29 Ocak 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

29 Ocak 1936 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

29 SONKANUN — 1936 Mehmet Ali Memedali “Memet Ali,,... Hattâ “Memet Ali, de değil: “Memed ali,... Ne tostoparlak, ne yusyuvarlak başile kuyruğu ne kadar birbirine girift isim değil mi? Şüphesiz ki Memet Alilerin türlü türlüsü o - lur: Bunların uzun boylusu, kısa- st, esmeri, beyazı, güzeli, çirkini, velhasıl envaı çeşitleri vardır. Lâkin “Memet Ali,, dendimiy di, “Zübeyde Fıtnat,, hanım efen i dinin gözleri önünde kısa boylu, sarı papa. saçlı , şişman pençe Pençe al yanaklı, patlanguç göbek li, badi badi bacaklı bir adam te- cessüm ederdi: Kocası “Memed Ali. Bıktı. Usandı. Elâman dedi zavallı “Zübeyde Fitnat, O hanrmefendiceğiz bu “Memed Ali., den... Kalbine karşılık bir kalp; kendisine bir küfüv ara- mağa başladı. Ava çıktı. * o Fakat bıldırcın avına değil ha... Yar avına, Bıldırcın avcıları, bıldırcın av. lamek için ağaçları kara yelden ç Sarsım sarsım sarsılan ormanlara; © Yaravcıları da, yar avlamak için, geniş çarliston paçalarla muslin- Vi bacakların cazbant havasile sar. sım sarsım sarsıldığı dans salon - lara giderler . i “Zübide Fıtnat hanımefendi j oakanz saluse gin »e en geniş vaçalı bir monşerle dansa kalktı Saksafon zırıltısı. | Davul gümbürtüsü, Ve Bunların fevkinde birinci Viyolonun ince ve ilâhi nağmesi.. Bütün bunlar yelişmiyormuş gibi, bir de üstelik şampanya dumani- le başlar dönmüştü. o “Zübeyde Fıtnat” hanım, taşkın göğrü üze. rinde, meçhül erkeğin gençlik ha- pini ve kalp çarpıntısını hisset.! i, “Bleyd arjantiye çarliston,, Yaptıkları sırada anlaştılar, kavi-| iler. vi Hazır “Zübide Frtnat,, hanım| *fendinin “Memed Ali,, si Anka - Taya mühimce bir iş için gitmiş ti, Onlar da. Anlaşıldı değil mi? “Nasıl kavilleştiler anlaşıldı. Çarliston gençle “Zübeyde Fıt- Dat" hanım efendi babamızın oğ- İn ile babamızm kızı değilya... Ne! Yaptıklarını niçin . saklıyalım? Söyliyelimde siz de öğrenin: un en muhteşem otel İerinden birinde geceyi geçirme- #s karar verdiler. “Zübeyde Fıtnat, m yüreği tatlı bir heyecanla çarpıyordu. Da ba bu, kocasını ilk aldatışı, ilk Bünâh işleyişi idi. Bir taraftan da, melhuz tehlikeyi düşünüyor. Gittikleri otelde onlardan nü- tezkeresi soracaklardı. P Nüfus tezkeresinde, “Zübeyde a ım “Memet Ali,, beyle ev- olduğu yazılr idi. Buna rağmen gis kolunda başka bir genç var - bey... Uzun boylu, Oo esmer, favurili bir erkek... “Zübeyde,, m Aşıkı! Bunu oteldekiler an | er ve günâhı bilinen bir aça bütün erkeklerin baktığı - vivini va hast hir nazar. ls ona bakacaklardı. Böylelikle “Zübeyde,,nin kadınlık ihtiyacile kadınlık gururu da tatmin edile. Gelki aeaienaren Bindikleri otomebil otelin ka- pısı önünde durdu. İçeriye girdi - ler, Geceyi birlikte geçirmek iste. diklerini söylediler. — Lütfen nüfus tezkerelerini- zi ibraz eder misiniz efendim?... Mersi.. “Zübeyde Fıtnat,, hanım efendi öyle mi efendim... Pederi- nizin ismi “Ahmet Ragıp?,,...Ev- lisiniz... Zevceniz “Memet Ali,,.. Teşekkür ederiz... Sizin muamele- nizi otel defterine kaydettim... Tezkerenizi alınız efendim. Otel kâtibi böyle söyliyerek; “Zübeyde,,den aşıkına döndü: — Zatı âlinizin nufus tezkere - niz efendim?... Çarliston genç, cebinden tezke- resini çıkardı. * “Zübeyde,, nin kalbi salıncak- ta kolan vurur gibi tatlı tatlı hoop ediyordu. İşte, kâtibin yanında bir çok erkekler duruyor; ve sanki farkı- na vardırmamak istiyorlarmış gi - bi, otele yeni gelen bu genç ka- dınla genç erkeğin ahvalini tetkik ediyor ve kim olduklarını anlamak istiyorlardı. Bütün bu erkekler, o- nun “zevce,, değil, “metres,, oldu. ğunu öğreneceklerdi... (Ah, met - res olmanın zevki ah...) Evet bü tun bu erkekler, bu gece, bu ça- trim altında bir zina işlendiğini bilecekler; üzerlerine temmaz a - yının öğle kâbusu basmış gibi ya- taklarında dönecek, dönecek uyu- yamıyacaklardı.... Kâtip, “Zübeyde Fıtnat,,m a- şıkı tarafından uzatılan nüfus tez keresini de deftere kayde bağla- dı: — İsmi “Memet Ali,, bey... Pe- derinin ismi... “Zübeyde Fıtnat,,ın etrafında yer döndü, gök döndü, dıvarlar döndü, adamlar dödü... Ne?? “Memet Ali,, mi.. Yine “Memet Ali,, ha... Çarliston genç te “Me 7 med Ali, idi öyle mi?.. “Zübeyde,, her nedense, onun ismini evvelce sormağı unutmuş- tu... Şimdi ise: Fark ediyordu iş te: Oteldeki erkeklerin kendi hak kındaği nazarları değişivermişti.... Onlar, kendisile aşıkına, bu gece- yi aşk ve ihtiras ile geçirecek bir çift diye değil de, yanyana uza -! nıp horul horul horlayaraktan her hangi bir seyyahat yorgunluğunu dinlendirece k olan bir karı koca gibi bakmağa başlamışlardı. Odalarına çıktılar, Fakat bu buluşma, manasını, kıymetini kaybetmişti. Bu mace- raların kıymeti, biraz da esraren- gizliğinde ve tehlikesinde değil midirya?... Halbuki işte: “Memet Ali,.... “Memed Ali,,... “Memed Ali,nin biri gitmiş, öbürü gelmişti, Yine.. “Memed A- li,,,. “Memed Ali, Genç kadın, bu tostoparlak, yusyuvarlak, başile kuyruğu birbi rine girift ismi aşkma hitaben tek rarlaya tekrarlaya, akşam birlik . ta dansettiği sülün bovlu genç san Tefrika No. 24 Yazan: Murad Sertoğlu İşlerim aksi gidiyor. Metresimi bir odaya kapa- mıştım, bir hafta açlığa dayanamadan ölmüş. Kumarda da kaybettim: Ş bir türlü ölmüyor Geçenkisımların hülâsası Cem Sultan Roma Vatikar. Sarayında mahpustur. Papa Sekizinci İnosor: ölmek üzere dir. Sarayda birçok dalavere ler dönüyor. Sekizinci İnoson ölmek üzer. — Hayır, lüzum yok. Sana iti- #madım var. Şimdiye kadar aldık larım daima tamam çıktı. — Teşekkür ederim, Şimdi mü- saade ederseniz gideyim. — Durun öyleyse bir parça! Yako dikkatle dinliyordu. «— Şimdi babam ölür ölmez be- na derhal dört bin altın daha ve- receksiniz, değil mi? — Evet! Françesko ayağa kalktı. Masa- nın üzerinde duran altın keseleri- ni bir çekmeye koyduktan sonra pencerenin yanmda duran ucu püsküllü bir ipi birkaç defa kuv- vetli kuvvetli çekti. Tâ uzaktan bir çıngırak sesi duyuldu. Bunu müteakip kapıya yaklaşmakta ol- duğu anlaşılan muntazam bir a- yak sesi işitildi. Birkaç saniye sonra kapı açıldı. Ve Françesko- nun adamlarından biri olduğu an- laşılan bir adam içeri girdi. — Babam nasıl? Öldü mü? — Hayır senyör. Henüz ruhunu meleklere teslim etmediler. Papanın oğlu Françesko Sibo az daha ağır bir küfür savuracak- tı. Güç belâ dudaklarını ısırarak kendisine hâkim oldu. Yalnız diş- lerinin arasından: — Şeytanlar bana oyun ediyor- lar. Bugün bütün işlerim ters gili- yor. Metresim Beatrisi başka bir senyöra baktığından dolayı ceza- landırmak için bir hafta evvel Wir odaya kilitlemiştim. Bir baftacık açlığa dayanamamış, gebermiş. Dün gece kumar oynadım. İki vz altın kaybettim. Şimdi de babam bir türlü ölmüyor. diye söylendi. Bu fısıltıları odada bulunanlar ancak bir homurtu halinde duya- bildiler. Şimdi de sizi Vatikan sarayının tâ öbür ucuna götüreceğiz. Bura- da hizmetçilere mahsus küçük bir odada da büsbütün başka bir bâ- dise cereyan ediyordu, Kırmızı el- bisesinden kardinal olduğu anla- şılan bir adam gözlerini hiddetle bir rahip yamağına dikmiş kosu- şuyordu. Elbisesinin üzerinde papaya hizmet edenlere mahsus işaret bu- lunan ve ancak yirmi yaş larında görünen bu rahip yamağı kosköca kardinalin karşısında e2i- lip büzülüyor ve kekeliyerek ce- vaplar veriyordu. — Nasıl yaptığını anlat baka- lm! — Emrettiğiniz gibi muhterem kardinal. Verdiğiniz şişeden papa- nın içeceği suya üç damla ilâç dam! latım. Ve gece uyudukları odada .karyolasının yanı başında duran masanın üzerine bıraktım. Papa- nin bunu içeceğine kuvvetle emin- dim. Çünkü bana daha evvelce: “Her akşam yatağımın yanın Yaki masaya bir bardak su koy! Gece- leri içerim !,, diye emretmişti, Ben de her gece suyu koyar, ve sabah- ları bardağı orada boş bulurdum. O gecer 18 —Devam et! O gece? — O gece de ayni şekilde içine üç damla ilâç damlatmış olin - ğum bardağı yanındaki masam üzerine koyduran, Fakat sabahleyin odasına girdiğim zaman papa bar- dağı bitirmemiş, ancak yarısına kadar içmişti. Kırmızı elbiseli kardinal sakalı- nı sıvazlıyarak uzun uzadıya bir şeyler düşündü. Zihnen bir şeyle hesapladı. Sonra sert ve hiddetli yüzü yavaş yavaş yumuşadı. Sesi- ne de bir halâvet gelmişti. — Bu işte senin kabahatsiz ol- duğun anlaşılıyor, oğlum. Üzül ki gözlerinin önünde silindi de,| sunuz? onun yerine kısa boylu, sarı papa saçlı, şişmafı şişman, pençe pençe al yanaklı, patlangıç göbekli badi badi bacaklı bir adam; yani ko - cası tecessüm etti, Ve bu hayâl sabaha kadar sürdü. Sergüzeştinin manası kalma- mışlı; “Zübeyde Fıtnat,, hanımın arzusu tatmin edilmemişti!...... Binaenaleyh, hanrmefendi, şı - pın işi bulduğu aşıkını şıpın işi terk ile kendine şipin işi diğer bir aşık buldu. Fakat bu sefer, genç adamın ismini iyice tetkik etti ha.. Bu meşhur bir şairdi. Ve adı “Halveti füsun,, idi. “Halveti füsün,,.... Gözlerinizi ilham perisinin pu- sesini bekler gibi kapavın. Ve vec di istiğrak içinde başmı doksan derece mıktarı semaya kaldırın.! Tekrar edin “Halveti Füsün,,... iz Bir zevki bedii hissetmiyor mu- Ediyorsunuzdur her halde... Çünkü “Zübeyde Fıtnat” ha - nımefendi, koluna yaslanarak otel kapısından içeriye girdiği genç a- damın şairane ismini dudaklarım- da tekrarlıyor; ve bundan , bir ilâhi beste terennüm edermiş gibi mütelezziz oluyordu. Otel kâtibi, deftere “Zübeyde Fıtnat,, hanımefendinin ismini kaydettikten sonra, şair “Halveti Füsun,, beğe döndü: — Nüfus tezkereniz beyim?... Mersi.w Kaydedeyim... İsim: “Me met Ali,... Pederinin ismi.. “Zübeyde Fıtnat,, hanrmefen. di heyecanla atıldı: — Hayır, hayır!... “Memet A- li değil... “Memed Ali,, değil onun ismi... “Halveti füsun,.!! “Halveti Füsun,,!. Genç şair dedi ki: — “Halveti füsun,, benim na- mı müstsarımdır cicim... Asıl is- I mim “Memet Ali, dir... N Hikâyeci imdi ise babam mel diye mırıldandı. Fakat bu söz zehirli bir yılanın ağzından çilar yormuş gibi tüyler ürpertici, ket- kin ve insanı ürperten bir ahenk- le çıkıyordu. Yüzündeki tatlı :fa- deye rağmen gözleri korkunç bir ifade ile parlıyordu. Zazallı genç bu gözler karşısında sendeliyerek diz çöktü. Kardinal sağ elini tak- dis edecek gibi rahibin başına koydu. Yalnız başına biraz fazla tazyi ketmiş olmalı ki parmağın- da bulunan iri yüzüklerden biri- nin bir kenarı rahibin kafa derisi- ni çizdi . Bundan sonra elini çekti, Ve bir ıslavroz çıkardıktan sonra oda - dan çıkmak üzere kapıya doğru yürümeğe başladı. Rahip sordu: — Başka bir emriniz var mı? Muhterem kardinal? Kırmızı elbiseli kardinal kayıt- sızca başımı salladı. — Hayır, artık lüzum kalmadı. Genç rahip anlaşılan bir şey daha söyliyecekti. Tam ağzın, a- çacağı zaman birdenbire ellerini boğazma götürdü. Yüzü evvelâ kıpkırmızı ,sonra mosmor, daha İ sonra yeşilimsi ve &ri sonra da sap- sarı kesilerek boylu boyuna yere serildi. Kardinal ancak bir dakika sü- ren bütün bu manzaraları bir eli kapının tokmağında olduğu halde Rahip cansız olarak seyretmişti. yere serildikten sonra yanıma yak» aştı. Kalbini dinledi. Göz kapak larmı açarak gözlerine baktı: e — Netice mükemmel! diye dü- şündü. Bana verdiği zehirler doğ- rusu çok çabuk ve müsbet olarak tesir ediyorlar.. Bundan sonra sağ elindeki yü- züğü çıkararak dikkatle muayene etti. Yüzüğün alt tarafında ufacık ve çok ince bir iğne vardı. İşte za- vallı rehin yamağ'nı bir dakikad.. öldürerek cansız bir surette yerâ yuvarlıyan zehir bu iğneden deri- sinin altma akmıştı, Kardinal yüzüğü dikkatle mw- ayeneden sonra tekrar parmağına taktı; — İşte gevezeliği kat'i surette kesen ilâç, diye söylenerek kapı ya doğru yürüdü. e) (Devamı var) HABER AKSAM POSTASI (DARE EVI" Istanbul . Ankara Caddesi Posta kutusu: İstanbul 214 Tölgrat adresi : istânbul MABER Yazı işleri telotonu : 91079 idörevelân ,24319* ABONE ŞARTLARI Türkiye © Ecsebı Senelik taooMr Z700Mr. 6 aylık 3 oyun * ayi İLÂN TARİFESİ Ticaret ilânlarının satırı 12,90 Resmi ilânların 10 Kurustur, Sahibi ve Neşriyet Müdürü: Hasan Rasim Us Basıldığı ger (VAKİT) matbaası

Bu sayıdan diğer sayfalar: