22 Mart 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10

22 Mart 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Küçük çocuğunun hesaptaki bil gisini Kontrol etmek istiyerek sor du: — Sana buzün evvelâ beş, sonra iki, daha sonra da sekiz ve 10 ku- ruş versem hepsi ne kadar eder? Çocuk"biraz dürakladıktan ra meseleyi halletti: — Sen ver de baba, ben onlari nasıl olsa sayar hesaplarım! Bilmece Köprü © sabah bermutat gene asıktr. İşlerine giden ahali sabah ayazında kayıklarla iki tarafa geçi- yordu. Kataköyden ayrılmakta olan sandallardan birinin bir tarafında dört, diğer tarafında beş kişi vardı. Sandal beş kişinin bulunduğu tara fa fazla yatmağa başlamıştı. İhtiyar kayıkçı muvazeneyi bulmak için göyle emretti: — Bu yanda dört kişi var, öte yanda beş. Beşten biri karşıya geç sin de sandal doğrulsun! sons Buna rağmen sandal doğrulmadı, neden? Âsistan — Hastayı baylimıyacak msms? Operatör «— Lüzumu yok! Ameliyat ücretini söyler söylemez o zaten ba, yildir? — Demek ille benim damadım ol- mak istiyorsun ha delikanlı? — Hayr bu muhakkak Şart değil, ben kisımızı istiyorum! mek oğlum sizin bir camının kırdı | öyle mi? Pek dlâ yapmış. Eğer gürül. tü ederseniz ben gelir, öteki camları- | nızı da Fararım! — Amerikan karikatürü — landı kadın düştü! Serseri — Şu lâmbayı söndür, uy. kumu kaçırıyor! Piç Züppe'mi züppe, patavatsız mı patavatsizdır. Geçen gün bir mec liste gene pot üstüne pot kırdı. Bir | / aralık evlerimeden bahsedilirken bir yumurta yumurtladı: — Evlenmek mi? Dünyanm en büyük budalalığıt Birisi sordu: İ a | — Neden? — Çünkü dünyada hiçbir kadına | itimat caiz değildir! Yaşlıca bir zat müdahale etti: — İddianızı 6 kadar şümullendir- meyiniz. Belki sizin tanımış oldu: ğunüz kadınlar öyledir ama bunu derhal umumileştirmek insaflı bir — Bendeki de ama tali ha! Kadın. | harekât olmaz Dorla dolu bir vapurdan hisseme yi İ Bizim züppe asabileşti: — Rica ederim mugalata yap: mayınız, bütün kadınlara itimat ca” iz değildir. Biraz durdu, mecliste uyandırdı. ğı buz gibi havanın farkında olmıya- rak arsız bir cüretle devam etti: — Bana “niçin evlenmiyorsun?,, diye sonranlar var. Ben de onlara İ soruyorum: “Niçin? Başımı süsle. mek için mi),, Evlenenlerin akibe- tine uğramak için mi? Ben ömrü“ İ mün sonuna kadar bekâr kalacağım. Küstahlığn bu derecesine taham mül edemiyen deminki yaşlı zat in ce bir tebessümle taşı gediğine koy» du: — Babanız da boynuzlanmaktan i korktuğu için galiba ömrünün sonu na kadar bekâr kaldı, değil mi efen dim? i e. — e — Baba müjde! İmtihanda kaza. nırsam bana hediye etmek vaadinde bulunduğun dolma kalemi vermekten kurtuldun. Kazanamadım! — Anne, insana yapmadığı bir şöy için ocean verirler mi? — Hayr Yuvrum, bu haksızlık o- iur, — Öyleyse muallim bana - haksız yere oesn verdi, vazilemi yöpmamış. tım? Züppelik değil; orijinalite Nurullah Ataçm sarma cıgaradan, Selâmi İzzetin pilâvda pirinçleri hesaplamaktan, Burhan Cahidin rakıyı emzikle içmekten, Suad Dervişin çay yapraklarmı kavurup yemekten hoş'andıklarını biliyor mu idiniz? Bunlara züppelik denebilir mi ? Yazan: Osman Cemal Kaygılı Ben kendisini tanıdığımdanberi bir defn olsun hazır ciğara içtiği- ni görmediğim Nurullah Ataç, ge çen gün HABER'de sarma cıgara" nın, yani parmaklarla sarılıp dil ile sslatıldıktan sonra tekrar parmak» larla yapıştırılarak içilen, tıgaranım lezzetinden bahsediyordu. Gene, Nurullah o yazısında, Se lâmi İzzetin buna bir züppelik dedi- ğini söyliyordu. Fakat, Selâmininki de ukalalık değil miya? Züppelik müppelik, sen herkesin kâhyasımı" sin be adam? Nurullah, sarma cıga- radan zevk alır, bilmem kim de dol- ima cigaradan! Böyle parmaklarla sarılıp tükü. rükle yapıştırılarak içilen cıgaranın hazır cıgaralardan daha lezzetli olup olmadığını bilmem ama nargileye sade su yerine, mevsimine göre li mon, portakal, turunç, çilek, vişne, kayısı şerbeti, hatta ayran doldurup tömbekinin dumanlarmı bunların üzerlerinden geçirerek onu tokur- datmanın pek enfes bir şey olduğu" nu hana bir kere Mükrimin Halil söylemişti Şimdi, burada olmayan tarihçi E- min Aliyi bilirsiniz. Bu zat da ekse" riya nefes darlığma uğramayayım diye nargilenin Jülesine tömbeki ye- rine ıhlâmur doldurur ve marpuç- tan her duman çektikçe etrafmı mis gibi ıhlâmur kokusuna boğardı. Meşhur Merzifon şairi Salih Ze- ki ben bildim bileli kahvesini hâlâ “klâsik!,, şekilde içer. Onun, daima cebinde tağıdığı birkaç yasemin &€r İ gara ağızlığı vardır. Fakat o, bun- larla cıgara değil, kahve içer. Şöy“ le ki: Şair herhangi bir yerde koca fincanla önüne getirilen sıcak kah- veye soğuyup buz gibi oluncaya kadar el sürmez. Kahve buz gibi ol- duktan sonra © yasemin . cıgara ağızlıklardan birini çıkarıp onun bir ucunu kahve fincanma, bir ucunu da dudaklarına dayayıp kahveyi öy» le içer. Kahve bittikten sonra da mutlaka şu beyiti okur: “Pindar dahi kahveyi bu suretle içerdi,, “Sonra telvesinden ergovanlar bi- i gerdi!,, Nurullahın sarma usulile cıgara içmesine züppelik diyen Selâmi İz- zetin kendisi pilâvı asla kaşıkla ye- mez. Tıpkı yaz günleri kara dut yer gibi tabağın içindeki pirinç taneleri- ni kürdanla tutup birer birer ağzına götürür ve her pirinç tanesi ağzına gittikçe bir elile de cigara tabakası” nım arkasına birer nokta koyarak bir porsiyon pilâvda kaç pirinç olduğu» nu hesap eder, Tabii eder, bize ne, biz herkesin keyfinin kâhyası deği” liz ki tutalım da kendisinin sarma cıgaraya züppelik dediği gibi bizde | buna züppelik diyelim! Burhan Cahit, ara sira aperetif olarak içtiği birkaç yudum rakı için hiç kadeh filân kullanmazmış. egm HALİ ADADA Mahcup delikanlı — Tanışmak için nasıl bir vesile bulsam acaba? — Şişeyi mi başına dikermiş? Hayır! Burhan Cahit bazı akşam lar, aperetif olarak yuvarladığı * bir iki yudumluk takıyı memedeki ço- cuklara mahsus süt emziklerine dol- durur, sonra emziği ağzına alır ve gramofona da bir ninhi plâğı koya- rak onu öyle çekiştirirmiş! Bu münasebetle dün Nizamettin Nazif söyledi: Suat Derviş çayı pek çok sevdiği halde ömründe çay içmezmiş. Fakat buna mukabil çayı bir toprak tava" da iyice kavurur, sonra onu cebine, yahut çantasma doldurur, gezdiği, yürüdüğü yerlerde çayı trpkr kabak cekirdeği yer gibi çıtır çıtır yermiş! Bunu da bana Bakırköy hastaha- nesinin iç hastalıkları omütehassısı i doktor Kametettin gayet gizli ola- rak fısıldadı: Profesör Fahrettin Kerim yemek* lerden sonra katiyen karbonat filân almazmış. Lâkin o, her yemeğin üzerine tıpkı tuz, büber eker gibi birer parça karbonat ekip yermiş! Etem İzzet hayatmda, baklava nedir ağzıma koymamış ve ölünceye kadar da koymayacakmış.. Fakat | baklava yerine fmdıkla cevizi sakız kabağının içine doldurtup fırına ve- rir, fermdan çıktıktan sonra da bun ların üzerine tatlı ile gül suyu dök- türür, öyle yermiş ve bunları yedik- çe de ilhamı ve boyu artarmış! Pekâlâ âma, Selâminin sarma ci- garalar için söylediği gibi, bizde şimdi, bütün bunlara birer züppe- lik mi diyeceğiz? İlâhi Selâmi, dalgınlık ve yorgun- luktan olmalı, orijinalite ile züppe" liği birbirine karışıtırıyor. Osman Cemal Kaygılı bu kavrulmuş | İ canın eşkdlini tarif at! “ve sonra beni birçok yerlöre vari Halâskâr .. İk — Bizim Neclâ geçen Karde öyle bir iyilik 'yaptı ki Unutmayacağım. j — Ne Yaptı? göni — Geçen gün sinemada çer yorduk. Karşımıza hırsızlar Ayar Neclâ, olmasaydı yirmi lira girecektim. şi ww — Allah Allah! Neclânin kahramanlığını bilmiyordum: Nasıl yaptı? — Gayet basit sinemada pe Rİ . 7 mak suretile cebimde esast bırakmamıştı! : Vaız Papas kilisede varr ediyordu? — Size yapılan fenalığa mukabe le etmek İsanın emirlerine a9”. Mukaddes kitap “bir yans! g kat vururlarsa öteki yanağı” uzatmız!,, diyor. ve Kilisede bulunanlardan 8005 güzel bir kadın sordu: — Yanağımızın birini skn yıp da zorla öperlerse öteki du Eımızı mi uzatmalıyız. yok” daklarımızı mı? EVE pe di gr — gez Kalın (doktora, y sijen yerine yanlış bir g Erkek — Sevgilim, gops$

Bu sayıdan diğer sayfalar: