21 Ağustos 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

21 Ağustos 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HABER — Akşam Poslan Japonların intellicens servisi Çini nasıl zaptediyor No. barış yoliyle Gandide'den Yük telâş göstermedi. Yalnız kendi - kendine sövüp sayarak bir daha bir tongaya basmamağa (ant içti, Biraz) Beç kalmıştı doğrusu. İ Rusun odasında da çok kıymetli iki kürk sırrakadem basmıştı. Rusun şü- Yadan buradan toplamış olduğu kıy - metli malümatın hepsi bu kürklerin İçinde idi, Joyonyalı ise odasından uyuşturucu maddelerle dolu beş kavanozun yok olduğunu gördü. o Bu kavanozlardan | birine notlarını gizlemişti. Rus kay - bolan kürkleri için masasınm üstüne bir zarf dolusu ruble Japon da bir Zarf dolusu Yen bulmuştu. Rus hapı Yutmuştu, Çünkü Rusyada G.P,U, nun hiç şakası yoktur. İnsanı hemen kur-| Şuna dizer. Zavallı casus ne yapaca-| İm şaşırmıştı. Daha (o şimdiden her tarafı zangır, zangır titriyordu. Ja - bonyalı ise görünür görünmez dere - ede sararmış ve mukadderata boy - Nunu eğerek gülümsemişti » Viskiyi büyük bir dikkat ve itina İle getirmiş ve üç casusa hizemt et - MİŞ olan Çinli garsona gelince, tanye- Ti ağarırken otelden — çıkıp gitmişti. Gitmesine sebep de babasının ağır bir surette hasta olduğunu bildiren bir telgraf alması idi! İki ay sonra bizim uyuşturucu mad- deler satıcısı, Kvantung ordusu. İ tihbarat servisinin bütün şubelerinin toplu bulunduğu Hsinking © şehrine Varınca, şefi kendisini çok soğuk ve alaylı Wir biçimle karşıladı. Bununla raber 6 hiç aldırış etmedi. Şifahi ra- Porunu vermek için şefle birlikte oda- Ya girdi fakat orada şefin uyuşturucu Maddeler ihtiva eden beş kavanozu ir dolaptan çıkarması (o adamcağizı Serseme döndürdü. Daima soğuk kanlı olan İngiliz bü | a Mi garson on bir kadehi. hiç do - dehe 2 ABizn getirmişti. On ikinci ka- "Se İçenlerin artık farkına va - uyg Tacakların anladığı için biraz “KU İlâcı atıvermişti. Görüyorsunuz > Çinli garson meğerse Hsinking ka- “ar&âhının bir memuru imiş. Demek ki bizim gizli istihbarat şu- “MİZ bütün uzak doğuda ve hele Çin- iç, İngiliz İntellicens Servis adam - Arım! hi gözden kaçırmamaktadır. Japonyanın Lâvrensi iü Pransanm Pierre Lyautey'ni Ge - *ral Kolso karşıladığı zaman Kvan- ME ordusunun erkâmharbiye başka a idi, Bu genera! yapılan işlerin baş- Melesi, özlü idi. General Koiso Fran- » gelen misafire vaziyeti anlatır. $n hikâyeye şu sözlerle başlamıştı: Bizim kıtalarımız önceden istih- a zabitlerimiz o gitmeden, yahot “Nine. bu zabitlerden © olmaksızın "bir vakit yolaçıkmazlar,,. te #e alponyanm Çinde takip etmek- 21 “tün siyasayı bu sözler pek gü - pa anlatabilir, Mançurideki o Japon ağ ihtiyatta tutulmaktadır. Onu çekiç makin mümkün olduğu kadar inİtler, Mevcudiyeti kâfidir. Fa - ii Orduyu büsbütün uyuşturmamak ul, Un günü birinde muhakkak anması Kizrmgelecektir. Arıs yoluile istilâ isinin “barış yoluyla istilder,, deni - tüze, Şimdilik düşündüğümüz yalnız da, Sindir. Tüngeneral Daikara i- G” ettiği &izli istihbarat şubesi de he başarmağa memur olmuş - Na Bu general aJponyanın Lâvren- uz boşu boşuna © kazanmış bir ya, eğildir. Şimdi onu bu adla ta- uk, > Eskiden de Albay (miralay) Uşima Adıyla Sibizyayı bir baştan $ma kadar at sırtında dolaşmış- Ni; F â t si Kvan; Ta begi dür. ç tÜrmer, tung ordusunun İstihbarat #on derece önemli bir teşekkül- ile yiz bir Mançukuo haline ge - katıp Stediği Çinin #stilâsını çok ün bir surette hazırlamaktadır. En, çanları yalnız bütün Çinde de- N cemaatinin kalabalık bulun - saman SOYDAN samemimez: duğu bütün Asya ülkelerinde çalış - maktadırlar, Avrupanın Çin denizleri (Oüstünde en ileri karakolu olan Mong - Kohg bir İngiliz sömürgesi (müstemleke - si) bilhassa gözönünde tutulmakta - dır. Filipin adaları Oo çoktanberi huşusi tetkik mevzuudur. Hsinking istihba - rat şubesi Hollânda sömürgelerinde olduğu gihi Hindistanda da çok has - sas ve açık gözdür. Malaka yarım a - dasiyle Singapor hiç bir dakika akıl - dan çıkarılmamaktadır. Buraları da- imi nezaret altindadır. Ingilizlere rekabet İngilizlerin İntellicens Servisi As - yada Japon rakipleri karşısında çok bocalamaktadır. İlk önce ırk meselesi vardır. Bir In- giliz ne kadar makyaj yaparsa yap - sın, hüviyetini ne kadar gizlerse giz - lesin hiç bir vakit tam manasiyle bir Çinliye benziyemez; halbuki Japon- ların Çinlilere tıtapıp benzemeleri ve onlarla birlikte yaşamaları o kadar kolaydır ki. Çinli ile Japonyalı ayni ırktandır. İşte bu, Japonlarm lehine olan bir şeydir. Sonra da dil meselesi geliyor: Her ne kadar bu dil işi Japonlar için de büyük güçlük olmakla © beraber, İngilizler için aşılması mümkün olmu- yan dik ve sarp bir yamaçtır. Hsinking istihbarat şubesi memur - larını nasıl devşirir Bu çok karmakarışıktır. Ve anla - şılması güç bir iştir. Uzun zaman - dır Çinliler arasında yaşıyan Japon- lardan bile çince dilini okuyup yaz - masını bilenler pek azdır. Çinin Sintaksi (Nahvi) aJ-—ponun- kile taban tabana zattır. İyi tahsil görmüş bir Japonyalı Çin dilini o - kumasını: bilir, Fakat yamma işi bis - bütün başkadır; bunu ayrıca bir u - sulü vardır. Bu dili konuşmakta ise güçlük büs- bütün artar. Çin dili (Otek sözlüdür. Halbuki japonca öyle değildir. Güçlük Çinde daha artar çünkü ku- zey Çinden olan bir adam güney ve - hatı Çinlisinin konuştuğunu hiç an - lamaz. İşte bunun içindir ki istihba - rat şubesi, memurlarını hele ikinci üçüncü sınıf memurlarını hep Çinde bir nesilden beri «'urmakta olan ana ve babadan doğmuş Japonların ara - sından seçer. Bu Japonlar çince öğretilmekte o - lan mekteplerde ilk tahsillerini yap -| tıktan sonry Japon harbiye mektebin- de zabit olarak © yetiştirilmektedir. Meslekleri | zabitliktir. Ve doğrudan ruya istihbarat teşkilâtına male - dilirler. Yalnız birtakım Budist pa - pazları bu devşirme (usulüne istisna teşkil etmişlerdir. Jâponyadaki Bu - dist papazları çince öğrenmeğe mec - burdurlar. Çinin birçok © yerlerinde Budist papazlarının hâlâ çok büyük nüfuzları olduğundan bunlardan bü- yük istifade edilmektedir. (Devamı var” Sünnetçi Ahmed ikametgâh ve muâyeneha- nesini Sirkeciden Sultanahmet Yerebatan caddesi 40 numaraya nakleylediğini saygılı müşteri- sreine bildirir. Ali ismail Haydarpaşa hastanesi bevliye mütehassısı Urologue — Operateur ğ Babıâli caddesi Meserret ote-'ğ li 88 numarada her gün öğleden! sonra saat ikiden sekize kadar. ihtiyarlık — maskaralık değil! K İhtiyarlar nerede gençler “Amma ettin ha, diyeceksiniz. Şimdi de yaşlılığı mı müdafaa e- deceksin!.. Belli ki, insan yaş'anı yor işte... Yüzü buruşuyor, beli bükülüyor, damarları serteliyor...! Bazan başta saç, gözde kirpik ve fer kalmıyor. Deynekle yürüyen - ler, yokuşa gelemiyenler, yerinden kıpırdanamıyanlar oluyor.. İhti - yarlık, maskaralık değil de nedir a bayım!,, Ben de sana diyeyim ki, “öyle amma a bayım; ihtiyarlık neve göre maskaralıktır? Bu hayatın maskara olmıyan tarafı neresiydi? Gençliği mi? Gençken maskara ol. mamak mümkün değildir, dene- mez. Fakat “dinçlik ve her şeye eli erme,, manasına, maskara ol mamış bir gençliği göze alırsak, ihtiyarlık bunun yanında düşüyor öyle mi? Fakat bu iki hali reye birbirine vurursun? Sen, genç. ken genç, ihtiyarken ihtiyarsın! Hem düşün ki, seninle birlikte koca bir nesil de ihtiyarlamıştır. Senin sevdiğin sevmediğin, be ğendiğin beğenmediğin, hepsi göçmüş, hepsi yaşlı başlı, fakat tecrübe sahibi insanlar olmuşlar: dır. ... “Genç gibi neye olmuyorum? dersen, kendini maskara edersir. işte.. İnsan, tabii olan şeyin yuka- rısına sıçramak isteyince maskara olur. Onun.için, insana gençxer de maskaralık nasip olabilir, de- miştim. Amma sen diyeceksin ki: — Bırak, genç olayım da maska. ra olayım... O vakit, ihtiyarlığın maskaralığını tercih et azizim. e 4d Bence ihtiyarlık, hiç yornağa gelmiyen; tatlı ve rahat muhafa zası lâzım gelen; geçmiş, — faka! umarım ki hiç boş geçmemiş — bir hayat devresinin emniyet etti ği şeydir. Tabiidir.. İhtiyarlığı “maskaralık,, diy: tarif ettikleri zaman — bele bir düşünün — onun, tabii ve yavaş sürüklenişinden, geriye doğru bir hareket çıkarmak istedikleri zaman değil midir? İhtiyar, genç gibi ol. mak isterse, işte o vakit maskara olmuştur. Bunun için daha şid . detli sözlerde bulunabilir. Fakat biz şimdi, ihtiyarlığn ne zaman, sadece ““maskara'ik. olduğunu aramakla meşgulüz.. vü | İhtiyarlık, yalnız kendini in. kâra savaştığı, gençliğe filen he- ves ettiği vakit maskaradir. Genç kayıtsızdır. İhtiyar, içinden "ağ- sız olsa bile, yaşadığı müddetçe hayatın hudutlarıma bir çeki di. zen vermiş, kendini tanıyar bir) adamdır. Yaş ilerlediği >akit, bu! bağları çözmek istiyerek, barak. | lar kımıldamadığı, soluk kes'idi.! ği, ve eller titrediği halde nereye| gidecektir? Geçenlerde, az çok gençlerin köşesi denebilecek, gürültülü; boş ve üzüntüsüz Jâkırdıları çok bi. lokantaya iki ellilik girdi. Biri kadın, biri erkek olan bu iki Xişi- ye ben “ellilik,, diyorum, Siz ka. dma, kendisine iltifat için “kırk beş,, hattâ “on sekiz,, diyiniz Er. keğe.ise kırk yeter.. Çünkü kırk yaş, erkeğin hâlâ fırsat saydığı yaşlardandır. . Fakat bunlar, amma görmeliy- diniz,, nasıl giyinmiş, nasıl süsler! mişlerdi! | Erkek kaşlarını yoldurmuştu Dudaklarının üzerinde bıyıklarını! cezve kulpu gibi inçeletmişti. Boy nundan doğru inen inek gerdanı gibi sarkıntıları yüksek Lir yekö ile örtmek, destek vurmak istemis- ti. Kadınsa, en parlak renklerden en eğri giyilen şapkalardan © ve tavşan olduğunu en ustaca belli e* miyen, üç dört kafalı büyük kürk atkılardan, kendine bir karmıval süsü takıştırmış, onun yanında ge. liyordu. Oturdular. Mirim Gençlerden biri yanımdakine başkaca bir dilde: “Amma ne miu yon!,, dedi. Bir başkası, karşısındakine yöz kırptı, İhtiyarlar, bir ara bunu nasılsa sezer gibi olarak alındılar bile. Ve birdenbire karşılarında beliri vermiş bu bıçkın ve umursuz cep heyi nasıl önlemek istediler bili-! yor musunuz! ?.. Tabit görünmek | le!, Her ikisi de, ellerinden geldi? kadar bir — “masumluk,, dem'ye- yim — uygun, şatafatsız ve *e3i, soluğu çıkmıyan bir çalım takın - mak istiyordu. Herkesin müzipliği bu hazin “geri dönme,, faaliveti karşısında dindi. Ve üzerlerinde barbar bağıran bir “gençlik sevda. sralâmetleri kolleksoyonuna,, 753 men, yemeklerini rahatça ve ar- tık kimsenin takılmasına. meyan kalmadan yiyebildiler. gibi olabilir? Bir daha da oraya gelmet'er, sanırım. Kendilrine uygun bir yer arıyacaklardır. y d v.. Fakat bu, ihtiyarlarla gen;ler katışmazlar demek deği'dir. Ha- yır... Bilhassa hayat, bunların biç biriyle beraber, birbirlerine ds. yanarak kurdukları teşkilâtla, ya- şanabilir bir hal alıyor. Fakat bi. ri, — hele ilerdeki — ötekinin. ye rini almağa delice çalışmıyıcak- tır. İhtiyarlığı maskaralıktan — e- ğer böyle bir şey varsa — kurlar. mak için her halde insan, ihtiyar olduğunu, maddeten göçtüğünü bilmeli... * Yaşlıların “genç kalışı,, na ge- linçe, istedikleri kadar içeri kur. vetlerini sağlam tutabilirler. İste. dikleri kadar gençler gibi meta. netli, azimli, tuttuğunu başarclar. dan olabilirler. Bu suretle ihti. yarlık, adama bir taç olur. Çok görmüş, çok bilmiş ve ye. tişmiş olmak tacı.. Bu, diploma gibi, hayatın ancak belli başlı bir devresinden ve çalışmasından son ra ele geçer. Bir de gençlik, mal di dirilik kuşağı vardır ki onu za manla bir müzeye koymak hâdise. si oldu mu, artık ikide bir, oru “alıp, alıp,, takar gibi bir budala lığa girişmemelidir. - Yaşlılık taç devridir. Fakat bu tacı — çar pazar manasına söyliyelim —- zayedeye çıkaracak kadar da, yaşlılıkta yoksul, düşkün olma - mak şartiyle... gr Yaşmızı bilmiyorum... Zalen bu yazıyı da — her hangi yaştı olursa olsun — kimseyi incitmek düşüncesiyle yazılmamıştır. ş

Bu sayıdan diğer sayfalar: