14 Ağustos 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

14 Ağustos 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

*s AĞUSTOS — 1935 25 yıl hapisanede kalan Gönüllü Mahpus Hatıralarını anlatıyor (i Sing-Sing'den çıkanların iş bula- mamaları onları gene düşürür HABER — Akşam Postası - Enbüyük casus teşkilâtı reisi anlatıyor: Babil kulesi efsanesi 20 Dünyanın şimdiki vaziyetine çok ' uyan bir misal olabilir! — Buna rağmen uyuşturucu | — 1914- 1918 facialarını bir maddelerin ticareti gibi kalpazan | imparator, bir kral, bir devlet şefi Üçüncü masal Pittaburg şehrinden birkaç milig - Tam radium getirttim. Sing Sing ha - Pishanesinde, bence hiç te lüzum ol - madığı halde bu servetin başına bir de bekçi diktiler. Hastalarımın bunu çal- Mmıyacağından emindim; ancak hapis- hane idaresi bir hırsızlık olabilir kor- kusuyla tirtir titriyordu. Bütün mah- Puslar bü iğne başı büyüklüğündeki Madenin kocaman bir servet teşkil e - deceğini bildikleri halde dönüp ona bakmadılar. Radium hâlâ yerindedir? Siz buna ne dersiniz? Mahpuslar kendilerine verilmiş i - aneyi dışardaki işsizleri doyurmağa verdiler; mahpuslar bir ilâcın denen- Mesi için neticeyi bilmedikleri halde kendi vücutlarınm tecrübe tahtası gi- bi kullanılmasına ses o çıkarmadılar ,bilâkis bunu kendileri istedi; mahpus lar yükte hafif pahada ağır radiyu- . hastaneden çalmağa kıyışamadı - ME, Neye tekrar dönerler? Hürriyetleri verilmiş olan mahpus - lâra, hapishaneden (ayrılırken ek - #eriya bakarım, Kendilerine on dolar da para verirler. o Üstlerine yepyeni bir lâcivert elbise (giydirilir. Bu el - biseleri hapishane lerzihanesi yapar. Kapının önünde hapishane memurları onu divanı çekerek çok tehlikeli olan hürriyet yolunda — adımlarına dikkat etmesini öğütlerler, Sabık.mahküömlar cebinde paraları çıngırdatarak en son esaret kapısının eşiğini meydan © okuyucu bir biğimile geçerler ve kendi dedikleri gibi “ir maktan aşağıya,, inerler.. Irmaktan aşağıya (o inmek, denize dökülmekte olan © Hudsonun gittiği Yere, yani Nevyorka varmaktır. Hür - riyetlerine Kavuşanlar tıpkı Hudson Irmağının, atlântik Okyanosu derin - liklerinde kayboldugu gibi, Nevyor kun derinliklerine dalarlar. Orada es. ki mevcudiyetlerini © gizliyerek yeni! varlıkları için titriyerek (o korkar ve| saklanırlar. Bunları eski çeteleri ya: | hut yeniden kurulmuş bir kumpanys Onları hemen kucaklar. Veya adam - “ağız kendini korumağa savaşır. Sos Yeteğe kendine namuslu bir yer arar. İşte bu kertede de namuslu ve şe refli geçinen insanların o budallıkları kendini gösterir. Bunlar küçük dükkânlarında, bü - vi. frtitelarında, — boslamarında Yahut çiftliklerinde hapisten çıkmış birisini kat'iyyen çalıştırmak istemez. ler, Namuslu denilen o adamlar eski mahpuslar arasında hiç fark gözet. Mez'sr, Hapisten mi çıkmış? bu yeter, | Eğer adamcağız hüviyetini gizliye- Tek kendine bir yer bulsa bile açık göz | #eçinen namuslulardan birisi çok geç Meden onun mahiyetini meydana çı- arır ve zavallı adam sokağa atılır. Darağacı kaçkını Genç bir delikanlı hatırlıyorum. Bu focukcağız birisini yaralamış; yara - lanan adam birkaç gün sonra ölmüş olduğundan hapse mahküm edilmişti. Sing Singde beş altı yıl kadar yattık. sonra çikti. Hapishaneden ayrılırken de “bir da- gelmemeğe,, söz verdi. Bununla be- Taber birkaç ay sonra, ayni delikan - im kapımı çaldığını gördüm.0 artık Üni adam değildi. Yüzünde hapisha- Neden çıktığı günkü azim ve karar ye- Yine şimdi düşük çirkin bir ifade kaim Himuşta, Üstü başı kir | içinde idi. Taşı uzamıştı. Bana dedi ki: > Olmuyor işte doktor! Elimden len her şeyi yaptım. Muvaffak ola Madım, Gittiğim her yerde hapisha - Neden çıkmış bir adam olduğumu öğ- içiyorlar ve beni kapı dışarı ediyor- We Nihayet fabrikalardan birinde | bir iş bulmuştum. Ustabaşı olarak Pakat bu da uzun sür- Medi. Bir gün tenbel işçilerden birini yn herif birdenbire yüzüme — Hele bak, hele darağacı kaçkını herifin zoruna hak! Ne diye dırlanıp duryorsun. Sing Singde sesin çıkmı - yordu!!! demesin mi? Hemen üstüne atıldım. Kavgamız uzun sürmedi Patron gelip bizi ayır- dı. Kavgamızın sebebini işitince dö - nüp bana: Jak; kâğıtlarını göster bakayım! dedi, Kâğıtlarımı ona verdim. Yazı - hanesine döndü; polise telefon etti - ğini işittim. Odadan çıkınca, kâğıt - larımı geri vererek: — Allahısmarladık Jak.. Artık se- ni burada tutamam! deyince aklım başımdan gidiyordu: — Fakat ben burada iyi çalışıyor - dum!.. Sözümü kısa kesti! — Münakaşaya hic Jak... Ren burada hapishaneden çık- mış adamları o çalıştırmam! Bundan başka hüviyetini de benden gizlemiş « tin,, bunun üzerine ben de: Gizlememiş olsaydım beni işe alır « mıydınız? dedim ama, o hiç cevap ver- meksizin paramı gidip almam için e- lime bir tediye pusulası verdi. Çıkıp giderken, bütün (fabrika arkamdan kıs kıs gülüyordü. İşte hep böyle oluyor. Bir adamın Sing Singden çıkma olduğunu nasıl öğreniyorlar bilmem, fakat öğreniyor- lar işte... Demek ki Sing Sing insanın sırtma ıslak bir gömlek yapıştırıyor. Doktor sizi görmeğe geldim, çünkü... dedi ve sözünü kesti, — Haydi Jak; hiç çekinme söyle, Sana yardım için elimden geleni ya - pacağım.... Haydi!... — Doktor; yaman bir haldeyim. İş yok, para yok, umut yok.. Sing Sing" den çıkma arkadaslar buldum. Bunla- rım yaman plânları var. Muvaffak o- lursa hayatımızın sonuna kadar bizi Floridada yuştacak; muvaffak ol - mazsa İskemlenin üstünde üc, heş da- kikaya kadar kuruluruz. Eğer bana yardım elinizi uzatmıyacak olursanız onlari» birlikte yürüyeceğimi hisse - diyorum. Aman doktor aldanıyorsu - nuz; sizden para istemiyorum İş is tiyorun iş. Ne iş olursa olsun yeter- Kİ bir lokma ekmek paramı tedarik e debileyim!.. Bu delikanlı münakaşa edilemiye - cek kadar doğru söylüyordu beraber onu denemek istedim. Cebim- | den çıkardığım yirmi doları kendisine uzattım. Kat'iyyen reddetti: — Hayır dektor hayır. İstediğim bu değil. Çok teşekkür ederim, Bana ha- pishaneden bahsedilmiyecek bir iş 1â- zım. Bunu istiyorum. Yoruldum; çok yorgununı doktor. Eğer mukavemet i- çin kimse bana yardım etmiyecek o- lursa, arkadaşlarla birlikte sürükle - nip gideceğim.. Ne yaptığımdan size ne? Yalnız şu kadarını söyliyeceğim: Jakı kurtar - dım, Bugün Jak oldukça zengin bir a- damdır. İşi müsaade (ettikçe sık sık bana gelir; fakat hapishane işine da. ir aramızda bir tek söz geçmez. Eğer iyi bir kapıyı çalmak düşüncesi aklı- na gelmeseydi; çoktan öleki dünyayı boylamış olacaktı, Herhalde söylediği çete ile birleşecek ve yolun sonunda Florida plâjlarını değil ölüm iskem - lesini bulacaktı, Hapishanenin bir ata sözü var. dır: o “Gelmesi (o lâzım © olanlar muhakkak buraya (o düşerler,; bun- dan (başka bir söz (daha vardır: “Bir kere doğru yoldan çık - tın mı, artık bir daha dönemezsin,. Fakat bu sözler ne mutlu ki çok defalar doğru çıkmıyor. Bununla be- raber yüzde elli doğruluğunu kabul edebiliriz. Bu yüzde elli nisbet te ken- disini namuslu sayan insanların yü- zünden oluyor. İşte Sing Sing üstüne olan sözle - rim burada bitti SON, lüzum ça) bunula ! lık da devam edip gidiyor değil mi?... , Sir Bazil benim sözlerimi hiç i- şitmemiş gibi kendi kendine söy- leniyordu: — Evet raporlar çok güzel ya » zılmıştı; mükemmel raporlardı on lar doğrusu!... Gene alaylı alaylı gülerek: — Görüyorum ki sabırsızlanı - yorsunuz; sorgunuzu başka bir bi- çimde sormağa hazırlanıyorsu - nuz... Ne demiştiniz? “Dünya u - luslarının sonsuz barışa erişecek- lerine inanıyor musunuz?,, Fakat benim söyliyeceğim mütevazı dü- şüncemin ne ehemmiyeti olabilir ki?... En yüksek mukadderatı kur muş olan Tanrının tâ kendisi değil midir? Entelicens Servisin şefi bana burada dini efsanelerden birini | anlatmağa başladı: — O günlerde bütün yeryüzün- de bir tek dil, bir tek söz vardı. Nuhun silesi biribiriyle şöyle söz- leşti: “Gelin bir şehir, bir de kule ku- ralım; kulenin tepsei göklere var- sın; oradan korku tılsrmını kapa- lım ki, oğullarımız ve nesillerimiz yeryüzüne dağılmasm...,, Bünun üzerine Tanrı yere nidi ve kuleyi gördü, sonra da kendi kendine dedi ki: “Şunlara bak hele; bunlar bir İ tek dil konuşan bir tek ulus oldu- / lar. Hem de Tanrıya karşı kibir ve İ azametle çalışmağa başladılar. Tasarladıkları işi gerçekleştirme» İ lerine hiçbir şey engel olamıya - cak; haydi aşağıya inelim de. bun ların artık biribirlerini anlıyama- maları için dillerini karıştıralım.,, İşte bunun üzerine dünya ulus- larının kendi kanlarını dökmesi için silâhlanma yasası indi... Ben ! bu masalda Tanrı mertebesine çık mak istiyen insanların çılgınlığı için iyi düzülmüş bir temsil görü- yorum... Silâh (hem savaşa, hem barışa; insan oğullarının kötülü - ğünü kökünden kazımağa olduğu kadar onun iyi bir varlığma; çalı- şıp çaablamalarını mükâfatlan - dırmağa yahut bunları mahvet - meğe yarar... Tufandan kurtulan Nuhun oğulları Babil ve Nineva- da kan selleri akıttılar; bir kristal parçalar gibi o medeniy&ti kırdı - lar; bizim de 1914 de yaptığımız gibi Irakı altüst ettiler... Ne yapa- lum Babilin mukadderatı böyley - miş?... Bundan birkaç ay evvel Başba- kan Adolf Hitler, o kadar entri - ka, o kadar kızgınlık ve pazarlık- la başarılabilen ve ırmaklar dolu- Su insan kanı temsil eden Versay barış muahe:lesini parçalayıver » di... Böylece sanki hiç olmamış, hiç yokmuş, sadece bir hayalmiş gibi tarihin bu sayıfası bir tek vu- | ruşla çevrildi, Şimdi bembeyaz ve yazısız bir sayıfa karşısındayız. Sir Bazil derin bir düşünceye dalmış gibi sustu. Bu sessizliğe ben de saygı gösterdiğimden uzun zaman sesimi çıkarmadım, Sonra dilimin ucuna gelen sorguyu söy- leyivermekten kendimi alama - dım; kadar yakından yakına takip et - miş olan we o acıklı günlerin içyü- zünü herlassten iyi bilen sizin gibi bir zate: Fnsanlara barış ve kar - deşlik beşmreti vermek vazifesi yükletilecek! olursa, ne dersiniz? Yaşlı adam sanki “neye ya - rar?,, demek istiyormuş gibi bir i- şaret yaparak: beni susturdu.Uzun zaman mütereddit davrandığını gördüm. Sonra' da alçak bir sesle söze başladı: — Onlara denim ki: “Yetmiş üç yaşmda bir ihtiyarım; talih be- ni insanların hilelerini kırmağa; onlarda doğan kin ve nefret deha- larını haber almağa, bu kinin or- taya attığı bütün azapları görme - ğe memur etti... Bama yükletilecek müjdecilik sözlerine başlarken on lara sorarım: 1 “İnsanların bu faciayı, hele i - lerlemiş olan fen dolayısiyle büs - bütün yakıcı yıkıcı bir hal alacak bir felâketi tekrar görmeğe ta - hammülleri var mıdır? Binlerce kıtal ve harabinin meyvesiz ve boş birer ders halinde kalması mümkün müdür?,, Ihtiyar burada yorulmuş gibi durakladı, sonra aynı yavaş sesle devam etti: — İşte Entelicens Servisin uzun zaman yaptığım en büyük şefli - ğinden bende kalan ders budur... Burada tekrar © umutsuzluğu gösteren bir işaret yaparak: — Fakat benim söylevim kime ve neye yarıyabilir ki?... dedi. En büyük tanrisel bir sesi kendileri ne “biribirinizi sevin,, dediği hal- de buna aldırış etmiyen insanlara benim cılız sesimin ne tesiri olabi- lir?,, , İşte Sir Bazil Tomson'un hatı » ralarınm bir kısmı böylece bitti, —SON— Bezden sandalla sevyyahat Amerikalı bir kadın, resimde gördüğünüz, bezden yapılmış “Ka- no,, ile Amerika sahillerinde 525 mil mesafe katederek bir rekor kır- mıştır. , >. yi - hr EİN İŞ a 1936 olimpiyatlarını 250,000 kişi seyredebilecek TE eş tee 1936 da Almanyada yapılacak olim piyatlara Hitlerciler büyük bir fızia hazırlanmaktadırlar. Resmimiz, yapılan stadın bir parçacığını göslermek. İ tedir. Alman stadında, olimpiyat yarış larını 250 bin kişi seyrecektir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: