27 Ağustos 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

27 Ağustos 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

27 Ağustos 1936 CUMHURİYET TERBiYE B A H i S L E R i Paul Bourget Ve Amerikada talim ve terbiye Yazan: Selim Sırrı Tarcan 2 Bir medeniyetin gayet güzel inkişaf | met idaresi de bu masraflara müdahale etmis. örneklerini ve eserlerini gördükten etmez. O doğrudan doğruya belediyenin sonra pek tabiî olarak o eserleri vücude isidir. Yani şehir kendi işini kendi görür. getiren insanlann yani kadın ve erkekle Evet o şehir ki çocuk büyüdükçe onu rin nasıl terbiye gördüklerini bilmek çok karsısında canlı bir varhk olarak görür. faydalı olur. Çünkü bir cemiyetin haya Onun kendi etinden, kemiğinden, kanıntını tetkik, o insanların terbiyede kullan dan oldugunu bilir. Yeni yetişmekte olan dıklan prosedelerini ve gencliğin talım ve bir ge&c aldığı terbiyenin, kimseye med terbiye tarzının mahiyetini öğrenmek de yun olmadığı bir adsız hibe kabilinden mektir ki bu iki manayı şamıldır. Biri, birşey olmadığını bilir, Öğrendiği, belleister ferd ister cemıyet hakkında terbiye diği, elde ettiği malumatın programlan cinin nasjl bir kanaat beslediğini, diğeri uzak bir memlekette oturan ve ömründe çocuklara ve genclere verilecek terbiye bir defa olsun yüzlerini görmiyeceği büyük memurlar tarafından yapılmadığını neticesinde kendilerine ve mensub oldukda bilir. Her Amerikah genci bu talim ]an millte ne şekilde yararlık gösterebive terbiye sistemini kuranların kimler olleceklerini kestirebilmektir. dugunu görür, bilir, tanır. Yalnız o kaMeselâ asırlardanberi sıralannda hadar da değil, genclerin okuyup yetişmesi yat adamı yetiştiren ve İngilterenin en adam olup meydana çıkması için yapılan tanınmış bir talim ve terbiye ocağı olan mektebe iane verenlerin ve o mekteblerin Oxford Üniversitesini tetkik etmeden Inhayatını idame için servetlerinin bir kısgiltereyi ve Ingilizleri mutlak ve doğru mını feda eden âlicenab, cömerd ve fedabir surette anlamak mümkün olur mu? kâr kimselerin de hüviyetlerini tanır. Işte Goethe hayata gözlerini yumarken son bunlan yakından gören, bilen ve takdir sözleri: Biraz aydmlık, biraz ışık! olmuş eden Amerikah çocuğu büyük bir mu tur. İşte Amerika kültür sahasında bu habbetle şehre bağlanır ve yann hayat sözleri meşale gibi elinde rutmuştur. Bü mücadelesinde muvaffak olarak zengin yük bir cehd, büyük bir gayretle daima olduğu vakit ilk düşüncesi şehre aldığını aydınhğa doğru ilerlemiş, daima aydınh vermek, borcunu ödemek olur. ğa koşmuştur. Halkı cehaletten kurtarmak için yeAmerikada muhtelif yaşlara göre tedgâne vasıta mekteb oldugunu bilen zenrisat altı grupa aynlır ki ben bu gruplan Amerikanın büyük bir mazisi olan Bos gin Amerikalılar, gerek mekteb binala ton çehrinde tetkik ettim. (Bu tetkikin nna ve gerek okuyan çocuklara yardım bundan kırk yıl evvel yapılmış olduğunu etmekte adeta yanş ederler. Adanada Kız Sanat mektebi açılıyor Yapılan tetkikler mü said netice verdi Adana (Hususî) Şehrimizde bir kız enstitüsü ve kız akşam san'at mektebi açılması için çoktanberi devam eden teşebbüs ve muhabereler iyi neticelenmiş ve asfalt cadde üzerinde yeni ya pılan Ismet İnönü mektebi bu mak sada tahsis edilmiştir. Maarif Vekâleti tarafından bu bina nın, bu maksada elverişli olup olma dığını ve muhitte böyle bir enstitüyü tatmin edecek kadar talebe bulunup bulunamıyacağmı tetkik etmek üzere memur edilen Beyoğlu Kız Akşam Sanat mektebi direktörü Ayşe, birkaç gün evvel şehrimize gelmiş ve çok müsaid intibalarla avdet etmiştir. önümüzdeki ders yalı başmda açıl ması takarrür eden bu enstitü ile sanat mektebi muhitimizde büyük bir se vinç ve memnuniyet uyandırmıştır. Kız lisesinin birçok talebesi, bu enstitüye girmek için şimdiden lise ile alâkalarını kesmek arzusunda oldukları gibi birçok aile kadınlan da Akşam San'at mektebine devama hazırlanmaktadırlar. «MAVİ KORDELA» YARIŞI Ingilizler yeni bir «Queen Mary» yapıyorlar Fransızların Normandiesinden Mavi Kordelâyı alamıyan Ingilizler sırf bu maksadla seri bir Transatlantik inşa edecekler Cinsiyet meselesi ir takım garb dillerinde olduğu gibi arabcada da kelimelerin dişi ve erkek olarak ikiye aynldıkları malumdur. Fakat bu cinsiyet meselesi değme kafanın kavnyacağı şekilde değildir, çoğu kulaktan bellenmeğe ihtiyac gösteren sinsi bir cinsiyet taşır. Sözgelimi el manasma gelen yed dişi itibar olunmuştur. Arabcada sıfatlar mevsufun cinsiyetine göre kullanılmak icab ettiğinden beyaz el mukabili olarak yedi beyza demek zaruridir. Nefs te öyledir, dişjdir. Lâkin cinsiyetini gösterir bir alâmet taşımadığı için yed gibi o da adamı şaşırtır. Halbuki eski devirlerde kaidede şaşırmak küfre yakın dalâletlerden sayıhrdı. Hele bir yanılıp ta, nefsi nâtıka diyecek yerde, nefsi natık denilegörsün. Artık tarizin ve taarruzun bini bir parayaydı. Adüşünüîen vapur tiplerindetl damın ne gafilliği kalırdı söylenmedik ne A ve B rotaları birbirinden mesafe i cahilliği. tibarile farklı olduğundan gidiş, geliş Medrese ediblerile Babıali kâtibleri rökoru ancak her iki geminin de ayni rotayı takib etmeleri şartma bağlı bir işte bu tarizlerden ve taarruzlardan kenmeseledir. Meselâ ele Nomandie'yi ala dilerini korumak için arabca kelimelerin cak olursak Nevyork Avrupa seferle dişisini, erkeğini ayırd etmeğe çok dikkat rinden birmde bu gemi Ambrose fene ederlerdi. Fakat bu dikkatten gülünc bir rile Bishop Roek burnu arasındaki me safha da açılmıştı. Herifçikler arabca ve safeyi 4 gün, 3 saat 14 dakikada almış farsça bildikleri kadar türkçe bilmedikletı. Bu mesafe 3015 mildir. Geminin bu ri, kaide yanlışı yapmamak kaygusile boseferindeki vasatî sürati saatte 30 31 yuna zihnî bir buhran içinde yaşadıklan mil olarak tesbit edümişti. için yavaş yavaş türkçe kelimeleri dişileşHalbuki ayni gemi Bishop Roek bur tinneğe başlamışlardı Meselâ zengin kanundan, Nevyork limanındaki Amborse dın diyemezlerdi. Çünkü kadm, dişilik feneri arasındaki mesafeyi 4 gün, 3 saifade ediyordu. O halde bu kelimeye taat ve 2 dakikada katederek rökor kır kılacak sıfatın dahi dişi olması lâzmıdı. mış gibi görünürse de bu mesafenin Bu sebeble o akıllı geçinen budalalar hiç 2971 mil, yani diğerine nisbetle 44 mil daha kısa olduğunu düşünürsek bu se tereddüdsüz «zengine kadın» diyip geçiferdeki saatte vasatî süratinin ancak verirlerdi. Yaşı elliyi, altmışı aşmış yoırd29.98 mile indiğini daha kolayhkla kav dasjar içinde bu medrese ve Babıali an'anesinden dilini kurtaramıyarak «ihtiyare ranz. bir komşumuz var» şeklinde ağız kullaNitekim Şerburg Nevyork arasm daki mesafeyi şimdiye kadar görülme nanlar henüz vardır. Bereket versin ki o miş bir süratle kateden Queen Mary'de gibiler yazı yazmazlar ve yazsalar da okuyucu bulamazlar! bu yüzden rökoru kıramamıştır. Mütehassısların tahminlerine göre Normandie makinelerinin ancak yüzde doksanından istifade ederek seyrüsefef etmektedir. Bu suretle 160.000 beygirlik kuvveti istihsal eden Norman die yüzde yüz fayrap edecek olursa 180 bin beygirlik kudret istihsal edebile cektir. Şimdilik buna hacet kalmadığı gibi o takdirde geminin fazla ihtizaz yapacağı da nazari dikk&te almmak icab eder. Queen Mary de son ve kat'î tecrübesini yapmış değildir. Cunard White Star kumpanyası Queen Mary'ye daha seri ve daha lüks bir eş olmak ve Normandie'den Mavi Kordelâ rökorunu almak üzere yeni bir transatlantik inşası için John Brovn and Company adlı tezgâhlarla bir mukavle akdetmiş bulunuyor. King George admı taşıyacak olan bu yeni gemi nin 1940 ta denize ineceği tahmin edilmektedir. Bundan sonra inşa edilecek transat lantiklerde esas gaye gemilerin su ve rüzgâr tazyikmdan kurtulmaları için gerek tekne, gerekse haricî kısımlarının mümkün olduğu kadar düz satıhlı ol masmı temin olacaktır. Bu resimde gerek su içinde kalan kısmm. gerekse bacalardan tutun da sair haricî aksamın su ve rüzgâr tazyikına maruz kalmaması için sarfolunan emek göze çarpmaktadır. Belki yakında inşa edilecek transatlantikler aerodinamik denilen şekli a lacaktır. Bu şekilde güverteler kapalı olduğuna ve lombozlar da mevcud ol madığına göre yolcuların muhtaç ol dukları taze havanın en son sistem tarzda verileceğine inanmamız lâzımdır. Aerodinamikte de esas, sakhın çok düz ve pürüzsüz olmasıdır. mektubda, harabelerde «muradına ermi' yen sevgililerin ağlama taşını öptüğünü zü» yazıyor ve bana «benim mahzun aşkım, temiz ve masum aşkım» diye hitab ediyordunuz. Bu sözler beni endişeye dü" şürdü. îstanbulda, eğlencelerinize, zevk lerirrize kavuşunca, bu mahzun aşkımzı ve sizin için ağlıyan bu masum âşıkınızı çabucak unutacağınızı düşündüm. Mahzun aşkmızın mes'ud bir aşk olması için geldim, anladınız mı Sanihacığım? Saniha sarardı, hiç sesini çıkarmadan önüne baktı. Onun bu isteksiz halinden inkisara uğnyan Ercümend, genc kadını, bahçenin ağaçlan sık bir yerine, daha gölgeli, daha loş bir tarafına götürdü. Burada kurr seler yoktu. Kadını alelâcele bir an göğsünün üstüne bastırdı. Dudakları dudaklarını aradı. Saniha, kısa bir an, dudaklannı uzattı; fakat Ercümendin ağzına sürünür sürünmez çekti. Belli ki bu, bir teslimiyet busesi değildi. Ercümend ağlar gibi bir sesle: Sanihacığım, dedi, ben sade bir adamım. bir askerim. Mademki beni aş " kınıza lâyık gördünüz. Mademki kalbi nizi bana verdiniz. Vücudünüzü de vermemenizi aklım kabul etmiyor. Gerçi, * * * Uç dört arkadaş, Dil Kurultayı münasebetile yeni türkçenin engin bir yayılış ve zengin bir açıhş vadeden temizliğrne bağlı ümidlerimizi döküp sayıyorduk. Eski türkçenin de gülünc görünmelerine rağmen pek acıklı olan tecellilerini anıp acı acı gülüşüyorduk. îçimizden biri, bu hasbıhal sırasmda, manalı bir jest yaptı: Artık, dedi, türkçe kelimeleri difileştirmek istiyen mecnımlar devri kapandı, ebedî olarak kapanjı. Fakat açıkça söylemek gerektir ki dişilikle erkeklik arasmda dar bir sahada ve pek küçük bir mikyasta olsun şeklî bir tebadül vardır, Bana kalırsa evvelce dil üzerinde yapılan gülünc ve sakat ameliye, şimdi poz ve kılık üstünde yapılıyor. Erkek görüyoruz ki kadın gibi boyanıyor, kadm gibi konuşuyor ve kadm gibi yürüyor. Bir takım dişilere de rasgeliyoruz ki saçmdan topuğuna kadar erkek çeşnisi veriyor. Demek ki eski kalem zihniyeti şimdi bir gönül haleti olmuştur, kâğıddan hayata geçmiftir. Dinliyenlerden biri cevab verdi: Zaman bu zoraki tebadül keyfiyetini de halleder, giderir. Çünkü erkekleşen kadın, şeftalilikten çetin cevizliğe intikal eden bir hayat garibesidir. Kadınlaşan erkek ise taştan pamuğa istihale etmeği kuruntulıyan bir muvazenesiz şuur nümunesidir. îkisi de er veya geç, asliyetlerine dönerler. Bu, bence de, doğru bir görüştü. I Aerodinamik şekilde yapılması TAPU VE KADASTRODA Tapu Umum müdürü Trakyada Tapu Sicil Muhafızlıklarındaki yeni teşkilâtı kontrol ve teftiş maksadile bir kaç gün evvel şehrimize gelmiş olan Tapu ve FCadastro Umum Müdürü Cemal Arun dün Trakyaya gitmiştir. öğrendiğimize göre Cemal Arun Trakyadaki Insan Amerikada talim ve terbiye me Tapu idarelerinde de bazı teşkilât ya unutmamak lâzımdır.) pacaktır. Bir büyük merdiven gibi tedricen yük selelerini tetkik ederken şu kanaati hasıl selen talim ve terbiyenin en alt basama ediyor: Adanada eğlence yerleri Amerika öyle bir vatandır ki onun her ğında (Kinder garten) çocuk bahçeleri Çok sıcak geçen yaz günlerinde şe gelir. Bostonda bu müesseselerden 36 ta şehri ayn bir vatandır. Amerika öyle bir hirde kalanların akşam üzeri biraz hane vardır. Yaşlan üç ile altı arasında cumhuriyettir ki onun her beldesi ayn va alıp serinlemeleri için, Atatürk 1960 çocuk orada terbiye ediliyor. On bir cumhuriyettir. Amerika öyle muazzam parkmdan başka Seyhan kenarında da dan sonra ilk tahsil başlıyor. Bostonda bir vücuddür ki onun her şehri ayn bir bu yıl Belediye tarafından çok güzel 481 ilkmekteb vardır. Yaşlan altı ile on vücuddür. İşte (Bourget) Amerikada bir bahçe hazırlanmıştır. Orduevi kar üç arasında 25,000 çocuk bu mekteb talim ve terbiye sistemini (Deniz aşın) şısında ve sedle Seyhan arasındaki salere gidiyor. Ortamekteblerin adedi 55 eserinde böyle anlatıyor. hada hazırlanan bu bahçe dört kısma Selim Strrt Tarcan ayrılmıştır. Yazlık sinema, yazlık bar, tir. Mevcudu 30,000 dir. On lise dereceyazlık lokanta ve yazlık kazinodan ıbasinde mektebin 3400 talebesi vardır. ret olan burası, birçok yerlerdeki em 24 hususî mekteb, 22 akşam mektebi, ve salinden güzellik. temizlik ve ferahlık saire... bakımmdan üstündür. Boston şehrinin senelik maarif bütçesi iki milyon dolardır. Bostonda yaşlan alHava tehlikesini bilenlerin arasına tı ile on beş arasında 73,1 76 çocuk var katılmıyanlar: Acele ediniz. Yurd sizi Japonya ile Almanya arasındır. Bunların 53,638 i şehir belediyesi ödeve çağırıyor. da gizli bir pakt var mı? mekteblerine devam ediyor. Şehir bunu Hava filolarımız her gün biraz daha Zagrebde çıkan Novosti gazetesinin kanıksamıyor. O sebeble 1889 ile 1892 kuvvetleniyor. Bu gelişmeyi istediğimiz Kaliforniyadan aldığı bir telgrafa göre yıh arasında yani üç yıl içerisinde beledi dereceye çıkarmak için hava tehlikesini Yosemitea deniz konferansında Ingiliz ye hesabına bir lise, dört ortamekteb, ye bilen üye yazılmalıyız. murahhası, Japon murahhasına Almanya di ilkmekteb daha yeniden yaptırmış ve Türk ulusu el attığı her işi başarı ile ile Japonya arasında gizli bir pakt oldubu işe bütçe haricinde iki milyon dolar bitirmiştir. Hava tehlikesini yok etmek ğu rivayetinin doğru olup olmadığını sordaha ayırmıştır. İş bu kadarla kalmı^or, için giriştiğimiz savaş ta zaferle bite muştur. her sene maarif müesseselerinin adedi ar cektir. Japon murahhası Yoşizava bu suale tıyor. Bostonda çıkan resmî bir gazete Türk Hava Kurumu gayet kaçamakh bir cevab vererek suali geçenlerde şöyle diyordu: karşıhksız bırakmıştır. «Muallim mektebimiz ihtîyaca kifayet etmiyor, hayli eskidir. On beş senedir bu Sümer Bank tarafından neşredilmek Matmazel Karakaş ve R. De mektebin hiçbir yenilik görmiyerek ayni tc olan üç aylık bültenin beşinci sayısı Marchi radyoda konser halde kaldığını söylemek kâfidir.» çıkmıstır. Bu sayıda, Türkiye dış tica verecekler Resmî bir makamın kaleminden çıkan reti, Türkiyede vergiler ve emtia piyasaSoprano Matmazel Mariz Karakaşla bu satırlar Amerikalılann eski ile yeni a Ian hakkında üç mühim yazı ile pamuk, tenor M. Rober De Marchinin ağustosun rasmda kabul ettikleri zaman mefhumu ipek kozası, ham ipek, sun'î ipek, şeker, 28 inci cuma günü saat 20 de radyoda nu anlamak için güzel bir miyardır. Bir pamuk ipliği. yün, sığır derisi, kâğıd ha bir konser vereceklerini memnuniyetle hamuru ambalaj kâğıdf, gazete kâğıdı ve şeyin eski addedilmesi için Amerikalılarber aldık. saire hakkında istatistik cetvelleri vardır. ca 15 sene kâfi geliyor. Bu iki yüksek san'atkârın taganni edeBülten, aynca Türkiyeye aid birçok cekleri parçalann yüksek eserler arasınAmerikada her şubede olduğu gibi faydalı istatistikleri de ihtiva etmektedir. maarif te tam bir istiklâle sahibdir. Mese 68 büyük sahifelik ve adeta bir kitab bü dan intihab edilmiş olması ve san'atkârların kendi kıymetleri, cuma günkü konlâ Vaşingtonda yerleşmiş olan hükume yüklüğünde olan Sümer Bank bülteninin serin, şimdiye kadar îstanbul Radyosuntin Boston maarif bütçesine müdahaleye kabı ve kâğıdı İzmit kâğıd fabrikasınin da dinlediklerimizin hepsinin fevkinde ohakkı olmadığı gibi Boston şehri hüku mamulâtındandır. lacağınm en büyük delilidir. Tayyare Cemiyetine yardım vazifemiz Sümer Bank Bülteni Fransızların «Normandie> sine karşı îngilizlerin «Queen Mary» transatlân tik vapurunun karşı gelemeyişine ba kılacak olursa, İtalya, İngiltere, Fransa, Almanya ve Amerika arasındaki transatlantik yarışının nereden başlayıp nerede duracağını tetkik etmek meraklı olur. Transatlantik deniz yarışının yarım asrı geçen bir mazisi vardır. Bu mazi ile bugün arasında canlı bir mukayese istiyorsak Denizyollarınm «Gülcemab vapuru bunu bize çok iyi temin eder. İngilterenin Cunard Line kumpan yası tarafından inşa ettirilen bu gemi yarım asır evvelki en lüks transatlân tiğin bugüne kadar yaşayan bir nümunesidir. Ayni şirket başka birile birleşerek Cıınard White Star Line ismini almış ve bugün Queen Maryyi işletmekte olan bu şirket Gülcemalden Queen Mary'ye kadar çok büyük bir terakki göstermiştir. Şimdilik Transatlatik gemilerden Fransızların «Normandie» si ve îngilizlerin Queen Mary' si en büyükleridir. Birincisinin eb'adı: Uzunluk 314 metro, genişlik 36 metro, yükseklik 39 metro, tonilâto 79.280, beygir kuvveti 160,000 güverte adedi 11. İkincisinin eb'adı şudur: Uzunluk 307 metro, genişlik 36 metro, yükseklik 41 metro, tonilâtosu 73,000. Bunlardan sonra sırasile gelen en büyük Transatlantikler şunlardır: (İngiliz) Majestie 56,551, (Amerikan) Leviathan 54,282, (îngiliz) Berengeria 52,228, (İtalyan) Rex 50.000, (Alman) Europa ve Bremen 49,864, (İtalyan) Conte de Savoia 48.600, (îngiliz) O lympic 46.439, (İngiliz) Aquitania 45,647 (Fransız) İle de France 43,153, (îngiliz) Empress of Britain 42.500, (Fransız) Paris 34,569, (İngiliz) Homeric 34,356, (İtalyan) Augustus 32,650, (İtalyan) Roma 32,582, (Amerikan) Colombus 32.345. Normandie'nin saatte vasatî olarak 30 31 mil katetmesine mukabil Queen Mary ancak 29,61 mil katedebilmiştir. Şunu da bilmemiz lâzımdır ki Transatlantik gemiler Havr yahut Şerburg Nevyork seferini düz bir hat üzerinde seyretmek şartile yapmazlar. Düz bir hat üzerinde seyrüsefer etselerdi hem sis yüzünden diğer gemilerle musade me, hem de şimalden kopup gelen buz parçalarile çarpışma tehlikesi karşı sında kalırlardı. Bunun için yazları ve kışları kullanılan ve gene gidişe ayn, gelişe ayrı olmak üzere muhtelif yol lar vardır ki, Transatlantik gemiler bu rota üzerinde seyrüsefer etmek mec buriyetindedirler. Transatlantik yarışta İngilterenin öndeki Scilly adalarmda Bishop Roek burnundan Nevyork limanındaki Am brose fenerine kadar olan mesafe esas ittihaz olunmuştur. Mersinli Fuad Beyi görmeğe gitmişti. E r cümend, ateşli ve sabırsız: Küçücük elinizi nihayet öpmek saadetine kavuştum, dedi. Siz gittikten sonra, bilseniz, ellerinizi nekadar çok dü şündüm, nekadar çok özledim. Eldiven lerinizi kokladım ve hayalimde, rüyam da ellerinizi binlerce defa öptüm. Saniha, memnun oldu. Seven bir kadının yalnız sevgilisine hitab ettiği za manki tatlı sesile: Benim sevgili aşkım, fedakâr aş kım, dedi. Sonra sordu: Payastan ne zaman hareket etti niz? Mektubunuzu aldıktan iki saat sonra... Zihninde hesablıyarak, gününü ve saatini söyledi. Saniha çocuk gibi sevinerek: Tam o zaman ben de, otelin balkonundan Payas tarafma bakarak, sizi düşünüyor, sizi istiyordum, dedi. Benim güzel aşkım, kalbimin sesine, sevgimin davetine icabet ettiniz. Evet Sanihacığım, aşkınızm da vetine icabet ederek geldim. Fakat başka saik de vardı. Mektubunuzu almıştım; o müşfik, o mahzun, mektubunuzu... Sizin sözlerinizi, sizin kokunuzu getiren o M. TURHAN TAN îstanbul a geldiğim zaman için vadetti niz. Fakat ben o vakte kadar bekliyemi^ yeceğim. Çünkü kadınların vücudlerini vermedikleri erkeklerin hatırasını altı ay bile kalblerinde saklıyamadıklanna eminim. Eğer, sizi bu kadar sevmeseydim, sizin tarafmızdan unutulmağa razı ola bilirdim. Fakat ben sizin beni unutmanr zı istemiyorum. Anlıyor musunuz, Saniha beni unutmanızı istemiyorum... İşte, bunun için geldim. Sizin yalnız temiz ve masum âşıkınız değil, tam ve mes'ud âşr kınız olmak için geldim. Saniha, başını zabitin omzuna daya mış, heyecanla reddediyordu: Hayır Ercümend, hayır... Burada imkânı yok... îstemem, korkanm..* Korkar mısınız? Kimden? Koca nızdan mı? Hayır, kocamdan değil... Yalvarırım size Ercümend, ısrar etmeyiniz. Şimdi burada imkânı yok... Daha son ra... îstanbula geldiğiniz zaman... Mülâzim soğuk bir hareketle omzunu Sanihanın omzundan çekti. Beni sevmiyor musunuz Saniha, dedi. cnmanrvu "Cumhuriyet,, in tefrikası Abidin Daver DAV'ER Kocasının hırçm halinden endişelenen Sanıha, mülâzımınin acınacak bir hal alan yüzüne garib hislerle bakıyordu: Güneşten yanarak bir alkolik burnuna dö nen şirin burnuna güleceği geliyor; fakat tozdan, uykusuzluktan kızaran, kanlanan zavallı yeşil gözlerine baktıkça gülmek arzusu yerine acımak hissi kaim oluyordu. İçinden: «Bütün bu zahmete benim için katlandı, güneş altında, tozlu berbad Şimdi ne mi yapacağız? Çarşıya yollarda, Payastan Mersine kadar olan kilometrolarca mesafeyi benim için aştı. çıkıp, öteberi alacağız. Senin çalışma oÖğle yemeğinî yemelc ıçm hep birden Beni bir kerecik daha görebilmek için... dan için güzel bir halı beğendim bu saotelde toplanmışlardı. Sühanın suratı a Benim zavallı fedakâr aşkım» diyor ve bah. Gider, onu alırız kocacığım. sılmıştı. Tüccar Feyzi Bey ise aziz dostu şimdi onu daha çok seviyordu. Saniha, anî bir neş'e içind"e, kocasının Ercümendin ansızm gelişinden çok memboynuna sarıldı. Yalnız kaldıklan zaman Süha sordu: nun olmuştu. Genc mülâzim, birdenbire Ercümendin geleceğini biliyor mıyMersine gelmesini, müstacel bir vazife ile Ercümend ile Saniha, birbirlerini an dın? fırka merkezine gönderilmiş olmakla izah cak akşamüstü, yemekten evvel, tenha Ne garib sual? Ercümendin bura laşmış olan belediye bahçesinde görebiletmişti. Hakikati halde, alay kumandanından birkaç günlük izin almıştı. ya geleceğini benim bilmeme imkân var diler. Süha, mekteb arkadaşlarından Motosikletli bir zabitle şık bir hanımın konuştuğunu gören bir sürü çocuk, top lanmış, tecessüsle onlan seyrediyorlardı: Bu çocuklar da sinirime dokunuyor, Hedi. Ben, otellere uğrıyarak Feyzi Beyi arayım. Şimdilik Allaha ısmarladık hanımefendi, huzurunuza çıkmağa lâyık bir kıyafete girdıkten sonra tekrar görü §üriiz. Sonra, motosikletine atlıyarak süratle tızaklaştı. mı? Aziz dostu tüccar Feyzi Bey bile bilmiyordu. Görmedin mi? O kadar serbest cevab vermişti ki Süha inandı. O, bizim burada olduğumuzu biliyor mıydı? Zannetmem. Çünkü biz, Payas tan çıkarken Mersinde nekadar kalaca ğımızı söylememiştik. Hatta, sen, yalnız bir geceden fazla kalmak istemediğini bile ilâve etmiştin. Vapur bulamadığımız için fazla kalmağa mecbur olmadık mı? Ercümend, bunu nereden bilecek? Doğru... O halde Ercümendin buraya gelişi ve bizi buluşu bir tesadüften ibaret... Zaten, bilirsin ki ben kıskanç değilim. Hem, bu delikanh hoşuma da gidiyor. Şimdi, ne yapacağız, bakalım?

Bu sayıdan diğer sayfalar: