10 Ocak 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4

10 Ocak 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

insan önce Maymun mu idi ? Yazan: Hüseyin Rahmi Gtirpınar 91 Vakit erkendi. Yaz günii saat / daha beşe bile gelmemiş, garajdaki diğer iki otomobil yerlerinde duruyorlardı. Buldukları şoförlerle konuştular. 3867 numaranın çoförü Raifin henüz gelmediği haberini aldılar. Ali Şeref sıkı sıkıya soruyordu: Ne vakit gelir?.. Bilinmez.. Şöyle aşağı yukarı bir tah min edemez misiniz? Nasıl tahtnin olurvur? Oraya taşıdığı müşterilerin işıne bakar. Oraya ne iş için gittiğini biliyor musunuz? Hayır.. Şimendifer varken oto ile gidiş kimbilir ne dalaveredir canım.. Raif çok para almadan gitmez.. Bep çok şüpheliyim za ten... Neden? Raifin bugun oradan döneceğinden... Aman söyleme bırader, o gelro^se biz oraya gitmek ihtiyacındayız. Bu kadar acele ne işiniz var? İşimiz müstacel olduğu kadar da mühimdir. Hele bir iki saat daha bekleyiniz bakalım ne olur.. Saniyeleri dimağlan üzrinde birer iğneli çark gibi bi? ıstırab vererek içliyen bu bir iki saati oldürmek için ne yapacaklannı bilmez müthiş bir sabırsızlıkla orida burada dolaşarak çeyrekte bir garaja uğrayıp soruyorlardı.. Nihayet «aat sekize doğnı 3867 numaralı taksi geldi. Garajın önünde stop etti, öteki soförler yan alay yan ciddî çu sözlerle onu karşıladılar: Aman karde? neredeain? Seni öyle bir çiddetle arayorlar ki. Şoför Raif birden şaşalayarak: Arayanlar kim? Beç genc. Soruşlanndaki telâş ve heyecandan, gözlerinden saçılan ateşlerden bize ürküntü geldi. Aranızda bir kadın dalaveresi mi var? Nedir? Düelloya hazır ol.. Hayırdır inşallah ne kadın, ne erkek benim kimse ile bir alıj verişîrn yok. Vaziyet al. Sokağın basmdan koptular. 15te geHyorlar.. Raif döndü. Gelenlere baka baka: Bunlar mı? Evet... Hiçblri tanıdığım değil.. Senden ne istiyorlar?. Bir yanlışlık olacak, çimdi anIaşılır. Beş delikanlı yaklaçırlar. Fakat Sevket ne yeni gelen otoya ne de şoförüne dikkat etmiyeıek sorar: Beklediğimiz çoför Raif daha gelmedi mi? Garajdakilerden biri elile Raifi işaret ederek: l$te geldi. Aradığinız adamı tanımıyor musunuz? Şevket gösterilen soföre dik katle bakarak: Bu değil... Nasıl bu değil? Adı Raif, arabasının numarajı da 3867... Şevket bir şoföre, bir de numaraya tekrar bakarak: İsim doğru.. Numara da o.. Fakat şoför bu değil, araba da hiç aradığımız değil... Öyle ise siz ne aradığınızı bilmiyorsunuz. Ali Şeref Ayni numarayı iki araba taşıyabilir mi? Raif Ayni semtte tasıyamaz. Benim arabamın numarasını başka bir otonun taşıdığını da sizden işitiyorum.. Garajdan bir şoför: Sizin aradığınız ne biçim araba, ne kıyafet ve sımada bir şorördür? Şevket Eskice açık bir Sitroen, soförü de hemen kırk beşlık, tıknaz, sarışm, çiçekbnzuğu, yıpranmış kıyafetli babayani bir adam. Bu araba ve şoförle tarif ettiklerinizın arasında hiçbir münasebet yok... Hakikaten gözlerinin önündeki şoför Raif şık veston rugen kesketli ancak yirmi beş yaşlarında, kaşı gözü kara, narin, yakışıkh bir gencti. Araba ise kapalı mükemmel bir Ford... Aradıklarile bu bulduklannın mubayeneti önünde ne diişüne ceklerini saşırdılar. Bu kadar sıkı ve sıkmtılı arama neticesinde karşılaştıklan bu genc şoförden ne istenebilirdi? llk adımda önlerine çıkan bu ne anlaşılmaz bir muamma idi? Nekadar kesif karanhğa bürün müş olsa bir saniye boşa geçirmeden meseleyi aydınlatmağa upraşmak vaziyetinde idiler. Filozof bu geceyi de evinden dışarda geçirirse vahamet büyüyecekti. Ali Şeref arkadaşlannı bir yana çekerek: Ne dersiniz dedi? Benim zihnimi tuhaf bir şüphe kemiriyor. Hepsi birden sordular: Nasıl şüphe? iki otomobil ile soförler beyninde numaradan başka hiçbir benzerlik olmamakla beraber bu işte örtülü bir düzen mi var? Bu meselede kaç türlü ihtimal düşünebilirsiniz? Yahud ki Şevket numarayı kaydederken bir tek rakamın üzerinde yamlmış olmasın? Şevket Ondan kat'iyyen emin olunuz. Numarayı gayet dikkatle defterime geçirdim. Salim İki üç türlü ihtimal var.. Ali Şeref Söyle... Salim Ya şu gördüğümüz genc şoför Raif öteki yaşh şoföre numarasını iğreti vermiştir ve yahud ki öbür şoför muvakkat bir zaman için çalmıştır. En son ihtimal olarak ta ayni numaranın sahtesini yapmak kolayını bulmuşlardır. \Arkast var] 'Cufiı/ıımyai.MUStKl BAHtSLERl 10IkmcikSnnnl )<<5 1 ', G ü f t e kısmı: 2/^ Büyük uhreal musiki müsabakaml * zin güfte kısmı için gönderilmig sürleri neşre devam ediyoruz. Bunlar ayın on besine kadar kabul edflecekti?, Dnn neşrettüHmiz ırüıtenin saHbi £ski*e hirde «F. H. Demirelli» idi. Garb musikisîni halka ' nasıl sevdirebiliriz ? Avrupa medeniyetinin geni» sanat ülkelerinde yıllardanberi serefli ve azametli bir varlığa dayanan ve giizel san'at telâkkilerinin en ile • risinde bulunan musiki nihayet yurdumuzda da lâyık olduğu serefe ve yüksekliğe erişecektir. ö y l e uma • n m ki artık acılanmızi, sevinçleri • mizi onun diline uyarak ifade edeceğiz ve böylece her millet gibi biz de bir musiki varlığı yaratacağız. Talâkatte en namlı hatibleri gplgede bırakan musikinin anlıyama dığımız dilini anlatmak, onu memleket ihtiyarhğımn, gençliğinin a rasına çabuk yaymak için akla ge len çareleri anlatacağım. Bunun iki yolu vardrr. Birincisi; musiki bilgi»ine tam manasile sahib ve memle ketinin duygularını yasatabilen, söyleyislerini musiki dilile becerebilen bestekârlara düser. Bu yurddaslar yurdun kokusunu, rengini, duygu • •unu tasıyan eserlerle memleketin musiki kütüphanesini zenginlesti rirler. Bu birinci yolu musiki bilginlerimize bırakırım. Yalnız şurada sırası gelmisken birsey söylemek isterim. Türk ulusu mütemadi inkı • lâblar geçirmektedir. Onun; dünkü yasayısile bugünkü yasayisı arasında büyük farklar vardır. Musikimiz de ister istemez bu değisikliklerin tesiri altında kalacaktır. Dünkü kafesli, haremli, tekkeli yasayısımı • zin ilham mah^ulü olan eski mu sikimizin yeni yazılacak eserlerde behemehal mevcudiyetini san'atkârlanmızdan ısrarla istemiyelim. Kompozitörlerimizi daracık bir sahada çaJıstnağa mahkum etmekten çekinelim, onları tamamile serbest bi • rakalım. Medenî hayatm her gün bir icabını kabul eden Türk mille tinin yeni duygularını, yeni heye • canlarını san'atlerile islesilner; onu evrensel bir mevkie yükseltsinler. fste o zaman muasır Türk musikisi doğacaktır. Bestekârlanmıza aid olan bu meselede fazla mütalea yürüttnekten çekinerek musiki hare • ketlerinin ikinci yoluna gelelim. Musikinin ulus arasında kök salacak bir surette yayılmasinı mümkün kılacak tek yol millete çok musiki dinletmektir. Musiki kulaktan öğrenilir. His ve san'atin birlesmesile de ifade edilir. Biz, birinciyi temin edebilirsek istegimiz tahakkuk etmis olur. Atci da olsa haki kati söylemeği borc biliritn. Bizde; musiki dostluğu ve muhabbeti çok zayıftır. Yakın bir zamana kadar mızıkacıhk yapanlann tnahkeme lerde sehadeti kabul edilmezmisl Münhasıran musiki dinlemek için gidilecek bir salon olmadığını da zannediyorutn. Avrupada konser salonu denilen yerlerin biz yaban cısıyız. Musiki dinlemekte olduğu kadar söylemekte de ihmalkârız. Içimiz • de hiç kimse doğru dürüst bir sarkı söyliyemez. Bu yüzden Avrupaya giden heyetlerimiz oldukça mahcubiyetler geçirmislerdir. Galatasarayin Avrupa seyahatinde altmıs izcinin vapurda usulsüz, nizamsız, söyledikleri şarkılara mukavbil bes Amerikalı tam bir vukufla ne güzel sarkılar söylüyorlardı. Hepimiz iyi şarkı okamasmı behe • mehal öğrenmeliyiz. Mekteblerde ckutulan musikî dersinin gayesi çocuk • lara sarkı söyletm'k olmalıdır. Her taIebenin saz öğrenmesine imkân yoktur, fakat sarkı soyliyebOmesi mümkün dur. Musiki nazariyattm dikkatli bir adam çok çabuk öğrenir ve bajkasma da öğretfbüir. Bizim musiki hocala • nna kalan meslek zorluğu da her mek» tebde bir koro yetistirmektir. Yoksa nazariyat öğretmek büyük ihfasas isi değildir. lyi, hocalarla bu is temin edi> lirse yannki nesfl arasında güzel bir musiki dostluğu yer bulur. Ondan sonra konser salonlarina bedava müsteri I aramak mabcubryetinden kurtulmuf oluruz. Musiki propagandasmda köyle, şehri ayri ayn mütalea etmek lâzirodir. Koyler, musiki propagandasinın daha kolaylıkla tatbik edflecek ve yemisini de o kadar çabuk vereceği bakir muhitlerdir. Şehirde kökleşmiş olan alaturka musiki tiryakfliği koyde nvrvcud değfldir. Köy, musiki namina da • vul, zurnadan baska birsey tanimar. Askerlflrte ünsiyet ettikleri havalan çalacak kadar yetismif bandolaria koy • deki yurddaslanmıza çok faydalı mu • siki terbiyesi verilebil^cegine inanmm. Orkestra burada sivrisinek vıziltisı gibi kalir. Koy meydanlarina yerleşti • rilecek radyo makineleri de biraz ise yariyabilir. Fakat pirü, pirtl yanan basulartn, aksi kalblerde duvulan zil ve davulun, keskin sesli borulartn ihtisam ve azametmi düşünSnSz. Evvelâ bu manzara gözü doldurur. Sonra kulak zaten ahskın olduğu bu toplu ahenk • ten hududsuz bir Z'vk duyar. Bando, Anadolu koylüsünün yalnız hissine değil, kahramanhğma da hitap eder. Eski muharebelerde askere şevk vrrmek İçin mızikalann çaldiginı her koylü kendi buvüğünden duymustur. Ulusal marslar (Plevne, Sıvastopol, tzmir gibi) geçmis günlerin aeı veya şehametli hatiralarmı bize yasatacak havalar propag«nda bandolarmin repertuarinı t^skil eder. Bu ifi yapmak çok kolay • dir. Bir defava mahsus olmak üzere her vilâyet 25 30 kisflîk bando takımı satin alrr. Halkevieri; askerliğinde mızıkada çalışrmş olanlaria yeniden oğrenmek istiyen istidadlı gençleri mutekaid bir mizıkadnin idaresi alhnda yerisrtrfr. Aksam dersieri hem tatlı bir vakit geçirmr saati, hem de yehNme zamanı olur. Yaz mevsiminde ctvar koylere tenezzühler tertib edilir. Na kfl ismi vflâyetler basanr ve köylüle • re güzr] saatler yaşatıldıktan sonra tekrar fehre avdet edilir. Kişm sehrtn tiyatrosunda konserler tertib edilir, bu •uretle rmzika çalan yurddaşlara da ofak ufak menfaatler temin edumis; olur. Askerf mızikalar yalniz merasimde değil; fakat cuma günleri, persembe •ksamlan halka ve askerİTİmire kon • terler vermek suretîle onfara musiki «evgisfni asıhyabilirler. Yeni harfierin tedrisatinda ordunun muvaffakiverl maarif tesköâtmdan ayagı değildir, bclki daba yüksektir. Sehirde ise if daha zorlatir. Alaturka musikinin en harmretli taraftarlan buradadir. Zevkleri alaturka musiki üe olcunlasan bu yurddaslar udlu. tefli bir ineesaz heyeti yerine içinde on bes, yirmi türlü saz bulunan ve hepsi bas • ka bir havadan, baska bir trlden çalan orkestrayt, ardı arkasi gelmiyen yanik sazeücr yerine «aatlerce tuhaf tuhaf sesler ctkaran bir ses san'atklrmı pek zorlukla dinliyeceklerdir. Fakat bir sün beyneimüel musiki tarzindaki inceli • ği, zariflîzi benimsiyeceklcrdir. Bir ses •aa'atkânnin bir bülbül kadar meha • retli ve san'atle bezenmis soyi^yisj karnf'nda onlar da veede «eleceklerdir. Bir orkestranm yarattığı o ; üaht ar oaoninin tüller kadar ince, denizler kadar engin bir ifadesi oiduğunu clbet bir gün duyacaklardır. Bu; musiki hareketlerini idare ednlerin dirayet ve zekâsm* bağhdir. Kendimiıi göster • mek için çaldığımiz, çaldirdığımız muğlâk ve yüksek eserlerle bize yak • lasmak istiyen kaç husnü niyeti aramizdan kaçirmıs, onlara konser salonlannda soğuk soğuk terler döktürmusüzdur. Hafif ve halk tarafmdan sevflmiş eserlerin yumuşaklığı, kivraklığı, ük de virlerde yüksek eserlerin azametine tercih ediîm'Iidir. tlkmektebe giden çocuğa edebiyat ve felsefe okutuTmaz. Şef dorkestrlerimizi nbu meseleye dikkatlerini çekerim. T RADYO Ç Bu aksarnki program j İSTANBUL: ' 17,30 lnlolâb dersleri: Ünlversl+*den nakll, C. H. F. genel kâtib! Receb Peker. 18,30 almanca ders . 19 dans musikisi, plâk 19,30 haberler 19 40 İhsan Ce lâleddin, Şan piyano refakatile 20 bafif musiki, plâk . 20,30 stüdyo sigan or kestrası 21,15 son haberler 21,30 radyo crkestrası 22 radyo, caz ve tango orkestrası. VİYANA: 17,15 gramofon . 18,05 kısa lkl konnş ma 18,35 piyano ve şarkı konseri 20 gramoıcnla masal: Çin ejderhası 20,45 gramofon ve radyo orkestrası tarafra . dan konser 21,20 eğlenceli konuşma 21,30 konserin devamı . 22 45 senfonik konser 23,35 haberler 24,10 gramo fonla büyük san'atkârların eserlerl . 24,05 cazband ve sarkılar. BERLİN: 18,05 senfonik konser . 18,35 plyano konseri 19,10 çocukların zamanı, jun. dan bundan 20,05 piyano İle sarkılar 20,45 haberler 21,15 Macar dansları mvu siklsi 23,05 haberler . 23,30 Arjantln dans musikisi 24,05 Londradan naklen cazband. BUDAPEŞTE: 18,40 cazbandla dans havalan • 19.05 ders 19,35 gramofon, konferans 21,05 orkestra konseri, haberler 22,55 salon musikisi . 24,05 haberler 24,25 Çingene musikisi 1,15 son haberler. Bahçemiz Yeşil dağlar göklerden denizlere uzanmls, Denizler gökyüzünde, gökyüzü deniz lerde. Uzakta bir bahçede iki genç çift uyanmls, Neş'e, sevinç kuşlarl clvlldlyor diz lerde. bançesidir di yorlar; Burada önder: Gönül ecesidir diyor lar. Çiftlerin çevresini saran renkli çiçek ler Bu bahçede yetişen ruya çiçekleridir. Bir yandan öbür yana uçuşan kele bekler Buranln hep dans eden giizel melek'eridir. Bu bahçeye mutlular bahçesidir. di yorlar; Burada önder: Gönül ecesidir. diyorlar. Bu bahçede kıskançllk, ağu dağitan eller. Sulanmiyan çiçekler gibi kirlhr, solar. Bu bahçede kuruyan ümidlerle dilekler Yeniden bir can bulur, gene klvançla dolar. Bu bahçeye mutluluk bahçesidir, di . yorlar; Burada önder: Gönül ecesidir, di yorlar. Bu bahçeye mutlular Bu musikinin halk arasında yayılması ve kök salması millete çok musikf dinletmekle mümkündür Nöbetçi eczaneler Bu aksam nöbetçi olan eczaneler funlardir: Şinasi (Büyükada), Yusuf (Heybeliada), Mehmed Kâzlm (Bahçekapı), H. Hüsnü (Küçükpazar), Übeyd (Alemdar), Sldkı (Beyazid), Üniversi te (Şehzadebaşl), Emilyadı (Feneı), Nuri (Aksaray), Erojilos (Samatya), Arif (Karagümrük), A. Hamdi (Şehremini), Merkez (Baklrköy), Yeni Türkiye (Hasköy), Yeni Turan (Kaslmpasa), Nail (Beşiktaş), Kurtulus (Şişli), ASTİ lttihad (Okçumusa cad desi, Galata), Garih (Taksim, Kum barad), Limonciyan (Taksim, Mis sokak), Faik Iskender (Moda), Mo da (Moda), Namik (KadıkSy), Merkez (Kadlkoy), OTtaköy, Amavud köy, Bebek Merkez eczaneleri de her gece açiktir. Sevgiseli Tunc Senfonik konser Irtihali miiessif Devlet matbaası başmüretttbi tsmail bir müddettenberi müptelâ olduğu hastalıktan kurtuljnnıy»rf>k evvelki gün Gureba hastanesinde vefat etmiştir. Cenazesi kendisini seven meslekdaslanmn göz yasları arasında defnedilmistir. Merhum tsmail uzun senelerdenberi Devlet matbaası basmürettibliğini ifa et • •nekte idi. Geride bıraktıği refika*ile üç evlâdına taziyetlerimizi bildiririz. Ufınbu! 8(t(di<|tSİ Tepebaşinda Şehir Şef Seyfettin ' Solist Sezai Asaf Asaf Konservatuar orkestrası konser leri serisinden üçüncü senfonik konser bugün saat 17,30 da Beyoğ lunda Fransız tiyatrosunda verilecektir. Şimdiye kadar verilen 2 orkestra konseri Cemal Resid tara • fından idare edilmişti. Bugünkü konser ise Konservatuar muallim • lerinden Seyfettin Asaf tarafmdan idare edilecektir. Programdaki Haydenin viyolonsel konserini orkestra refakatile Konservatuar viyolonsel muallimi Sezai Asaf çalacaktır. Konserin programı şudur: 1 Gluck . \\agner: İphigeni in Aulis Ûvertürü 2 Symphonie: Josef Haydn 3 Viyolonsel Konseri: Josef Haydn 4 Ballett Suite: Rameau piyes kısmı Bu akşam saat 20 de İNSÂNLIK K0IV1E0İSİ Yazan Balzak *** ALEMDAR EKMEKCİ KADIN fİlmini Saygı değer müşterilerinin yüksek arzu ve fevkalâde rağbetlerine binaen SİNEMASI OZAN OPERETİ (Eski Süreyya) Şef: Muhlis Sabahcrttîn Şehzadebsşı Eski Fransız Tiyatrosunda Ferah tiyatrosunda Fahri Gülıinç Ismail Dıinbüllü Bu g e c « Deli Dolu Operet 3 perde Yazan: hkrem Kcçit Besteleyen Cemal RejJt Kogün gündiiz matıne saat 14.30 da akşam 20 de Bîrkaç gin daha gösfereeektir. imm^mmmm Matineler: 2.S 5. srece 8.5 B ü AKŞAM Hayret ve ibretle Leblebici Horhor Ağa Büyük operet TURK SATILIK sevredilecek b^r fıJim SİNEMASINDA KAHRAMANLAR RİCHARD BARTHEIMESSTORETTA " l o t l N C ürk musiki san'atkârlan cemiyeti umum^kâtibi Receb Suad Vatan uğrunda hayatmı, servetini benliğini ve aşlum kavbeden bir kahramanın acıklı sersüzeşti 8 Ilaveten : E K L E R J U R N A L dönya ' Bugün PcRŞEMBE saat I de, yarın cuma saat 11 ve I de fazla seansiar ilâve edilmiştır. Sinemamızda bugüne kadar mevcud hasılat rekorunu kınnış, dön Bayramertesi olmasına ra&men fazla se^nslar ilâve etmeğe mecbur kalm, t t.r. flalkımızın österdigi bu emsalsiz rağbete karşı AVSEL İ P E K Senenin Biricik Türkçe Sözlü Şarkılı Memleket FUmi Türkiyenin Bütün Sinema Müdürlerine: akşam S A R A Y Sinemasmda "Bitmemiş Senfooi „ filmini yaratan büyük ve dahi san'atkâr WILLt FORST'un ikinci zaferi AŞKTAN KAÇILMAZ Oynıyanlar: ROSY BARSONY GEOR GES ALEKSANDR WOLF ALBAH RETTY Zevk Neşe Kahkaha oynak dans ve musiki filmi Sinemasında BATAKLI DAMIN KIZI MÂSHELİ filminin ilk iraesi münasebetile YILDIZ Sineması B Ü Y Ü K GA L A Bir Gönü Böy'e Avlandı Oynıyanlar ; KAY FRANC1S, GEuRCE BRENT Bu tıîmm mukemmeliyetinı ve çok be^enılecegini seyircilerımize tecn'n ederiz. Bugün rcatinelerden itibaren yeni progratn. Mevsimin hakikî en güzel Hlimlerinden SİIVEM A S I Bn mfistesna şahcstr dahi ilk tserı ksdar rafDet ve muvall'akiyet ve Bcrlın, Paus ve Vıyana g bı şehirlerin en büvuk snemalannda nutun rekorlarım k rmıştır. İlâveten t F O X J U R N A L Az kalan yerlerin temini için 41656 No. ya telefon edinız.

Bu sayıdan diğer sayfalar: