2 Ekim 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

2 Ekim 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

t l İ | Biliyor musunuz ? Firavunlar zamanında cerrahlar Bir müddet evvel Mısırda yapılan araştırmalar osnasın . da, Firavunlar zamanından kal ma birçok cerahi âletler bu . Junmuştur. * Bingaledeki yerli kadınlar, sön senelere kadar dul kalınca kocalarının kafataslarını gi lerinde taşırlar ve bunu bir u ğur ve şeytanlara karşı korun- mâa vasıtası telâkki ederlerdi. Büu âdet bazı köylerde hâlğ caridir. A a y d Şu Amerikalıların ne garip adamlar olduğu malümdur.İşte buna bir misal daha. Zengin bir Amerikalı inşa ettiği hususi ve kocaman bir tayyaredeki bü- tün oturacak yerleri kaldıtt. zmuş ve burasını bir kayak salo- nü haline getirmiştir. Bin metre yükseklikte kay mak istiyen sporcular o kadar çök ki, fiyatlar bizim para ile, bir saat için 100 lira olduğu hal de, herkes aylarca evvel, yerini d adır, Böylece, açıkgöz Amerikalı da bu buluş sayesinde dünya kadar para kazanmaktadır, - Denizde gezen arslan! Arslan nerede bulunur? Ji ye sorsalar herhalde: — Denizde! Demezsiniz değil mi? Ya gölde veya büyük ormanlarda bulunduğunu söyliyeceksiniz. Fakat yukarıli resimde yet plâja kadar girdiğini gözlyorsunuz. Gördüğünüz aş n şimalt Amerikada delşetli lardan o kadar müteessir gibi yumuşak başlı yapmış de- Karagöz ve fransız bebekleri Fransızlarda da, Karagöz şeklin- te kartondan ya pılmiş bebekler vardır ve bua- lar 1759 sene- sinde ilk defa o- larak Pariste gösterilmişti. O devrin gazetele sinden biri, hâdiseyi şu satırlar la anlatıyordu: “Pariste bazı sahnelerde yeni bazı bebeklez türedi ve bunlar çocukları değil büyükleri eğlen- dirmektedir! Bu garip mahlük- lar kartandan yapılmıştır ve ba caklarile kolları müteharrik ol- duğundan bu bebekler dans et- mekte ve bir çok hareketler yap maktadırlar..” Bu bebektler, o devirde Paris te büyük bir rağbet görmüştü. Fakat bu satırları yazan gazete muharriri eğer o devirde bir de Türkiyeye gelseydi, Karagözle Hacıyvatın valnız danş ve hare- ket yaptıklarını değil konuştuk lazını da görecek ve hayreti bir kat daha artacaktı. Vapura yetiştiri- lemiyen papağan Zengin bir Peru lt kadın San - Fransiskoya git a mek üzere, va- —Xf/ 7 4 * puta bindiği bir A — sırada, hizmetçi Ç_, nin, çok sevdiği papağanı evde bıraktığını görmüş ve vapür kumpanyasına, vapuru — biraz bekletmesini rica ederek, bun- dan doğacak bütün ziyanları ö- deyeceğini vaadetmiştir. Kum- panya, biraz nazlandıktan son ra bu teklifi kabul etmiş, hiz- metçi de eve koşarak elli daki- ka sonra papağanı hamilen va- pura dönmüşmg. Bunun üzeri- ne kadına, ziyanın hesabı Egöz- terilince, kadın bunun 600 do- lar olduğunu hayretle görmüş. Filhakika vapurda Peru hükü metine aid on milyon altın do- Jar vardı ve bu paranın faizi, da kikada ön iki dolar hesabiyle artıyordu. Serli bunun İçin de, papağanm unutulması kendisi. ne bir hayli bahaliya mal oldu. bağlı hususf bir - sal üzerinde suda gezdirilmesine hiç de ses çıkarmamaktadır, Hattâ ayak- larının, karnımın altından girip çıkan serin sulardan o kadar hoşlanıyormuş ki kendisini su- ya alıştıranların üzerine binme- lerine bile göz yumuyor. Böyle ce den'z, karaların en yırtıcı hayvanı olan arslanı bile kuzu Şen Fıkralar Film çevrilirken Sahne vazır — Siz konuşa- caksınız ve aslan elli metre ka- dar sizi kovalryacaktır. Anladı. nız mı? Artist — Ben anladım.. Fa- kat aslan? — Komşumun çocuğunun bir dişini kırmışsın, öyle mi? — Yalan #öylemiş baba! İki dişini kırdımt., Anlayışlı dülger ! Dülger, bir evde bazı tami- rat yapmak üzere, çırağiyle be- raber geliyor. Ev sahibesi, hizmetçi kızın kulağına doğru eğillerek : — Ay$e, diyor. Odemda yü- züklerimle küpelerimi bırak- tım, onları dolaba kilitleyiver. Fakat, dülgerin kulakları an laşılar gayet hassaatı ve bun- ları duyunca bu itimatsızlığa fena halde canı sıkıldı. Bunun üzerine yeleğinden saatini çıka- çıp çırağıha uzararak, ev sabi- binin duya bileceği bir setle şöyle dedi: vaffak olamazsa, belki dönüşte, — Şu saati alda eve götür, Hikâye: Kızıl deri Pars lâkabiyle andan kız:l derili, Peter Mik'e: — Helyosların karargâhma gideceğim ! Dediği zaman küçük kovboy onun bu cesaret ve soğuk kan- Llığına hayran kaldı... Nasıl olu Bu adam Helyosların karargâhına gitmek cesaretini gösterecekti? Bu haydutlar ya tağında sergüzeştlere mi atıla- caktı? Demek ölümü istihfaf e- decek, dağ — arasındaki küçük yollardan geçerek, Helyosların umuümi karargâhlarını kurmuş oldukları tepeye kadar tırma- nacaktı. — Sana yardım etmemi is- ter misin? — Sen çok gençsin, böyle tehlikelere atılman doğru de- ğil, Hem de seni oğlum gibi se- viyorum.... Bunun için yalnız gldeceğim. Genç kovbay ses - çıkarmadı. Kızıl derilinin inatçı olduğunu ve ısrar etmenin bir işe yaramı- yacağını biliyordu. Helyosları istihfaf etmek çok tehlikeliydi.... Fakat sergüreşs- te atılmağa değerdi, çünkü bu adamlar, kızıl derililerin mukad des addettikleri kırmızı Şal ta- şenı ele geçirmişlerdi. Bunu, her ne bahasına — olursa olsun geri almak lâzımdı. Bundan başka, ayni adamlar, Parsın reisi bulunduğu kızıl de- tililer kabilesini imha etmiş o da onlardan intikam almağa yemin etmişti. Küçük Peter'i daha ön yaşında — bir çocükken bulan; açlık ve safeletten kur- tararak onu evlâtlığa alan, ona hürriyet aşkmı, cesareti aşılı- yan hep bu iyi kalpli Parstı. Şimdi, on beş yaşında cesur ve zeki bir genç olan Peter'e kararını bildirince şöyle dedi: — Benimle Fal uçurumuna kadar gelir, oradan benim atımı alır geriye dönersin. Bunun Üzerine - her ikisi de atlarına binerek dağa doğru bareket ettiler. Fal'e gelince iki süvari yekdiğerinden ayrıl- dılar. Pars atından attadı, dizginle- ri genç arkadaşına uzattı, ka- masını yokladı ve ona veda et- tikten sonra, uçurumu takiben şimale doğru yürüdü. Eğerinde doğrulmuş olan Peter onu göz- leriyle takip etti. Biraz tereddüt. etti, sonra, Parsın emirleri hilâfina olarak, atından indi her iki atı otlıyabi- lecekleri bir yere bağladı ve ba tan güneşe doğru uzanarak dü şünmeğe başladı.... Eğer Pars maksadında mu- orada kendisini atiyle bulunca maemnun olacaktı. Parsın seleri nihayet bir ge- ceden fazla süremezdi. Gecenin henüz ilk saatleriydi. Fakat bir kaç saat içinde neler olmazdı. Peter Milk bu düşünce üze- rine rahatça uzandı ve hülyala- ra daldı. Hatta uyudu — bile, Çünkü bir denbire tan yerinin ağardığını gördü raz yerin- den doğruldu ve gözlerini ufuk larda dolaştırmağa başladı. İş- te tam bu sırada, kayalar arasın dan, kım:ldıyan bir nokta gör- dü. Bu nokta bir an sonra bir hayalet şeklini aldr ve geriden iki nokta daha göründü. Peter hâdiseyi derhal anlıyarak mürıl- dandı: — Pars takip ediliyor... Ta- kipçiler süvaridir. Bereket ki süvariler küçük yolu takip ct- meğe mecburdurlar, — halbuki Parm kestirmeden ve kayalar. dan atlıyarak kaçabiliyor. Genç kovboy, Parsa nasıl yardım etmesi İâzım geldiğini derhâl anladı; — Uçurumu onlardan evvel geçmesi lâzım, diye mırıldandı, Burasını geçti mi mesele yök- tur, çünkü takipçilerin atları he kadar iyi olurlarsa olsun, uçu- tumdan atlryamazlar, Peterin plânı gayet basit ve makukdü. Fakat bunda muvaf- fak olmak iki geye bağlıydı: Evvelâ Parsın nazarı dikkatini celbetmek, sonrada, onun biran evvel uçurumdan geçmesini te- min etmek lâzımndı. Peter, kızıl derilinin, kendisine kullanması- nt öğrettiği kementi eğerinden çıkardı ve uçurumun öbür tara- fındaki sivri bir kaya parçasına tutturmağa çalıştı. Bu hare- keti beş defa tekrar etti ve ni- bâyet muvaffak oldu. Parsla takipçiler, hayli yak- Taşmışlardı ve Peter,elinde ka- masiyle koşan kızıl derilinin bir hayli yorulmuş - olduğunu gördü. Kayalardan atlıyarak mütemadiyen kestirmeden gel- diği için, arkasındaki #üvariler, aradaki mesafeyi güçlükle ka- patabiliyorlardı. — Peter eyice doğruldu ve bütün kuvvetiyle bağıtdı; — Pars... Buradan gel.... Resmini yaptırmaktar hoşlarnmıy L q(— an hayvan Mın, nl yaptırmaktan hoşlanmıyan bir hayvan: ” ” dır. Yukarıdaki res"mde gördüğünüz gibi, resminin yapılma - sına mâni olmak için bğ hayli düşünüp taşını sonra n lier arasında Pars, genç arkadaşını görs dü, fakat süvariler de onu gör. düler ve atlarına son - hızlarını verdiler. Eğer Parsa yetişseler muhaâkkak ki onu mahvedecek- lerdi. Peter süvarilerin ateş et- mek Üzere tabancalarını çektik lerini gördü ve yere yattı. Kur genlar Üzerinde aslık çalarak geçti. 'Yam bu gırada Pars da uçuru ma yaklaşmıştı ve Peterin işa- ret ettiği ipi görerek Sdeta bir cambaz gibi, üzerinden yürü- meğe başlıyarak arkadaşının bü lunduğu tarafa geçti. Bir saniye bile kaybetmeden atlarına atladılar ve uçurumun karşısında âciz ve mağlâp bir vaziyette kâlan takipçilerin kız- gın nidaları ve ateşleri içinde, büyük bir kayanın arkasına sa- parak uzaklaştılar, Peter muzafferane bir kah- kaha atarak: — Bu herifler kuduz köpeles lerden daha — vahşidirler! dedi ve elindeki —kanlı bir kafayı genç dostuna göstererek ilâve ettir — Fakat ne de olsa, onların — reislerinden, kabilenin — İntika- mrnu aldım ve mukaddes Şal taşını da tekrar ele geçirdim. Bu kanlı kafa, genç kovbo- yu ürperttise de, hiç ses çikar- madı, çünkcü bunun kazıl derili- Terin ananevi bir intikam neul- leri loduğunu pek âlâ biliyordu. İki süvari, kulübelerinin 8- nünde atlarından inince, kızıl derili bütün vücudiyle doğrula. rak: — Şimdi rahat rahat ölebili. rim, çünkü babamın ve evlâtla- rımin intikamımı aldım ve ka- bilemin mukaddes taşmı ele ge- çirdim, Dedi ve düşünceli bir vaziyet te oradan uzaklaştı. * * —H — Mide ve hap Döktor — Bu yuvarlak hap- lardan üç tane alın; göreceksi- niz ki ağrılarınız duracak. Hasta — Amari doktor bana bap vutturduğunuz gündenberi midem bilârdo masasına döndü. ——— —H Ankara trenindeki kontrol memuru, katar yolcularıni say. miya başladığı zaman tü ra. kamları buldu: 1'neci ve 2 nci Mmevkideki yolcuların mecmuu 113 kişiydi. 1nci ve 3üncü mevkideki " yolcuların Mecmuu ise 158 zi buluyordu. Buna mukabil 2 nci mevki yolcularıyla, 3 Üncü mevki yolcularını bir arada sayarsa bulunan aded 175 oluyor, Bu rakamlara göre Ankara treninde o gün her mevkide kaç yolcu vardı? Bunu hesab edebilir. mial. niz”... ecemizi — halledenlerden bir'nciye bir fotoğraf makine. si, ikinciye bir büyük-losyon, üçüncüye büyük bir resim al. bümti ve ayrıca 200 okuyucu. mMuza da muhtelif hediyeler ve rilecektir. vrarn HABE ÇOCUK SAYFASI Bilmece kuponu 2 İLKTEŞRİN — 1937 e R l

Bu sayıdan diğer sayfalar: