18 Nisan 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

18 Nisan 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

18 Nisan 19? 5 1 Camhtrriyet • TELGRAF HABERLERI Avrupa yolundan notlar NİSTEN M0NTEKARL0YA Sakala, bıyığa dair arbi Umuminin silip süpürdüğü, ahp, götürüp te, tarihin tozlu sahifelerinin arasına gömdüğü şylerden biri de sakal bıyık oldu. Eskiden .bunlar erkekliğin alâmeti farikası sayıhrdı. Sakalsız ve bıyıksız erkek, erkekten sayılmazdı. Henüz ötmeğe başhyan ispenc horuzlan gibi, erkekliğe özenen delikanhlar, üst dudaklanndaki hafif gölgeye maddî bir varlık temin etmek için, oraya sürmedik şey bırakmazlardı. Bıyıklarile iftihar edenler vardı. Posbıyık, pırasabı yık, kaytanbıyık, pisbıyık diye bir çok nev'e ayrılan bu alâmet, torba, çember, tahta, ça tal, didon, top, iliştirme, me nekse ve saire gibi acayib acayib sıfatlarla anılan sakalla beraber, erkeklerin gururla taşıdıkları ve kadınlann memnuniyetle gördükleri şeylerdi. Bütün bunlar, galiba, Umumî Harbde ekseriyetin giriftar olduğu yokluğa kurban gittiler. Siperİerde sabun ve su kıtlığı, berber yokluğu, nihayet bunları da yok ediverdi. Mütarekeye tıraşlı yüz ve alâmeriken denilen kırpık bıyıkla çıktık. Şarlo ortaya çıktığı zaman, bıyık can çekişiyordu. Onu görerek, dudaklarımızm üzerinde, bir diş hrçasını andıran sert bir tüy kümesi taşımağa başladık. Derken Adolf Menju zuhur etti. Ucları hafif düşük kaytan bıyıklara avdet ettik. Bazı mekteb talebeleri, bir aralık, dünyanm en sakil birşeyi olan bıyıksız çember sakal modasını çıkarmağa yeltendiler, tutmadı. Arkasından, diş fırçası küçüldükçe küçüldü.. Burun deliklerinin hizasında iki çirkin noktaya münhasır kaldı. Insan, bu çeşid b:yıkları gördukçe, cebinden mendilini çıkarıp, sahibine uzatacağı geliyordu. Nihayet, eski Romalılann tuysüz ve vakur çehrelerine, çehremizi uydurmayı hepsinden muvafık bulduk. Bu kimine yakıştı, kimine yakışmadı. Bir aralık, hiç unutmam, cereyana ben de kapıldıydım. Allah selâmet versin, şimdi yabancı memlekette bulunan samimî dostlaıımdan biri, beni cascavlak görünce, kaynanasma benzetmişti. Vazgeçtim. Lâkin düşünüyorum da, o upuzun bıyıklan, ciddiyet vermek şöyle dursun, insanı bilâkis gülünc eden çeşid çe?id sakallan ortadan yok eden her kimse Allah ondan razı olsun! Hıfzıssıhha ile temizliğin cihana hakimiyetini tesbit ve tevsik eden bir asırda, her cins illetin giriç kapısı olan ağzimızın ta dibinde bu mikrob yuvalannın hiçbir manası yoktu. Bu kıl yığınlarını hele şiikür defettik te, ceddimizin maymun olduğunu biraz daha unuttuk!. Ercâmend Ekrem TALU Türkçemizde *•• denizi evinin havuzu gibi götren çok beğendiği Çiçek bnratla iki defa B a r b a r o s «bu miz şeylere mis kadıa ve kadın kimbilir gibi deriz, ken yumruk kadar kaç defa çiçek T disini gördükten kale için döğüşesonra anladım ki memî dedi. Onun Yazan ı Ismail Habib Sevük Nis gibi demek te yumruğu ki bu ayni manaya çı kale kadardır! kar. Görmediğimiz üeılü yerlerin Bu şato tepesinden görünen pakendi hayaümizde kendimize göre noramaya doyum yok. Deniz sehri bir varlığı vardır; gözün okuyup değil de şehir denizi kucaklıyor. kulağın işittiklerile ona bir biçim Fakat bu oynak maviliği elinin er veriıriz. Berlin ve Parisi bile um diği kadar bağrına basabilmek için duğum gibi buldum. Gördüğüm taiki kolunu, tatlı bir kavis içinde, asarladığımdı. Fakat Nis... Meğer labildiğine açmış. Bunula da kanahakikat hayalden üstünmüş! madığı için, doğu tarafındaki iç liŞehrin ilkönce Masena denen gömanı, pergerle çizümiş gibi, böğ • beğini ve cana yakın çarşısını ge rüne kadar çekmektedk. Şehir deziyoruz. Çarşı baştanbaşa iki ta • nize ve arkadaki yumuşak sırth yerafh çınar ağaçlarile gölgeli bir seşillikler de şehre sevdah. Belirsiz rinlik içinde. Kelimelerini iyi bilmitepeler sehri bilirsizce kaldırarak yorum ama Falih Rıfkınm güzel bir göğsüne basıyor. Seven ve sevilen sözü akUma geldi: Selvi ölümümazira, Nis, mavi mırıltı ile yeşil fısıltı a • söğüd deremizin, ve çınar köyü • rasında, bembeyaz ve yeni yıkan müzün ağacıdır. Nisde bu çınarlı mış bir gelin gibi! çarsıyı gezerken kendimi kendimizEdebiyat mı yapıyorum diye dude sandım! raklıyorum. Hayır, bu sehirde ne Çarşıda, ayağma ipekli pijama bodur yer var, ne iri yer. Ne çukurpantalonunu geçirerek, plâj ma • luk, ne sivrilik. Şehrin Simiez denen yosile gezen kadmlar gördük. Nis yukan semtinde beş altı yüz odalı için »öyle bir darbı mesei söylenir • koskoca oteller gördüktü. Onlar bimis: cGökü kussuz, denizi bulut le büyük görünmüyor. İriyi geriye suz, ve kadtnı...» dalda yuva ya • almışlar. Gizli bir hendese bu belpan değil gökte uçan kuş denizin deye öyle bir ahenk vermiş ki bü • genişliğüe Alplerin yüksekliğini atün şehir tek ağızda incilenen tek şamadığı için görünmese gerek. Degülüş gibi! nizinin bulutsuzluğu da ya rüzgâ rının yelpazeleyip itisinden, ya günesinin nemlenmek için çekişinden veya başı karlı Alplerin örtünmek için çağırışmdandır. Peki kadınları?... Yok, yok şehrin kendi o kadar civelek ki başka yerde az örtülü açıkken burada en açık kadın bile örtülü gibi! Otokarla Nisten ttalyan sırtın daki Mantona kadar dağ yolundan gidip kıyı yolundan geldik. Gidişte kuşbakışı gördüklerimizi dönüşte içinden gösteren, alt kıyısını denizle karanın birleştiği yere dayayıp üst kıyısını dağm böğrüne asmış suyu bir sübü çember. tşi kuyumcu edebiyatına dökmek istersen bu Çiçek, çiçek Nis baştanbaşa çemberi dağın zünrrüd mahfaza bir çiçek sehri. Ve onları yalnız sına takıh pırlantadan bir kolyeye Tannnin verdiğile bırakm&mışlar. Renklerin evlendirilmesinden b*ş • benzet! Kapferranm yukardan görünü • ka başka renkler ve kokuların çeşü ömür: Kıvrak bir yarım adanın şidlendirilmesinden ayn ayrı çiçek sol böğründen uzanan burun, ada ler dünyaya gelmif. H&midin şu mealde bir beyti var: Kadmlar hadan yüzmek için denize ahlıp kuyyatın çiçeklenmesi ve çiçekler ne ruğunu henüz ayıramamış bir tim • batın kadmlaşmasıdır. Doğru, işte sah gibi. Monako ile Montekarlo, çiçekler kokulan kadın ve kadmlar meğer bunlar bir şehir değil bir yürüyen çiçek gibi. Dallar şehvet tablo kniş. Deniz, uzun dıh'Iarın açıp tenler renk saçıyor. Fakat o dan biri açık kalmış bir mustatil beyit Nis için tam değil. Yer yüzügibi, düzgün ve biçimli, karanın ne ün salmış o güzelim Fransız içindedir. Mustatilin iki yan kabarlosyorflarf hep bu Nis çiçeklerinden tısı üstünde karşı karşı ya yükselen çıkanlmaktadır. Çiçek burada iki Montekarlo ile Monako, karadaki defa kadın ve kadın kim. bilir kaç dıl'm arkasından kolkola değil, defa çiçek! göğüs göğse vererek birleşmişler: Bir gövdede iki isün! Kilometrolarla süren kordon boyunun yansına «İngilizler gezintisi» ve yansına da «Amerikalılar rıhtımı» denraiş. Belli, stecling ile do lan avlamak için bu kadar süslü • dür. Plâjın adı «Melekler hamamı», doğudaki yesilliğin adı «Altın boy nuz>. Şiir paraya ökse gibi. Yalnız bu kordon boyuna kim bilir ne kadar tnilyon döşediler. Her yol Romaya çıkarmış, yol güzeüiğinin sonu da buraya çıksa gerek. Hele gece, en pash lâmbalann en bol ışıkIarile öyle pınl pınl ve öyle nazlım nazlım bir yol ki yürürken bir ye rini inciteceğim sanıyorum! Sterlingle dolar düşünce İngîlizle Amerikan azaldı. Fakat iki yüz binlik sehirde bu anlaşılmıyor gibi. Sanıyorsun ki şehir keyfîni hiç bozmamış. Dünün bol kazancile yanm kazanclı gün gene tombul. Yarın eski dün olmasa bile gün yarında da pembe kalacak! Şehrin ortasında «Şato kayası» denen bir tepe var: Başı kesilmiş yeşil bir havuç gibi duruyor. Bizim koca Barbaros Nisi kuşatıp şehıri aldığı vakit bir iki gün içinde bu kale de almacakh. Fakat bütün AkMontekarlonun o ünlü kumar kazinosunu hayalimde daha bü • yük sanırdım, fakat bu kadar gü zel sanmazdım. Rivayete göre bü • tün varını kaybedenler şu yardan kendini denize atarmış: Yakuttan yelpazeler gibi açılmış yapraklar arasından eritilmiş çiniler gibi görünen deniz o kadar güzel ki insanın birşey kaybetmeden de bu gü zelliklerin dibine kadar atüacağı geliyor! Monakonun Akvaryomu bütün yeryüzünün en zengin deniz mü zesi, kumar kazrnosundan denize atılaniara karşıhk burada bütün denizin içkıi dışan çıkarmışlar. Meğer şu alık balıkların tayyarelileri ve tanklılan da varmış: İşte, camlı odacıklar içinde usta bh pilot gibi kanadlanm açarak uçanlar ve işte İngilizlerden önce tangı bulup içine kurulanlar! Nisten Mantone kadar yukardan gidip aşağıdan gelerek çevirdiğimiz subu çember, inandım, Cenneti Tanrı değil insan yapıyormuş! Ismail Habib SEVÜK Boğazlar meselesi Dış Bakanımız, Uluslar Kurumuna, Boğazların askerlikten tecridi hususundaki itirazımızı bildirdi Cenevre 17 (A.A.) Uluslar Kurumu Konseyi baskanı Tevfik Rüştü Aras meselenin esasına tema* etmekıizin Boğazların asker likten tecridi hususunda Lozan muahedesile tesis edilmis olan farkh muameleye Türkiye murahhası sıfatile itiraz etmistir. Tevfik Rüştü Aras bunun mnkabilinde Lokarno anlatması nevinden birşey mevcud bulunmadığını kaydetmiştir. Sir Con Saymen, Baron Aloisi ve M. Lavaî bu mesele hususunda kuyudu ihtiraziye dermeyan etmişlerdir. M. Laval Türkiyenin günün birinde Avrupanm bu mmtakasında tesis olunacak müşterek bir emniyet sisteminden istifade etmek arzusunda bulunduğu mütaleasını serdetmiştir. M. Litvinof Türkiyenin arzusunun kabili tahakkuk olduğuznı soylemiştir. NALINA MIHINA Eski bir harb hatırası ünkü gazetelerde çıkan bir a jans telgrafı, Fransız ordusu nun eski Başkumandani Mare » şal Petenin 1917 senesine aid ifşaa • tindan bahsediyordu. Bu telgrafa gö re, Maresal Peten «ümidsizliğe kapılan 54 firka 1917 senesinde cephede ve cephe gerisinde isyan ederek Parise y5rümüşlerdi.» demiştir. Bu haber, yalnız bizim gazetede 54 iincü fırka diye tashih edilerek çikt»; öteki gazetelerin hemen hepsi 54 firkanm isyan ettiğmi yazdılar. 54 fırka asker, en az 600,000 knl hıtar. Fransız cephesmden 600,000 kişi isyan ederek Parise yorür de bu, hiç gizli kalir mı? Daha, o zaman, Al • manlar farkina vararak, hemen b« 600,000 kişinin arkasından Parise yürürlerdi. Hakikatte, Fransiz ordusun da 1917 yüında çıkan isyan 54ftr• kayi Parise yürütecek kadar büyük olmamiştir ve Mareşal Petenin ifşaatı diye yeni birşey gibi meydana çıkarılan bu isyan çoktanberi malumdur. 1917 senesi 16 nisanmda, Jofrun yer m Başkumandan olan General Ni • \t* isminde, bizim Enver Paşaya ben • ziyen ateşli brr Fransiz kumandani, o nun Sarikamiş taarruzu gibi, Şampan • yada hesabsız kitabsiz bir taarruz yap* miştı. Almanlar bu Fransiz taarruzu nu darmadağm ettiler. 28,000 Fran • sizin maktul düsmesîle neticelenen bo taarruz vahim bir mağlubiyet şeklini almasuıa rağmen, General Nivel Fran siz ordusunn, Alman makmelitüfekle • rine biçtimnekte devam ediyordu. İşte onun bu kanh ısrari Fransiz ordusunda bir byan çikmasma sebeb oldu. 1917 mayisinda cephede ve cephe gerisia • de 75 piyade alayile 23 avci taburun • da ve 12 topçu alayinda ehemnuyetH ehemmiyetsiz itaaUizIikler, isyanlar oldu. Oteyeberiye «kahrolsun barbl» levhaları asıldı, bazı askerler kıt'ala rindan firar ettiler. Enternasyonal mar* sini soylenaeğe ve albayraklar çekme ğe başladılar. tstirahatte bulunan bir firkanm efradı, oteyeberiye dağıldılar. La Fere istasyonunu işgal ederek bir trene bindüer, fakat jandaımalaıia çarpiştıktan sonra, zorla brenden çı • karıldılar. Annamh askerlerle halîs Fransizlar arasinda kavgalar ve silâhlı müsademeler oldu. 2 haziran 1917 günü bütün bir alay Parise gitmek üzere Villers Cotterets yolunu tutmuşhı. Fakat diğer kıt'alar, Smid ettikleri gibi, kendüerine iltihak etmediklerinden bu alayın efradı tek rar karargâhlarina döndüler. Itaatsizlikler ve isyanlar çok şiddet • le tecziye edildi. Bir Fransiz mecmuasi diyor ki: «tsyan, hiç ulüvvücenab ve mer • bamet gösterihneden vaîi«iyane basü • rildu Efrad arasinda beştebiri rastgele seçüerek idam kaziğina bağlandı. Bir sürü delikanlı kurşuna dizildi. Birkaç bin asker vatandaş bir günlük isyan • larıni hayatlarile ödediler. Ekserisi, bu akıbeti şikâyet etmeden kabul ettiler. Çünkü su veya bu suretle ölmenin on lar için ehemmiyeti yoktu.» General Nivel azledilerek yerme Peten Başkumandan oldu. Fransiz ordu • sunu büsbütün isyandan kurtaran odur. Peten ber yerde kıtaatı birer birer zi yaret ederek efradin derdlerini dinle • di ve vaziyetlerini îslâh ettL Bundan sonra bir daha Fransız ordusunda is • yan çikmadise de cepheye gönderilen askerlerin daima Enternasyonal mar • sini okuduklari sik sik görölüyordu. tşte Petenin anlattığı ve yanlişlıkla 54 firkanm Paris üzerine yürümesi şekUnde gösterflen isyanin maîi'yetf Eski Posta Umum Deniz konferansı ve Almanya Müdürü Muhakemesi bitti beraet etti Ankara 17 (Telefonla) Posta Telgıraf ve Telefon eski Umum Müdürü Fahri ve muavîni Suphi ve Telgraf tsleri Müdürü thsan Cemalin Ankara Asliye birinci ceza mahkemesinde devam eden muhakemeleri bugiin neticelenmi; ve her üçü de beraet etmişlerdir. İngiltere Aîm^nyayî davet etti Paris 17 (A.A.) Cejıevreden Oeuvre gazetesine bildirüiyor: Sir Con Saymon, Ingilterenîn Alnıanyayı haziranda Londrada toplanacafe deniz eksperleri konferansına davet ettiğmi söyleroişttr. Bugünkü Kamutay Ankara 17 (Telefonla) Kamtıtay yarra saat 15 te toplanacaktır. Raznamede bazı nrönakalelerle bir iki idam mazbatasımn tasdiki vardrr. Balkan Ekcmomi konseyi içtimaı Ankara 17 (A.A.) Balkan antanta ekonomik konseyi içtima • lanna istirak edecek olan Rumen ve Yugoslav murahhasları bugün • kü ekspresle sebrimize gelmisler. Durakta Dı« İsleri Bakanlıği na znına karşılanmışlardır. Rotnen murahhaslan Ankara Palasa, Yugoslav murahhaslan ise *•'çiliğe inmişlerdir. Elen muraW.««Ian yarmki eks • presle s^îeceklerdir. Murahhas heyet baskanlan ya • n n saat 15,30 da aralannda hususî bir toplanh yapacaklardır. Ekono ınik konseyin gehel toplantin d» yarın saat 16 b'uçukta HilâlUhmer merkez binan salonlannda açüa • caktır. Kastamonuda büyük bir yangın Kastamonu 17 (A.A.) Dün aksam 18,30 da NasruHah meydanmda manifaturacı Kâmil Kaypok oğlunun dükkânından çıkan bir yangm neti • eesinde elrafında bulunsn 35 dük k&n kamilen yanmıştır. Zarar elli bin lira tahmin edilmektedir. Sitâh ticaretinin tanzimi Cencvre 17 (A.A.) Silâh tiea retinm tanzimi için toplanan komüe, bv nizamname metni tesbit etmiştirMetin, şu noktaları rhtiva etmektedir: Silâh imal ve ticareti arsiulusal umumî nizarr bağhdır. Her raali scne nin başlangıdnda, muhtemel mmhe deyi akdeden taraflar, rnnlî raödafaa bvtçesinde mühbnmat imal ve mubayaası için mevzu tahsisat miktarini bü direceklerdir. Bu seküde, hükumetler programlarini tanzim edebilecekler ve rnukabü kararlarinda gecikmis obnı • yacaklardır. Devletlerin silih siparisleri, Cenevrede ibdas edflecek vâsi kontrol salâ • hiyetini haiz teşkilâta bildirilecektir. Bu teşkilât, kendisine yapilacak teb liğlerin doğruluğunu tasdik etmekle mükellef olacaktir. Malî senelerin sommda devletler, sene zarfindaki imalât, mubayaa, it halât ve îhracatlarını Cenevreye bildireceklerdir. Ankarada bir idam Ankara 17 (Telefonla, sabana karşi) Bu g*cç sabaha karşı bir idam hükmü infaz edildi. Asılan 0sküblü AIi oğlu Ayet iuninde bir katildlr. Mama köyünde Kanbur Tevfiği öldürmüş ve ölüm cezasma çarpılmıstı. Cezas* Kamutayca da tasdik edildiğinden karar bugün Ad liyeye bildirilmis ve hükum simdi Samanpazannda infaz olunmustur. Bahreyn adalannda bir facia Londra 17 (A.A.) Bahreyn adalarmda tran tacirlerinden bir zat sadaka dağıtırken bu zatın et» rafına toplanmıs olan halk arasrada zuhur eden bir panik yüzünden 35 kişinin ölmüş olduğu haber verilmektedir. İngilterede bir tren kazası Antigouvsh 17 (A. A.) (tngilterede) Bura yakınlarında eksprs yoldan çıkmış ve makinist ile bir yolcn ölmüştür. Birçok yaralı vardar. Bulgar ordusundan çıkarılan zabitler Sofya 17 (Hususî muhabirimizden telefonla) Büyiik Asker! Şura 42 miralây ve kaymakamm ordudan çıkanlmasma karar ver • mistir. Yugoslavyada intihabat Belgrad 17 (A A . ) Basbakan ve Dış İsleri Baksnı M. Yevticin sayIav namzedlerî listesi bu sabah tasdik edflmek üzere temyiz mahkemesine oOdirilmiştir. Dr. HAYDAR İBRAHİM AYDAR İbtisasında tetkikat yapmak da dâneeektir. uzere Almanyaya gHmisb'r. Haziran basm Ihtısas = Uzuğ 2 Ölüleri ihya etmek mümkün değüdir = Ölüleri dirüt Örnek: Kviak hastahklannda ihtısası vardvr = Kviak htu . mek mümkün değüdir. talıklannda uzuğu vardtr. İhzar etmek = Hazırlamak (Bak: Hazır) Mutehassu = Uanan İkame etmek = Çekmek = (Fr.) Descendre, tracer Örnek: İstatistik miitehassm = lstatistik uzmam. Örnek: Amud ikame etmek = Dike çekmek. Ihtişam (Bak: Debdebe) = Görkem İkame etmek = Koymak = (Fr.) Placer Örnek: İhti$am içinde ilerliyen büyük bir alay ss Görkem Örnek: Nöbetçi ikame etmek Nöbetçi koymak. içinde üertiyen büyük bir alay. İkame etmek = Açnnak = (Fr.) İntenter lhtiva = Kapsa 1 Öz türkçe köklerden gelen sözlerin karşisıÖrnek: Dava ikame etmek = Dilev açmak. İhtiva etmek = Kapsamak, almak, içine alraak na (T. Kö.) beldeği (alâmeti) konmuştuı. Bun'.aİkame etmek = Getkmek = (Fr.) Produire, etablir. lhtiyaç = İhtiyaç (T. Kö.) rın her biri hakklnda sirasile uzmanlarimlzln (müteÖrnek: Beyyine ikame etmek = Kanıt getirmek. thtiyar (Yaşh anlamma) İhtiyar (Fr.) Vieux, hassls) yazJarlnl gazetelere vereceğiz. İkame etmek = Yerine koymak, geçirmek = (Fr.) vieillard 2 Yeni konan karşillklarin iyi aylrd edilmesi Remplacer İhtiyar = tsten = (Fr.) Option îçin, gereğine göre, fransızcalarl yaıllmış ayrlca örÖrnek: Ahmedin yerine Mehmedi ikame etmek = Ahmedin lhtiyaırî == tstenel = (Fr.) Factdtatif nekler de konulmuştur. yerine Mehmedi koymak. 'Örnek: İhiiyarî mevkif =: İstenel durak. 3 Kökü türkçe olan kelimelerin bugünkü iştkamet etmek = Oturmak, eğleşmek = (Fr.) De lenmiş ve kullanllan sekilleri ahnmiştlr. Asll ak olan İhtiyar = Katlanma = (Fr.) Suppcrter, endurer mettrer hak, aslı ügrim olan hüküm, türkçe «çckı kökünden Örnek: Ortadaki bütün müşkülut iîe mücadeleyi ihtiyar edeOrnek: 1 Nerede ikamet ediyorsunuz = Nerede oturuyor gelen şekil gibi. rek bu işe giriştim = Ortadaki bütün güçlüklerle döğüşmeğe sunuz? katlanarak tnı tşe giri§tim. 2 Biraz zaman oraia ikamet ettim Biraz zaman ora . İhtrras (Bak: Htn) İhtiyar (Bak: trade) = (Fr.) Volonte da eğleştim. Ihtiraz = Çekinme, sakımna (Bak: Heaer, tehaşi) thtiyat = 1 Saknı, 2 yedek İkaroetgâh = Konut İhtiraz etmek = Saknunak Örnek: 1 Ihtiyat ile hareket ediniz = Saknı ile hareket Örnek: İkametgâh ittihaz ettiğiniz yerde sizi bulamamtş Örnek: Şunun bunun hakkında dedlkodu etmekten ihtiraz ediniz. ederdi = Şunun bunun hakkınde dedikodu etmekten saktntrdı % Yoi vzvmâur, ihtiyat benzin ahntz ~ Yol uzundur, yedek lar = Konut edindiğiniz yerde sizi bulamamışlar. İkan = Sağbili {(çekintrdi). benzin alınız. Örnek: Bu meseledeki kanaatim mertebei ikana vasu ol Muhtoriz = Sakıngan, çekingen Ihtiyatkâr = Saknılı = (Fr.) Prudent muştur = Bu sorumdaki kanığım sağbüi derecesine varmışttr. Örnek: Niçin böyle muhteriz duruyorsunuz? ^ Niçin böyle Örnek: Devlet Ulerinde ihtiyatkâr buîunmak en mühim bir İkaz etmek = Uyarmak, uyandurmak hakmgan {çekingen) duruyorsunuz? hassadır = Devlet iilerfnde saknılı bulunmak en önemli bir Örnek: Ben hiç öyle bir zanna düfmemi^tim, bereket ver İhtisar etrnek = Kualtmak tizgüdür. sin beni ikaz ettiniz •=. Ben hiç öyle bir sanıya düşmemiştim, Örnek: Bu kttabı ihtisar etmeliy&iniz 3 Bu kitabı kısaît thtizaz = Tîtreme bereket versin beni uyandvdınız (uyardımz). tnalıydınız. Ihtizaz etmek = Trtremek Müteyakkiz = Uyanık, tetik Muhtasar =" Kısak thya etmek = Canlandırmik, diriltmık Örnek: Her işte gayet müteyakkiz bulVMmahdu =s Her ifte Örnek: Muhtasar yazmak için birçok fikirlert iuraya koy . Örnek: 1 Su iyüiğiniz beni ihya etti = Bu iyttiğiniz benl pek uyantk (tetik) bulunmahdır. fiadım = Ktsak yazmak için birçok fikirleri buraya koymadvm. eanlandırdt. Osmanlıcadan türkçeye İkbal = Olcay, erge Örnek: İkbale olâuğu gibi idbara karşt da metin buhmmaü « dır = Olcaya oiduğu gibi düşkünlüğe karst da âayamkh bu lunmalidır. İkdam etmek (Bak: Cehd) = Düsürmek İklU = Taç İklim = İklim (T. Kö.) İkmal etmek = Bütiinlemek, tamlamak, tümîeroek Örnek: Bu yazdığınız eser, şimdiye kadar üeri sürdüğünüs düşünceleri ikmal ediyor Bu yazdığınız eser, şimdiye kadar üeri sürdüğünüz düşünceleri bütünlüyor (tamltyor, tümliyor). İkna etmek = Kanıtmak, bandrrmak Örnek: 1 Ortaya konan delüler beni bu isin sthhatine ifcna etti = Ortaya konan tanıtlar beni bu isin doğruluğuna ka. ntttı. 2 Bu meselede yalnız beni ikna etmek kâfi değildir = Bu sorumda yalnız beni kandırmak yetmez İkrah, istikrah = Tiksinç Örnek: Yaptığı mugayiri ahlâk harekeüer bana ikrah (is ttkrah) verdi = Yaptığı yantıahlâksal hareketler bana tik sinç verdi. ikrah etmek, istikrah etmek = Tiksinmek Örnek: Ortalıkta hüküm süren ahlâksızüktan ikrah ettim Ortahkta hüküm süren ahlâksızliktan tiksindim İkram (izaz) etmek = Ağırlamak Örnek: Misafiri ağırlamak, Türklüğün hiç kaytetmediği âli. cenablıklardan biridir = Konuğu ağırlamak, Türklüğün hiç kaybetmediği akiltklardan biridir. İkrar etmek (Bak: Itiraf) = Söylemek Ornek: Hem kalbiyle iman, hem de lisaniyle ikrar etti Hem yvreğiyle inandı, hem de diliyle söyledi. İkraz = Od'ünç, ödünç verme Ornek: Bana ikraz suretüe gösterdiğiniz iyüiği unutamam r= Bana ödünç verme yoltyle gösterdiğiniz iyüiği unutamam. karsılıklar kılavuzu: 2 3

Bu sayıdan diğer sayfalar: