Dedi. Ne içersin? Ne var ki? Rakı var, şarap var, bira var, koktel var, hepsi var. ötekileri biliyordu fakat koktel i bilmiyordu, onun ne olduğunu sordu: Bırak onu, dedi garson; o avrat içkisi. Sen erkek içkisi içmene bak. öyleyse rakı getir. Ne meze istersin?

Bu sayıdan diğer sayfalar: