7 Nisan 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 7

7 Nisan 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

7 Nisan 1939 CUMHURİYET G O R U Ş L E R Ispanyada vaziyet Güzel bir tesebbüs Eskî Kral, Franko'ya Mersînde hayvan sağlık tebrik telgrafı çekti enstitüsü kurulacak Paris 6 (a.a.) Fransa hükumeti, Burgos'taki sefirini İspanyaya yeniden İtalyan kıtaatı vürud etmiş olduğuna dair ortada dolaşan şayialar hakkmda İspanyol hükumetinden izahat taleb etmeğe memur eylemiştir. Mersin, (Hususî) Ötedenberi Mısır ve Filistine yapılan canlı hayvan ihracatında mühım bir iskele olan sehrimizde, bundan birkaç yıl önce bir «Hayvan borsası» açılmış ve ayrıca bir de «Hayvan tahaffuzhanesi» tesis edilmişti. Filhakika geniş bir hinterlandın ihraca müheyya hayvanlan için belli başlı bir merüez olan Mersinde bu kabil tesis ve teşkillere ihtiyac vardı. Vâkıâ son bir iki yıl içinde Mısır ve Filistine yapılan hayvan ihracatımız muayyen sebeblerle azalmıştır. Fakat bu, şüphesiz ki mevzuun ehemmiyetmi küçültecek ve artık burada hayvan ihracatı işlenle uğraşmaktan bizi menedecek bir âmil sayılamaz. İhracatm azalması sebeblerini ortadan kaldırmak ve yurdumuz için mühım bir ddviz membaı olan hayvan ihracatimızı eskisi kadar ve hatta ondan daha fazla bir nispetle yükseltmek, bittabi, vazifemizdir. Bu vazifenin ifası sırasında da bilhassa şu noktayı gözönüne almak lâzımdır: Malumdur ki, ötedenberi bizim için Filistin ve Mısır, canlı hayvanlarımız için iyi müşterilerdi. Fakat birkaç yıl vardır ki, Romanya, Bulgaristan, Yugosiavya ve Irak gibi memleketler bu sahada bize kuvvetli rakib vaziyete girmişlerdir. Rekabetin muvaffakiyeti ise bu memleketlerden Mısır ve Filistine sevkedilen hayvanlann sikletleri temin etmektedir. Nakliye ve gümrük resmi gibi baş esasma dayanan masraflar, bizim cılız hayvanlarımızın ma liyet fiatlarını arttırmağa saik ve binnetice ayni cinsten, fakat cüsseli hayvanlar karşısında fiatça tutunamamağa âmil olmaktadır. İşte, hükumetimiz bunlan nazan dikkarte tutarak bir taraftan memleket dahilinde, hayvan yetiştirme mıntakalarındî canlı hayvanlarımızm daha iyi, daha fennî şartlar dairesinde yetişmesini teminen esaslı tedbirler ahrken, diğer taraftan da gene ayni maksadla Mersin gibi mühirr. bir noktada «Hayvan sağlık enstitüsü» kurmağa karar vermiş bulunuyor. Ziraat Vekâletince burada kurulmasına kadar verilen bu yeni sağlık müessesesinin, şimdiki hayvan tahaffuzhanesi yakınmda olması da bilhassa kaydedilmiştir. Bu suretle Mersin, hem yeni bir müesseseye, daha kavuşacak, hem de hayvan sağlığı bakımından faydalı bir sıhhat kaynağı kazanacaktır. Hekimlik nedir? Sıhhat, bir müvazenedir, bunun bozulması hastalığa delâlet eder, hekimin vazifesi, bu müvazeneyi iade etmektir Yazan: Dr. O. Ş. Zamanımız çalıştırıcı ve dinlenmeğe vakit bırakmıyan yorucu bir devirdir. Bu makine devrinde biz, insanlar da bir makinenin tekerlekleri, pervaneleri gibi dönüp duruyoruz. Biraz duracak, dimağımızı eğlendireck, işimizi geçtiğimiz yolları ve gittiğimiz gayeyi ve hele kendımizi düşünecek hjç vaktımiz yok. Boş kalan saat atlerimizi de eğlenceye sarfediyoruz. Fakat biraz iç gözümüzü açarak kendimizi ve yaptıklanmızı tetkik eylemek insanla için en faydalı bir meşguliyet olacağına hiç şüphe yoktur. dî nasihatidir: «Iyilik et, fakat bunu yapamazsan fenalık etme.» Bu nazik vazifeyi yapabilmek için ne büyük bir bilgiye ve ne büyük bir san'ata ıhtiyac olduğunu biraz anlatmak isterim. Evvelâ hekim olmak istiyen bir kimse beş altı sene çahşacak ve kendisine lâzım olan ilimlerin esaslarını öğrenecektir. Yalnız bu bilgi kâfi gelmez. Bundan sonra hayatla, hastalarla temasa gelecektir. Nazarî kitablar yerine şimdi kendisine tabiatin ebedî kitabı açılacaktır. Bu kitabla o istidad ve iktidarına göre istifade eyliyecektir. Zira doktor olmak için malumat kâfi değildir. Ayrıca bir istidada dahi lüzum vardır. Bu istidad tabiate nüfuz etmek ve tabiatin en karışık en güç meselelerinden biri olan insan vücudünü tetkik ve anlıyabilmek istidadıdır. İnsan vücudü kadar karışık bir mevzu mutasavver değildir. Hayatm anatını tetkik için de tabiî bir tecessüse ihtiyac var dır. Bu tecessüs doğuşta olmalıdır. He kim, hekim olarak dünyaya gelir. Bu doğma istıdadile daima zenginleşen ve hiç bitmiyen bir ilme de lüzum vardır. Bu ilme bizim tecessüsümüz hergün yeni bir şey ilâve edebilir. Fakat bu malumat ve geniş bilgi ile tecessüs bu işe kâfi gelmez. Elde edilen malumatı tatbik etmek lâzımdır. Nazarî tetkikat üzerine birşey kur mak, birşey yaratmak icab eder. îşte burada tababttin san'at kısmı başlar. Bu san'at en nazik ve muğlak bir madde olan vücudü beşeri işliyecek ve ona arzu edilen şekli verecektir. Iki bin sene sonra... ^^m Eski İspanya Kralının Frankoya telgrafı Burgos 6 (a.a.) Sabık İspanya Kralı Onüçüncü Alfons'un oğlu İnfant Don Juan, General Franko'ya bir telgraf çekerek vatanın kurtuluşundan dolavı kendisini tebrik etmiş ve dökülen kanın müttehid bir Ispanyamn teessüsünü ga ranti eyledığini bildirmıştir. General Franko, İnfant Don Juan'a aşağıdaki cevabı vermiştir: «Müteaddid defa İspanyol genclıği ve ordusu saflarında döğüşebilmek talebınde bulunmuş olduğunuzu memnuniyetle hatırlıyorum. Bu ispat ediyor ki müttehid, hür ve büyük îspanya realize edilecek tir.» Koca bir medeniyeti kül yığınları altında mahveder Pompei felâketine aid yeni vesikalar bulundu Ve hele biz doktorlar için bu elzemdir. Vıcdanımızla başbaşa kalmak, biraz miidekkik ve biraz da tenkidci bir nazarla kendimizi ve dünyayı seyretmek çok istifade ve ze'sklı bir meşguliyettir. Evet vicdanımızla, vicdanın mevcu diyetınden bıle şüphe edilebilecek bu medeniyet devrinde dahi doktorun yegâne nasihatçisi, kanunu ve âmiri gene vicda nıdır. Ve bu tefekkür devirlerinde hakkımızda söylenenleri de düşünmek çok faydalı olur. Takriben on, on iki sene evvel bir tüccar arkadaşm yazıhanesmde benim doktor olduğumu bilmiyen birkaç kişi arasında bulunuyordum. Bunlar doktorlar hakkındaki fikirlerini anlatıyorlardı: Elbiselerini çıkar, soyun, göğse tak, tuk bir iki fiske. Öksür, aksır, kulakla da şöyle bir dinleyiş, ver üç lira. Ne iyi iş, ne kolay meslek! lşte, halk, doktoru böyle görür ve münevver olanlardan bir çoğu dahi doktoru böyle tanır. Doktorlar hakkmda yapılan tenkidleri, Hastanın bir yerinde, pıeselâ midesinsöylenen sözleri buraya nakledecek deği de bulunan yara bir arzdan ibarettir. Alim. sıl hastalık bütün vücudün faaliyetindedir. Bizim de bir çok kusurlarımız olduğunu Yarayı yapan da bu faaliyet bozukluğuburada itiraf etmekten dahi çekinmem. dur. Sonra buna hastanın asabî cümlesini, Fakat bu noksanlardan, bu kusurlardan dimağını ve hastanın ruhî hususiyet ve tebahsetmezden evvel hekimliğin ne oldu mayülâtmı da ilâve eylemek lâzım gele ğunu arilatmak daha mtrVkflk olur fik celrtlr. rindeyim. lşte muktedir bir doktor maddî ârazı Hasta, hayatta sağlam adimlarla yü toplar.. Bütün vücudü nazarı dikkate ahr, rürken vücudüne dokunan bir haricî veya nihayet hastanın manevî mevcudiyetine dahilî tesirle topallamağa başlıyan, mu kadar çıkar ve bu suretle hastayı kurtar vazenesini kaybeden bir kimsedir. Zaten mak için iktıza eden tedaviyi bulur ve sıhhat, bir muvazenedir, vücudü teşkil e tatbik eder. den hücrelerin haricî tesirlere karşı tesis Bu ince ameliyeyi yaparken takib ettiettıkleri ve kendi aralarında bulunan mu ği hattı hareket de gayet insanî olacaktır. vazenedir. Bu muvazenenin bozulması Biz insanların derdlerile uğraşırız. Onla hastalıktır. İşte hekimin vazifesi, bu bo rın sebeblerini bulmak, onları anlamak bizulmuş müvazeneyi iade etmektir. Bu zim vazifemizdir. Fakat bunlara dair müfikre bir plâstik şekil vermek istersek şu talea yürütmek hakkım haiz değiliz. Zira teşbihi yapabiliriz: biz hekimiz, hâkim değiliz. Hasta sallantıh bir köprü üzerinde titBundan başka ıstırabatını azaltmağa rer bacaklarile yürümeğe uğraşan ve düşuğraştığımız hastaları uzunuzadı sözler ve mekten korkan bir kimsedir. Bizim vazifenasihatlerle iz'aca dahi san'atımız müsaid miz de onun elinden tutmak ve onu bu değildir. Zira biz doktoruz, vâiz değiliz. tehlikeli geçidden sağ ve salim olarak geGaye, icrasına memur olduğumuz bu çirmektir. Bütün gayretimiz hastaların zahmeti insanî vazifeyi dikkatle, nezaket ve emnini, elemini, azabmı azaltmak ve tamamile yetle, insanlıkta hekimliği en asil bir mevizaleye çalışmaktır. Hatıramızda daima kie çıkaracak surette tatbik eyle^ektir. Dr. O. Ş. yaşıyan söz, üstadımız Hipokratm şu ebe Harb gemileri Burgos 6 (a.a.) Evvelce Bizerteye iltica etmiş ve bilâhare Fransızlar tarafmdan İspanyol nasyonalist makam'anna geri verilmiş olan 11 İspanyol harb gemisi, dün akşam Algeziras limanına gelmiştir. tmar işleri başlıyor Burgos 6 (a.a.) Nazırlar meclisi, bu gece yaptığı toplanhda, Nafıa Nazırının teklif ettiği geniş bir yol, kanal ve liman inşaatı programmı tasvib eylemiş tir. Bunu müteakıb, nazırlar meclisi, mühim haricî meseleler üzerinde görüşmüş tür. Pompei civarındaki faciadan iki bin sene sonra tahminen yapılan bir resim Size bugün, Herkülanum ve Pompei Külle beraber, dokunduğu yeri yakan, şehirlerini örten bin yedi yüz senelık kül kızgm taş parçalan <la dökülüyordu. Yol tabakasmın bir köşesini eşeliyeceğim. üstünde kaçışan kafileler, gökten inen bu Pompei'nin ve Pompei'linin ne ol ateş altında, yürekler paralayıcı, tüyler duğunu, nasıl yaşadığım, nas'l bir ürpertici feryadlarla adımlarını hızlandımedeniyete sahib bulunduğunu, en ufak rırken, çiftlik ahalisi de biraz evvel sığınteferruatına kadar biliyoruz. Forum dığı odalara tekrar kapanmışh. Kül ve ateş yağmuru dökülme ^ arından, mabedlerinden, çarşı ve pazarlarından kalan harabeler, kül ve ğe devam ederken, müthiş bir zel ateş yağmurundan kurtulmak için ka zele yeri sarstı. îlk sarsıntıyı bir ikinçarken kimi sokakta, kimi sıgındı cisi, sonra bir üçüncüsü takib et • ğı mahzende, kimi bir duvar veya ti. Dışandan içeriye sığmanlar için, şimbir sütun yıkıntısı altında ölen Pompeı'li di içeride de kurtuluş ümidi kalma cesedleri, önümüzde, canlı bir tarih sahi mıştı. Ya dışarı çıkıp kül yağmuru aitınfesi halinde apaçık duruyor. Fakat, bu da kavrularak boğulmak, yahud dam çok büyük ve çok teferruath sahifenin altında bekleyip enkaz arasında can vergözden kaçmış fasılîan vardır. İşte bu mek mukadderdi. İşte o zaman, çiftlik kâhyası Anfion, gün, o fasıllardan birini, hatta diyebilirim ki en meraklısmı beraber okuyaca orasından, burasından ateş almağa baslıyan çiftlik binasından, başlanna yastıklar gız. sararak kaçan hizmetkârlann ikisile ken*** di kölesi Januarius'u ve Tişe ismindeki Pornpei'nin şimaJ cihetinde, şehre 2 kilometre kadar mesafede, Vezüv ya aşçı kadını yanına aldı, evm içinde bunardağmıa alt eteklerine yakın^.Sesjlyüs unan kıymetli eşyayı, binanın en muh • Afrodısyüs isminde bir zenginin, büyük kem yeri olan cenderehaneye taşımağa bir çiftliği vardı. Napoli civarındaki bü başladılar. tün çiftlikler gibi, burası da ucsuz bucaksız bağlarm ortasında, zeytin ve portakal ağaclarile çevrilmiş gül ve menekşe kokulan içinde, şirin bir yerdi. îsadan sonra 79 senesinin 23 ağustosunda, güneş her zamanki gibi pırıl pırıl yükselmiş, bağ ve bahçe sahıblennin yüreğine, üzümleri kızartan ışıklannın aydınlık neş'esini bir kere daha serpmişti. Çiftlik sahibi Afrodisyüs, bazı işleri için birkaç gündenberi Napoli'de bulunuyordu. Çiftliğinde, kâhyası ve oıtağı Klodius Anfion kalmıştı. Anfion o sabah erkenden kalkmış, çiftlikte sabah teftişine çıkmıştı. Kapıcı kulübesinden itibaren her tarafı dolaşmağa başladı. Yanuariu« isimli kölesi, elinde bir anahtar destesi bulunduğu halde onun peşisıra geliyordu. Bir aralık, avludan geçerlerken, köle Cenederehanenin kapısım sıkı sıkı kapadılar. Kuduran yanardağın, alev yağmuruna nihayet vermesini bcklemege bajladılar. Fakat Vezüv, tam üç gün üç gece, bütün o havaliyi, alev alev yaladı. Tarlalar, bağlar, evler gitgide kabaran bir kül tabakasile örtülüyor, erimiş maden halindeki ateş seli evlere, odalara doluyordu. Felâketin ikinci günü, bütün binalann birinci katları lâvla dolmuş, üçüncü gün, lâv tabakası damlan aşmıştı. Sesilyüs Afrodisyüs'ün zengin çiftliği de bütün civar çiftlikler gibi ve bütün Pompei şehri gibi 7 metre kalınlığında bir lâv tabakası altında örtülüp kalmıştı. *** Çin kuvvetleri üç koldan taarruza geçtiler HongKong 6 (a.a.) Çin Ajansı bildiriyor: Çin kuvvetleri üç istikametten hep bir lıkte ilerlemekte ve muhtelıf yollardan mukabil taarruza geçmektedir. 1 Bir kol, Şansi Honan hududlan arasındaki yol istikametinde Şansi eyaletinin cenubuna doğru yürümekte ve orada tahaşşüd ederek Tungpu demiryolu üzerinde düşmanın stratejik bir noktasma hücum eylemek hedefini gütmektedir. 2 Şoiyoan civarından kalkan ikjnci bir ordu Şahara doğru yürümekte ve Şansı'nin cenubundakı Japon mevzilerini şarktan hücum altına almaktadır. 3 Anvey eyaletinin şimalinden hareket eden üçüncü kol ise, Hopey ve Huşov'u cenubdan hücum altına almak üzers Lunghay demiryolu boyunca şarka yürümektedir. Şantug'un şarkmda ve garbmda, Çinpu demiryolu üzerinde ve Peiping ile Hankov arasında bulunan diğer Çin kıtalan da düşmanın Paotingteki hattmı kırmak üzere birlikte ilerlemektedir. Romanya, Ingiltereye Karadenizde bir üs verecek Londra 6 (a.a.) Bükreşten alınan haberlere göre, Romanya, Ingiltere tarafından Rumen mülkî tamamiyeti bah sinde verilecek bir garanti ve yardım vadi mukabilinde, Ingiltereye Karadenizde bir deniz üssü vermeğe hazırdır. f Ankara bahara kavuşlu... J Türk Yugoslav afyon Tertib edilen gece müsame anlasmasının esasları Şişli Kızılayında Belgradda Türk Yugoslav afyon anlaşması müzakerelerini yapan Iktısad VeŞişli Kızılay cemiyetinin, Maksim sakâleti Teşkilâtlandırma müdürü Servet lonlarında tertib ettiğı gece eğlencesi fevkalâde parlak geçmiştir. Bu eğlence Berki'nin riyaseti altındaki heyetimiz dün ye bin ki^iden çok davetli iştırak etmiş sabah şehrimize dönmüşüir. Heyet reisi tir. Vali, Emniyet direktörü, İstanbulun Servet Berkin bu akşam Ankaraya gidemaruf ve yüksek a'leleri hazır bulun cektir. resi fevkalâde parlak oldu mu'lar ve saat ikiye kadar aynlmamış Yeni yapılan Türk Yugoslav afyon lardır. müsterek satış anlaşması 934 senesindenKıvmetli san'atkârımız Münir Nureddin. piyanist Fevzi refakatinde ve müf beri devam eden eski anlaşmanın bir tetehiren bu şen!i§e iştirakle en yeni par madisi değil yepyeni tarzda yapılmış yeçaları rrüstesna bir zevk ve .stekle okuni şeklidir. Yeni mukavelede 934 sene mns ve dakikalarca alkıslanmıştır. sindenberi cihan piyasalannda husule gelBayan Gertrudt Erhard da profesör Franz Mülbaver refakatinde garb mu miş olan değişiklikler dolayısile meydana siV;<sinden yüksek parçalar okumuştur. çıkan Türk menafiini yakından alâka Carden, Londra. Sen, Turan ve Flor landıran birçok mevzular birer birer tetya varvetelerinin parasız olarak iştirak kik olunmuş ve memleketimiz menfaatleeden artistleri içten gelen bir zevk ve rine uygun kararlarla tahkim edilmiştir. arzu ile en yüksek numaralannı yap Esasen müzakerelerin bir ay kadar sürmışlar, Mazar k orkestrası san'atkârlan da muvaffakiyetli ve nefis parçalar çal müş olması da bu gibi mesailin halli zaruretinden ileri gelmiştir. nv<=lardıx. Profframın nes'eli bir faslmı da miniYeni anlaşma 939 senesi nihayetine mini Bavan Neclâ, Gülderen. Ninet ve kadar devam edecektir. 939 sonunda bu Sule tarafmdan oynanan oyunlar teşkil mukavelede halledilememiş olan bazı etmiştir. noktalar tekrar görüşülecektir. Anlaşma Müsamere vüksek bir hasılat bırakmış ve bilhassa masraf yüzde onu geçme 1 nisan tarihinden itibaren mer'i tutul nrstir ki, bu da çalışanların muvaffaki muştur. Yeni mukavelenin ruhu, memleketimîz yetidir. Şişli Kızılay cemiyetmden aldığımız menfaatlerini gözönünde tutarak eski mubir tezkerede bu iş için çalışan hami kavelelerin esaslarını daha fazla tevsi etyetli vatandaş ve komşularla değerl mek jeklinde hulâsa olunabilmektediı. san'atkârlara teşekkür edilmektedir. Bin yedi yüz sene sonra, 1894 senesî eylulünde, Sesilyüs Afrodisyüs'ün çiftliğini örten bu kalm tabaka kazıldı. Hafri Bakmız, demişti, bugün Vezüv'ün yat devam ettikçe, kat kat kaldırılan lâr* tepesinde çok duman var. Geçen şubat ların altmdan, sanki Vezüv, bütün bir taki büyük zelzeledenberi bu kadar çok memleketin taayahnı söndüren bu atej duman çfkmamıştı. Gene bir felâket mi selini daha dün savurmuş gibi, herşey yerliyerinde meydana çıkıyordu. Çiftlik geliyor acaba? kapısının çıngırağı olduğu gibi kapıda asıAnfion Hayır söyle, diye cevab verdi. lı duruyordu. Kapı Önünde, çomann isKader ne jse o olur; biz işimize bakahm. keleti, boynundaki zincirile, hâlâ çiftliği Lâkin, çok geçmeden, kölenin doğru bekliyordu. Ahırda, beygirler, yemliğin soylediği tahakkuk etti. Vezüv'ün tepesi, önünde, nasıl öldülerse öylece kahnışlargitgide koyulaşan bir dumanla örtü'üyor, dı. Cenederehaneye girenler, yerde yatan bu duman göklere yükseldikçe bizzat t ç insan cesedi gördüler. îki büklüm oldağı, kalın bir sis tabakasile kanlıyoıdu. muş bir kadın; mışıl mışıl uyur vaziyetÇiftlikte faaliyet birdenbire durmuştu. te, sırtüstü yatan bir erkek; sonra, ağzıZahire ambarlarında, şarabhanede, a nı, esvabınin eteğile tıkayıp boğulmamahırlarda çalışan işçıler bir araya toolan ğa çalışan bir erkek daha. Çiftlik kölesî mışlar, endişeli gözlerle, dumanlı dağ Januarius'un cesedi avluda bulundu. seyrediyorlardı. Biraz ötede, mahzene inen bir deük Birdenbire, binaya, kızgın bir rüzgâr vardı. Oraya girildiği zaman, duvarın bola kanşık bir kül yağmuru dökülmeğe yunca dizili ve üstleri bir bezle örtülü başladı. Yerleri, damları, döşemeleri kırk tane gümüş vazo bulunmuştu. Bu kaplıyor; açık kapılardan, pencerelerden vazolardan başka, gene gümüşter ve içeri hücum ediyor; burun delikleıine, bronzdan bir sürü kıymetli eşya daha boğaza girip nefesi tıkıyordu. Herkes vardı. Methalin ağzında, sırtüstü yatan saklanacak bir yer aramağa başlamış, o bir iskelet görülüyordu. Bir elinde, harikulâde güzel işlenmiş bilezikler ve yüdalara sığmmıştı. Çiftliğin önünden geçen yol, ya zükler tutuyordu. Öteki elinde tuttuğu nardağa daha yakın diğer çiftlikler keseden yere bin kadar altın sikke dökül* den kaçan insanlarla dolmuştu. Bun müştü. Bu, çiftlik kâhyas: Anfion'un iskeleti lar, yükte hafif, pahada agır neîeri varsa arabalara alelâcele yüklemişler, idi. Lâv selinin cenderehaneye hücum etkadınları ve çocukları da bindirmişler, tiğini görünce, kendisine emanet edilen afetten kaçıyorlardı. Arabalarm peşis ra. kıymetli eşyayı, ne pahasma olursa olne buldularsa arkalanna yüklenmiş gün sun kurtarmak ümidik mahzene inen kaAnkarada birkaç gündenberi havalar ısınmtf, Çankaya, Keçiören delikçi işçiler, köleler ve çiftlik uşakları pıyı kaldırıp bu kıymetli eşyayı oraya indirmiş, kendısi de onîarla berabet, dirî ve istasyon semtlerinde baharın ilk müjdecisi olan yeşülikler gö geliyordu. Kül yağmuru, az bir fasıladan sonra, diri bu mezara gömülmüş kalmıştı. rünmeğe başlamıştır. Yukartki resim, kışın soğuk giinlerinden k H. B1LG1Ç daha şiddetli olarak tekrar başlamışh. tularak bahara kavuşan Ankaranın bir köşesini gösteriyon

Bu sayıdan diğer sayfalar: