20 Şubat 1940 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

20 Şubat 1940 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

20 Şubat T940 CUMHURlYET Majino istihkâmlarında Berlinde hiddet! (Ba§taraft 1 tncî sahUede) rarsız bir ticaret vapuru» addetmekte idi o halde niçin bu vapurun Norveç harb gemilerinin refakatinde gitmesine lüzum gördü? 18 inci fırkamn ziyafetinde tçkiler muhtelif, yemekler nefis, taze havyardan kaz ciğerine kadar... Fransız askeri şarabı ve bifteğile harb ediyor Fransız kadınlığının vatanperverlik timsali Türk gazetecisine nasıl teşekkür edeceğiz? Ordunun da ruhuna işleyen demokrasi "Hasmımız kuvvetlidir,, Yüzbaşı Şabanla Şekibin hocası o necib Türk zabitlerini arayor Yazan CELÂLEDDÎN EZÎNE Majino müstahkem mevkii Kânunusani sonlan, 1940 Almanyanm mukabelesi bekleniyor Bern 19 (a.a.) Siyasî Alman mahfilleri, Altmark meselesi hakkında Nor veçe tevdi edilen Alman protesto notasının Oslo'dan ziyade Londraya hitab et tiğini saklamamaktadırlar. Berlinde bu hâdisenin büyük bir askerî ve siyasî ehem miyeti olduğu söylenmektedir. Basler Nachrichten gazetesinin Berlin muhabiri, Almanyanm şimdi her yerde olmasa bile Ingiliz sahillerinde kayıdsız ve şartsız olarak denizaltı harbi yapaca ğını, hava ve mayin harbini de şiddetlendireceğini yazmaktadır. Bu hale nazaran Oslo'ya tevdi edilen Alman notasının hedefi Londraya Alman Hariciye Nezaretinin arzusuna uygun bir protesto gönderilmesini temin etmektir. Esasen Alman mahfillerinde Altmark'da Ingiliz harb esirlerinin bulunması keyfi yetinin hiç bir rol oynamadığı beyan edilmektedir. Bu iddiadan Almanyanm yakında yeni teşebbüslerde bulunmak için bu hâdiseden istifade etmek istediği manası çıkarılmaktadır. Alman matbuatı Ingiltere aleyhindeki şiddetli neşriyatına devam etmektedir. Essen'de çıkan National Zeitung diyor ki: «Altmark hâdisesinin sayısız neticeler verebilecek bir vaziyet tevlid ettiğine kimsenin şüphesi kalmamıştır.» Bundan sonra bitaraflara hitab eden Göring'in bu organı, şunlan ilâve ediyor: «Bu gibi cinayetlere karşı müsamahakâr davrananlar ve hiçbir mukavemet arzusu izhar etmiyen zayıf itirazlar serdetmekten başka bir sey yapamıyanlar bitaraf olduklarını iddia edemezler.» Ibrahim Hakkı Konyalıya aid bazı vesikalar! İstanbıılun İtilâf devletleri tarafmdan işgalini "Hâıâ min fazh rabbi!^ diye alkışlayan ba adaou. Büyük Türk milletile Ebedî Şefine de şöyle küfrediyordu: "Kahrolsun eşek millet!,, Yahudi Mustafa Kemal Allah gözlerini kör etsin!,, (Bai tarafı 1 foıd aahiiede) Ibrahim Hakkınm el yazısının fotografı: t Uzun bir masa; billur kadehler, kristofl takımlar. Beyaz eldivenli askerler sessizce hızmet ediyorlar. lçkiler muhtelif; beyaz ve kırmızı şarab, şampanya, likör, konyak. Yemekler enfes; taze havyardan kaz ciğerine kadar. Neredeyiz? Parisin meşhur Larue lokantasında mı? Cumhur Reisinin ecnebi süferaya verdiği ziyafette mi? Hayır, Majino müstahkem mevkiinde on sekizinci fırka, Balkan gazetecilerine ziyafet veriyor bu gece. Her birimiz bir tabura davetliyiz; topçuya, piyadeye ilâh. Benim talihime istihkâm taburu çıktı. Yemek listesinin bu azameti ecnebi gazetecilere ordudaki gıda bolluğunu göstermek için değildir. Aralarında ve alelâNorveç Meclis reisinin beyanatı de günlerde de ayni listeye rağbet ettikGene Ibrahim Hakkı Konyalı ayni gün şu satırlan yazmıştır lerini işittim. lstihkâmm mutfağını gezerOslo, 19 (a.a.) Norveç Meb'usan ken efrada pişen yemeklerin nefasetini Meclisi Reisi ve ayni zamanda Hariciye kendi gözümle gördüm. Fransız askeri Encüı Reisi Hambro, Altmark vapuZavallı Bahriye Nazırı Batum kahramam Esad Paşa bir günlük şarabile, bifteğile harbediyor. Fransa her run karşı yapılan Ingiliz taarruzu hakşeyden evvel seferber ordusunu düşündii. kında Norveç ajansı muhabirine yaptığı Nazırken tevkif edilmiş diyorlar. Oh olsun. Ben isterdim ki bu düşDahilde, haftada üç defa et yemeğini beyanaU bu hâdisenin bittabi bütün Nor manlarımdan, bu din ve devlet düşmanlarından intikamımt kendi menetti. Fakat seıhadde, kumandanın veçte u*..uıru bir heyecan uyandırdığını ellerimle alayım. Asıl zevk bundaydı. Bunların düşmanlarım tarafm. sofrasında kaz ciğeri, askerin tabağmda söylemiş \e demiştir ki: dan tecziyesi, doğrusu ya, benim millî onuruma dokunuyor. Çok pirzola arta kalıyor. « Mevzuu bahsolan şey bir Ingiliz müteessir oluyorum. Ah! Yahudi Mustafa Kemal Allah gözlerini kör Masanın etrafında muhtelif rütbeden filosunun Yoessing koyundaki hareketion iki zabit var. İstihkâm miralayı Flaetsin! Bu mülkü ve bu milleti batırdın. Ahmed Anzavur sen de ba dir. Bu, bitaraf memleket kara sulannın haut, sonra derece dedece yüzbaşılar ve en bariz bir şekilde ihlâlidir. Küçük bir fırsattan istifade ederek çala kılıc yürümelisin. Fırsat bu fırsat. mülâzimler. memleket hukuku hükümranisinin böylece Miralay, bir nezaket eseri olarak, beni ihlâlini Norveçliler anlamıyorlar. Hususi8ağındaki güzel ve sarışın kadınm yanıle ki Norveç fazla olarak lngilterenin dosIbrahim Hakkınm el yazısı: na oturttu. Fransa sade ordusunun yemetu olan bir memlekettir. lngilterenin Norğini düşünmüyor, kafasının gıdasını da veçe karşı yaptığı bu hareket gerek huveriyor. Her hafta tiyatro temsilleri var. kukî, gerek siyasî bakımdan bu harbin Parisin ve vilâyetlerin en şöhretli san'atNorveç i.Jn en ciddî hâdisesidir.» kârları sırayla gelip burada temsiller veHambro, muharib bir memlekete aid riyorlar. Beyaz teninin altından yeşil dabir geminin hatta içinde esir mürettebat jnarları hârelenen bu güzel kadın da namlı da olsa karasulanndan geçmesine razı oloperet muganniyesi Rose Cadet dir. Pajkfajino hattında cepanelikler galerisi • duğunu Ingiliz Cossackdestroyeri kumanriste Mogador tiyatrosunda oynadığı za«tarfmm pekâlâ bildiği ve Altmark'ın bîr man iki hafta evvelinden biletlerî tedarik cih etti! Yaşasm o muharrir! Yaşasın Türk miş. Bir aralık bana dondîit etmek lâzımdı. Bu hafta on sekizinci fır muharriri! E, bizim Majino istihkâmlarmı na Norveç limanına uğramamış olduğu hususlarına nazarı dikkati celbettikten sonkada temsil vermek sırası onunmuş; geŞampanya şişeleri tekrar patladı. Ka sıl buldunuz? çen hafta bilmem hangi fırkadaymış, ge dehlerden köpukler taştı ve şen miralay Harikulâde yüzbaşım. Yüz kapılı ve ra şöyle demiştir: lecek hafta diğer bir fırkaya gidecekmiş... bıçağını kadehile tabağı arasında oynata yüz elli kuleli Babil'i ve asma bahçeleri« Norveçe karşı yapılan bu şiddet rak konser vermeğe başladı. nin azametini Herodot'un kitabında oku hareketi için intihab olunan zaman şayanı Gülerek bana: Demin itiraz eden genc mülâzim gene dum. Nevyork'un yüksek binalarını hay hayrettir. Norveç Ingiltere ile bir ticaret lşte biz de boyle asker olduk, diran hayran seyrettim. Fakat sizin Maji muahedesi akdetmek üzere idi. Fakat şimsesini yükseltti: por. Majino istihkâmlarmı dolaşa dolaşa, Gene olmadı miralayım! Hep fal no'nuz... Bakınız, onun ihtişamım tavsif di lngilterenin Norveç topraklarına vâki yakında ihtiyat zabiti çıkacağım, değil solu çalıyorsunuz... Bırakınız da bari ma edecek kelime bulamıyorum. Yaptığınız taarruzu üzerine Norveç gemilerinin artık Ibrahim Hakkı Konyalı Büyük Harbden bahsederken, Türk milleti hakkıntni miıalayım? şey, şimdiye kadar zekâ ve elin meydaMiralay, şen ve şakrak bir adam. Ko renimiz bir şarkı söylesin!.. Ingiltereye gitmekten imtina edeceklerin< da da şu mütaleada bulunuyor: Şimdi her taraftan sesler yükseliyor: na getirdiği her eserden başka bir eser den endişe edilebilir. Şurası pek aşikârmik bir reverans yaparak yerinden kalktı: Miralay yanlış çalıyor! Miralay sus dir. Faikiyeti bu başkalıkta... Hitler'i ça dır ki Norveç topraklannm bu ihlâlinden Efendiler; aramızda büyük bir muMademki bir Millet Meclisi vardı. Mademki o da harbe razı oL ganniye olan çok güzel bir kadın var. O sun! Biz marenimizi dinlemek isteyoruz! ğırıp da bu istihkâmları göstermeli; sonra sonra iki memleket arasmdaki ticaret ve Miralay, bütün itiraz ve hücumlara ba biraz da sofranızda doyurmalı; acaba o seyrisefain müzakereleri yepyeni bir saf du. O halde bu millet de harbe taraftardı. Kahrolsun eşek millet..! ayni zamanda Fransız kadınlığının vatanzaman muharebeden vaz geçer mi dersiperverlik timsalidir. Her tehlikeyi gbze şını bükerek; haya girmiştir.» Hâlâ o çapulcuların peşindeler... Ah böyle meşrutiyet keske olma Peki çocuklar, diyor, peki... Bari niz? alarak, rahatını, kazancını bırakarak bisaydı... Meşrutiyet baisi felâketimiz ve amili inkırazımız oldu. KahYüzbaşı, ciddî bir nazarla gözîerimin zim için buralara kadar geldi. Düşman şu ak saçlarıma hürmet edin! Sizin yaşınızda torunlarım var benim... içine baktı; ve kelimelerin üstünde dura rimdi. Bana ne nefis Türk yemekleri ik rolsun alçaklar. (10 23 temmuz 336 cuma). ordularile aramızdaki mesafe yirmi kiloDikkat ettim. Hiç bir şakaya kızma rak ağır ağır telâffuz etti: ram ettiler! Siz ne misafirperver ve bümetreden fazla değildir. O kadın hiç te Hasmımız da kuvvetlidir; hem çok yük bir milletsiniz! Bir Türk muharririreddüd etmeden bu mesafeye kadar yak dı, hiç bir kere âmir tavrı takınmadı. Ibrahim Hakkının el yazısı: Fransanm içtimaî hayatında olduğu ka kuvvetli... Bir ordu düşmanın vaziyetini nin on sekizinci fırkada olduğunu işitir laştı. Biz de ona lâyık olduğu unvanı vereceğiz. Madam Rose Cadet'yi on seki dar, ordusunun da ruhuna işleyen de lâyığile takdir etmez de, sade onun zâ işitmez Vosges dağlannı dörtnala aşarak zinci fırka istihkâm taburunun marraine'ı mokrasi hislerine hayran kaldım. Talim fma inanırsa en feci akıbete uğrar. Biz geldim. Yüzbaşı Şabanla yüzbaşı Şekib ilân ediyorum. Efendiler; yeni marenini veya vazife saatlerinde kumandanının Alman ordusunun çok kuvvetli olduğunu neredeler? Nasıllar? karşısında dimdik duran mülâzim, sofra biliyoruz. Ve bunu bildiğimiz içindir ki Maatteessüf yüzbaşım, Şabanla Şezin şerefine içiniz! da bir arkadaş gibi onunla çekişmekten o kuvvetli orduyu mağlub edeceğiz. Al kibi tanımıyorum... Zabitler alkışlayorlart ve şakalaşmaktan geri durmadı. Çekin manyanın içinden inhilâli meselesine ge Nasıl olur? O necib Türk zabitleri Hay hay! meden alay etti, güldü, neş'elendi. Ve lince, bu şıkkı düşünmüyoruz bile. ÇünBu marraine kelimesinl ve Fransız or kumandan da bir baba şefkatile onun bu kü varid değildir. Aldığımız esirlerin de ni bir Türk muharriri tanımaz olur mu dusunda aldığı manayı izah etmeliyim. çılgm neş'esini müsamaha ve zevkle sey likanlı çağında olanları hep Führerlerine hiç? Türk ordusu çok büyüktür yüzbaKelimenin asıl lugatçe manası malum; retti. Hatta gencden fazla gencleşerek, iman etmiş genclerdi. Ancak otuz beşini şım; çok da zabiti vardır. Vaftiz anası demek. Fakat harb esnasm onun gibi kabına sığmadı. aşmış olanlar müşteki ve bıkkındılar. Hatda askerlerden her birinin de bir mareni Etrafımızdaki zabitler gülüşüyorlar: Vazifenin dışında, rütbeler arasmdaki ta üsera karargâhmda bile genc nesille Var; bir nevi hamisi gibi. Maddî ve ma Walter kendine gel, galiba soğuk yaşlı nesil arasında mütemadiyen kavga bu samimiyet tezahürüne Paristen cephenevî yardımda bulunan, onu uzaktan kahava seni sersemletti! ye gelirken trende de şahid olmuştum. çıkıyordu. Onları telörgülerile birbirinden yıran, bilhassa kimsesizleri. Hissî ve kal Öğle yemeği için lokanta vagonuna git ayırmağa mecbur kaldık. Yüzbaşı Walter elini başına götürüyor: bî bir rabıta; ana ile sevgili arasında; tiğimiz zaman binbaşı Malye bize bir ma Haklısınız! Fakat heyecandan ne Bunlar ne güzel, ne ulvî cümlelerdi! maren olan kadının ihtiyarlık yahud genc sa ayırtmıştı. Hepimiz yerimize oturmuşsöylediğimi bilmiyorum. Bir Türk gazeDüşmanı tezyıf etmiyor; onunla istihza liğine göre! tuk. Sade binbaşı ayakta, garsonla me etmiyordu. Kendi ayarmda bir pehlivan tecisinin burada olduğunu işitince o kaIbrahim Hakkı Konyalınm mütareke günlerinde Polis müdiriyeti dördüncü Karşımda genc ve neş'eli bir mülâzim nüyü tertib ediyordu. Iskemlesi boştu. Bu la güreştiğini ilân ediyordu. Merdce, e dar sevindim ki... şub< tetkiki hüviyet memurluğundan Meşihate tayin edilişine aid vesika: Var. ltiraz ediyor: Ordumuza ve onun zabitlerine kararalık, yer bulamıyan bir general iskem fendice, askerce. Nutkunuz güzeldi, miralayım. Fa leyi sahibsiz zannederek, oturmak isteDeminki kendi lâkırdılarımdan utan şı gösterdiğiniz bu büyük alâkaya mukabil ben de size şunu söz veriyorum vüzkat bir eksiği var. Büyük tehlikeyi göze mişti. Binbaşı hemen dönerek: «Affeder dım ve başımı önüme iğdim. Meşihate gitmiştim. Ibrahim Beyi gördüm. Görür görmez beni ha. başım. Bu akşamki ziyafete aid makalem*** alarak, memleketinin efkârı umumiyesini siniz generalim, fakat bu yer meşguldür» reme aldı: Artık Ibrahim seni dairei insaniyete aldık. Tebrik ederim, tenvir için buralara kadar gelen başka demişti. General bunu gayet tabiî bulMuganniye Madam Cadet, zamanında de, aramızda geçen muhavereyi olduğu bir misafirimiz daha var. Bir Türk gaze muştu. Fakat başka da yer olmadığı için primadonnası olduğu RoseMarie opere ;ibi yazacağım. Eğer yüzbaşı Şabanla buyurun emrinizi dedi. Bana talik ile yazılmış büyük bir zarf tutuşetrafma bakınıyordu. Etrafta genc mülâ tinden bir parça söylüyor. Ben, hür ve üzbaşı Şekib «Cumhuriyet» gazetesini o turdu. Babı Meşihat ders vekâleti hulefahğına tayin edildiğim bilditecisi! Ona nasıl teşekkkür edeceğiz? Miralay şehadet parmağını «Seni, se zimler, yüzbaşılar vardı. Hiç biri kalkıp demokrat zihniyetli, hasmının kuvvetini kuyorlarsa mutlak bana müracaat ede riliyordu. Sabri Efendi (Şeyhülislâm) makamlarında geceliklerile yerini vermedi. Ve general de gülerek: muterif ve böyle olduğu için maneviyatı ceklerdir. Ve ben de size adreslerini bilni!:» der gibi kaldırıyor: oturuyorlar bir şey yazmakla meşgul oluyorlardı. Ellerini öptüm, te Çapkın, zaten sen her zaman böy «Eh, öyleyse ikinci servise kaldık...» di daha yüksek olan Fransız ordusunun za direceğim. » Bu esnada Madam Cadet ayağa kalktı: şekkür ettim bitlerini seyrediyorum. lesindir! Lâkırdıyı ağzımdan alırsın. Şim ye kompartimanına dönmüştü. Geç kaldım. Neredeyse oyun başMüsavat ve arkadaşlık hissinin başka di o aziz misafirimizden bahsedecektim. Bu sıra, biri kurşun gibi içeri girdi. İbrahim Hakkı Konyalının el yazısı ayacak, gitmeliyim. Biliyorsunuz, efendiler, şanlı ve kahra bir türlüsüne de, otomobilimizin şoförile Hepsi bağrıştılar: fflan Türkiyeyi temsil eden bir dost var bizim binbaşı arasında şahid oldum: Biri Öyle ya bu akşam fırkanın müsame Yüzbaşı Walter! aramızda: Bir Türk muharriri. Onu, on sadece bir asker, diğeri yüksek rütbeli Beşinci ordu erkânıharbiyesinden atı esi var. Hep oraya gideceğiz. Fakat bu sekizinci fırka istihkâm taburunun şeref bir zabitti. Fakat ne serbest konuşuyorlar na atlamış, tipiye, kara göğüs germiş, samimî hava içinde bu daveti unutmusdı. Hatta bir aralık binbaşı askerin siga dört nala gelen bir zabit bu. Ve bakınız tuk. kadrosuna ithal ediyoruz; kabul mü? rasını bile yaktı. Fakat harb sahasına ge ne güzel bir maksad için... Hay hay! Zabitler ısrar ediyorlar. Daha vaktin Soluk soluğa masaya dayandı. Gözleri elmediğini söyleyerek muganniyeyi bıBen de, birkaç söz söylemek sırasınıh lip de otomobilden inince asker tuncdan bir heykel gibi dimdik kesildi ve daima birisini aradı ve üzerimde durdu: geldiğini hissettim: rakmak istemiyorlar. Miralay araya gi Memleketim hakkındaki sözlerinize selâm vaziyetinde: «Evet binbaşım, ha İstihkâm taburunun bir Türk mu iyor. Müsamereden sonra tekrar supe teşekkür ederim. Bana gelince, tevcih et yır binbaşım, emredersiniz binbaşim...» harrir davetlisi varmış bu akşam diye i edeceğimizi ileri sürerek: t'ğiniz unvanı daima en kıymetli bir ha dan başka ağzından kelime çıkmadı. şittim. Siz misiniz? Haydi çocuklar, diyor, hep tiyat*** zineymiş gibi kalbimde saklayacağım. Bu Evet yüzbaşım. oya! Sağımda bir ihtiyat yüzbaşı oturuyor. benim için adeta Fransız ordusu muhabir Koştu yanıma geldi. Neredeyse beni Dışan çıkarken, bir an peşimi bırakazalığı gibi bir sıfat oldu. Fransa Aka Esasen Fransız ordusunun ihtiyat kadro kucaklayacak: mıyan yüzbaşı Walter, koluma asılmış, demisi muhabir azalığı gibi bir şeyl Fa su fazlasile mevcud. Alman ordusuna te Ah Türkiye! Bilir misiniz ki Isken tahassürle Türkiyeden ve pek sevdiği arfevvukunun sebeblerinden birinin de bu derundan Payasa telefon hattını kuran kadaşlan yüzbaşı Şabanla yüzbaşı Şekibkat ondan daha ne kadar şerefli! benim. Sonra size devrettik. Daha sonra den bahsediyor. Sözlerim hoşlanna gitti galiba. Şimdi olduğu şüphesiz. Yanımdaki yüzbaşı az konuşuyor. Caint Cyr askerî mektebinde muallimken hepsi bağrışıyorlar: I CELÂLEDDÎN EZtNE Bir muharrir orduyu edebiyata ter Harbden evvel yol ve köprü mühendisiy yüzbaşı Şabanla yüzbaşı Şekib talebele, ' orJJ**^

Bu sayıdan diğer sayfalar: