30 Ocak 1940 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

30 Ocak 1940 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

30 îkindkânun 1940 CUMHURİYET i Sinirli Münzevi Kâdiseler arasında Finlandiyada hava hücumları Sovyet tayyareleri dün Helsinki'yi bombaladılar Kızılordu, dünkü çarpışmalarda Ladoga cephesinde 800 ölü ve 160 esir verdi (Baş taraft l tncz sahifede) Mühim bir hâdise cerevan etmemişrir. yarecileri on kadar bomba ile sivil halkı Danimarka Fin çocuklarım alıyor ateşe tutmuş ve bir kaç evde yangın çıKopenhag, 29 (a.a.) Finlandiya lçkarmışlardır. Tayyareler ayni zamanda timaî İşler Nazırı Fagerholm ile Kopenfince beyannameler de atmışlarsa da be hag belediye reisi Dr. Koper aTasındaki yannamelerin atıldığı köyiin lisanı isveç müzakereler sona ermiştir. Danimarka Finlandiyadan tahliye edilecek çocuklar Helsinhi'de tehlike işareti için ihtiyat bir memleket olarak telâkki Helsinki, 29 (a.a.) Bu sabah saat edilecektir. Zira Danimarkanın Finlandi10 da bir kaç Sovyet hava filosunun gö yava mesafesi, Fin cocuklarmı ailelerinden rülmesi üzerine Helsinkide tehlike işa çok uzakta tutacak derecededir. Bununla beraber 100 kadar çocuk gelecek ay leti v ' l m i s t i ' . Kopenhag'a gelecektir. Ve müteakıben Sovyetlerln umttmi zayiatt bir kaç bin çocuğun gelmesine intizar edilHelsinki 29 (a.a.) Bazı Isveç askerî melidir. Simdiden bes bin aile Fin çocukmahfilleri Sovyetlerin kânunuevvel ayı lari"' k»b"l prUreUle'inî f>ildirrr>'«Vrdir. zarfında Finlandiyada ölü, yaralı ve esir Belçika hükumetinin yardımı olarak verdikleri zayiat miktannı 80 bin 1 olarak tahm'" etmektedi' »'. Brüksel 29 (a.a.) Kabine, FinlanSovyet tebliği diyaya yardım için kızılhaça verilmek üMoskova, 29 (a.a.) Leningrad er zere 2 milyon frank munzam tahsisat iskânı harbive dairesinin 28 kânunusani ta temeğe Hariciye Nazırı Spaakı memur etmiştir. rihli tebliği: Ahlâk harbi ostlarımız Ingilizler ve Fransızlar için bu harb, bir ahlâk harbidir; Avrupaya emniyet ve dünyaya selâmet getirecek bir zafere dcğru koşuyor. öyle bir zafer ki, taahhüde, imzaya, hatta söze ve erkekçe bir el sıktşa tam bir itimad telkin eden siyasî bir ahlâkın temellerini atsın ve bu temeHer üstüne devamlı bir sulhun çatısını kursım. Müttefikîerimize göre, Almanya, »iyasî ahlâk bakırrundan Avrupab sayılamaz ve nasyonal sosyalizm, bu memleketi garb medeniyeti haritasından silmijtir. Şu halfi l de müttefiklerin zaferi, nasyonal lizmin aleyhinde olduğu nispette Alman milletinin lehindedir, çünkü büyük bir kab sütün üstüne üşüşen haşeratın bir kaşık ucile temizlenmesi gibi, Alman nnlletinin başma musallat olan ve onun »iyasî ahlâkını ekşitmeğe başlayan tufeylilerdon onu kurtaracak ve medenî Avrupadaki yüksek yerine kavuşturacak. Her harb yalnız menfaat değil, fikir tezadı da ifade eder. Almanya için de bu harb, bir ahlâk harbidir. Dünya nimetierinin yasamağa lâyık milletler arasında liyakatlerine göre paylaşılmasını temin edecek bir zafere içini çekiyor. Tabiî, Almanya için, yasamağa lâyık milIetleiUı başında kendisi var. Onun bu iddiası da kimsenin meçhulü değil. Biliyoruz ki ferdî ve siyasî ahlâkın ilk rnüeyyidesi vicdan, son müeyyidesi kuvvettir. Vicdan müeyyidesinin kifayetsiz kaldığı yerde kuvvet müdahale eder. Hangi tarafın ahlâk telâkkisinde hakîı olduğunu tekrarlamağa lüzum görmeden şu hükmü verebiliriz: Medenî Avrupada henüz bir siyasî ahlâk teşekkül etmemiştir. Mületler Cemiyetinin aczi, müşterck bir siyasî ahlâk desteği etrafında bülün milletleri toplayamamasuıdandı. Bir nevı siyasî ahlâkın vicdanı rolünü üstüne abın bu cemiyet iflâs edince son müeyyideye baş vuruldu: Kuvvet. Ahlâk kuvvetinin sıfırı tükettiği yeıde kuvvet ahlâkı hâkim olur. Bu iki ahlâk birbirinin zıddıdu. Ahlâk kuvveti, müeyyidesini ahlâkî vicdanda, kuvvet alılâkı ise müeyyidesini gayriahlâkî kuvvette bulur. Hazin vakıa şu: Ahlâk ideallerimiz ne olursa olsun, beşerî ihtilâflan döne dolasa kuvvet ahlâkile halletmek zorunda kahyoruz. Bnılerce senedenberi, yüz binlerce harbden sonra bile teessüs edemeyen siyasî ahlâkı insanlara bu harb mi verecek? Niçin mümkün olmasın? Zaferi daima son hamle temin eder ve bu hamlenin de sonuncu olmadığım kimse iddia edemez. Fakat zorluk, fakat belâ şurada: tki ayn grup teşkil eden Versay'cı ve antiversaycı devletlerin siyasî ahlâk telâkkileri birbirinin zıddı. Insanlık tek ahlâk ölçüsünün hasretini duyduğu halde, kendini bildi bileli, iki ölçü arasındaki tereddüd ve mücadelenin belâsmı çekiyor. Filozoflann da, askerlo rin de kavgası bundan: ve bunun icin t'.~ lozof susunca asker konuşuyor. Kendl Kusurlarınux Kendi Derdlerimiz > Bir bildiğin mektublarından iktibaslar Yazan: Fazu Ahmed Aykaç Istanbulla aramdaki duygu oynaşmalan çok tuhaf; ben bir türlü sevgi'ısile rahat geçinemeyen sinirli âşık durumundayım. Evet öyle, zira ne zaman ou şehirden uzaklaşırım, onun güzelliği canıma daha yakın geliyor. Halbuki bir kere Sirkeci istasyonundan içeri girdim mi, sinirlerim Erzincan zelzelesine uğramış gibi oluyor. Gün geçmez ki gördüğüm, işittiğim şeylerden her tarafım sarsılmnsırı. İşte yirmi beş yıl sürmüş bir ayrılık. Mahkemede olsak şimdiye kadar «talâk» kararı alırdık. Bununla beraber beş ay var ki lstanbula tekrar kavuşmuş bulunuyorum. Bütün bu yıllarda yurduma d^rgın mıydım? Hayır! Fakat içimde yaîansız bir kırgınllk vardı. Doğru söylemekten kaçınmamak için bunu ortaya çıkarmak isterim. Peki ana toprağıma geldim geleli her şeyden memnun olabildim mi? Gene hayır! Hatta tam aksi! Garib bir şeye dikkat ediyorum: Istanbul nasıl çirkin olabiliyor! Halouki buna şehrimizi güzelleştirme adı verivorlar. İstanbulu güzelleştirme ha... Hem de adeta mezad malı c'cibicilerile öyle mı? Anlamam neden farkına varılamayoı; lstanbulun yalnız çirkinleştirilmemeğe ihtiyacı var! Halbuki dünyanın bu en imkânsız işi her gün olup durmadadırl Kendi kendime onutayım, düşünmiyej im diyorum. Fakat Napolyon'un, karısı Jo sefin'e yazdığı mektublann birindesi kelimeler yok mu; onlar şimdi ta fikirnr>in ortasına dikildi. Malum ya âşık kahra man, o zaman alevli niyazlarına gayet serin cevablar veren «nazendesine» seııi bir kere görmek bir daha unutamamağa mahkum olmaktır demişti. Istanbul karşısında ben de öyle>im. Gerçi biliyorum; ömrümün önünıde kalan mevsimi yalnız karakıştır. Ve gene biliyorum ki bunun arkasından yeni bir nisan gelmez. Sonra bütün cihanın hali ylklh 71? .H';r~.t,araf,ta k*lnftlar ^': U.tmem.ş degıl.m kı vakt.le b.z.m «Fhlıs a h b > dedl K l m l z e h h a « h V e sopalılar zamanındanberi Istanbul umranı büyük sarsıntılara uğramıştır. Lâkin bütün bunlarla beraber susmağa içim razı olmayor. Buraya bazı şehir havadisleri yazacağım. Ama öyle havadisler ki elli yıl evvel çıkmış bir gazetenin sütunu için bile bayut görünürler. Sözlerimin mevzuu belki bil ;ün Kanlıca körfezinde geçmiş sönük bir saat olacaktır. Obür günse ne bileyirn naeselâ radyodan bazı defa kulağım.ı dökülen bir musiki çirkefinden şikâyet. (Musiki çirkefi) ya; o kadar nehs o :adar seçkirı ecdad eserleri arasına bu ilk, ve beceriksiz taklidler nasıl ka.ışlor? Şamram Hanım zevki diyeceğinı. akat o da değil! Vaktile Matmfızel Peruz) bile hem kat kat olmuş gerdaıını, hem de onun karşısında sıralanan ştihaları titretirken bu kadar FO juk şeyler az soylerdi. Guya zevtimiz tekâmül etti; pek güzel öyle )lsun. Dilerim ki ben yanlış düşüneyim; Biliyorum; basit, tenbel, ve kendini eğenmiş bir ukalâlığm karşıma tabur taıur çıkaracağl itirazlar vardır. «Efendım ıesil farkıl Siz eskiye alışmışsınız I Fiân» diyecekler. Yalan, tamamile yalan î Sonra iftira sırası Avrupa musikisıne geleek. Ben ömrümün tam yirmi beş senesinı hem ana vatanın her bucağında, hem de bütün Avrupanın en göz kamaştıran bir ice muhitinde geçirdim. Tesadüf müsaade etti; resmin de heykel ve mimarî ile musikinin, nihayet ilim, edebiyat ve her ürlü san'atın da himalâyalar kurduğu erleri gördüm. O sebeble kulağım, ne aradeniz kıyılannda işitmeğe başlayıp hâlâ hafızamda bir mücevher parçası gibi akladığım havalan unuttu, ne de Pari>in, Viyananın, Peştenin filân operalarını "»ayalimden çıkardım. Halbuki bu bizim eni musiki dediğimiz soysuz unsurdaki ıdiliğe hiçbir yerde rasladıgım hatırıma ;elmiyor! Hayır ben böyle aşağı şey jörmedim! lstanbulun en değersiz frenk mukallidiğini, en zevksiz bir sergi halinde gözlerimize seren Beyoğlu caddesi bile otuz sene evvel bu kadar kötü değildi! Çünkü üzerinde gerçekten temiz eşya satan yerere bugünkünden fazla rastlardık. IHEM j NALINA MIHINA üazı koprusu eçen gün, Cumhuriyette, Gazi köprüsünün halini tasvir eden bir fotoğrafla Salâhaddin Güngörün bir yazısı vardı. Daha üstünden nakil vasıtaları geçmeden köprünun tahta kaldırımları kabarıp hörgüçler teşkil etmiş; muharririn çok güzel söylediği gibi gene yaşında kamburu çıkmış. Zaten, bu köprü, taşıdığı büyük isme rağmen talihsizdir. Düşününüz kı inşası kararlaştıktan sonra, yapılması i 0 sene sürüklenıp gitmiş, bir aralık plânları kaybolmuş, ış, o kadar sürüncemede bırakılmıştır ki nihayet adını taşıdığı Büyük Adam, bir defacık üstünden geçememiş, açıldığını görememiştir. Bu, benim içime derd olmuştur. Türkiyede, on sene içinde, çok sarp yerlerde ve çok güç şartlarla yapılan betonarme, kârgir veya demir köprüleri birbirine eklersek bir değil, birkaç 10 dedefa daha, bu köprüden uzun oiur. On sene beklediğimize göre, bari, ortaya güzel bir eser çıksaydı, yüreğim yanmazdı. Bilmem hangi arkadaş, bu alelâde köprü için, Avrupanın en güzel köprüsü diye yazmıştı. Anlaşılan bu meslektaşımız, ömründe bizimkilerden başka köprüden geçmemiş olacak. Bu köprüde güzellik namına hiç bir şey yoktur. Elektrik lâmbalarını taşıyan direkler en iptidaî şekildedir. Karşılıklı dikilmiş iki tane kazık gibi direğe bir tel bağlamışlar ve bu telin iki ucuna birer lâmba asmışlar... Bunun güzellik neresinde? Bu köprüye güzel dersek, meselâ Paristeki Üçüncü Aleksandr köprüsüne ne diyeceğiz? Köprüye tahta kaldırım döşenmesine ise, hiç aklım ermedi. Bir defa bizim memlekette böyle tahta kaldırım yoktur. Sonra, bu tahta parkeler çabuk eskir, aşı* nır. Mütemadiyen tamire ihtiyac gösterir. Tahta kaldmmın tek faydası, üzerinden nakil vasıtaları geçerken az gürültü çıkarmasıdır. Gürültü istemiyorsak Halicin ortasında iki tarafı boş köprüye değil, en kalabahk ve iki tarafı büyük binalarla dolu bir caddemize tahta döşememiz lâzım gelirdi. Halicin üstünde biraz gürültü olursa, o çamurlu suların altında yatan. gemi leşlerinin uykusu mu kaçar? Karaköy köprüsündeki dayanıklı sarı taşlann ne günahı vardı ki yeni köprüye onlan koymadık. Hatta Ankara ve Babıali caddesindeki yokuşlara döşediğimiz mozaik denilen küçük yerli parke taşları bile, Avrupa malı tahta1 kaldırıma müreccahtı. Köprünun vaziyeti meydandadır. Üzerinden tek kamyon geçmeden, iki üç ay çinde, geçilmez hale geldi. Belki de ruubetten dolayı her zaman böyle olacakır. Bilgisizlik, zevksizlik, dün yapılanı, bakınız. bugün ne hale getiriyor? Çalışkan Vali ve Belediye Reisimizden ica ederiz: Köprünun kaldırımlannı erkide birde, böyle kamburlaşacaksa onlan söktürüp yerine yerli mozaik taş kaldırım yaptırsın. Fakat eğer köprü du baları, tahta kaldırım sıkletine göre yapılmış da taş kaldırımların ağırlığını çekmiyecekse ve tahta kaldırımlar da mütemadiyen böyle bozulacaksa, işte o zaman yandık. laKına tpjkilc Çttjr'îin bıı taKta rvarlr^l^r Tas ajansı tekzib ediyor! Galiçyaya Alman kıt'aları girmemiş Moskova 29 (a.a.) Tass ajans; bildiriyor: Sovyetler Birliği aleyhine iftiıah neş riyatı kendine şiar edinen Havas ajansı son günlerde yeni bir iftirada bulunmuj • tur. Mezkur ajans, doğu Galiçyasında yani Sovyet batı Ukraynasında demiryolunu kontrol eden Alman kıtaatının bulunduğunu bildirmektedir. ! Bu haberin yalan olduğu aşikâr olmakla beraber Tass ajansı mezkur mahfillerden aldığı salâhiyete tevfikan Havas ajansının bu neşriyatını tekzib etmek lü zumunu hissetnıiştir. Sovyetler Birliği ile Almanya arasındaki iyi komşuluk münasebetlerine binaen, taraflardan birine aid kıtaatın diğer memlekette ikameti iınkânı müsteb'ad bulunmaktadır. Yunan • İngiliz ticaret anlasması Londra mehaf ili bu anlaşmaya ehemmiyet veriyor Londra, 29 (a.a.) Times gazetesinin diplomasi muhabiri, yakında akdedilmiş olan ve müttefiklerin iktısadî harbde elde etmiş oldukları bir muvaffakiyet telâkki olunan İngiliz Yunan ticaret itilâfı hakkında bazı malumat ve izahat vermektedir. Harb hali dolayısile bu itilafa müteallik tafsilât neşredilmemiştir. Fakat iki memleketin Yunan borcunun 40 ilâ 1 00 nispetinde tediye edilmesini kabul etmiş oldukları zannolunmaktadır. Bu tesviye sureti, ingiliz Yunan ticaretinin geniş mikyasta inkişaf etmesine medar olacaktır. Times gazetesi, bu itilâfın ?ark cenubu Avrupada müttefiklerin iktısadî cep hesini takviye etmekte olduğunu ve Türkiye ile mün'akid itilâh itmam etmekte bulundueunu yazmaktadır. Pek güç anlaşılacak şey: Bir taraftan memleketimizde millet, medeniyet ve fenle estetik şuuru artıyor. Tarihimizi, tarihten evvekli devirlerin mağaralarında bile pek hakh olarak kurcalıyoruz. Ve bu faaliyetimiz bizi pek faydalı mahsullerle mükâfatlandırmaktadır. Diğer taraftan gene gayet esaslı ve hakh bir dava güdüyoruz. İstiyoruz ki bütün yurd, tekniğin her alanda insanlara temin edebildiği terrekkilerin hiç birinden uzak kalmasın. Temiz yiyelim; temiz giyinelim; bütün vatan çocukları sıhhatli, kuvvetli ve modern bir kabiliyette yetişsin', hukukî anlayıslarımız cihanın en mütekâmil telâkkilerile atbaşı bir yürüsün; resmî ve hususî bütün müesseselerimiz vatandaşlara azamî nezaket, kanunseverlik duygusu içinde muamele etsin ilâh... Fakat... Evet bu fakatın önünde dikkatle durmalıyız. Her kesten evvel kendimi şüphe altına ahyorum; «ihtiyar divorum; dikkat et; acaba senin gözlerin gibi, kafan da mı yoruldu? Sakın anlavaşındaki pertavsızın camını değiştinnek lâzım gelmesin?» Ve uzun bir nefis muhasebesine girişiyorum; bu çekişmede kendi aleyhime verdiğim notlar az değildir. Ancak gene neticede şuna inanıyorum ki lstanbulun umumî zevkinde «keyfivet* bakımından sarih bir düşkünlük vardır. Abdülhak Hâmid bana bir gün şöyle demişti: «Devleti Osmaniyenin inkırazı siyasisi Balkanlerdan, infısahı manevisi Beyoğlundan başlamıştır.» Şimdi daha iyi anlayorum; şairin hakkı varmış: Biz bizde olmıyan ve bize elzem bulunan nice yeni mefhumu bazı deffa kamlot olarak Avrupadan almışız. Lâkin gene biz bizde mevcud olan ve behemehal muhafazası lâzım gelen bir takım ana seciyelerimizi aşındıracak, tufeylî zevahire hiç kapılmamış değiliz. Bu acı bir hakikattir. Belki bunda suç uayılacak şuurlu bir ihmalimiz de yoktur. Lâkin netice şu: Nasıl bakır kazarun yerini teneke ibrik tutmuşsa, gene böyle en incecik ve en çabuk paslanır sacdan yapma bir de «zuafa» bölüğü bence piyasayı sarmıştır. Bunların bir haylisini yokladım. Türkçe bilmezler, tarih bilmezler hele kendi memleketlerinkini asla! yabancı dilleri ancak ve ancak orta dereceye zor yaklaşan bir nispette kuvramıştırlar. lngilizceyi, fransızca, almanca ve saireyi gerçek bir tasarruf altına alabilmiş kabadayıların sayısı bilmiyorum ki iki düzineyi geçebiliyor mu?.. Okukendi vatanlanndaki güzel eserlrri görüp anlamışlardır, ne de yabancı topraklarda bir tahsil genci seviyesinin üstüne çıkmış bulunuTİar filân filân... Halbuki azamete gelince... Otdda söyleyecek lâkırdı bulamam. Vaktile bunlardan birisi için şunu dedinıdi: lktidan şeytan minaresi kadar, iddiasma gelince onun boyu Eyfel kulesinden çok yüksek!.. Lâkin insaflı olmıth, Ne kadar da çalışkan, mütevazı ve bin sıkıntı içinde zekâ genişliği arayan vatan çocuğu var. Benim gönlüm onlarla beraberdir. Benim gözüm onlar için yaşarır. Birinci sınıf evlâdlanmız için de gene hayır dilemek isterim. Çünkü onlar da bu milletın ihmal edilemez bir sermayesidirler. Lâkin vaziyeti iyi bilmeliyiz. Sözlerimi, pek birbirine karıştırıyorum değil mi? Hakkın var. Çünkü kötü maksadım da yok, muayyen bir yazı plânım da! İşte sana bir takım havadisler yazacağım. Lâkin simdiden söyliyeyim:, lmar namına yapılan şeylerin pek çoğundan memnun değilim. Bunlan belki bir gün mazur görebilirim. Pek iyi hatırmdadır; «anlamak, affetmektir» demislerl Lâkin burası, meselenin felsefî tarafıl Sırası düştükçe o bölgeye de uğrayabiliriz. Fakat bana eski asırlardan kalma bazı nefiselerle bugün ortaya fırlayan nice süprüntü arasındaki reyimi sorarsan vereceğim cevab açıktır. Hem açık, hem kat'î: Mimarî zevki itibarile dünle bugün arasındaki fark ne kadardır bilir misin? Süleymaniye camii ile Taksim âbidesi derecesindel tIIU ı , ,j.uj u iwi&u~ , , 1. i1 M Diğer bir habere göre Berne, 29 (a.a.) Galiçyada Alman kıtaatı bulunduğu Almanya ve Sovyetler Birliği tarafından inkâr edilmekte ise de, National Zeitung'un Biikreşteki muhabiri emin kaynaklardan aldığı malumata atfen bunu teyid edecek vaziyette olduğunu bildirmektedir. Muhabir diyor ki: «Alman müfrezeleri Rumanyayı cenüb Galiçyası va«ıtasile Almanyava bağlayan demiryolunu işgal etmekte olduktan başka Lwow'a ve Galiçyadan Rumanya hududuna mücavir olan başlıca şehirlerine tanklarla mücehhez kuvvetli Alman kıt'aları da gelmiştir. Türk bayrağı altına girecek gemilerin evsafı Ankara, 29 (Telefonla) Ingiltereye sipariş edilecek yeni gemiler hakkındaki tekliflerin tetkiki hitam buldu. Teklifleri müsaid görülen firmalar Ankaraya çağırıldılar. Diğer taraftan badema Türk bayrağı altına girecek vapurların haiz olacakları vasıflar hakkında Münakale Vekâletince bir nizamname hazırlanmıştır. Yarın mer'iyete girecek olan bu nizamnameye göre Türk bayrağı altına girecek makineli birinci sınıf posta gemileri 1 5 yaşından yukarı ve 3500 gras tonilâtodan ve sür'ati 14 milden aşağı olmıyacaktır. PEYAMt SAFA İhrac edilecek buğdayların kontrol yerleri Ankara, 29 (Telefonla) Türkiyeden ihrac edilecek buğdayları kontrolü Samsun, İstanbul, Bandırma, Tekirdağı, lzmir, Antalya, Mer«in ve İskenderun limanlarında yapılacaktır. Gayrisafi 5 kiloya kadar gönderilecek nümunelerle şark ve cenubda hemhudud memleketlere Adalardenizindeki bütün adalara Girid ve Kıbns dahil olmak üzere sahilde komşu adalara 30 tona kadar ihrac edilecek buğdaylar ve yolcu beraberinde 100 kiloya kadar gönderilecek olsnlar mürakabeve tâbi tutulmıyacaktır. Sıhhiye, İktısad. Ziraat ve Ticaret Vekâletleri bufedayların temizlendiği fabrika, silo ve depoların haiz olması lâzım gelen sıhhî ve teknik şartlar hakkında bir talimatname hazırlamaktadırlar. , Pariste yangın Paris 29 (a.a.) Paris varoşlarndan Asnieres'de bir mobilya fabrikasında yangın çıkmıştır. Nüfusça telefat yoktur. Hasarat mühimdir. Yumurta, üzüm ve fındık ihracatının mürakabesi Feci bir tren kazası Tokyo 29 (a.a.) Bu sabah Osaka civarında çok feci bir tren kazası olmuştur. Ahnan ilk haberlere göre, 200 ölü ve 100 yarah vardır. Kanadada intihabat hazırlığı Ottawa 29 (a.a.) Avrupadaki Kanada askerleri meclis için namzedlerini telgrafla bildireceklerdir. Askerlerin reylerini vermeleri 1 maıtta başlayacak ve 10 gün sürecektir. ReyleLitvanvaya iltica eden * Vaşington 29 Amerika i§ feüeıasyolerin mahremiyetini temin için bütün tednu, 1939 kanunuevvelinde Amerikada issız Yahudiler birler alınmıştır. Seçim münasebetile radadedıni 1938 kânunuevvelden 357,000 nok yoda söylenecek bütün nutuklar evveleRiga 29 (a.a.) Kaunas'tan bildi sanile 9 milyon 379,000 olarak tespıt etnüşmirde sansürce görülecektir. rildiğine göre hükumet Litvanyaya iltica tir. * Nevyork 29 Şimdiye kadar Amerikaetmiş olan 20 bin Polonyalı Yahudinin Fransada mahkum olan Filistine muhaceretine mezuniyet verildi da soğuktan olenlerin adedi 400 e baliğ casuslar ğine dair Kudüs makamlanndan bir ha olmuştur. Londra 29 Levazım Nezareti tara Paris 29 (a.a.) Millî Müdafaa Ne ber b=k1emektedir. fından şimdiye kadar toplanan hurda dezaretinin bildirdiğine göre, 9 kânunusaniBir evin damma düşen mir, on iki vapur hamulesıne bedel bir xnikde on beşinci mıntaka askerî mahkemesi tara baliğ olmuştur. casusluk cürmünden dolayı üç kişiyi beştayyare Bütün memlekette blr «hurda demir tople on beş sene arasında tehalüf eden küLondra 29 (a.a.) Exter'den bildi lama haftası» yapılacaktır. rek cezalarına ve diğer bir şahsı da yirmi rildiğine göre bir askerî tayyare, iki evin * Lizbon 29 Meşhur Fransız şatranç eene hapse mahkum etmiştir. damma düşerek büyük hasarata sebebi şampiyonu Alekine Estorıel'de en iyi Po Diğer cihetten ChalenssurMarne asyet vermiştir. Pilot, paraşütü sayesinde tekiz oyuncularma karşı ayni zamanda kırk kerî mahkemesi 16 kânunusanide Arthur kurtulmuştur. maç yapmış ve bunlardan 37 sini kazanmış, Klein isminde birini gıyaben idama, üç ikisinde berabere kalmış, birinde mağlub kişiyi de casusluk cürmünden dolayı yir Kar yüzünden Pari*te husule olmuştur. mişer sene küreğe mahkum etm'Stir. * Kudüs 29 On beş senedenberi g>i gelen kazalar rülmemiş şiddette yağmurlar Telavivde Bulgaristanda intihabat Paris 29 (a.a.) Kar yağması ve ehemmiyetll hasarlara sebeb olmuştur. SoSofya 29 (a.a.) Bulgar ajansı bil yerlerin donması yüzünden bu sabah Pa kaklar tamamen su altında ve münaicalât diriyor: riste bir çok yol kazalan olmuşrur. Bir durmuştur. Bütün memlekette dün sona eren seçim çok kimseleri hastanelere kaldırmak mec* Paris 29 29 kânunusaniden itibaren tam bir sükun ve intizam içinde cereyan buriyeti hasıl olmuştur. Yunanıstana ve Rodosa hava yolile posta muraselâtı kabul edilecektir. Alınacak îazetmiş, hiçbir tarafta en küçük bir hâdise Yugoslav Başvekili bir kaza la ücret her nevi müraselât için beher 2ı dahi vuku bulmamıştır. gramda bir frank 25 santimdir. Meclisi teşkil edeCek olan 160 mebgeçirdi * Helsinki 29 Bilhassa Iskandinavya ustan 140 ı hükumetin siyasetini tasvib Belgrad 29 (a.a.) Avala Ajansı tarihine aid eserle tanmmış olan Fin mu etmiştir. Ve bu suretle hükumetin siyaseti harriri Erik Öornborg halen FinlanJiya bildiriyor: bu yeni seçimle memleketin tam tasvibine Başvekille bazı nazırlan Belgrada gö hükumet azasile birlikte Isveçte blr turn< ma^har bnlunmaktadır. türmekte olan tren Ruma şehri civarında yaparak konferanslar vermektedir. Bir olimpiyad şampiyonu kaza geçirmiş ve Maliye Nazırı çok hafif * Berlin 29 Wolhyn ve Galiçyadaü Alman ekalliyetlerinin Almanyaya nakli iş yaralanmıştır. öldü bitmek üzeredir. Nakledilenlerin yesunı: Belgrad, 29 (a.a.) «Havas» Bu sa 160,000 dir. Roma 29 (a.a.) Bir kaç Olımpî yadda muvaffakiyet kazanmış olan eski bahki şimendifer kazasında Başvekil ba* Londra 29 Cuma gecesi Antrim Du I*alyan eskrim şampiyonu Nedo Nadi'nin şından hafif yaralanmış, Maliye Nazın da kalığındaki Coshendan'da karaya oturan bir motörün 6 tayfası kurtarılmıştır. 46 yaşında öldüğü haber verilmektedir. sol kolundan yaralanmıştır. Ankara, 29 (Telefonla) Memleket içinde ve dışarıda harb hali, seferberliğe hazırlık veya tabiî âfetler gibi mücbir sebebler altmda yumurta, çekirdeksiz üzüm, fmdık ve palamut ihracatının mürakabe îsveç, ticaret filosunun yüzde si hakkındaki nizamnamede yazılı toloyirmisini kaybetti rans hadleri iki misline kadar arttırılabiStokholm 29 (a.a.) Harbin ilk beş lecek ve ambalâja müteallik hükümlerin tatbikında halin icabına göre karar veri ayı içinde İsveç ticaret filosu, tonajı mecletilecektir. Alâkalı nizamnamelere Ti muunun yüzde yirmisini zayi etmiştir. caret Vekâletine bu hususta salâhiyet veren b'rer madde eklendi. KÜÇÜK HABERLER^) Akhisar 29 (a.a.) Ziraî tetkiklerde bulunmak üzere refakatlerindeki mütehassıslarla bugün şehrimize gelen ziraat umum müdürü Abidin Ege, buradaki tetkiklerini müteakıb yaptığı beyanatta ziraat ve tütüncülüğü daimî bir inkişaf göstermekte olan Akhisarı ziyaretinden memnun olduğunu ve görülen bu inkişafm artması yolunda bütün tedbirlerin alınmış olduğunu söylemiştir. Abidin Ege buradan Manisaya dönmüştür. Ziraat Umum Müdürünün tetkikleri Balıkesirde bir maç Balıkesir 29 (a.a.) Bugün Balıkesir General Ali Hikmet stadında kalabalık bir seyirci kütlesi karşısında Balıkesir Bandırma gencleri arasında yapılan futbol maçını 1 0 Bandırmahlar kazanmıştır. Fazu Ahmed AYKAÇ V.. Londradatt gelen altınlar lzmir 29 (a.a.) Bir Yunan vapuru Alanya açıklarında fırtınanın tesirile kayalara çarparak batmış ve Alanyaya iltica eden kaptanla 6 tayfası Etrüsk vapurile şehrimize gelmiştir. Yunan konsolosluğu bu kazazedelerin memleketierine avdetlerini temin etrr>i«t;r. Alanya açıklarında bir Yunan vapuru battı înegölde bir kadın yandı Inegöl 29 (a.a.) Bıırada çıkan bir yangın neticesinde bir kadm yanmışUr. Londra 29 (a.a.) Geçen haftanm başlangıcında Oxford'da bir kliniğe girmek üzere babasının evinden ayrılan Unity Mitford en parlak beyin hastalıkları mütehassıslarından biri tarafından teda' edilmektedir. Hitler'in perestişkârı olan Mitford'ur radyografisi almdığı, fakat sıhhî vaziyet umumiyetle iyileşmedikce kendisine ameliyat yapılamıyacağı zannodilmektedir Mitford'un sıhhî vaziyeti vahim olmakh beraber klinikte «her seyin yolunda gittiği» beyan edilmektedir. İngiltereden gelen altınlar Merkez Bankasında Hitler'in perestişkârı ameliyat oluyor Ankara. 29 (Telefonla) Londradan akdettiğimiz «on anlaşmalar mucibince Ingiltere hükumetinin vermeği taahhüd ettiği 15 milyon sterling istikraz mukabili altın dün sabah Suriye yolile Ankaraya gelmişti. Altınlann vagondan Merkez Bankasına kamyonlarla nakli ve banka nın kasa dairesine yerleştirilmesi işi beş altı saat sürmüştür. Bank dö Fransın bir müfettişile kasa şefi de bu kıymetli hamule ile birlikte şehrimize gelmiştir. Safi sikleti 56 tonu bulmakta olan bu külçeler 1114 sandığa yerleştirihuiş tir. Budapeşte 29 (a.a.^) Er/terhazyi prensleri şatosunda şiddetiı bir yangı» çıkmış ve binanm yüksek katlarını tahrib etmiştir. Yangın, askerî bir müfreze tarafından söndürülmüştür. Sanayii nefiseye müteallik hazineler kurtarılmıştır. Macaristanda tarihî bir şatoda yangın

Bu sayıdan diğer sayfalar: