6 Temmuz 1937 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

6 Temmuz 1937 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

6 Temmuz 1937 CUMHUKIYET Tahran misakının akdi arifesinde 4 devletin iktısadî ve coğrafî vaziyeti Ayni gaye etrafında birleşecek olan Türkiye İran Irak Efgan bloku dünya siyasetinde kuvvetle müessir olacaktır Aksi tesadüf! Floryadan gelen bir trende iki kadın döğüştü Suriyede esen garîb hava ve Vataniler arasındaki niza Başvekil, Sancağın Arablığını muhafazaya azmettiğini Şamda söylediği ilk nutukta ilân etti [Bastarafı 1 inct sahifede] Bunun ne dereceye kadar doğru ol duğunu şu anda kat'iyetle anhyabilmek mümkün değilse de, Vatanî kütlenin, Cemil Mürdüm ağzile, bugün ilk defa, menfadan dönenlerin başındaki lider Abdurrahman Şehbenderle tevabiine ilânı harbettiği muhakkaktır. Bu meydan okuyuş, yalnız Abdurrahman Şehbenderle diğer muhaliflere karşı olsaydı, nihayet dahilî bir meseledir, deyip geçebilirdik amma, biraz sonra gö receğiniz veçhile, hiç öyle değildir. Suriye Başvekili Cemil Mürdüm, Şama ayak basar basmaz Reisicumhuru ziyaret ettikten sonra, resmen istikbal için kendisini bekliyenlerin bulunduğu Hükumet Konağına faşist usulile selâmlar vererek girdikten biraz sonra balkona çıkarak, karşısındaki izcilere, demirgöm leklilere ve halka hitaben ateş gibi bir nutuk irad etti. « Biz bir harbden geliyoruz! diye söze başhyan Suriye Başvekili demir gömlekliler tarafından ikidebirde yaşa.. seslerile kesilen nutkuna şöyle devam etti: « Size herşeyi kaybettik, diyemem. Çünkü kazandıklarımız da vardır. Ve bunların arasında bilhassa, daima mu hafazasına itina gösterdiğimiz milletin şerefi vardır. Gazetelerden biri şöyle diyordu: «Vaziyet, çok tehlikelidir, hükumet Cenevre anlaşmasını tasdik ederse büyük felâkettir, reddedip de istifa ederse felâket daha çok büyük olur.» İşte ben de diyorum ki, biz memleketin hukukunu muhafazada şimdiye kadar aciz göster medik. Bu sebeble bu anlaşmayı da im za etmedik ve marekeden kaçmak da âdetimiz değildir, bunun için de istifa etmedik, hükumetin başındayız. Biz garbde iken bazı muarızlarımız bizi arkamızdan hançerlemeği tecrübe etmişlerdir. Kardeşlerim, Fransada 1917 senesinde siyasî vaziyet gerginleştiği zaman Klemanso'ya hükumet riyaseti teklif edilince, o: «Gelirim amma, iki şartla» demiş ve şöyle izah etmişti: « Hem dahildeki, hem haricdeki düşmanlarla boğuşup her ikisini de ez mek, mahvetmek için.» Suriye Başvekili Cemil Mürdüm, sesini biraz daha yükselterek ve yumruk larını sallıyarak, Suriyenin dahildeki ve haricdeki düşmanlarile çarpışıp onları ezmekten bir an bile geri kalmıyacağını söyledikten sonra: « Ve size kemali cür'etle ve gayet açık bir ifade ile söylerim ki; siyasetimiz İskenderun sancağının Arablığını mu hafaza etmektir!» dedi. Demirgömleklilerden birinin îşareti le, gene onlar tarafından ve arasıra halka da sirayet ederek alkışlanan cümleler, gittikçe alevleniyordu. Suriye Başvekili, Hatay meselesinde hiçbir anlaşmayı, hiçbir fedakârlığı ka bul etmiyeceklerini teyid etmek lüzumunu duyarak, şöyle diyordu: « Müttefikimiz olan Fransa hüku metile de mümkün olduğu kadar seri bir şekilde memleketimizin istiklâl ve birliğini tekeffül eden muahedenin ahkâmını tenfize gayret edeceğiz. Bu, öyle bir şekilde olacaktır ki, biz, bu muahedenin bir harfinden bile vazgeçmiyeceğiz.» Suriye hududlan dahilinde bırakıyor du. Başvekil biraz sonra da Türkiye dostluğundan bahsetmek lüzumunu duymuştur: « Türklere de, siz bizim kardeşi mizsiniz, dostluğunuza sadık kalırız, fakat bu, bize karşı ayni duygulan besle diğinizden emin olduğumuz müddetçe böyle olur, diyoruz.» Yanm saatten fazla süren nutkunda Cemil Mürdüm Bey, Türkiyeden ancak bu kadarcık bahsetmiş, daha ziyade da hilî düşmanlarına ve nihayet dahile ve harice batarya ile ateş etmiştir. Bu arada Fransa ile akdolunan muahede ve teferrüah hakkındaki bütün vesaikin neşredileceğini söyliyerek: « Bunları okuyunca anlıyacaksınız ki, hükumet, şerefinizi daima muhafaza etmiştir.» demiş ve sözlerini şöyle bitir rr.iştir: « Memleketin liderliğini biz temsil ediyoruz, bizden başka lider yoktur. Menfalarından dönen bütün vatanper verler vatanî kütlenin bayrağı altında topIanarak bu bizim bayrağımızdır, dedi ler. Bu bayrak, hürriyet, istiklâl, birlik bayrağıdır. Bundan başka herhangi bir bayrak mezellet, esaret ve ayrılık bay rağıdır. Şimdi sizden ayrılırken Klemanso gibi tekrar ederim ki; dahilî ve haricî düşmanlarla çarpışacağım. Suriyenin hurriyetini temin için bize dahilde mu kavemet etmek istiyecekler gibi, haricde de karşımıza çıkacaklan ezeceğiz, parçalıyaoağız!» Huriye adında 40 yaşlarında kadar bir kadın Floryadan îstanbula dönmek için trene binmiş, fakat trende halen ayrı yaşadığı 9 senelik kocasına rasgelmiş ve kendisini tutamıyarak: « A.. Ahmed burada mısın?» diye bağırmıştır. Ahmed yanmda genc metresi Nev rik'le beraber bu anî tesadüften üzül müş ve metresinin: 2 « Bu kadın kimdir?» sualine: « Bizim eski ( ) burada, aldır ma geç!..» demiş ve Huriyede bu tabirlere pek üzülmüştür. Nevrik trenin içinde olduğunu unutarak Huriyenin üzerine yumrukla saldırmış ve: « Ayda bizden 15 lira nafaka a lıyorsun, bu yetmiyor mu?» demiştir. Bunun üzerine Florya treni vagonlarından biri bir aralık harb meydanına dönmüş, iki rakibe saçsaça başbaşa dö ğüşmeğe başlamışlardır. Nihayet araya girilerek kavga yatıştırılmış ve Huriye yumrukların hesabını sormak üzere polise ve Adliyeye müracaat etmiştir. Dün bu davaya cürmü meşhud sulh ceza mahkemesinde bakılmış ve Nevrik müdafaa şahidlerinin dinlenmesini mah kemeden taleb etmiştir. Mahkeme mü Tahrandan bir manzara dafaa şahidlerinin celbi için başka bir Meselâ Türkiye diğer üç devletle Av güne bırakılmıştır. Türkiye, İran, Efganistan ve Irak arasında imzalanacak bu ilk anlaşmayı rupa arasında tabiî bir transit yolu olduiktısadî sahada dördüne de büyük fay ğu halde İran Avrupa ile yaptığı mübadalar temin edecek diğer anlaşmaların deleleri sırf yolsuzluk ve bunun neticesi kollarla da yekdiğerine sıkı sıkıya bağ akdine bir mukaddeme teşkil etmesi en olarak iktısadî amiller yüzünden Sovyet landıktan sonra dünyanın bu mıtakasınçok arzuya şayan bir keyfiyettir. Esasen Rusya ve yahud Basra körfezi vasıtasi da yenilmez ve hiçbir veçhile parçalan dört devletin iktısadî vaziyetine kısaca le yapmaktadır. Ayni şekilde Efganistan maz bir sulh havası yaratacaklardır. Bu göz gezdirecek olursak bunların ne kadar denizle muvasalası olmadığından ve ye zamana kadar Ankara Tahran K â yekdiğerini tamamlayıcı ve yekdığerina gâne demiryolunun kendisini Hindistana bil ve Bağdad arasında muntazam taymüşabih mahsuller istihsal ettikleri ko bağlamakta bulunmasından o tariki ihti yare seferleri tesisi de dört devletin külyar etmektedir. Irak da bittabi Basra türel yakınlaşmasmda büyük hizmetler laylıkla sezilir. ifa edecek bir vasıtadır. Bundan başka Iranla Irak dünyanın en fazla petrol körfezile iş görmektedir. Diğer taraftan gene ayni yol mefku bu üç kardeş memleketten gelecek kalaîstihsal eden devletleri meyanında bubalık talebe kafilelerine Türk Üniversite lunmaktadırlar. Ve istihsalât mütemadi diyeti neticesinde olarak Türkiye, bu uç ve yüksek mekteblerinde geniş yerler yen artmaktadır. Buna mukabil gerek devlet vasıtasile şarka ihracat yapamaayırmak, Ankarada kurulacak olan bü Türkiye ve gerek Efganistan petrola maktadır. Binaenaleyh bu dört devlet yük radyo merkezi vasıtasile şimdi ya muhtacdırlar. Vakıâ Türkiyede de çok herşeyden evvel aralarında iktısadî ve pılan arabca neşriyata farsça neşriyat da zengin petrol madenleri bulunduğu mu emin muvasala yolları tesis etmelidırler. ilâve etmek hep kültür sahasında yapıl hakkaksa da şimdilik bir istihsal yoktur. Vakıâ Trabzonla İran hududu arasında ması icab eden şeylerdir. Petrolun dünya iktısadiyatında ne ka bir transit yolu varsa da bu yolun matlub Hakikati kötü ve endişeli olsa dahi dar kıymetli bir cevher olduğu malumdur. nisbette iktısadî olmadığını kabul etmek açık bir şekilde görüp mütalea etmemek Bilhassa modern sanayide petrol bugün iktiza eder. Şoseler nekadar muntazam birinci mevkii işgal etmektedir. Bundan olursa olsun kamyon ve otomobillerle ya realist zihniyete uygun olmıyan bir ha başka gittikçe motörleşen orduların da pılan nakliyat, hiçbir zaman demiryolile rekettir. Bugün dünyada bazı aç ve yapetrola olan ihtiyacları gün geçtikçe art yapılanınki kadar iktısadî ve emin ola hud doymıyan, emperyalist gayeler gü memleketlerin mevcudiyeti inkâr maz. Nitekim kar yüzünden bu transit den tnaktadır. Buna mukabil Türkiyede başta demir yolunun kışın gayrifaal kalabileceğini u edilemez. Bunlar yalnız başına yaşıyan kendisinden zayıf bir memlekete tesadüf olmak üzere kurulan ve kurulmakta olan nutmamak lâzımdır. ederek onu hazmetmekten hem bir zevk, ağır sanayi dığer üç memleketin birinci Binaenaleyh yapılacak ilk iş esasen derecede muhtac olduklan maddeleri te derpiş edilen Nusaybin Musul hattını hem de bir inşirah duyarlar. Hele o min edecektir. Bundan başka yetiştirdi ikmal ederek Türkiye ile Irakı doğrudan memleketin menabii tabiiyesi zengin, işği tütün, incir, üzüm, fındık, buğday ve doğruya rapteden demiryolunu ikmal et lenmemiş madenleri bol, toprağı çok veistihsal ettiği maden kömürü de Türki mektir. Bundan sonra yakında Erzuru rimli olursa. Bugünkü siyasî cereyanlara göre yalyenin diğer üç memlekete satacağı mai ma varacak olan demiryolumuz Tebrize nız kalan her memleket, aşağı, yukan, deler arasında mühim mevkiler işgal ede kadar îranı Türkiyeye rapteden ilk hat muhakkak bir tehlikeye maruzdur. Kavi bilecek kabiliyettedir. olacaktır. • Ayni hat Tebrizden Tahrana dostluk bağlarile birleşip birlik hareket Dört devlet arasındaki dostluğu ve ve oradan Meşhed yolile Herata kadar eden memleketlerse en büyük devleti muemniyeti her veçhile artıracak olan saik uzanmak suretile İranı ufkî bir şekilde azzama ile, hatta bloklarla boy ölçüşelerin başında yer alan iktısadî münaseba katederek Efganistana uzıyabilir. Efgabilirler ve âleme verdiği bu heybetle her tın inkişafı herşeyden evvel kısa ve iyi nistan da Kâbil Heraz Kandıhar yolzaman ayakta ve hürmete şayan bir kudmuvasala yollarının mevcudiyetine va larını ikmal ettikten sonra ayni hat Kanret olarak mevcudiyetlerini muhafaza bestedir. Dört devletin yollanna umu dıhardan İrana geçer ve Kerman yolile edebilirler. mî olarak bakacak olursak maalesef bu Benderabbasa vâsıl olarak Efganistanı İşte dört hükumet arasındaki yakm hususun büyük ihmallere uğramış oldu Basra körfezine bağlıyabilir. MuhammeIaşma ortaya böyle bir mevcudiyet çıkarğunu kolaylıkla görebiliriz. Türkiye ile reyi Basraya raptetmek suretile îranla maktadır. İstikbalde diğer şark hüku Irak arasında henüz tamamlanmamış o Irakı birbirine bağlıyacak demiryolundan metlerinin iltihakile takviye edilmesi mulan Anadolu Bağdad demiryolu müs başka bir de Nusaybin Tebriz haltı kadder olan bu blok dünya siyaseti üzetesna olmak üzere bu dört devleti yekdi yapılacak olursa İran, Efganistan ve rinde bütün kemalile müessir olacaktır. gerine rapteden esaslı yollar maalesef Irakı Akdenize bağlıyacak en kısa yol MURAD SERTOĞLU mevcud değildir. Bu yüzden bu dört dev da tesis edilmiş olur. letin arasındaki iktısadî mübadele asgarî Bütün bu hatlarm ikmali muntazam bir hadde ineceği gibi Avrupa ile yaptık bir program dahilinde çalışıldığı takdir Kızılaya üye devşirme haftası lan mübadelelerde de başka ve uzun de 15 sene zarfında tamamile ikmal edibaşlamıştır. Yazıhmz! yollar takib etmek mecburiyetinde kai lebilir. Bu suretle bugünkü halde nüfusmışlardır. lan 42 milyon olan bu dört devlet demir Bunlar da onlardan 1 Aile, gaile olunca ev mezara dö*; ner. Âkil, bu akıbeti önceden görüp yı şarken kabre girmekten kendini korv Not: [İslâm hakimlerinin en büyükle rinden sayılan Ebu Talib oğlu Aliniı de bu sözü hatırlatan bir vecizesi varc ve aılesi olmıyan mes'uddur, mealinde dir. Fakat ayni fikri en yüksek bir üslul la ifade eden şair Ebül'ulâ'dır. Bu filozof: «Ben babamın cinayeti mahst lüyüm, kendim kimseye o cinayeti işle" medim» diyerek evlenmeği cinayet saj yor ve bekâr yaşadığını anlatıyor.] 2 Eğrinin gölgesi de eğridir. 3 Zalimin ömrü kısa olur. Not: [Türk şairi Nabi de bu fikr şu şekilde ifade eder: Çok görmüşüz ze valıni gaddar olanların Hengâm fırsai tmda dilâzar olanların Zillettedir kaj rarı muammer olursa da Kutâh olı hayatı sitemkâr olanların.» 4 Tamakârlar, susuzlardan daha fazla muztaribdir. 5 Güclükten sonra gelen kolayliğı tadına doyulmaz. 6 Kanaate alış, rahata kavuş. 7 Kitabı dolaba değil, kafan koy! 8 Söz uzadıkça çirkinleşir. , 9 Rızk, kendini arıyana gelir. 10 Çalışanın tenceresi kaynar. 11 Âkil çocuk cahil ihtiyardan ha yırlıdır. Not: [Bu Arab vecizesi, türkçemizde ki «akıl yaşta değil, baştadır» mislini ha* tırlatır.] ^ * 12 Nefsini yenen felâha erer. 13 Namusla saadet yanyana yürür. 14 însanın fazlile iftihan aslile iftihanndan evlâdır. Not: [Bu fikir bizde şu şekilde ifade olunmuştur: Ne cah iledir, ne m.al iledirBeyim ululuk kemal iledir.] 15 Tahammül eden muzaffer olur. 16 Her kalbin bir meşgalesi vardır. [Her gönülde bir aslan yatar, sözünü andınyor] 17 Harisi hırsı, hasudu hasedi, hasisi parası öldürür! j 18 Mıde şişerse kalb daralır. \ 19 Dünyanın başka bir aybı olTj masa şu. tek aybı insanların' gözlerini 1 açmalarına kâfi gelir: Faniliği! Bu nutku dinledikten sonra otele dö nerken, Suriyeyi pek iyi tanıyan bir dostum, kulağıma iğilerek: « İşte burada politika budur, dedi, Başvekil de mazurdur, çünkü Suriye hududuna yaklaşırken nasıl başına, şapkayı çıkarıp fesi yerleştirirse, öylece garbin herşeyini bırakıp, her şeyinden sıyrıhp tam şarklı, daha doğrusu buralı olmak mecburiyetindedir. Buraya döndüğü zaman büyük küçük herkes ondan birşey bekler, birşey ister. E lâftan bol ne var ki!.. O da öyle yapar.» Başvekil bu nutkunu söyler söylemez evinde bir müddet istirahatten sonra başını aldı, bir köye çekildi. îstirahat için... Hakkıdır, diyenler de var. 20 Derd mi? İşte ihtiyarlık. Da Bunca birikmiş iş dururken... kal ha ne istiyorsun? kıp da köye gitmek her halde manasız 21 Ilmin kemali hilim iledir. değildir, diyenler de var. 22 Âkil, fakir kalmaz. ' Fakat kim ne derse desin Beruta ge23 Yalancıda keramet olmaz. lişi on bir pare topla selâmlanan Fransız 24 lnsan eceli görse emeli sevyüksek komiseri Kont Marten bugünler mezdi. de Antakyaya gidecektir ve... 25 Ilmin saltanatına zeval yot KANDEMlR tur. Frank fiatı yükseliyor M. TURHAN TAN Dün, dünya borsalarında olduğu gibi borsamızda da frank üzerinde küçük bir salâh kaydedılmiş ve bunun tesirıle Türk borcu tahvillerinde de biraz yükselme olmuştur. Dün sabah Londra borsasında frank 128,65 ten açılmış ve bu fiat İstanbul borsasında bir Türk lirası 20.58,50 frank olarak tesçıl olunmuştur. Öğleden sonra frank biraz yükselerek 128,48 den Londrada muamele görmüş ve îstanbul borsasında 20,55,75 frank olarak tesbit olunmuştur. Fransız frangınm devalvationdan itibaren şimdiye kadar kaybettiği kıymet Cemil Mürdüm Beyin burada gene yüzde 40,5 tur. Bu vaziyet 1936 senesi Hatayı kasdettiği görülüyor. Çünkü bu eylul sonundan bugüne kadar geçen zamuahede malum olduğu üzere Hatayı manda olmuştur. Siz, gene Romeo Jülyet rolündesiniz galiba? Şekib, hiç almmadığını gösteren bir, gülüşle başmı salladı: Evet, Ziyacığım! Melike doğrulmuştu: Hangi rollerde olalım, istiyorsunuz, monşer? Ziya, direksiyonu kullanıyor, arkasına bakmadan konuşuyordu: Gözümüz yok, Allah versin... Devam edin, devam edin... Homurdanmakla gülmek arası zoraki bir kahkaha ile omuzlan sarsıldı: Bu ne sevgi! Keyfinizi bozmayın. Genc kadın, eğildi, ön koltuğun arkalığma kollarını dayadı, ince kaşlannı çatarak sordu: Alay mı ediyorsunuz? Melikenin biraz önceki yumuşaklığı gidip de sertleşiveren sesi, genc adamı §aşırtmışa benziyprdu: Yok... Alay etmiyorum... Par don!.. Özür dilemek için yan dönmüştü; Şekib, elile onun omzuna dokundu: Hızlı gidiyoruz, cadde kalabalık.. önüne bakarak söyle... Peki... Peki... Otomobil, rüzgâra göğsünü vermiş, ön Iâmbaların yeri tanyan ışığını, seke siçrıya çiğniyerek, bütün hızile asfaltta Kasımpaşada dört ev yandı Evvelki gece sabaha karşı saat 4 te Kasımpaşada Hacıhusrev mahallesinde Mehmedağa sokağmda hamal Kâmilin oturduğu 33 numaralı evin üst katında mangaldan sıçrıyan kıvılcımlardan yangın çıkmıştır. Ateş birdenbire büyümüş ve yanm daki 31, 29, 35 numaralı evlere de sira« yet ederek buralar da tamamen yan mıştır. Yangını Kule görmüş ve İtfaiyeye haber vermiştir. Son günlerde çıkan yangmları bekçiler vaktinde İtfaiyeye ha ber vermemekte, bu yüzden zarar bü vük olmaktadır. Edebî tefrika : 1 Yazan : Mahmud Yesari • Dostum Dr. thsan Rifata İki yandaki bahçeleri, köşkleri, tar laları bir duman gibi saran ay ışığı altında asfalt yol, tatlı iniş ve yokuşlarile, üeriye, geriye akan bir dere gibi, ufkun buğulu eteğine kadar uzanıyordu. Parke caddede orta hızla giden otomobil, asfalta çıkınca, kısrak kokusu almış bir at gibi, içten bir soluyuşla ileri atılmıştı. Otomobilin arka koltuğunda oturan siyah saçlı, dolgun ve mat yüzlü genc erkek, omzuna yaslanmış kumal başı, sol elinin uzun, beyaz parmaklarile ok şuyordu. Uyandırmaktan korkan, söylerken söylediğine pişman, fısıldıyan bir sesle sordu: Uyuyor musun Melike? Genc kadın, tüyleri okşandıkça gevşiyen, gerinen bir kedi nazlanışile, gözlerini açmaelan gülümsedi: Uyumuyorum..» Peki, yavrum! Ne var, Şekıb? Niçin sordun? Hiç!.. Bana, uyuyorsun, gibi gel di de ...Melike, sol elini, genc erkeğin kolu altından geçirdi; sağ elini, onun göğsü üzerine bastırdı, ısmmak istiyen bir büzülüşle, ona sokuldu: O kadar mi? Üşüyor musun, sevgilim? Genc erkek, ona bakarken, söz söy lerken, bakışları, sesi, onunla doluydu. Melike, büzülürken, başmı, hafifçe onun göğsüne kaydırmıştı: Üşümüyorum, Şekib! Doğru söyle... Üşüyorsan, parde sümü omuzlanna örteyim! Üşümüyorum... Sana sokulduğum için mi merak ettin?.. Genc kadın, başmı dayadığı göğsün sıcaklığmı, kokusunu, iliklerinde duyuyordu sanki... Senin kokunu duymak istiyorum... Sen, kendi kokunu, benim kadar bile mezsin ki... Bu, ayrı bir koku... Senin kokun.., Şekib, parmaklannın uçlarını, kumral saçların ince telleri üzerinde, tarar gibi, okşar gibi, düzeltir gibi gezdiriyordu: J Senin ne taze bir kokun vardır, Melike! Hele yaz sabahlan, uyandığın zaman. Demin, bir ara dalmıştım. Demek, seni uyuyor sanmakta, haklı imişim! Uyku dalgınlığı değil... Uzaklara, çok uzaklara dalmıştım. Bu, nekadar sürdü, bilmiyorum. Bir an mı, birkaç dakika mı, yoksa günler mi, haftalar mı geçti? Bir değil, birkaç dünyayı gördüm, gezdim, döndüm. Neler gördün, sevgilim? Senin kadar sıcak, senin kadar sevimli dünyalar... Sonra, ölüm kadar korkunç, ölüm kadar soğuk dünyalar... Korkunc ve soğuk dünyaları bırak.. Sen, yanımda idin... Bazan, gözlerimin önünden kayboluveriyordun. Se ni, tekrar görüverince, temelli kaybetmişim de sonra bulmuşum gibi seviniyor dum... Senden ayrı yaşamanın bir an süren ıstırabını bile kalbim çekemiyor... Genc erkek, birşey söylemiyordu; Melike, saçlannm üzerinde dolaşan beyaz uzun parmakh eli, hızla aşağıya çekti. Sesinde, şakaya çok az yer veren bir hırçmlık vardı: Söylesene hain! Sen, bu ıstırabı duymuyor musun? Direksiyondaki iri yapılı genc, başını çevirerek baktı: kocalar, birbirlerinden soğuyup tiksine kayıyordu. Ziya, hem önünü gözetliyor, hem de cekler mi? Seneler geçtikçe, insanlar bil arada bir başmı yan çevirerek anlatı *birlerini daha iyi anlar ve daha iyi anla« ymca da birbirlerine daha çok bağlj yordu: Alay etmiyorum... Alay etmek lar. Ayıb gördüğünüz bu mu? için, o şey hakkında, karar vermiş olmak Ziya, sağ omuzu üzerinden fbakaral lâzımgelir. Ben, sizin hakkınızda bir ka gülümsedi: rar vermiş değilim ki... Yalnız ben mi? İnsanlar, birbirlerini nekadar çol Bütün sizi tanıyanlar böyle... Üç dört anlarlarsa, birbirlerinden o kadar çol senelik kan kocasınız; hâlâ, yeni buluş nefret ederler. muş sevgililer gibi sevişiyorsunuz... Herkes için değil... Bütün insam Melike, açık elâ gözlerini ondan ayır lara ayni gözle bakmayınız. Biz, kan mıyordu; sabah güneşi, ilk ışıklannı, bu koca, birbirimizi seviyoruz. Evet, birbiaçık elâ gözlerde unutmuş gibiydi. rimizi bugün, dünden çok sevdiğimiz gıŞekib, başını, kansının omzuna yak bi yann da bugünden çok seveceğizl laştırdı, güldü: Bunda şaşacak ve alay edilecek bir şej Bizi kıskanıyorlar, Melike! yok!.. Ben, herkesin, böyle olmayışına Ziya, yolun üstüne çıkıveren bir ço şaşıyorum ve alay etmiyorum, acıyorum, cuğa çarpmamak için manevra yaparken Eğer sözümü tutacağınızdan emin olsajT' cevab verdi: dım, size bir tavsivede bulunurdum. Kıskanmalı mı? Ne yapmalıyım Bilir bilmez, herşeyle alay etmi < bilmem? yeyim, sizin gibi acıyayım, öyle mi? Genc kadın, birden soluğu kesilmiş Şekib, gülmekten kendini alamamıştı gibi elini göğsüne bastırarak doğrulmuştu: Bu, bir ahlâktır, Ziyacığım. Kıskanıyorsanız, siz de evlenin... Genc kadın, elile kocasının ağzını kaFakat kıskanmryorsanız ki... Bizi, Ro padı: meo Jülyet rolünü yapıyor görmeniz, Sus... Sen, lâkırdıya karışmaî hakkımızda çoktan karar vermiş olduğuŞekib, sesini çıkarmadı; yol üstünd' nuzu gösteriyor. Neye kaçamakh yollarki, görünmesile kaçması bir olan, renfc dan yürüyorsunuz? Korkmayınız, açık lere, ışıklara, gölgelere, bakmağa ba konuşunuz. Bir karı kocanm bibirlerini ladı. sevmeleri ayıb mı? Uç dört senelik kan {Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: