May 12, 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

May 12, 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“iş e. 12 MAYIS — 1935 ki inme Vapurculuk TURK ANONİM ŞİRKETİ İstanbul Acentalığı Liman han, Telefon: 22925 Trabzon Yolu GÜNEYSU vapuru 12 May: PAZAR saat 20 de Rizeye ka dar, Izmir Sürat Yolu SAKARYA vapuru her hafta PERŞEMBE © günleri sanat 16 da İstanbuldan İZMİRE ve PAZAR günleri de İZMİR. DEN İstanbula kalkar. üsküdarda satılık hane Güzel manzaralı, gayet kulla nışİr, içi dışı boyalı, 650 metre mü- rabbar 7 oda, hava gazı ve su tesi- satı, hamam, büyük (bahçesinde meyva ağaçları,çiçekler ve limon- luk, kuyu, havuzlar, ve Amerikan #istemi kümesler, fıstık ağacı. Tramvay durağı solunda Yaz - macı Şerif sokağı No. 9 - 13 numa: ralı hanede komşulara müracaat . (4266) e A iş arıyorum 25 yaşındayım, lise son sınıfta» tâsdiknamem vardr. İngilizce fransızca bilirim, hesap ve türk sem bilhassa kuvvetlidir. İstenen miktarda kefalet ( gösterebilirim Ayda net altmış liradan aşağı ol mamak üzere iş arıyorum. Gün - ie vazifeyi geceye tercih ede- Adres; Kadıköy Poste Restan teA22 116 — RAGASTANIN OGLU — HABER — Akşam Postasi Dele Temaları ve imanları ime Umum arsı ma Devlet Demiryollarının bitişik hatları üzerinde (Haydarpaşa —. Samsun, Eskişehir — Elâziz, Alayunt — Balıkesir, Afyon — İzmir — Bandırma, Ulukışla — Kayseri, Mersin, Çankırı, Adapazarı) kul. | lanılmakta olan vakti hareket tarifeleri 14/15 Mayıs 935 gece yarı- sından başlıyarak değiştirilecektir. Bu tarifeler muhterem yolculara aşağıda yenilik ve kolaylıkları temin etmektedir. 1 — Şimdiye kadar Eskişehir — Konya yolu üzerinden işlemekte olan Toros sür'at katarları, bundan sonra Haydarpaşa — Ankara — Boğazköprü — Ulukışla — Adana — Fevzipaşa yolundan gidip ge- eceklerdir. Adi katarla 24 saatte katedilen Ankara — Adana mesafesi, To- *o3 sür'at katariyle 15 saatte katedilecektir. 2 — Toros sür'at katariyle seyahat dolayısiyle Haydarpaşa — Adana arasında mesafesi uzayacak herhangi iki istasyon arasında yol- | cular, gidecekleri hakiki mesafe ne olursa olsun, bu iki istasyon ara- sındaki en kısa yol ücretini ödeyeceklerdir. 3 — Ankara — Samsun — Ankara, Ankara — Izmir — Ankara arasında haftada iki defa seri birer yolcu katarı yapılmıştır. Bu katar- larda birer yataklı vagon ve yolculara bulundukları kompartımanlar- da ucuz tarife üzerinden sıcak yemek verecek yemekli — furgon bu- lunacaktır. Şimdiye kadar 32 saatte yapılan İzmir — Ankara yolculuğu haf. tada iki defa işleyecek seri yolcu katarlariyle 25 saate indirilmiştir. Adi katarla 34 saatte yapılan Samsun — Ankara yolculuğu yolcu katariyle 30 saate indirilmiştir. Şimdiye kadar Samsun — İzmir münasebatında yolculuk, Aw- karada bir gece kalmak suretiyle inkitaa uğramakta idi. Yeni ihdas olunan seri İzmir katariyle Samsun tarafından gelen ve Samsun tara- fıma giden Eskişehir — Afyon — İzmir istikameti yolcuları inkitasız yollarına devam edebileceklerdir. il Sö liği inhisarlar U. Müdürlüğünden:| Idaremizin Cibali fabrikaâı oahçılığı 18 — 5 — 935 tarihine mü. sadif cumartesi günü saat 14 de pazarlıkla talibine ihale (o edileceğin- den istiyenlerin 300 lira teminat va rasiyle birlikte Cibalide levazım ve mübayaat şubesindeki alım komisyonuna müracaatları. (2345) KAŞE 4 — Haftada iki gün Bandırma tarikiyle İstanbul — İzmir B NEOKALMINA seferlerinden başka haftada iki gün Haydarpaşa — Eskişehir — İz- mir arasında kara tarikiyle de iki seri münasebat tesis edilmiştir. Adi trenlerle 34 saat tutan bu yolculuk haftada iki gün 25 saatte yapılabi- lecektir. 5 — Haftada bir defa işlemekte olan Haydarpaşa — Elâziz ya- taklı vagon servisi iki defaya çıkarılmış ve bu hatta ucuz tarifeli bir yemekli vagon servisi de ilâve edilmiştir. 6 — Toros katarlarının Ankaradan geçirilmesiyle haftada bir defa Adanada aktarma suretiyle Ankara — Elâziz — Ankara #ra-| larımıza asılmıştır. Fazla izahat sında yataklı vagon servisi temin olunmuştur, * ve şimdiye kadar 57| larrmıza baş vurmalarını dileriz. ——— Grip- Nevralji - Baş ve Diş ağrıları- Artritizm - Romatizma saatte yapılan Elâziz — Ankara yolculuğu Toros katarlariyle 44 saate indirilmiştir. Bütün şebeke üzerindeki yolcu 46rvisini gösterir ilânlar istasyon almak istiyen yolcuların istasyon (2498) — RAGASTANIN OĞLU — 13 sızlıkla nihayet: — Ne düşünüyorsun?.. Zanneder- sem müneceimlik edecek bir gece de- ğiN Şu göğe bak. Kranlık değil mi? Yıldızar nerde?, Saklanıyorlar.. Kor- kuyorlar. Çünkü benim kalbim bu gökten çok karanlık! dedi. — Manfred! — Evet.. Evet. Gök bile bana damla ışığı çok görüyor. Gene gezinmeğe başladı. Lantene, ağır ve sert bir sesle sor- du: —Ya sen, kafesinde dolaşan hasta Aslanım! Sen ne düsünüyorsun?.. — Hiç! Dolaşıyorum yalnız! Otur- mamak için dolaşıyorum, Nasıl ki de- min dolaşmamak için oturuyordum. Canım sıkılıyor Lantene! Niçin, ne vakittenberi.. Bunu şeytan bilir yal- nız! Benim bildiğim bir şey varsa; Öl- mekliğim lâzımdır, — Deli olma Manfred! — Dinle!, İyice bilmiyorum, dün mü idi, evvelsi gün mü? İki keşişe rastla- dım. Benden manastırlarının yolunu bir sordular, Sarhoş muydular, yoksa; ben mi sarhoştum ?.. Onlara yolu tarif ettim. O vakit beni takdis ettiler.. Du- A bana ağırlık verdi.. Gülmeğe çalışan Lantene — Amin! dedi — Dinle! Madam Greguvarın İşve- leriyle şenlendirdiği meyhanede bir| #işe eski sarap İçmeğe gittim. Madam Greguvar kadehimi doldururken du- daklarımdan öptü, Bu öpücükle eski Sarap dudaklarımda midemi bulandı- Yan iğrenç bir iz bıraktı. — Saygısız seni.. Bunu Madam Gre- #uvara söyliyeceğim. — Dinle!. Daha bitmedi. Gece do- laşırken Maladr'ın evinden çıkan Jan OO We ümit : Sü Manfred saklıyamadığı bir sabır. elimi tuttu. Yüzüne baktım, Ağlıyor- du, Sebebini sordum. Sevincinden ağ- ladığını söyledi, Koşarak gitti. Jan dö Piyetr'in bu sevinci zehirli bir şarap gibi içimi parçaladı sandım.. Soluyarak durdu. Sonra, yumruklarını pencereden karanlığa doğru uzatarak ve söyle dikleri hıçkırıklarla yer yer boğula- rak, devam etti: — Ey Paris! Utanmaz Paris! Cina- yet yatağı Paris! Kalpleri çiğneyen fahişelerin, aldatıcıların Parisi! Ey Paris! Senin evlerin, sokakların, gü- rültün, sessizliğin, insanların, yalan- cı, gönül çalıcı, utanmaz, her açılan kucağa kendini atan kızların.. Bunlar bana istirap veriyor.. Hele bu açılan kucak bir Kralın olursa!. Manfred bir şişe yakalıyarak bü- tün kuvvetiyle duvara fırlattı. Gözleri kan çanağına dönmüştü. Yumruklarını sikti, Sonra parçalanan şişeyle beraber sanki kalbinde de bir şey kırılmış gibi sükünet buldu. Lantene onu çok bedbaht görüyor- du: — Hastalığın o kadar mühim olma- dığı gibi ilâcı da senin elindedir. Pa- ris seni üzüyor mu?. Onu terket! Dünya çok büyüktür. Manfred titreyerek: — Ne söylüyorsun? dedi. — Serbestsin kardeşim! Benim gihi ne vazife ne de aşk seni bağlamıyor. Dünya, önünde açılan büyük bir saha- dır. iyi bir atın, iyi bir kılıcın var, Av» rupa harp gürültüleri içinde boğulu- yor. Her yerde kurtlara karşı koruna- cak kuzular ve. Belki bunlarla ken- dini avutursün! Lantenenin sesi titrek bir hal al makdı. Manfred hıçkırıklarla ağlamağa baslar — O halde hemen polis müdürüne haber verelim! — Aptallığın lüzumu yok. Işi gö- recek biziz. Mösyö dö Monklarm bu işe burnunu sokacağını İşitsem onu e- vine kapatırdım! Fakat soytarı ne bunları gördü ne de duydu. Çünkü o, sahilde bu gemici meyhanesinin yanında değil, Luvr'un Cizvitliği kuran papas İgnas dö | Loyola : içinde küçük kapının yanında ve onu muayene ile meşguldü. Bu kapının önünde bir asker ağır ağır geziniyor du. Bu bir nöbetçiydi. Ara sıra duru- yor, esniyor geriniyor, hafifçe ıslık çalıyor, gene yürümeğe başlıyordu. Bu asker, iri yarı bir adamdı. Yelpaze gibi kızıl sakalı, mavi göz- Teri, kısa bir sini müthiş fakat yumu. | şak ifadeli bir yüzü vardı, Öldür! Denince öldürdüğünü bil meden bu işi yapacağı süphesiz olan Ba imi Bu nöbetçi hem sıkılıyor, hem de düşünüyordu. Acaba ne düşünüyordu? Ya birkaç büyük bardak içki içeceği meyhaneyi ve yahut dün kalçasını çimdiklediği, kendisinden bir randevu ve belki de daha bazı şeyler istediği hizmetçi kı- zanı! Birdenbire bu dev yapılı herif du- rTarak kaba bir Alman şivesiyle ho- murdanmağa başladı: — Ey Allahım. Ey Rabbim! Ne işi- tiyorum. Bu Almanın işittiği şey kemanla çalman bir hava idi. Yüzünde evvelâ bir hayret, sonra sevinç, sonra derin bir hüzün dalga» landı. Elleri bitişmiş, göğsü kabarmış, gözleri yaşla,dolmuş olduğu halde dinliyordu. Kemanı sesi uzaklardan geliyor ve bu iri yarı askere vatanından bir koku getiçiyormuş gibi boğuk boğuk aksediyor, gençliğini yaşadığı dağları, çimenli vadileri, tahta kulübeleri, gö- gün mavilikleri içinde kaybolan karlı tepeleri, meleyen sürülerin; sarışın, mavi gözlü kızların dolaştığı kırları ona hatırlatıyordu. Yavaşça: — Çoban havası! diye mırıldandı. Isviçre alaylarinda bu havanın ça» , lınması'idam cezasıyle yasak edilmiş ti. Çünkü bu hava daüssılaya sebebi- yet vererek bir çok intiharlara, firar- lara yol açıyor, bu suretle bu alayla» rın mevcudu azalıyordu. Nöbetçinin bıyıkları heyecanla tit. riyordu. Gözleri karardı, nihayet tat ir tatlı ağlamağa başladı. — Çoban havası! Oh bu çoban ha- vasıdır! GRE

Bu sayıdan diğer sayfalar: