25 Şubat 1940 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

25 Şubat 1940 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURÎYET 25 Şubat 1940 Şehrin içinden f~ Şehir ve Memleket Haberlerij Siyasî icmal Şehrin ımarı Şehircilik mütehassısı Kadıköy ve Usküdarın plânlarım hazırlayor Şehircilik mütehassısı Prost tarafından yapılmakta olan Istanbul şehrinin imar plânından Beyoğlu ve Istanbul kısmının ikmal edildiği ve Şehir Meclisinden sonra bu plânın hükumetçe de tasdık edildiği malumdur. Mütehassıs şimdi, Bostancı civarı haric olmak üzere Kadıköy ve Usküdar mıntakasının imar plânını da hazırlamaktadır. Bu plân Şehir Meclisinin bu içtimama yetişecekti; fakat bu kısım geniş bir sahayı ihtiva ettiği cihetle üzerinde fazla çalışmak mecburiyeti hasıl olmuş ve bu sebeble bu kısmın imar plânlarının Şehir Meclisine verilmesi nisan ayına kalmıştır. İmar nâzım plânları (umumî plân) yapıldıktan sonra teferrüat (tatbikat) plânlarının yapılması lâzım gelmektedir. Belediye imar bürosu Prost tarafmdan vücude getirilmiş olan plânlardan Istanbul kısmının teferrüat plânını tamamile ikmal ederek tetkik edilmek üzere şehircilik mdtehassısına takdim etmiştir. Umumî plâna tevfikan ikinci ve üçüncü derecedeki cadde ve sokaklan göstermek üzere tanzim edilmiş bu plân şehircilik mütehassısı Prost ve muavini Şerer tarafından tetkik ve tashih edildikten sonra Istanbul cihetinde emlâk ve arsası olan herkes kendi evinin veya arsasının yeni imar plânına nazaran nerede bulunacağını, yola kalbedilip edilmediğini anlayabilecektir. İmar bürosu bu plânın yakında Beyoğlu kısmının da teferrüat plânlannı ikmal ederek Prosta verecektir. Üsküdar ve Kadıköy kısmı esas plânı Şehir Meclisi ve hükumetçe kabul ve tasdik edildikten sonra bu kısmın da teferrüat plânları hazırlanacaktır. Bu suretle Istanbul Belediyesi gelecek seneye kadar şehrin bütün imar tatbikat plânlarının hazırlığını ikmal etmiş olacaktır. Afroditin muhakemesi Adliye, şimdiye kadar böy le kalabalık görmemişti Koridorlara sığmayan samiin, merdivenleri dolduruyor, tâ caddeye kadar taşıyordu Yazan: SALÂHADD1N GÜNGÖR İzmit köylerinde feci bir cinayet Döviz müsaadesi Maliye Vekâleti, harice çıkacaklar için bazı yeni Bir delikanlı, sevdiği kızı kayıdlar koydu diri diri bir kuyuya Maliye Vekâleti, Avrupaya gidecekler için yeni bazı kayıdlar vazederek kambiatarak öldürdü yo idaresine tebliğ etmiş ve bu kaTarın Avrupa harbi ve Amerika merika Hariciye ikinci Nazın Sumner Welles'le Papalık nezdinde Amerıkanın gayriresmî mümessili tayin olunan Taylor Napoli'ye gelmişlerdir. Amerika Cumhur Reisi Ruzvelt her iki devlet adamını mahsus surette büyük muharib devletlerin sulh temayülünü öğrenmek için Avrupaya göndermiştir. Taylor Avrupada sulh lehinde teşebbüste bulunmağa ruhanî vaziyeti müsaid bulunan Papa ile birlikte çalışacaktır. Welles ise İtalyada iki gün kahp Mussolini ile sulh imkânları üzerinde görüştükten sonra doğruca salı günü Berline giderek Hitler'le mülâkat edecek ve Almanyanın hangi şartlarla harbe nihayet vermeğe taraftar bulunduğunu öğrendikten sonra Parise ve oradan Londraya giderek Daladye ve Çemberlayn ile ayni mevzu üzerinde görüşecektir. Amerika Cumhur Reisi, Avrupa harbinin neye varacağım ve muharib devletlerin sulh hakkında kat'î düşünceleri ne olduğunu en mütemedi bir devlet adamı vasıtasile üç hükumetin en salâhiyettar adamlan ağızlanndan işitmek ve öğrenmek istemiştir. Ruzvelt, her zaman gayet ağır basan büyük bir devletin idaresi başında bulunduğundan, muharib devletler ister istemez harb gayeleri ve sulh maksadlarını kendisine açık söylemek mecburiyetindedirler. lngiltere daha dün, Amerikan fabrikalarına çeyrek milyar sterlinlik harb malzemesi sipariş etmişti. Bunun dörtte üçünden fazlası tayyare, tayyare motörü ve diğer levazımıdır. Amerika hükumeti muharib devletlere karşı memnuniyetsizlik hissettiği andan itibaren Amerikan sanayii ve ham madde menabii kapılaıı Almanyaya karşı sımsıkı kapanabilir ve harbi durdurmağa yalnız bu hareket kâfidir. Mussolini'nin Amerikan devlet adamına ne gibi tavsiyelerde bulunacağı ve Hitler'in de malum nutuklarındaki şartlarından başka neler söyleyeceği şimdiden belli değildir. Fakat tngiltere hükumeti dün, Başvekilinin ağzile harb gayelerini açık olarak tayin etmeğe lüzum görmüştür. Şöyle ki, lngiltere Almanyaya karşı harbi ilân ederken gösterdiği gayelerin tahakkukuna kadar silâhı elden bırakmıyacak, ÇekoSlovakya ile Lehistanın istiklâlleri iade edilmesinde ısrar edecek ve Alman milleti dahil olduğu halde bütün Avrupa milletlerini ezmekte olan ağır teslihat ve mühimmat yükünden kurtaracak ve verilen sözlerin tutulması hakkında filî teminat isteyecektir. Çemberlayn, lngilterenin davasmın din ve vicdan serbestisi ve siyasî hürriyet uğrunrla hulunduğunu da ilâve etmiştir. İngiliz Başvekilinin nutkundan sonra artık lngiltere devletinin harb gayeleri ve sulh şartlan daha sarih ve daha muayyendir. Amerikanın istediği de vuzuh ve muayyeniyet olduğuna göre, böyle bir netice Welles'in daha Avrupaya ayak attığı gün belirmeğe başlamış oluyor. Amerikanın, Avrupadaki harbin daha mebzul kan dökülerek içinden çıkılmaz bir felâket ve yıkım olmasından evvel sulhun iadesine imkânlar aramakta olmasında yalnız insanî duygular değil Amerikanın siyasî menfaatlerile alâkadar siyasî düşünceler de şüphesiz saik olmuştur. Japonya uzak şarkta Avrupa harbi dolayısile kendisini tamamile serbest görmektedir. Fransanın Hindiçinî müstemleke imparatorluğunu ve bunun üzerinden lngilterenin Hindistan imparatorluğunu bile tehdid ediyor. Amerika gerek kendi menfaatlerini, gerek Avrupanın mevkiini muhafaza için Japonyaya karşı ham madde ihracı memnuiyetini vazetmek suretile tazyik yapmağa kalkışıp da bunun sonu harbe vardığı takdirde yalnız bahren değil askerî ve hava kuvvetleri cihetinden de birinci derecede bulunan bir devletle yapayalnız mübareze etmek mecburiyetinde kalacağından endişe ediyor. A Adlıye koridorlarını dolduran samiin ve intizamt muhafaza etmek üzere celbedilen poli» ve jandarma kuvvetleri Adliyenin, nefesi tükettiği halde kensi bir türlü tükenmiyen meşhur merdivenlerini hcnüz tırmanmıştım. Tanıdıklardan birisi soıdu: Vesika aldın mı? Ne vesikası ? Haberin yok mu? Afrodit davasına duhuliyesiz girilmiyor. Kimden alacağız vesikayı? Bizzat Müddeiumumiden... Eyvah... Neden eyvah dedin? Biz Cumhuriyetçilerle arası iyi değildir de ondan. Hayır, hayır; böyle bir tehlike yok. Daha evvel ben senin adını verdim. Git, hemen vesikanı al! Biraz sonra cebimde pembe bir kâğıdla, ağır ceza mahkemesine giden koridorun başındayım. Fakat sıkıştığım köşeden ileriye doğru tek adım atmağa imkân yo1 Yüriimek değil, yerimde bile sayarmyorum. Nihayet, itile kakıla, sürükleycJPe ^ifcrilltlene etğır cesnnırk önüne lcajar gelebildim. Mahkemenin içine şöyle bir < bakayım dedim: lçerisi mahaşerallah! En az bin kişi var. Merdiven ağızlarında ve koridorlarda toplananlarla birlikte kalabalık, mubalâğasız dört beş bin kişiyi bulur. Bir taraftan da akın akın geliyorlar. Üst kat mahkemeleri arasında muvasala şimdiden kesildi. Arkadaşlardan biri, o siTada yanıma sokulup: Şu aksiliğe bak; tıraş da olmadım! demez mi? Şimdi tıraşm sırası mı ya? * Güldii: Elbette sırası... «Afrodit» in manevî huzuruna böyle yarım karış sakalla nasıl çıkanm? Müddeiumumî muavinlerinden biri ağır cezanırt^kapısı önünde dolaşıyordu: Içeri giremediniz galiba? diye sorduk. Kalabalığı görmüyor musunuz, dedi, iki defa girmeğe teşebbüs ettim; her defasında halkın omuzlan üstünde dışarı çıktım! Bir üçiincü tecrübeye cesaretim yok doğnısu... Peki, davanız ne olacak? Bizim davaları görebilmek için evvelâ bu koridorlarda toplananların davasını halletmek lâzım... Tehacüm dakikadan dakikaya fazlalaşıyor. Arada bir kırılan camların şangırtısını, itişip kakışanların boğuk seslerini dinleyoruz. Ve bu bize, gitgide dehşet vermeğe başlayor. Buraya hepimiz «Afrodit» davasını dinlemeğe geldik, faakt hâlâ davanın hangi mahkemede görüleceğini bilmiyoruz. Muhtelif rivayetler var: Ağır cezada... Hayır, sekizinci cezada. Hiç biri değil: Dördüncü cezada. Derken birisi kulağıma fısıldadı: Aman başkaları duymasın: Hemen alt kata in; «Afrodit» için dördüncü asliye ceza salonunu hazırlayorlarl Sessizce aşağıya kaydık. Bir de ne görelim: İki sıra polisle iki sıra jandarrna, koridorun tam orta yerinden yolu kesmişler. Hele neyse, kendimizi tanıtarak mahkeme salonuna girdik. Hatta oturacak yer bile bulduk. Muhakemeyi takib edebilmek ümidile üst katı dolduran genclerin henüz bu tertibattan haberleri yoktu. Derken, mübaşirler yolu açtılar. Başta hâkim, arkasından Müddeiumumî, salona girdiler. Biraz sonra «Afrodit» hâdisesinin kahramanı Sühulet kitabevi sahibi Semih Lutfi Erciyas göründü. Gözlerini salonda sağa sola dolaştırmasından belli ki Esad Mahmud Karakurdu arayor. Nihayet işte o da geldi: «Cölde bir Istanbul kızı» nın meşhur müellifi! Onu böyle sırtında siyah cübbe ile görenler, avukatlık kıyafetinin kendisine pek yakıştığını söylemekle hiç de yanılmış olmıyacaklar. Demindenberi iki eli şakağında, dışarıdaki gürültünün susmasını bekleyen iddia makamı mümessili, nihayet ayağa kalkıyor. Sesine en ciddî tonu vererek söze başlayor. Fakat bu sırada, davanın hangi mahkemede görüleceğini keşfeden gencj lerin hep birden alt kata hücum etmeleri üzerine haykırışmalar o kadar tiz perdeye çıkıyor ki, Müddeiumuminin salon içindekilere dahi sözlerini işittirmesine imkân kalmıyor. Bu vaziyet karşısında genc avukat Eaad Mahmud derhal harekete geçiyor: Efendim, dışarıdaki gürültüyü sustursunlar; bir şey duyamıyonız! Müddeiumumî, mübaşire emir veriyor: Sükutu ihlâl edenler hakkında kanunî takibat yapılsınl Kalabalığı cümle kapısından dışarı çıkartınızl Fakat bu emri alâkadarlara tebliğ edecek kadar vakit geçmeden, merdiven basamaklarında müthiş bir fırtına kopuyor. Binlerce ağız, hep birden haykırışıyorlar: Afrodit... Af... ro... dit! Afrodit! Ağır ceza salonu önünden alt kattaki merdivenlere doğru kesif bir insan seli akıyor ve iki sıra polisle üç sıra jandarmadan mürekkeb bir insan seddi, bu seli önlemeğe çalışıyor. Fakat sel o kadar kuvvotli lci maniavı aimB^ı her f an ^Cİn beklenebilir. "Şakâyı severiîerderı birî yanlndakint soıuyor: Bu delikanlılar kimi isteyorlar? Duymuyor musun: Afrodit, Afrodit diye bağmyorlar. Demek, isted:kleri şey Afrodittirl Peki ama, Afrodit'i de göz göre bu kadar erkeğin eline nasıl teslim ederiz? Tazyik, gitgide fazlalaşıyor. Birden, Dolmabahçe önündeki izdiham gözümün önüne geldi: Şimdi, dedim, şu etten örülmüş duvar bir yıkılırsa neye varır halimiz bilmem... Hele neyse ki Emniyet üçüncü şube müdürii Bürhanla muavini lrfan, mahkeme salonuna girmek için çırpınan gencleri bir dereceye kadar teskine muvaffak oluyorlar. Fakat gürültü devam ediyorl Gencler Onuncuyıl marşma başlayınca Hikmet Onat yeniden sükute mecbur oldu ve bir ara ayağa kalkarak, bu gürültü arasmda muhakemenin devamına imkân olmadığını ileri sürerek duruşmanın başka bir güne bırakılmasını istedi. Fakat Karakurd, mâni oldu: Nasıl olur efendim, dedi, bir muhakemenin talikini icab eden sebebler kanunda yazıhdır. Tehacümden hasıl olan gürültü davanın tehiri için sebeb teşkil edemez. Matbuat davalarının müstaceliyetle rüyeti hakkındaki maddeye istinaden duruşmanın devamını isteriz! Hâkim, Esad Mahmudun talebini kabul etti. Muhakeme devam ediyor. Gürültüde kesilir gibi oldu. Fakat bu sefer de boğucu bir sıcak dalgasından rahatsız olmağa başladık. Hikmet Onat mendilile mütemadiyen terini siliyor. Kapısı ve penceresi kapalı küçücük bir oda içinde, yüze yakın kişi saatlerce mahsur kalırsa, bunalmamasına imkân varmıdır? Bir aralık, pencereyi açtırmağa çalışıyoruz, fakat ipi koptuğu için açılmıyor. Böyle karşılıklı ter dökerken, gazeteci arkadaşlardan biri kulağıma iğiliyor: Ne dersin, diyor, Afrodit Müddeiumumiyi terletiyor, Müddeiumumî de bizi! Hikmet Onat iddianamesini okumava saat 1 1,30 da başlamıştı. Aradan iki saat, iki buçuk saat, üç saat geçtiği halde sözlerinin arkasını bir türlü getiremiyordu. Deliller, bürhanlar, misaller, eski ve yeni edebiyat kitablarından alınmış örnekler. ansiklopedilerden edinilmiş kanaatler, türlü kongrelere aid kararlardan çıkarılan hükümlerle bu iddianame o kadar uzun sürdü ki sonuna yaklaştığı zaman salonda, hâkimle iki daktilo bayandan ve suçlulardan başka hemen de kimse kalmamıştı. Hikmet Onat, bütün gayretile ve Talim ve Terbiye heyetinin verdiği kat'î mahiyetli rapora rağmen «Afrodit» kitabına müstehcen damgasını vurmağa çalışıyordu. Esad Mahmud bir aralık dayanamadı ve reise hitaben: Bendeniz artık devam edemiyeceğim, dedi, müsaade buyursanız da celse on dakika için tatil edilse... Reis şu cevabı verdi: Demin iddia makamından iddianamelerinin yazılı suretini istedik. Kısa sü1 İzmit, (Hususî muhabirimizden) Karasu kazasmın Salâhiye isimli Abaza kövünde, sinıdıye kadar emsali görülmemiş korkunc bir cinayet işlenmiştir. Vak'a pek hazindİT. Bu köyde Fatma Koboş isimli 1 6 yaşında güzel bir kız vardır. Bütün köy gencleri bu güzel ve şirin kızın etrafında pervane gibi dönmektedir. Bu genc kızın gbnlü, Kemal isimli bir delikanlıya akıp gitmiştir. Kemal, amcasının oğlu olması dolayısile Fatma ile sık sık bulusmakta ve «Kibar» isimli bir kadının evinde birleşmektedirler. Abazların an'anelerine göre, amca kızı ile amca oğlunun evlenmelerine kat'iyyen imkân yok. Böyle bir şey olursa hem kız, hem de oğlan idam mahkumudur. Bu değişmez ırk hükmünü çok iyi bilen iki sevdalı yapcakları hattı hareketi tayin etmek üzere konuşu\orlar. Bir tıirlü müspet bir karar veremiyorlar. Uin dığer bir cephesi de, iki genc sevdalının birleşmelerine yatakhk eden «Kibar» isimli kadın da Kemali sevmektedir. Bu kadın, Kemale Abazaların korkunc kanununu hatırlatıyor. Işin yegâne kurtuluş çaresinin Fatmayı öldürmekte olduğunıı söylüyor. Bu fikir Kemalin zihninde her gün biraz daha büyüyor. Ve bir gün genc kıza: Fatma, artık burada kalamayız. Başka tarafa kaçalım. diyor. Sevdalı kız, lâpa lâpa, yağan karlı bir günün akşamı, Kemal ile beraber Karasuyun korkunc dağlanna, ormanlıklarına dalıyor. Aradan günler geçiyor. Fatma ortada görünmüyor. Bütün köy, genc kıMekteblerin yerleri de tespit edildi zın nerede olduğunu merak etmektedir. Kemal, sakin, kayıdsızdır. Hatta araştırBelediye İmar Müdürlüğü, mimar Prost malara o da, iştirak etmektedir. Jandartarafından hazırlanan lstanbulun yeni imar ma çavuşu Mustafa evvelâ evleri, sonra plânına göre, şehrimizdeki mekteblerin dağları, ormanlan arayor. Kızı bulmak yerlerinin tespitini istemişti. Bu işle uğraş mümkün olamıyor. Yalnız, Kemal ile omak üzere Maarif Müdürlüğünde çalış lan münasebeti meydana çıkıyor. Kemal makta olan heyet tetkikatını ikmal ederek tevkif ediliyor. Evvelâ cinayeti inkâr edimevcud ve ileride açılacak olan ilk ve or yor. Jandarma çavuşu araştırmalarına deta tedrisat müesseselerinin yerlerini tayin vam etmektedir. Hâdiseden 28 gün sonTa etmiştir. Mektebler, tstanbul, Beyoğlu, Üs sık ormanlar arasında bir kuyu, çavuşun küdar, Kadıköy olmak üzere dört bölge dikkatini celbediyor. Kuyu çok derindir. ye ayrılmıştır. Bunlardan Istanbul ve Bey İçine inmek mümkün olamıyor. Nihayet, oğlu mmtakalannın haritaları hazırlana bir adamın beline ip bağlayorlar. Eline bir rak dün İmar müdürlüğüne verilmiştir. elektrik lâmbası veriliyor. Kuyuya sarkıtıDiğer haritalar da bir kaç güne kadar yorlar. Adam aşağıdan boğuk ve canhıgönderilecektir. Plâna göre, mevcud bazı raş bir sesle haykırıyor: mekteblerin yerleri değismektedir. Bun Burada bir ölü var. Iarla beraber Beyoğlu ve Istanbul bölöge#** lerinde venjden 75 ilkmekteb insa ediler , . : , ,Uoll;^«, e a r , c , V^V;^:i u.: cektir. Yeni mektebler su suretle sıralan kumet tabibi geliyor. Kuyuya tekrar amaktadır: Eyübde 7, Eminönünde 13,damlar iniyor. Cesedin beline ip bağlayıp Fatihte 26, Beşiktaşta 10, Beyoğlunda vukarıya çekiyorlar... Ve bakıyorlar ki, . 9 dur. Bütün Istanbulda inşa edılecek bu güzel Fatmanın, ta kendisidır. Doktor olan ilkmekteb binası 300 dür. Bu insaat otopsi yapıyor. O zaman ikinci bir facia ta bilhassa, şehrin ileride alacağı vaziyet daha oluyor. Fatma gebedir. Karnında 6 le, talebe kesafeti fazla olan yerler gözö aylık bir çocuk vardır. Yapılan tahkikatnünde tutulmaktadır. Şehrin muhtelif ta, genc kızın Kemal tarafından kuyuya semtlerinde bulunan lise, ortamekteb, san ranlı canlı atıldığı, ve iki gün kuyu içinde at ve meslek mekteblerinin haritaları da sağ kaldıktan sonra. feci bir şekilde öldübir kaç güne kadar tanzim edilecektir. ?ü anlaşılmıştır. Bu hazin aşk faciası, köy halkını ve bilhassa iki taraf akrabasını ŞEHÎR ÎSLERİ birbirine katmıştır. tatbikına başlanılmıştır. Buna nazaran harice gidecekler, Kambiyo idaresinden bilet müsaadesi alacaklardır. Bu suretle haricden gelip de bir müddettenberi memleketimizde kalmış olan ecnebiler gidiş biletini Türk parasile alamıyacaklardır. Bunlar haricden döviz getirmek veya havale suretile bu dövizi temin etmek mecburiyetindedirler. Ayni zamanda bu eşhas gelirken getirdikleri dövizi burada nerelere sarfettiklerini beyan ederlerse kendilerine kolaylık gösterilecektir. Diğer taraftan hastalık ve mecburî ticaret işlerinden maada herhangi bir suretle Avrupava gidecek Türklerin de bu kabil bazı kayıdlara tâbi tutulacakları haber verilmekte ise de henüz Kambiyo idaresine bu yolda bir tebligat yapılmıs değildir. ÜNİVERSlTEDE Şikâyetler nazarı dikkate alındı Tıb fakültesile Kimya enstitüsünün mevcud dershane, laboratuar ve saire gibi tesisatı seneden seneye artan talebe miktarına göre ihtiyacı karşılayacak vaziyette olmadığı göruldüğünden mütemadi şikâyetleri mucib olmaktadır. Esasen Tıb fakültesinin klinik ve laboratuarları şehrin muhtelif semtlerındeki hastanelerde dağınık bir vaziyettedir. Bu itibarla talebeler derslere yetişebilmek için hayli vakit kaybetmektedirler. Bilhassa Şişli hastanesinde ortopedi tedrisatının yapıldığı dershane çok küçük ve bu işe elverişli olmaması dolayısile talebelerin mühim bir kısmı dersi takib etmekten mahrum kalmaktadır. Keyfiyet Maarif Vekâletine bildirilmiş, Şişlideki Çocuk hastanesinin Guraba hastanesine nakledilmesine karar verilmiştir. Yapılan tetkikatta Guraba hastanesinde bu tedrisatı lâyıkı veçhile karşılayacak inşaat ve tesisat için 390 bin liraya ihtiyac olduğu anlasılmıştır. Yeni Kimya enstitüsü için de 550 bin lira sarfedilecektir. Maarif Vekâleti yeni sene bütçesine bu hususta tahsisat koyacağından, önümüzdeki inşaat mevsiminde işe başlanacaktır. ADLÎYEDE Galib Efganinin döviz kaçakçılığı muhakemesi Döviz kaçakçılığı yapmak suçıle tnah1 , :ı : , Ul . G.1:U. t i e a m n i r , Şehir hastanesinin plânı tasdik edildi Belediye Daimî Encümeni dünkü toplantısında Mecidiye köyünde j'apılacak sehir hastanesinin plânlannı yapan mimar Valter'le akdedilen mukavelenameyi tasdik etmiştir. Mimar Valter inşaata da nezaret edecek ve buna göre yüzde bir miktar nezaret hakkı alacaktır. Martın dördünde Tramvay ve Elektrık idaresi tarafından mübayaa edilecek otobüslerin mübayaasına aid münakasa müddeti nihayet bulmaktadır. Şimdiye kadar şirketler ve firmalar teklifte bulunmak ilzere şartnameler almışlardır. Bu meyanda beş Amerikan, bir kaç Ingiliz ve İtalyan firmaları da vardır. Bunlardan bir kısmı şaselerin burada imaline müsaade edildiği takdirde daha müsaid teklifte buluna cağmı bildirmiştir. Diğer bir şirket de münakasa müddetinin daha on gün temdidini istemiştir. Esaslı teklifin ihale gününden bir, iki gün evvel verileceği anlaşılmak tadır. Katil Kemalden başka, bu müthiş cinayete onu teşvik eden Kibar isimli kadın da tevkif edilmistir. Facianın muhakemesi Adapazar Ağırceza mahkemesinde başlamak üzeredir. Şimdi köy matem içindedir. Bütün köy kızları çok sevdikleri arkadaşları Fatmanın mezarını, gözyaşlarile ıslatmaktadırlar. Hava müdafaa kumandanının tetkikleri Belediyenin alacağı otobüsler Şehrimizde bulunmakta olan hava müdafaa genel komutanı General Hüseyin Hüsnü Kılkış dün öğleden evvel Vilâyete gelerek Seferberlik müdürlüğünde meşgul olduktan sonra Itfaiye müdürile birlikte Belediye İmar müdürlüğüne giderek hava müdafaası noktasından şehrin plânı üze. rinde uzun müddet devam eden tetkik lerde bulunmuştur. Bu tetkikata Itfaıye kumandanı İhsan da iştirak etmiştir. Yeni imar plânında pasif korunma i§lerine ehemmiyet verilecektir. Memleketimizden tütün mübayaatı iç;n receğini söylediler. Şimdi ne yapalım, şehrimize gelen İngiliz heyeti buradaki t;dinlemeğe mecburuz. Burada en fazla maslarını ikmal ederek Yunanistana gityükün benim üzerimde olduğunu unut mistir. mayınız. Ben tahammül edip dinleyorum. Siz de dinleyeceksiniz. Saat tam 15,20 de Müddeiumumî iddianamesini, suçlu sanılan Semih Lutfi Erciyasla Afrodit kitabını matbaasında basan Kenanın tayini cezalarını istemek suretile bitirdi. Esad Mahmud Karakurd müdafaasını yapıp yapmıyacağı hakkındaki suale menfi cevab verdi: İddia makamı, dedi, saatlerce süren iddialarda bulundu. Bunların hepsini madde madde tetkik etmeliyiz ki cevab hazırlayabilelim. Kanunun bahşettiği salâhiyete istinaden beş günlük bir mühlet verilmesini rica ederim. Hâkim, müdafaanamenin yazılı olarak getirilmesini söyledi. Esad Mahmud: Ben bizzat okuyacak olduktan sonra, hay hay, yazılı olarak getiririm! dedi. Ve mahkeme, meşhur Afrodit davasını müdafaayı dinlemek ve karannı vermek için önümüzdeki cuma gününe bıraktı. Dördüncü asliye cezadan çıkarken, merdiven başından hâlâ ayrılmak isteYüksek İktısad mektebi mezunları cemiyeti, dün senelik kongrelerini yapmiyen yüzlerce genc, derin bir alâka ile, mışlardır. İdare heyeti raporu okunup kabul edildikten sonra veni idare heyeti muhakemenin neticesini öğrenmeğe çalıseçimi yapılmıs ve rivasete Tahsin Hamdi, azalıklara İbrahim, Halis, İsmail. şıyorlardı. Enis intihab olunmuşlardır. Yukarıki resim, dünkü kongrede bulunanlardan SALÂHADDİN GÜNGÖR bir kısmını eöstermektedir. İngiliz heyeti Yunanistana gitti ( Yüksek Iktısad mek'ebi mezunlarının kongresi duruşmasına dün asliye beşınci ceza mahkemesinde devam edilmistir. Ehli vukuf seçılerek çağırılan Merkez Bankası kambiyo şefi Fahreddin Ulaş, kredi mektublarile çek, poliçe ve tahviller arasında bulunan farkları tebarüz ettirmiş ve bu hususta tafsilât vermiştir. Ehlıvukufun verdiği tafsilâtı müteakıb maznun müdafii avukat Hamdi; Galib Efganinin bizzat bankaya giderek bir makbuz imzalamadığı takdirde hiç bir kıymet ifade etmiyen bu kredi mektubunun memleket haricine çıkarılmasile Türkiyenin iktısadî hayatı üzerinde ne gibi bir eksiklik husule gelebileceğini sordu. Ehli vukuf Fahreddin Ulaş: Gümrük idaresine memlekete girerken 1000 İngiliz liralık kredi mektubunun ibrazından maksad bu paranın çıkarken tekrar kontrolünü temin etmektir. Halbuki Galib Efgani bunu posta ile Yemene gönderdiğini söylüyor. Bir defa taahhüdlü bir mektubla göndermiş olsaydı posta idaresi buna mâni olurdu. Taahhüdsüz gönderdiğine nazaran eğer bunun kıymeti varsa böyle bir mektubu taahhüdsüz göndermesine bir türlü aklım ermiyor; şayed bir kıymeti yoksa, o zaman da hiç göndermeğe hacet yoktu; burada yırtabilirdi, dedi. Maznunun müdafii avukat Hamdi, GaMuharrem Feyzi TOGAY lib Efganinin pasaportunun Emniyet dördüncü şubeden getirtilmesini ve tetkikini istedi. Hâkim, müteaddid defalar çağı Hamallar cemiyeti yeni idare rılmasma rağmen gelmiyen şahid Misbaheyeti hm celbile Yemenlinin pasaportunun geHamallar cemiyeti geçen hafta senelik tirilmesi için duruşmayı 27/2/940 tarikongrelerini akdetmişler, yeni idare hehine bıraktı. yeti seçmislerdi. Yeni idare heyeti ilk içLÎMANDA timaını dün yapmış ve riyasete ittifakla Çubuklulu Mustafa Cebeciyi, muhasib aLimanımıza gelen emtia zalığa Hüseyin Göktürkü, veznedarlığa Dün, Rumanya bandırah Transilvanya da Süleyman Sayınkulu seçmiştir. Riya vapurile limanımıza bikarbonat dösud ve sete seçilen Mustafa Çubuklulu, öteden si'dkostik gelmistir. beri hamallar arasında sevilen bir zat olmak itibarile bu intihab esnaf arasında memnunivetle karsılanmıştır. HAVA RAPORU Yeşilköy Meteoroloji istasyonundan aldığımız malumata göre, dün yurdda hava Egenin cenub taraflarile Trakyada bulutlu, diğer yerlerde kapalı ve yer yer yağışlı geçmiş, rüzgârlar cenubu şarkî Anadoluda cenubî, diğer yerlerde şimalî istikametten orta ku\ r vette esmiş ve denizlerimizde fırtına hafiflemiştir. Dün, İstanbulda hava kapalı geçmiş, rüzgâr şimalden saniyede 2 ile 4 metre arasında hızla esmiştir. Hararet derecesi en çok 6,3, en az 2,4 santigrad olarak kaydolunmuştur. CÜMHÜRIYET Abone şeraitı Nüshası 5 kuruştur. Türkiye Haric için için Senelik 1400 Kr. 2700 Kr. Altı aylık 750 » 1450 » Üc aylık 400 » 800 » Bir avlık 150 » Yoktur

Bu sayıdan diğer sayfalar: