18 Ağustos 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

18 Ağustos 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ge CÇ Yazan; Soğoman Tehliryan — Çeviren: S.Ş. — İktiban ve tereime haklı mahfızdur — Vekilim bu vaziyetten memnun o'duğunu izhar etmek üzere gülerek bana bakıyor ve manidar bir şekilde gözünü kırpıyordu Vekilim doktor Kordon Ermeni teh- cirinden yegâne mes'ul Talât Paşa, tabirini arka arkaya müteaddit defalar tekrar etmek suretiyle jüri heyeti — ve hâkimler Üzerine tesir yapmak gaye - sini takip ediyordu. Nitekim muhakemenin cereyan tarzı na kapılan hâkim bu sefer bana düne- rek ayni mealde sualler sormaya baş - lamıştı. Vekilim bu vaziyetten memnun cıdu- ğunu izhar etmek Üzere gülerek bana bakryor ve mânidar bir şekilde gözünü kırpıyordu. Talât Paşanın Berline i- kameti meselesi mevzuu bahsolunca rTeis dayanamadı ve: — Talât Paşayı daha evvel gördü - ğünüz halde, niçin hemşerilerinize bir şey söylemediniz? diye sordu. Az kalsın baklayı ağzımdan çıkara- Caktım, fakat aldığım dersi hatıriryarak aramızda — kararlaştırdığımız — ceyabı verdim: — Tİnanmıyacaklarından ve benimle alay edeceklerinden korktuğum için kimseye bahsetmedim. — Mademki Talât Paşayı yegâne mes'ul biliyor ve buna inanryordunurz. Söylediğiniz gibi bir endişe varit ola - mazdı. Bahusus ki madam Terzibaşyan daima geçmiş hâdiselerden bahsetmek istermiş. Hiç olmazsa ona söyleyebilir diniz? Sükütunuzu ne ile izah edersi - niz?, — Onun başından da çok — felfket meçmiştir. Müteessir olmasını istemi - yordum. — Ya erkek arkadaşlarınızdan neye sakladınız?. — Hâdise beni alâkadar etmiyordu. — Fakat bizi alâkadar etmektedir. — Hadiseden bahsetmiş olsa idim, bir sürü sual soracaklardı. — Demek hemşerilerinizi rahatswız et. memek ve fuzul? sualler karşısında kal. mamak endişesile sükütu tercih ettiniz. — Öyle bir haleti ruhiyede idim ki bu hususta konuşulmasmı dahi istemi - yordum. Bu sözlerimin jüri azaları üzerine gök müsait tesirler bıraktığı yüzle - rinde okunuyordu. Vekilim dokter Kordon'un gayri ihtiyari mütemadiyen burnundan indirip yeniden takması büyük bir sevinç içerisinde olduğuna delil teşkil ediyordu. Her halde vaziyet müsait bir şe- kilde inkişaf ediyordu. Mahkerheye gir- diğim dakikada duyduğum heyecan ya- vaş yavaş zail olmuş, avukatımla arka- daşlarımın verdikleri teminata kat'iyet- le inanmırya başlamıştım. Bu kanaatin bahsettiği cesaretle rolümü daha tahit bir şekilde Ha edebilecektim. Sorgu hâkiminin ifadesi Arkadaşım Levonun — isticvabırdan sonra beni ilk defa sorguya çeken gor gu hâkiminin dinlenmesine karar veril- di. 53 yaşında olduğunu söyliyen müş- tantik doktor Sshultze, salona girince, reis sordu: — Maznunu ilk defa siz sorguyı çek l | tiniz. Lütfen bu hususta bizi tenvı ©- | der misiniz? Doktor Sehultze — Maznunun ce- vapların: elân iyice hatırlıyorum. Ta- lât Paşayı bilerek ve taammütle ökkir- düğünü bilâ müşkülât itiraf etti. Se- hebini sorduğum zaman, akrabalarının Talât Paşanın emriyle öldürüldüğ'inü akrabalarının İntikamını almıya karar | verdiğini, bu maksatla Berline geldizğini söyledi. — Bu kararı ne zaman vermiş? — Daha kendi vatanında olduğu zaman.. Bir tabanca tedarik ederek Ta- lât Paşanın ikametgâhını bulmrya ça- Teşmuştır. Buna muvaflak olunca onu daima tarassut altında bulundurmak, | ve takip edebilmek için tam karşısın - | da bir oda tutmuştur. Odasından Palât ı Paşanm sokağa çıktığını görünce, ta - bancasını alıp peşinden koşmuştur. Herhangi bir yanlışlık olmasın diye | Talât Paşanın yanından geçmiş, sonra geriye dönerek paşa ile yüzyüze gel - | miş ve öldürmek istediği adamın haki- katen Talât Paşa olduğundan kat'iyet- le emin olduktan sonra arkadan <teş etmiştir. Bunlar aynen maznunun ifa $ | desi — İsticvap esnasında herhangi bir | suitefehhüm zuhur etnndi mi?. — Bu hususta icap eden tedbirleri almış bulunuyordum. Doğrusunu söylemek lâzım gelirse, şah'din söyledikleri tamamiyle haki - katti. İlk isticvabında kendimi kay « betmiş vaziyette bulunduğumdan, ba- nâ verilen bütün direktifleri unutsrak hakikati olduğu gibi itiraf etmişt'm Bu hareketim hiç te gayritabii sayıla - maz. Zira, bir taraftan henüz hâdisenin tesiri altımda bulunuyordum. — Diğer taraftan da halktan yediğ'm dayak ve çektiğim işkence, cesaretimi — kırmış, beni ümitsizliğe düşürmüştü.. Bu şera- it altında ilk anlarda yaşamak istemi - yordum. Hattâ Talât Paşayı öldürdükten son- ra tabancayı beynime sıkmadığıma piş- man olmuştum. İşte bu rubi ahval işe - risinde her şeyi olduğu gibi itiraf et - miştim. Sözlerimi tercüme eden tercü- man Kalustyan bu hareketin dağru olmadığını birkaç defa ihtar etti, fakat kendisine çatmıya başladığımı gör'in - ce hâkimin şüphesini davet etmemek için fazla israr etmedi. Sözlerimi aynen tercüme etmek mecburiyetinde kaldı. Hattı harektim bilâhare arkadaşla - rımla avukatlarım tarafından şiddetle tenkit ve maheze edildi. Neticede mah kemede ilk ifademi İnkâr etmem va- rarlaştırıldı Ben herşeyi inkâr edecek, tercüman | da — Tehimde şahadet etmek güretivle 4 vaziyeti tamire çalışacaktık. | Bu maksatla müstantik hâkimin *fa desi üzerine vekilim doktor Kordan ilk isticvabımda hazır bulunan tercüna - na bazı sualler soracağını bildirdi. Re- isin müsaadesi üzerine vekilim terci - man Kalustyana sordu: — Hüâkimin söyledikleri doğru mu - dur?, Tetcüman — Tamamiyle doğrudur Mazmitin avnen 'bu ifadeyi verdi, fakat © zatan düşünebilecek vaziyette değil- di. Reis — İsticvap, cinayetin ertesi gü- nü, yani martın 16 sında yapılmıştar. Gene Eyüp otobüsleri, Her sene Amerika ile İngiltere arasında yapılan “Amerikan kupası,, kotra : yarışı bu sene de Amerikahların galibiyetile neticelenmiştir. Besmini sağ- — Evet, fakat maznunun başı henüz sarilıydı. Halkm hücumuna maruz kal dığını ve başından yaralandığını söy - Kiyordu, fakat son derece sakin görü -« nüyordu. Üzerine reis bana hitaben şun | <. xa t , - sizi ilk dela isticvap enen hâkim ne diyor: 1915 tarihinde Ervin- candan firar ettiğiniz anda Talât Pa - şayı öldürmeğe karar verdiğinizi itiraf etmişsiniz. Kendimi hiç bozmadan hâkimin bu sualine şu cevabı verd'mn: — Böyle bir şey söylediğimi hatır - lamıyorum. — Demek uzun zamandanberi hu hareketi tasarladığınızı itiraf etimedi - niz öyle mi? — Hayır, nasıl böyle bir şey söyle * m'ş olabilirim?. — Söylediğiniz muhakkaktır. — Zira | tercüman vasıtasiyle sorulmuş ve tercü man ifadenizin doğru olduğunu teyit ediyor. — Başım yaralı ve sargılı idi, — ne söylediğimin farkında değilim.. Belki de böyle bir şey söylemişimdir. — Başınızdan yaralı olduğunuza ve ne söylediğinizi bilmediğinize göre böy le bir şey söylemiş olmanızı muhtemecl buluyorsunuz. Güzel.. Yalnız 14 gün evvel verilen bir kararla seneler evvel verilen bir karar neticesinde tabanca tedarik ederek kararını tatbik için Ber- line gelmek arasında esaslı ve çok mühim bir fark vardır. İfade verirken 'bu farkın ehemmiyetini takdir-edeme- diniz mi? (Devamı var) | Sikâyetler, tememniler: | Bir okuyucumuz geldi, bize anlattı: “— Geçen cumartesi akşamı — saat yirmi birle yirmi bir buçuk arası Ke- restecilerde yarım saatten fazla otobüs bekledit. Halbuki her gün o saatlerde, orada bir sürü boş otobüs bulunur. Cu- martesi akşamları ise kaç haftadır, o sa- | atlerde orada — otobüs bulmak bir iştir, Bunun sebebi de neymiş biliyor musu. nuz? Ayni hatta işliyen öon sekiz - oto- büsten birçoğu cumartesi ve pazar gün leri saat sekizden sonra gizlice Florya- ya yollanır ve oradan gene gizlice gece yarılarına kadar topkaptyaâ Müşteri ta- şırlarmış. Floryaya otobüs islemesini biz sevinerek karşılarız. Çünkü otobüs. | le Floryaya g'd'n relmek hem çok kö- lay, hem çek çabuk, hem çok Zevkdli ©. tecilet — Eyüp voluna tahais edilen o- lur. Fakat, belediye tarafırdan Keres. tobüsler rasıl olur. da nizam dışında Florya — Topkapı yolunda işlerler?,, da gördüğünüz Amerikan kotrası “Ranger” İngilizlerin “Endoavour 11" kotrasımı geçmiştir. Amerikalılar bu kupayı senelerdenberi İngilislere kap- tırmamaktadırlar. Bir ihtirasın hikâyesi VON Yazan: lhan Tarus Ak Turgudun eve getirdiği arkada. şı, birkaç defa onun kulağına fısıldadı. Kadına dikkat etmesini söyledi. Dikkat etmek? Ali Turgüt bunu - yapıyordu. Her gece kadının yüzüne eğiliyor, bur- nunun içindeki siyah kılları sayıyor, kir piklerinde bir şey eksilmiş mi diye ba- kıyordu. Eğer... Eğer.. Eğer bir gün banka ziyareti ge meseydi, Ali Turgut bununla, bu diks katle ikitfa edebilirdi Yerinden bir saat zenbereği gibi fır ladı, çividen ceketini ve şapkasını ko- pardı, parasın:ı saymadan bir taksiye at- ladı, eve gitti. Ali Turgut biliyordu. kadın yalnız değildi. Konsolun üstünde sarı şeritli bir mektep kasketi duruyordu. Pencere- ler kapanmıştı ve yatakta iki kişi, bir kadınla bir çocuk vardı. Kıpırdıyamadılar. Ali Turgut eşiğe ! mıhlandı. Biraz sonra kadınla — yalrız kaldılar.. Kadın ağlıyordu. Saçları da- imık, yarı çıplak, erkeğin önünde yere diz çökmüş, ağlıyordu. Ayaktaki erkek ona baktı: Ne güzel kadındı bu. Ne gü- zel kadındı... Onu kollarından tuttu, ayağa kab derdı, bir hasta gibi yatağına yatırdı. Mesele açıktı: Bu çocuk kaç gün- dür apartmanın kapısında onu - bekli- yordu. Her çıkışımda arkasına - takılı- yor, bin türlü deliller döküyor. hatta fırsat buldukça ağlıyordu. — Bana acı! Beni öldürüyorsun! Diyordu. Kadın ona acımıştı. Ali Turgut bankaya döndü. Ertesi gün, eskisi gibi ayni saatte, kadın bankaya geldi. Aradan gene aylar geçti. Ben ka- dımin arkasından ayrılmıyordum. Ve - elbette - Ali Turguddan çok fazla şey- ler biliyordum. Onun arkadaşıydım. Ama bir GÖLGE konuşüur. muydı? Gölgeler susarlar... — Artik ben sokağa çıkmıyacağım! — Sebep? — Yoruluyorum. Üzülüyorum. Be- ni elinde tut! Beni bırakma Ali! Kadın boğularak — ağlıyordu. Ali Turgut onu gene beşiğinde salladı. Göz yaşlarını kuruttu. Taraçada o akşam bir ay aydınlığı vardı, fakat birkaç gece sonra ay işığı kayboldu. Kadın eve sabaha karşı dön- dü. Cihangir bahçes'ne akşam üzeri ha- ve alayım diye çıkmıştı. Orada bir bay- gınlik gecirmişti. Alman bastahanesine kaldırmışlardı onu.. Ali Turgut o gece çıldıracaktı. Boş bir odada; yalnız başınır bir adam gör- mek Ali Turgudu çıldırtıyordu. Ama işte gelmişti. Mademki gelmiş- ti artık yalnız değildi. Ali Turgut birçok akşamlar daha yalnız kaldı, Artık kadın baygınlıkları- nt Modada, Büyükderede geçiriyor ve gece yarıları odaya beyaz dudaklarla dönüyordu, Çantasın; hemen komodi- nin gözüne kilitleyip anahtart göğsüne sarkıtıyordu. Sonra hemen, Ali Turgu- dun kucağına kendini atıyordu. Ali Turgut, birdenbire köpürerek akmağa başlıyan kuru bir musluk gibi homür- danryor, sonra diniyordu. Mâdemki ka- dın ondan ayrılmıyordu... — Seni bırakmam Ali, xen benim- sin! Ölünceye kadar benimsin!.... .. * Kadın Alinindi ve senelerce — Ali- nin kaldı. Bankıdaki arkadaş gene a- rasıra gel'yordu. Saçlarındaki aklar ço- | Erlmıştı. Artık eskisi gibi çok rakı içe- miyordu. Ali bir gün ona: " — Artık bize gelme! Dedi. — Niçin Aliciğim? —— Gelme! ? — Pekâlâ, gelmem! Ama sebebini anlıyamadı. Sebebini ııiyunıdığı için merak etti. Yalvardı, yakardı. Aliden söz aldı, cumartesi ak- şamı beraber taraçada rakı iîıeıklııdi. Ali kadma dedi ki: y — Cumartesi akşamı bizim arkaaş gelecek. Kimseyi görmesin! Kadın birdenbire parladı: * Nasıl olur? Cumartesi günü sa- ] bahtan gece yarısına kadar müdüre söz- ı lüyüm, Dünyada olmaz. M Ali söz anlamıyordu * — Hayır, şüphe M dürü atlatırsın! — tmkâni yok Ali! — O kadar! — İmkânı yok diyorum. L MI ç lirsin, lâf dinlemez. Bir rezılet $7 ei B yi — Hayır diyorum. BUf diğim ölacak! Ve kapıyı vurup çıkti gününe kadar bu işe dair Hİf nuşmadılar. bir $f D aüf O gün, Ali, akşam üzefi g'“'.; kadaşiyle kahvede buluştu- ' .ıa'" kaldan öte beri ald:. Evin V beri bu merdivenleri-ine-çiltt tu. Artık her katın başında bİrA? nefes alıyordu. — Ali aartık ihtiyarladın'. —| — Öyle! r — Daha zahmetsiz hir ©dâ M — Düşünüyorum. — Bu merdiven, bu sahmetı İ ya değmez! çei Ali durdu, arkasına döndü! Fof şına baktı. Bu merdivenl*r değmez! $i : Ali Türgüt kpisini ır“"'“,,.:ı p açtı, İhtiyar arkadaşı Sörl ge pir vağını atıyordu, ışık yüzüü! '“rîi» g kocaman gölge oynadı bifll_':i. an”'an çıplak bir feryat işitil öt Bir kadın bağırıyordü.. | 5n İhtiyar arkadaş ıııl-'Y"“:;i ı"" samağa basmadan, suratır wı»' göğsüne çarptı, uzun boyl! merdivenlerden aşağığa KAT —AHLAN! t Ali ekmek tenekesine KOSTİyyeriüi da — bir — bıcak, parladı kadar çıplak bir kadın beyâ” içinde yuvaclandı. Ali oNU çekti yakaladı, karyolanm kenârifü "i hzi bıçağı havaya kaklıracak kadınım gözüne sapladı. Ş Alı söyleniyordu : 3 h — Benim evimde! Benitff ÇÖ M Ali Turgüdün "h“'böy"“ BER AKŞAM POST' j p İbDARE BvVİ: stanbul Ankara “| Hasan Rasi Basıldı$ı yer ırııır!l ÇOAMMEAYAŞMAŞ AÇA EANARAL SŞO A0 TAŞMİNLY PADAI #00 N HAŞALEEĞINİ BAD YPURAMULLDTMAZ JYOŞ DA LTPİ DAÇRUMLAZ DAT

Bu sayıdan diğer sayfalar: