19 Kasım 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

19 Kasım 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

19 İkincîtcsıîn 1939 CUMHUBÎYFT Hâdîseler arasında Yarımdan bütüne doğru A dliy e tay in ler i Nakil ve terfilere aid listeyi neşre devam ediyoruz Ankara, 18 (Telefonla) Adliye Otuz liraya terfi edenler terfi listesinin baştarafım dün bildirmişAkçakoca Müddeiumumî muavinliğine tim. Tayin ve nakillere aid listeye de Sorgun sorgu hâkimi Tahir Taşer, İnevam ediyorum: göl sorgu hâkimliğine Bünyan sorgu hâkimi Kâmil Oyman, Tekirdağ sorgu hâ3S liraya terfi edenler Elâzığ müddeiumumî muavinliğine kimliğine İnegöl sorgu hâkimi Refik APazarcık sorgu hâkimi Feyzi Olgaç, An nadol, Sungurlu sorgu hâkimliğine Kırkara icra memurluğuna Diyarbakır aza kağac sorgu hâkimi Şevki Akbay, Gümuavini Halis Sungur, Niğde sorgu hâ müşane sorgu hâkimliğine Havza sorgu kimliğine Tekirdağ sorgu hâkimi Fuad hâkimi Feridun Öner, Çeşme sorgu hâAker, İpsala sulh kâkimliğine Edremid kimliğine Kelkit sorgu hâkimi Suphi Amüddeiumumisi Abdullah Kandemir, km, Amasya sorgu hâkimliğine SungurDivriği müddeiumumî muavinliğine Gü lu sorgu hâkimi Mehmed Kocaoğlu, Solmüşhacıköy müddeiumumî muavini Nu han hâkim muavinliğine Muş hâkim mureddin Ertürk, Bandırma aza muavinli avini Mes'ud Dolu, Hilvan sulh hâkim ğine Bandırma hâkimi muavini Mübec muavinliğine Birecik hâkim muavini Ulcel Özer, Bandırma sulh hâkimliğine Ip vi Balaban, Şirvan sulh hâkim muavinlisala sulh hâkimi Fevzi Daniş Kutman, ğine Van hâkim muavini Yakub ÇukuGelibolu sorgu hâkimliğine Şarköy sorgu roğlu, Beşiri sulh hâkimliğine Siird hâhâkimi Hamdi Onur, Çölemerik hâkimli kim muavini Cemal Aksu, Eruh sulh hâğine Yenicefoça sulh hâkimi Ali Kıs kim muavinliğine Siird hâkim muavini metli, Garzan hâkimliğine Mudurnu eski Ziya Diril. Çermik Müddeiumumî mumüddeiumumisi Idris Albayrak, Silvan avinliğine Çermik sorgu hâkimi Ramiz hâkim muavinliğine Adıyaman müddeiu Emre, Tuzluca sulh hâkim muavinliğine mumî muavini Celâl Öktem, Erciş hâ Ağrı hâkim muavini Emin Akyüz, Zakimliğine Gümüşhane sorgu hâkimi Ye ruşat sulh hâkim muavinliğine Ardahan redoğ Kişioğlu, Savur hâkimliğine Mar sorgu hâkimi Esad Taluy. din sorgu hâkimi Fahreddin Erenkuş, BeDiğer terfiler yazıd hâkim muavinliğine Ağn hâkim 70 lira maaşh Cebelibereket reisliğine muavini Süleyman Onder, Palo hâkim Burdur müddeiumumisi Ramiz, 50 lira muavinliğine Siird müddeiumumî muavini Hasan Mülâyim, Adıyaman sorgu hâ maaşh Mersin sulh hâkimliğine Çerkeş kimliğine Behisni sorgu hâkimi Şafi Tok ceza hâkimi Celâleddin, Burdur müddetamış, Bursa müddeiumumî muavinliğine iumumiliğine Elâzığ müddeiumumî muaÇumra müddeiumumisi Muhtar Türke vini Zeki, Kırklareli müddeiumumiliğine kul, Diyarbakır hâkim muavinliğine Ba Trabzon müddeiumumî muavini Mustalıkesir hâkim muavini Muazzez Tümer, fa, Niğde müddeiumumiliğine Antakya Ankara sulh hâkimliğine Ankara eski ceza hâkimi Ismail, Urfa ceza hâkimli sulh hâkimi Süreyya Betil, Erganimadeni ğine Pasinler hâkimi Şerafeddin, Ankamüddeiumumiliğine Nazımiye müddeiu ra icra muavin hâkimliğine müddeiumumî mumisi Süreyya Petekkaya, Boyabad muavini Nevzad, hukuk hâkimliğine tstanbul sulh hâkimi Kırk lira maaşh Çerkeş ceza hâkimli Ekrem Güven, Şarköy sorgu hâkimliğine ğine Şirvan hâkimi Taceddin, Lice hâ Boyabad sorgu hâkimi Şefik Ulukan, Ço kimliğine Kâhta müddeiumumisi Fuad, rum müddeiumumî muavinliğine Mardin tstanbul müddeiumumî muavinliğine İzaza muavini Edib Araslı, îstanbul müd mir müddeiumumî muavini Cevad, Trabdeiumumî muavinliğine Çorum müddeiu zon müddeiumumî muavinliğine Ncvşemumî muavini Sıtkı Kuraltan, îstanbul hir muavini îsmet, lzmir müddeiumumi hâkim muavinliğine Balıkesir müdJeiu muavinliğine hukuk doktoru Sadık Tüzel, mumî muavini Şahab Arıç, Elmah hâkim Balıkesir müddeiumumî muavinliğine humuavinliğine terfian o yer hâkim muavini kuk doktoru Talât. Ziya Ünal. Listenin son kısmını yann vereceğim. Sıvas Erzurum istikrazı Balkanlar ve Sovyet Rusya Altıncı tertibin kayıd Moskovanın müstakbel muamelesine başlanıyor siyaseti ne olacak? Ankara 18 (a.a.) Maliye Vekâleti ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasmdan: 285 ve 15121934 tarih ve 2463 2614 numaralı kanunlar muncibince ıl^racına salâhiyet verilen ve geliri tamamen Sıvas Erzurum demiryolunun inşasına tahsis olunan yüzde yedi gelirli Sıvas Erzurum istikrazının 20 senede ıtfası meşrut 4,5 milyon liralık altıncı tertibinin kayıd muamelesi 5121939 akşamı nihayet bulmak üzere 2511939 sabaiundan itibaren başlıyacaktır. Tahviller hamiline muharrer olup beheri 20 ve 500 lira itibarî kıymette birlik ve 25 lik olarak iki kupona ayrılmıştır. Bu tahviller umumî ve mülhak bütcelerle idare olunan daire ve müesseseleıce, vilâyet hususî idareleri ve belediyelerce yapılacak müzayede ve münakasa ve mu kavelelerde teminat olarak ve hazmece sahlmış ve satılacak olan millî emlâk bedellerinin tediyesinde başabaş kabul olunacaklan gibi gerek tahvil ve gerek ku pon bedelleri de tahvillerin tamamen iifasma kadar her türlü vergi ve resimden muaf bulunacaklardır. Tahvillerin ihrac fiatı yüzde doksan beş olarak tespit edilmiştir. Yani 20 liralık birlik tahvil bedeli 19 ve 500 iiralık 25 lik tahvil bedeli de 475 liradır. Kayıd muamelesi Türkiye Cumhuriyet Merkez, Türkiye Cumhuriyeti Ziraut, Türkiye İş, Emlâk ve Eytam, Halk, Türk Ticaret, Belediyeler Bankilarile Sümer ve Eri Banklar tarafından icra edilmektedir. Diğer bankalar vasıtasile de bu husus temin olunabilir. Sermaye ve tasarruflarını en emin ve en çok gelir getiren sahalarda işletmek istiyenlere keyfiyet arz ve bu kısa suAripsiyon müddeti zarfında bankalara müracaatlerinin kendi menfaatleri iktızasından bulunduğu işaret olunur. Berne 18 (a.a.) National Zeitungun yazdığına göre, cenubî Tiroldan geri alınan Almanlar şimalî Tirola yerleştirilmektedir. Bu hususta tedbirler alınmıştrr. Moskova 8 (a.a.) Havas Ajansı bıldirıyor: Ahvale vâkıf mahfiller Sovyetîerle Türkler arasında mütekabil bir yai'tm anlaşması müzakeratının yakında tekrar başlıyacağı hakkındaki haberlere fala ehemmiyet atfetmemektedirler. Ayni mahfiller, Moskova ile Ankara arasmdaki temasların muhafaza edildiğini, fakat Saracoğlunun, Moskovada bulunduğu zaman bir uzlaşma yapmağa muvaffak olamadığı tarihtenberi vaziyetin değişmediğini söylemektedirler. Türkiyeyi, Büyük Britanya ile Fransaya karşı mevcud taahhüdlerine rağmen, Çanakkale Bo£a7inı kapamaktan imtinaa mecbur eden ve Sovyet hükumeti, Balkanlarda vuku hulabilecek bir Alman taarruzuna karşı Türkiyeye muzaheretten ahkoyan sebebler değişmemiştir. Türk mahfilleri, aıcak Rusyanın, kendi vaziyetini değiştirebileceğini, fakat bunun da Finlandiya meselesinin hallinden sonra mümkün olacağını söylüyorlar. Rusyanm, Balkan messlileri bahsinde nasıl hareket etmek nivetinde olduğunu anlamak ancak o zaman kabil olacaktır. Yabancı müşahidler, Bulganstanın Rusyaya, Türkiye aleyhinde bir ydidım vadinde bulunduğuna, yahud Rusyadan böyle bir vaid aldığına dair, teyid Hilmiyen haberlere inanmamaktadırlar. Fakat bütün mahfiller Sovyet Bulgar münasebatınin inkişafını dikkatle takib ediyorlar. Bulgaristanın Türk Sovyet müzakerelerinin akim kalmasından do'ayı müteessir olduğu tebarüz ettiriliyor. 1"ürkiyenin, Alman Sovyet menafiüe îtalyan menafiinin tesadüm ettiği Balkaalarda istikrar amili olan nüfuzunu idameye azimli bulunduğu kanaati herkeste mevcuddur. anzimat yadigârı sayılan Avrupa hayranlannın, münevver dilinde adı «kozmopolit», hak dilinde adı «züppe» dir. Züppe veya kozmopolit, bir çeşid Avrupa hayranı biliriz ki, Avrupaya karşı, kendini ondan aşağı duyrna kompleksile değil, kendini duymamakla malul, tam bir millî şahsiyet yoksuludur. Hangimiz, ona karşı nefretlerinde birleşen münevverden ve halktan yana değiliz? Bir çeşid Avrupa hayranı da biliriz ki, Avrupaya karşı, kendini ondan aşağı duyma kompleksi içinde huzursuzdur. Ben Tanzimatçılan ve iorunlarını bunlardan sayıyorum. Bazı gazetelerde bazı arkadaşların daima ayıbladıkları bu kompleksin yaratıcı ve yükseltici bir huzursuzluk olduğuna kaniim. Çünkü bu «inferiorite = altta kalma» duygusu, kendinden üsttekile bir hizada olma, hatta onu aşma idealinin büyük engeller önünde çabalama sıkıntısından başka ne ifade eder? Her yaratma hamlesi, yüksek bir model karşısındaki hayranlığın ve ona karşı duyulan altda kalma sıkıntısından kurtulma cehdinin mahsulüdür. Dünkü Tanzimatm veya bugünkü Tanzimatçılann suçları Avrupa hayranı olmak değil, tam dozu içinde Avrupa hayranı olamamaktı. Buna teokratik bünye mânidL Mekteb yanında medreseye de hayat hakkı verilmesi böyle bir yarımlık ifade eder. Hepimizin en büyük suçumuz, hâlâ, Avrupaya «fazla» değil, «az» hayran olmaktır. Hâlâ Avrupa klâsiklerini tercüme etmemiş, hâlâ Greko Lâtin kültürüne ısınmamış olmamız, Avrupaya karış hayranlığımızın kifayetsizliğinden başka neye işarettir? Hayranlık ve yabancı tesirlere karşı mukavemetsizlik, mutlaka bir şahsiyet yoksulluğile mi izah edilir? Her san'atkârın başka bir san'atkâra ve her medeniyetin başka bir medeniyete ne derin tesirlerle bağh olduğunu tekrarlamağa Iüzum yok. Bu tesirler, bir şahsiyet doğumuna yarıyan ilk tohumlar halinde, zarar değil, şarttır. Fakat bu şahsiyet rüşeymini öldüren ve taklidciliğe mahkum eden bir hayranlık, züppe de bize nefret veren, tam değil, yarım hayranlıktır. Eğer Tanzimat hareketi, sonraki inkılâblarla bütünleşmeğe doğru giden bir hayranlıgın resmen doğuşunu temsil etmeseydi, doğduğu muhit ve zaman içinde sönüp gitseydi, şimdiki muanzlarınm sillesine hakkederdi. Garb medeniyetine karşı hayranlığımızı bütünleştirdiğimiz nispette kendimizi bulacağız, Avrupalı olduğumuz nispette Türk olacağız. Yarım Türklerin hepsi yarım Avrupalıdırlar: Ya sadece kılık Avrupalısı, ya sadece dil Avrupalısı, ya sadece hazırlop fikir Avrupalısı, ya sadece muaşeret Avrupalısı. Her işte, her davada, her hamlede istikametimizi çizecek okun altma şu direktifi oturtalım: Yarımdan bütüne doğru. T c Büyük davalaı "» ..* isviçre yolundan taarnı? Yazan: General BREARD nn modern ve kalabalık malzemele mücehhez olması yüzünden, geniş snalara, muntazam ve çok büyük ve uzunyollara ihtiyac göstermektedir. 1799 da.Mas sena'nın, Suvarof ordusunu «ürih'te mağlub ettiği devirler çoktan geoıiştir. Binaenaleyh, saha üzerinde yoılacak olan tetkikat derhal gösterir ki, v4man lann Fransaya İsviçre tarikile gıneleri için, evvelâ Bâle ile Constance easında Rhin nehrini geçmeleri; bu müşkl işten sonra Bâle gediğinden, yahud Gnevreden yola devam etmeleri, nihayt Jura dan dolaşmaları lâzım gelecektir. Bâle gediği çok dardır. Büyü ordular buradan güçlükle geçebilir. Rhin'i geçtikten sonra Cenevr^e varmak için, Alman orduları, Ble ile Constance arasında, mühim bir itihkâm hattile karsılaşacaklardır. Fransarn Maginot hattı nev'inden olan, faka ayni kıymeti taşımıyan bu istihkâmlar Alman ordusunu durdurmağa kâfi gelmeciği takdirde, Fransaya, Jura boğazındaı dolaşarak geçmeden evvel, Jura ile GrandeMontagne arasında darlaşan Lüçre ovas'.nı aşmdk icab edecektir. Bu takdirde, Alman ordusunın sol cenahı orta isviçre dağlanndan ineek olan îsviçre kıt'alarının tehdidi altına girecek; sağ cenahını da, Jura'dan inen İsviçre kuvvet'eri kuşatacaktır. Jura'daı inecek olan İsviçre ordusuna, müstevliy tardetmek için Fransız kuvvetlerinin oe katılacağı şüphesizdir. Bilhassa bu msvsimde, Fransaya girmek için Jura'dan çeçmenin nekadar müşkül olduğu da ayrıcj hesaba katılacak bir noktadır. Alman kumandanlığı, bu derece an zalı arazide, bu kadar tehlikeleri göze alarak, bu neviden büyük harekâta girişmek için çok fazla düşünmelidir. Diğer taraftan, isviçre, Anşlustan sonra, Almanya ile komşu olduğu garb hududunda, Almanların bu istilâ tarikile kendi sınırlanna girmesine mâni olmak üzere tahkimat vücude getirmiştir. Nihayet şunu da ilâve edelim ki, kara ormandan veya büyük Bad dükalığından geçerek Rhin nehrine ulaşmak için, Al manların kâfi derecede çok ve müsaid yolları yoktur. Askerî bakımdan, Fransaya isviçre tarikile taarruz, hayli muhataralı görünü yor. Manevî noktai nazardan ise, böyle bir teşebbüs, bütün dünyada muazzam bir akis uyandıracaktır. Alman diplomasisi, bu akislerin şümulünü herhalde hesab etmiştir. Bütün bunların haricînde, şunu da akıldan çıkarmamalı ki isviçre askeri, disiplinli, talimli, mükemmel bir askerdir ve İsviçre ordusu, ciddî askerî meziyetleri sayesinde ve müstevlinin, yolu üzerinde tesadüf edeceği arızah mıntakaların ihdas edeceği güçlük sayesinde, düşmana şiddetle mukavemet imkânını bulacaktır. Bütün bu mülâhazalar, gerek manevî gerek tabiyevî cihetlerden mevcud bütün manialar îsviçreye bir taarruz yapmanın imkânsız olduğuna hükmettirecek kadar büyüktür. İHEM NALINA M1HINA! İttihaddan kuvvet doğar üttefiklerin Yüksek Harb Şuj rası tarafından verilen son kaî rarları, dünkü gazetelerde, okumuşsunuzdur. Bu kararlann hulâsası tam bir işbirliğidir; her sahada işbirbğLr ingiliz ve Fransız kara, deniz ve hava ordulan tek bir ordu halinde harbedecekleri gibi, îngiltere ile Fransa, silâh, cepane ve harb malzemesi imalinde beraberce çalışacaklar, her türlü yiyecek ve ham madde tedarikinde elbirliği yapacakîar, deniz nakliyatım ve tonajını bir elden tanzim ve idare edecekler, iktısadî harbi elele vererek yürütecekler, ithalât ve haricden mubayaat hususunda birbinle anlaşacaklardır. Hulâsa, iki devlet, her işle, adeta, bir tek devlet gibi hareket edeceklerdir ki buna cidden ihtiyaclan vardı. Büyük Harbde, bu işbirliği, tam üç sene sonra, yani harbin son senesinde temin edilebilmiştir. Sevk ve idare vahdeti diyebileceğimiz bu işbirliğinin yokluğu, geçen harbde, müttefikler arasmda çok acı olarak kendini hissettirmişti. Bir iki misal: O zaman, harbin başlangıcmda kumanda vahdeti de yoktu. Belçika ve Fransada Alman taarruzuna karşı koymağa çalışan İngiliz ve Fransız orduları ayrı kumandaya tâbi idiler. Marne meydan muharebesinden evvelki geri çekilme esnasında îngiliz Başkumandanı Mareşal Frenç Sen nehri arkasına kadar çekilmek ve oradan Manş kıyılanna gidip İngiltereye dönmek ve ordusunu tekrar tensik ettikten sonra, tekrar Fransaya gelmek istiyor ve bu fikrinde şid detle ısrar ediyordu. Fransız ordmunun sol yanını ve Parısı tamamıie diışmana açık bırakacak olan bu çocukça hareketin önüne bin müşkülâtla ve İngiliz Harbiye Nazırı Lord Kiçner'in emrile geçilebildi. Bundan sonra, ta 1918 nisanına kadar, ayni cephede Fransızlar ayrı, îngilizler ayrı harbettiler. 1916 da İngiliz ve Fransız orduları, aşağı yukarı ayni kuvvette olduklan halde, îngilizler, Fransızlara nazaran, cephenin takriben dörtte birini tutuyorlar ve yalnız kendi cephelerini ve ordularını düşünerek, Fransızlara daha müessir bir yardımda bulunmak istemiyorlardı, Ancak 1918 nisanında, müthiş bir Alman taarruzu karşısında mağlub olmak tehlikesi başgösterince kumandd vahdeti temin edilebildi. O zamana kadar, bu iki başlı idarenin birçok mahzurları beyhude yere çekildi. Şark ordusu denilen Makedonya cep* hesinde de bu kumanda tezebzübü senelerce sürdü. Fransız taarruzlarına îngilizler sadece seyirci kaldılar. Yunanistana karşı tutulan siyasette de zıddiyet vardı. İktısadî harbin tatbikatında, uzun müddet anlaşamamazlıklar oldu. Ve birbirini bozan kararlar bile verildi. Aemrikadan yapılan mubayaatta ise, iki müttefik birbirlerile manasız bir rekabet yaparak piyasayı yükselttiler ve Amerikalıları zengin ettiler. Bu defa, harb başladıktan üç sene sonra değil, iki buçuk ay sonra iki büyük müttefik bütün kuvvet membalarını ve bütün faaliyetlerini birleştiriyorlar. «Union faii la force» bir Fransız sözüdür. «İttihaddan kuvvet doğan> diye tercüme ettiğimiz bu söz, tahakkuk sahasma giriyor. İki müttefik devletin bundan temin edecekleri istifadeler büyüktür. Daha harbin başında başlamış olan askerî ku« manda vahdeti, bu harb, topyekuu bir harb olduğu için, topyekun tatbik ediîecektir ve çok müessir olacaktır. Geçen hafta zarfında Almanlar hiç bir faalıyet göstermediler. Bütün dünya, Hitler'jn vereceği karan bekliyor ve şurasmı itiraf etmek gerektir ki, mevsim ilerledikçe, garb cephesinde geniş harekâta atılmak güçleşiyor. Fransız cephesinde bekleyen bir buçuk milyon askerin bütün faaliyeti, tabur mevcudundan yukarı çıkmıyan keşif kollarmın birkaç hareketin den, bir iki topçu ateşinden ibaret. Bu haftanın bariz hususiyeti, 9 Fransız tayyaresinin 27 Alman tayyaresine karşı kazandığı galebe olmuştur. Bu vaziyet cidden gayritabiî görünü yor. Belki de, Alman kumandanlığı, başka taraflarda harekete geçerek, yahud Polonyada yıpranan malzemesini tamir ve tecdid cderek bu hali bir müddet daha idame edecektir. Almanların, ingiltereye karşı yapmak istedikleri amansız harbin ilk hedefi Holanda olacak gibi görünmekle beraber, îsviçre ve Jura tarikile, sol cenahtan bir taarruza geçmek istemeleri de imkân dahilindedir. Maamafih, bu ihtimali tetkikten geçirirken, şu noktayı da unutmamahdır ki, Almanlann gözü el'an cenubu şarkidedir. «Drang nach Osten» düsturu, büyük Alman politikasının istinad ettiği temel olmakta devam ediyor. Polonyanm inkırazından ve Sovyetlerin Bal kanlardaki müdahalesindenberi, Alman nüfuzu, şüphe yok ki Rusyanın yıldırım gibi ilerileyişi karşısında bir ric'at hare keti kaydetmiştir. Fakat, bu vaziyete fazla güvenmek doğru olmaz. Almanlann İsviçre tarafından taarruza geçmeleri keyfiyetine gelince, bugün içinde bulunduğumuz harbden çok ev vel, isviçre ve Jura yolile bir Alman taarruzunun vukuu imkânı nazan dikkate ahnmıştı. Müteaddid askerî muharrirler bu ciheti mütalea etmişlerse de, günün birinde böyle bir vaziyetle karşılaşması ihtimali akla pek yakın görünmüyordu. Almanyanm, Avusturyayı, sonra ÇekoSlovakyayı zaptetmesi îsviçrede, millî müdafaanın temini için 1930 danberi pek çok masraflar ihtiyar edilmesi şeklinde tezahür eden bir endişe uyandırdı. îsviçreliler, istiklâllerine fevkalâde düşkün dürler; fakat, bitarafhkları sayesinde haricî tehlikelerden daima masun kalacaklarına kani bulunduklarından, memleket müdafaasını milis kuvvetine bırakmışlardır. Milletin bütün içtimaî sınıflannın dahil bulunduğu bu milis, daimî mahiyeti olmıyan bir ordudur ve şimdiye kadar, muayyen zamanlarda, talim için celbe dilirdi. Fakat Anşlustan sonra, isviçre, askerî teşkilâtını esaslı surette değiştirmiştir. Bu uğurda yaptığı masraf, birkaç sene zarfında, bir milyar isviçre frankıdır. Nü fus başına hesab edilirse, hiçbir Avrupa memleketinin orduyu tensik için bu nis pette masraf yapmadığı anlaşılır. Bugün, silâh altındaki efradın mecmuu 500,000 kişidir. Sulh zamanında, İsviçre ordusu başkumandanının rütbesi albay olduğu halde, bugün ordunun başına bir general getirilmiştir. PEYAM1 SAFA NOT: Tuna gecesi adlı yazımda bir haBugün, büyük askerî harekât, ordulataya düşmuşüm: Radyomuzun Ingıltereye hitab eden halk türküleri neşriyatı, birinci Tuna gecesinden ayrı yapılmıs. Ben yazımda bu neşriyatı dinleyemediğimi itiraf ettiğim içln hatamm mazeretinden mahrum kalmamıs. oluyorum. İngiltereye yapılan nesriyat, temenni ettiğim gibi, ayrı İzmir, 18 (Telefonla) Mıntakaayrı mevzularda secme halk türkülerin mızda bereketli yağmurlar başlamıştır. den mürekkebmiş. Oğrendim ve mpmnun Çiftçi sevinc içindedir. Akdenizdeki fıroldum. p. s. tına yüzünden Tırhan vapuru FinikeJe iki gün beklemek mecburiyetinde kalmıştır. General Brecard İzmir mıntakasında yağmurlar Büyük bir vapur battı, 140 kişi boğuldu Londra 18 (Hususî) Holanda bandralı Simon Bolivar adındaki 8000 tonluk büyük yolcu gemisi bugün îngilterenin şark sahillerinde bir Alman mayinine çarparak batmıştır. Mürettebat ta dahil olmak üzere gemide bulunan 500 kişiden 140 ı boğulmuştur. Bunlar arasında kadınlar ve çocuklar da vardır. Kurtanlanlar İngiltereye nakledilmiş ve hastanelere yerleştirilmiştir. Harbin başlangıcındanberi ilk defa olarak bu derece büyük bir felâket zuhur etrrektedır. îngiliz Amiralhğı tarafından bu gece neşredilen bir teblig Almanların bilâ ihtar ticaret gemileri yollanna mayin döktüklerini bildiriyor. Londradaki askerî heyetimiz şerefine verilen ziyafet Alman Isveç ticarî müzakereleri Oslo, 18 (a.a.) Almanya ile Norveç arasında iktısad münasebetlerinin harb zamanma uydurulmasmı temin için eylulde müzakereler yapılmıştı. Ayni mesele etrafmda bir kaç gündenberi Osloda tekrar müzakereler yapılmaktadır. Dikilide yeni zelzeleler îzmir, 18 (Telefonla) Dün gece Dikilide üçer saniye devam eden şiddctii zelzeleler oldu. Meskenleri yıkılanlara, hasar görenlere ihtiyaclan nispetinde para dağıtılacaktır. Jeolojik tetkiklerden sonra inşaata başlanacaktır. Tiroldaki Almanlar Londra 18 (a.a.) îngiliz hükumeti dün öğleden sonra Türk askerî heyeti reisile Bayan Orbay ve diğer heyet azası şerefine Carlton Hotel'de bir kabul resmi tertib etmiştir. Hariciye Nezareti ve Madam Butler hükumet namına misafir Çocukları ahlâksızliğa teşvik leri karşılamıştır. eden adam Davetliler arasında Türkiye büyük elizmir, 18 (Telefonla) Genc çoÇin Japon harbi çisi, Lord ve Lady Brvvood, Lord ve La cukları ahlâksızhğa teşvik eden Ahmed Çunking, 18 (a.a.) Röyter ajansı dy Chatfield, hava mareşali İronside ve isminde bir adam yakalandı. Suç deliüebildiriyor: Çin cephesinden gelen habereşi, kara, deniz ve hava ordulanna men ri tespit edildi. lere göre, cenubî Çinde Pakhoi'nin garsub yüksek zevat göze çarpıyordu. Amerikanın ihracatı artıyor bında Lungmen'e ihrac edilen Japon kıPolonyaya sevkedilen Nevyork 18 (a.a.) Ticaret Ne taatı gemilerine dönmüşlerdir. Maamafih, Yahudiler zareti bilhassa Lâtin Amerikadan Avru gene ayni haberlere nazaran, Lungmen Kopenhag, 18 (a.a.) Yahudilerin, pa endüstrilerinin zararına olarak birçok limanı ağzında ve Fanşen'in cenubunda, şarkî Polonyaya doğru kafile halinde nak siparişler verilmekte olduğunu bildirmekayni cüzütamlarla harbe devam edilmekledildikleri, Polkiken gazetesinin Berlin tedir. Geçen ay zarfında ihracat yüzde tedir. Pakhoi'de vaziyet sükuneti muhamuhabiri tarahndan bildirilmektedir. 18 nispetinde artmıştır. faza ediyor. Beş Japon harb gemisi liDublin dolmuştur. Tayin edilen mıntakaAmerikaya ısmarlanan man açığında demirlidir. ÇangKayŞek'in lara, simdiye kadar 50,000 kişi kadar bir mümessili, son harekâtın, Japon kıt'atayyareler sevkedilmiş olup gelecek kafile 175 Estonyanın yeni İstanbul konsolosu ları tarafından Pakhoi mıntakasına yapıLondra, 18 (a.a.) Vaşingtondan bin kişiden mürekkeb olacaktır. Bunlar, Richard Jöffert dün şehrimize gelmiş yanlarında 300 marktan fazla götürme öğrenildiğine göre Ingiltere hükumeti A lan ihrac teşebbüsüne, geniş mikyasta bir tir. Resim, konsolosu istasyondan çıkardikleri için, yaşama imkânlarından mah merikaya 400 talim tayyaresi ısmarla Japon hareketi manası verdirmediğini söyken göstermektedır. lemiştir. mıştır. rum kimselerdir. Estonya konsolosu J

Bu sayıdan diğer sayfalar: