11 Kasım 1937 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

11 Kasım 1937 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURÎYET 11 İkinciteşrin 1937 Osmanlı Rasputini a ı.n f Şehlr ve Memleket Haberleri İpekli kumaşlar için verilen karar Dr. Rüştü Çapçı Ankaraya gidiyor Yeniköy Nahiye Müdürü mahkum Nizamname hükümleri Güzide hekim, Ankara Suçlu Alâeddin iki sene ayın on besinde tatbik Nümune hastanesi sertahapis yatacak Ahmed Nusret isminde birinden yirmi edilivor bibl?ğine tayin îpekli kumaşlarm standardizasyonu hakkında bundan üç ay evvel neşredilen nizamname hükümleri ayın on beşinci gününden itibaren mer'i olacaktır. Arada üç gün gibi kısa bir müddet kald'ğı için bütün ticarethaneler nizamname hükümleri haricinde imal edilip şimdi ellerinc!bulunan malları mühürletmek icin Ticaret Odasına müracaat etmektedirler. Fakat O d a . bazı hüVümleri müphem bulduŞundan bunları Vekâletten sormuştur. ek^let bunlara cevab vermed'^ip^en Oda, kumaşlan mühür'iverremektedir. Sadece müracaatcilerin h*kkı zavi olma »nası icin b«*vanna"ie kabı>' ed'' r nektedir. tktısad VekâMinden c<*vab gelince mühü r l » T ne isine Kaşlanaraktır. Odava simdiye kadar yüzlerce müracaat vaki olmu«tur. Yalnız bunlann mü hürlenmesinin bir aydan aşağı olamıya ^ı umulmaktadır. Pazartesi gününden itibaren nizamname mucibince Türkiyede satılan şu ku maslann halis ipekten ve nizamnamenin ravin ettiği ölcü ve ende satılması mecburidir: Bursa krepdöşini, krepdöşin, krepbirman, krepdamur, krepjorjet, krepmaroken, krepsaten. Bundan maada ipekli vasfını taşıyan her türlü kumaşm cinsine göre kenarında behemehal fabrika tarafından sabit olarak vurulmuş sun'î ipek, İDek veya karışık damgasını taşıması icab etmektedir. Yalnız bu işin kontrolunu kimlerin yapacaih malum değildir. Kontrol hak kmda lktısad Vekâleti hiçbir iş'arda bulunmamıstır. Cerrahpaşa has tanesi Sertabibi kıymetli hekimle rimizden Rüstü Çapçı, Ankara Nümune hastanesi ser tabibliöine tayin e dilrnistir. îstanbulun er modern, en mü kemmel hastanesi olan Cerrahpaşa, denilebilir ki muktedir bir doktor ol duğu kadar, mahir Dr. Rüttü Çapçı bir idareci ve cok müşfik bir cemivet adamı olan Rüstü Çapcının bir eseridir. Uzun seneler, hem müessesesini tanzim etmege. hem de hastalara ve mustarib insanlığa sifa, sefkat daeıtmağa çahsan cüzide hekim bu me c kur h'nnetinde hakikaten muvaffak olmuş, ffHasile hak etiiği bir sevgi ve hürmet dünyası ka zanrnıstır. Doktor Rüstü Capcı, a"ni zpmanda hastane tesisi gibi birrok yeniliklere muhtac bir ihtısas işinde muva^fakiveterile =öhret kazanmıs, hatta Ha^dar r>asa Nümune hastanesi kurulu^ken onun bu biMlerinden çok istifade edil miştir. Şüphe yok ki, zaten modem bir olan Ankara Nümune hasta nesini de hakikaten ideal bir hale getirecektir. Onun îstanbuldan avrılmasma kendimiz ve halkımız namına nekadar müteessirsek. hükumet merkezimizin bövle kıvmetli bir doktor kazanmasm dan da o derece memnun olmamız lâ zım gelir Doktor Rüstüyü. daha yüksek ve şümullü memleket işl°rinin basmda çörmek memleketli icin îftihar ve ka anc vesilesidir. Kendi^inp bütün kal bimizle yeni vazifesinde de muvaffa kiyetler dileriz. Cerrahpaşa hastanesi Sertabibliğine kinvn tayin edileceği henüz malum değildir. Ankara hastanesi Sertabibi Dr. Ne şetin Istanbul İskân müdürlüğüne tayin iöi sövleamektedit^ , . .... .< . . . . Siyasî icmal îtalya Sovyetler Imanya ile Japrnya arasında, merkezi Moskovada olup bütün dünya memleketleri komünist eşekküllerinin dahil bulunduklan üçünü enternasyonale karş; bir senedenberi mevcud ittifakın îtalyanın iştiraki için eniden kurulacak bir ıttifakı müselles lalin'e getirilmesi Sovyet hükumeti tara mdan, kendisine karşı bariz bir düş manlık olarak telâkki edildi. Romadaki Sovyet sefiri M. Boris Stein îtalya Hariciye Nazm Kont Ci no'yu ziyaret ederek îtalyanın Alman apon ittifakına katılmış olmasını Sov devletine karşı hasmane bir hare :et saydığını ve 1923 te îtalya ile Sov etler arasında akdolunan dostluk anlaşmasına münafi bulunduğunu beyan et • miştir. îtalya Hariciye Naz;n ittifakın üçünü enternasyonale karşı mücadeleye mahsus olup ne Sovyet devleti, ne de diğer bir devletin aleylıine olmadığım jeri sürerek Sovyet hükumetinin protes :osunu reddetmiştir. îtalya Hariciye Na:ırı bu yolda mukabelede bulunmakla ıçüncü enternasyonalle Sovyet hükumeti rasmda bir münasebet bulunmadığma Jair Moskova hükumetinin birçok defa devletlere yaptığı tebliğleri hatırlatmak ıstemış olmalıdır. Şöyle ki herhangi memlekette komü ıi?tler orduda yahud siviüer arasında prolaganda yapıp bir hareket meydana geirdikleri zaman takibat ve tahkikatta bunun kısaca Komintern denilen komünist :nternasyonali tarafmdafl gösterilen maddî ve manevî yardunlardan neş'et eyle » diği sabit olarak o hükumet tarafından Sovyet hükumeti nezdınde teşebbüs ve protesto yapılınca daima yukarıda söy ediğimiz cevab verilmijtir. Tuhaf bir tesadüf olarak Sovyet Rus•asını haricdeki büyük devletierden ilk tanıyan ve tecrid edilmiş bir halden kuraran îtalya olmuştu. O îtalya ki Ko mintern'in teşvik ve yardımile ikinci Sovdevleti olmasına ramak kalmışken M. Mussolini'nin devlet otoritesini eline geçirip faşistlik rejimini hâkim kılmasile rırtmayı savuşrurmuşru. Böyle olduğu halde Sovyet Rusyasile dostluk ve çıkı iktyadî iş birliği muahedesini ilk akteden lüyük. devlet Îtalya olmuştur. Rejimleri taban tabana zıd olduğu alde beynelmilel politika ve iktısad sahasında on seneden fazla bir müddet be.aberce yürüyen bu iki devletin arası ilk defa îspanyadaki dahilî harbden dolayı bozulmuştur. îtalya Moskova hükumetini spanyada komünistliği hâkim yaparak Avrupanın öteki başında da bir Sovyet devleti kurmak için Valencia'ya her su.retle yardım etmekle itham etmiş ve buna karşı koymak üzere îspanyaya îtalyadan ırkalar halinde gönüllü göndermiştir. M. Mussolini, îspanyadan bolşevizmi ihrac edeceğini birçok defa söylemiş Falermo nutkunda bolşevizmin Akdenize iokulmasına asla müsaade edemiyeceğini beyan etmişti. Son nutkunda da bolşe vızmin bütün Avrupadan çıkanlacağmı ilân etmişti. M. Hitler de son nutkunda bu yolda lisan kullanmıştı. Japonya da kendisinin bütün müca delesi ve hatta Çinde a^tığı harb dahi münhasıran komünistliğe karşı olduğunu ve bolşevizmi bütün Asyadan çıkaraca ğını her vesile ile ilân efmistir. Avrupa dan ve Asyadan bolşevikliği uzaklaştırmak en büyük gaveleri olduğunu müte madıyen söyhyen büyük devletlerin nihayet Romada şümullü bir ittifak akdetmiş olmalan Sovyet hükumeti tarafm dan yalnız komünist enternasyonaline karşı olmayıp doğrudan doğruya kendi aîeyhine tevcih edilmiş bir husumet eseri larak telâkki edilmiştir ki bunun neticesi îi aradaki siyasî münacebatın resmen kesilmesi olacaktır. Tarihf tefrika : 82 Yazan : M. Turhan Tan Asilerden Muslihiddin Köseme: » Benim devletlu Sultanım, dedi, siz gerçeksiz. Fakat şehzade tahta lâyıktır. Cülus olmayınca cemiyet dağılmaz. Emir, şer'i şerifindir! rada dehliz tarafından bir hocanın te lâşla ve yuvarlanır gibi yürüyerek heyetin bulunduğu sofaya doğru geldiği sçöründü. Bu, Karaçelebizade Abdülâzız Efendiydi ( 1 ) . Dördüncü Murad dcv rinde sert sözlüliğile şöhret alıp boyuna sürgüne gönderilmiş olan Abdülâziz tam bir inkılâbcı ruhu taşıyan adamlardandı. Kimseden perva etmezdi. Şeyhülislâma saygı göstermiş olmak için dışanda beklerken heyetin dedikoduya daldığını görüp sinirlemnişti, koşa koşa Valide Sultanın yanma geliyordu. lri urfü altmda gözleri alev püskürüyordu, dudaklarında müstehzi bir tebessüm beliriyordu. O, muhtasar bir selâmdan sonıa Şeyhülislâmla Vezire çıkıştı: Bunda, dedi, biz ve siz ne işimiz vardır? Eğer iki kişi ile hizmet görüleceğin bilseler bizi dahi getirmezler, hemen sizi gönderirlerdi. îki üç saattir bu ver desiz. N e maslahat gördünüz? Aceb can sohbeti edecek vakit bulmuşsuz. îş işten geçiyor. Siz hâlâ «makul» musahabeti edersiz. Asker sizi bir maslahat görürler itikadile susuyor. Burada didar görüş meğe ( 2 ) çıktığınızdan haber alırlarsa. ne siz kalırsız, ne biz. Devleti kayırmak hacetiniz değil. Oruracak zaman mıdır bu?.. Elbette hemen şimdi şehzadei cevanbaht hazretleri tahta geçecek dem dir. Eğer bir an tehir oluna. Sonra yüz bin tedbir netice vermez. Kösemin maksadı, oğlur<un başına kendi elile çorap örüldüğü zehabına mahal vermemek için biraz nazlanmaktı. Fakat Abdülâziz Efendinin ortaya atılarak çok ağır bir dil kullanması gücüne gitti: Behey efendi, dedi. ne acabdürüştgu âdemsin. Ya biz ne deriz?.. Oğlum bundan geri şanı saltanatı bozacak işlerden ferağ edip hayırhah kifilerin öğüdile hareket etsin. Siz dahi aikere varıp böylece söyleseniz, cemiyetı dağıtmıya him met etseniz olmaz mı? Onun sesini, ilâhî bir musiki gibi dinliyen yalnız Bektaş Ağa idi. Bu âşık ihtiyara kalsa davayı yüzüstü bırakmak, Kösemin şu sahte sözlerine de hürmet etmek lâzımdı. Fakat berikiler aşk istiğrakı geçirmediklerinden maslahat üstünde ciddiyetle duruldu ve söz, kazeskerlerden Hanefi Efendiye de geçti. O, nezake tini muhafaza ederek vaziyeti bir daha tahlil etti: Benim sultanım. Bi/ sizin lutfunuza ve ibadullaha şefkatinize güvenip bu makama geldik. Ummül mü'mininsiz. Mü'minlere merhamet edip bir saat evvel bu hayırlı maslahatm gö r ülmesine himmet buyurunuz ki âlemin hali müşkül oldu. Düşman her taraftan hücum etti. Müsa dere ve rüşvet alabildiğ'ne yürüdüğün den devlet nizamı bozuldu. Kenduleı (Padişah demek istiyor) havayı nefse müştegıl. Saltanat işlerinde gafil. Davul zuma, çengü şeştar sadası Ayasofyada müezzinlere ezanı yanıldir Kimesne nasihate kadir değildir. Herkes irzü canı havfindedir. Hatta sultanımı dahi incit tiler. însafa sığmaz salgunlar, Bedesteni basıp zorla mal almalar, nahak yere katiller, avretlerin tasallutüe namüstahak ların âleme istilâsı bunun zamanında haddi tecavüz etmiştir. Islahma çare yoktur. Fitnenin dizginini elinde tutan Kösem, gene saf yürekli bir ana durumunu değiştırmedi: Efendi, dedi, gerçeksiz. Amma oğlum fena nedımler şerrine uğradı. Yaramazlar sözüne uydu. Bundan sonra musahibler matrud olsun. Sizlerin sözünüz tutulsun. Ya sultanım, hayırhah adamları niçin öldürdü? Kara Mustafa Paşa gibi bir veziri, kendi havasma uymadığı için tepeledi. Hanya fatihi Yusuf Paşayı sen bana Giridden mal getirmedin diyenahak yere öldürdü. B u n k n gören ona nice emin olur, yanma yaklaşmıya ve öğüd vermeğe nice cür'ei. ede? iArkasi vari O meyanda felâkete mahkum ettiği oğlu İbrahimi de bir lâhza dii'ünür gibi oldu. Fakat bu düşünce, beriki tahayyüller yan:nda sönük ve çok sönuk kaldı. Saltanat hırsı karşısında analık şefkati kımılda madı, kıpırdamadı ve haris dul, eşiğe yakkşan ayak seslerini karşılamıya koştu. Başında siyah ibrişiırıden bir destimal verdı, yüzünü peçeliyordu. Tombul vücudü geniş harvanisinin altmda, ipek bir çarşafa sanlı bir yığın gjmüşe benziyor du. Yanmda bir harenıağası duruyordu, boyuna yelpaze sallıyordu. Onun sofaya çıktığmı gören Şeyhülis lâmla vezir ve ağalar hemen yerlere ka panmışlar, derin bir hünnetle «sahibe tülmakam, ümmül mü'mınin, Valide Sultan hazretlerini» selâmlıyaıak elpençe divan durmuşlardı. O ilkin ağalara yüzünü çevirdi ve bilhassa Bektaşa baktı. Bunda, bu bakışta «Aferin, sevgi dediğin işte böyle olur» diyen bir mana vardı. Bektaş, peçe ardından süzülüp gelen bu bakışı ruh gözile gördü, iliğine kadar titredi ve kalbinin sultanı için ilk fırsatta can yermek için bir kere daha vicdan dilile and içti. Kösem, gönül borcunu bu suretle ve kısaca ödedikten »onra sahte bir teessür lavn takındı ve sahte bir dil kullanarak önündeki erkeklere sitem etti: Böyle fitne uyandırmak doğru mu.dur, intafa yakışır iş midir? Her biriniz bu hanedanın ekmeğin yemiş, ihsanın görmüş âdemler değil misiz? Onlan küfranı ni'metle itham eder gibi görünüyordu. Şeyhülislâmla vezir başlarını göğüslerine eğerek düşünüyorlardı. Verilecek cevab bulamıyorlardı. Ağalardan Muslihiddin onlardan daha zeki ve cesur çıktı, gözlerinden yaş dökülmesine rdğmen münakaşayı kabul etti: Benim devletlu sultanım, dedi, siz gerçeksiz. Ben de, bunlar da devleti aliyyenin nanü ni'metile beslenmişiz. Heîe ben bu diyara kızıl bir aba ile geldim. Hâlâ sinnim seksene varmıştır. Bu devletten hesabsız nimetler görmüşümdür. Işte o nimetlerin şükrün eda etmek üzeri mize vacib olmakla efendimiz hanedanıRin ihtilâline takat getircmiyoruz. Keşke bu günleri görmeyeydim. Böyle işlerde önayak olmayı ben mi iöterim? Neye tamahım, kime ihtiyacım var? Rütbe ve mansıb talibi dahi değilim. Cümlesinden el çekip devleti aliyyeye hayır dua hiz metindeyim. Amma benim devletlu sultanım. Elhamdülillâh dini islâm ehliyiz. Padişahımızın tuttuğu yol, şeriatin de, aklın da sınınndan hariç olduğundan âleme ihtilâl geldi. Yaramazlann yakınh ğile kendisi ilâcdan kaldı. Her taraftan küffar baş kaldırdı. Serhadlere düşman yayıldı. Hâlâ Boğazda yetmiş seksen pare kal'a misal harb sefineleri yatıp Akdeniz yolun kapatup şebü ruz cenk ederler. Kendu bu cümleden gafil, lehvü temaşaya meşgul. Mal celbinden, israflan, irtişadan gayri düşündüğü nesne yok. Rüşvetle âlem yıkıldı. Hazine israfa sarfolundu. Hâlâ şer'i şerifin hükmü ne ise anı icra için ulemamız fervalar verip gelmişiz. Elhamdülillâh şehzade, tahta lâyıktır. Cülus olmayınca cemiyet dağılmaz. Madem ki bu iş olmaya, mutlak kan dökülür. Bir ferd canından emin olmaz. Lutfedip fesada bais olacak muhalefet ten hazer edesiz. Emir, şer'i şerifindir! Elbirliğile yüzmeğe giriştikleri derinin kuyruğa gelmiş olduğu bir sırada Kösemin oyun bozanlık etmiyeceğini ve edemiyeceğini Muslihiddin de bilirdi. Lâkin vaziyetin aşıladığı heyecanla böyle ko nuşuyordu. Kösem de, peçe altmdan sezilmiyen mes'ud bir tebessüm içinde, fakat Bektaş Ağanm istiğrakımsı durumunu süze süze bu sözleri dinliyordu. Muslihiddin susunca gene sahtekârlığa dön sekiz lira rüşvet almaktan suçlu, Yeniköy nahiye müdürü Alâeddinin muhakemesine, dün de ikinci cezada devam edilmiş ve geçen celsede suçlunun gösterdıği müdafaa şahidlerinden bazı kimseler dinle nilmişlerdir. Şahidlerden, polis ikinci şubesi sabık müdür muavini Tevfik, Alâeddini, Iz mirde iken tanıdığını, vak'a günü, kendisine: «Beni tuzağa düsürdüler, parayı cebime koydular!» dediğini, Ahmed Nusretin de, bir gün, bir bahriye zabitile konuşurken: Epey uğraştım ama, nihayet parayı vermeğe muvaffak oldum.. diye söylediğini anlattıktan sonra; sözüne şöyle de vam etmiştir: Ben o zaman komiser Fahriye dönerek: «Bu işte bir kasd olsa gerek!» demiştim. Fahri de, henüz kendisine de kanaat gelmediğî ve bunun müretteb bir şey olduğunu zannettiği tarzında bana cevab verdi. Bundan sonra, şahid olarak dinlenen cinayet suçlularından Bekir çavuş, Ahmed Nusretin 1520 gün evvel tevkif edilerek, kendi koğusuna geldiğini, orada öteden beriden konuşurken, nahiye müdürünü yaktım. Vicdan azabı çekiyorum. Kendisini görsem de af dilesem...» dediğini iddia etti. Gene bir cinavet yüzünden mahkum olan Ihsan, tevkifhanede Ahmed Nusreti gördüğünü, kendisine: «Bırak Allahaş kına.. Karıştırma o taraflan.. Adamı boş yere yaktım.» dediğini söyledi. Müddeiumumî dinlenen müdafaa şa hidlerinin şehadeti, esasa müessir olacak mahiyette bulunmadığını, tefernıata te mas ettiğini ileri sürerek, sucu sabit görmüş ve Alâeddinin cezalandınlmasınj istemiftir. Bavan Âfet geldi Türk Tarih Kurumu Asbaşkanı pro fesör Bayan Afet, Cenevreve gitmek üzere dün sehrimize gelmistir. SEHtR fSLERt Atatürk köprüsü Atatürk köprüsü inşaatı için köprünün Azabkapı cihetinde yapılmakta olan sondaj amerıvatı da müsBet ne^ice' vermiş, bu tarafta da temel atılmağa başlamjştır. Köprünün demir jnalzeme?! sinden bir kısmı daha Almanyadan yola çıkarılmıştır. Bunlar da geldikten sonra esB<ui in^aata başlanacaktır. Asfalt olan yollar Küeükcekmece Istanbul yolundaki Florya iltisak hattı da asfalta çevrilmişFeribot tesUatı tir. Ayni vol üzerindeki DavudDasaya Şimdiye kadar muhtelif zamanlarda giden yol da asfalta çevrilmeğe başla tazelenen ve bircok talibi zuhur eden mı^tır. feribot işi son defa hükumetin progra tstimlâk edilecek binalar mında yer alması üzerine veniden canKonservatuar binası için istimlâk e lanmıştır. Şehrimizdeki alâkadar ma dilmesi lâzım gelen 27 parca emlâkten kamlardan öğrendmimize göre, hüku 23 ü anlaşma suretile istimlâk olunmuş metin şimdi elinde Sirkeci ile Haydar tur. Di&er dördü üzerinde anlaşma im oasa arasında feribot isietmek üzere bir kânı bulunamadığından mabkemeve mü kaç müracaat vardır. Bunlann ekserisi racaat mecburiyeti hasıl olmustur. E ^eribot nakliyatını bir imtivaz şeklin minönü Halkevi binası için istimlâki lâ de almak içindir. Fakat hükumet bu zım binalardan da yalnız bir tanesi kal isi devlet elile bizzat yapmak kararm mıstır. dadır. Yeni Adliye sarayı için de vakmda Avrupa trenlerinin Asya trenlerile tetstimi" baslanacak+ır. lâkisi için lâzım olan feribotlar 938 seSoförlerin müracaati nesı ba<0arında alınacaktır. Bu husus Şoförler cemiveti Belediveve müra ta evvelce yapılmış tetkikler ve esaslı caat ederek plâka resmin'n indirilme orojeler olduğu için şimdilik veniden sini istpmislerdir. Mesele, Şehir Meclisi bir tetkik yapılmasına lüzum görülmeBütoe F'nc"'rneTii tarafından tetkik olun miştir. maktadır. Fncümenin mazbatası üzerine meclisçe bu hususta bir karar veri Bir kumarhane meydana lecektir Mahkeme heyeti, bunun üzerine mü zakereye çekilmiş ve yanm saat süren bir incelemeden sonra, celse tekrar açılmış ve karar c^unmuşrur. t t. vij>. Mahkeme, nahiye müdürü Alâeddinin MÜTÇFERRİK âlınyd>lk)t<YÖreMh keadwi«in <iki • sene hapsine ve iki sene müddetle memuriyetDahiliye Vekili Dahiliye Vekili Şükrü Kaya dün ak ten mahrumiyetine, 28 liranın kendisin sam Ankaraya gidecekti. Fakat burada den ceza olarak alınmasına ve aynca 28 hususî işlerini ikmal edemediğinden av lira, mahkeme masraf: ödemesine karar vermistir. Ka^ar. k?bili temvizdir. deti bugüne kalmıstır. CEMtYETLERDE Muallimlere yardım cemiyetinde Ölen Muallimlere Yardım cemiyeti idare heyeti dün bir toplantı yaparak kongre heyeti umumiyesi tarafından nizamnamede yapılan bazı tadilât üzerinde görüşmüştür. Bu meyanda baş ka membalardan temin edilen 1000 lira ile, ihtiyacı olan muallimlere faizsiz para vardımı esası da kabul edilmiştir. İhtiyacı olan muallimler, müsaid vadelerle ödenmek üzere faiz vermeden vardım cemivetinden para almak su ^etile ihtiyaclarını karşılıyabilecekler dir. Hamallar cemîyeti yeni idare heyeti Hamallar cemivetinin üç gündenberi devam eden yeni idare heyeti azaları seoimi dün aksam bitmi^tir. Seçimde atılan revler bu?ün tasnif edilecek ve ne*ice belli olacaktır. Sütcüler cemiyeti seçimi de bugün ya ADlJYEDE Havlu hırsızı mahkum oldu Ibrahim isminde biri, Aksarayda bir hamalm bahçesine girerek, iki büyük havlu aşırmış, fakat bunları kapıdan dısarı çıkaracaŞı sırada. görülerek polise haber verilmistir. İbrahim, takib edildi^ini hissedince tabana kuvvet kaçmağa başlamış ve yangın yerlerinde harab bir caminin minaresine sığınmıştır. Orada, havlu lara sarmarak akibetini beklemekte olan İbrahim, biraz sonra izini takib eden mpmuru kar^ısında bulmuştur. Polis, tbrahime: Burada ne yapıvorsun? diye sor muş ve suçludan: «Bitleniyorum!» cevabını almıştır. Memur, bunun üzerine suçlunun kucağındaki bohraya el atmış: Ya bu nedir? dive sormustur. İbrahim, çamaşır değiştireceğini, havlulan da kurulanmak için getirdiğini söylemişse de, yakalanarak karakola getirilmiştir. Dördüncü asliye ceza mahkemesi. dün İbrahimin suçunu sabit görmüş ve kendisini bir ay yirmi sekiz gün hapse mahkum etmistir. çıkarıldı Tarlabaşında Kurabiye sokaŞmda 13 numaralı evde Rahmi ismmde bir zatın kumar oynattığı Emniyet ikinci şube memurları tarafından haber alınmış ve geceleyin ev anide basılmıştır. Evde kumar oynamakta olan Yaşar. Kemal, Aram, Sabatay, Tevfik, Agâh Bogos admdaki yedi kişi suç üstü yakalanmışlar ve Adliyeye teslim edilmiş lerdir. Balıkçı ile hamal arasında Balıkhanede hamal Yaşarla motörcü Esad bir iş meselesi yüzünden kavga etmişlerdir. Evvelâ münakaşa ile başlıyan kavga birdenbire şiddetlenmiş ve Yaşar hâmil olduğu bıçakla Esadı ağır surette yaralamıştır. Yaralı hastaneye kaldırılmıştır. Muharrem Fevzi TOGAY Son manevralarda vücude getirilen bÜ5dik filim ft dü: Haricde de takdir edildi IV illî bir müessesemiz Baka agalar, dedi, bu kadar za • mandır oğlum hertürlü muradınıza müsaade gösterip hiçbir işe namakul dür demedi. O halde fesad dedi giniz işlere delil siz oldunuz de mektir. Bir kere olsun birbirinizden nasihat sadır olmadı, hayırhahlık görülmedi. tttifakla nasihat etseydiniz ahval böyle olmazdı. Şimdi cemiyet kurmak suitedbir değil midir? Şu davadan fariğ o îlun. Bundan geri her ne lâzımsa *alim Adüp söylen. Yaramazlan defedüp geWe tahtında otursun. Malü mülk tasarrufu Hılemanın meşveretile vezirlerin elinde oltun. (1) Abdülâziz Efendi sahneye atılışmı bizzat şöyle hikâye eder: «Gördüm ki meclis mümted ve deri ümid münsed olup tâbi temmuz dahi samansuz olmağm silâh puş meydanda ziri kubbei âsümanda duran asker cuşü huruşa başlayıp az kaldı ki Ba bı Humayuna cezrü med gösterüp bigâne ve âşlna garkı tufanı belâ ola. Naçar bu fakir serbazlık idüp kademl kilstahî İle valide olduğu mahalle vardım.> Ravzatül'ebrar zeyll (2) Abdülâziz Efendinin bu sözünde çok ağır bir mana vardır. Belkl Bekta^la Valide Sultan arasında vukuu sonraları kuvvetle iddia olunan gönül alâkasma telmlh edilBu lüzumsuz münakaşa uzayıp gidi mektedir. Çünkü, (didar görüşmek) tabiri «Kösem Sultanın yüzünü temaşaya dal yordu, gönüllerin bir olmasına rağmen mak» manasına kullarulmıştır. % İstenilen neticeye vardınlamıyordu. 0 sıt T. T, 12 nci Enternasyonal Selânik fuarmda en yüksek ve en mümtaz alâka ile karşılanan Çapa marka pirinç unu ve sair çocuk gıdaları fabrikasının «Grand prix hors concours» mükâfatı ile taltif ve takdir edildiğini îktısad Vekâleti fabrikayı tebrik etmek suretile resmen bildirmiştir. Cumhuriyet Manevralarda »Cumhuriyet» in vücude getirmiş olduğu ve mükemmeliyeti için haftalardanberi fasılasız çalışılan büyük sesli filmin pek yakmda îstanbul sinemalarında gösterilmesine başlanacağını diin haber vermiştik. Bu muazzam eserin eşşiz tarafı, Büyük Rehber Atatürkün sesini millete işittirecek ülmasıdır. Yukarıki resimde sinemacı arkadaşımız Remzi Ar'ı manevralar esnasmda Atatürkün ve refakatlerindeki zevatın filmini çekerken görüyorsuNUshası 5 kuruştur. Ramazan 7 Perşembe Öjle Ezanî Zevalî S. D. 7 2 11 58 Aksaır Yats) tmsak S. D. S. D. S. D. S. D. 9 43 12 1 31 12 06 14 38 16 55 18 29 5 01 (bone şeraiti Senelik Altı aylık Üç aylık Bir ayhk 1400 Kr. 750 400 150 2700 Rr. 1450 > 800 » Yoktur nuz,

Bu sayıdan diğer sayfalar: