17 Ağustos 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

17 Ağustos 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURİYET 17 Ağustos 1936 VIYANA OONU Tarihı tefrika: 126 / // // H ( Şehlr ve Memleket Haberlerl ~) Siyasî icmal İnegölde hayat Bu sene tütiin yüzünden Küçük Kara Mehmedin saray kadmlarile konuş köylü iyi para alacak maktan maksadı, yüzünü görmedigi, dudağının ta înegöl (Hususî) Şu yaz mevsi minin sıcaklan yüzünden bunalanlar bidını alamadığı anası hakkında birşeyler öğrenmekti! raz dinlenmek, ferahlanmak ve bilhassa M. TURHAN TAN Haremağalan ise belinlemişlerdi, karla sanlı olduklan halde boyuna ter döküyorlardı. Orada, o tipi içinde kurdlann, ayılann hücumuna uğramak hatırlanna gelmekle beraber endişe etmemişlerdi. Çünkü o vahşî hayvanların Kızlarağasını tanıyarak saygı göstereceğine inanıyorlardı. Padişah, insin ve cinnin hükümdan olduğuna, Kızlarağası da onun başhizmetkân bulunduğuna göre hayvanlardaH dahi kcndilerine zarar gelmiyeceğine imanlan vardı. Onlar yalnız boradan ve soğuktan korkuyorlardı. Onun için de yolu azıtan silâhh saraylılann yanlanna gelmelerini bckliyorlardı. Şimdi önlerine fırtınadan kuvvetli, kurddan ve ayıdan insafsız bir adam çıkmıştı, sarayın en büyük adamına Haseki Sultanlar önünde dayak atıyordu. Bu hal, zavallılann minimini akıllarını büsbütün küçültmüş ve işlemez bir biçime sokmuş gibiydi, hepsi bönbön manzaraya bakıyordu. Yusuf Aga, attan yıkılmak ve atın altında kalmakla zaten harab olup git mişti, başına durmadan inen kamçı darbeleri bu bitkinliği son hadde getirdiğinden artık inliyemez de olmuştu, gözünü kapayıp ölümünü bekliyordu. Küçük Kara Mehmed, onun lüzumu kadar ezıldiğini görünce kamçı faslını kapadı: Seni pis iğdiş seni, dedi, bir Sipahi yavrusile dalaşmayı vezir kafası kes tirtmek kadar kolay sandın ha. Şurada geberip git te öz Türk yumruğunun ne olduğunu anla. Eğer Kara Mustafa Paşanın hayli suçlu olduğunu bilmesem senin kara derini yüzer, içine kar doldunırum. Fakat bunu yapmıyorum, murdar etini gene murdar derinin içinde bırakıyorum. Olürsen vebali senin boynuna!... Ve yıkıldığı yerde rahata ermiş gibi duran hayvanın bu hali dikkati celbettiğinden gülümsedi: Ulan, dedi, sizin atlarmız da kendinize benziyorlar, düstükleri yerden kalkamıyorlar. Insan ve hayvan ne güzel uyuşmuşsunuz! Artık aynlıp gidecekti, lâkin ilk hamle sırasında kopardıkları yaygarayı bı rakarak fıkırfıkır gülen gözlerile kendini alkışlar gıbi görünen kadınlann bu çapkın durumundan ilham aldı, yeni bir azizlik tasarladı ve atlarının üzerinde kuvvet ilâhını selâmlarcasma miskin bir vaziyet alan öbür Haremağalarına dönerek kamçısım şaklattı: Haydi, dedi, dağılın, bana görünmiyecek kadar uzaklaşın, ağanızı da bile alın. Ben su hatun kişilerle yalnız kal mak isterim. Emir ağırdı, fakat karlar içinde ses siz bir inilti ile kıvranan Yusufa eş olmak daha ağırdı. Haremağaları bu hakikati sarsılmış akılcıklarile kavramakta geri kalmadılar, bir lâhzada verilen emre itaat ettiler, atlannın başını tipinin yarattığı dumanlı ufkun kucağına çevirdiler, uzaklaşmaya basladılar. Ağalarını, yerde yatan Yusufu unutmuşlardı, biran önce oradan savuşmak istiyorlardı. Küçük Kara Mehmed, iki kuvvetli kamçı clarbesile, karlara bürünüp yatan atı ayağa kaldırdı ve urküp kaçmasına meydan vermeden dizğinlerinden yakaladı, gür sesile yola düzülen köleleri çağırdı, Yusufu göstererek gürledi: Bu iti de bile götürün dedim, duymadınız mı? Herifi ata yükletmek ve düşmemesi için sarıp sarmalamak beş on dakika süren bir iş oldu, ağalar, muhtemel tehlikeyi mahzuz bir sükunetle karşılamaya hazırlanmış görünen Haseki Sultanlann, damdönörlerin yüzüne bakmadan artık ayrılıyorlardı. Lâkin iclerinde bu sessizlikten doğan derin bir kin vardı, kadınları şimdiden itham ediyorlardı. Halbuki Küçük Kara Mehmedin hiç te kötü bir niyeti yoktu, kadınlarla şöyle kardeşçe hasbihal etmek istiyordu. Padişahın horoz sesine namehrem tutup yalnız Haremağalarına emniyet edebildiği, öyleyken kirli dedikodulardan uzak tutamadığı alay alay kadınlardan birkaçı ile başbaşa kalmakta saray kudretini, saray kıskançlığını yenen bir erlik sezip kıvanc duymuyor değildi. Lâkin öz maksadı konuşmaktı ve kabil olursa yüzünü görmedigi, dudağının tadını alamadığı talihsiz anası hakkında bir şeyler öğrenmekti. Bu ana hicranı, Öksüz büyüyen Kara Mehmedin yüreğinde sönmiyen bir ateşti. Babasından ve Bülbül Hatundan dinlemek suretile kendini yabancı bir memlekette doğurduktan sonra beşikte koyup ölen anası için hayalinde bir süna çizmişti. Savaşlarda ölüm tehlikesile karşılastıkça, her zafer sonunda geniş bir nefes aldıkça hep o simayı selâmlardı. Hele yatacağı zaman onu kucaklamadan başını yastığa koymazdı. Talihsiz anasınm saraydan denize atıldığını ve ölünce de Tuna yolile gene denize yollandığını biliyordu. Bu bilgi sebebile de içinde derin bir hınc yasıyordu, anasını denize atıp öldürmek istiyen kadını tanımak istiyordu. îste Haremağalarını püskürtüp kadınlarla basbasa kalışı bir yandan da bu dilek yüzündendi. Eğer orada, o kadınlar arasında anasının katili varsa vazifesini yapacaktı. Küçük Sipahi, kendisinin de tasnif ve tahhl edemediği bir sürü kanşık düsüncelerin ibramı altında böyle bir durum yarattıktan sonra arabaların yamna ya naştı. Tipi hâlâ durmamıstı, kar borası olanca hızile devam ediyordu. Lâkin kadınlann üsümesi çoktan geçmişti, sıcak bir merak ve alevli bir heyecanla kendiIerine mukadder görünen macera dakikalarını bekliyorlardı. Burada psikolojik bir noktaya işaret etmek isteriz: Mahpusluk, insanları ekseriya hasta eder. Uzviyetin yanmefluç yaşaması, dimağm ise boyuna ve verimsiz islemesi bu hastalığa sebebiyet ver mektedir. Fakat hürriyet biçimindeki mahpusluklardan ruh anarşisi doğar. Şark saraylarındaki müvazenesizliklerin, akla sığmıyan dalâletlerin sebebi de budur. Dimağ terbiyesi nakıs olan ve yalnız dişi olarak yasadığını her saniye hisseden saraylı kadın, ruhî dalâletlere düşmekte saray erkeklerini fersah fersah geçmiştir. \Arkas\ varl banyo ihtiyacını temin etmek için akm akın 1300 metro yüksekliğindeki tepelerin ve ormanlığın içine gömülen Oylat kaphcasına gıtmektedirler. Insan bu kalabalığı görünce Oylata rağbetin yerinde ve hatta fazla bile olduğu görülüyor. Fakat ne yazık ki burasını Maliyeden icarla alanlar kazanclarının bir kısmmı olsun halkın sıhhatini korumak için sarfetmi yorlar. Barakalar 6 7 sene evvel ldman Yurdu tarafından yapılmış, fakat sonra hiç bakılmadığından delikdeşik olmuş tur. Nitekim bu hafta yağan bir yağmurda bütün eşyalarile birlikte baraka içindeki halk ıslanmıstır. Buna göz yummak sıhhat için hiç doğru olamaz. Hamamda soyunma mahalli çok iptidaî olduğu gibi çok ta pistir. Halkın kaplıcalara gelmesile büyük kazanc temin edenler, milletin sıhhati ve temizliği için kazanclarının bir kısmmı oraya sar fetmeğe mecburdur. Böyle giderse Oylat kaplıcalanna rağbet azalır. Ve bu azahş kaplıca yüzünden geçinen yüzlerce köylünün ekmek kapısını kapamış olur. * * * Bu sene inegölde havalann yağışlı gitmesi bir kısım köylülerimize zarar vermişse de umumiyetle ekinler çok iyidir. Bilhassa mısır eken ve onunla geçinen dağ köylüleri çok memnundur. Dört beş senedenberi bu derece mısırda bereket olmadığı anlaşılıyor. Bu sene her başakta en aşağı dört beş mısır koçanı gönil mektedir. Hele susam ve tütün yetişti renlerin keyfine diyecek yoktur. Bu sene tütün tarlaları, en iyi boy veren mısır tarlalarile boy ölçüşmektedir. Bu sene bütün tütün eken köylülerimiz köylerine iyi para sokacaklardır. Bir kaç sene evvel köylüye bir cins ve Inegöl toprağına uygun tütün tohumu dağıtıl mıştı. Işte bu iyi idare sayesinde İnegölde tütün cinsi ıslah edilmistir. Bursanın güzel sayfiyesi Dolubaba kampında Denizden 1200 metre yüksek olan bu yerde günler çok güzel geçiyor Musul petrolları usul petrolları birdenbire dün? ya politikasında tekrar feTka • lâde nazan dikkati cebetE^ Çünkü yeryüzünün en zengin petrol h a ^ zalarından biri olan Musul ve civann fl daki petrol sahasının heyeti umtımi;'esi şimdi İngilizlerin ve daha doğrusu do| • rudan doğruya tngiliz hazinesinin elng geçti. Bu suretle İngiliz donanması v& hava kuvAetleri cenubî İrandaki, sermayesi îngiltere devleti hazinesine aid bu • lunan İngiliz İran kumpanyasının işlet" tiği petrol sahasına ilâveten, daha zengıö ve daha emin mayi mahrukat membaı tsmin etmiş bulunuyor. Şimdiye kadar Musul ve civan pet " rolları beynelmilel sennaye ve müesseîeIerin elinde idi. Filvaki bu petrollan i? • letmek imtiyazına sahib olan müesseselef hâlâ beynelmilel sıfatı ve sermayeyi ha izdir. Fakat sermayelerin ve şirketlerdekî hisselerin ekseriyeti ve binaenaleyh kon " trol hakkı artık tamamile îngilterenin e B line geçmiştir. Şöyle ki Musul ve alelu • mum şimalî lrak petrollarını işletmek im« tiyazı lrak devleti tarafından iki bey " nelmilel kumpanyaya verilmişti. Bunlar dan biri eski Türk petrol şirketini istihdaf 1 eden «lrak Petrol şirketi» Diclenin şar kındaki ve «İngiliz İşletme şirketi» de mezkur nehrin garbindeki petrol madenlerinin imtiyazını almıştır. Müahharan, ikinci müessesede Alman, İtalyan ve Mı" sır sermayelerine hisse ayrıldığmdan bunun ismi değiştirilerek «Musul Petrol madenleri kumpanyası» adını almıştı. Birinci kumpanyada müsavi olarak în* giliz, Amerikan, Fransız ve Felemenlc hisse ve sermayeleri vardır. ingiliz hisse* sine aid sennaye îngiliz hazinesine aıd «îngiliz îran Petrol kumpanyası» ser * mayesinden tefrik edilerek verilmiştir* «lrak Petrol kumpanyası» ismini taşıyan bu şirkete küçük Felemenk sermayesinid sokulmuş olması, ismen değilse de hakr katte îngiliz hissesini kuvvetlendirmiş bulunuyor. Şimdi ise lrak petrol kumpanyasındaki îngiliz sermayesi Diclenin garbinde, yani asıl Musul petrollarını işleten kumpan • * yanm, îtalyaya ve Mısıra aid hisseerini almış ve bu suretle her iki kumpanya ta" mamıle İngiliz kontrolu altına girmiştir. îtalya, bu kumpanyaya bir milyon îngiliz Vralık sermaye vermeği vektile ta • ahhüd etmisti. Fakat malî müşkülâttan ve ihtimal siyasî düşüncelerden dolayı bu sermayeyi vermiyerek hissesini ve hakkını İngiltereye satmıştır. Mısır dahi kendisi için ayrılan 500,000 ingiliz liralık hisseyi almaktan feragat eylediğinden bu hisse de gene İngiliz hazinesine aid sermaye ile eatın ahnmıştır. Sermayesi ve işletmesi ingiliz hazinesinin eline geçen Musul ve alelumum lrak petrollan İngiliz İmparatorluğunun mü dafaa ve iktısadî noktadan şimdi gözbebeği bulunuyor. Bunun için Filistindeki Arab Yahudi kıtaline karşı bir derece lâkayd kalan îngiltere, Musul petrollarını Hayfaya akıtan boru hattınm taarruza uğramasma karşı fevkalâde hassasiyet göstermektedir. Ahiren boru hattınm bir kısmı tahrib edilerek ateşe verildiğinden îngiliz ordusu, bütün hattı askerî muhafaza altına almıştır. Musul petrollannı Akdenize getiren boru hattınm müntehası olan Hayfa limanını deniz cihetinden yice muhafaza için Kıbrıs adasmın dünyanın en büyük deniz ve hava üslerinden biri olmasına İngilterece karar verilmiştir. Şimdiden adada tahkimat ve keşiflere başlanmıştır. İngiliz politikası Musul petrolları üzerine titriyor. Bunun için dünya politikasında Musul petrollannin ehem miyeti fevkalâde arttı. Bursa Valisi ailesi efradile Dolubaba kampında Bursa (Hususî muhabirimizden) Saat on sekiz! Bursanın birçok tanınmış şahsiyetleri işlerini bitirmişler, otomobillerine binerek denizden 1200 metro yüksekteki (Dolubaba) kampına gidiyorlar. Burası kamp değıl, emsalsiz bir dağ sayfiyesi... Çamlığın içinde yüze yakın irili ufaklı çadır kurulmuş, kadınlar, gene kızlar, minimini yavrular şen kahkahalarla sabahtan geceyansma kadar koruyu çınlatıyorlar. Dansediyorlar, koşuyorlar, çeşid çeşid oyunlarla çok eğlenceli vakit geçiriyorlar. Bursa, rutubetli bir sıcağm bunaltıcı tesirile cayır cayır yanarken burada ılık bir bahar havası esiyor, paltolar, yünlüer sırtlardan çıkmıyor. Geceleri üstümüze sıkı sıkı kıs örtüleri koyuyoruz. Bursa Valisi Şeiik Soyer, Vali muavini Edib de aılelerile buradalar... Ben de üç dört gündenberi aralarındayım. Bursada işi olanlar sabahları inip akşamlan kampa dönüyorlar. İclerinde zabitler, doktorlar, baytarlar, mühendisler, fabrikatorlar, muallimler, ticaret erbabı, ticaret odası reisi ve Borsa komiseri de var... Istanbullular, yazm Bursaya göçetmek için can atarlar. Halbuki Bursahlar sıcaktan kurtulmak icin işte böyle dağlara, denız kenarlarna, kaçarlar. Dolubaba kampmın mucidi Bursa hastanesi doktorlarından röntgencı Cevad Tahsindir. Beş altı yıl önce ilk defa buraya ailesini çıkaran doktor bugün kampın üçük bir kasabayı andırdığmı görmekle kimbilir nekadar seviniyor... Aksamları saat 19 da Dolubabaya varıyoruz. Çadırların önünde ve çamlann gölgesinde kurulan masalardan seyredılen gurub, ortalığı her saniye değişen renklere boğuyor. Dolubabanm sularına buz katmıya hacet yok. Yemekler için ise hava burada zaten tabiî bir frijider vazifesi görüyor. Çamların göğdelerine asılı duran teldolabları cazib birer lokanta vitrinlerini andırıyor. Asayişin, emniyetin en çok hüküm sürdüğü yer burası... Çünkü Bu rada herşey meydanda... Hatta geceleri çadır kapılannı bile kapatmadan yabyoruz. Değil insan ve hayvan; hatta vahşi hayvan tehlike ve korkusu bile yok!.. Akşam yemeklerini 3040 kişi Vali mizle birlikte yiyoruz. Bursa Valisi Şefik Soyer; mükemmel bir iş adamı olduğu kadar, eşsiz bir cemiyet adamıdır da.. Onun burada mevcudiyeti bile hepimize yüksek bir zevk veriyor. Sofrada 7 ya şındaki çocuktan tutunuz da her cins ve meslekten kadın ve erkek var. Geceleri kamp; gündüzden daha çok neş'eli.. Çadırların önündeki lâmbalarm ışıklarile korumuz sanki her gece şehriâyin yapıyor ... Aileler grup grup toplanıp gramofon çalıyor, sarkı söylüyor, dans ediyorlar. Gene kızlar burada, manikürlü parmaklarile çadırlannın önündeki toprağı düzeltip dans yerleri yapmışlar... Geceleri ortalığa güzel kokular saçan camlann bu halini bir arkadaş; bir oksijen tüpünün birdenbire açılışma benzetiyor. Ciğerlerimiz öyle yıkanıyor, öyle temizleniyor ki adeta bir daha kirlenmiyecek gibi. Geceyarısına doğru kamptakiler üçer beşer kolkola gezinti yapıyorlar. On ikide herkes çadırına çekiliyor. Artık dağ başmda korkunc ve vahşi ıslıklar çalan çamlann uğultusundan baska çıt kalmıyor. 1200 metrodan asağılarda, uzaklarda kalan ve ovalarda yaşıyanlara buradakıler: Ne talihsiz insanlar! diyorlar. •* * • MÜTEFERRİK Edirne yolunun tamiri Nafıa Vekâleti Londra îstanbul şosesinin mühim bir kısmı olan Edirne İstanbul sosesinin bir an evvel inşasmın ikmali çn tertibat almıştır. Bu yolun E d i r neden Silivriye kadar olan parçası eylul içinde ikmal edilecektir. Silivri ile İs tanbul vilâyeti dahilinde kalan 12 ki lometroluk yolun da önümüzdeki ilkba harda inşaatı ikmal edilecektir. POLtSTE KUYUYA DÜŞÜP ÖLDÜ Üsküdarda Selâmiali mahallesinde Üzümkızı sokağmda 23 numaralı evde oturan Yunan tebaasından Yaninin 4 yaşındaki oğlu Koço dün bahçede oynarken a£zı açık bulunan kuyuya kazaen düşerek boğulmuştur. Cesed kuyudan çıkarılmış ve vak'a etrafında tahkikata başlanmıştır. RAKI YÜZÜNDEN MÜŞTERİYİ YARALAMIŞ Evvelki gece saat 24 raddelerinde Bostancı iskele kazinosunun müsteciri Yısinle Erenköylü Şaban arasında rakı alıp verme meselesinden çıkan kavga neticesinde Yisin tabanca ile iki el ateş ederek Şabanı yaralamıştır. Yaralı kanlar içinde hastaneye kaldırılmış suçlu da derhal polis tarafmdan tevkif olunmuştur. OTOMOBİLİN ALTJNDA KALAN ÇOCUK Dün saat on ikide Beyoğ lunda Aynalıçeşmede 14 numaralı evde oturan Nikotina, kardeşi 4 yaşmdaki Viktoria ile İngiliz sarayı önünden geçtikleri esnada küçük Viktoria ablası nın elinden kurtularak karşı kaldırıma geçmek istemiş, o esnada şoför Meh medin idaresindeki 2195 numaralı kamyonun sadmesine uğnyarak muhtelif yerlerinden yaralanmıştır. Şoför, Mehmed yakalanmış, çocuk ta berayi tedavi Beyoğlu hastanesine kaldınlmıştır. MUSA ATAŞ Bir maznundan Rüsvet alan polislerin muhakemesi Casusluk yaptığı zannile tevkif edilen beyaz Rus Tehonoftan rüşvet almaktan suçlu Emniyet Birinci Şube müdür muavini Sadullah ve ayni şubeden Hasanın muhakemelerine devam edilmektedir. Yapılan iddialara göre Dahiliye Ve kâletinin emrile, casusluk yaptığı zannedilen Tohonof hakkında gizli tatbikat yapılmasına başlanmıştır. Bu esnada Hasan, Tehonofu arayıp bularak şayed 1500 lira verdiği takdirde kendisini kurtarmak için çalışacağını söylemiştir. Fakat Tehonof buna yanaşmak istememiş ir. Sadullah ve Hasanın ısrarlarına ta hammül edemiyen Tehonof nihayet paraca çok sıkmtıda olduğunu söylemiştir. Hasan ise bu sahada kendisile uyuşabileceğini bildirmiştir. Tehonof bu teklifi de kabul etmeyince Sadullah bundan iki gün sonra hiçbir kanunî sebeb yokken Tehonofu altı saat alıkoymuştur. Tehonof bu hali ortağı Nebil Şakire açmış, Ne bi! Şakir de hâdiseyi doğrudan doğruya Emniyet müdürü Salihe anlatmıştır. Emniyet müdürü Tehonofu çağırtmış !t hâdiseyi tahkik ettikten sonra Hasanı evkif ettirmiştir. Hasan suçunu itiraf etmişse de Sadullah inkârda bulunmuştur. Evvelki günkü muhakemede şahid oarak polis Sadeddin, Nadir, komiser Hikmetle merkez memuru Şevket dinlenmiştir. Ve Müddeiumumilik makamı suçu abit gördüğünden her iki suçlunun ka lunun 230 uncu maddesi mucibince cezalandmlmalarmı istemiştir. Muhakeme 21 ağustosa bırakılmıştır. Edirneyi ziyaret Dün 600 kişilik bir kafile Edirneye gitti Bakırköy ilkmektebleri himaye heyetleri tarafından hasılatı yoksul çocuklara sarfedilmek üzere tertıb edilen Edirne tenezzühü dün yapılmıştır. Saat 6,20 de kalkan trende 600 den fazla yolcu var dı. Edirne gezintisi 24 saat devam edecektir. Bu 24 saatin 8 i gitmek, 8 i dönmek ve mütebaki 8 saati de Edirneyi gezmek için aynlmıştır. Dün sabah kalkan trenle Bakırköy muhtelit spor takımı da Edirneye gitmiştir. Edirnede bir maç yapacaktır. Haber aldığımıza göre Edirne Valisi bu seyahati büyük bir alâka ile karşılıyarak Istanbullular şerefine bütün çarşı ve pazar yerlerini açtırmıştr. Dünkü ziyaretçi kafilesine bir de bando iştirak etmiştir. Kafile bu sabah şehrimize dönecektir. Gene bir san'atkârın yaptığı büst Muharrem Feyzi Togay ödemişte imar işleri İzmir (Hususî) Ödemiş ve hava isinde tetkikler yaparak dönen Vali Fazlı Güleçle konuştum. Bana şunları söyledi: < Ödemişte halk, mahsulünü toplamakla meşguldür. İktısad, sıhhat, em niyet ve san'at işlerini çok güzel bul dum. Merkezde de belediyenin faaliyeti akdire şayandır. Birkaç gün evvel bir buz fabrikası tesis edılmiş ve çalışmağa başlamıştır. Şimdi de soğuk hava deposu yapılmaktadır. Mevcud elektrik tesisatmın tevsii ve civar köylerin istifade ettirilmesi düşünülmektedir. Gör düğüm umumî vaziyet bana inşirah vermiştir.» Tecavüze uğrıyan kız İzmir (Hususî) Cumaova nahiyesinin Yeni köyünden Efe Mehmed na mında biri, iki arakdaşile beraber Yusuf kızı 15 yaşında Dudunun yolunu kesmiş, kızı kaçırmış ve kirletmiştir. Mehmed, evlidır, yakalanmıştır. ŞEHÎR tŞLERt İstanbul plânı üzerinde çalışmalar Şehircilik mütehassısı M. Prost tarafından verilen direktif üzerine Imar Müdürlüğü şehrin müstakbel plânı üzerinde çalışmalara devam etmektedir. Şimdiye kadar alınan neticeler Vali ve Belediye Reisi Muhiddin Ustündağa bir raporla bildirilmiştir. Bu işlere esas olmak üzere şehrin havadan alınan fotoğraflan nihayet eylul sonuna kadar ikmal edilecektir. Istan bul cihetinin havadan fotoğraflan alın mıştır. Şimdi mikyası tevhid işile uğra şılmaktadır. Şehircilik mütehassısı M. Prost eylul iptidasında şehrimize gelmiş bulunacaktır. Cumhuriyet Nushacı 5 Kunıştnr jTurkiye Mariç San'atkâr Eskişehirli Kemalle yaptığı güzel büst Yukarıdaki kılişede görülen büst meşhur bir san'atkâr tarafından değil, Güzel San'atlar Akademisinin mimarî kısmında okuyan M. Kemal admda Eskişehirli g<;nc bir talebe tarafından çamurdan yapılmıştır. Büst, kemanile güzel bir parç» çalan hassas bir artistin duyduğu derin zevki rfade için yapılmıştır. Cenc san'atkâr bunda da hakıkaten muvaffak olmuştur. Bu gene talebenin heykeltraşlıktaki istidadına rağmen mimarî şubesine girmiş olması bu sahada yetismesine mâni olacaktır. M. Kemale heykeltraşlık şube sine devam etmesini tavsiye ederiz. Köylünün altınlarını kim çalmış? İzmir (Hususî) Cumaovası nahiyesinın Güner köyünden Arablı Mehmed Ali namında biri, yıllarca alın teri dökerek biriktirdiği 257 altmı köydeki toprak damının bir köşesinde saklarmış, fakat meçhul birisi, bu serveti aşırmıştır. Zavallı, şimdi komşularından şüphe edıyor. şeraiti I v° Senelik 1400 Kr Altı aylık 7S0 Üç ayl.k 400 Bir ayhk 150 l W° 1700 Kr 1450 800 yoktur

Bu sayıdan diğer sayfalar: