2 Eylül 1947 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

2 Eylül 1947 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ntHm»mn»»nııiHHMH»nı»H»»»^j|||(||||||f([f MEMLEKET MEKTUBLARI Erzurum Köy Enstitüsü Yazan: Ahmed Halil ki çizginin etrafındaki köy çocukları, bu enstitünün ham malzemesini teşkil ediyorlar. Bu 489 mevcudun ancak 50 ?i kızdır. Esasen umumiyetle enstitülerde kız talebe erkek mevcuda göre azdır. Fakat Pulur Enstitüsü. kız talebe mevcudu itibariie en zayıf olanı. Bunun sebebi acaba ne ola? iki mütalea ile karşılaşıyorsunuz: Umumiyetle kız çocuklarını enstitülere veren köyler iktisadî bakımdan fersiz olanlardır. Buralardan erkekler çocuk deneeek yaşta gurbete gönderilir, kız çocukları da şimdi enstitülere veriliyor. Nitekim Pulur enstitüsündeki 50 kızm ekseriyeti Gümüşane tarafından. Gümüşane ise, geçimi kıt olan şimal Anadolusu bölgesine dahildir. İkinci mütalea bu havalinin kadın hakkındaki sosyal telâkkisinin kız çocuklarını ok'Jtmağa elverişli olmadığı tarzındadır. Eğer bu ikinci mütalea doğru ise doğrusu üzerinde durulacak bir nokta. Zira «yuvayı yapan dişi kuş» un terbiye ve tahsili bu memleket köşesi için çok zaruridir. Eğer sağlam bir aile ahlâkı düşüncesine sahib olan bu bölgenin aile reislerinde enstitülere karşı sebebli veya sebebsiz bir çekin»enlik varsa bunu telkin ve propaganda le izale etmeliyiz. Eğer enstitülerde bu cekingenliği yerinde gösterecek bir coeducation sistemi varsa bunu da gözönüne almak lâ.nmdır. Pulur köy enstitüsünün ders programlarına göz gezdirdim. Bu programları çizenlerin «insan» denen mahluku baştanbaşa fizik bir varlık olarak düşündükleri neticesine vardım. Halbuki bilhassa hain bir düşmanın komşu bulunduğu bir serhad şehrimizin köy hocalarını yetiştirecek mekteb bir ideal ocağı, taşkın bir milU ahlâk kaynağı, terbiye ve estetik tarafile gözönüne alınacak bir manevî terbiyenin membaı olmah. Maamafih bu gibi pedagojik ve sosyal hakikatlerin bizde bugünkü şartlar dahiiinde anlaşılmasına ve anlatılmasına imkân görüleceğini zannetmiyorum. Istimlâk kanununun maddelerine dayanarak yüzlerce dönütn toprağı köylünün elinden devlet zorile almak, üzerlerine hiç bir hedef olmaksızm bugün 20, yarın 70. öbürgün 100 yapı yapmak, bununla mağrur olmak, on sekizlik delikanlılara arazi vermek, bu suretle boş yere eneri ve servet sarfetmekle köy hocası yetiştirileceği kanaatinİD artık terkedildiğini radikal surette gösteren hiç bir hareket ve kımıldama mevcud değildir. Köy çocuklarını toplayıp onlara step ve kır ortasında yapı ameleliği yaptırmak, daha sonra ziraat mektebi, dokuma atelyesi, demirhane, aşı ve sağlık lâboratuarı.... hulyalarile yalnız şehirden değil köylerden de uzak yerlerde, adeta müstemlekeci devletlerin müstemelke yapılan yerlerdeki hayatma benzer bir hayat sürmckle 18 milyonluk bir halkı okutma yolunun bulunacağmı zannedenler daima aldanacakiardır. Buraya geldiğim gündenberi bana çehrin ve havzanın bir gazeteciyi alâkalandırabilecek yerlerini gezdiren, müesseselerini gösteren ve bilgi sahibi kimselerle görüşmemi temin eden öğretmen arkadaşım, İstanbuldan yeni gelen üç günlük Istanbul gazetelerinin bir iki noktasma işîret ettikten sonra: Bir gazeteci için emsalsiz bir fırsat. dedi. bugün Pulura gitmelisin? Bir an şaşırdım. Acaba Tanrı saklasın bir zelzele mi oldu, dördüz veya* beşiz mi doğdu? Yoksa şimdi sık sık işitilen ve Türk köylüsünün siyasî şuur uyanışına belki alâmet sayılabilecek Oİan parti mücadelelerinden biri mi cereyan etti? Hulâsa gazeteciyi ilgilendiren ne olabilirdi! Çok geçmeden anladım ki dostumun maksadı her nedense bu uzak Erzurum köyünde vücude getirilmiş olan köy enstitüsünü göstermek imiş. Elindeki gazetenin birinde bir köy enstitüsü mezununun köy öğretmenliğinden şikâyeti, diğerinde de Milll Eğitim Bakanının köy öğretmenlerinin geçim vaziyetine aid sevindirici beyanatı vardı. Kafiye, vezin peşinde koşan adı çıkmış şairden ziyade, derin bir tahassüsü güzelce ifade eden her hangi bir insanm daha çok şair olması gibi bazan arkadaşım gibi gazeteci olmıyan kimselerde de daha kuvvetli bir gazetecilik insiyakı bulunuyor! *** Bundan sekiz. dokuz sene evvel köy enstitüleri işi ortaya çıktığı zaman bir başka telâkki de beraberce doğmuş. Bu telâkki şudur: Bu müesseseleri »e yapıp yapıp şehirlerden uzakta, ücra yerlerde kurmak. Acaba neden? Şimdiye kadar bu nokta bir türlü anlaşılmadı. Garbda ve Amerikada şehirlerden nefret, kenarlara ve kırlara çekilme son zamanlarda mesken politikasına da müessir oldu. Acaba köy enstitücülcrimiz böyle bir cereyana mı tâbi oldular? Görünüşe göre hayır! Zira bizim İstanbulumuz, Ankaramız, belki daha bir iki çehrimiz müstesna. nefret edilecek bir fehir hayatı arzeden hangi şehrimiz var? Büyük şehirlerimiz bile. bir iki caddesi müstesna, Avrupa ve Amerikadakiler ölçüsünde şehir sayılmaz. Pek ftlâ, şehirden kaçan'.ar, köylerde mi enstitü kurdular? Buna da müsbet cevab verilemez. Zira köylerin içinde kurulmuş enstitü hemen hemen yok gibidir. O kadar ki, enstitücüler şehir kadar Türk köyünden de nefret ediyorlar. Yalnız enstitülerden bazıları, köy kenarlarında bulur.duğu için o köylerin feimlerile isimlenmişlerdir. Işte Erzurumdaki Pulur köy enstitüsü bunlardan biridir. Maamafih adını taşıdığı köyü gprmek için enstitüden bir hayli uzaklaşmak lâzırn. Yalnız enstitü bu köyün halkına aid arazi üzerinde bulunuyor. Pulur köy enstitüsünü çok lutufkâr enstitü hoca ve talebelerile gezer, dolaşırken zihnim birdüziye bu nokta üzerinde durdu. Türkiyenin haritasmın ekserisi susuz ve ğacsız step parçaları üzerinde, şehre ve köye yan bakanlar tarafından tesis edilen 21 enstitüden biri içinde geçirdiğim saatler esnasmda Pulur köy enstitüsünü kurmağa çalışan bir zatm destenanını dinledik. Hulâsasını anlatayım; 1942 senesinin soğuk bir gününde Ankaradan gelen A. Korkud isminde bir öğretmen Erzurumda. adeta bir başka devletin sefiri gibi kumandalar vermeğe başlamış. Şehrin valisi ve memurları şaşkm bir halde bu kumandaya tâbi olmuşlar .Az zaman içinde Ilıca yakınmdaki Pulur tarlalarına hudud işaretleri konmuş. Köylüler telâşta. Nihayet Tanzimat devrinde büsbütün başka bir mantıkla yapılan istimlâk kanununun sakat maddeleri sayesinde ellerinden toprak alınan zavallı, şaşkın köylülere bilmem kaç bin lira dağıtılmış. Asıl hayret edilecek taraf, bu zatın Ankaradan her istediği emrin ve tahsisatın yıldırım süratile Erzuruma gelmesinde ve gönderilmesinde. Demek ki istenince bürokrasinin sıkıcı sürüncemelerinden kurtulabiliyoruz! Böylece miktarı şaşırtıcı olan bir meblâğla geniş bir arazi üzerinde yirmi parça binadan müteşekkil, nümunelerine Hasanoğlanda. Kepirtepede, Arifiyede... llâh. raslanan enstitü kombinelerinden biri vücude gelmiştir. Kadm mimarlarımızdan Muallâ Eyüboğlu tarafından çililen yeni bir plâna göre bugünkü 20 parça bina 70 parçaya çıkarılacak imiş. îçimden: Zavallı Türk köylüsü ve zavallı köylü çocuğu hâlâ bir fantaziye kurban ediliyor! Dedim. Hemen söyliyeyim ki b " proje durdurulmuştur. Herşeyden önce maksad ve gaye nedir? Köylüyü okuta cak muallimi yetiştirmek istiyoruz. Bu gayenin meselâ Erzurumdaki tatbikatı, elli sene evvel Yetimoğlu Ahmed Beyin bimmetile açılan ve gelişerek devam eden Muallim mektebini ıslah ile sanki elde edilemez miydi? Hayır! Bir gösterîş bir yenilik yapmak, böylece heyecanlı, arasıra büyük çapta politik tezahürlere ve sandalye ihtiraslarına vasıta olan hareketlere girişmek lâzım. Şuuraltl bir takım derin marazî cereyanları şuurüstü sathî delillerle süsliyen kimseler, şaşaalı hareketlere «etrafı sersem, kendilerini âlLn» sanarak hemen girişiyorlar. Bu noktayı kendisile münakaşa ettiğim değerli bir öğretmen, gayenin benim zannettiğimden daha büyük olduğunu heyecanla anlattı ve bana 4274 sayılı Enstitü kanununun onuncu maddesinin A, B paragraflarmı ve bunların pek muhteşem ve çok uzun 1, 2, 3. 4, 5, 6 nci fıkralarını okudu. Doğrusu şaşırıp kaldım. Maamafih sert realitenin sivri tarsflarmı göstererek delikanlınm taşkm ve güzel heyecanını boztnak insafsızlık olacaktı. Anlaşıhyor ki asıl yanlışlık, parlamentodan çıkan 4274 ve 3803 sayılı kanunlarda realite bilgisine dayanan bir kanun yapma sanatı yokluğunun cezasını, millî bütçe, millî varlık ve millî enerji bu suretle ödemekte v« hâlâ hesab sormaksızm ödemekte büunmaktatır. Ne an ödeyiı! Enstitünün bugünkü mevcudu 489 talebedir. Bu talebeler, enstitü çevresini teşkil eden Gümüşhane, Erzurum ve Ağn vilâyetlerinden toplanmıştır. Demek ki Gümüşhane ile hudud arasında îliiilllllllltllllllllllllllllllllllllllllılllllllllllllllllllll Sehir haberleri Hacca gittnek istiyenler Döviz almak için bir giinde 100 kişi müracaat etti Hacca gitmek istiyenlere döviz verilmesi üzerine, dün şehrimiz Kambiyo müdürlüğüne yüze yakın müracaat vaki olmuştur. Bunlardan ancak otuzuna permi verilebilmiştir. Şimdilik Bursa. Kırşehir, Eskişehir ve Ankara illerinden yapılan bu müracaatleri yakında diğer illerimizden gelecek müracaatlerin takib edeceği ve Kac yolcularının sayısının 2000 e yükseleceği anlaşılmaktadır. Hacca gideceklere 2000 Türk lirası mukabili sterlin veya mahallî para ve ayrıca yol ücreti verilmektedir. Ulaştırma Bakanlığı, Ciddeye husust vapur seferi yapmak üzere müracaat eden armatörlerin bu isteğini kabul etmiştir. Armatörlerin Nazım şilepi hazırlık yapmaktadır. Yol ücretinin 600 lirayı geçmiyeceği tahmin edilmektedir. Ilk gelen haberlere göre Hacca gideceklerin çoğu Mersin limanından vapura bineceklerdir. Komsu Memleketlerde Tarihçi nerede? eşad Feyzi Yüzüncünün geçenlerde «Sanatçı nerede?» baslıkb bir yazısını okudum. Gene hkracı muharrirler arasında güııden güne olgunlaşan bir kıymet teşkil ettiğini memnunluk ve takdirle gördüğihn bu arkadaş, o fıkrasında, yakın tarihimizin şeref dolu sahifelerini, gelecek nesillere öğretecek sanat eserlerinin yokluğnndan şikâyet ederek söyle diyordu: «Kültür tarihi, bugün realist roman devrini yaşamaktadır. En üstün ve yaygm edebî eser romandır. Dumlupuıarların, 26 ağııstoslarm, 30 ağostos zaferlerinin ve hattâ Atatürklerin romanını yazacak büyük sanatkân aramalıyız. Ne yazık ki, 25 yıl geçtiği halde Dumlupınarda yaratılan Türk harikasının, kurrulan vatan mucizesinin edebiyatı, henüz bizzat hâdisenin kendisidir ve Türk tarihinde yeni bir çığır açmış bulunan bu eşsiz zaferlerin sanat aynasındaki akisleri şimdilik bir hiçtir.> Değerli arkadaşımın, istediği öyle romanlar ki, heyecanlı birer destan gibi, son 2530 yıllık yakın tarihimizden, zaferlerimizden, inkılâblarımızdan ve Atatürkümüzün hayatından ilham alsınlar. Reşad FejTİ Yüzüncü, yakın tarihimizden gelecek nesillere armağan ola cak romanlar yazılmadığından ve böyle sanatkârlar çıkmadığından şikâyetçidir. Şikâyetini genişletip, bu vadide şair, edib, ressam, heykelhraş, bestekâr, piyes muharriri çıkmadığını da ilâve edebiliriı. Fakat benim asıl eksikliğini duyduğum tarihçidir. İlkönce 2530 yıllık millî hayatımızın tam ve mükemroel bir tarihinl, bir değil, askeri, siyasî, içtimai cephelerden birkaç tarihini yazmak lâzımdır. Evet, o büyük Atatürk de dahil olmak üzere, fanî şahıslara değil, yalnız ebedî halrikate tapan ve vesikalara dayanan tarihi er yazılmalıdır. Böyle tarihler yazılmadıkça arkadaşımın istediği jribi realist romanlar yazmak kabil olmaz. Halide Edib, Yakub Kadri, Reşad Nuri eibi bu devrin içinde yasamış olan edibler ve romancılar da o beklenilen eserleri vermeden hayata gözlerini kapadıktan sonra, yarınki nesiller, ancak, o tarihlerden ilham alarak eser yaratabilirler. Margaret Mitchell, «Rüzgâr gibi Keçti» yi yazmak için, galiba bir çocuk felci ile yatağından ve odasindan çıkamadığı uzun bir hastalık devrinde, Amerikan iç harbi tarihini, uzun uzadıya tarihlerden tetkik ettiğini söylemişti. İstiklâl Harbimizin, tam ve mükemmel bir askeri tarihi hâlâ yazılmamıştır. Gerçi Genelkurmay X uncu subesinin neşrertiği muhtelif kalemlerden çıkmış ve zaferlerimizj BJTI ayn tetkik ermis eserler vardır. Fakat muhterem muharrirleri danlmasınlar pek an edebî kıymeti haizdir. Bütün merakıma, (rayretime ve Hazreti Eyüb sabrı göstermeme rağmen. yarıda bırakmağa mecbur olduklarım vardır. Bir kısmı da dil jnkılâbı adına ortaya atılan tatsız, manasız, hattâ ölii kelimelere dört elle sa* rılmışlar ve acayib bir dil türlüsü Ue eserlerinin edebî kıymetini sıfıra lndirmişlerdir. Bu yüzden ben fransızca askerî eserleri, deniz harbi tarihlerini büyük zevk alarak okuduğum halde, sırf dil, binaenaleyh edebiyat bakımından bizimkilerin pek azını, zevkle okuyabiliyorum. Bu münasebetle aziz asker arkadaşlarıma. eserlerini şu konuştuğumuz dille yazmalarını, ivedilik gibi, yeni icad sinir sözleri eğer mecbursalar resmî kâğıdlara bırakmalarını tavsiye ve rica ederim. Zaferlerle dolu İstiklâl Harbi tarihine gtlince, bunu Genelkurmay Tarih Encümeni, hemen yazdırmağa başlamalıdu*. Yazılan eser, Orgeneralliğe terfi eden muhterem Ali Fuad Erden gibi, pek yüksek bir edebî kıymet olan, hem kılıc hem kalem sahibi bir zatın tetkik ve tashihinden geçirilmelidir. Bu generalimizin «Paristen Tih sahrasına» adlı eserinin tadı hâlâ damağımızdadır. Bir gün «Biz tarihi yaparız: fakat yazmayız» demiştim. Artık tarihi yazmak da bir vazife olmuştur. Bolşevizm çarlığa hayran Türk Cumhuriyetlerinin tarihlerinden Çarlık devrinin istilâ ve kolonizasyon siyasetini takbih eden kısımlar çıkarılıyor Sovyetler Birligine dahil Türk Cum bizzat bolşevikler dahi gülmüşlerdi ve huriyetlerl için, komünlst partisinin Çar devri âlimleri içinde böyle bir idkararile, bu cumhuriyetlerin tarih ensti diayı çirkin bulanlar bile çıkmıştı. *** tüleri tarafından, birer yeni tarih yazılmasına daha İkinci Dünya SavasınRus Çarlığının doğu Avrupada ve dan önce karar verilmişti. Kafkasyada esir ettiği milletlere medeDaha o zaman hazırlanmış bulunan niyet sunacak bir durumda olmadığı, bu tariiılerin bazıları. harb dolafısile. büâkis bu milletlerden birçok şeyler taba verilememiş oldutundan, harbin öğrendiği bir hakikattir. İçtimai, siyasî artık zafer ile bitmesi üaerine, basü ve hukukî teşkilâtı, iktisadî, ziraî, malî n'.alarma şimdi teşebbüs edilmiştir. ve inzibatî müesseselerini, kökü asırlaİlk revizyona uğrayan tarihin Kazan rın derinliklerine dayanan kültür miraTürklerine aid cTataristan tarihi> oldu sma malik bulunan bu milletlerden alan ğu anlaşılıyor. Sovyet İlemler Akade Ruslar, asırlar boyunca onlarm medenî misi Tarih Enstitüsü bu tarihte Çarlık tesiri altmda kalmış ve aldığı müessede\Tİnin istilâ ve kolonizasyon siyase seîeri ta zamanımıza kadar adlarile betinl takbih eden satırlan «büyük bir raber yaşatmışlardır. Rusların yıktığı hata» telâkki etmiştir ve Kus Çarlıgının Kazan, Astirlıan, Kırım ve Ural bölgeleistilâ ve kolonizasyon siyasetinin müs rindeki Türk siyasî varlıkları Kama Bult>et ve medenî bir hâdise olarak alın garlarının, Hazer Türklerinin ve Altınmasma karar vermiştir. Ondan sonra ordunun medenî, iktisadî ve siyasî misıra Başkurt Türklerinin tarihine geldi. raslarına konmuş devletlerdi. Bu ülkeTabina daha harbden evvel karar ve leri kıhcdan ve ateşten geçirmek surerilmiş olan bu tarihin elyazmaları, harb tile istilâ ettikten sonra, XVI. asrın sonsonrası havası içinde. yeni baştan tet larına doğru Sibiryaya akmağa başlıyan kik ve tenkid edilirken, So\yet İlimler Rus seli, XX. asrın başlarında, SibiryaAkademisi Tarih Şubesi, bunlara da nm güney bölşesi boyunca, Ural ile PaTataristan tarihinde görülen hataların sifik Okyanusu arasında bir şerid haaynııu bulmuştu. Uzun süren tartışma linde yayılmış bulunuyordu. Ural dağlardan sonra bu tarihin de yeni baştan larile Yenisey ırmağına dökülen Tunve yepyeni bir proğram dahiiinde ya. guska çayı arasında, bazan genişliyen, zılmasıııa karar verümiş ve bu hususta bazan incelmekte olan bu şerid Yenisey Izahh bir plan dahi çizilmiştir. Yapılan vilâyetinde birdenbire kesiliyor ve Ob, tenkidlerde gösterildiğine göre, Başkır Yenisey, Lena, Yakutka, Amur ve Usdistan tarihinin (daha doğrusu «Tarih suri kıyılarmda dağmık koloniler teşkil taslağının>) başlıca hatası, «Tataristan ediyordu. tarihinin taslaklannda dahi görüldüğü Çarlık Rusyanm ilimler akademisi gibi, bütün dikkatin Rus çarlığırun kolonizasyon siyasetini tenkid ve takbihe tarafından neşredilmiş olan etnografya hasretmiş olması ve Rus kültür ve ikti haritasına göre bu şeridin her iki tasadiyatının müsbet tesirinden asla bah rafında ve dağmık koloniler arasında büyük topluluklar halinde yaşayan müsediimemiş bulunmasıdır.» teaddid Türk. Fin ve Moğol gibi turanî Yeni progTama göre bu Türk memlemillteler vardı. Siberyaya dair bir çok ketlerine Rus istilâsı dij'e bir hâdise ilmî eser sahibi olan Rus müelliflerinvâki olmamıştır ve «Başkırt milieti den Yadrintsev bu milletlerden çöyle kendi arzusile ve göniiUU olarak Mosbahseder: kov Çarhğına llühak etmiştir> ve bu «iıtihaktan> sonra Kazan ve Ural böl«Siberya kabilelerinin, bir zaman Asgelerinde cereyan eden bütiln kanlı hâ ya tarihinde büyük rol oynamış kadim dise'er Rus Çarlığının medenij'et nuru milletlerin bakiyesi olduklan artık issaçmasından ibaret olmuştur. pat edilmiş bir hakikattir. Bilindiği gibi, Şunu da ilâve edelim kl tartışma Moğollar 18 inci asırda Çini, Iranı, Hinmevzuunu teşkil eden eser. Başkırdistan distanı fethetmiş ve bütün Avrupayı tarihinin yalnız birinci cildinl ihtiva kökünden sarsmışlardı. Onlara takaddüm edip, münhasıran Çarlık devrinl bahis eden Türkler 8 inci asırda Baykaldan mevzııu etmektedir. Aynı toplantıda İrana kadar yayılan bir imparatorluk plân ve programmın tanzimine karar kurmuşlardı. Parlak bir medeniyet yaverilen ikinci cild 3ovyet devrinden ratan Uygur devletini de cnlar kuranuştu ve Türkistanda hakimiyet sürdüklebahsedecektir. ri zaman bu medeniyeti. yüksek bir Rus MarksLstleri tarafından dahi pâyeye çıkarmışlardı. Tunguslar. sonvaktile «vahşet» tâbiri ile vasıilandınl raları Mançuların yaptığı gibi, Çini fetmış olan Rus Çarhğmin istilâ ve koloni hederek Liao sülâlesini kurdular. Muçzasyon siyasetini böyle şiddetle müd3 jiler ve Çurçjenler Amur havzasımn en faa ve idealize eden Sovyet ilim adam kuvvetli milletleri idiler. Çin tarihi, larnın hangi endişeler ile hareket et Kırgızların ecdadı olan Hakaslar ve Utiklerinde, bu sütunlardaki bazı yazıla nunlar hakkında bir çok derin hatıralar rımızda temas etmiştik, ve Sovyet dev yaşatmaktadır. Güney Siberyada keşferinde Rus kolonizasyon ve Ruslaştırma dilen ve cneçhul dillerde yazılmış sayısiyasetine hız verilmiş olmasının sebeb sız kitabeler; muazzam mezarlar ve nilerini de bu endiselerde aramıştık. hayet büyük miktarda zarif bir surette Velikorusya denilen Mosko^'a bölge işlenmiş tunc âletler, altın tezyinat, güsinden doğrudan doğruya İdil ve Ural müş kaplar. ziraat âletleri, demir silâhbölgelerine; Sibiryaya ve Türkistana; lar, değirmen taşları ve Altayda, Baycenuba doğru da Ukrayna, Kafkasya ve kal arkasında ve Yenisey bölgesindeki Karadeniz kıyılarına yayılan Ruslar, sun'ı sulama vasıtaları, kadim Sibirya ahalisinin yüksek medeniyetine delâlet yayıldıkları bölgelerde Rus olmıyan eder. Maden işletebildiğini nazara alırmilletleri parçalamak, Ruslaştırmak ve sak, Sibirya ahalisinin medeniyet sevibu suretle buralarda, daha ilerilere yüyesi hakkında kat'î bir kanaat edinebirümek için, birer Rus kalesi yaratmak liriz.> «... Ruslar Sibiryada yerleşmişgayesini güdüyorlardı. Halbuki Çarlık medenî bir hayat ve hatırı sayılır bir devTİnde bu bölgelere yajolmış olan Türk medeniyeti bulmuşlardı. Fatihler Ruslar, birçok Avrupalı ve Rus seyyah bir çok cihetten yerlilere medyundurve âlimlerinin şehadetlerine göre, daha lar: Yerlilerin bıraktıkları abideler mao zaman yerlilere karışarak kısmen asi denlerin keşfine yardım etmiştir. Seymile olmağa başlamış, kısmen tamamile yahlar Sibirya j'erlilcrinin kültüründe dejenere olmuş, kısmen de antropolojik, bir çok büyük ihtiralarm mevcudiyetipsikolojik, dil ve kültür bakrmmdan ni tesbit etmişlerdir. Ruslar arzulan Rusluktan ayrı bir millet haline gelmiş haricinde. ilklime uymak için, yerh'lerbulunuyorlardı. den bir çok jeyler öğrenmek zorunda kaldılar.»... Çarlığın İlimler Akademisi tarafından yeni müstemlekelerin tetkikine göndeAynı müellif Ural dağlarını aşarak rilen heyetlere dahil Rus ilim adamları ve misyoner teşkilâtlarına mensub pa Sibiryaya yayılan Ruslar hakkında da pazlar bu yerlerdeki Rusların tamamile şu satırlan yazıyor: «Irkî ve millî huesimile olmağa başladıklarını ve Rus susiyetleri koruyabilmek için millî küllukla manevî hiçbir rabıta hissetmiyen türün, fikrî inkişafın ve kullanılan veayrı birer topluluk haline geldiklerini 6aitin yüksek olması şarttır. Rusların itiraf etmekte, bu halin önünü almak Ural arkasına geldikleri zaman ne gibi için muntazam bir plân ve teşkilât da medenî bir seviyeye malik bulundukhiiinde yeni Rus takviye kafileleri gön larını ve ahlâkîfikrî seviyece ne kadar tasavvur deribnesini ısrarla ileri sürmekte idiler. aşağı olduklarını kolaylıkla Bu hususta Çarlar tarafından tanzim edebiliriz. Bizim kolonistlerin mümesedilmiş olan muhaceret ve Ruslaştırma sili Rus köylüsü idi. O buraya hiç bir programlarını tatbüat sahasma geçirmiş bilgiye malik olmadan geldi. Tabiate, olan bolşevikler, Çarhğın siyasetine de iklimin çiddetine vesair tabiî engellere vamdan îbaret bulunan hareketlerine karşı aavaşabilmek için hiç bir ilmî ve meşruiyet süsü vermek için, bu koloni fenni vesaite malik değildi. Ural arkazasyon siyasetinin «müsbet ve medenî sındaki Ruslar, üstelik dünyadan tectesir» lerinden bahsetmektedirler. Hal rid edilmiş bir vaziyette, sık ormanlara buki vaktile Çar misjonerlerinin bu ve tunduralara yayılmış bulunuyorlarkabil iddialarına Karl Marks ile beraber dı. Ziraatten ayrılmış olan bu kütle. BÜrü beslemeğe. yutıcı hayvanlar avlama, ve balıkçılığa başlıyordu. Hattâ, yerlilerin hiç bir tesiri olmadan medeniyetsizleşiyor ve barbarlaşıyordu.» Fakat iş bu kadarla kalsa gene iyi... Rusya adlî üb arşivindeki tıb heyetleri raporlarma ve bir çok Rus doktorlarmm şahadetlerine göre, bu müstemlekedeki Ruslar, siflis. tifüs. çiçek, akıl hastalıkları, ajyaşlık ve her türlü siflisin kaynağmı teşkil eden fuhşun, kıtlık ve açlıktan vücude gelen kütlevl ölümün mümessili bulunmaktadırlar. 18 inci asırda Ruslar tarafından getirilmiş olan bu hastalıklardan bilhassa siflis 1830 da bütün yerli ahaliye sirayet etmiş bulunuyordu. 1814 1816 yıllarında bu yüzden Turhay ülkesinin "bütün ahalisi mahvolmuştu. 1827 de bu hastalıklar Narim vilâyetini, 1844 te Ayan vilâyetini ve 18621878 de de Berezev. Yenisey, Lena, Tom, Tobol Baykal ve Kamçatka vilâyetlerini kasıp kavurmuş ve bir çok milletleri tamamile silip süpünnüştür. Muhtelif hastalıklardan 1768 de 20,000 Kamçatkalı, 1824 te Lena vilâyetinde bütün Tunguslar mahvolmuşlardı. Bunlardan başka, Sibiryadaki Ruslar arasında, kendisini mikrocefal, kretin, idiotizm, cücelik v j . şeklinde gösteren tereddi alâmetleri kuvvetle inkişaf etmekteydi. Doktor Şşapov Ruslardaki tereddi hadisesini bir emrivaki olarak kaydettikten sonra bunun sebebini dahilî Rusya hapisanelerinden buraya külliyetli miktarda sürülen caniler arasındaki hududsuz ayyaşhkla geniş bir surette yayılmakta olan fuhşun bir neticesi olarak kabul etmektedir. Seyyah Şapp Sibiryada Rus köylüleri arasuıda, bayramda âyinde, düğünde, herhangi umumi toplantılarda, evde, kilisede, her yerde ve her zaman hududsuz bir şekilde votka içildiğini hajTetle müşahede etmiştir. Orlamekfeb ve liselerde talebe kaydı başladı Dünden itibaren ortamekteb ve lijelerde talebe kayıd ve kabulüne başlandığı gibi, ortaokul ve liselerin okul bitirme imtihanları da başlamıştır. İmtihanlar ay sonuna kadar devam edecektir. Diğer taraftan gerek ilkokulların gerekse lise ve ortaokulların kadrolarının hazırlanmasına başianmıştır. Bu 6ene Bakanlık ortaokullarda öğretmenlerin ders Baatlerini 18. liselerde 15 saate çıkardığı cihetle az dersi olan öğretmenler lazla ders okutacaklanndan \Ticudlefine lüzum kalmıyan öğretmen veya yardımcı öğretmenlerin Anadoluda açık öğretmenliklere tayin edilecekleri anlaşılmaktadır. Dün gene tstanbul Kız Lisesile Cağaloğlu Kız Ortaokulunda. bu aene ortaokul ve liselere parasız yatılı olarak alınacak ögrencilerin imtihanları yapılmıştır. İmtihana 500 den fazla öğrenci girmiştir. Bugün de imtihana devam edilecek ve imtihan evrakı Bakanlığa gönderilecektir. Bakanlık, özel okul kültür dersleri »aatlerinde hiçbir değişiklik yapmamıştır. Dersler eski şekilde okutulacaktır. **• Yadrintsev diyor ki: «Sibiryanın bazı bölgelerinde Rus milliyeti üzerinde müessir bulunan ve Ruslarrn ırkl ve medenî hususiyetlerini zâfa uğratacak nisbette mühim bir yekun teşkil eden milletlerin mevcud olması keyfiyeti, bizi, gayriihtiyarî Rusları zâfa düşmekten ve yutulmaktan kurtarmak için, kolonizasyon yolu ile, yüksek ırkı daiml surette tecdid ve takviye etmek zarureti üzerinde düşünmeğe sevketmektedir... Fakat bunun için Rus nüfusu içinde kemiyetten başka keyfiyetin de üstün olması şarttır.> Fakat çarlık Rus muhaceretinin kemiyetile keyfiyetini aynı zamanda üstün tutamadı. Sibiryanın istilâsı üzerinden 300 yıl geçmesi münasebetile bir çar devri muharriri tarafından yazılan makalede deniliyordu ki: «Amerika bir asırda öyle bir muvaffakıyet ve terakki elde etmiştir ki biz onu hayalimizcîen bile geçirmeğe cesaret edemeyiz. Hattâ kumızı derililer büe medenileşmiş ve üniversite kürsüsünden ilmî hakikatleri telkin edebilecek adamlar yetiştirmişlerdir. Son zamanlara kadar köle olan siyahlar bile medeniliğe namzed bir millet haline geldiler, Avusturyalılar yaşadığımız 19 uncu asırda öyle bir terakki kaydettiler ki ve öyle yüksek bir medeniyet yarattılar ki Sibiryah Ruslar bu. husuîta rivayetle bile malumat sahibi değillerdir... Ya Sibirya?» Evet, ya Sibirya... Rusyanm Avrupa ve Asya kısmındaki milletler nazarmda zindan ve menfanın müteradifi haline gelmiş olan «Sibirya» tabiri bu hususta koca bir edebiyatın doğmasına sebeb olmuştur. Yukarıdaki satırlarda gördüğümüz gibi, çarhk devri âlimlerinin bile iftihar edemedikleri bu zindan hayatmı, bolşevikler bugün idealize ediyorlar. Çünkü kurdukları ve bütün dünyaya teşmil etmek Utedikleri de bundan ibarettir. Sağlık Müdiirü Sağlık Müdürü Dr. Faik Yargıcı, SiUvri kazası dahilindeki dispanser ve köy ebelerinin çahsmalarını inceledikten sonra jehrlmize gelmiştir. Belediyenin bütçesi Belediye Daimî Encümeni dün toplanmış ve Belediye tarafından encümene verildiğini yazdığımız 19 milyon açıkh bütçenin müzakeresine başlamıştır. Müzakerede Vali ve Belediye Reisi Dr. Lutfi Kırdar da bulunarak durumu açıklamıçtır. Belediye. İç İşleri Bakanlığına müracaat ederek eklm aylığının verilmesi için Bakanlığın yapmayı kabul ettiği iki milyon lira yardımdan mütebaki kalan bir milyon liranın itasını ve müteakıb aylar için de *** icab eden tedbirlerin ahnmasını lstemiştir. Pulur köy enstitüsü, köy enstitüleriLimanımıza gelecek Arjantin nin en gencidir. Şimdiye kadar hiç bir kruvazörii rr.ahsul vermemiştir. Bugünlerde enstiLa Argentina kruvazörünün limanımızı xitünün son smıfını teşkil eden 59 kız ve yareti için bir tören programı hazırlanmışerkek delikanlı imtihanlarını verecek tır. Gemi 1825 eylul tarihleri arasında liziyaret edecektir. İrtibat heyeti ler ve köy hocası olacaklardır. Bereket manımızı kruvazörii bir motörle Yeşilköy açıklannda versin Pulur köy enstitüsü, diğer mü karşılıyacaktır. Gemi çehri 21 pare topla masil müesseselere göre bir bakımdan selâmlıyacak, mukabelc edilecektir. Kabata; bahtiyar vaziyettedir. Zira yirmi köy önünde demirliyecek geminin süvarisi karaya çıkarak Valiyi, komutanları ziyaret edeenstitüsü şimdiye kadar hayli kurban cek ve bu ziyaretler iade olunacaktır. Akverdi. Sözde yeni bir evkaf rejimi ya şam Deniz Komutanı tarafından 40 kişilik ratmağa çalışan 3803 sayıh kanunun bir akşam yemeği verilecektir. Ayın 19 unda denizcileri Abideye çelenk koyacak13 üncü maddesi, hakikatte köy öğret Arjantin lar ve ayın yirmisinde şehir gezilecektir. menliğini bir trajedi haline getirdi, hiç 21 inci gün serbest olup ayın 22 sinde Heybeli yoktan manasız bir arazi ve toprak me mektebi ziyaret ve orada bir ziyaîet tertib selesi ortaya çıkardı. Yeni Millî Eğitim edilecektir. 23 üncü gün serbett olup 24 üncü günü akşamı Vali ve Belediye Reisi tarafınBakanımn bu trojediye nihayet verecek dan bir veda suaresi verilecektir. Eylulün yoiu çok güzel bulduğu söyleniyor. yirmi beşinde gemi limanımızdan ayrıl»Enstitücülerin anlattığına göre eylul ba caktır. şında Maarif Vekâleti Büyük Millet Bin ton çimento ithal edildi Meclisine 3803 sayılı kanunun bu boEkonoml Bakanlığı Beyruttan 1000 ton çizukluğunu tamir edecek bir kanun promento almıştır. Bunlar, yakında memlekejesi sunacaktır. Gerçekten de dün gelen timize gelecektir. İstanbul gazeteleri bu müjdenin doğru D.P. ocak kongrelerî 15 olduğunu yazıyorlar. Pulur köy enstitüsünün önümüzdeki ayda mezun olacak ilk 59 mezununun, şimdiye kadar diğer enstitülerden çıkan ve hiç yoktan perişan bir hale getirilen mezunların bir fantezi uğrunda düşürüldükleri geçim ve telâkki çukuruna düşmiyerek millete ve devlete maledilmeleri. onlaı için büyük bir talih eseridir. Başka enstitülerden çıkan ağabeylerinin sık sık gazetelere akseden maceralarından kurtulacaklan için sevinen enstitü delikanlılarının şimdiki Ma«rif Vekiline karşı izhar eyledikleri sevgi ve minnete bilhassa işaret etmek isterim. Bu hâdise, enstitülerin tedricî surette hadisatın tabiatine uygun bir şekle sokulacağını gösteren bir harekete mukaddeme sayılsa yeridir. Mirza BALA eylulde başhyor Demokrat Parti ocak kongreleri 15 eylulden itibaren başlıyacaktır. Bu yılki kongrelere bilhassa ehemmiyet verilmektedir. Rize ve Edirne şilepleri Finlandiyadan hareket ettiler Denizyolları İdaresinin Rize ve Edime {ilepleri Finlandiyadan, Etibankın satın aldığı 12887 metremikâbı maden direğini yüküyerek. limanımıza hareket etmijlerdlr. Memleketimize 580 ton kakao tahsis edildi tnglltere İase Nezareti, memleketimize ekim 1947 eylul 1948 devresi için 580 tonluk kakao çekirdeği kotası tahsis etmiştir. Ticaret yerine kabahat yapan bir tar/are şirketi müdürü LEONAROO İki neşriyat davası Vatan gazetesi muharrirlerinden Muvaffak thsan Garanın. «Yurd» mecmuasında çıkan bir yazıdan dolayı mezkur derginin tahibi Alâeddin Ören aleyhine Asliye Birinci Ceza açtığı neşren hakaret davası, îki gün sonra enstitü mezununun bu Mahkemesinde davalımn üç ay mahkumiyetlle neticelenlunduğu Hasankale köyündeki köy mişti. Yargıtaydan nakzen gelen bu davanın mektebierini işler bir halde görmeğe üç celsedenberi devam etmekte olan durujması dün sona ermis ve Alâeddin ören, bu gideeğim. sefer bir buçuk ay hapse ve 50 lira para cezasına mahkum olmuştur. Aynı zamanda «Alay» isimll mlzah mecYazıları itibariie Türkiyenin en muasının da sahibi bulunan Alâeddin Ören aleyhine bu mecmuada çıkan bir yazıdan büyük ve en güzel ötürü Sabahaddin Ali tarafından açılan neşS İ N E MA Mecmuası ren hakaret davasına da dün Asliye Birinci Ceza Mahkemesinde devam edilmiştir. Bu davanın dünkü celsesinde, esas hakkmda mütaleasını serdeden Savcı, «Alay» mecmuasında çıkan «Bakın hele» başlıklı yazıyı, SaÇ I K I Î O R . bahaddin Aliyi halkın husumetine maruz bıİçlrtdekiler: Yedigün'ün tavzihini rakacak mahiyette gördüğünden, sanığın cezalandırılmasını taleb . etmiştir. Muhakeme, bekliyoruz Yıldız okuyucularile sanığın müdafaasını İazırlaması için talik konuşma Bahriyelilerin çok beedilmiştir. ğeneceği bir film romanı. Bir kamyonun marifetleri ŞEHRAZADIN 3808 plâka sayılı kamyon, Beşlktaşta Kum Prenses Yayınevi P. K. 49. Şişli iskelesinde manevra yaparken Ahmed adında bir amele, kamyonun üzerine doğru geldiğini zannederek kaçmak istemiş ve muvazenesini kaybederek denize düşmüştür. O esnada iskeledeki kalaslardan biri kırılmış ve bu yüzÇalışmamıza ve verimine tesir eden den gene işçilerden Dursun adında bir çocuk amiller, irade terbiyesi bahislerini de bacağından yaralanmıştır. Yaralı tedavi »1tına alınmış, denize düsen Ahmed kurtanlhavi olan mıstır. BU MEŞHUR TABLONUN İSMİNİ BİLİYORMUSUNUZ ? Uört asır evvel yapılmış olmasına rafmen La Joconde'un renkleri hâlâ bonılmamış ve tablo parlakhgını oldnğıı gibi mohafaza etmiştir. Yeni eşarpınızı secerken Vakko eşarplannin renklerinin de sabit olduğunn hatırlayınu! Şen Şapkanın di£er bir mamnlâtı olan Vakko eşarplan memleketln Uerl gelen tuhafiye mağazalannda satılmaktadır. Toptan tevri yeri: tstanbnl, Yenlcami No. 46 dadır. PRENSES C. H. P. liler ve Demokratlar: Muvaffak olmak için Karneci'nin şu kitablarıru okuyun: DOST ve insanlar KAZANMAK üzerinde tesir yapmak Bu eser Amerikada 7.341.000 tane satılmıştır. Altıncı basımj yayılmıştır. Cildli 2 liradır. «AirFrance» tayyare şirketinin İstanbul şubesinde Türk yolculara karşı fena muamele edilmekte olduğu, bir müddettenberi almaya başladığımız şikâyet mektubfarından anlaşılmakta idi. Biz buna akıl erdiremeyip neye yoracağımızı kestiremezken mevzuu bahis fena muamelelerin gittikçe fazlalastığıru, hattâ şirketin İstanbul müdürünün şikâyetçi Türk yolculara kendi bürosunu işaretle «Burası Fransadır, kimse karışamaz!» diyecek kadar işi ileri götürdüğünü öğrenmiş bulunuyoruz. Tabiî ticarî bir şirk«t müdürünün yolculara fena muamelede bulunurken böyle bir masuniyet vehmetmesine ne Idmse inanır, ne de icabmda alâkalı makamlar aldırış ederler. Binaenaleyh bu nokta üzerinde durmıyacağız. Bizim işaret etmek istediğimiz nokta TürkFransız münasebetlerini inkişaf ettirmeye memur bir şirket elemanlarınm vazifelerini ne kadar yanlış anladıklarıdır. Ticaret yerine kabahat yapan bir şube müdürü her şeyden ev\'el AirFrance'm menfaatlerine karşı çalışıyor demektir. Allah yardımcılan olsun! SÖZ HÇR KUTUPHANEOE. BULUNMASI LÂZIM GELEN BİR ŞAHESERPİR l. • AR.İF BOLAT KİTABEVİ • SÖYLENEK İş Başarmak Sanatı SIT aylılî ı c aylık AITI ayhk SenellK ÇALIŞMA HAYATIMIZ Büyükçekmecedeki Çöplüce yolu üzerinden kitabıru okuyunuz. geçen bir arabacı, yoîun kenarındaki henYazan: MAHİR ERKMEN dekte devrili bir kamyonet görerek keyfiyeti mahalli jandarmaya bildirmiştr. Kamyonetin Fiatı 150 kuruş. içinde bulunan ağır yaralı bir eahıs CerrahTevzi merkezi: KÜLTÜR Kitabevi paşa Hastanesine kaldırılmışsa da ifade veremeden ölmüştür. Yaralının hüviyeti tcsbit Büyükçekmece yolunda esrarlı bir kamyonet kazası ve 20 lisana tercüme edilmiştir. Cildli 250 kuruştur. Abone Şeraît ' Nüshaa 10 kuruştur. için S O O Kr. 800 . 1500 o 2800 » İURS Z £ i Bartc lcır snr Ki • » o Neşhur Adamlarııı Neçhul Tarafları 50 meşhur adamın hayatını anlatır. 150 kuruş. Hepsi ÖMER RIZA DOGRUL'un tercümesidir. 161». 290ı 540C İKİNCİ CILDİ ÇIKTI. AHMED HALİD KİTABEVİ D İ K K A T Gazetemize gönderilen e\Tak ve yazılaı neşredllstn edllmesin İade oiunmaz. tlânlardan mesuliyet kabul edilmez.

Bu sayıdan diğer sayfalar: