3 Mart 1932 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

3 Mart 1932 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

s 3 Mart 19^2 a= Cumharivet DİL BAHİSLERl: SON TELGRAHtlAR Fransa, ordusu için Ne masraf yapıyoı ? Almanya da boş durmuyor Paris 2 (A.A.) Meb'usan meclisi dün harbiye bütçesinin müzakeresine baslamıştır. M. Bouilloux Lafont, mazbata muharriri sıfatile bütçeyi müdafaa etmiş ve Sosyalist bir meb'usun sualine cevaben bugün mevcut Fransız kuvvetlerinin jandarma da buna dabil olduğu halde 616,408 kişiden ibaret olduğunu tasrih eylemiştir. Senevî askerî masarif 7 mil • yara baliğ olmaktadır ki bunun 1267 milyonu deniz açirı mem leketlerde bulunan kuvvetlere aİttİr. Mumaileyh, Fransa'nın teslihaİını mütemadiyen tenkis ederek 1913 senesinde mevcut 52 fırkasını şimdi 24 e indirdiğini ve cfrat miktarmın da 786 binden 538 bine tenezzül ettiğini kaydetmiştir. Bu miktar Fransız toprak • larındaki kuvveti göstermekte dir. Mazbata mubarriri, askerî hizmet müddetinin 3 seneden bir seneye tenzil edildiğini de beya natına ilâve eylemiştir. Almanya da boş durmayor Berlin 2 (A.A.) Alman sivil halkının muhtemel hava taarruzlanna karşı muhafaza edilmesi keyfiyeti Almanya tarafından gözden uzak tutulmuş ve hüku met bu mes'eleyi derin bir tet kike tâbi tutmuştur. Bu maksatla 1926 tarihinde Paris'te aktedilmiş olan havaî seyrü sefer itilâfının sivil halkın hava taarruzlarından vikayesi için Almanya'ya bazı tedbir ittihazına mezunîyet verdifi hatırlatılmak tadır. Maamafih her şeyden evvel askerî mahiyette olmıyan tedbirlerin tatbikı lâzımdır. Bu mak satla, sivil halkı hava taarruzunun yapılmak üzere oldueundan ha berdar edecek olan bir servisin teşkili ve şehirlerle köylerde müsterek melceler hazırlanması şimdiden derpiş edilmektedir. Ayni zamanda sun'î sis veya duman gibi bazı müdafaa tertiplerinin alınması da düsünülmektedir. POLİTİKA CtLVELERl : Lugat münakaşası Besim Atalay Bey, îbrahim Alâettin Beye cevap veriyor îbrahim Alâettin Bey, muhterem (Cumhuriyet) gazetesinin (4) ve (5) şubat tarihli nüshalarmda (Yeni Türk Lugati) ve (Talebe Lugati) atlı kitaplardaki hatalara dair yaz dığım yazılara mukabele etmişti. Bu cevaba karşı yinni gün Önce tam (84) sahifeli bir yazı yazmış ve (Cumhuriyet) gazetesine göndermiştim. Çok uzun olduğu için ne?redilemedi. Kısaltmağa mecbur oldum. İbrahim Alâettin Beyin o yazısını önce ayrı ayrı parçalara ayırayun; her birine ona göre kısaca cevap vereyim. Bu yazı başlıca üç parçaya ayrılabilir. Birinci parça.. Evvelce benim göstermis olduğum yanlıslarına verdiği cevaplar.. İkinci parça.. O yazılarında yap tıaı küfürler. Uçüncü parça, guya benim yazımda bulmuş olduğu yanlışlar. imlâsında yazmıştır. Bunu görmediniz mi? îşinize gelmezse görmezsiniz. Şemsettin Sami Bey çok saygı duyduğum bîr adamdır. Şurasım da aoylîyelim ki aslı Türk olmadığı îçin bîr çok türkçe kelrmelerde yanılmıştır. Bu da öyledir. Paşa (630) uncu sahifede önce kazel kelîmesinden bahsetmiş, ondan sonra da kazıl kelimesine geçmis, burada her iki kelimeyi de (kazel) imlâsında yazmış. Kuru yaprak manasına olan birinci keiimenin sonu üstün olduğu için, kıldan ip manasına gelen (kazel) kelimesine gelince «meksurdur) demiş.. Şemsettin Sami Bey kızıl hnlâsında yazmış; anlıyamamış, nitekim hâlâ siz de anlıyamadınız. 3 Siz (yoğ) kelimesîni koyu manasına almıştmız, ben bunun yanlış olduğunu ve yok manasına ^eldiğîni şahitlerle isbat etmiştim. Sîz gene Şemsettin Sami Beyin iştikakçılığına aldanarak hatanızda ısrar et • tiniz. Zenker (973) üncü sahifede yoğ kelimesine yok manası vermiş tir. Redhouse dahi (2215) inci sahi • fede bu manaya almıştır. Yok kelimesi bugün bile Anado lu'da dört şekilde kullanıhr. Yoğ, yoh, yok, yo.. 4 Siz lugatinizde (ynrak) kelimesîne zayıf at manasmı vermişti • nîz. Bunun yanlış olduğunu ve (yı • rak) kelimesinin uzak manasına oldduğunu yazmıştım. «Ben yırak ke limesini şahsan bilmeoı. Lugate gecişi bir arkadaşımın bu kelimeyi raptetmiş olmasındandır» diyorsunuz. Doğru söylüyorsunuz. Sîz yalmz bunu değil, daha bir çok öz türkçe kelimeleri bilmiyorsunuz. Bununla beraber bir lugat kkabı yazmağa kalkışıyorsunuz. Arkadaşmız da bilmiyor. Bu kelime uzak manasınadır. Hâlâ kullanıhr. Zenker (978) inci sahifede «loin» demişthr. Redhouse (2222) inci sahifede bu kelimeye ırak manası vertniştir ki doğrudur. Bundan sonra bir çok küfürler savurarak cuzak» manasına gelen ke lime (irağ ve irak) tir» diyorsunuz ve dilini düzgün konuşan Türk'lerin îrak ve irağ kelimelerinî kullandıklarmı yazıyorsunuz. Haynr Alâettin Bey: Siz belkî her şey olabilirsîniz; fakat Türk lugatçîsi olamazsınız. Bi ricik mehaziniz bulunan Kamuıu Türkî'ye olsun bakmadmız mı!. (t rağ) kelimesinin Türk ahengine uymadığmı, aslının irak olması lâzım geldiğini Şemsettin Sami söylemiş tir. Sahife (238).. Türk dilinde bir kanun vardır. «î, ı,y, yı, a, ya» seslerinin birbirine değişmesi.. «Yincî, inci ılgı, yılgı, ıldırım, yıldırım; aldatmak, yaldatmak; irak, yırak» gibi irak ve irağ seklinde bir kelime kullananlar dili bozuk kim selerdir. ö z Türk kendi dilindeki ahenkten ayrılmaz. Siz cevap verirken mehazinîze bakmazsımz, Türk dilindeki kanunları bilmezsiniz. Halkın sözlerine kulak vermezsiniz. Nerenin lugatçisisiniz ? 5 «Bizim lugat (kolon) kelmıesme sıpa manası vermiş. Besim Be • yin iddiasına göre iki yazı geliş varmış. Halbuki Şemsettin Sami Bey ve Vefik Paşa bizim verdiğimiz manada kaydediyor» diyorsunuz. Ben evvel â lâfzının yanlış olduğunu söy • ledim. Halk arasmda yaşıyan sek • lini, (Zenker lugatinde ve Divanı Lugattütürk) te bu kelimeye tay manası verdiklerini sahifesile, satırile yazmıştım. Ne cür'etle «Besim Beyin iddiasına göre» diyorsunuz. Her iki yazıyı karşılaştıran bir adam size neder?. Türk dilînde bir kanun daha vardır. tki (O) sesi ardarda bir arada gelemez. (O) dan sonra ya (u) ve yahut (a) gelir. Lutfen Türkiyat Enstitüsüne uğrıyarak sorunuz. Kulun kelhnesîni muteber hiç brr lugat ki Darısı bizim başımıza!.. Fransız meb'usan medisinin v>n müzakerelerini okurken, hakka âşık olan her erkek gibi ben de sevindim! Fransa'da kadınlara intihap hakkt verilmiş!.. Malum a'.. Erkekler, asırların nasnlandırdığı bir ceberut ve înat il« cinsi lâtifi, siyasiyat meydanından uzaklaştırmağı, bir vazife saymışlardir. Kanun yapmak ve memlek«t idare etmek mskkını recüliyetin: Şenı, şiarî, imtiyaz! olarak, haris bir se batla müdafaa eylemişlerdir. Fakat, kadınlık hâkhniyetinm müdafaa ve taarruz alayları, çetin *nücadelelerle yavaş yavaş, erkekliğin son kalesi olan meb'usan meclislerini de birer birer zapt ve istilâya mu vaffak oldular! İskandinavya, an'aneperest îngiltere, zarif darbeler altında münhezun olarak meb'usan meclislerinm kapılannı açmağa, muhachnlere dehalet etmeğe mecbur kaldılar. Bu yolda, Fransa'nın zükur tayfası hayli mukavemet göstermişti. Nihayet o da mağlup ol muş, lâtif hasminin meclisin bağrına gîrmesine boyun iğmiştir! Kadınlann îştirakîle meclisler ne güzel bir manzara arzedecektir! Piefre Louys, erkekleri, resmî el b iseler ile cenaze alayina benzetiyor. Şimdi meclisler hammların çeşit ceşit kıyafetleri. mis gibi kokuları, ruhlara inşirah veren sevimli gülüşleri ile ne kadar canh, ne kadar güzel olacak!.. Erkeklerin: Yeknasakhğı, soğukluğu, kabalığı yerine, tenevvü, sıcaklık ve incelik hüküm sürecek!.. Bazı bedbinler, bazı kadın düş manları: Hayır, hammların iştirakile meclislere: Kıskançlık, entrika ve ilâahiri gibi cinsi lâtife mahsus haller girecektir. Yollu tezviratta bulunmak istiyeceklerse de, biz bunun manevi saikinî büdiğimiz için fikrimizde sebat edtyor ve candan: Darısı bizim başımıza diyoruz. jÇangırı'da * Büyük bir yangın Ankara ttf aiyesi büyük bir felâkete nıâni oldu Çangırı 1 (A.A.) Bu gece saat 21 de muallim Münir Beyin evinden yangın çıkmışur. Hava çok sert ve fır tınalıdır. Yangın büyümek istidadın • dadır. Ankara 2 (A.A.) Gece Çangırı'da yangın çıktığı ve şiddetli fcrtınadan doIayı şehrin baştanbaşa yanmak tehli kesine maruz bulunduğu haber alm mış ve Dahiliye Vekili Şükrii Kaya Beyin emrile Ankara Vilâyetinden itfaiye gönderilmiştir. Çangın 2 (A.A.) Müthiş hrtı naya rağmen Ankara itfaiyesinin gayreti ve halkın yardımı ile yangın söndürülmüstür. Bes ev yanmıshr. Çangın büyük bir tehlike geçirmiştir. Halk An kara'nm yardımmdan fevkalâde mem nundur. Belediye reisi Dahiliye Vekfline ve Ankara Vilâyetine telgrafla ÇangAı halkının tesekkürlerini bildirmiştlrV / Birinci parçaya basltyoram Lindberg'in \. Oğlunu kaçırdılar Yunan kabinesi Tamirat borcu M. Venizelos'un istifa e îngiliz'ler yeni bir konfedeceği hakkında şayialar rans aktini istiyorlar Atîna 2 (Hususî) (Pi re) Belediye riyaseti intiha • fcatında Venizelist fırkanın in tihaba îştirak edip etmemesi hususundaki kararsızlığı yüzünden M. Venizeios kabinesinin istifa ede ceği ve yeni kabinenin Meb'usan Reisi M. Sofulis tarafından teşkil edileceği hakkında bir çok şayialar J e v p r » otmistir. Bu fayi&lar bor»»da da aksi tesirler yapmış ve dolar iki yüz on drahimiye kadar çıkmış > tır. Bilâbare bu şayîalar resmen tekzip edilmiş ve borsadaki endişeler de zail olmuştur. Atina 2 (Hususî) M. Venize los, yeni meb'usan intihabatında temsilî usulün tatbik edilmesi hakkında muhalefet tarafından dermeyan edilen teklifleri sureti kat'iyede reddederek memleketin dünyadaki ikti • sadî buhran dolayısile ekseriyet sistemine müstenit kuvvetii bir hükumete muhtaç bulunduğunu ve ancak böyle bîr hükumetin bubran vazi yetine karsı koyabileceğini beyan etmiştir. Ankara 2 Temyiz müddeîumumî muavinliklerine Istanbul mua • vinlerinden Rüstem Niyazî, sulh hâkimlerinden Mehmet Kemal. başmüddpiumumî muavinlerinden ömer Lutfi, Mustafa, Beypazar ceza hâkimi Hüseyin Rifat, Ankara sulh hâkim • lerinden Şevket Beyler tayin edil • mislerdîr. Ankara 2 Hukuk Fakültesi mii derrîslerinden Ağaoğlu Ahmet Bey • buraya geldi. Maarif Vekâleti iîe Da rülfünun baremmdeki derecesî için temaslarda bulunacaktir. Ankara 2 (Telefonla) Rize Vilâyeri serkomiserliğine Ankara ta • harri serkomiseri Niyazi Bey tayin edilmiştir. Londra 2 (A.A.) îngiliz millî komitesi, tamirat ve harp borçları mes'eleleri hakkında 11 martta Paris'te beynelmilel ticaret odasına gönderilmek üzere tanzîm etmiş olduğu raporda, yalmz iktisadî faaliyeti yeniden temin içîn değil, ayni zamanda cihan buhranınm daha vahîm bir ş«kil almasına mânî olmak maksadile de tarrrirat ve harp borçları mes'elesinin kat'î surette halle dilmesinm esas olduğu mütaleasında bulunmaktadır. Bu itibarla alâkadar devletîerin bir konferans aktetmeleri raporda iltizam olunmaktadır. Bu konferans, altın fiatınm pahahlaşmasından miitevellit olan naktî vaziyeti de yoluna koymak mes'ele»ile iştigal edecektir. tngiltere'nin Amerika'ya olan borcu Temyiz'de yeni taymler Ağaogiu Ahmet Bey Cemahiri Müttehide'den gelen ve evvelce verilen kredilerden büyük bir kısmının tngiltere bankası tarafın • dan tesviye edileceğinin anlaşılmakta olduğunu bildiren haberler hakkında sorulan suallere cevap veren büyük Britanya resmî mahafut, bu haberi ne teyit ve ne de tekzip edebilecek vaziyette olmadıklarını beyan etmişlerdir. Maamafih mezkur mahafil, mev zuu bahis haberîn yakında Avam Kamarasında, muhteviyat ve manası şimdiden bildirilmiyecek olan be • yanata mevzu teşkil eyliyeceğini ifade etmişlerdir. Londra 2 (A.A.) Dün aksam Fransa, Çek'lere para veriyor Paris 2 (A.A.) Meb'usan meclisi maliye encümeni, M. Tardieu'yü dinledikten sonra Çekoslovakya'ya yapılacak olan ikrazata dair hüku met projesini kabul etmiştir . Ankara 2 (Telefonla) Gayri • mübadillere bono tevziatı satılmakta olan emlâkin satış muamelesi bittikten sonra başlıyacaktır. Rize serkomiserliği Bayrimübadillere tevziat Ben, Yeni Gün'de çıkan yazıla rımda Yeni Lugat'ten ve Talebe Lugati'nden gelişi güzel aldığım dokuz kelime ve mana yanlışmdan bahsetmiştim. Alâettin Bey bana verdiği cevapta: «Besim Atalay Bey Yenî LÛL •e Talebe Lugati'nde bulup göst< • ği bu bes kelimedir, yani yetik, kil, yoğ, yırak, kolon» diyor. Yazılarım meydandadır. Ben bes kelimeden bahsetmemistim; dokuz kelimeden Nevyork 2 (A.A.) Poîis tara bahsetmistim. Mansıp, bülent, nüvafından radyo ile neşredtlen bir ha zis, ağırşak kelimeleri de vardı. Bu bere nazaran meşhur tayyareci Lindkelimeleri yutarak bes kelimeye ceberg'in oğlu, dün saat 7,5 ile 10 aravap vermek istemiş. Çünkü bunlara sında kaçınlmıştır. Çocuk bu sırada takılacak bir kulp bulamamış. bir Hopewell'de ebeveyni nezdinde bu el çabukluğile dokuz kelimeyi bese lunmakta idi. indirmiş; geçmis. Nevyork 2 (A.A.) Miralay Muhterem Alâettin Beye soylüyoLindbergh ile zevcesi, ikametgâhlarum: Yalmz Talebe Lugati'nde iki rında bulundukları sırada küçük çoyüz elli yanlış buldum. Hem ne yancukları aldırılmıştır. Polis, biraz ilelışlar. Çakıidaklı soyundan. Günderide bu kaçırma ameliyesinde kullalik gazeteler boyle uzun şeyleri ya nılmış olan bir merdiven bulmuştur. zamıyorlar. Bir mecmua bulunuz, Çocuğu kaçıranlar, mühim bir fidyei tenkitten korkmuyorsamz orada hepnecat istemektedirler. sini şahitlerile birlikte yazayım. Ben durmıyorum. O yanlışîarı top50 bin dolar fitye istiyorlar luyorum. Bir mecmuada olmazsa bir Nevyork 2 (A.A.) M. Lind kitapta yazacağım, Türk dilme ve bergh, kaçınlan oğlunun ebeveyni nezTürk taleb<»sine karsı yapılan bn dine iade edilmesi için 50 bin dolar fehaksızlığa dayanamam; »usamam.. diyei necat istiyen bir mektup almış Gelelim cevaplannıza: tar. Kendisi zevcesi bu meblâğı ver 1 «Yetik kelimesi bizim lugatmeğe âmade iseler de NewYork hü yazılmış. Besim Bey bunun Anadokumeti, faillerin tevkifi için 10 bin dote vakitsiz doğan çocuk suretinde lar vereceğini ilân etmiştir. lu'da «erişkin, büyük» manasına olduğunu söylüyor. Bu kelime benim Vaşington 2 (A.A.) M. Hoover bildiğim ve kullandığım bir kelîme başmüddeiumumî ile Lindberg'in oğ değildir. Bu kelimeyi arkadaşım Salunun kaçmlması hakında görüşmiiş • di Bey getirdi, bakalım Anadolu'nun tür. her yerinde bu manada mı?> diyor. Bu kelimeye ben o manayı vermiyorum. Bütün Anadolu halkı ve hele Orta Anadolu halkı bu manada kuiNiles (Ohio) 2 (A.A.) James lanırlar. Size evvelce de mehazimi Dejute ismindeki zengin bir müteahhiarzetmiştim, onu unuttunuz mu?.. din küçük oğlu mektebe giderken otoZenger (959) uncu sahifede, «armobille savuşan meçhul bir takım in • rive parvenu, arrive a la matur sanlar tarafından kaçınlmıştır. te» demiştir. Gordünüz mü beyefendi, doğru yazan lugatçiler de benim gibi söylüyorlar. Ankara halkı da bu kelimeyi bu manada kullamr. Sizin cesaretinize şaşıyorum: on gün ev • Ankara 2 (Telefonla) Meîiavel çıkan bir yazıdaki şahitlerimi kim teşkilâtı lâyihasını hazırlıyan yokmus sayarak, beni, kendi uydur • adliye komisyonu mesaisine devam muş gibi gösteriyorsunuz. etmektedir. Komisyon ekseriya Ad 2 Kızıl kelimesine, siz «kıldan liye Vekilinin riyasetinde çalışmakyapılan ip» demiştiniz. Bu kelime • tadır. nin kızıl olmayıp kazıl olduğunu söylemiştim. Siz Şemsettin Sami Bey den ve Vefik Paşadan bana misal geAnkara 2 (Telefonla) Adliye tirerek «bunlara dil uzattıs diyorsuEncümeni icra ve iflâs lâylhasının nuz. «Bir adamın yanlışını göster müzakeresine devam etmektedir. En mek ona dil uzatmak mı» demek • cümen ecnebilerin yapamıyacakları tir? işler hakkındaki lâ> ihayı yarından iGeçmişlerde hiç bir kusur gor tibaren tetkike başlıyacaktır. memek mi lâzım? Sizin türkçe bil mediğiniz buradan da bellidir. Bu kelimeyi her Türk bilir. Lutfen batzmir 2 (A.A.) Bugün şehri lıkçılara soruveriniz. mizde saat on ikiyi kırk gece şiddetl Vefik Paşa kızıl yazmamıştır. ve fakat imtidatsız bir zelzele ol Merhum (602) inci sahifede (kazıl) mustur. Hasarat yoktur. Şakiîer, 50 bin dolar fediyei necat istiyorlar y. o. tabı (kolon) imlâsında yazmamıştır. (30.000) kelimeyi havi olan bir lugat kitabında bu kadar yanlışı tabiî sayıyorsunuz. Yanlış bu kadar değildir. Yalmz Talebe Lugati'nrlekt yanlışlar (250) yi geçmiştir. Bundan başka, nsul, imlâ, kelime, mana, temsil, tarif, tertip, gramer, harita yanlışı olarak mahiyet itibarile birbirinden ayrı dokuz çeşit yanlış vardır. Bunların hepsini görüp öğrene • ceksiniz. Yanlış, bu dokuz kelimeden ibaret bulunsa idi hoç yorul mazdım.. Bir lugat kitabında kelimelerîn çok olması bir şeref ve meziyet teş • kil etmez; doğru olması ancak bir şeref ve meziyettir. Yalan yanlış dolduracak olduktan sonra (50) bîn olmuş ne çikar. Bu münasebetle aklıma bir hikâye geldi: Bektaşinin birisi günlerce demsiz kalmış. Bir gün eline iki ma gn* geçmiş. Birile şarap almış, öbürile bir ciğer.. Dalgın dalgın giderken köpeğin biri gelip ciğeri kapıp gitmiş. Mezeliği elinden gîden babanın canı sıkılmış, yüzünü göğe tutarak «onun bunun rızkile besliyı cek olduktan sonra, yarat yarat, sal ver!» demiş. Lâfzma, manasına, imlâsma, nası ve nerede konuşulduğuna dikkat et miyecek olduktan sonra yaz geç... Bu da bir hüner mi sanki?.. Gene bana softa, yoğuz gibi kelimelerle iltifatta bulunmuşsunuz. Bunlar size ne kazandırır? Vakti niz varsa yanlışlarınızı düzeltmeğe uğraşınız. Softalık bir görüş ve düşünüş yo ludur; zaman ve zaruret yüzünden ömrün bir çağında geçirilen hayat devresi değildir. Olgunluk, ancak bir çok devrelerin meyvasıdır. Kemale, devrelerden sonra, varılır. Devreler den geçmiyen kemale eremez. İşte örümcek, işte ipekböceği... tşte siz ve işte ben... BESİM ATALAY [Besim Atalay Beyin ikinci ve sonuncu makalesini de yarn neşrede ceğiz.] Bir daha baktı. Minnoş'un ona: Akşama gel! Dediğini sandı. Elini koynuna soktu. Kemeri belinde idi. Bir altından ne çıkar? İçinden: Gelirim kız! Dedi ve açıkça içîni çekti. Bir boyacı çocuğu alay etti: Hemşerim! İçini pek o kadar hızlı çekme! Kopanrsın da tımarhane kâr etmez sonra! öteki boyacı haykırdı: Ortadaki esnaf yıldızı Minnoş**' tur. Senin benim dişime geknez, kırıverir. Bakkal Nuri çavuş onu» vü zünden sermayeyi kediye yükledi. Eğer başka bir yerde ve başka bir1 mevzuda olsaydı; Hasan ikisini de bir çırpıda, eşek sudan gelinciye kadar döverdi. Fakat ne yapsm ki bu, Minnoş'un kendine bakan resmî ö nünde olmuştu. Minnoş orada imiş te ayıplıyacakmış sandı. Utandı. tştt • memezlîkten gelerek uzaklaşh. Mabadı var Başka bir çocuk daha kaçırdılar Adliye Vekâietinin hazırladıjj ı lâyitıalar Adliye Encömeninin mesaisi izmir'de zelzele zanraak ta günah değildi ya... Nasıl kazma kürek vurmakla para kaza nıyorsa, küçük yengenin gönlünü yerine getirmekle öyle kazanıyordu. Hem bu kazançla kaç kişiye yardım ediyor, sevap kazanıyordu. Bu paMüellifi: AKA GÜND0Z radan köyündeki anasına, bacısma gönderecekti. Sonra esnaf yıldızı Dünya büsbütün değîşti. Ama kStüye düşünüyordu. Zebaniler günahlılar Minnoş'un döşekte yatan hasta anaiçindi. Hasan'm işlediği bir günah değil, iyiye gidi^or. Yalnız hastalıkyoktu? Daha nasıl olsun? Çöpçünün sım kurtaracaktı. lar azaldı. Eskiden hacı vapuru ile baldızi kara kızı Kâztm Efendi ile Esnaf yıldızı Minnoş aklma ge kolera illeti gelirdi, şimdi îspanya'ortaklaşa ayartmış çöpçüye haksızlince yanakları yanmağa başladı. dan paçavra hastalığı geliyor, o da ya Ne yapsa? Küçük yengeye yarım bir büyük muharebe olacak; ya baş Iayıp boynuz taktırmıştı. Sonra küçük yenge... Işi günaha çeviren kü • saatliğine bir uğrasa da akşama Minka bir şey de ondan sonra... çük yenge idi. öyleydi ama kendisi noş'a mı gitse.. Yoksa altını alalı az Zebaniler de bir değişse. de bu günaha parmak karıştırmamalı mı geçti? Kemerinden bir altın daha Sarı Dede güldü: idi. Şeytan bir adamın bir kere karfeda edip sonra yengeden almak ko Ulan, ikide bir zebanilerden nına girmiye görsün. Büyük yengeye laydı. lâf ediyorsun. Galiba günahın pek ilk sataşan kimdi? Bunu daha yollu, daha insaflı bulço! ta korkuyorsun. Sen zebanileri du. Ne olur? Kemerden bir kaç altın Töbe edince günah gider, günah dü ıeceğine sepeti al da vaktinde çıkmakla kıyamet kopmaz ya. iMagidince zebani gelmez. gı., aktinde gel. dem ki yerine geleceği hazır duruyor. Buna tam karar veremedi. Haydi Yamak Hasan çıktı. tsterse bu is günah olsun. İki üç sekara kızı unutsun. Büyük yengeye Çamuriasmağa başlıyan karîan <• :e eze fışkırttıkça ayağının bir boşmetelik vermesin. Fakat küçük yen vap etmek için bir günah işlenmiş çok mu? Büyük yengeyi yan çizince, ı ıezara doğru kaydiğı vehmine ka genîn boynu, koynu sarı sarı altm doluydu. Bu, bir kazanc ifi idi. Ka bu da bir sevap sayılır. Ustası da öyiılıyordu. Ve bir tedaî ile zebanileri CUMHURtYET'in edebi tehikast. 20 MEZAR KAZICILAR bakıyordu. Adeta konuşuyorlardı. le yapmıyor muydu? Rakı içiyor, oruç tumuyor, zina ediyor, mezar tah öyle bir yarenlik ki sesini kendisinden başka işiten yoktu. talarını satıyor, çelenkleri toplıyor.. Bir aralık şakakları, çene ke Ama ötede de herkese iyilik ediyor.. mikleri zonkladı, îçinden bir ağla mak geldi. Niçin? Ne bilsin niçin? öte mezarlıktaki Mahmut Ağaya Seviyor işte... Niye bir mezar kazı giderken farkmda olmıyarak ken disini barın bulunduğu caddede bvl cının yamağı olacağına, hiç olmazsa du. Ne olur ne olmaz belki camın ar bir seyyar kurabiyeci değildL Mezar kazıcılık fena iş değildi akasından görmek kabildi, belki anama, başka insanlar bu işten tiksîni sına ilâç almak için erken çıkmıştı. Barın kapısı kapalıydı. Yalnız ca yorlardı. Sanki yamak Hasan ö'.dü mekân içinde artistlerin fotoğrafları rüyordu herkesi.. ölmesinler eşekoğulları! ölümü Hasan mı icat etti? vardı. Yüreği hopetti. Acaba Min noş'un resmi de var mıydı? Sokuldu. Teneşir yapan marangozdan, mezar tahtası satan keresteciden, yıkayıcı Sepeti koltuğuna kıstırdı. Resimlere hocadan, aminci bilmem kimden kimbakmağa başladı. önce bir şey görese iğrenmiyor, ürkmüyor da nedcn medi. Gözleri o kadar puslu idi. Git gide seçmeğe başladı. İşte şemsiye ile mezar kazıcıdan ürküyorlar, tiksininumara yapan şişman karı.. tşte at yorlar? İtoğlu itler! Kendi ölümlerini hiç düşünmüyorlar. ölen hepsi de lamaca oynıyan iki kız.. tşte.. ya Sarı Dede'nin, ya Mahmut dayıBirdenbire titredi. Ortada büyük, boyanmış bir fotoğraf vardı. Bu, es nin, ya kendisinin, yahut ta başka naf yıldizınm ta kendîsi idi. Gözstöze sının elinden geçecekler... Mezarlar göğe kazılmıyor ki tayyare ile havageldi. Minnoş ona dün geceki gibi ya gömülsün deyyuslar! tatlı tatlı gülüyor ve baygın baygın

Bu sayıdan diğer sayfalar: