27 Ekim 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6

27 Ekim 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

27 BîriricTteşrîn Millî küme meselesi Amatörlükle profesyonellik arasında bocalıyan futbolumuza bir istikamet vermek lâzımdır Galatasaray takımının eski oyuncu lanndan ve futbol hakemlerimizden Suphi Baturdan millî küme meselesi hakkında bir yazı aldık. Bunu aynen neşredtyoruz. M. Stoyadinoviç Ve harîcî Siyaseti Bugün müttefik ve dost Yugoslavyanın Başvekil ve Hariciye Vekili M. Dr. Milân Stoyadinoviç aramıza geliyor. Bütün Türkiye farksız olarak bu dostça ve kardeşçe ziyaretten dolayı seviniyor ve büyük misafire: «Hoş geldin!» diyor. Dr. Milân Stoyadinoviç Yugoslavyanın en karışık dahilî zamanında iktidar mevkiine geldi ve bütün işleri en güzel şekilde tanzim eden programını tatbik etti. Dahilî siyaseti esas itibarile, Yugos lav köylüsünü yükseltmek ve bütün Yugoslav unsurunu tam manasile birleştir mektir. M. Stoyadinoviçin başa geldi ğindenberi ki bir sene oluyor çalışmalannın bellibaşlı hedefini, dahilî anlaşamamazlıkların teskini teşkil etmektedir. Bu gaye ile birçok mühim ve faydalı inkılâblar da yapmıştır. Ve bütün yaptıklan bütün Yugoslavlar tarafından büyük bir memnuniyetle kabul edilmiştir. Terfi eden polislerimiz Terfi ve tayin listesini neşrediyoruz [Bastarafı 1 ind sahifede] ANADOLÜDA RUMELİ KÖY DÜGÜNÜ 1 Ziyafetten sonra... 4 miz ihtimali de çok kuvvetlidir. Çünkü millî küme haricinde kalan kulüb maçları enteresan bir vaziyet arzetmiyecek, bu yüzden bu kulüblerin oyuncuları az bir ihtimalle de olsa büyük kulüblere Son acı mağlubiyetler ve ajanla başkan doğru akın edecekler, bu hal esasen zaarasında çıkan ihtilâf her sporcuyu oya yıf olan o teşekkülleri büsbütün yıkacak lıyabilecek bir mevzuun ortaya çıkması bir mahiyet alacaktır. na vesile oldu: Millî küme maçlan. 7 Hasılat meselesi de kulüblerin Bence millî küme maçlan geriliyen bugünkü vaziyetleri üzerine tesir eden ve tam bir anarşi içinde olan futbolumu bir amildir. Millî kümenin teşekkülü muzu yükseltecek bir eksir değil, senelerce hakkaktır ki bir devreli olan lik maçlabu işin peşinde muvaffakiyetsizlikle ko rı hasılatını azaltacaktır. Bu hasılat şanlann bugünkü kötü hali unutturmak azlığınm hele masrafları senede birkaç için ortaya attıklan bir oyalamadan iba yüz lirayı geçmiyen kulüb bütçeleri üzerettir. rinde nekadar mühim olduğunu anlamak Senelerce ihmale, teseyyübe ve biraz güç birşey değildir. daha ileri giderek hırs ve menfaate alet Bu muhtelif sebeblerin ileride fazla edilmiş olan futbolumuzun düştüğü laşması çok kuvvetlidir. Ben şahsan bu M. Stoyadinoviç Yugoslavyanın en bugünkü vaziyetten kalkınabilmesi e sporun böyle basit çarelerle yükselece saslı tedbirlere mütevakkıf iken bu ğine kani değilim. Çünkü spor binamız büyük siyasî partisi olan Yugoslav radicihet ihmal edilerek millî küme yalnız temelinden sarsılmış değil; her ta kal birliği partisinin reisidir. maçlanndan bir şevler beklenme rafı çürümüş ve bu gidişle yıkılmağa Yugoslav Başvekili ekonomik sahada si ve bunun hayırlı neticeler ver mahkum bir haldedır. Bu işten sporcular birçok yenilikler yapmıştır. Bilindiği giYugoslavyanın mesi imkânı var mıdır? Kulüb ve şa mes'ul olduğu kadar belki daha fazla bu bi muhterem misafirimiz en büyük maliye ve ekonomik mütehashıs menfaatleri için düşürülmüş futbo! işleri idare edenlere de ağır bir mes'uliseviyesini ilk nazarda yükseltebilecek biı yet yüklemek gerektir. Senelerdenbri sısı bulunmaktadır. Onun için herşeyden çare gibi görünen bu «millî küme maç futbolu elinde tutanların idarî ve teknik evvel çiftçi borclarının tasfiyesi ve banka lan» formülü muhtelif noktalardan pek sahalarda birbirlerine halef ve selef ol kredilerinin canlanmasını temin etmiştir. M. Milân Stoyadyıoviç şimdiye kadar te zannedildiği gibi, ne bizim futbol se maları bir fayda temin etmedi. Bu artık viyemizi yükseltebilecek, ne de ona ye elle tutulur, gözle görülür bir şekil aldı. Yugoslavyanın birçok yerlerinde madenni bir hız verebilecek bir mahiyette de Eğer ortada bir düşüklük, bir anarşi Ierin işletilmesini temin etmiş olduğu gibi ğildir. Herşey yapılmadan evvel düşü varsa bunun, kısa bir zamanın değil, u bunların idaresi ve mahsullerinin sınaî nülür, esbabı mucibesi hazırlanır ve nrha zun senelerin birikmiş tortusu olduğunu maddeler haline ifrağı için de pek çok fabrika ve müesseselerin teessüsünü temin yet mahallî ihtiyaclara uygun olarak unutmamak lâzımdır. Sporda bugünkü lâübalilik, bugünkü tarafgirlik ve bu etmiştir. tatbik sahasma girer. Yoksa ajanla başHaricî siyasete gelince Dr. Milân Stokan arasında çıkan bir ihtilâfın beş on ar günkü bu dar düşünce varken bu işlerin ileri gitmesini beklemek imkânsızdır. yadinoviç Fransa, Küçük Antant ve Balkadaşın toplandığı masa etrafında bu şeKulübcülük hislerine kurban edilen bu kan Antantile sıkı dostluğu ve ittifakı mukilde çarçabuk halledilivermesi spordan sporu kurtarmak için küme formülünden hafaza etmekle beraber diğer bütün devanlıyanlara biraz değil çok garib başka şeyler düşünmek ve bulmak lâ letlerle de dostça münasebetleri idame gelir ve buna «hayırlı bir iş» yerine «mezımdır. Amatörlükle profesyonellik ara etmektedir. Dost Yugoslav Başvekilinin seleyi tatlıya bağlamak» denir. sında bocalıyan futbolumuza evvelâ bir takib ettiği siyaset neticesinde memleket Millî küme maçları istikamet vermek, kulübleri oyuncu ta içinde dahilî gerginlikler kalmamış, bir 1 Kulüblerin bugünkü vaziyetleri hakkümünden kurtarmak için kulüb de taraftan da Yugoslavyanın haricdeki kuvne nazaran, hemen hepsi mektebli veya ğiştirmelere mâni olmak ve sporun temeli vet ve prestiji artmıştır. Bu icraatladır ki iş adamı olan oyunculannı senenin muh olan disiplini tam manasile kurmak lâ büyük Yugoslav Kralı Aleksandnn ölütelrf mevsimlerinde bir şehirden ötekine zfcndır. Yoksa bu çürük binaya bir iki I münün ki Yugoslavya için çok ağır bir göçetmeleri imkânsızdır. destek vurmak bu işlerin ne düzeldigîne, darbe idi düşmanların beklediği gibi Yugoslavyanın dağılmasını intaç etmiye2 Bu maçların getireceği hasılatın ne de düzeleceğine alâmet olamaz. ceğini isbat etti. da yol masraflarını koruyamaması ihtiSUPHİ BATUR mali çok kuvvetli olmasına binaen FeGüreş Federasyonunun güzel Dost misafirimizin siyasetinin başlıca derasyon bütçesine yekunu kabank lütemeli sağlam bir kültür üzerine istinad bir kararı zumsuz bir sarfiyat ta ortaya çıkacak. etmiştir. M. Stoyadinoviçin büyük zekâsı Türk Güreş Federasyonu memleket ve çelik iradesi sayesinde Yugoslavya Bu hal Federasyon tahsisatından yalnız te serbest ve Greko Rumen güreşlere k a r nın müttefikleri arasında kendisine en birkaç kulübün istifadesine yol açacakşı gösterilen büyük alâkayı nazan chk " büyük mevkilerden biri verilmektedir. tır. kate alarak Türk millî takımında görgü Yugoslavyanın haricî siyaseti daima 3 Eğer bu temaslar söylendiği ve ve tecrübesi artmış güreşçilerimizden br şu iki esasa istinad etmiştir: Dünya sul iddia olunduğu gibi futbol seviyesini yüknsini Anadolu içine göndermeğe karaı hunu muhafaza etmek ve taahhüdlerine sehmek için tertib olunuyorsa hangi tavermiştir. Bu güreşçi Samsun, Lâdik, knnın hangi takımdan oyun taktiği ve Havza, Amasya, Sıvas, Kayseri, Ulu riayet etmek. Yugoslav Başvekilinin mevtekniği öğreneceği, hangi futbol ekipi kışla, Adana, Mersin, Konya, Afyon, kii iktidara gelmesi bütün Avrupa siyasî mizin bu yükselmede amil olacağı ve Uşak, Izmir, Aydın, Ödemiş, Manisa, merkezlerinde büyük akisler yapmış ve hangi futbol sistemini tatbik edeceği de Balıkesir, Kütahya, Eskişehir, Izmitte Yugoslavyanın dünya nazarında ehemmiyetini çok artırmıştır. Kendisinin mu hatıra gelebilir. dolaşacak ve kabiliyetleri görülen pehtedil, fakat azimkâr hareketu Orta Av4 îstanbuldan dört, Ankara ve livanlar Istanbula getirilerek antrenörün rupanın en karışık ve asabî bir hava ya îzmirden ikişer kulübün iştiraki keyfi nezareti altmda yetiştirilecektir. sadığı anda bile sulhun muhafazasında Memlekette yapılacak bu araştırtma büyük rol oynamıştır. yeti de bir takım dedikodulara yer açacakbr ve açmıştır bile... Acaba İstanbul da Türk güreş takımı için büyük kabi • M. Stoyadinoviç bütün .açık ve meşru dan dört, Ankara ve îzmirden ikişeı liyette pehlivanlar bulunacağı ümid edil" işlerde daima açık ve dürüst bir siyasetle kulüb meselesi hangi kat'iyeti riyaziye mektedir. hareket etmiş, her Galatasaray denizcileri için diğer hükumettürlü işleri halletmek ile halledilmiştir? Halihazırda bu mıntaadamlarile bizzat kalar arasında bu kadar açık ve bariz biı Izmite gidiyorlar karşılaşmış ve daima iki taraf için de fark var mıdır? Eğer Istanbulun ileri Galatasaray su sporlan şubesi kürek" faydalı ve hakkaniyete uygun bir hal gelen kulübleri mevzuu bahsoluyorsa çilerinden bir grup bu akşam beşinci İz* çaresi aramıştır. bunlar da dort değil herkesin bildiği mit s^yahatine çıkacaklardır. îki dört • Doktor Milan Stoyadinoviçin Türkive artık ezberlediği gibi üç olması icab lük, bir üçlük tekne ile yola çıkacak olan yeye gelmesi ve burada Türkiye Başveeder. Ben bu seçmede de kuvvetten zi kürekçiler Dancada mola verecekler ve kili Ismet Inönünü ve Hariciye Vekili yade başka düşünceler tesiri altında ka Cumhuriyet bayramında îzmitte olacak Rüştü Arasla görüşmesi Yugoslavya rar verilmiş ve bu üç kulüb arasına bir lardır. Giden ekip içinde, Nevin Hasan, Krallığının açık ve sağlam sulh politi dördüncü kulübün sivrilmesi için yer açıl tlhan, Rebii Refik, Emced, Haluk, kasının yeni bir ispatıdır. Ayni zamanMehmed Ali, Nezih bulunmaktadır. mış olduğunu zannedenlerdenim. da bu ziyaret, misafir' Başvekilin haricî Ekipe su sporları başkaptanı Bekir de 5 Lik maçlarının Istanbulda bireı siyasette gösterdiği kudret ve uzağı görrefakat etmektedir. deVre oknası millî kümeye seçilecek bu mek kabiliyetini de ispat eden bir vesi dört kulübün hakkile seçilmesine ve Is Bekir antrenör olmak istiyor kadır. Ankarada yapılacak konuşmalar Eski ve kıymetli futbolcu Bekirin an şüphe yok ki Balkan Antantını ve dünya tanbulda futbolun ilerlemesine yanyan trenörlük ve hakemlik yapmak için alâ sulhunu kuvvetlendirmeğe saik olacaktır. bir sistem değildir. Bu olsa olsa ajanla JORJ BUKtUTZA başkan arasında doğan ihtilâfın muvak kadarlara müracaat ettiği haber veril mektedir. katen halledilmiş bir şekli diğeridir. NaFenerbahçe Ankaraya sıl bunda şüphe etmiyelim ki geçen sene az bir seyirci kütlesi önünde oynanan magidiyor bu on iki kulüb nazariyesini ortaya atançın birinci devresi 3 1 Fransızlarm a lardan bazılarının bu sene bunun tamaAnkara 26 (A.A.) îstihbaraumıza leyhine bitmiş, ikinci devrede Fransızlaı mile aksine bir yol tutturduklannı gör nazaran Cumhuriyet bayramı dolayısile iki, tngilizler de bir gol yaparak netice dük. Geçen sene bu yolda sütun sütun kulüblerimiz Türkiye şampiyonu Fener 4 3 futbol kurdlarının lehine bitmiştir. yazı yazan bitaraf spor allâmeleri ne bahçe kulübünü Ankaraya getirmek için Fransızlar bu oyunda hiçbir fevkalâoldu? Yoksa gazete değiştirdikleri için teşebbüste bulunmuşlar ve bu teşebbüs delik gösterememişler, yalnız müthiş bir lerinde muvaffak olmuşlardır. Fener • enerji sarfederek bu neticeyi almışlardır. kanaatleri de mi değişti? bahçe çarşamba günü Toros ekspresile 6 Millî kümeye girecek kulübler buraya gelecek ve ilk maçmı Cumhuri * Arsenal Cenubî Amerikaya taayyün ettikten sonra geri kalanların va yet bayramının ertesi 30 taşrinievvel güçağırıldı ziyetleri düşünülecek bir keyfiyettir. Bir nü, ikinci maçını da 1 ikinciteşrin günü Arjantinm River Plate ismindeki çiçekle bahar olmaz derler; beş altı ku oynıyacaktır. kulübü, yaptırdığı yeni bir stadyomun lüble de Türk futbolu yükselemez. BaBu maçlar Ankaragücü ve Çankaya küşad merasiminde oynamak üzere, Arsit bir hesabla sekiz kulübün ihtiyatile kulübleriledir. senal takımını Cenubî Amerikaya da 120 ye çıkan oyuncusu memleketin düşFransızlar Londrada yenildi vet etmiştir. müş futbol seviyesini hiçbir zaman yükFransızlarm Olempik dö Marsey taİngiliz federasyonu, bundan e\rvel seltemez. Zira yıldız dediğimiz futbol kımı geçen pazar Londraya giderek tn Çelse takımının Cenubî Amerika tume culann bu kadar mahdud bir kütleden gilizlerin meşhur profesyonel Vest Ham sinde başına gelenleri nazan itibara alaçıkmasına imkân yoktur. Hem bunun takımile bir maç yapmıştır. rak Arsenalin bu seyahatine mâni ola faydasından ziyade mazarratını göroıe Altı bin gibi, îngiltereye nazaran pek cağı zannedilmektedir. Terfi ve tayinler alâkadarlara Cum huriyet bayramında bildirilecektir. Oğ rendiğime göre, terfi ve nakiller şunlardır: Îstanbuldan 40 numaralı Şükrü, Polis mektebinde 1 İsmail Hakkı, Îstanbuldan 4 Faruk, 36 tsmail Vedad, 24 Ali Muzaffer, 12 Hamdi, 41 Muhiddin, 18 Abdurrahman ve Ankaradan Vasıf ve Haşim ikinci komiserlikten birinci komiserliğe terfi etmişlerdir. Bundan başka Ankara sivil ikinci komiserlerinden Re fik Eskişehir ikinci komiserliğine, Kocaeli sivil ikinci komiserlerinden Reşid Ankara sivil ikinci komiserliğine, Emniyet İşleri umum müdürlügü yedınci şube memurlanndan îsmail Hakkı Ankara sivil birinci komiserliğine, birinci şube memurlarından Mümtaz Seyhan birinci komi serliğirie, Ankara üçüncü komiserlerinden Kemal Bursa üçüncü komiserliğine, Ağn ve Lâtine bağlı Musul nahiyesi müdürü Ahmed Bolu üçüncü komiseriiğine, Kırklareli emniyet memuru Süleyman Naci İsparta emniyet memurluğu na, isparta emniyet memuru Avni Niğ deye, ikinci sınıf emniyet memuru Levhi emniyet umum müdürlügü birinci sınıf polis müfettiş muavinliğine, Istanbul birinci şube müdür muavini lhsan emniyet umum müdürlügü altıncı şube müdür muavinliğine tayin edilmiş, emniyet umum müdürlügü şefi Ziya, beşinci şube şefi Kâzım, evrak ve tahrirat bürosu memurlarından Mehmed birinci şube kâtiblerinden Sadullah ve Istanbul ikinci şube müdürü Necatinin maaşlan artırılmıştır. Rize vilâyeti beşinci sınıf emniyet memuru Kenan ikinci sınıfa terfi etmiştir. Kayseri emniyet müdürü Tahir içel emniyet müdürlüğüne, îçel emniyet mü dürü Şükrü Van emniyet müdürlüğüne, Gölpazarı kaymakamı Fahri Kayseri emniyet müdürlüğüne, üçüncü sınıf polis müfettişi Mehmed Taneri Istanbul ü çüncü şube müdürlüğüne, üçüncü sınıf polis müfettişlerinden Şükrü Afyon emniyet müdürlüğüne, polis müfettişi Iz zettin Istanbul emniyet müdürlügü birinci şube müdürlüğüne naklen tayin edilmişlerdir. Kaynana aksi kadmdır. Gelin yağlı boya çiçekli ceket istemiş, onu bile aldırtmamış! kağa bakmağa başladım. Yan taraftaki bahçe duvannm dibinde, bir öküz arabası duruyor, öküzleri arabanın dingiline bağlamışlar. Hay vanların önünde yiyecek birşey kalmamış, geviş getirerek sağa sola bakıyorlardı. Dar sokakları döne dolaşa. oğlan e vinin açık kapısına geldiğimiz zaman, şöyle karşılandık. Eşikte taze bir kadın, suratını asmış, çocuğunun kirlettiği ipekli elbisesine üzüntüyle bakıyordu. Bizi görünce zorla gülümsedi: Hoş geldiniz! Hep bir ağızdan cevab vermişlerdi: Hoş bulduk... Buyurunuz, benim kusuruma bakmayın, oğlan elbisemi kirletti. Küçük çocuklu olmak ta baş derdi... Kapıdan içeri girdik. Yukarıdan darbuka, ud, inceli, kalınlı şarkı sesleri, ayak vuruşları geliyordu. Basamakları çamurlu bir merdivenden, kalabalığı yara yara çıktık. Gene siyah çarşaflı, siyah yeldirmeli, siyah başörtülü kadınlar, yanyana, omuz omuza vermişler, hayran hayran orta yerde, ağır hareketlerle oynıyan genc kıza bakıyorlardı. Bize aldıran, yol gösteren, cbuyur eden» olmadı bile... Onlar âlemlerinin derin rüyası içinde kendilerinden geçmişler; başka şeylerle alâkaları yok... Kalabahğın bir kenarım yararak, gelinin çeyizleri asılı olan odaya girdik. Burası oldukça tenha... Tavanlar ve duvarlarda bir boş yer yok. Gelinin, bütün malı mülkü asıl mış. Havlular, çevreler, yemeniler. krepler, mendiller, çorablar, yastık örtüleri, yastık kılıfları, bohçalar... Bir kadının sandığını dolduran bütün eşya. duvarlarda sıralı, tavanda asılı... Kadınlar, şaşkın bir hayranlıkla bakıyor, ve konuşuyorlardı: Ayşenin çeyizi güzel dememiş miydim? Yalan mı? Niye yalan olsun? Doğru... Eh, ne de olsa bir tek kız, elbet verecekler... Bu kadar çeyize karşıhk oğlan evi ne yaptı sanki? Altı tane ot yastık istemişlerdi de, onu bile almamışlar... Baksana minderin yastıkları yok. Demin kız anası söylüyordu. Enginarları iyi mahsul verirse, kızına altı Üçüncü komiserlik imtihanında mu ot yastık alacak, hem de üstünü kap vaffalc'oFanlar ârasinda münhal bulurian Kaynana aksi kadındır. Gelin bir 85 üçüncü komkerliğe terfian tayin eyağhboya çiçekli ceket istemiş, onu bidilenlerin de isimlerini bildiriyorum: le aldırtmamış ta. gene oğlu giysin diÎstanbuldan 1499 Zeki, 243 Nured yerek ipekli bir erkek gömleği almış din, 1239 Muzaffer. 1514 Yaşar, 1364 İar... Nuri, 1459 Salih, 318 Receb, 1268 Ayşe, ne yapsın onu, kolları bile Mustafa, 1789 Halim, 1373 Bürhan, kısa... Çarşıiçinde; modadır! diye söyle 128 Fevzi, 336 Hüsnü, 11 Süleyman, 1686 Ali Sami, 542 Bürhan, 320 Ha mişler, oğlan babası da almış... lid, 364 Sıtkı, 548 Osman, 77 Vahid, Öyle amma, kız evi geçen sene, 391 Veysel, 1705 Zeki, 975 Ömer, 50 bunların kızlarım gelin alırken, AyşeLutfi, 596 Temel, 538 Necmeddin, 559 nin babası gelinin babalığını bile gö Fahri, 916 Rifat, 651 Remzi, 909 Şem türmüş, istediklerini, beğendiklerini aseddin, 947 Cemaleddin, 812 Hasan, lıvermiş... Çeyizlerin herbirine ayrı ayrı bakı1299 Zeki, 250 Mustafa, 674 Mehmed, %'ordum. Bürümcük havlular çok güzel. 1217 Şevket, 1767 Rahmi. 253 Nuri, 1248 Ahmed, 96 Hakkı, 89 Bedri, 1030 Bunlar artık dokunmıyan Rumeli bezZiya, 1236 Bürhan, 1440 Niyazi. Ço leri, yemenilerin, kreplerin kenarındaki, gömleklerin yakalarındaki oyalar ruhtan: İsmail, Kocaeliden Hakkı, Ur da sabır ve tahammül işi, yorucu fakat fadan İsmail, Bitlisten Said, Balıkesir çok güzel... den Ali, Içelden Sadullah, Seyhandan Kadmlarm söylediğine göre, bütün Hasan, Gümüşaneden Ali, Diyarbekir bu oyaları, bürümcükleri, peşkirleri den Sırn, Seyhandan Sabri, Niğdeden Ayşenin anası işlemiş. Ayşenin göz nuHakkı, Urfadan Orhan, Kocaeliden ru dökerek yaptıkları brode ve kanava Şükrü ve Bürhaneddin, Gümüşaneden işleri. O da anası gibi, bürümcük do Nizameddin, Yozgaddan Ömer, Urfa kusa, oya işlerse herhalde daha iyi odan Adil, Kayseriden Süleyman, Kü lurmuş... tahyadan Nuri, Tekirdağından Necib, Yatak odasma geçtik. Burada pirinç Vandan Avni, Afyondan Hüseyin, Di karyola örtülü, çarşı işi patiska üstüne yarbekirden Yaşar, îzmirden Emin, ipekli işlemeli karyola takımı, duvar Trabzondan İsmail, Meclisten Tevfik, larda güveğinin kemerleri işlemeli Bursadan Şinasi, Seyhandan Saffet, Iç donlan, fanilâları, gömlekleri, gene geelden Zahid ve Ali, Tekirdağından İs linin iç çamaşırları, renk renk göm mail, Diyarbekirdeh Nazif, Ankaradan lekler, entariler, hırkalar, eteklikler, v. s.. v. s.. Yakub, Edirneden Kemal, Muğladan Bu odada da görecek birşey kalmaNecati, Trabzondan Muammer, Aydmmıştı. Dışarı çıktık. dan Fuad, Malatyadan Durdu, Rizeden Köşedeki pencerelerin önüne taht Faik, Siirdden Şevket, Gümüşaneden gibi bir yer yapmışlar, üzerinde oturan Yahya. genc kızlarm biri ud, diğeri darbuka Misafirlerimiz dün Ankaraya gitti [Baştarafı 1 ind sahifede] Dost misafirlerimiz saat 18 de Perapalastan hareket ederek Tophaneden polis motörile Haydarpaşaya geçmişler ve Cumhuriyet bayramımızda Ankarada bulunmak üzere dün akşamki tre nin arkasına bağlanan hususî bir va gonla Ankaraya hareket etmişlerdir. Dost Sovyet havacılık heyeti Hay darpaşa istasyonunda Harb Akademisi kumandanı Ali Fuad, Tayyare cemiyeti Istanbul mümessili ve Piyango müdü rü Fikri. Sovyet konsoloshanesi erkâm, Tayyare cemiyeti memurları ve kala balık bir halk tarafından samimiyetle teşyi olunmuşlardır. General Eydeman dün hareketinden evvel kendisile görüşen bir muharririmize Istanbulda gösterilen fevkalâde misafirperverlikten ve Türk matbuatının gösterdiği yüksek alâkadan dolayı çok mütehassis ve memnun olduğunu söylemiştir. , çalıyor, saz benizli, soluk mavi gözlü, altın saçlı bir genc kız da, ince sesile şarkı söylüyordu: Dağda da davar güderim, Emineme selâm ederim... Kalabahğın ortasında turuncu elbi seli, sarışın bir genc kız, önüne baka rak nazlı nazlı oynuyordu. O, yerine oturdu, başkasını kaldırdılar. Hep ayni şarkı, hep ayni tavırlarla oynayış... Geldiğimiz gibi kalabalığı yararak, aşağıya indik, eve döndük. Yediğimiz birkaç lokma biberli pa tates, karnımızı doyurmamış, yakmış kavurmuştu. Kardeşime baktım: Işim yanıyor... Benim de... Ne yapalım? Kavun, karpuz birşey aldırahm. Hizmetçime para vererek çarşıya yolladım. Bir çeyrek sonra elinde bir kavun, küçük bir tepsi ve bir de bıçakla döndü geldi. Kavunu kestik, ancak birer dilim yiyebildik. îçimiz biraz olsun serinle mişti. Gene pencerenin önüne oturdum. So Sokak kapısından siyah çarşaflı bir kadın çıktı. Elinde, birar önce yediği miz kavunun kabuklarile dolu Jtüçük tepsi vardı. Öküzlerin yanına yaklaştı. Kavun kabuklarının üç dilimini bir öküza, diğer üç dilimini öbür öküze yedirdi. Hayvanlar, kocaman pembe dillerile dudaklarını yalarken, kadın, tepsinin içindeki çekirdekleri de. gübre leri eşeliyen tavuklarına serpti, içeri döndü. Kadına dikkatle baktım. Bu, kız a nasıydı... s Kardeşime: Biraz sokağa çıkalım dedim. Onun da canı sıkılıyordu. Yammıza birkaç köylü kız alarak çıktık. Yan sokaktan denize giden yola sapıyorduk, genc kızlar, gülerek durdular: Oradan gidilmez! Haj^retle sordum: Niçin? Orası çarşı, ayıbdır kadınlar geçmez... Şu halde nereden gideceğiz? *\ Sokak içlerinden... Bozuk kaldırımlann üstü, gübrderle, gübreleri eşeliyen tavuklarla; koşuşan, toprakla, çamurla oynıyan sarışın ço cuklarla dolu. Dörtyol ağzmdaki kuyunun yanında bir genc adam ıslık çalarak atını suvanyor. Bize bakmadı bi le... Sokaklar daracık, evler hep birbirine benziyor, viran, yıkık, camları kırık... Havayı dolduran, keskin gübre, ve saman kokuları, bana Anadoluda ge çen çocukluğumu hatırlatıyordu. Sokak köşelerinde toplanan kadm, erkek grupları hep düğünden bahsediyorlar. Biz geçerken kadınlar gülerek selâmhyorlar, erkekler susarak önlerine bakıyorlardı. Bir köşebaşını dönünce denizle kar « şılaştık. Derdsiz, kaygusuz, mavi «u • İar, kıyıdaki taşlıklara çarpa çarpa şarkı söylüyordu. Keskin bir deniz rüzgân, gübreli hava ile dolu ciğerlerimi yıkadı, temizledi. Karşıda, denize uzanan toprak par » çası yemyeşil ağaclarla örtülü. Orayı göstererek: Ne güzel! dedim. Genc kızlar, güldüler: Buraya gelen yabancılar, hep o rayı beğenirler. Mezarhğımız... Yeşil ağaclıklı yana dikkatle bak tım. Ağac gölgelerinde, küçük beyaz taşlar, toprak kümeleri gördüm. Bu güzel köşecik mezarlıkmış! Orada yatanlar, yapraklarm hışırtı larını, sulann dalgalarını, şarkılarını duysalar bari... Denizin şıfırtısına uğultulu bir ses daha karışıyordu. Ortalığı dinlediğimi gören genc kızlar, arka tarafı göster diler: Un değirmeni var. îsterseniz, o vandan dönelim. Görürsünüz... Yandaki küçük meydanhktan geçe rek, değirmenin önüne geldik. Kapıla rın dışına kadar her yanı bembeyaz... Açık kanadlı geniş kapıya doğru yürüdüm. Genc kızlar, benimle gelmemişlerdi. İçeri girdim. Havanın içindeki un kokusu genzimi tıkadı. Yağlı çarklar, dişleri birbirine geçerek dönüyor, huni biçiminde büyük depodaki buğ day her an biraz daha azalıyor, alttaki küçük oluktan beyaz bir su gibi un akıyordu. Yukarıda, sed gibi yerde duran de likanh aşağıya inmişti. Merhaba hemşeri! Dedim. Hiç cevab vermedi. Hatta bana bakmadı bile. Kulaklan duymuyor diye. daha kuvvetli seslendim: Merhaba hemşeri! İşin kolay gelsin!... Gene aldırış etmedi. Belki delidır düşüncesile çıktım. Yürürken karde şime anlatıyordum. Bir kahkahasila başımızı geriye çevirdik. Demin, dilsiz, sağır, hatta kör gibi beni görmiyen, selâmıma, sözlerime karşıhk vernıiyen delikanlı, kapı önüne çıkmış, niye olduğunu anlıyamadığım kahkahalarla gülüyordu. Kimbilir, açık başlı, kısa kollu elbi seli bizleri, belki o da deli sanmıştı... Gayriihtiyarî, çok iyi tamdığım A nadolu köylüsünü düşündüm. Onlar, erkek. kadın farkını hatırlatmıyacak kadar birbirlerine yakındırlar. Evlerine. bahçelerine, değirmenleri ne, tarlalarına misafir giden yabancı • lara, erkekse: Merhaba ecem (erkek kardeş). Kadınsa: Merhaba bacım! Diye selâm alır, konuşur. sorgularına cevab verirler. İlk defa karşılaştığım Rumeli köylülerini adeta yadırgadım. CAHİD UÇUK

Bu sayıdan diğer sayfalar: